19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EKİM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Cezaevi önünde buruk sevinç İstanbul Haber Servisi Yargıtay’ın tahliyelerine karar verdiği Balyoz Planı davası sanıklarından muvazzaf subaylar Hasdal ve Hadımköy askeri cezaevlerinden, emekli askerler ise Silivri Cezaevi’nden dün akşam saatlerinde serbest bırakıldılar. Sivil memur Güllü Salkaya Hasdal Askeri Cezaevi’nden, eski HAVELSAN Genel Müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman da Silivri Cezaevi’nden tahliye edildi. Yargıtay’ın tahliye kararlarının ardından tutuklu askerlerin yakınları Silivri, Hasdal ve Hadımköy cezaevleri önünde uzun süre bekledi. Akşam saatlerinde tahliyeler başladı. Hasdal Cezaevi’ndeki tutuklu askerlerin yakınları, serbest kalan subayları alkışlarla ve çiçeklerle karşıladı. Tahliye olan askerler basın mensuplarının sorularını yanıtsız bıraktı. Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde tutuklu olan, aralarında eski HAVELSAN Genel Müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman ile emekli Tuğgeneral Hakan Akkoç’un da bulunduğu 24 kişi, işlemlerinin tamamlanmasının ardından cezaevinden çıktı. Cezaevinin önünde bekleyen sanık yakınları, tahliye edilen emekli askerleri alkışlarla karşıladı. Cezaevinden ilk tahliye edilen emekli Albay Recai Elmaz, herkesi çok sevdiğini belirterek “Vatan sağ olsun” dedi. Emekli Albay Ali İhsan Çuhadaroğlu da “Eşim, 2.5 yıl dağlarda cenazemi bekledi. Bu devlet bana ‘terörist’ dedi. Türk ordusunun onurlu komutanları dışarı çıkmadıkça hiçbirimiz karardan memnun değiliz” diye konuştu. Emekli Albay Kemal Dinçer de “Herkes her şeyi gördü, ne söylenir ki. 22.5 yıldır kuyunun içerisindeyiz. Hazreti Yusuf’lar içeride. Kardeşlere selam” ifadelerini kullandı. Hadımköy’deki Gn. Kani Akman Kışlası içinde de Yargıtay’ın tahliyesine karar verdiği tutukluların eşyaları, yakınları ve askerler tarafından kışla yanındaki otoparka taşındı. Silivri Cezaevi’nde dün açık görüşe gelen Balyoz davası sanıklarının yakınları çıkışta Yargıtay’ın kararını ve sanıkların karar tepkisini basınla paylaştı. Emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri’nin eşi Nilgün Tanyeri, “Eşlerimizin bu suçlara mahkum edileceğini baştan beri biliyorduk. Biz, böyle ileri demokrasi istemiyoruz. Başlarımız dimdik çıkıyoruz. Sadece çok kızgınız, üzgün değiliz” diye konuştu. Emekli Tümgeneral İhsan Balabanlı’nın eşi Berrin Balabanlı da eşinin “Siyasi kararın benim için hiçbir önemi yoktur, reddediyorum. Varlığım Türk varlığına armağan olsun” yazılı mektubunu okudu. Emekli Tümamiral Fikret Güneş’in eşi Manolya Güneş de eşinin yazdığı mektuptan şu satırları okudu: “İşlenmemiş bir suçta, suçlu da olamayacağına göre, bu davada tüm sanıklar beraat etmeden adaletin yerine gelmesi mümkün değildir.” Hukuka Bir Balyoz Daha... Balyoz bir kez daha Türk hukukuna indi. Üst rütbeli komutanlara verilen 1820 yıl hapisle birlikte toplam 237 sanığın cezalarının kimileri düzeltilerek onandı. 88 sanık da ağırlıklı olarak delil yetersizliğinden özgürlüklerine kavuştular. Özel görevli yerel mahkemenin duruşmaları büyük ölçüde delil olarak dosyaya konulan dijital kayıtların sahteliğine ilişkin bilgi ve belgelerin anlatılması ile geçti. Sanıkların alınmadığı Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’ndeki temyiz duruşmaları 120 saat sürdü. 96 avukatın 357 sanık hakkında savunma yaptığı dikkate alınırsa avukat başına yaklaşık 71 dakika, sanık başına da yaklaşık 21 dakika savunma süresi düştüğü anlaşılıyor. “Yargıtay tarihimizin en uzun savunması” iddiaları da böylece havada kalıyor. Şimdilik bütün ümitler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kaldı. Sırada Anayasa Mahkemesi de var ama, mahkemenin bireysel başvurulardaki kararlarına bakınca olabilecekleri şimdiden söylemek mümkün... Demek ki dava siyasi olunca sonuç da böyle oluyor. HHH Sıkmabaş sorunundaki gelişmeleri, “dakika bir gol bir” deyişiyle özetlemek olası... Hukuka aykırı da olsa, sıkmabaşa özgürlük iddiasıyla uygulamaya konulan yeni yönetmeliği savunanlar, “Artık başı örtülü kardeşlerimizle başı açık kardeşlerimiz arasında ayrımcılık olmayacak. Kimseye özel yaşamında baskı uygulanmayacak” dediler ama fos çıktı. Yönetmelik değişikliği, aslında eylemli bir duruma yasal kılıf hazırlama girişimiydi. Sıkmabaş uygulaması, AKP’nin iktidara gelmesiyle zaten Başbakanlık’a bağlı kimi genel müdürlüklerle başkanlıklarda ve AKP’li belediyelerde başlamıştı bile. Seçim paketi kapsamında uzun uzadıya anlatılan gerekçeler ise işin cilasıydı. HHH Kamuda sıkmabaşı serbest bırakanın yanı sıra Andımız’ı yasaklayan yönetmeliklerin yürürlüğe girdiği gün, başı açık bir televizyon programı sunucusunun kıyafeti nedeniyle işsiz kaldığı gün oldu. Nedeni de AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in bir TV programında, sunucu Gözde Kansu’nun kıyafetini eleştirmesiydi. Kansu’nun kıyafetini, meslektaşım Cüneyt Özdemir’in 5N1K programında izledim. Programda yayımlanan gösteri eğer Kansu’nun sunduğu programa aitse, mankenlerin sunduğu kıyafetlerin bir bölümüne göre Kansu’nun giysisi kapalı bile sayılabilirdi. Amaç gazete ve televizyonlara ayar vermek olduğu için, “tak” diye söylenen “şak” diye yerine getirildi. Çelik’in sözlerini “ifade özgürlüğü” diye tevil etmeye çalışmasının da kıymeti harbiyesi yok. Bir yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, öte yandan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, siyasetçilerin ve kamu yöneticilerinin ifade özgürlüklerinin konumları gereği vatandaşa göre daha sınırlı olduğunu söylüyor ama bizimkilere “kapı gıcırtısı ve sinek vızıltısı” gibi geliyor. Tahliye öncesinde açık görüş Tahliye edilen subaylar ailelerine kavuşmanın sevincini yaşarken cezaevinde kalan arkadaşlarının suçsuz olduğunu vurguladılar. Avukatlar, gazeteciler ve izleyiciler Yargıtay binasına barkod okutup girdi Bir sanık yakını, Genelkurmay’ın gönderdiği çikolatayı gazetecilere dağıttı Tatsız çikolata İLHAN TAŞCI ANKARA Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Balyoz Davası’nın temyiz duruşmasının yapılacağı Yargıtay’a çıkan tüm yollarda yoğun güvenlik önlemleri alındı. Tarihinde ilk kez “darbe suçundan” açılmış bir davanın temyiz duruşmasına tanıklık eden Yargıtay binası, polislerce demir bariyerlerle çevrildi. Başbakanlık binasıyla komşu olan Yargıtay’ın bulunduğu caddede araç ve yaya trafiği de kontrollü sağlandı. Temyiz duruşmasını yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, referandum sonrasında Yargıtay’a 160 üyenin atanmasından sonra üye değişikliğinin en yoğun yapıldığı ilk dairelerden olma özelliğini taşıyor. 17 gün süren temyiz duruşması ve 54 günlük incelemenin ardından karar için Yargıtay’da güvenlik önlemleri de en üst düzeye çıkarıldı. Duruşma öncesinde ismi bildirilen gazeteci, avukat ve izleyiciler için hazırlanan barkodlu giriş kartları güvenlik noktasında taraflara verildi. İlk güvenlik noktasının ardından saat 09.00 sıralarında önce gazeteciler, ardından da avukat ve izleyiciler duruşmanın yapılacağı salona alındı. Tekerlekli sandalye ile duruşmayı izlemeye gelen gaziler ise engelli rampası olmaması nedeniyle çevredekilerin yardımıyla salona girebildiler. Girişte oluşturulan masadaki iki görevlinin duruşma salonuna girecek olanlar adına çıkartılmış kimliklerdeki barkodları tıpkı marketlerde olduğu gibi okutarak içeri almaları dikkat çekti. Duruşma öncesi salonda açıklama yapan tetkik hâkimi, avukatları, barkodlu kartlarını okutmamış olmaları halinde duruşmaya katılmamış sayılacakları konusunda uyardı. Tetkik hâkiminin, heyetin kararı açıklarken salondakilerden sessizliklerini korumasını istemesi de kararın “kötü çıkacağının” ön habercisi olarak yorumlandı. yapın bozun diyorlar Balyoz kararı öncesi Yargıtay binası önünde ilginç bir olay yaşandı. Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz Davası sanıklarına da duruşmadan bir gün önce Kurban Bayramı nedeniyle çikolata gönderdi. Balyoz sanığı gazi Albay Hasan Basri Aslan’ın eşi Nefise Aslan, çikolatayı dün sabah Yargıtay’daki duruşmaya getirdi ve kapıda bekleyen basın mensuplarına dağıttı. Aslan çikolotayı dağıttıktan sonra üzerinde ayyıldız olan kutuyu da yere attı. Nefise Aslan, üzerinde Türkiye haritası ve ayyıldız bulunan kutuyu sinirlenip yere atınca polisler tutanak tutmak istedi. Aslan, kutuyu yerden aldı ve tutanak tutulmadı. Kararın ardından Yargıtay önünde bekleyen bir grup sanık yakını ile emekli asker, Genelkurmay Başkanlığı önünde protesto gösterisi yaparak “Yeter artık, sesinizi çıkarın” diye bağırdılar. Nefise Aslan, “Kızım 14, oğlum 26 yaşında. Psikolojileri bozuldu. Geçen bayram, yapboz kule (jenga) tahta oyuncak hediye gönderdiler. Hayatımız gibi. Yapın bozun diyorlar. Hayatımız karardı. Bu bayram da gazi, şehit yakınları ile birlikte bana da duruşmadan önce Genelkurmay’dan çikolata gönderdiler. Çikolatayı dışarda basın mensuplarına dağıttım. Kutuyu da sinirlendim yere atım” diye konuştu. Hayatımız gibi 16 dakikada l Salonun farklı noktalarına yerleştirilmiş 8 ayrı LCD’den duruşma sonuna kadar, ses ve görüntü kaydı yapılmasının suç olduğuna ilişkin uyarı yapıldı. Polislerin dışında Yargıtay’da çalışanların “güvenlik görevlisi” gibi salonda görevlendirilmeleri de dikkat çekti. Herkesin yerini almasının ardından beklenen heyet salona 10.12’de girdi. 9. Ceza Dairesi’nin iki sayfalık kısa kararı Başkan Ekrem Ertuğrul tarafından 16 dakikada okundu. Arkalı önlü kararın ön yüzünde beraat ve cezaları bozulan sanıkların isimleri yer alırken, arka yüzünde ise haklarındaki mahkumiyet kararı onananlar yer aldı. Önce haklarındaki beraat kararları onanan sanıkların okunmasıyla oluşan salondaki sevinç gözyaşları, açıklanan mahkumiyet kararlarıyla birlikte yerini bir anda hıçkırık sesleri ve heyete yönelik sert tepkilere bıraktı. Yargıtay’da l Emekli kuvvet komutanları Çetin Doğan, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına’nın aralarında olduğu 196 sanıklı Balyoz Davası’nın ilk duruşması 16 Aralık 2010 tarihinde Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nin yanında bulunan büyük salonda başladı. 3 Ekim 2011 tarihinde 21’i tutuklu 28 sanığın yargılandığı İkinci Balyoz Davası, 29 Aralık 2011 tarihinde ise 64’ü tutuklu 143 sanığın yargılandığı Üçüncü Balyoz Davası dosyaları, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunması, yargılamanın seriliği, usul ekonomisi, çelişkili kararların çıkmaması ve sanıkların hukuki durumlarının birbirini etkilemesi durumunu da dikkate alınarak ana davayla birleştirildi. 21 ay süren yargılamanın ardından Balyoz Davası’na bakan 10. Ağır Ceza Mahkemesi, kararını 21 Eylül 2012 tarihinde açıkladı. Balyoz Davası’nda Çetin Doğan, Özden Örnek ve Halil İbrahim Fırtına 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 36 kişinin de beraatına karar verilen davada diğer sanıklar da 16 yılla 20 yıl arasında hapis cezalarına çaptırıldı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını 7 Ocak 2013 tarihinde açıkladı. Balyoz Davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na 27 Şubat 2013 tarihinde geldi. Başsavcılık, yaklaşık 4 aylık bir incelemenin ardından tebliğnamesini tamamladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinde, 361 sanıktan, 256 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararlarının onanmasını, 67 sanık hakkındaki mahkumiyet kararlarının bozulmasını, 2 sanık hakkındaki mahkumiyet kararının düzeltilerek onanmasını, 35 sanık hakkında verilen beraat kararının onanmasını, 1 sanık hakkındaki beraat kararının ise bozulmasını talep etti. 15 Temmuz’da Yargıtay’da başlayan ve 17 gün süren temyiz duruşmalarında ise 117 avukat savunma yaptı. mahkumiyet Aileler l Kimi sanık yakınları kararı “lanetlerken”, kimileri ise fenalık geçirdi. Bir sanık yakını mahkumiyet kararı üzerine “Allah belanızı versin, inşallah çocuklarınız da 16 yıl yatarlar” diye, bir başka sanık yakını ise “Benim kardeşim masum ama 16 yıl ceza yedi. İki yıldır içeride. Böyle adalet olmaz. Allah katına çıkacaksınız” diye tepki gösterdi. Bazı sanık yakınları “Bu nasıl adalet, böyle adalet mi olur?” diye karara isyan ederken, kimileri de “Sizin de çocuklarınız umarım bunu görür” sözleriyle salonu terk etti. Yargıtay önünde bekleyen sanık yakınları ise kararın açıklandığını duyunca kararları, duruşmayı izleyenlerden telefonla öğrenmeye çalıştılar. Sanık yakınları, “Ordu millet el ele tam bağımsız Türkiye”, “Orduya uzanan eller kırılsın” sloganları attı. Sığındığımız yer ilahi adalet Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan, “Türkiye’de adalet ve hukukun yerlerde süründüğünü biliyoruz. Türkiye’de adalet ve hukuk bitmiştir. Tek sığındığımız yer ilahi adalettir. Bundan dolayı bunun acısı çocuklarından ve torunlarından çıkacaktır. Hukukun ve adaletin olmadığı bir ülkede yaşadığımızı artık tüm dünya görüyor” değerlendirmesini yaptı. Avukatı Hüseyin Ersöz, Doğan ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru haklarını kullanacaklarını belirterek “Anayasa Mahkemesi’ndeki bireysel başvurudan da olumlu bir cevap alamadığımız takdirde, AİHM gibi mercilerin kapısını, adil yargılanma hakkı çerçevesinde çalmaya devam edeceğiz” dedi. Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukat Erol Aras, Yargıtay’ın kararının savunmayı yok sayan bir karar olduğunu belirterek “Kapkara bir gün. Yargıtay bu kararı onayarak cezaevindeki mahkemeyi kabul etti. Savunma hakkının yok sayıldığı bir mahkeme kararını usulden bozmalıydı. Artık yargı güvencesi yok, hukuk devleti denetimsiz kaldı” yorumunu yaptı. Duruşmayı, bazı CHP’li milletvekilleri de izledi. 17 temyiz duruşması isyan etti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle