29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 2013 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yatması korkunç değil mi? Bir de kimileri tutmuş “casusluk” diye... Yani yabancı ülkelere ulusal değerlerimizi satmışlar. Şurda şu kadar asker, ötede sayısız tank, uçak var diye mi? Bunu bilmemek mümkün değil ki. Her ulusun gücü açık. Bir şeyleri saklamak istesen de yapamazsın. Tüm dünya seni izliyor. Prof. Haberal şimdi özgür. Bunu birkaç yıl önce neden görmediler de, sayın hocayı ağır suçlamalar altında tutukladılar. Ne olacak şimdi? Haberal içerde tuttukları yılların hesabını sormayacak mı? Kime soracak, orası belli değil. Daha nice nice insanlarımız var. Tutuklu olan, tutuksuz olarak aylarca, yıllarca “içeri”de unutulan. Bir gün özgürlük gelecek diye bekleşen. Ya aileler, çoluk çocukları? Kimdir bu ülkede ben ne desem olur diyen? Hangi sözde kahraman yapıyor bu işleri? Bir Genelkurmay Başkanı Orgeneral, daha başka or, kor, tüm generaller, amiraller neden zindanlarda? Ordu gücü yarı yarıya eksilmiş... Kendi ordumuza kendimiz mi kıyıyoruz? Kimdir bu yaşananların sorumlusu. İktidardaki parti mi, onun lideri Tayyip adlı bir sıradan politikacısı mı? Hangi gücü var bilmediğimiz. Olmasa bu denli yürekli eylemlere, kararlara başvurur mu? Ben yaşlı bir yazarım. Şurda kaç günüm kaldı diye soruyorum kendime. Sonra da başından büyük işlere niye karışıyorsun, diyorum. Son günlerinde bak keyfine, Ali’ymiş, Veli’ymiş, öyle yapmış böyle yapmamış, sana ne? Cumhuriyetle yaşıt olduğunu unut, bak keyfine... Öyle mi öyle? Gezi’den CHP’ye Yakın gelecekteki ve kısa vadedeki tek çare kuşkusuz ki, Gezi olaylarıyla birlikte oluşan ruhun sandığa da yansıması, iktidar partisi olan AKP ile ana muhalefet partisi olan CHP arasındaki yüzde 25’lik uçurumun elden geldiğince kapanmasıdır. Prof. Dr. ÖRSAN K. ÖYMEN Eski CHP Parti Meclisi Üyesi Kaçıncı Kez Kaçıncı kez? İçerde tuttuğunuz insanlarımızın sayısı nedir? Asker sivil öğretmen, aydın, subay, general, profesör nice insanlarımız neden yıllardır hapislerde; gazeteci, öğrenci hücrelerde? Şaşırtıcı şeyler yaşıyoruz. Müebbet hapisler gibi korkunç söylemler var. Bildiğimiz, tanıdığımız ünlü kişiler... Kamuoyu soruyor bu adamlar ne yapmış da beş yıldır zindanlarda? Mahkemeler adaletin temsilcisi değil mi? Yargıçlar, savcılar yürürlükteki yasaları çok iyi bilirler. Zaman zaman hukuk bilgisinin yeterince yaygınlaşmadığını düşünüyorum ama bir türlü nedenini anlamıyorum. Örnek almak kolay. Say sayabildiğine. Başta Genelkurmay Başkanı Orgeneral, arkadan ötekiler. Hepsi içeri tıkılmış, arada yargıç önünde soruyorlar suçumuz ne diye? Kimsenin kimsenin suçunu bilmediği bir toplumdayız. Adlar karşısında durup anlamak istiyorum. Örneğin Prof. Dr. Haberal’ı da birkaç yıllığına “içerde” tutmuşlardı. Dünya ölçüsünde ün yapmış bir bilim adamının suçu ne olabilirdi? Hiç. Ama bu hiç için beş yıla yakın hapislerde T ürkiye Cumhuriyeti, tarihinin en karanlık dönemlerinden birisinden geçmektedir. AKP, Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, çok partili serbest seçimli parlamenter sistemi araç olarak kullanarak despotik bir dikta rejimi kurmuştur. Demokrasi, halkın kendi kendisini yö netmesi anlamına gelmektedir. Ancak halkın kendi kendisini yönetebilmesi için bazı temel önkoşullara gereksinim vardır: 1) Yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesinin geçerli olması, yasama ve yargının, yürütmenin emirleri altında hareket etmemesi. 2) Laik bir düzenin var olması, siyaset, hukuk, eğitim ve devlet yapılanmasının dinin etkisinden kurtarılması. 3) Düşünce, ifade, basın, yayın, örgütlenme, toplanma ve gösteri özgürlüğünün olması. 4) Ekonomik ve sosyal adaletin sağlanması. Bu koşulların geçerli olmadığı bir ortamda, hükümet serbest seçimle iktidara gelmiş olsa bile, demokrasinin varlığından söz edilemez. Demokrasi, AKP’nin yaptığı gibi, serbest seçime indirgenemez. Çünkü, söz konusu dört temel koşulun geçerli olmadığı bir düzende, halk kendi kendisini yönetemez. Böyle bir düzende halk sadece, despotik bir düzenin kurulması için kullanılmış olur; halk, despotizmin noter tasdik makamına dönüştürülür. erbest seçim Yukarıda saydığımız dört koşulun da geçerli olduğu bir tek parti düzeni bile yukarıdaki dört koşulun da geçerli olmadığı bir çok partili serbest seçimli düzenden daha demokratik bir düzendir. Serbest seçim, demokrasinin özünü oluşturan bir unsur değildir. Nitekim insanlık tarihi, serbest seçimle kurulan birçok diktatörlüğe sahne olmuştur. 2. Dünya Savaşı öncesinde Almanya’da kurulan Hitler diktatörlüğü bunun en çarpıcı örnekleri arasında yer almaktadır. AKP’li yıllarda Türkiye’de neler oldu, bunları tekrar hatırlayalım: 1) Yüzlerce muhalif gazeteci, yazar, akademisyen, siyasetçi, asker, öğrenci sahte ve taraflı yargı süreçleriyle hapishaneye atıldı. Türkiye, temel insan hakları ihlallerinde dünyadaki en despotik yönetimlerle aynı kategoriye düştü. 2) Yargı büyük ölçüde hükümetin emrine girdi. 3) Zinanın, sadece bir boşanma nedeni olmaktan çıkartılıp hapisle cezalandırması için girişimler gerçekleşti. 4) Kürtaj yasaklanmaya çalışıldı, kürtaj yaptıran kadınlar Başbakan tarafından cinayet işlemekle suçlandı. 5) Başbakan, kadınların en az üç çocuk doğurması gerektiğine dair buyruklar ortaya attı, kadınlar bu yöntemle eve kapatılmaya çalışıldı. 6) Başbakan, milli içkinin sadece ayran olduğuna dair fetvalar verdi, Mustafa Kemal Atatürk’e ve içki içenlere imalı olarak “ayyaş” dedi, din kitabına referans yapılarak, alkollü ürün satan firma S ların reklamları, sponsorlukları yasaklandı, alkol satış ruhsatı almak güçleştirildi, alkollü içecek ikramlarına sınırlamalar getirildi. 7) Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in kuruluşunun simgeleri olan 19 Mayıs ve 29 Ekim kutlamalarına sınırlamalar getirildi. 8) “4+4+4” formülüyle dinci eğitim geri geldi, imam hatip orta okulları yeniden açıldı, sözde laik eğitim kurumlarında din derslerinin zorunlu ders olarak okutulmasına devam edildi. 9) TÜBİTAK’ta evrim teorisi yasaklandı ve sansürlendi. 10) Ateistler ve Ömer Hayyam’dan esinlenilerek yazılan şiirleri internette paylaşanlar hapisle cezalandırıldı. 11) Medyada sansür ve muhaliflere karşı işten çıkarma uygulandı. 12) Televizyon ekranları ilahiyatçı konuklarla dolduruldu. 13) Heykeller bizzat Başbakan’ın emriyle yıkıldı. 14) Tiyatrolar kapatıldı. 15) Kitaplar yasaklandı. 16) Üçüncü Boğaz Köprüsü’ne, tarihin en büyük Alevi katliamını yaptığı söylenen ve Osmanlı’da hilafeti kuran Yavuz Sultan Selim’in adı verildi. 17) Zenginler daha zengin oldu, fakirler daha fakir oldu, gelir dağılımındaki uçurum arttı. 18) Tüm bunlara tepki veren ve Gezi olaylarıyla birlikte gösteri haklarını kullanmak isteyen milyonlarca vatandaşın üzerine polis biber gazı, fişek, basınçlı su, cop ve silah ile saldırdı, 3 genç, polis tarafından katledildi, onlarca vatandaş gözünü kaybetti, binlerce sivil yaralandı. Böyle bir ülkede demokrasinin varlığından söz edilebilir mi? İslam fetişizminin geçerli olduğu, laikliği benimseyen dindarlığın (ve dinsizliğin) yerini, köktendinciliğin aldığı, siyasetin, kadrolaşmanın, medyanın, hukukun, eğitimin, sağlığın, bilimin, sanatın, felsefenin dine endekslendiği bir ortamda, bunun da ötesinde, İslam diniyle despotizmin hükümet ve devlet seviyesinde harmanlandığı bir ortamda, demokrasiden söz edilebilir mi? Pekiyi, çare nedir? Yakın gelecekteki ve kısa vadedeki tek çare kuşkusuz ki, Gezi olaylarıyla birlikte oluşan ruhun, sandığa da yansıması, iktidar partisi olan AKP ile ana muhalefet partisi olan CHP arasındaki yüzde 25’lik uçurumun elden geldiğince kapanmasıdır. Yüzde 10 barajının yüzde 5’e düşmesi ve bununla birlikte Gezi olaylarında AKP’ye tepki veren milyonlarca vatandaşın sandıkta CHP’de birleşmesi tek çözümdür. CHP’deki tüm eksiklere ve sıkıntılara rağmen, yapılacak olan tek şey budur. Günümüzün olağanüstü koşullarında kimsenin CHP’yi beğenmemek, sandığa gitmemek veya yeni parti hayalleri peşinde koşarak oyları bölmek gibi bir lüksü yoktur. Bugün olağanüstü olanın yarın olağan olana dönüşmesini istemiyorsak, AKP’nin dogmatizmini ve despotizmini, CHP çatısı altında birleşerek önce sandıkta yıkmaktan başka çare yoktur. Demokrasi Paketle Değil, Adaletle Gelir Demokrasi paketlerle değil, bağımsız ve tarafsız adaletle gelir… Yargıya güvenin, inancın olmadığı yerde demokrasi de olamaz! HHH Üstelik açıklanan paket de yetersizdir: 1) Toplumun çeşitli kesimlerine danışarak hazırlanmamıştır. Tam tersine büyük bir gizlilik içinde, sadece terör suçundan İmralı’da hapis yatan Abdullah Öcalan ve onun vasıtasıyla Kandil Dağı’ndaki Kürt gruplarla müzakere halinde gerçekleştirilmiştir. 2) Genel olarak vatandaş odaklı değildir, Kürtlere dönük bazı yetersiz önlemleri içermektedir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, sadece terör sorununa ve Kürt meselesine bağlanamaz… Seçim sisteminden Siyasal Partiler Yasası’na, temel hak ve özgürlüklerden Ceza ve Terörle Mücadele Yasası’na, Basın Yasası’na kadar pek çok alanda reform gerekmektedir. Ayrıca adaletin tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda ülkede, mutlaka giderilmesi gereken çok ciddi kuşkular vardır. Bütün bunları ihmal ederek sadece bir etnik grup üzerinden hazırlanan herhangi bir paketin ülke çapındaki demokrasi sorunlarını çözmesi beklenemez. (Belki de zaten AKP’nin böyle bir derdi yoktur.) Üstelik paketteki önlemler Kürtlerin isteklerini karşılamaktan da çok uzaktır! 3) Kadını örten, erkek egemen feodal kültürün, mezhep temelli olarak kamuya ve eğitime de yaygınlaştırılması çabası, sadece laikliğe değil, çağdaş insan ve kadın haklarına da aykırıdır. Kadının örtülmesi esas olarak kadının özgür bir seçimi değil, kadına dayatılan erkek egemen bir feodal kültürün sonucudur. Örtünmenin Sünni İslam inancına dayalı olarak savunulması ve devlete sokulması laiklik ilkesine de aykırıdır: Devlet adına hizmet verenlerin, siyasal, dinsel, mezhepsel simge takmaları, vatandaşlar arasında hizmet konusunda da ayrımcılığa yol açacaktır! HHH Ayrıca tekrarlayalım ve hiç unutmayalım: Demokrasi ancak tarafsız ve bağımsız adaletle gelir; adaletin olmadığı yerde demokrasiden söz edilemez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle