14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2012 PAZAR 6 Hep “sonrayı” bekledik... “Biraz büyüsün, sonra...” “Diploma alsın, sonra...” “Askerlik çıksın, sonra...” “Önce iş, sonra...” ? “Sonra”lar bir bakıma başlama yerimizdi... Başlamak için hep bir “sonra” lazımdı bize... “Pazardan sonra...” “Yılbaşından sonra...” “Bayramdan sonra...” “Yaz bitsin sonra...” “Kış gelsin sonra...” ? Sevdalarımız bile bir “sonra”dan sonraydı... “Önce sen söyle, sonra...” “Düşüneyim, sonra...” “Bi evet de, sonra...” Yıllar geçse bile “sonra” hep oradaydı: “Çocuklar uyusun, sonra...” ? Sonra?.. “Sonra”larımız bitti... Şu kâbusa dönen yaşam “büyüsün sonra”larımızı aldı elimizden... Keşke küçük kalsa, büyümese çocuklar... Şu ortalık kan, revan... HABERLER Tabutlar “Askerlikten sonra”larımızı götürdü... İşsizlik, avarelik, o sabahlara kadar boşuna dökülen göz nurları “Üniversite bitsin sonra”larımızı aldı elimizden... Aslında yaşamın yükünü “sonra”ya koymuşlardı... Aradığını “sonra” bulan pek olmadı... Ağlaya ağlaya anılarını aradılar... “Sonra”lar?.. Geride kaldı... ? Şu halimize bakın... Umutsuzluklar yüzünden “yarından sonra”larımız artık yok... Telaşlarımız... Korkularımız... Endişelerimiz... Kara kâbuslar yüzünden, gündüzden “sonra” gecelerimiz... Yaşananlar yüzünden gecelerden “sonra” gündüzlerimiz gitti... Hani “sonra”sı için hayallerimiz vardı... Sonra bitti... ? “Sonra” dedim kendi kendime... Bir umut hani... Şu yazı bitsin de... Sonra... Sonra... Kara Gün (Dikkat, argo sözler içerir, 20 yaşından küçükler, buna kızacaklar ve duyarlılar okumamalı, peşinen uyarıyorum!..) Aslında The Taraf gazetesinde ilk yayımlandığı an başladı Kara Gün! Fatih Camii Bombalanacaktı, gibi alçakça manşetler atıldı. Bütün medya bunlarla sarsıldı yıl boyunca... Tutuklanan 365 subayın cezaları, daha o gün, o manşetlerle kesilmişti! Tutuklanacakların isim listeleri hazırlanmıştı, ister yurtdışında olsun, ister Kocatepe’de, ister sualtı komandosu olarak sualtında... Hayır nerede oldukları önemli değil, önemli olan, üzerine kedilerin bile işemek fırsatı bulmadığı ve köpeklerin bile sıçamadığı, kimsenin görmediği, kâğıt ve imza olarak hiçbir zaman var olmayan, hiçbir subayın elinden geçmeyen, on kuruşa satılan siktirik CD’lere isimlerinin yazılı olmasıydı... (Gözünü seveyim Behzat Che...) Hepsi bu... Her şey tam ve mükemmel gibi hazırlanmıştı. Türk Aklı’ndan beklenmeyen bir şekilde! Emniyet ve yargınınhukukun içine iktidarın adamları önceden yuvalandırılmıştı. Özel yetkili mahkemelerin temeli taa 2005’te atıldığına göre, aslında bu hazırlığı o yıllara dayandırabiliriz... Bu mahkemelere kazaen bulaşmış veya sahneye konan tiyatrodaki rolünü reddedenler, zaman içinde de bir bir ayıklanacak ve emirleritalimatları yerine getirecekler kalacakatanacaktı: Kardeşim buraları bir karşı ihtilal mahkemeleridir, defterler, kişiler, ordular dürzülecektir.. Ya gerekeni yaparsın ya da bassssar gidersin! Yani hukuk mukuk takmayacak ve imansızlardanvicdansızlardan oluşacak bir tezgâh... Tabii, komploların bütün protokolleri de hazırlanmıştı... Önceden kotarılan Ergenekon davası bunun ilk provasıydı. O süreçte gazeteci kılığındakiler, ne namussuz roller üstlendi! Bugün, tıpkı Balyoz’da olduğu gibi, Ergenekon’a konu olan bütün süreci bu kez gerçeğiyle yeniden kuracak (rekonstrüksiyon) “araştırmacı”lar aranıyor. Çünkü, Ergenekon davasındaki olayların medyakamuoyunda kurgulanması da baştan aşağı sahte, namussuz ve aldatıcı... Beyler burada hukuk, dava, yargılamadan bahsediyoruz.. içeri tıkılan insanlardan... Askeri darbeler başka bir mesele! Gidin gerçek darbelerle hesaplaşın, kıçınız yiyorsa! İki tane sandalyelik generali sorgulayacağınıza, 12 Eylül’e yol açan olayları, bu olayları tezgâhlayanları, NATO’nun kontrgerillasını, kitlesel katliamları, MİT’ini, Emniyeti’ni ve o dönemin siyasilerini ve olayların içindeki rollerini hele bir araştırın! ABD’yi araştırın, bizim çocuklar başardı diye Pentagon’a neden mesajların gönderildiğini! Yiyorsa tabii! (Sosyal medyada bir izleyici, acaba Balyoz kararlarından sonra da ABD elçisi bizim çocuklar başardı, mesajı gönderdi mi, diye sordu! Kimbilir belki de bu mesajı iktidardan biri çekmiştir!) ??? Tezgâhların zamanlama ve çizelgelerine göre, sırayla sürü sepet subaylar içeri atılacaktı! 365 kişi! Yukarıda tam ve mükemmelmiş gibi, dedim, en mükemmel yoktur! Bir sahtekârlık yaparsanız, izinizi bırakırsınız! 2009 yılında hazırladıkları ve “Balyoz Darbe Planı” adını verdikleri büyük sahtekârlığın kokuları erkenden ortalığı kapladı. İnsan olanlar burnunu tutarak dolaşır oldular! CD’lere “Darbe planları 2003 yılında hazırlandı” süsükaydı verirseniz, çuvallarsınız... Burada, bu aptallığı nasıl yaparlar sorusunu yöneltmek zorundayız. 2009 yılında 2003 yılını kurgularken, 20042009 arasına ait olayları nasıl koyarsın? 2009’da kayıt edilmiş bir CD’yi, 2003’te kaydedilmiş gibi nasıl gösterirsin? Yanıt: Ya yukarıda övgü düzdüğüm Türk Aklı’nın kendi başına ancak bu kadar çalışabildiğini ve gelip boka sardığını söyleyeceğiz, ya CIA desteği olmadığını ve varsa bile onların da çuvalladığını... Veya da bunu hiç umursamadıklarını... Davaların dayandığı CD’lerdeki rezilliklerin ortaya çıkartılmasına rağmen, (Merhaba Dani ve Pınar!) bu utanmaz kararlar verilebildiğine göre (Günün olayı, kararlardan önce heyetin önüne robokopların dizilmesiydi, bu bile suçluların korunma içgüdüsünün dışa vurumuydu!) demek ki umurlarında değildi! Komplolar ortaya çıkmışsa ne olmuş yani, ne âlâ muallâ! Bu komploları hazırlayanların sarf ettikleri bunca emek, saat, işgücü, bunca ev basmalar, sorgulamalar, iddianameler, yargılamalar.. bütün bunlar boşa mı çıksın!!! ??? Dünkü yazılara baktım, utandım diyemeyeceğim: OÇalışlar mesela, dünkü yazısında (Radikal) yeterli bulmuyor bu tür davaları ve düzenbazlıkları. Daha etkili yöntemler arıyor! İnsanlara darbe tuzağı kurulmuş olması, aynı eküriden sayılabilecek yazarların umurlarında değil. Önemli olan ordunun darbeciliği... İflah etmez bir kin ve nefret; subay olsun da TSK olsun da ne olursa olsun, hepsi ortadan yok olsun, ipe çekilsin... Subay olmak başlı başına bir suç! İnsan hakkıhukuku arayanlar ve geçmişte bundan mustarip olanların, başkalarına yapılan bu insansızlığı onaylamaları yok mu! Diyorum ki bu tür insanlığınanlayışın içine edeyim... Ayrı yönden başkaları diyor ki, kurunun yanında yaş yanmamalı... Ulan bu dava düzmece ise, yargılananların hepsi kuru, bir tane yaş gösteremezsin! Düzmece mi değil mi, önce buna karar ver. Komploculara göre tabii ki gerçek... Ortada durma, sağdan soldan yiyeceğin omuzlarla devrilip gidersin... Kara Gün dedim başlıkta. Türkiye için tabii ki, gelecek için, hukuk için, demokrasi için, düzülen insan hak ve özgürlükleri için.. yargı için, evete yargı için Kara Gün... Bakalım bu kara günün üstesinden Türkiye nasıl gelecek!.. Balyoz davasında hükmün açıklanmasından sonra gözler Yargıtay’a çevrildi. Avukat Celal Ülgen, ‘Yargıtay’da daireler önceden ayarlandı’ görüşünde Üç aşamalı süreç Org. Bilgin Balanlı’nın eşi İffet Balanlı karar açıklandıktan sonra büyük üzüntü yaşadı. ALİCAN ULUDAĞ Haşim Kılıç: Önce Yargıtay sonra biz nayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, bireysel başvuru konusunda bilgi vermek üzere televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Balyoz davasının kararının henüz kesinleşmediğini ve devam eden bir davayla ilgili düşüncelerini söylemesinin doğru olmayacağını belirten Kılıç, kararın, Yargıtay süreci tamamlanmadan Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmesinin mümkün olmadığına işaret ederek “Eğer bir temel haklarda ihlal varsa bize gelebilir. Aksi halde olmayacak tabii” diye konuştu. Balyoz davasının Yargıtay’da temyiz edilmesi ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması halinde, bu konuda bir duruşma yapabileceğini belirten Kılıç, Anayasa Mahkemesi’ne toplu davalarda yapılan bireysel başvurular değerlendirilirken davanın geneli üzerinden değil, başvuran kişi açısından kararların verileceğini dile getirdi. A ANKARA Balyoz davasında kararın açıklanmasının ardından “üç aşamalı” yeni bir süreç başladı. Dosya önce temyiz için Yargıtay’a gidecek. Yargıtay, sanık avukatlarının itirazlarını yerinde bulursa yargılama yeniden başlayacak. Ancak Yargıtay kararı onarsa, sanıklar bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gidebilecek. Davanın avukatlarından Celal Ülgen, AYM’nin yargılamada “hak ihlali” tespit etmesi durumunda yargılamanın yeniden başlayacağı görüşünde. Temyiz aşamasına bakacak olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin üye yapısının değiştirildiğine de dikkat çeken Celal Ülgen, “Yargıtay’dan ne bekleyebiliriz? Hiç. Kocaman bir hiç. Çünkü bu daireler önceden hazırlandı” dedi. Ülgen, mahkemenin hâkimleri hakkında ise Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde tazminat davası açacaklarını söyledi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 365 sanıklı Balyoz davasında cuma akşamı Kararın ardından yakınları büyük üzüntü yaşadı. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) kararını açıkladı ve 325 sanığı; 16 ile 20 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı. Şimdi gözler, ikinci adres olan Yargıtay’a çevrildi. Avukatlar, verilen cezaları temyize götürecek. Ancak öncesinde mahkemenin gerekçeli kararını açıklaması gerekiyor. 1315 sayfalık iddianame ile binlerce sayfalık ekleri bulunan dava dosyası büyük hacimli olduğu için mahkemenin gerekçeli kararını yazması zaman alacak. Gerekçeli kararın açıklanmasının ardından, sanık avukatları, karara iki yönden itiraz edebilecek. Bunlardan biri, yargılamada yapılan usul hatalarına ilişkin olacak. Yani delillerin eksik toplanması, bilirkişi incelemesi yapılmaması, savunma hakkının kısıtlanması gibi. İkinci olarak esas yönünden kararın bozulması istenebilecek. Burada ise “darbeye eksik teşebbüs” suçu olup olmadığı tartışılacak. Avukat Celal Ülgen: ‘Yargıtay’da daireler önceden ayarlandı’ İkinci aşama AYM bekleyebiliriz? Hiç. Kocaman bir hiç. Açacağımız tazminat davasına bakacak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile temyizi inceleyecek olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, önceden bu davalara hazırlanmış. Ne bekleyebilirim bu dairelerden?” dedi. Balyoz davası Yargıtay’da kesinleştikten sonra Anayasa Mahkemesi süreci başlayacak. Ancak dava toplu olarak AYM’ye taşınmayacak. Her sanık bireysel olarak, dosyasını yüksek mahkemeye götürecek. Celal Ülgen, Anayasa Mahkemesi sürecinin nasıl gelişeceğini ise şöyle anlattı: “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluna gidilerek, bu kararın anayasanın temel hak ve özgürlükleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) düzenlediği haklardan birine aykırılığı için dava açılabilecek. AYM’ye başvuru, dosyanın temyizi niteliğinde değildir. Ya o anayasa maddelerine ya da AİHS’deki bir maddeye aykırılığının tespiti istenir. Mahkeme bu yönde bir tespitte bulunursa sözü edilen o dava için iadei mahkeme koşulları olur. Anayasa Mahkemesi, evet burada insan hakları ihlali yapılmıştır derse sanıklar hemen bu yargılamanın yeniden başlaması için dava açma hakkına sahip olur ve yargılama yeniden başlar. O açıdan büyük önemi var. İkinci olarak tazminat isteriz. Ama birinci başvurunun etkisi daha büyük. Anayasa Mahkemesi, diyelim ki başvuru sonucu yaptığı incelemede hak ihlali saptamadı. O zaman AİHM yolu gözükür.” Ülgen, 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hâkimleri hakkında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde de tazminat davası açacaklarını belirterek, “Bu davayı hâkimleri bu kadar basiretsiz, bu kadar hukuk dışı davrandıkları için açacağız” dedi. Hâkimler ve savcılar hakkında görevlerinden dolayı açılan tazminat davalarında verilen para cezalarını devlet ödüyor. Feyzioğlu: Kararlılığımız arttı Haber Merkezi Ankara Barosu Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu, “Balyoz davası süreci hukuk devletine ve özgürlüklerimize demokratik yöntemlerle sahip çıkma kararlılığımızı arttırmıştır” dedi. Feyzioğlu, yaptığı yazılı açıklamada, davanın yargılama sürecinde bilinen bütün adil yargılama ilke ve kurallarının ısrarla ihlal edildiğinin altını çizerek“Peşinen belli olduğu daha yargılama devam ederken toplumda yaygın şekilde konuşulmaya başlanan hüküm, vicdanları ağır şekilde yaralamıştır. Sonuçta yargıya olan güven derinden sarsılmıştır. Cumhuriyet tarihinin en ağır hukuki krizinin yaşandığı, Yassıada Mahkemesi, sıkıyönetim mahkemeleri, DGM’ler gibi yüz kızartan tarihi hatalardan ders almak şöyle dursun, onlarla yarışan hak ihlallerinin mutad hale getirildiği bu dönem elbette sona erecektir. Tek çıkış yolumuz laik ve sosyal hukuk devleti ve çoğulcu demokrasidir. Yöntemimiz ise korkmadan konuşmaya devam etmek, toplumun demokratik örgütlenmesini sağlamaktır. Unutulmamalıdır ki hiçbir baskı rejimi, özgürlük ateşi karşısında direnemez.” alyoz davasında, “usul” yönünden çok sayıda tartışmalı nokta bulunuyor. Karara itiraz edeceklerini söyleyen avukat Celal Ülgen, Cumhuriyet’e bozma sebebi sayılabilecek usul hatalarını şöyle sıraladı: “Avukat olmadan karar verilemez. Burada verildi. Delillerin tartışılması tamamen atlandı. İddianamede, ses bantlarına ve legal plana herhangi bir suç atfı yapılmadı. Bütün suçlama sahteliği defalarca kanıtlanan dijital verilerdeki sözde belgelere dayandığı için ve bu sözde belgelerle ilgili 2 bine yakın sahtelik tespit edildiği için; bu dijital verilerin delil sağlığı, delil bütünlüğü, delil olabilirlikleri, dosyayı konulan yabancı ve Türk üniversitelerinden alınan uzman raporlarıyla birlikte bir bilirkişiye gönderilerek inceletilmesi gerekirdi. Bu da yapılmadı. Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın ifadesinin alınması sanıklar tarafından risk taşınmasına rağmen ısrarla talep edildi. Bu da yerine getirilmedi.” B ‘Yeni Dreyfus’lar yaşandı’ “Adeta, biz sizin suçluluğunuzu gözlerinizden anladık denilmek istendi” diyen Celal Ülgen, “Bu da engizisyon mahkemelerine özgü bir yöntemdir. Bu davalarda yeni Dreyfus’lar, yeni Rosenberg’ler yaşandı. 42 yıllık bir avukat olarak müvekkilerimin mahkum olmasından çok Türk yargısının içine düştüğü bu açmaza, bu kara sise üzülüyorum. Adına karar diye yazılsa da karar değil. Kara bir leke. 12 Mart, 12 Eylül faşist cuntasının kurduğu mahkemelerin verdiği kararlardan daha kötü bir karar” değerlendirmesini yaptı. Temyiz işlemine “terör ve darbe” suçlarına bakmakla görevli Yargıtay 9. Ceza Dairesi bakacak. Görüşmeler istenirse duruşmalı yapılabilecek. Dairenin önünde iki yol var. Dai re kararı onarsa cezalar kesinleşecek. Ancak daire, usul ve esastan yapılan itirazlardan birini haklı bulursa, o yönden bozma kararı verecek. Dosya tekrar yerel mahkemeye gidecek. Davaya bakan mahkeme de Yargıtay’ın bozma gerekçesi kapsamında davayı yeniden görecek. Celal Ülgen, bu aşamaya ilişkin “Bozulan kısım yeniden yargı konusu olur. Örneğin daire, delillerin eksik tartışıldığı kanısına varırsa, mahkeme delileri yeniden tartışır ve sonuç da değişir” bilgisini verdi. Eğer mahkeme dairenin bozma kararına direnirse, dosya bu kez Yargıtay Caza Genel Kurulu’na gidecek ve son sözü burası söyleyecek. Çıkacak karar da mahkeme için bağlayıcı nitelikte bulunuyor. Yargıtay aşamasının en az iki yılda tamamlanması bekleniyor. Ülgen, temyiz aşamasına ilişkin ise “Yargıtay’dan ne C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle