14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2012 PAZAR 16 ve koştu. Ekonomik alanda devletin tüm tekelleri kırıldı, neyi varsa, bazen yok pahasına satılarak özelleştirildi. Başka bir deyişle “liberal demokrasi”nin özbeöz kapitalist demek olan sıfatı tamam, Türkiye artık “liberal” de… Hani demokrasi? Yasama, yürütme ve yargının iktidarın tekelinde toplandığı Türkiye’de güçler ayrılığı mı kaldı? Hangi kurum, hangi yetki makamı özerk? Basın mı özgür, muhalefet mi hak? Demokrasi, bir paylaşım rejimidir. Olmazsa olmazı, muhalefettir, iktidar değil! Çünkü çoğunluk iradesi asla hak eşitliğinin garantisi değildir. Tam tersine! Hitler, Mussolini, Franko, Stalin’in faşist iktidarları, tarihte hiçbir demokrasinin ulaşmadığı oranda halk iradesine dayandıkları içindir ki… Günümüzde yüzde 90 oy oranlarıyla seçim kazanıp iktidar olunan diyarlara “demokrasi” denilmemektedir. ??? Türkiye hızla bu yolda ilerliyor. Ekonomide serbest rekabet yanlısı AKP, politikada serbest rekabet karşıtı! İktidarı, hiçbir alanda muhalefete söz ve varlık hakkı tanımayan, gerçek bir tröst. Tröst olmak bile kesmedi, Allah’ın izniyle “tekel”leşmeye doğru gidiyor. Merkez yönetimde AKP’li olmayanı ezmek ve yok etmeye yönelik “tröstçü” siyasal tavır, yerel yönetim düzeyinde de “kartelci” olarak görülüyor. CHP’li belediyeler, her türlü baskı, yıldırma ve taciz hedefi. İşte İzmir, işte Eskişehir, işte Antalya… Öylesine gözü kara bir rekabet düşmanlığı ki bu kartelci zihniyet, AKP’li bir belediye, halka yapılan çok iyi bir hizmeti bile salt CHP’li belediye yaptı diye hırsla, kinle, yıkabiliyor! ??? Çankaya Belediyesi, Ankara’nın az ürkiye’de “liberal demokrasi” T Turgut Özal yıllarında emekledi, AKP’nin 11 yıllık iktidarında ise yürüdü Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Ankara’nın seğmen kültürünü çim amfide düzenlenecek gösterilerle yaşatmayı da amaçladığı “Seğmen Çim Parkı”na çok özeniyordu. İnşaat ihalesi yapıldı, çalışmalar başladı. ??? Vay sen misin, Melih Gökçek efendinin estetik görgüsüzlüğüyle, çakma bir Disneyland’a dönüştürdüğü zevksizlik başkenti Ankara’da, doğaya ihanet etmeyen zarif bir park yapmaya kalkan? Ankara Büyükşehir Belediyesi, 17 Mayıs 2012 tarihli kararından bir ay sonra aldığı 15 Haziran 2012 tarihli bir kararla, parkın yapılacağı alanı “Bölge Parkı” ilan ederek, kendi hükümranlığına geçirdi. 22 Temmuz gecesi, Gökçek Belediyesi’nin iş makineleri ve 3040 kişilik bir grup park alanına girdi, atılmış temelleri yıktı, inşaat malzemelerini hasara uğrattı ve inanır mısınız, tüm alana hafriyat molozu döktü! Zabıt tutuldu, yargıya gidildi, park ihalesini inşaatı 100 günde tamamlamak üzere alan şirketin 70 günü, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin iş makinelerine karşı Çankaya Belediyesi’nin iş makinelerinin mevzilendiği bir savaş alanında, Başkan Bülent Tanık ve Çankayalıların tuttuğu gece nöbetleriyle geçti. ??? Ama Ankara’nın oldumcuk sultanı Melih Gökçek, mülküne tepeden bakan Çankaya ilçesinde hem zevkli, hem de halka yararlı bir tesise tahammül edemezdi. 28 Ağustos gecesi saat 3’te, 100 kişilik bir ekip, ellerinde sopalar ve Büyükşehir Belediyesi damgalı iş makineleriyle alana hücum edip, nöbetçi personeli tartakladı, telefonlarına el koydu, polis gelinceye kadar park inşaatını tarumar etti. Polis geldiğinde iş bitmiş, saldırganlar da kaçmıştı… “Tanrı yanımızdaysa, karşımızda kim var?” AZİZ PAULUS Ekonomi Liberal, Politika Kartel! Anlayamadığım Şeyler KP’nin 30 EyA lül’deki olağan büyük konİstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 365 sanıklı Balyoz davası sonuçlandı. 3 sanık 20’şer, 78 sanık 18’er, 214 sanık 16’şar, 1 sanık 15 yıl, 28 sanık 13 yıl 4’er ay hapis cezası aldı. 69 sanık hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Duruşmada olan 6 tutuksuz sanık tutuklandı. 3 sanığın dosyası ayrıldı. Bir sanık dava sürecinde hayatını kaybetti. Bir sanık hakkındaki dava dosyası düştü. 36 sanık beraat etti. Mahkemenin verdiği kararlar, medyayı ve kamuoyunu “Oh, iyi oldu!” diyenler ile “Bu bir rezalet!” diyenler olarak ikiye böldü. Gazetemizde hukuk kökenli çok değerli kalemler varken, dava sürecinin ve verilen kararların hukuka uygun olup olmadığı konusunda bu köşede yazı yazmak haddim değil. Ne var ki bu, söz konusu davanın mantığımı zorlayan yanlarını dile getirmemin önünde bir engel değil. ??? 57 Mart 2003 tarihleri arasında İstanbul’da 1. Ordu Komutanlığı karargâhında olağan bir “plan semineri” düzenleniyor. Yıllar sonra Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ergül, Süleyman Pehlivan, Ali Haydar ve Murat Yönder tarafından bu seminere ilişkin soruşturma başlatılıyor ve 968 sayfalık bir iddianame hazırlanıyor. Davanın adı “Balyoz”. 2010 Temmuz ayında açıklanan iddianameye göre bu seminer “Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek” amacıyla planlanan bir darbenin provası. Davanın ilk duruşması, 16 Aralık 2010 günü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda yapılıyor. Plan seminerine katılan asker sayısı 162. Balyoz davası sanıkları arasında yargılanıp ceza alanlar arasında bu 162 kişinin ancak 50’si yer alıyor. Bu durumda davanın toplam 365 sanığından 315’inin söz konusu plan semineri ile doğrudan bir ilişkisi bulunmuyor! Öyleyse sanıkların çok büyük çoğunluğu bu seminere katıldıkları için değil, savcıların bu seminerle ya da iddianamedeki biçimiyle “darbe planlaması çerçevesinde hazırlanan görevlendirme belgelerinde” adları geçtiği için yargılanıp ceza alıyorlar. Dedim ya hukukçu değilim diye, dolayısıyla bu ilişkilendirmeleri anlayamıyorum. Eğer bir “görevlendirme” gerçekten de söz konusuysa sayın savcılar Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki emirkomuta ilişkisini, hiyerarşik zincirlemeyi bilmiyorlar mı? ??? Üstelik bu “görevlendirme belgeleri” yazılı da değil! Birçoğu acemice üretilmiş CD’ler, dijital veriler. Sözde 2003 yılı ve öncesinde hazırlanmışlar, fakat örneğin 2007 yılında kurulmuş tüzelkişiliklerin, şirketlerin adlarını, 2003 yılında olmayan sokak adlarını içeriyorlar. Yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda üniversite ve bilişim teknolojisinde uzman kuruluş bu dijital verilerin sonradan üretilmiş olduğunu saptamış. Sanık avukatları onlarca kez bu bilirkişi raporlarının incelenmesi için mahkemeye başvurmuşlar, fakat başvuruları geri çevrilmiş! Neden? Bunu da anlayabilmiş değilim. Medya ve kamuoyundaki “Oh, iyi oldu!” diye sevinç çığlıkları atanlar anlayabilmişler midir? Yoksa sevinçlerinin kaynağı hak, hukuk, adalet duygusu değil de öfke, intikam, kin duygusu mudur? Mahkeme kimi sanıklar için önce “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası veriyor ama sonra bu cezayı 20 yıla indiriyor. İndirimin gerekçesi “eksik teşebbüs”. Sanıklar bir darbe planlamışlar, seminer adı altında provasını da yapmışlar, fakat uygulamaya sokamamışlar. Uygulayamamalarının nedeni, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’ın buna engel olmaları. Dolayısıyla bu iki komutan Balyoz Davası’nın en yakın tanıkları. Fakat mahkeme sanık avukatlarının bu iki komutanın tanık olarak dinlenmesi talebini de geri çeviriyor. Neden? Anlamakta zorlanıyorum. Fakat bu davanın daha Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aşamaları var. Diyeceğim, gün gelir belki biz de anlarız bugün anlayamadıklarımızı… Ömrümüz yeterse tabii… Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN sayıda CHP’li yerel yönetimlerinden biri. Ama Çankaya! Anıtkabir ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü barındırıyor, dolayısıyla tröstçü iktidarın yerel kartelini hırslandırıyor… CHP’li Çankaya, AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 17.05.2012 tarihli kararıyla “Bölge Parkı” ilan etmediği, dolayısıyla kendi inisiyatifine bırakılan, Çukurambar dahilindeki iki parsellik alan için temalı bir park projesi geliştirdi. Alana 1000 kişi kapasiteli bir çim amfi yapılacak, arazi topografyası doğal taş duvarlarla teraslandırılacaktı. Çim amfinin yanı sıra, arazi eğimine uygun seyir terasları, dinlenme alanları, hatta beni çok heyecanlandıran dev bir yer satrancı da öngörülmüştü! Bitkisel örtüsünden, doğaya uygun taş duvarlarına kadar çok zevkli, olağanüstü bir tasarımdı. İçinde halkın kullanımına açık atölye ve derslikler olacaktı. Parkın bir ucunda, hepimizin saygısını kazanan TEMA Vakfı’yla ortak proje de geliştirilmişti. Semt sakinleri, çoluk çocuk, yepyeni bir anlayışla düzenlenen bu modern parkı heyecanla bekliyordu. gresinde, Başbakan Erdoğan’dan “yerel yönetimlere daha geniş yetki ve mali imkânlar” müjdelemesi bekleniyor. Merkez yönetimde zaten tröst olan AKP’nin yerel yönetim kartelinin dar yetki ve imkânlarla muhalif yerel yönetimlere, Çankaya örneğindeki gibi neler yaptığına bakılırsa, geniş yetkilerle donanmış ceberrutluğu varın siz hesap edin! Demokrasiden geçtik, bilmem liberal AKP’nin kapitalist sistemde “tröst” ve “kartel” oluşturmanın serbest rekabete karşı suç sayıldığından haberi var mı? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Mimar Sinan Olimpiyatı Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta demiş ki: “Önceki yıl Kazakistan’da yapılan ‘Türk Dünyası Mühendislik, Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı’nın 5’incisi 1518 Ekim’de Trabzon’da...” Türk ve İslam kültürüne uygun şehirciliğin yetersizliğini belirten Balta, “yeni Sinan’lar yetiştirmek” için “Mimar Sinan Uluslararası Proje Olimpiyatları”nın düzenleneceğini de açıkladı. (2 EylülMilliyet) Yılların “özlem”ini okşayan bu gibi açıklamalara “Ama siz tersini yapmakta şampiyonsunuz” demek, gerçeği yansıtsa bile hoş olmuyor. Özelikle TOKİ’nin tüm Anadolu’yu saran beton yığınlarına karşı “Yöreye uygun mimariyi; kenti ve çevreyi gözeten planlamayı hedefleyin” çağrılarımızın “Bizi engellemek istiyorsunuz” diye aşağılanmasını anımsatmak da insana zor geliyor. “Türk ve İslam Kültürü”ne aykırılıkta doruğa çıkan verilmemesi; kent dışına taşınmaları için ivedi önlemler alınması… Bunu amaçlayan yasa tasarısının yaklaşık 7 yıldır Başbakanlık’ta “bekletildiği”ni de anımsatırsak, tam da şu günlerde TBMM’nin onayına sunulması, Trabzon’da bizi en “sözü dinlenir” ülke yapmaz mı? Benzer şekilde kente kapalı ve tüm kentlileri hırsız, katil sayan, geleneklerimize aykırı “site”ler yerine dünyada eşi olmayan “mahalle kültürü”müzü çağdaş yerleşim planlamasında da sürdürmek hiç de zor değil. Örneğin “kentsel dönüşüm” projelerinin “mahalle dokusunu gözeten” planlarla yapılabileceği de yasanın ilkesi olabilir. Konunun en hassas ayrıntısı olan sokak ve semt “meydan”ları geleneğimizin tüm yeni yerleşim alanlarında da sürdürülmesi, Türkiye’nin “çağdaş ve kimlikli imar politikası” olarak kurultayda ilan edilebilir; böylece tüm kentlerimizdeki “yapı ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] ‘ G ’ N O K T A S I BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY kimliksiz rant projelerinden sanki “vazgeçileceği” umudu yaratılmasına “ama siz ülkeyi tipsiz bir ‘tip mimari’yle donattınız” diye yüklenmek de ayıp kaçıyor. O halde efendiliği bırakmamak; “5. Türk Dünyası Mühendislik, Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı”nın kararlarını beklemek; ev sahibi Türkiye’yi yönetenlerin de uyup uymadıklarını izlemek en doğrusu... Bununla birlikte kurultay kararlarına güçlü imzalar atılabilmesi için yapılabilecek “jest”leri anımsatmak, bu ev sahipliğinin “milli mesuliyeti” sayılabilir. Örneğin Türk ve İslam kenti karakterinin olmazsa olmazları arasındaki “geleneksel çarşılar”ımızın, “pazarlar”ımızın, hatta “semt pazarları”mızın yaşatılması; bunların başlıca düşmanı AVM’lere kent ve mahalle içlerinde kesinlikle izin yabancılaşması” önlenebilir... Konut mimarisinde de emlak rantına ve daire pazarlamasına değil, insana ve insanca yaşama öncelik veren tasarımlarla “gelenekten geleceğe” ilkesi temel alınabilirse, yalnızlaşan bireylerin kentsel bunalımları, yerini, “komşuluk”larla beslenen “toplu yaşam huzuru”na bırakmaz mı? Trabzon sürecini sadece şu “site”ci ve ‘AVM’ci sözde “muhafaza”kârlar çağrılsa bile işte bu beklentilerle biz de izleyeceğiz. Bakalım mimarlık ve şehirciliğin “Türk ve İslam” vurgusuyla, dincişoven siyasete alet edilmemesini kimler söyleyebilecek? Hele Türkiye’nin yeni Mimar Sinan’lara değil, mimarlarımıza sanatlarını gösterme olanağı verecek, “çevreye saygılı ve adaletli, uygarca imar düzeni”ne gereksinimi olduğunu kimler savunabilecek? Kurultay jestleri UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kırmızıya çalan 1 sarı renk. 2/ Seçkin... Hz. Muham 2 med’i övmek ve on 3 dan şefaat dilemek 4 amacıyla yazılan kaside. 3/ Argoda 5 uydurma söz... Rus 6 köylü topluluğuna 7 verilen ad. 4/ Saçı, sabunu ve atı var 8 dır... Yaklaşık on 9 iki bin yıl önce Pa1 2 3 4 5 6 7 8 9 sifik’e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uy 1 S Ü Z E R E N V garlığın anayurdu sayılan 2 E N E K V O L İ kıta. 5/ Tabanı dairesel ya 3 Z İ R N İ A Z da elips biçiminde olan 4 A T E R İ N A Ö ve yukarıya doğru darala 5 R E F A H Z A R rak sivrileşen cisim... Kâ6Y E V AM İ R ğıtları bir arada tutmakta 7 E R T E L EME K kullanılan çengel. 6/ UmN E E K O man’ın plaka imi...Top 8 N A F İ T S T A R mermisinin ucuna vidala 9 nan ve mermi atıldıktan sonra patlamasını sağlayan ayarlı kapak. 7/ Bir topluluğu yöneten kimse... Maden kazımak için kullanılan çelik kalem. 8/ İranlılara verilen ad.... Çin’in para birimi. 9/ Kavuniçi ile pembe arası bir renk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İçki... “Hintdomuzu” da denilen deney hayvanı. 2/ Muğla’nın bir ilçesi... Kesilen ağacın yerde kalan kütük dibi. 3/ Karadeniz Bölgesi’nin orta ve batı bölümlerinin dağlık kesimlerinde görülen kırsal yerleşme tipi... İnişli yer, bayır. 4/ Merkür gezegenine verilen bir başka ad... Tıpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kısa yazılışı. 5/ Bir nota... Yiyecek bulamayan, yoksul kimse. 6/ Öğütülmüş tahıl... Vatanı Orta Amerika olan ve “kavunağacı” da denilen meyve ağacı... 7/ Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan... Gülşeni tarikatında ilahiye verilen ad. 8/ Ünlü bir Osmanlı tarihçisi... Karadeniz’in doğusunda yaşayan bir halk. 9/ “Sağır” anlamında eski sözcük... Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle