14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2012 PAZAR 4 HABERLER HSP’nin AKP’ye katılım töreninde konuşan Erdoğan, basına sert tavrını eleştirenlere yanıt verdi ‘Medyayı okşayacak mıydım?’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörle mücadelenin, “Boğaz’a karşı keyif çatıp ahkam kesmeye” benzemediğini söyleyerek yine medyaya yüklendi. Erdoğan medyaya yönelik sert tavrı nedeniyle eleştirilmesine de “Okşayacak mıydım?” sorusuyla karşılık verdi. Erdoğan, Oslo görüşmeleriyle ilgili ise “Ortada bir mutabakat metni, anlaşma yok” dedi. Haliç Kongre Merkezi’nde dün AKP İstanbul İl Başkanlığı Danışma Meclisi ve HSP’nin resmi katılım töreni düzenlendi. Törene katılan Erdoğan, AKP’de kesintiler, molalar olabileceğini, isimlerin değişebileceğini, makamların, rütbelerin yer değiştirebileceğini belirtti. Erdoğan, terörün siyaseti şekillendirmesine asla izin vermeyeceklerini belirterek “Şu anda, terörü arkasına alarak muhalefet yapan partilere rağmen, bu basiretsizliğe rağmen, bu fırsatçılığa rağmen, AKP tek başına da kalsa bu mücadeleyi sürdürmektedir” dedi. ‘İmza yoksa belge değildir’ Başbakan Erdoğan, CHP’nin yeniden gündeme getirdiği Oslo görüşmeleriyle ilgili sert eleştirilerde bulunarak şöyle devam etti: “Oslo belgeleri diyerek elinizde salladığınız o fotokopiler, CHP Genel Başkanı’nın Sosyalist Enternasyonal’de imzaladığı bildirgelerin üzerini örtmez. İki hafta oldu, CHP çıkıp o bildirgelerle ilgili doyurucu bir açıklama yapmadı, yapamadı. Oslo’da, benim talimatımla, devlet, kanı durdurmak için bazı görüşmeler yapmıştır. Altında benim yetkili arkadaşlarımın imzasını koymadığı hiçbir evrak, belge değildir. Ortada bir mutabakat metni, bir anlaşma asla söz konusu değildir.” Medyayı sorumsuz olmakla suçlayan Erdoğan, “Diyorlar ki Başbakan medyaya çok saldırıyor. Ne yapacaktım okşayacak mıydım? Terör örgütü çıkıyor, alçakça, korkakça benim askerimi, polisimi arkadan vuruyor, ertesi gün medya çıkıyor, daha ağır bir şekilde güvenlik güçlerimizi yerden yere vuran yayınlar yapıyor” dedi. Okul ve Özgürlük Sevgili, O zamanlar eylülün son haftasında açılırdı okullar. Sıcak aydınlık, mis gibi deniz kokan lacivert özgürlük günlerinden sonra üzerimize kapanırdı demir kapılar. Yatılı okulu, hele hele ilkokulu hiç sevmedim. Oysa koşullar çok iyiydi. Her şeyden önce, şehzadeler, sultanlar, prensler için Boğaz kıyısında bir feriye (ikinci derece) sarayı olarak yapılmış olan bir binadaydı okulum. Manzara güzel, sınıflar sıcak, yemekler yeterli ve pek de âlâ lezzetli, olanaklar elverişliydi. Gerçi bütün öğrenciler aynı ekonomik imkânlara sahip değildik ama yaşam düzeyleri arasında büyük uçurumlar yoktu ya da varsa bile biz pek hissetmezdik. Yine de hasreti yoğunlaştıran özgürlük eksikliği yok mu, işte o bana okulu hapishane gibi hissettirirdi. O yüzden yaşamım boyunca şu tümceyi sık kullandım: İlk hapishanem okulumdur. Oysa iyi okul, laik okul, yani gerçek, çağdaş okul özgürleştiricidir. Şimdi düşününce anlıyorum ki okulum bütün özgürlük hasretime rağmen hapishanem değilmiş. ??? Geçen gece bir televizyon programında eğitim sistemimizi tartışıyorduk. Konu laik eğitime geldi, eğitimin salt dinsel temelli olmamasının laik diye nitelenmesine yetmediğini, aynı zamanda tartışmalı, sorgulayıcı, tabulara yer vermeyen yapıda olması gerektiğini de belirttim. O zaman hiçbirimiz laik eğitim görmedi dedi, programı yöneten zarif hanım. Yok diye atıldım, ben laik eğitim gördüm. Hem de ilkokuldan başlayarak... Gülümseyerek baktılar, ne kadar inandılar bilmiyorum, vakit yoktu uzun anlatmaya. Oysa araştırmacı, katılımcı, sorgulayıcı tartışmacı bir eğitim görmüştüm, okuduğum devlet okulunda. Üstelik ilkokuldan başlamıştı bu. Örneğin tarih derslerinde Eşref Bey ile Necdet (Kut) Bey iki sınıfı kütüphanede bir araya getirir, hepimizin önüne daha önceden hazırlayıp teksir edilmiş soru kâğıtlarını koyarlardı. Orada, sorular ve yanıtlarını, kendi ders kitabımızdan ya da Emin Oktay’ın ortaokul ve lise kitaplarından veyahut başvuru kitaplarından hangi sayfa hangi paragrafta bulacağımız yazılı olurdu. Böylelikle her öğrenci, soruların yanıtlarını bulmak için en aşağı dört başvuru kaynağına sahip olurdu. Bütün ders boyunca konu araştırılır, sonraki saatte de öğrenciler cevaplarını tartışarak araştırdıkları konuyu işlerlerdi. ??? Genç Cumhuriyet öğretmeni Necdet Kut, Cumhuriyetin temel devrimleri gibi dil devrimine de inanırdı. Ukala bir ilkokul 3. sınıf öğrencisi olan bense, nereden kafama takılmışsa takılmış, bu hareketin dili yoksullaştırdığını ileri sürer uzun uzun itiraz ederdim. Necdet Hoca dinler, benimle aynı görüşte olanlar olup olmadığını araştırır, sonra buyurganlık etmeden beni yanıtlardı. Direnirdim. Kızmazdı. Ben bir öğrenci, bir bireydim, düşünce sahibi olmak ve bunu ileri sürmek özgürlüğüm vardı. Bir de unutmayayım söylemeyi, neden bilmem Milli Eğitim Bakanlığı’nın okulu olmamıza rağmen, sabahları sınıfta o meşhur “Türk’üm doğruyum çalışkanım” diye başlayan andı okumazdık. Tartışmacı, sorgulayıcı, katılımcı, kuşkucu bir eğitim düzenimiz vardı. 1940’lı yılların sonları 50’lerin başlarıydı. Öğretmenimiz, (benim olayımda Necdet Kut) onun fikrinin tersi söylenince kızıp susturmak ne söz, tam aksine, aykırı düşüncelerimizi açıklamamızı teşvik ediyordu. İşte buydu laik eğitim. Daha doğrusu tek eksiğimiz, eğitimin karma olmamasıydı. O kadar eksik olsundu. Eh iyi eğitim kurumuyduk derken köy enstitüleri kadar iyiydik de demiyorum. Bu özgürlük okulundaki öğretmenlerimden Necdet Kut Hoca doksanlarını sürüyor, çok şükür sağ ve sağlıklı. Tüm evlatları gibi buradan minnetlerimi sunuyorum. ‘İslamofobia için adım atacağız’ ABD’de yayımlanan ve İslam dünyasının tepkisini çeken filmi anımsatan Erdoğan, “Batı, İslamofobia karşısında artık samimi bir duruş sergilemelidir. Obama ile yaptığımız görüşmede, ‘müşterek bir adım atalım’ dediler, bu adımı da atacağız” dedi. Erdoğan, İslamafobiaya karşı Lahey Adalet Divanı’nda birim oluşturulması için girişimlerde bulunacaklarını ifade ederek meclis açılınca bunu nefret suçları kapsamına alacaklarını kaydetti. Erdoğan konuşmasınan ardından fesh edilen HSP lideri Numan Kurtulmuş’a parti rozeti taktı. KPSS soruları yine sızdırıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ÖSYM tarafından yapılan KPSS Lisans sınavının ardından, KPSS Ortaöğretim/Önlisans sınavının dünkü oturumunun soruları da internete sızdı. Ancak bu kez sızıntıyı ÖSYM, “Sınav sorularını sınav salonundan çıkararak yayımlayan kişiler tespit edilmektedir. Bu adayların sınavı geçersiz sayılacak ve haklarında işlem başlatılacaktır” açıklaması ile kendisi duyurdu. ÖSYM, KPSS Ortaöğretim/Önlisans sınavının dün düzenlenen önlisans oturumunda, “sınavdan çıkan bazı adayların sınav süresi devam ederken ve sınav bittikten sonra bazı soruları internet ortamında paylaştıklarını” açıkladı. Hangi amaçla olursa olsun, soruların kopya edilmesi ve dağıtılmasının yasak olduğunun vurgulandığı açıklamada, Açıklamada, “Soru kitapçığını sınav salonundan çıkarmak kesinlikle yasaktır. Soruları bir kâğıda yazarak veya başka yollarla yayınlayanların bu eylemleri sınavın güvenliği açısından da risk oluşturmaktadır” ifadeleri kullanıldı. Temmuz ayında düzenlenen KPSS lisans sınavında da sorular sorular oturum sırasında internete sızdırılmıştı. Ancak soruların sızdığı, mağdur adaylar tarafından kamuoyuna duyurulmuştu. ÖSYM, bu kez, soruların sızdırıldığını kendisi açıkladı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle