11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 2012 SALI 8 İstanbul Y Edirne B Kocaeli Y Çanakkale B İzmir PB Manisa PB Denizli Y Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara Y 32 37 31 33 34 35 35 28 28 29 27 28 31 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y PB Y PB A A A A B Y Y 28 28 31 31 35 34 40 40 37 38 31 25 24 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra PB AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid B Viyana B HABERLER 16 25 25 22 21 22 25 22 24 23 29 38 27 Belgrad Y 27 Sofya Y 30 Roma B 31 Atina B 37 Zürih PB 26 Moskova B 30 Aşkabat B 38 Taşkent B 37 Baku Y 30 Bişkek Y 38 Tiflis Y 28 Kahire B 37 Şam B 38 Ülkemizin kuzey ve iç kesimlerinin kısa süreli ve yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak diğer yerlerin parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığı iç ve batı kesimlerde 3 ila 5 derece azalacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Demirağ, Ergenekon tutukluları için unutulmaz şarkısını seslendirdi ? Baştarafı 1. Sayfada İktidar dalkavuklarına, tabii sıfırlama politikasının baş mimarı Davutoğlu’na göre; PKK ile PYD işbirliği ile K. Irak’a benzer K. Suriye’de oluşmakta olan demokratik Kürt özel bölgelerinde “her şey Türkiye’nin kontrolü altında!” Acaba gerçek böyle mi diye tartışılırken kimi gazetelerin bölgeye gönderdiği muhabirlerin önceki gün gazetelerde yer alan haberleri Kürt bayrağı çeken Kürtlerin K. Suriye’de de kontrolü ele geçirdiğini bildiriyor. Geçen hafta çarşamba günü Londra’dan kükredi Bay Başbakan: “Suriye’deki yapılanma oradaki Kürtlerin yapılanması olarak kabul edilemez. O PKK ile PYD yapılanmasıdır. Bu oluşuma eyvallah diyecek halimiz yok. Bu bizim için bir terör yapılanmasıdır” dedi ama.. ...K. Irak’ta, K. Suriye’de, Batı âlemi ve medyasında RTE’nin bu sözlerini dikkate alan yok. İkide bir Ankara’yı arayan Başkan Obama da günlerdir; Suriye’nin bölünmesi arifesinde acaba ne düşünüyor, ne öneriyor diye RTE’ye telefon açmıyor. Dost dediğine güvenmenin de bir sınırı var. RTE’nin söyleyeceklerine nasıl inansın Obama? Geçen yıl Şam’ın elinde kitle imha silahları var dese, ne zaman Esad gitmeli diyecek olsa; karşısında yüksek stratejik işbirliği içinde olduğumuz Esad’ı aslanlar gibi koruyan, savunan, RTE’yi buldu. ??? Suriye artık Ankara’nın elinden çıktı. İpler yavaş yavaş ABD’nin eline geçiyor... Medyaya göre; “Irak’ı 2003 yılında işgal ettikten sonra yeni (demokratik) düzenin kurulması sürecinde büyük sıkıntılar yaşayan ABD, Suriye’de de benzer bir durumun yaşanmasını istemediği için Beyaz Saray, muhaliflere Beşşar Esad’ın öldürülmesi veya devrilmesi durumunda yerleşik devlet kurumlarının ortadan kaldırılmaması” mesajı gönderdi. Washington’ın ara sıra bir Kürt devleti kurulmasına asla izin vermeyeceği yolunda Ankara’ya verdiği güvenceye kulak asmamak gerek. Gelişmeler aksi istikamette. ABD etkinliğinde bir Kürt devletinin kurulma provası gibi es geçilemeyecek gelişmeler izleniyor. ??? Bizse güçlü bir dış politika için güçlü bir orduya sahip olma kuralını Kuran hizmetinde siyaset yapan AKP ve lideri RTE sayesinde bir yana attık. RTE’nin TSK’yi ne hallere düşürdüğünü örnekleyen haberler her gün gazetelerde. 2002’de tek başına iktidarı yakalayan RTE’nin amacı; orduyu sıradan bir güvenlik gücüne dönüştürmek ve yönetimine almaktı!.. Darbelerle ilgili siyasal açıklamalar ve medyatik yayınlar TSK ile ilgili asıl amacını örterek gerçekleştirmesine yardımcı oldu. TSK’nin, askerlik mesleğinin tartışmasız ustası olanları içeri attı. Düşünebiliyor musunuz; Genelkurmay Başkanlığı’na getirdiği İlker Başbuğ; terör örgütü kurmakla suçlandı, tutuklandı. RTE’nin vicdanı sızlamadı. ??? Bugünlerde Yüksek Askeri Şura toplanacak. Savaş ve kargaşa kapımızı çalmış. Bu konuların tartışılarak ne kararlar alınacağına medyadaki haberler değinmiyor bile. Geçen yıl mahkeme sürecini bekleyelim gerekçesiyle dosyaları bekletilen, içlerinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na layık görülen Org. Bilgin Balanlı, Nusret Taşdeler gibi mümtaz değerde 22 generalin emekliye sevk edileceği baş haber. Deniz Kuvvetleri’nde 56 amiralden 25’i tutuklu. Terfi edemiyorlar. Adalet sever ya RTE; tutuklu amiralleri emekliye sevk etmiyor. Ne zaman biteceği Allah’a kalmış davalar devam ediyor diye görev sürelerini bir yıl daha uzatmaya hazırlanıyor. ??? Nihayet muradına erdi. Emirlerini çak diye selam verip pat diye yapan bir komuta heyetini işbaşına getirdi. 2010’lara kadar yerden yere vurduğu askerleri, emri kumandasına aldıktan sonra övüyor bugün. Cumhuriyetin ve Atatürk’ün ordusu diye övdüğümüz ordu gitti, yerini RTE’ye bağlı ordu aldı. Sen bizi savaştan koru yarabbi! ‘Arkadaş’ desteği HATİCE TUNCER Ergenekon’da 3. yargı paketinin getirdiği beklentilere karşın tahliye edilmeyen gazetemiz yazarı ve CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın da aralarında bulunduğu tutuklular, izleyicilere tepkilerini dile getirdi. Balbay, “Yargılamayı işkence haline getirdiler. Bu hukuksuzluğu kabul etmeyeceğiz. Hukuku, kuralların dışına çıkmadan beraber arayacağız” dedi. Destek için duruşmaya gelen sanatçı Melike Demirağ, Balbay için “Arkadaş” şarkısını, izleyicilerle birlikte söyledi. Balbay “Sizden bu şarkıyı dinlemek her şeye değerdi” derken Tuncay Özkan “Bu şarkı için bir dört yıl daha yatabiliriz” diye seslendi. Balbay, yaptığı konuşmada, 3. yargı paketi kapsamında tah liye taleplerinin reddedildiğine dikkat çekerek “Bugün hukuku hep beraber arayacağız. TOBB’nin Anadolu gezisinde en büyük sorun adalet eksikliği olarak ortaya çıktı. Hükümet tarafından yapılan anketlerde de ilk sırayı yine adalet sorunu aldı” diye konuştu. Özkan ise yasanın sanıklara suçlarının açıklanması zorunluluğunu getirdiğini belirterek “El bombalarının benimle olan irtibatını ispat etsinler, yöneltilen bütün suçlamaları kabul edeceğim” dedi. Okkan cinayeti Duruşmada öğleden sonra köy korucusu olduğu söylenen gizli tanık İlkadım dinlendi. İlkadım, tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan cinayeti ile ilişkisi OZAN YAYMAN İZMİR 3. yargı paketiyle, tutuklu bulunan milletvekillerinin tahliye olacağı umudunu taşıyan kitle içerisinde yer alan İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, “Tutuklu vekillerin tahliye edilmemesi demokrasiye yapılmış bir saygısızlıktır” dedi. Pekdaş, tutuklu vekillerin geniş kitleler tarafından seçildiğine vurgu yaparak “Bu anlamda doğrudan tahliye olmalılar ve milletvekilliği görevlerinin gereğini yerine olduğunu ilere sürdü. İlkadım, tutuklu sanık emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk’ün Görümlü Karakol Komutanı olduğu dönemde Siyahkaya köyünden “67 kişiyi sorguladığını ve bu kişilerin kaybolduğunu” söyledi. İlkadım, Diyarbakır’da faili meçhul cinayetlere ilişkin davada ve Balyoz davasında tutuklu olan emekli Albay Cemal Temizöz ile ilgili de “Her evden 1 kişi alırdı. 1520 gün sorguladıktan sonra bunları ortadan kaldırırdı” dedi. Emekli Albay Dursun Çiçek, Başkan Hüsnü Çalmuk, üye hâkimler Ercan Fırat ve Nihat Topal hakkında reddi hâkim talebinde bulundu. Çiçek’in talebi reddedildi. Oyuncu Füsun Erbulak, Mehmet Esen ve CHP milletvekilleri Haluk Eyidoğan ile Ali Özgündüz sanıklara destek için gelenler arasında yer aldı. getirebilmeliler” diye konuştu. Özel yetkili mahkemelerin kapatılmadığını, ek olarak bir de bölge ağır ceza mahkemelerinin oluşturulduğunu vurgulayan Pekdaş, “Yargı sistemindeki tıkanıklığı aşmak için torba kanun devri bitmelidir. Yargı normalleşmeden, Türkiye normalleşemez” dedi. Pekdaş, sembol davalar adı altında birçok sanığın haklarının ihlal edildiğini söyleyerek “Suçsuz insanların hapis yattığı bir ülke olmamalıyız. Herkesin vicdanının sızlaması lazım” yorumunu yaptı. Malatya’da Linç Girişimi Daha geçen gün oldu. Doktor, gazeteci Elif Ilgaz, Mecidiyeköy’de “Trump Towers” kafesinde arkadaşlarıyla otururken şiddete maruz kaldı. Ilgaz’ın bulunduğu kafede yiyip içen insanlara ellerinde kaldırım taşlarıyla hücum eden saldırganlar; “Yezid’in torunları, oruç tutsanıza be! Oruç tutun ananızın…” diyerek ağza alınmayacak derecede çirkin, aşağılık küfürlerle dehşet saçtı. Sözlü şiddet beraberinde “kaldırımdan sökülen taşlarla” fiziki şiddet tehdidine dönüştü. Olay, göz önünde, gündüz İstanbul’un orta yerinde yaşandı… Ne var ki Ilgaz’ın yaşananları Twitter’la basına yansıtmasının ardından malum çevreler hemen, Türkiye’de asla böyle şeyler olmazmışçasına “Üçbeş çapulcunun işi!”, “provokasyon”, “asparagas” mazeretleri ile savunmaya geçtiler… Bu “Taliban’lığın” haftası dolmadan, ramazan davulcusuyla tartışan Alevi aileye Malatya’da yapılan linç girişiminin haberleri geldi… Yaz günü kapı pencere açık yatan Alevi ailenin evinin önünde davul çalmakta ısrar eden ramazan davulcusu kendisine yapılan uyarıya rağmen sesi kesmeyince, tartışma büyümüş, civardan toplananlar Alevi ailenin evini İstiklal Marşı ve tekbir sesleriyle basarak taşlamış, “Madımak gibi sizi yakarız!” tehditleri savurmuş, evin ahırını yakmıştı… TV’ler gösterdi, sosyal medya olayın yankılarıyla doldu taştı… Ancak “linç girişimine” sahne olan AKP’li Sürgü Belediyesi başta olmak üzere, “Bu provokasyondur!”, “Bizim dini bütün insanlarımız böyle şey yapmaz” kıvamında yapılan yorumların sonu gelmedi. “TC Sürgü Belediye Başkanlığı resmi internet sitesini” açın, bakın… Kırmızı fonla “son dakika” diyerek bildirilen haberin altında; “Sürgü kasabamızda provakatörler işbaşında” ibaresini göreceksiniz. Aynen bu imlayla yazılmış: “Provakatörler!” Tıkladığınızda karşınıza; “Sürgü kasabasında provokatörler Alevi Sünni çatışması çıkarmaya çalıştı” haberi çıkıyor…. Kör kör parmağım gözüne... Nerede ne zaman baş yaran, göz çıkaran bir “Taliban’lık” yapılsa, basmakalıp tek bir açıklama öne sürülüyor: “Provokatör işi!” Topkapı Sarayı’nda İdil Biret konserine tekbirle içki baskını yapılıyor, “provokatör!” deniyor. İstanbul Tophane’de “sanat galerisi baskını” düzenleniyor; “provokatörler”den dem vuruluyor. “Bunların içimizdeki Taliban’lar olabileceğine” ihtimal verilmiyor ve bu yüzleşme hiçbir zaman yapılmıyor. Üç yıl önce hatırlarsınız, Yılmaz Esmer ibretlik bir “Radikalizm ve Aşırıcılık” araştırması yapmıştı. Esmer’in araştırmasına göre; “içki içene”, “oruç tutmayana”, “dine inanmayana” bu ülkede yaşam hakkı tanınmıyordu. Araştırmaya katılanlar, “sevmedikleri siyasi parti / görüş üyesi olanları” (yüzde 42), nikâhsız yaşayanları (yüzde 67), dinsizleri (yüzde 65) veto ediyor; etraflarında başka kökenden insan (yüzde 32) görmek istemiyorlardı. Yılmaz Esmer, gene geçen yıl bu dönem, bu defa “Türkiye Değerler Araştırması” çalışmasını yayımladı… O araştırmada da “Radikalizm ve Aşırıcılık” araştırmasında olduğu gibi nüfusun yüzde 64’ü “Tanrı’ya inanmayanı” (ki yalan yanlış “Tanrı’ya inanmadığı varsayılanlarını” da bunun içine koyabilirsiniz!) komşu istemediğini; farklılığın hiçbir türü ve şekline tahammül göstermediğini ortaya koydu. Yüzde 63, ayrıca, “Parlamento ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmanın” iyi bir şey olduğunu savunuyordu. Çıkan resim; “tek tip toplum” ve “güçlü lider” özlemiyle yanıp tutuşan bir halkı betimliyordu. Tüm bu araştırmalar, son yıllarda bu profilin sürekli beslenerek barizleştiğini ortaya koyuyor. ‘Demokrasiye saygısızlık yapılıyor’ ‘Provakatörler işbaşında!’ GAZETECİ AHMET ŞIK 13 Eylül’de yeniden mahkemede Operasyonda yaralanan ve hastanede tedavi olan Uzman Çavuş Enes Yücel de şehit olurken önceki gün şehit olan Uzman Çavuş Yasin Bayraktar’ın evinde büyük acı vardı. (Fotoğraflar: AA) Şehitlere hüzünlü veda Yurt Haberleri Servisi Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde önceki gün bir askerin şehit olduğu operasyonda dün 1 asker daha şehit oldu. Şırnak’ta askeri aracın devrilmesi sonucu şehit olan 2 asker de son yolculuklarına uğurlandı. Hakkâri’de bir askerin şehit olmasının ardından dün de hastanede tedavi gören Uzman Çavuş Enes Yücel şehit oldu. Operasyonda yaralı asker sayısı da 10’a yükseldi. Yoğunlaşan çatışmalar sürerken, Goman Dağları dün sabahın erken saatlerden itibaren yeniden kobralar ve toplarla havadan ve karadan bombalandı. Şemdinli 3. Dağ ve Komando Taburu’ndan Sikorsky helikopterlerle çatışma bölgesine asker sevk edildi. Şemdinli’de saldırı hazırlığında olduğu belirlenen teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Uzman Çavuş Yasin Bayraktar ile Uzman Çavuş Enes Yücel dün son yolculuklarına uğurlandı. Şehit Uzman Çavuş Bayraktar Çanakkale’de, Yücel Enes ise Eskişehir’de ikindi vakti düzenlenen törenlerle toprağa verildi. Silopi ilçesinde askeri aracın devrilmesi sonucu şehit olan piyade er Adnan Öztürk için Gaziantep Ulu Cami’de tören düzenlendi. Şehidin annesi Fatma Öztürk, gözyaşlarına boğulurken, acılı anneyi yakınları teskin etti. Şehidin cenazesi konvoy eşliğinde Yeşilkent Şehitlik Mezarlığı’nda toprağa verildi. Aynı kazada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Mehmet Kaya da Osmaniye’nin Çolaklı köyünde toprağa verildi. Emekliliğine 1 yıl kalan ve Kadir , Metin ve Serra isimli üç çocuğu bulunan Kaya’nın babası Kadir Kaya, “Allah kötü niyetlilere meydan vermesin” dedi. ÇHD: Ay’ın terfisi durdurulsun İstanbul Haber Servisi Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi üyesi bir grup avukat, işkence suçundan 11 ay hapse çarptırılan terörden sorumlu il emniyet müdür yardımcısı Sedat Selim Ay’ın görevden alınmasını istedi. Avukat Taylan Tanay, Ay’ın terfisinin durdurulması için dava açacaklarını söyledi. ÇHD üyeleri, Ay’ın görevden alınması istemiyle dün İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde bir araya geldi. Basın açıklamasını okuyan İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay, Ay döneminde binlerce kişinin işkenceye uğradığını söyledi. Tanay, “Ay’ın onlarca işkence davasından beraat etmesi, işkencenin cezasız bırakıldığının kanıtıdır” dedi. Son atamayla AKP’nin işkenceye sıfır tolerans söyleminin yalanlandığını kaydeden Taylan Tanay, “AKP iktidarı işkenceye sıfır tolerans derken, işkencecileri terfi ettirmektedir” dedi. İstanbul Haber ServisiOdatv davasından 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen gazeteci Ahmet Şık hakkında Silivri Cezaevi’nden çıkarken yaptığı açıklamalar nedeniyle hazırlanan iddianame kabul edildi. “Kamu görevlilerine tehdit ve hakaret” suçlamalarıyla hakkında toplam 12 yıl 8 ay hapis cezası istenen Şık, 13 Eyül’de Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. Şık, tahliye olduğu 16 Mart 2012’de Silivri Cezaevi önünde gazetecilere yaptığı açıklamada “Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcılar ve hâkimler bu cezaevine girecek. Onlar buraya girdiğinde adalet gelecek” demişti. Şık’ın bu sözleri üzerine başlatılan soruşturma kapsamında savcı Necip Doğan’ın hazırladığı iddianamede, Şık’ın sözlerinin düşünce özgürlüğü kapsamında bulunmadığı savunuldu. İddianamede 39 savcı ve hâkim mağdur sıfatıyla yer aldı. utuplaşma ile hoşgörüsüzlük besleniyor Ötekine gösterilen toleranssızlık ve empati yoksunlukları törpülenip yumuşatılacağına; kutuplaşma ile birlikte aksine toplumda köpürtülerek bileniyor… Çoğunluk desteğini arkasına alan “güçlü lider”, ana muhalefet partisi liderini aleni olarak seçim meydanlarında mezhepçilik yaparak aşağılıyor. “O Alevidir!” diye açıktan yuhalatıyor. Tahammülsüzlüğün zaten tavan yaptığı bir toplumda, mevcut tahammülsüzlükleri gözler önünde kaşıyor. Hal böyle olunca Malatya’da yaşananları; “provokasyon”, “münferit olay” kontenjanından geçiştirmek mümkün değil. Bu “Taliban’lığımızı” tedavi etmek için “ne/neler yapabiliriz” üzerinde önemle durup düşünmemiz lazım. Muhalefet partileriyle… Sivil toplumu… Medyası… Hukukçuları… Hatta olayın vahametinin ayırdına varan din adamları ile konunun üzerine gitmek gerekir. Müslümanlığın “hoşgörü dini” olduğunu söyleyen din âlimleri ramazan ayında “Kulak damlası oruç bozar mı?” kabili incir çekirdeğini doldurmayan sorularla uğraşacaklarına neden hoşgörü erdeminin özüyle misal!hiç meşgul olmazlar? Neden ibadette dayatmacılığı dışlayan “derin hoşgörü” mesajları vermezler? Şimdi bunun tam zamanı değil mi? “Hoşgörünün” içi şimdi doldurulmayacaksa ne zaman doldurulacaktır? K ‘Dayakçı polisi kaçırdılar’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA AKP Ankara İl Başkanlığı önündeki Hopa protestosunda polisler tarafından dövülerek kalça kemiği kırılan Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş, kendisini darp eden polislerden birini, tam 427 gün sonra aynı yerde yapılan bir eylemde görerek teşhis etti. Ancak görevli güvenlik şube amirleri, “dayakçı” sivil polisi olay yerinden hızla “kaçırdı”. Aktaş olayı Cumhuriyet’e şöyle anlattı: “Beni döven polisleri henüz savcılıkta teşhis edemediğim için eylemlerdeki polislere bakıyorum. Bugün de daha dikkatli baktım. Hatta polislere de bunu söyledim. Tam bu anda, panzerin arkasında iki kameraman polis olduğunu fark ettim. Bunlardan biri, kalça kemiğimin kırılması olayını yakından çeken ve aynı zamanda yüzüme vuran polisti. Hemen orada bulunan Emniyet görevlilerinden bu kişinin yakalanmasını istedim. Ancak görevliler, hemen o sivil polisi buradan kaçırdı, sakladılar, korudular. Daha sonra görevlilerin yanına gittim, ‘Vekilin oğlu olunca, 4 saatte teşhis işlemi yapıyorsunuz. Şimdi ben teşhis ettiğim halde neden gereğini yapmıyorsunuz’ diye sordum. Polisler ise ‘İki olayı birbirine karıştırmayın’ dediler. Aktaş’ın avukatı Deniz Özbilgin 155 Polis İmdat Hattı’na iki kez ihbarda bulunduğunu ancak güvenlik amirlerinin devreye girmesiyle işlem yapılmasının önünün kesildiğini söyledi. Aktaş, kendisini döven polisin polis panzerinin yanındaki kareli gömlekli kişi olduğunu söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle