12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 2012 SALI [email protected] 16 KÜLTÜR ‘Çehov Makinesi’ çalışıyor Meraklıları, Çehov oyunlarını, en sevdikleri bestecinin yapıtlarını durmadan dinleyen müzik tutkunları gibi, pek çok kez okumuş, izlemiştir POLİTİK BELGESELİN BÜYÜK USTALARINDAN CHRIS MARKER 91 YAŞINDA YAŞAMA VEDA ETTİ Sevgi Köprüsü Bir kedinin ölümü pek çok kişi için sıradan, üzücü ama olağan bir olaydır. Özellikle halk çocuklarının yıllardır evlerine şehit olarak döndüğü, kadınların sokak ortasında ve çocuklarının gözü önünde kurşunlanıp bıçaklandığı, namus cinayetlerinin dur durak bilmediği, deprem, yangın, önlenebilir trafik ve iş kazalarında onlarca insanın öldüğü, insan hayatının ucuz olduğu yerde. Çocukların yoz, iğrenç adamların vahşi tecavüzüne, çaresiz hayvanların insanlık dışı işkencelere uğradığı cehalet şiddet ve cinnet ortamında. Yalancı dolanın doğal, hak hukuk aramanın suç sayıldığı, tutukevlerine doldurulmuş sanıkların kölelik koşulları yüzünden kendilerini ateşe verdiği bir ülkede. Despotluğun, sahteciliğin, sahte dindarlık, kindarlık ve ilkelliğin tavan yaptığı, beyinlerin dumura uğradığı bir korku toplumunda, bir kedinin ölümü, bir oğul, eş, baba, kısaca insana göre çok önemsizdir. Hayatımıza sevdiğimiz hayvanlar girer çıkar. Anıları kalır. ??? Maya’ya mektubum bu köşe için yazılmamıştı. Onun akıbetini öğrenir öğrenmez gözyaşları içinde odama kapanıp, içimdeki ağrıyı sözcüklerle dışarı atmak istemiştim. Sonra hafta sonu geldi ama ben hâlâ başka bir konuya giremedim. O ağıtı gönderdim çünkü kederimi paylaşmaya da ihtiyaç duyuyordum. Ayrıca Maya’nın acısıyla birlikte nicedir biriktirdiğim bütün acılar da çözülüp su yüzüne çıkmıştı. Her şey kırık ve acıklıydı. Kedime ağlarken tek evlatları şehit düşmüş Çanakkaleli ana babanın yürek yakan yoksulluk ve kimsesizliğine de ağlıyordum. Daha nicelerine ve Maya’yla geçen on dört yılda ülkemin ve insanlarımın başına gelenlere. ??? Maya için onlarca ileti aldım. İlginize, desteğinize çok teşekkür ederim. Paylaşmak iyi geldi, avuttu beni. Tek tek yanıtlayamadığım okurlarımdan özür diliyor, iki güzel iletiyi kısaltarak size aktarıyorum: ??? (Ümit Sarıaslan) “Maya” başlıklı trajik mektubunuzu aldım. “Maya” benim de kedim oldu. Eski Mısır’da “Miyu” derlermiş kedi imgesiyle simgeleştirdikleri tanrılarına. Maya ile Miyu salt sessel olarak değil özsel olarak da kardeş işte. Güzelim soyutluğuyla, Mısırlı taşyazıtlar üzerine kazılı bir insanlık alfabesinin tepesine yerleşmesi de boşuna değil Miyu figürünün. İşte sizin Maya’ya dönüştü çıktı geldi tarihin içinden. Ölümü yendi yani. Çölleşegiden yaşamlarımızın ta yüreğine gelip oturdu yeniden. Bizi sevgiyle yaşamaya, severek varolmaya çağıran bir çığlığa, çıngıya dönüşerek... Kendi olmakla kediyle olmak arasında bir sevgi köprüsü olduğunu, o köprüden geçip giden zamanın dalında hep bir kedili bakışın, kediyle oluşun resminin de asılı olduğunu düşünürüm yıllardır. O yüzden diyorum, kediyle olmak kendiyle olmaktır. Kendinde olmaktır.” (Ertuğrul Yalçın Giresun) “Maya için kaleme aldığınız “veda” yazısını, bir deneme türü tadıyla ve duygu yüklü okudum... O acıyı kavrayabiliyorum. O köşede “bir dost” için yazılanları, bugün çıkartacakları “kendi savaşları” ile binlerce masum insanın ölümüne yol açacaklara okutmalı. Bırakalım yok edecekleri insanları, o bombalarla, çığlıklarını bile duyamayacağımız, binlerce kedi, köpek, kuş ve diğer canlıların; en az, o yeryüzünü yöneten efendilerin halkı kadar; kişisel ve cahilce çıkarları için kendi halklarını yok etmeyi “kendilerine hak gören” zalimlerin yaşam hakkı kadar, hakları olduğunu hatırlatmak adına, defalarca okutmalı... Tabii o bilinç, akıl ve vicdan varsa... Maya gibi dostları olan şanslı kedilere selam olsun...” Son İstanbul Tiyatro Festivali’nden bir hafta önce, 1 Mayıs 2012’de yitirdiğimiz Cüneyt Türel, zamana yenilmeseydi, festival sahnesinde Tilbe Saran’la bir kez daha buluşacak ve Çehov ile Olga Knipper’in mektuplaşmalarını içeren –Çehov araştırmacısı Carol Rocamora’nın yazdığı (2001) “Elin Elimde” (I Take Your Hand in Mine) oyununda Çehov olaoyrazoğlu Çehov rolünde rak çıkacaktı karşımıza. 1990’lı yılların başında Ali PoyraNeyse ki izlediğimiz bir başka unuzoğlu Tiyatrosu, “Uzakta Piyano Sestulmaz TilbeCüneyt çalışması var. İrleri” (Chekhov in Yalta) oyunuyla, o dölandalı yazar Brian Friel’in “İki Hayat nemde yer alan sahne olaylarının tümüSonra” (Afterplay) adlı oyunu (2002), nün önüne geçmişti. Amerikalı yazarlar 2004’te Kent Oyuncuları yapımı olarak John DriverJeffrey Haddow Price’ın Çehov’un ölümünün 100. yılında İstanimzasını taşıyan (1981) oyun, Yalta’dabul Tiyatro Festivali için hazırlanmıştı. ki çiftlik evinde yaşamının son dönemiTilbe, Çehov’un “Vanya Dayı”sının ni geçirmekte olan yazarın, “Üç KızSonya’sı, Cüneyt ise Çehov’un “Üç kardeş”i sahneleme izni için ona topluKızkardeş”inin Andrey’iydi bu oyunda. ca baskı yapmaya gelen Moskova Sanat Aynı oyuna ait olmadıkları için birbiTiyatrosu sanatçılarıyla olan buluşmasırini tanımayan bu iki karakter, içinde nı anlatıyor. yer almış oldukları iki ayrı yapıtın sıStanislavski’den Gorki’ye dönırlarını aşarak bireysel öykülerini sürta k a z U “ oğlu z nemin birçok sanat insanının ra y o P dürüyorlardı. Friel, Çehov’un karakli A mıştı. n başında ır d rı oluşturduğu karakterler arasında, n a ’l la 0 n 9 a terlerini bezediği duyarlıklara, yazac 9 1 ? de Çehov’u sı, Brian Friel n Çehov’un izlemeye ömrünün yet” ri le s rın onlar için belirlediği yazgıya, kae S o a Piyan meyeceği “Vişne Bahçesi” oyuTürel çalışm e Çehov’un t y rakterlerin kendilerini dile getirme ve e n ü C n nunun yıldızı olacak Olga Knipper Tilbe Sara yat Sonra”sı, 2004’t davranma biçimlerine, Çehov oyunl u b n ta a İs de var. larına özgü “sessizlik” ve “durakimzalı “İki H . yılı için hazırlanmıştı. nemde 0 ö Çehov yapıtlarının biraz komik, d 0 1 i n n e lama” anlarına bağlı kalmıştı. Tilü y n e ü ölüm biraz melankolik, duygusal patlama Makinesi” is nlardan. v o h be Saran ve Cüneyt Türel, Friel’in e Ç “ ı cak oyu DT yapım a sahneleri epeyce abartılı, yer yer de ş lu u oyununu, iki enstrüman için besb le iy de izleyic absürd dokusunu yansıtan bu kusurtelenmiş bir Çehov sonatına dönüşsuz sahne olayının yönetmeni, genç türüyor. yaşta yitirdiğimiz usta sanatçı Oben Yeni dönemde izleyeceğimiz İstanbul Güney’di. “Piyano Sesleri” aynı zaDT yapımı “Çehov Makinesi” (The manda Çehov’u canlandıran Ali PoyraChekhov Machine) ise Çehov’u ölüme zoğlu’nun, yaptığı derinlikli karakter en yakın olduğu aşamada “karakter” çalışmasıyla, oyunculuk yaşamında olarak sahneye çıkarıyor ve yazarın çeönemli bir doruğu yakaladığı bu yaşitli oyunlarından fırlayıp karşısına dikilen pımdı. onlarca karakterin onunla hesaplaşmasını Poyrazoğlu, Çehov oyunlarındaki kadile getiriyor. rakterlerin üstünde konuşlandığı kılpayı Romen yazar Matei Visniec’in dengeye, bu oyundaki yeterince sevim2000’li yıllarda yazdığı metnindeki Çeli ve hüzünlü kıldığı Çehov karakterini hov’u Uğur Polat canlandırıyor. Polat’ı de yerleştirmeyi başarıyor ve yazarın sahizlemenin bir ayrıcalık olduğunu düşünede yansıyan kişiliğini unutulmaz kılınenlerin, Müge Gürman’ın sahne çayordu. lışmalarını merak edenlerin mutlaka izBirkaç yıl sonra ise Amerikalı oyuncu lemesi gereken bir yapım. Ne ki sahneKaren Sunde’nin 1986’da yazdığı de olan bitenleri rahatça algılayabilmek “Moskova Geceleri” (To Moscow) Aniçin en azından Çehov’un büyük oyunkara Devlet Tiyatrosu’nca Kâzım Aklarını okumuş olmanız gerekli. şar’ın rejisiyle sahneleniyordu. Odak Yaz döneminin geri kalan bölümünü noktasına Çehov’un, “komedi” olarak tadeğerli kılmak için Çehov okumaya ne ‘Elin Elimde’ nımladığı sahne yapıtlarını, Stanislavsdersiniz? Yaz ortasında nereden çıktı bu “Çehov muhabbeti” diye sorarsanız, konunun bir süredir kafamda dolaştığını söyleyebilirim. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nun 40. yılını kutlama sevinci, sevgili Cüneyt Türel’in İstanbul Tiyatro Festivali’nin koşturmacası içinde yeterince sindiremediğimiz ölümünün hüznüyle ve festivalde yer alan İstanbul DT yapımı Müge Gürman’ın sahnelediği “Çehov Makinesi”ne ilgi çekme isteğiyle buluşmaktaydı. Üstelik, başarılı bir bypass ameliyatı geçirerek sağlığına kavuşan, Çehov oyunlarının usta çevirmeni Ataol Behramoğlu’na geçmiş olsun demenin tam da sırasıyken… Meraklıları, Çehov oyunlarını, en sevdikleri bestecinin yapıtlarını durmadan dinleyen müzik tutkunları gibi pek çok kez okumuş, yakaladıkları her fırsatta izlemişlerdir. Bir de Çehov’un “karakter” olarak sahneye çıkarıldığı ya da Çehov karakterlerinin yer aldıkları oyunlardan çıkıp farklı ortamlara geçtikleri metinler yazılmıştır. “Metatiyatro” (tiyatro hakkında tiyatro) niteliği taşıyan oyunlar kısacası… Benzersiz belgeselci “Uzakta Piyano Sesleri” ki’nin “gerçekçi biçem”de sahnelemesine karşı çıkışı ve Olga Knipper’le yaşadığı evlilikle noktalanan aşk ilişkisinin yerleştirildiği oyunda, yer yer Çehov oyunlarından bölümler de yer alıyordu. Bu kez sahne olayının yıldızı, Çehov rolünü Stanislavski’nin istediği gibi değil de Çehov’un kendi istediği gibi yo rumlayan, büyük yazarla sıcacık, esprili bir buluşma gerçekleştiren Mehmet Atay’dı. ilbe ve Cüneyt’in Çehov’ları T P Kültür Servisi Fransız sinemasının en saygın adlarından Chris Marker önceki gün yaşama veda etti. Belgesel ile kişisel bakışı birleştiren “deneme” tarzında filmlerin yaratıcısı olarak tanınan Marker 91 yaşındaydı. Marker’in, şiirsel, politik ve felsefi belgesellerinde ses, görüntü ve metni yaratıcı bir biçimde kullanması, onu sinema sanatının en yenilikçi ve benzersiz yönetmenlerinden biri kılmıştı. Marker’in filmleri hem daha sonraki dönemin “yeni belgesel”ine yakın hem de Montaigne geleneğinde deneme üslubuna yönelikti. JeanMarie Straub, Danielle Huillet, JeanLuc Godard, Earl Morris ve Michael Moore gibi yönetmenler onun izinden yürümüşlerdi. En önemli yapıtları arasında “Dalgakıran” (1962), “Kedisiz Sırıtış” (1977), “Güneşsiz” (1983) ve ünlü Japon yönetmen Akira Kurosava için çektiği “AK”yi (1985) sayabileceğimiz Marker, özellikle “geçiş toplumları”yla ilgilenmiş; gittikçe iç içe geçen modern dünyada çeşitli kültürlerin kendilerini ve birbirlerini nasıl algıladıkları ve nasıl ayakta kaldıkları sorusunu derinliğine irdelemiş; 20. yüzyılın önemli toplumsal olayları ve devrimlerine ilgi göstermiş; Mayıs 68 Fransası, Şili, işçi mücadeleleri, kurtuluş ve bağımsızlık uğrunda savaşımlar gibi konular Marker’in çalışmalarının odak noktasını oluşturmuştu. Fransız sinemasının büyük ustalarından Alain Resnais, yakın dostu ve çalışma arkadaşı Marker’i “21. yüzyıl insanının prototipi” olarak tanımlamıştı. Sinema kuramcısı Roy Armes ise Marker için, “Onu herhangi bir sınıflamaya sokmak olanaksızdır, çünkü Marker benzersizdir. Fransız sinemasının dramatistleri, şairleri, teknisyenleri, otobiyograficileri vardır ama bizim bir tek gerçek denemecimiz vardır, o da Chris Marker’dir” demişti. II. Dünya Savaşı sırasında Direniş Hareketi’ne katılan, 1950’lerde Paris’te Alain Resnais, Agnes Varda, Henri Colpi ile birlikte Seine nehrinin Sol Yaka sinemacıları arasında yer alan Marker, özellikle Andre Malraux ve Andre Bazin gibi kişiliklerden etkilenmişti. Roman, şiir ve kısa öykü de yazan Marker, öncelikle 195566 arasındaki solcu belgeselleriyle tanınmıştı. Ünlü “Cahiers du Cinema” dergisinin yazarla “Çehov Makinesi” ? Özellikle 20. yüzyılın toplumsal olaylarına odaklanan Marker, Mayıs 68, Şili’de Pinochet darbesi, Vietnam Savaşı, Küba üstüne kendine özgü belgesel filmler gerçekleştirmişti. “Küba, Evet!” adlı filmi, Amerikan karşıtı yaklaşımı yüzünden, Fransız hükümetince yasaklanmıştı. rından olan Marker’in 1961’de çektiği ve Fidel Castro’yla iki söyleşiyi de içeren “Cuba Si!” (Küba, Evet!” adlı film, Domuzlar Körfezi Çıkartması’nda meydana gelen fiyaskoya da değiniyordu. Fransız hükümeti, Amerikan karşıtı yaklaşımından ötürü filmi 1963’e kadar yasaklamıştı. 1966’da Marker tarafından kurulan bir şirket, 1967’de Vietnam Savaşı’nı konu alan “Vietnam’dan Uzakta” adlı filmin çekilmesini sağlamış, filmin yönetmenleri arasında Marker’in kendisinin yanı sıra Godard, Varda, Resnais, Joris Ivens gibi ustalar da yer almıştı. ABD’li aktör Norman Alden öldü ? Kültür Servisi Yüzlerce televizyon dizisi, film ve reklamda rol alan ABD’li aktör Norman Alden, 87 yaşında yaşamını yitirdi. “Geleceğe Dönüş”, “Ed Wood” gibi filmlerde de rol alan aktör, 50 yıllık kariyeri boyunca “sert adam” rollerinde izleyici karşısına çıktı. Ailesi tarafından doğal nedenlerden öldüğü açıklanan aktör, “Charlie’nin Melekleri”, “Batman” gibi televizyon dizilerinde de yer almıştı. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K ORHAN PAMUK’UN MASUMİYET MÜZESİ’NE ZİYARETÇİ AKINI YAPI KREDİ AFİFE TİYATRO ÖDÜLLERİ’NDE YENİLİKLER SÜRÜYOR Üç ayda 11 bin ‘masum’u ağırladı Kültür Servisi Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un, 2008’den bu yana 60’a yakın ülkede okuyucuyla buluşan “Masumiyet Müzesi” adlı romanından esinlenerek kurduğu Masumiyet Müzesi, Türkiye’de ve dünyada ilgiyle karşılandı. Müze, açıldığı nisan ayından bu yana yerli ve yabancı toplam 11 bin ziyaretçiyi ağırladı. Çukurcuma’da 1897 yapımı tarihi bir binada yer alan Masumiyet Müzesi, Avrupa ev Amerika’nın yanı sıra Peru, Arjantin, Avustralya, Kore, Hong Kong, Arnavutluk, Gürcistan, Suudi Arabistan, Ürdün ve Romanya’dan olmak üzere, toplam 2 bin 800 yabancı ziyaretçiyi ağırladı. 2 bine yakın ziyaretçi ise ellerinde Masumiyet Müzesi romanı ile müzeye gitti ve kitabın sayfaları arasında yer alan giriş biletini kullanarak müzeyi gezdi. Masumiyet Müzesi’nde 20. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’daki gündelik hayatı temsil eden eşyalar, özenle düzenlenen kutular ve vitrinlerde sergileniyor. Sinema biletlerinden kibritlere, likör şişelerinden kapı kulplarına, minik biblolardan fotoğraflara uzanan, binlerce eşyadan oluşan koleksiyon, romanın seksen üç bölümünü temsil eden 83 kutuda yer alıyor. Tek ‘jüri’, bütün tiyatroları kucaklayacak Kültür Servisi 16. yılına yönetmeliğinde birçok değişiklik yaparak giren Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri, yeni sezon öncesinde de bir dizi yeniliği hayata geçirmeyi sürdürüyor. Kurum, bu yıl da 75 kişilik salon sınırlamasını kaldırarak alternatif tiyatro mekânlarına kapılarını açıyor. 2012 – 2013 tiyatro sezonuna yeni yönetmelik ve jüri yapısıyla başlayan kurumda, böylece salonları küçük olan alternatif tiyatro mekânları da ödül sürecine dahil ediliyor. Konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada, daha önce üye sayıları artırılan “Seçici Ku rul” ve “Oylama Kurulu”nun işlevleri birleştirilerek, tek bir “jüri” olarak şekillendirildiği de belirtiliyor. Açıklamada, ayrıca şu ifadelere yer veriliyor: “33 kişilik tek jüri yapısını desteklemek amacıyla ayrıca online bir değerlendirme ve takip sistemi de oluşturuluyor. Oluşturulacak sisteme sezon başında programlarını açıklayan oyunların yanı sıra sezon içinde sahnesini açacak olan oyunlar da eş zamanlı olarak dahil edilecek. Seçim sürecine alternatif tiyatro mekânlarının da dahil edildiği 17. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri, yeni sistem ile adaylık ve kazanan seçimlerinin daha verimli ve etkin bir şekilde yürütülmesini amaçlıyor.” Bu yıl 17’ncisi gerçekleştirilecek Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri, 29 Nisan 2013 tarihinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle