16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2012 PAZAR 6 HABERLER BİLGESAM’IN HAZIRLADIĞI SURİYE RAPORUNDA TÜRKİYE POLİTİKASI MASAYA YATIRILDI ‘Türkiye’ye faturası ağır oldu’ BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Düşünce kuruluşu BİLGESAM, ‘Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi ve Türkiye’ raporunda, “Ankara’nın krizin çözümüne katkı sağlama hedefiyle, sürece imkân ve kabiliyetlerini aşabilecek düzeyde sorumluluklar üstlenerek dahil olması da akılcı değildir” denirken “Türkiye, Suriye krizinde Esad rejimine karşı silahlı çatışmaya girerse, hem yerelde hem de bölgesel ve küresel düzeyde bir çatışma hattına dahil olacak, İran’la karşı karşıya kalacağı gibi Rusya ve Çin’le olan iyi ilişkiler de zarar görebilecektir” uyarısında bulundu. BİLGESAM’ın raporunda şu değerlendirmeler, saptamalar ve uyarılar öne çıktı: PKK güçlendi: Suriye’deki iç savaş PKK terör örgütüne ciddi bir dış destek do İRAN VE IRAK’TAN PKK’YE DESTEK İ ranlı istihbarat görevlilerinin Türkiye’deki askeri tesisler hakkında bilgi topladığı tespit edilmiş, bu bilgileri terör örgütüyle paylaştığına yönelik değerlendirmeler yapılmıştır. Irak’taki Maliki iktidarının da aynı dönemde Haşimi’nin Türkiye’ye sığınmasını gerekçe göstererek Ankara karşıtı politikalar izlemeye başladığı gözlemlenmiştir. Maliki iktidarının Türkiye ile ilişkilere zarar verebilecek girişimlerde bulunduğu, Türkiye’nin PKK ile mücadelesini zorlaştırabilecek adımlar atabileceği değerlendirilmektedir. ile Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda PYD ile birlikte varlık göstermekte, militan kaynağını Suriyeli Kürtlerden temin etmeye çalışmaktadır. Suriye’nin kuzeyindeki ayrılıkçı oluşumun Türkiye’nin toprak bütünlüğüne bir tehdit oluşturduğu değerlendirilmektedir. Türkiye, İran ile karşı karşıya gelir: Krize askeri açıdan daha çok dahil olması durumunda Türkiye, sorunun belirgin bir ğurmuştur. Suriye’nin kuzeyindeki otorite boşluğu ve Esad rejiminin Türkiye’ye karşı örgüte destek vermeye yönelmesi PKK’ye bölgede hareket alanı sağlamıştır. Esad rejimi PKK terör örgütünü ülkenin kuzey ve kuzeydoğusundaki Kürtlerin muhalefete katılmasını engellemek maksadıyla kullanmakta, bu doğrultuda örgüte silah ve mühimmat tedarik etmektedir. PKK de Esad rejiminin sağladığı himaye tarafı haline gelecektir. Sığınmacı sorunu: Türkiye’de ciddi bir mali külfete yol açtığı gibi özellikle Suriye sınırına yakın illerde güvenlik sorununa dönüşebilmektedir. En kötü senaryo: Türkiye açısından en olumsuz sonucu doğurabilecek süreçler Suriye’nin parçalanması şeklinde öngörülen senaryo, Baas rejiminin ayakta kalması senaryosudur. Bu durum Ortadoğu’da Kürt meselesini bölgeselleştirebilir. Ortadoğu’da SünniŞii gerilimine zemin hazırlayabilir. İran liderliğindeki Şii blok karşısında Suudi Arabistan ve Katar öncülüğünde bir Sünni blok belirebilir. Türkiye böyle bir durumda SünniŞii geriliminde taraf olmaktan kaçınmalı, Sünni blok içinde Şii bloka karşı bir duruş sergilemekten uzak durmalıdır. Darbe Olabilir mi? Şu günlerde üst üste Türkiye’de ordunun hâlâ darbe yapabileceğine ilişkin görüşler okuyoruz. En son, iktidarın düne kadar e bence hâlâ önemli kanaat önderlerinden Murat Belge (*) ordunun darbe yapabileceğini, darbelerin sona ermediğini belirtti. Bunu ne zaman diyor, önemli. Balyoz davasının hukuk bakımından yüz kızartıcı bir kararla sonuçlanmasından sonra... O cenahta benzer fikir serdedenler de oldu. Bu bir “fikir tartışması” mı, siyasal/toplumsal bir analiz mi, yoksa “askerin sırtından sopayı hiç eksik etmemek gerekir, her ne biçimde olursa olsun vurmaya devam” diyerek destek çıkmak amacıyla mı söylenmiş, bilemiyorum. Ama ben bu iddiayı ciddiye alacağım... ??? Ordu darbe yapar hâlâ, iddiası boş bir laftır. Ordunun darbe yap(a)maması için gerekli yasal ayıklamalar yapılmalıdır, demek de boş laftır. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri, “asker yasal dayanak bulmasaydı, darbe yapıl(a)mazdı..” savını taşır. Ki bunun da doğru olduğunu savunamayız. Yasa masa bir kenara, her askeri darbe kendini bir şekilde meşru kılacak zemini bulur ve yaratır, diyerek, asıl tartışmak istediğim noktaya yönelelim. ??? Ordunun hâlâ darbe yapabileceğini söylemek, ordunun hangi koşullarda, yani kimlerin desteği ile darbe yaptığını hiç araştırmamak ve darbeleri anlamamak anlamına gelir. 12 Eylül 1980 askeri darbesine bir örnek olarak odaklanırsak: darbe dış destekle (ABD) birlikte kotarıldı. Bu destek olmasaydı, askerler darbe yapamazdı. Darbe öncesi epey bir ortam hazırlığı yapıldı: Gladyo (NATO ve Özel Harp/Seferberlik Tetkik İttifakı) epey kanlı bir iç kargaşalık / çatışma / kırım yarattıktan sonra, bu ortamın hazırlanmasına EcevitDemirel’in siyasi katkılarıyla darbe gerçekleştirildi. Herkes, her şey bu darbeyi kaçınılmaz ve hatta zorunlu kılmaya yönelik olarak kurgulandı. Bir darbe makinesi tam zamanlı buna çalıştı, denebilir. Türkiye’nin ekonomikpolitik dönüştürülmesinin darbesiydi bu. Yeni liberal ekonomik düzene eklemlenmenin darbesi. ABD’nin Sovyetler Birliği’ni Yeşil (Müslüman) Kuşak’la çevreleme politikasını gerçekleştirme darbesi. Türkiye, ABDNATO politikasının bir savaş cephesi olmasaydı, 12 Eylül sürecini yaşar mıydık? Bence hayır. ??? Dış destek, dışarıyla ciddi işbirliği olmadığı sürece, ülkede darbenin bir yıl bile ayakta durması zordur. Hele hele bugün ise tam imkânsızdır! Ordu, yakın zamana kadar, ABD’nin tam desteğini arkasında görüyordu ve kontrolü altındaydı. 1990’dan sonra ABD’nin küresel politikaları değişti. Askeri darbeleri, ülkeleri kontrol mekanizması ve işbirlikçilerini iktidarda tutma aracı olmaktan çıkardı. Çünkü dünya yeni döneme girdi. Askeri darbelerin yerini, sivilparlamenter düzeni kontrol mekanizmaları aldı: Rusya eteğinde Amerikancı kadife devrimler... ErgenekonBalyoz, özete orduya yönelik bütün operasyonlar, ordunun eline Amerikan müttefikliğinden tezkere verme amaçlıdır ve ABD’nin büyük desteğine sahiptir. Irak’ta çuval geçirme olayı bunun işaretiydi. Yani özetle boş boş konuşuluyor. Ordu darbe yapabilirmiş diye... Ordu bundan sonra, Erdoğan’ın vurucu gücü olarak çalışır ancak... İçeride ve dışarıda... Yepyeni durumlar, dengeler ortaya çıkıncaya kadar bu böyle. Ülkede, ABD darbe yapabilir (siyasi!!) ama ordu yapamaz, diye bitirelim... (*) Belge, Erdoğan’a bugüne kadar tam gaz desteği için, ben değişmedim, Erdoğan değiştiği için desteğimi çektim diyor. İyi kılıf! Erdoğan’ın “ne olduğu”nu okuyan Türkiye’nin yarısı varken... Belge’nin “okuyamaması”, ya okuma körlüğünden, ya durumu görememesinden ya da o zaman işine öyle geldiğinden kaynaklansa gerek... Bakan İsmet Yılmaz, firmalarla görüşmelerin tamamlanmak üzere olduğunu söyledi Asker ‘havadan’ taşınacak ? Bingöl’de askeri personel taşıyan konvoya PKK’li teröristlerin saldırısı sonrasında 10 askerin şehit olmasının ardından askerlerin “havayoluyla” birliklerine taşınması kararı yaşama geçiriliyor. AYŞE SAYIN ANKARA Doğu ve Güneydoğu’da “teröristlerin hedefi” olmaması için askerlerin havayolu ile taşınması projesinde son aşamaya gelindi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, askerlerin taşınması için “sivil havayolu” firmaları ile görüşmelerin tamamlanmak üzere olduğunu açıklarken askerlerin sevkıyat için toplandıkları “kabul toplama merkezleri”nin (KTM) de modernleştirilmesi çalışmaları kapsamında Diyarbakır ve Mardin’deki tesislerin inşasının tamamlandığını bildirdi. Bingöl’de Kardeşler Köprü mevkiinde geçen 18 Eylül’de askeri personel taşıyan konvoya teröristlerin saldırısı sonrasında 10 askerin şehit olması, 63 askerin yaralanmasının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), askerlerin “havayoluyla” birliklerine taşınması kararı almıştı. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır’ın konuya ilişkin soru önergesine yanıt veren Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, askerlerin taşınması konusunda sivil havayolu firmalarıyla görüşmelerin son aşamaya geldiğini bildirdi. Şandır’ın, “güvenlik önlemlerine rağmen askeri konvoylara saldırıların artmasının istihbarat zafiyetinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı” ve “askerlerin birliklerine daha güvenli araçlarla sevkıyatı” konusunda önlem düşünülüp düşünülmediği konusundaki sorusuna yanıt veren Yılmaz, asker sevkıyatı sırasında havadan ve karadan “intikal güzergâhı” üzerinde ve konvoy içinde silahlı zırhlı araçlarla her türlü güvenlik önleminin alındığını ifade etti. “Derneği basın açıklamasından önce mi kapatalım yoksa sonra mı” diye soran polisler, “Hiç kapatamazsınız” yanıtını aldı ve gitti. ASKERİ MAHKEME Sivil personele sivil yargı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi’nin Askeri Mahkemeler Yasası’nın sivil personelin de askeri mahkemelerde yargılanacağına ilişkin hükmünün iptalinin gerekçesi yayımlandı. Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanan gerekçede şunlar kaydedildi: “Anayasanın 145. maddesinin gerekçesinde, askeri yargının görev alanının yeniden düzenlendiği, mevcut hükümde askeri yargının görev alanının oldukça geniş düzenlenmesi nedeniyle uluslararası belgelerde bu durumun eleştirildiği, askeri mahkemelerin görev alanının demokratik hukuk devletinin getirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlandığı, getirilen düzenlemeyle askeri mahkemelerin görev alanının askeri suçların yargılanmasıyla çağdaş ülkelerde olduğu gibi sınırlandırıldığı ve asker kişilerin sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askeri suçlara ait davalarla sınırlı tutulduğu, asker olmayan kişilerin savaş hali haricinde, askeri mahkemelerde yargılanamayacağının anayasal teminat altında alındığı belirtilmektedir. Savaş hali dışında asker olmayan kişilerin işledikleri suçlar nedeniyle askeri mahkemelerde yargılanamayacağı anayasal olarak teminat altına alınmıştır. Bu durumda, anayasanın 145. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda itiraz konusu kural, anayasaya aykırı hale gelmiştir, iptali gerekir. ” Anayasa Mahkemesi’nin 6 üyesi bu görüşe katılmadı. Kapatamadılar Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’ni kapatmaya gelen polisler gönüllülerin direnişiyle karşılaştı İstanbul Haber Servisi Kadıköy’deki Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği’nin kapatılması için verilen 48 saatlik sürenin dün dolması üzerine dernek önüne gelen polisle, derneğin kapatılmasını engellemek isteyen gönüllüler arasında ilginç bir diyalog yaşandı. Gönüllülere, “Derneği basın açıklamasından önce mi kapatalım yoksa sonra mı” diye soran polis, “Hiç kapatamazsınız” yanıtını aldı ve basın açıklamasından sonra sessizce gitti. Kazım Koyuncu’nun menajeri Mustafa Arıkan, CHP İstanbul Milletvekili Kadir Öğüt, Kültür Merkezi kurucu üyesi Hilmi Yarayıcı, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy Kültür Merkezi üyesi avukatlarının da katıldığı basın açıklamasında derneğin kapatılma kararının, piyasaya rağmen gönüllülük anlayışıyla ücretsiz sanat faaliyetleri yürüten kurumun çalışmalarını engellemek için, kasıtlı ve keyfi olarak alındığı belirtildi. Basın açıklaması ardından Kültür Merkezi yürütücü ve katılımcılarıyla müzik dinletisi yapıldı ve etkinliklerin aksatılmadan devam ettirilmesi kararı alındı. Polis açıklamanın ardından olay yerinden ayrıldı. Güvenlik zafiyeti var mı? erekçe: Lokal görünümündesiniz Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği’ne 31 Temmuz’da denetime gelen Dernekler Masası memurlarının tutanağıyla, lokal görünümünde oldukları gerekçesiyle 1400 TL ceza kesildi. Karara itiraz eden dernek üyeleri, hukuki süreç başlattı. 25 Eylül’de polis derneğin kapatılma kararı ile derneğe geldi ancak lokalin neresi olduğunu tespit edemediği için derneği kapatmadı. 28 Kasım’da ise kapatma kararı ile derneğe gelen polisler iki günlük süre vermişti. G KTM’ler de modernleşiyor Yılmaz, Genelkurmay’ın birliklerine teslim edilecek askerlerin havadan taşınması projesine ilişkin, “havayolu taşımalarının etkin olarak icra edilmesi maksadıyla mevcut mevzuat çerçevesinde sivil havayolu firmalarından taşıma hizmeti alımına yönelik çalışmalarda son aşamaya gelindiğini” ifade etti. Mehmet Şandır’ın, “Kabul toplama merkezlerinin moderleştirilmesi”ne dönük sorusuna da Yılmaz, askerlerin toplandığı KTM’lerin moderleştirilmesi ve yeni merkezlerin yapım çalışmalarının hızla sürdüğünü ifade etti. RUSYA NAR VE NARENCİYEYE KAPILARI KAPATTI Hastalıklı ürün iç pazarda mı? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, Akdeniz sineği ve ilaç kalıntısı nedeniyle, Rusya’nın Türkiye’den gelen nar ve narenciyeye kapılarını kapattığını belirterek, “Rusya’nın geri gönderdiği tonlarca hastalıklı ürün iç pazara mı sürüldü” sorusunu yöneltti. Erdoğan Toprak yaptığı yazılı açıklamada, önceki hafta 26 ton mandalina ile 21 ton narın Rus gümrüğünden Akdeniz sineği ve zararlı ilaç kalıntısı gerekçesiyle geri çevrildiğine dikkat çekti. Bu ülkeye gönderilmek üzere hazırlanan binlerce ton nar ve narenciye ürününün yanı sıra, yaş sebze ve meyvenin de depolarda kaldığını belirten Toprak, “Rusya Federal Bitki Koruma ve Karantina Servisi (Rosselhoznadzor) tarafından yapılan açıklamaya göre; Türk ürünlerinin bundan böyle Rus gümrüğünden geri çevrilmesi sürecinin kalıcı hale gelebileceğini, Rusya pazarının başta mevsimsel ihraç ürünleri olan nar ve narenciyenin yanı sıra yaş sebze ve meyveye de kapanacağını göstermektedir” dedi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın koruma kontrol ve karantina birimlerinin ihraç aşamasında Türk gümrüğünde gereken kontrolleri yapmadığını ve bu nedenle de geri çevrildiğini kaydeden Toprak, bakanlığın ihmalkârlığı nedeniyle üreticiyi mağdur ettiğini belirtti. Toprak, üreticinin batma noktasına gelmesinin yanı sıra en önemli ve kritik sorunun “ilaçlı, hastalıklı, zararlı olduğu gerekçesiyle iade edilen tonlarca nar ve narenciyenin ne yapıldığı” olduğuna dikkat çekti. Bunların imha mı edildiği, yoksa piyasaya mı sürüldüğü sorularının yanıtsız olduğunu belirten Toprak, daha önce benzer durumun Suriye’den getirilen canlı hayvanlardaki 3 gün hastalığı olayında yaşandığını anımsattı. Yine uçaksavar mermisi düştü ? HATAY (Cumhuriyet) Reyhanlı ilçesinde Cüdeyde Mahallesi’ndeki TOKİ konutlarının inşaatının bulunduğu boş alana, Suriye tarafından atıldığı öne sürülen uçaksavar mermisi düştü. Cilvegözü Gümrük Kapısı’nın hemen karşısındaki, Suriyeli muhaliflerin kontrolünde olduğu söylenen BabAl Hava Sınır Kapısı tarafından ateşlendiği belirtilen uçaksavar mermisi nedeniyle ölen ya da yaralanan olmadı. ‘800 kişiyi mahkemeye verdim’ ? İstanbul Haber Servisi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, kendisine Twitter’da hakaret eden kişilere ulaşarak 800 kişiyle mahkemelik olduğunu açıkladı. Gökçek, “Twitter’da bir ilki yaptım. Twitter’da hakaret eden kişilere ulaşarak mahkemeye verdim. Birçok kişi, nasıl olsa Twitter’dan sonuç çıkmaz, özellikle Twitter’dan IP numaraları istendiğinde verilmez diye düşünüyor. Kendi metotlarımızla bu işi büyük oranda aştık. Adresleri de bulmaya başladık. Bu noktada birçok kişiyi hakim karşısına çıkarmayı başardık” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle