23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2012 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI Ne Gazze ne Suriye; gel beriye, beriye... AB’ye Kemer Sıkma Nobel Ödülü! H asselt Üniversitesi Genk kentinde bulunan Ford fabrikasının kapanmasının Belçika’da toplam 11 bin 759 kişinin işini kaybetmesine yol açacağını hesapladılar. Fabrikada halen 4 bin 300 kişi çalışıyor. Fabrikanın kapanması fabrika ve fabrikaya parça sağlayan tedarikçi şirketlerde 8 bin 195 çalışanı işinden edecek. Tüm bunlara ek olarak dolaylı olarak da 3 bin 564 kişi işini kaybedecek. Avrupa’nın üzerinde borç krizi nedeniyle dolaşan kara bulutlar Belçika ekonomisinde kışı erken getirdi. Hükümet bütçeyi denklemek için garibanın cebine göz dikerken servetten vergi alınması göz ardı edildi. Belçika’da eylül başından bu yana yaklaşık 15 binden fazla kişi işinden oldu. Kapısına kilit vuran, yeniden yapılanan ve iflas eden şirketlerin listesi uzadıkça uzuyor. sıkma önlemlerinden vazgeçme Ford Genk, NLMK, Duferco, HP, çağrısında bulundu. Eylemi Arcelor, Mittal, Philips, Alcateldüzenleyen konfederasyon yetkilileri Lucent, TE Connectivity, ECS kemer sıkma paketlerinin işe Technics, PattijneDuprez, BRÜKSEL yaramadığını vurgulayarak Mocasier, Staples, Rapid, “Eşitsizliği artırıyor, Exelto, BNP Paribas toplumdaki sosyal Fortis, Belfius, Electrabel dengesizliği artırıyor ve Deutsche Bank, KBC, ekonomik krize çözüm ING… Bu büyük şirketler getirmiyor” dedi. Eski dışındaki çok sayıda küçük ve orta ölçekli ERDİNÇ UTKU kıtanın tarihinde ilk kez aynı günde birçok üye ülkede işletmelerde kriz nedeniyle birden eylemler düzenlendi. yaşanan dramlar ise haber 14 Kasım 2012 tarih kitaplarına olma şansı bile yakalayamıyor. 14 sosyalleşmeye geri dönüşün başlangıcı Kasım’da Avrupa Sendikalar olarak geçebilir, bir milat olabilir. Konfederasyonu’nun çağrısıyla Greve katılmayan ancak Almanya, düzenlenen “Eylem ve Dayanışma İspanya, Yunanistan, Kıbrıs, Portekiz Günü”nde Avrupa’nın dört bir ve İrlanda Brüksel büyükelçilikleri yanında on binlerce işçi, eylem ve önünde eylem yapan Belçika grevlerle artan işsizliği ve kemer sendikaları daha sonra Avrupa sıkma politikalarını protesto etti. Komisyonu’na “Kemer sıkma Nobel İşçiler, hükümet liderlerine büyüyen Ödülü” verdiler. Belçika’da sosyal kaygıları giderme ve kemer sendikalar üzerinde “Kemer sıkma önlemleri: göndericiye geri yolla” yazan bumerang görseli bulunan el ilanları dağıttılar. Bumerang ile geri tepen planı simgeleyen eylemciler “Kemer sıkma önlemleri > daha az alım gücü > daha az tüketim > daha az istihdam > daha az alım gücü...” yazan bildirilerde “yoksulluk kısırdöngüsüne son verin” çağrısı yaptı. “Şimdiki tasarruf tedbirleri işe yaramıyor. Aksine krizin tüm Avrupa’ya yayılmasına yol açıyor. Her yerde yoksulluk arttı. 9 kemer sıkma planı, AB yardımı ve borçlarının yüzde 75’ine yeniden ödeme planı yapılmasına rağmen Yunanistan’da devlet borcu yakında milli gelirin yüzde 189’una ulaşacak. Bunun nedeni, durgunluk ve işsizlik yüzünden mali gelirlerin hızlı bir şekilde azalması. Aynı durum Portekiz, İspanya, İrlanda, Kıbrıs... gibi ülkelerde de tekrarlanıyor” diyen çalışanlar “Bankalar ve finans dünyasının krize yol açtığını tabii ki var, ancak bireyi unutmayalım” hatırlatmasında bağımlı yapan kötü yanları bulundu. Sendikacılar “Krize da yok değil. İnsanın neden olanların faturasının yapısı, daha doğrusu beyni kendilerine ödettirilmemesi buna yatkın değil. gerektiğini, finans sisteminde Beynimiz son yirmi yılda çözüm aranmasını” istedi. dev adımlar atan Sendikacılar “Bankaların teknolojiye uyum değil, insanların hizmetinde sağlayamıyor. Hırslı bir olan bir Avrupa; yapıya sahip olan modern sürdürülebilir büyüme ve insan ise kendi herkese iş; hayrına değil yeteneklerinin üzerinde gerçek sosyal güvenlik ve yaşamak istiyor, akıntıya kaliteli kamu hizmetleri”ne kapılıp sürükleniyor! Ve bir ihtiyaç olduğunu belirtti. an geliyor ki yaşamın Sendikacılar “Şirket şirket, karmaşıklığının altından ülke ülke, peş peşe bizi kalkamayan beyin işlevini bitiriyorlar, buna son yitiriyor ya da yavaşlıyor, verilmeli. Avrupa’da gerçek algılama görevini yerine dayanışma zamanı” görüşünü getiremiyor. Bir kısırdöngü paylaştı. içine yuvarlanan insanın kısa Kasım ayının en renkli sürede ruhsal sorunlarının eylemini ise 26 ve 27 Kasım’da ötesinde mide, ülser, Avrupalı çiftçiler yaptı. Avrupa kolit, damar ve kalp gibi Birliği’nin süt üreticilerine strese bağlı uyguladığı kotayı eleştiren ve hastalıklara da süt fiyatlarının yükseltilmesini tutulması kaçınılmaz. talep eden öfkeli süt üreticileri Yataktan çıkmasından Brüksel’i 800 traktörle esir yatağa girmesine dek aldılar. Avrupa Süt Üreticileri gün Birliği’nin organize ettiği traktörlü protesto eyleminde polisle de karşı karşıya gelen göstericiler yangın boyunca hortumlarıyla Avrupa ekran başından kalkmayan, Parlamentosu’na ve polislere her gittiği yere cep süt banyosu yaptırdı. telefonuyla dizüstü Brüksel’deki eylemlerde bilgisayarını götüren, sürekli saatlerce trafikte mahsur fazla mesai yapan, iş yaşamı kalmama rağmen deliler gibi ile özel yaşamı birbirinden sevindiğimi anımsıyorum. ayıramayan, aile yaşamından Kurban Bayramı’nda, Kuzey gittikçe uzaklaşan insanın bu Amerika’da rekor düzeyde kâr strese uzun süre ettiği halde Belçika’daki Ford dayanamayacağını yukarıda fabrikasının kapanacağı sözü edilen araştırmalar ve duyurulunca “Tanrılar incelemeler kanıtlıyor. kurban istedi! Ve Genk Ford Almanya Şirket Doktorları fabrikası işçileri kurban Birliği Başkanı Wolfgang edildi. Geleceğimize ve Panter’in geçen ay yaptığı hayallarimize fordçuluk bir açıklamaya göre, 2010 yaptırmayalım.! DÜNYANIN yılında ruhsal ve BÜTÜN İŞSİZLERİ vahşi psikosomatik nedenlerden kapitalizme karşı 70 bin çalışanın meslek BİRLEŞİN!” diye yazmıştım. yaşamı son bulmuş. Modern Daha da güzeli oluyor, dediğimiz yaşam insanları Avrupalı çalışanlar işleri boşaltıyor, tüketiyor, ellerinden gitmeden birleşiyor! bitiriyor! Uyuyan dev uyanıyor! www.ahmetarpad.de erdincutku@binfikir.be alanında ise Fransız olduğu sanılsa bile Romy Schneider’in dışında Christoph Waltz Avusturyalıyı kazandığı Oscar ödülüyle sevindirdi. Siyasi alanda Bruno Kreisky gibi karizmatik bir siyaset adamının bu yüzyılda çıkması olası mıdır bilinmez. Ancak günümüz siyasilerinin karanlık ilişkilerinin ortaya çıkarılması için parlamentoda “Rüşvet Komisyonu” kuruldu. Komisyon çalışmaları bütün partiler tarafından çalışamaz hale getirildi. Siyasi alanda ortak sevinç son olarak Avusturya’nın AB’ye katılması sırasında yaşandı. Biri işverenler, diğeri ise sendikalar tarafından desteklenen Avusturya’nın iki büyük partisi AB üyeliği konusunda sanki çalışma yapmıştı. Referanduma gidilmiş, üyelik için sandıktan “evet” çıkmıştı. Bunun kutlaması devlet televizyonundan naklen yayımlanmış, halk gördükleriyle mutlu olmuştu. AB’ye girdikten sonra zamları, sosyal yaşamdaki kısıntıları, ücretlerin düşmesini gören Avusturyalının bu ortak ulusal sevinci kısa sürdü. Son çeyrek yüzyıllık süre içinde uzun süreli bir ulusal sevinç yaşayamayan Avusturya, Avrupa’nın yaşadığı krizli dönemde mutlu oldu. Geçen haftalarda, 39.045 metre yükseklikten atlayarak saatte 1.342 km. hızla gökten yeryüzüne inen ve 3 dünya rekoru kıran Avusturyalı Felix Baumgartner ulusal gurur yaşattı. Canlı yayınlarla Felix’in yeryüzüne atlayışını veren televizyon, haftalardır konuyu işleyen gazete ve dergiler Avusturyalılarla birlikte sevindi. Ancak Felix’in yeryüzüne inmesinden birkaç hafta sonra aleyhinde açılan davada almış olduğu bir yıllık hapis cezası da bu sevinci gölgeledi. Kadim.uelker@gmail.com rtadoğu ve Türkiye, Gazze, Suriye gündemine, füze tartışmalarına yoğunlaşırken tuzu kuru İsveç kendi gündemiyle ilgiliydi. Ülkeyi yakından etkileyen Avrupa’daki ekonomik durgunluk nasıl giderilebilirdi? Gerekirse, Yunanistan’ın AB’den çıkarılmasına yeşil ışık yakılmalı mıydı? Ülkede işsizliğin önlenmesi ve yeni yatırımlara kapı aralanması için neler yapılabilirdi? Çocuklara, gençlere daha iyi eğitim olanakları nasıl sağlanırdı? Bir yandan da güzelim yeni yıl hazırlıkları sürüyor. Sokaklar, caddeler şimdiden ışıl ışıl. Bu yıl, yılbaşı hediyesi satın almanın telaşı çok erken başladı. Bu, ekonomideki canlanmanın bir belirtisi olabilir. Dünyayı ilgilendiren konularda elbette ki küresel efendilerin yanında yer alınacaktı. Ancak bu durum, İsveçlilerin günlük yaşamını etkilememeli, yeni yıl coşkusuna gölge düşürmemeliydi. Yine de her şey güllük gülistanlık değildi; insanların canını sıkan, huzurunu kaçıran şeyler de oluyordu; örneğin, şu “seri katil” konusu... Birkaç yıldır önce Malmö ile birlikte ülkeyi de derinden etkileyen bir “seri katil” türedi. Şükürler olsun ki bu konu da devletin üstün gücü galip geldi ve her şey, ağzımızın tadı bozulmadan, tatlılıkla halledildi. İsveç, yaklaşık 200 yıldır savaş yüzü görmemiş bir ülkedir. İnsanları, kavgadan, gürültüden hoşlanmaz. Bir köşe başında ağız dalaşı yapan üç beş genç görüldüğünde, onları pencereden gözetlemeyi kendilerine görev edinmiş yaşlılar hemen polise telefon eder. Sonra da sirenler çalar, polis arabaları, ambulanslar, itfaiye araçları art arda dizilir. Olay yeri sıkı bir polis çemberine alınır. Trafik kesilir, yollar tutulur, huzursuzluğa neden olanlar kıskıvrak yakalanarak karakola götürülür. Yasalara, kurallara saygılı, akıllı, uslu duranlar için bir sorun yok. Ancak, polise yakanızı bir kez kaptırırsanız, bir daha ömür billah kurtaramazsınız, sürüm sürüm süründürürler sizi... Malmö’de ortaya çıkan “seri katil” 2 kişiyi MALMÖ öldürdü. Göçmenlere ait evleri kurşunladı. Otobüs duraklarında bekleyen insanları yaylım ateşine tuttu. ALİ HAYDAR Kimliği bilinmeyen NERGİS esrarengiz bir kişi umulmadık bir yerde aniden ortaya çıkıyor, sağa sola ateş ettikten sonra iz bırakmadan kayboluyordu. Polis “seri katili” bulmak için kentin her yanını fellik fellik aradı.Yüksek binaların tepelerine keskin nişancılar yerleştirildi. Yollar tutuldu, araçlarda kimlik denetimi yapıldı, kuşkulu görülenler sorgulandı. Halk, şaşkınlık ve korku içindeydi. Bir apartmanın ikinci katında oturan kadın, o günlerde yaşadığı tedirginliği şöyle dile getiriyordu: “Akşam, erkenden eve kapandıktan birkaç saat sonra bunaldım, balkona çıkıp hava almak istedim. Tam o anda, caddeden hızla geçen bir araçtan üzerime ateş açılacak korkusuna kapılarak kendimi içeri attım!’’ Yabancıların yoğun olarak yaşadıkları Rosengård Mahallesi’nde oturan bir göçmen de yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: “Karanlık sokakta, önümden giden tanımadığım bir kişi, dönüp dönüp bana bakıyordu. İkimiz de birbirimizden kuşkulanıyorduk. ‘Korkma, ben de yabancıyım!’ dedim. İkimiz de içine düştüğümüz komik duruma katıla katıla güldük...’’ “Seri katil”, bir kişi değil de sanki düzenli bir ordu. İnsanlar korkudan geceleri sokağa çıkamaz hale geldi. Gazete, radyo ve televizyonlar günlerce “seri katil” haberleriyle dolup taştı. Küçük çocuklar, birbirlerini, “Zoro” hayaletleriyle korkuttu. Yaşam hepimize zehir oldu. Gürültüsüz, patırtısız yaşamaya alışmış edilgen bir toplumdan bir “korku toplumu” yaratmak meğerse ne kadar kolaymış. Malmö’de, korku dolu günlerden sonra bir sabah yine sirenler çalmaya, polis arabaları, ambulanslar, itfaiye araçları art arda sıralanmaya başladı. Düzenlenen başarılı bir operasyonla “seri katil” Peter Mangs, cinayet ve saldırılarda kullandığı silahıyla birlikte evinde yakalandı. 40 yaşındaki İsveçli Mangs, 2 kişiyi öldürmek, 5 kişiyi öldürmeye teşebbüs, ev ve otobüs duraklarında bekleyenleri kurşunlamak suçlamalarıyla yargılandığı Malmö Mahkemesi’nde ömür boyu ağır hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme kararının açıklanmasından sonra Malmölüler sokaklarda sevinç gösterileri yaptı. Naralar atıldı, havai fişekler patlatıldı. Sonunda, hepimiz rahat bir nefes alarak alıştığımız dinginliğe yeniden kavuşmuştuk. Ortadoğu, Gazze, Suriye ve Patriot füzeleri umurumuzda bile değildi. Önemli olan bizim refah ve huzurumuzdu. Ne Gazze, ne Suriye; gel beriye, beriye... alinergis@yahoo.som O eçenlerde okumuştum, Türkiye’de her 3 kişiden 1’i depresyondaymış. Prof. Dr. Çorapçıoğlu: “Depresyon vakalarındaki artış giderek tehlikeli bir boyuta yükseliyor” diyor. İşsizlik, parasızlık, aşk acısı, boşanma, ölüm başlıca nedenleriymiş. Prof. Dr. Nazan Aydın da antidepresan ilaç kullanımında 2003 ile 2012 yılları arasındaki yüzde yüzün üzerindeki artışa dikkati çekiyor! Almanya’ya gelince, özellikle işyeri ve günlük yaşam stresinin altından kalkamayan insanların oranı hızla artıyor. Bu nedenle gerek hastalık sigortaları, gerek sendikalar, gerekse doktorlar konunun üzerine daha çok gitmeye başladı. Federal Çalışma Bakanlığı’nın bu yılın başında yaptığı bir açıklamaya göre, nedeni işyerinde ve aile içinde yatan depresyon sonucu hastalananların tedavisine yapılan harcamalar doruk noktasında. Sadece 2011 yılı için bakanlığın verdiği rakam 27 milyar Avro! Özellikle globalleşmenin iş yaşamına ve çalışana getirdiği baskı hızla artıyor. Alman Sendikalar Birliği’nin 2012 araştırmasına göre, çalışanların yüzde elli ikisi işyerinde sürekli stres altında olduklarını açıklamış. Hasta hasta işe gidenlerin sayısında da artış var. Nedeni, işlerini yitirmekten korkmaları. Çalışanların üçte ikisi her gün iş sözleşmesinde belirtilenden daha uzun süre G Depresyon bir toplum hastalığı bu rakam İtalya’da yüzde on iki... Depresyona girenler bir süre rahatsızlıklarını kabullenmedikleri için yakın çevrelerine büyük bir görev düşüyor. Bu hastalığın ilk belirtileri uyku bozukluğu, halsizlik, keyifsizlik ve iç huzursuzluğu. Bu bulgular kendini gösterdiğinde ilk yapılması gereken günlük yaşamdaki değişiklikler. Sabahtan akşama tüm gününü stresle geçiren modern büyük kent insanı huzur nedir bilmez. çalışmasına Özellikle 3050 yaş karşın parasal karşılığını arasındaki erkekler çok alamıyor. Yönetici durumda kolay depresyona olanların büyük bir oranı eve girebiliyor. Bu yaştaki insan de iş götürüyor. çok görevli bir yaşamın Avrupa Depresyon (multitasking) altından Birliği’nin kalkabileceğine STUTTGART (EDA) ekim inanma hatasını ayında yaptığı yapabiliyor. Çünkü açıklamaya göre, günümüz dünyası sadece modern (!) toplum Almanya’da dört insanından gerek iş milyon insan yaşamında, gerekse depresyon AHMET ARPAD özel yaşamında hastası. Tüm aynı anda birkaç Avrupa’da şeyi birden çalışanların yüzde onu en az gerçekleştirmesini bekliyor. bir kez bunalım nedeniyle Modern teknoloji de haftalarca işinden uzak beynimizi her an, her yerde kalmış. İngiltere’de sınırsız bilgiyle çalışanların yüzde yirmi doldurmamıza olanak altısı depresyon geçirirken tanıyor. Bunun iyi yanları vusturya, son otuz yıl içinde, kayak sporunu saymazsak spor, sanat ve edebiyat alanında ortak bir ulusal sevinç yaşamadı. Avusturyalı kış sporu yapar, bu alanda kazanılan başarılar sürecine karşı çıkmış, Sırpların yanında yer almış ve toplumda artık kanıksanmış durumda. Çocuklar kayak Sırbistan’ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretini de öğrensinler diye okullarda etkinlikler düzenlenir. Bu kitaplaştırmıştı. Böylece ortalama Avusturyalının etkinlikler, ülkede yeni kayakçıların yetişmesinde etkili yaşayan en büyük yazarı ile arası açılmıştı. Yazar, olduğu gibi, kayak merkezlerine de katkılar sağlar. Avusturya’nın ciddi dergilerden biri ile yakınlarda Birkaç yıldır okulların düzenledikleri kayak etkinlikleri yaptığı görüşmede, “Yugoslavya konusundaki ekonomik sıkıntılardan dolayı aileler tarafından tavrınızdan dolayı pişman mısınız?” sorusuna karşılanamaz oldu. Bu durum kayak alanındaki ulusal “Pişman olduğumu söyleyebilmem için bunamış başarı ve sevinci olumsuz etkileyecektir. olmam gerekir” cevabını vermişti. Yazın hayatında Thomas Bernhard ve Peter Avusturya, İsviçre ile ev sahipliği VİYANA Handke Avusturya’nın yetiştirmiş olduğu ve gurur yaptığı Avrupa Şampiyonluğu futbol maçlarında bir ara Türk duydukları iki yazarıydı. Onlar yazdıkları eser, tutum kökenli Ümit Korkmaz ile sevinç ve davranışlarıyla toplumda düş kırıklığı yarattı. yaşamaya çalıştı. “Ü” harfini rahat Bernhard’ın “Kahramanlar Meydanı” söyleyemeyen Avusturyalılar Ümit (Heldenplatz) adlı eseri Viyana’nın tarihi Burg lehinde sevgi gösterisinde Tiyatrosu’nda Avusturya’nın Nazi işgalinden kurtuluşunun 50. yılında gösterildi. Oyun, KADİM ÜLKER bulunurken “üüü” diyerek adeta bu harfi söyleme provaları yaptı. Avusturyalıların Nazilerle olan ilişkisini anlatıyor, Bu sevinç sonrasında Nijeryalı baba ciddi eleştirilerde bulunuyordu. İçeriğinden ve Filipin anneden olma, şu anda Almanya’nın Bayern rahatsızlık duyan bir grup Avusturyalı Burg Münih takımında top koşturan David Alaba imdada Tiyatrosu’nun yakınında bulunan Kahramanlar yetişti. Ten renginden dolayı şahsında defalarca potlar Meydanı’ndan adını alan bu oyunun gösterilmesinin kırılsa da şimdilik Avusturyalı futbolseverler Alaba’nın durdurulmasını istiyordu. Oyunun gösterilmesine başarısına seviniyor. Klasik müziğin ve opera sanatının rağmen Bernhard, protesto eyleminden dolayı önemli merkezlerinden olan Avusturya yıllardır kırılmıştı. Ölümünden sonra açıklanan vasiyeti kendisiyle gurur duyacakları ne bir sanatçı ne de bir Avusturyalıları şaşırtmıştı. Vasiyetinde Bernhard, eser yaratabildi. Güzelliği ile de gündeme gelen Rus eserlerinin Avusturya sınırları içinde kökenli Anna Netrebko, opera alanındaki bu boşluğu yayımlanmamasını ve oynanmamasını istemişti. Diğer kısmen şimdilik doldurmuş görünmekte. Sinema önemli yazar Handke ise Yugoslavya’nın dağılma A Avusturya başarıyı özledi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle