16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ARALIK 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Ergenekon davasını gazeteciler de izleyip meslektaşlarına destek verecek Sessiz kalmayın DOSYAYA KONULMADI Silivri Hesaplaşması Balyoz adı verilen dava “yetmez ama evet referandumu”ndan sonra yenilenen Yargıtay’da. Davada deliller değerlendirilmeye gerek görülmedi. Savunmalar alınamadı. Avukatlar konuşamadılar. Kanıt olarak ileri sürülen seminere katılmayanlar, o günlerde yurtdışında bulunanlar bile hüküm giydi. Karar aşamasına geldiği söylenen “iddia edilen terör örgütü” gibi tuhaf bir ifadeyle anılan ama yandaş medyanın ısrarla “terör örgütü” olarak damgalamakta sakınca görmediği, gizli değil açık bir sevinçle karşıladığı davaya çevirdik şimdi yeniden gözlerimizi. Orada da evlere şenlik “gizli” tanıklar uzun uzun konuştu, sanıklar 15 dakika bile konuşamadılar. Ve artık uzatmamaya karar verdiler. Savcı esas hakkında mütalaasını, hâkimler de pek yakında kararı okuyacaklar. Adalet hanımın kapalı gözlerinden yaş süzülmeyecek mi peki, terazi elinden düşmeyecek mi? Neden düşsün ki; “mülkün temeli” sayılan adaletin özel yetkilerle donatılmış bir davasıdır bu da nihayet. Ve uzak yakın tarihten biliyoruz; çok zalim olabiliyor o mülk. ??? Bu davada gazeteciler, aydınlar yargılanıyor. Yaşıyor olsaydı İlhan Selçuk sanık sandalyesinde oturuyor olacaktı. Mustafa Balbay oradadır, Tuncay Özkan oradadır, Profesör Yalçın Küçük oradadır. Doğu Perinçek oradadır. Bu “iddia edilen terör örgütünde” rektörler, öğretim üyeleri terörist olmakla suçlanıyorlar. Bu davada birbiriyle ilgisi, ilişkisi olmayan insanlar bir terör örgütünün üyesi oldukları iddiasıyla yargılanıyorlar. Bu “iddia edilen terör örgütünde” ille de kanıtlanmış olması gereken hiyerarşi yoktur, olması da imkânsızdır, mantık dışıdır. Bu terör örgütünde ille de olması, kanıtlanması gereken silah yoktur. Bu terör örgütünde ille de olması gereken ideolojik birlik yoktur. Bu terör örgütünde Hrant Dink’i tehdit edenlerle onun katlini lanetleyenler, Danıştay hâkimlerini öldüren, yaralayanla o hâkimlerle laiklikte, demokraside aynı görüşleri savunan insanlar “iddia edilen terör örgütü”nün üyesi gibi gösteriliyorlar. Bu davada kişilerle iddia edilen eylemler arasında illiyet rabıtası kurulamamış, buna gayret bile edilmemiştir. Bu davada yargılanan arkadaşlarımız özgürlüğün sembolü oldular. Bu davayla bizim de özgürlüğümüz elimizden alındı. Türkiye’nin devasa bir hapishaneye dönüştüğünü tüm dünya bu davayla görmeye başladı. Yalan sırıttı. Bu davanın siyasetin bir türü olduğunu cümle âlem öğrendi. ??? İşte bunun için yarın insanlar Silivri’ye gidiyor. “Biz bu davayı anladık” demek için gidiyorlar. Gidiyorlar ki, Mustafalar özgür olduklarını, tarih önünde aklandıklarını bilsinler, gidiyorlar ki cesaret kazansın, gidiyorlar ki Yağmur büyüdükçe babasının haklılığı küçücük elleriyle imzaladığı kitaplardaki harfler, kelimeler kadar dünyaya yayılsın. Böyle davaların haklı sanıklarının yenildiği görülmemiştir, onun için “tarih bizi aklayacaktır” diye yazar kitaplarda. Silivri’de yargılananları mahkum etmek artık mümkün değildir. Tıpkı yine yarın Çağlayan adliyesinde üç kere aklandıktan sonra müebbede mahkum edilmek istenen Pınar Selek ve daha pek çokları gibi. Türkiye yeniden 12 Eylül günlerinin bir başka türünü yaşıyor. Yurtdışında sürgün yaşayanların sayısı her geçen gün artıyor. Dünyanın en büyük besteci ve piyanistlerinden Fazıl Say çok sevdiği ülkesinde hapsedilmek istendiği için gitmek zorunda kalmaktan söz ediyor. Bütün bu çıplak gerçek için yarın Silivri dolsun taşsın. Gerçeği görenler yarın Silivri’ye gitsin, gazeteler bu gerçeği yazmaktan kaçınamasın. Gerçek gün gibi ışısın... Tolon’un evrakı 2 aydır bekliyor İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında tutuklu yargılanan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un avukatları, Genelkurmay Başkanlığı’ndan gönderilen ve Danıştay davasına ilişkin bir şemanın 2 aydır dosyaya konulmadığına dikkat çekti. Avukatlar, savunma hakkının daha fazla kısıtlanmadan Genelkurmay yazısının bir suretinin kendilerine verilmesini istediler. Avukatlar ayrıca, dosyaya 2008 ve 2009 tarihlerinde MİT, Genelkurmay Başkanlığı gibi resmi kurumlardan gelen önemli belgelerin dosyaya Kasım 2012 ayında konulduğuna dikkat çektiler. Tolon’un avukatları Köksal Bayraktar, İlkay Sezer, Dilek Helvacı ve Selen Karaçalı, dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iki ayrı dilekçe sundular. Mahkemeye daha önce 52 kişinin tanık sıfatıyla dinlenilmesi talebinde bulunduklarını anımsatan Tolon’un avukatları, mahkemenin 10 kişinin dinlenilmesini kararlaştırdığını anlattılar. Mahkemenin bu tanıklardan hangilerinin, hangi tarihte dinleneceğine ya da dinlenmeyeceğine ilişkin bir karar almadığına dikkat çektiler. Avukatlar, mahkemenin tanık talepleri konusunu karara bağlamasını talep ettiler. İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında savcılar, yarın 66’sı tutuklu 205 sanık hakkında esasa ilişkin görüşlerini açıklayacak. Ergenekon davasının yargılama sürecinde önemli bir aşama olan yarınki duruşma Silivri Cezaevi bitişiğindeki büyük salonda yapılacak. Türkiye Gazeteciler Federasyonu organizasyonuyla, Türk basınının deneyimli isimleri de bugün Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetecilerle açık görüşte bir araya gelecek. Aralarında CHP milletvekilleri, İP’liler, meslek örgütleri, sivil kuruluşlar ile çok sayıda yurttaş perşembe günü Ergenekon davasını izlemek için Silivri’ye gidiyor. CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, 4 yıla yakın süredir tutuklu yargılanıyor. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ise Ocak 2012 tarihinden bu yana Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Davada, rektörler, generaller, teğmenler, polisler, akademisyenler, sendikacılar, gazeteciler, işadamları hakkında “darbeye teşebbüs etmek”, “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek ya da üyelik” suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis ve çeşitli hapis cezaları isteniyor. Gazeteciler gidiyor ENGİN ALAN: Pargalı’dan da sorumlu tutarlar AYŞE SAYIN Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun her ay düzenlediği “tutuklu gazetecilere ziyaret” programına katılan gazeteciler arasında; TGF Genel Başkanı Atilla Sertel’in yanı sıra usta gazeteciler Melih Aşık, Ertuğrul Özkök, Ayşenur Arslan, Uğur Dündar, Bülent Ecevit, İdris Akyüz, Ümit Zileli, Yalçın Bayer, Yavuz Selim Demirağ yer alıyor. Karar duruşması öncesinde gerçekleştirilecek ziyarette gazeteci heyeti, tutuklu meslektaşları Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Mehmet Deniz Yıldı ilek Helvacı, İlkay Sezer, Ahmet Çörtoğlu ve Hüseyin Ersöz’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda sanık avukatı, çeşitli tarihlerde yaptıkları açıklamalarda, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve HSYK’ye yaptıkları başvurularda yargılama sürecinde “Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve savunma hakkının” kısıtlandığına dikkat çektiler. “Silivri’ye özgü bir yargılama” yapıldığını savunan avukatlar mahkemenin, daha önceden dinlenilmesine karar verilen ve aralarında AKP Milletvekili Şamil Tayyar ile eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un da yer aldığı savunma tanıklarının dinlenilmesinden bir anda vazgeçildiğinin altını çizdiler. Avukatlar, iddia makamının da 15 günlük süre içerisinde yaklaşık 120 milyon adet Word belgesini tetkik edip görüş açıklamasının “Soyut, hukuki dayanaktan yoksun ve salt önyargılı değerlendirmelere dayalı hukuki dayanaktan yoksun olacağını” ifade ettiler. rım, Hikmet Çiçek ve Turhan Özlü ile birer saat açık görüşte bir araya gelecek. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, Adalet Bakanlığı’ndan aldıkları özel izinle tutuklu meslektaşlarına destek olmak, moral vermek ve moral bulmak amacıyla her ay farklı isimlerle Silivri Cezaevi’nde açık görüşte bulunduklarını anımsatarak şunları kaydetti: “13 Aralık günü Türkiye’de önemli bir gün yaşanacak. Yıllardır neyle suçlandıkları dahi belli olmadan gazeteci arkadaşlarımız, aydınlar cezaevinde tutsaklar. Silivri zindanlarından ölümler çıktı, acılar, hasretler, öyküler, şiirler, kitaplar çıktı. Yalnızca bizim arkadaşlarımız çıkamadı. Bu önemli günün öncesinde Türk basınının önde gelen isimleriyle birlikte arkadaşlarımızla açık görüşte bir araya geleceğiz. Üyemiz, arkadaşımız, İzmir’in milletvekili Mustafa Balbay’ın söylediği gibi ‘Bu hukuksuzluğa ses D ‘Silivri’ye özgü bir yargılama’ siz kalmayın’ çağrısına uyarak karar duruşmasında da orada olacağız.” Tepkiyle karşılandı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri’de görülen Ergenekon davasının 27 Kasım’daki duruşmasında tanık dinlenilmeye devam edilmesi beklenirken savcı Mehmet Ali Pekgüzel “soruşturmanın genişletilmesi kararı yoksa mütaalanın hazırlanması için süre” talep etti. Mahkemenin savcı Pekgüzel’in talebini kabul edip, karardan önceki son aşama sayılan esas hakkındaki mütalaa için süre vermesi sanıklar, avukatlar arasında şaşkınlık ve tepkiyle karşılandı. Avukatlar, basın açıklamalarıyla mahkemenin mayıs ayından bu yana duruşmalarda sözlü talep almadığına 159 tanık beyanına ve 120 milyonu aşkın belgeye karşı 15 dakikalık söz hakkı verildiğine dikkat çektiler. Avukatlar, mahkemenin 3. yargı paketi kapsamında TBMM’nin çıkardığı yasaya uymayarak tutukluluk halinin devamı kararlarına genel geçer gerekçeler yazdığına dikkat çektiler. TÜRKİYE, GAZETECİ HAPSEDEN ÜLKELER ARASINDA EN KÖTÜSÜ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) belirlemelerine göre, 2012 yılında hapisteki gazeteci sayısı dünya çapında rekor düzeye ulaşırken Türkiye, gazeteci hapseden ülkeler arasında dünyanın en kötüsü olarak raporlaştırıldı. CPJ’nin hapisteki gazetecileri tespit ettiği global yıllık raporunu yayımladı. Raporda, hapisteki gazeteciler sayımında CPJ 1 Aralık itibarıyla parmaklıklar ardında 232 birey tespit ederken, 2011 sayımından beri 53 kişilik bir artış olduğu vurgulandı. CPJ’nin 1990 yılında global araştırmalar yapmaya başladığından bu yana sayının en yüksek noktaya çıktığına işaret edilirken, 1996’daki 185 kişilik eski rekorun kırılmış olmasında Türkiye, İran ve Çin’de çok sayıda gazetecinin hapsedilmesinin etken olduğu belirtildi. Üç ülkede de ANKARA Balyoz davasından hüküm giyen MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, 28 Şubat soruşturmasına da dahil edilmesine “Pargalı İbrahim’in boğdurulmasından da beni sorumlu tutabilirler” sözleriyle isyan etti. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba başkanlığındaki milletvekillerinden oluşan heyet, Silivri Cezaevi’nde bulunan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın yanı sıra Alan’ı da ziyaret etti. Görüşmede Alan, CHP’lilerin, kendisinin 28 Şubat soruşturmasına dahil edilmesiyle ilgili sorusu üzerine, artık hiçbir şeye şaşırmadığını belirterek ilginç bir benzetmeyle karşılık verdi. Yargılamalardaki hukuksuzluğa değinen Alan, “Bizi her şeyden sorumlu tutabilirler. Pargalı İbrahim’in boğulmasından da, Patrona Halil İsyanı’nından da sorumlu tutabilirler” görüşünü dile getirdi. Milletvekillerinin “KCK davası” ile ilgili sorusu üzerine de Alan, “Çok fazla takip etmiyorum ama bize yapılan hukuksuzlukların orada da yapıldığını tahmin ediyorum” karşılığını verdi. Balbay ise gazeteci Çetin Emeç’in öldürüldüğünde kanlı iç çamaşırlarını kamuoyuna yansıdığını anımsatarak “Bir gün benim başıma da gelebilir diye düşünürdüm. Ölüme hazırdım ama terörist olmaya hazır değildim” dedi. Bir gün Uğur Mumcu’yu katledenlerle aynı davadan yargılanacağını asla düşünemediğini belirten Balbay, Türkiye’de büyük bir baskı sürecinin yaşandığını belirterek “Diktatörlük, bir kişinin milyonlara hükmetmesi değil, milyonlarca kişinin diktatörlüğü kabul etmesidir” dedi. Dünya rekoru kırdık muğlak yasaların muhalifleri susturmak için kullanıldığına işaret edilen raporda, 2012 yılında dünya çapında gazetecilere karşı en çok “devlete karşı işlenen cürüm suçlamaları terörizm, vatana ihanet ve darbecilik” suçlamalarının yapıldığı ve 132 gazetecinin bulunduğu saptamasına yer verildi. Parmaklıklar ardında 49 gazeteciyle dünyanın gazeteci hapseden ülkeleri arasında en kötü ülkenin Türkiye olduğu belirtilen çalışmada, “Düzinelerce Kürt muhabir ve editörü terörizmle ilgili suçlamalarla ve diğer bazı gazetecileri de hükümet karşıtı komplolara iştirak suçlamasıyla içeride tutuyor” denildi. Türkiye’yi İran ve Çin takip ediyor. 2011 yılına göre yüzde 29.6 oranındaki yıllık artış belirlendi. CPJ’nin ağustosta yayımladığı Türkiye raporunda cezaevindeki gazetecilerin sayısı 61 olarak kayıtlara geçmişti. CPJ dün yayımladığı yeni raporunda tutuklu gazeteci sayısını 49 olarak kayıtlara geçirirken bunun gerekçesini ağustos ayından bu yana değişik mahkemelerdeki tahliyelere bağladı. CPJ gazeteci Tuncay Özkan ile Hikmet Çiçek’in de aralarında bulunduğu kimi isimlerin dava dosyasındaki incelemelerini sürdürdüğü gerekçesiyle listeye almamıştı. TÜRKEŞ’TEN GÜL’E İSTEK Sanık, ziyaretçiler ve avukatların görüşmede dinlendiği belgelendi ‘Soruşturma terörü’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, sanıkların avukatları ve ziyaretçileriyle yaptığı görüşmelerin kayıt altına alındığını ve dinlendiğini belirterek daha önce Ergenekon Davası’nın soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz’ün bu konuda Kayseri Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği bir yazıyla bunun belgelendiğini söyledi. Tezcan Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Öz tarafından şu anda Ergenekon davasından yargılanan avukat Yusuf Erikel’in, “resmi evrakta sahtecilik” suçundan tutuklu bulunan Hacı Ali Hamurcu ile yaptığı görüşme ile diğer ziyaretçilerle yaptığı görüşmelere ait “ses kaydını” istediği yazıyı gazetecilere dağıttı. Tezcan, Hamurcu’nun tutuklu kaldığı süre içinde hem avukat Erikel hem de “diğer şahıslarla” yaptığı telefon görüşmelerinin kaydının istendiğine de dikkat çekti. Bu yazıyla cezaevlerindeki sanıkların, avukatları ve ziyaretçileriyle yaptığı görüşmelerin, kayıt altına alındığı ve dinlendiğinin resmi belgeyle ortaya çıktığını ifade eden Tezcan, özel yetkili savcılığın avukatları ve cezaevlerindeki tüm görüşmeleri dinleyip kayıt altına aldığına işaret etti. Bunun bir “hukuk skandalı” olduğunu belirten Tezcan, avukatların dinlenmesinin yasak ve suç olduğuna dikkat çekti. Dinlemenin, avukatların savunma görevini yerine getirmelerinin doğrudan doğruya “soruşturma terörü”yle ortadan kaldırılması anlamına geldiğini belirten Tezcan, şu görüşleri dile getirdi: “Ergenekon dava dosyası içinde gizli ibareli ancak alenileşmiş bu yazıyı, 81 ilin barosuna göndereceğiz. Bu kurgular üzerine kurulan bir soruşturma sistemi, bugün başından beri itiraz ettiğimiz Silivri yargılamaları diye özel yargılama sistemini, Türk tarihinin sayfalarına kara bir leke olarak geçirmiştir. Baroları, Adalet Bakanlığı’nı, HSYK’yi göreve davet ediyoruz.” 1993 ölümleri mercek altında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun da içinde bulunduğu 1993 yılında yaşanan suikastların bir bütün olarak “1993 Ölümleri” konu başlığıyla araştırılması talebiyle Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) talimat vermesini istedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Türkeş, Cumhurbaşkanı Gül’e gönderdiği mektupla 1993 yılında yaşanan suikastların DDK tarafından mercek altına alınmasını istedi. Türkeş mektubunda 1993 yılındaki cinayetler dizisinin 24 Ocak’ta Uğur Mumcu’yla başlayıp 5 Şubat’ta ANAP’lı Maliye Bakanı Adnan Kahveci’nin eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşamını yitirdikleri kazayla devam ettiğini, 17 Şubat’ta Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’in uçağının düşmesiyle hız kazandığını kaydetti. 1993 yılında 17 Nisan’da 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın aniden yaşamını yitirdiğini anımsatan Türkeş, 67 aya birçok olayın sığdırılmasının tesadüf olamayacağını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle