18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MART 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA HABERLER CHP’nin anayasa taslağında laikliğin başlangıç bölümünde tanımlanması isteniyor 5 kundaklanan camiler, okullar, pazaryerleri.... Ölümler, dul kalan kadınlar, sakat çocuklar. “Akşam geçip gitti ve neredeyse kayboldu ayın yüzü. Yazık! İkinci akşam da birinciye eklenmek üzere. İşte, gözlerimizin önünde sona eriyor mutluluk. Sen gelmedin ve yitirdik seni, öteki dileklerimizle birlikte. Sen yoksun yerin boş kaldı. Darmadağın olmuş bizler soluğumuzu kesip, Sabırsız ve sıkıntılı sorup durduk gelmeyen ziyaretçiyi.” Daha çok bekleyeceklerdi o gelmeyen ziyaretçiyi... Daha çok dilek tutacaklardı belki demokrasi ve özgürlüklerin yaşam biçimi olması için. Toprağa teyellenmiş bir çimeni, masmavi gökyüzünü, baharı, çiçekleri, çiçeklenmiş ağaçları, ısıtan bir güneşi nasıl da özlemişti insanlar, anlatması güç. Farklı tanımlara son TÜREY KÖSE ANKARA CHP’nin yeni anayasa taslağında “vatandaşlık” yerine “yurttaşlar” kavramı önerilirken; laikliğin bir maddede ve ayrıca Başlangıç bölümünde açıkça tanımlanması, anadilde “öğretim”, “seçimlik” din dersi, barajın yüzde 5’e indirilmesi gibi düzenlemeler yeralıyor. CHP’nin anayasa taslağının temel ilkeleriyle ilgili çalışmasında “yeni anayasanın cumhuriyetin kazanımlarını koruyan ve bu kazanımları yeni ilke, kurum ve kurallara göre geliştiren” bir metin olacağı vurgulandı. CHP’nin bu konudaki temel ilke, görüş ve değerlendirmeleri şöyle: “Vatandaşlık” değil, “yurttaşlar”: “Türkiye ve bu tanımların çoğunun kavramsal olarak laikliğin gerçek anlamını ifade etmekten uzak olduğu ve farklı tanımların günümüzde büyük karmaşa ve yanlış uygulamalara yolaçtığı” gözününe alınarak anayasının bir maddesinde (örneğin 1982 anayasasının 24. maddesinin son fıkrasında olduğu gibi) ve ayrıca anayasının “başlangıç” bölümünde tanımlanması isteniyor. Taslakta yeni bir tanım önerilmiyor, ancak “Laiklik ilkesi, demokrasinin ve çağdaş yaşam anlayışının temel güvencesidir. Laiklik ilkesinden ödün verilerek Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülemez” deniliyor. Anadilde “öğretim”: Sabırsız ve Sıkıntılı... Kaç gündür Wislawa Szymborska’nın “Hiç Bir Şey Olmuyor İki Kez” şiirini okuyorum... Sabahın ilk saatleri... Dalıp dalıp gidiyorum... Ağaçlar çiçeklenmiş... Güneş taşların alnında ilkyazın habercisi olan nisan çiçeklerini gülümsetmeye başlamış. Ben o saatlerde gölgenin izlerini görüyorum kelimelerde... Emin olma duygusu, özlem, tutku, aşk sözcüklerinin arasında yitip giden insanların, o bitmeyen savaşımı, günün eriyen saatleri içinde kum tanelerine benziyor. Bir beyaz kelebek konuyor çiçeklerin üzerine... Gözaltılar, tutuklu gazeteciler, tecrit... Parasız eğitim istedikleri için dokuz aydır cezaevinde yatan üniversite öğrencileri... Basılmamış kitapların suç öğesi olarak görüldüğü bir ülke. O anda şairin bir şiiri geliyor aklıma: “Nasıl olduysa, güneşli bir sabah ırmak kenarında ağacın altında oturuyorum. ............ Bu önemsiz bir olay Tarihe falan da geçmeyecek. Ne gerçekleri araştıran savaşlar ya da antlaşmalar, ne de tiranların anılmaya değer suikastleri. ............ Ne var ki bir ırmak kenarında oturduğum bir gerçek.” Geçici bir anının geçmişi olup olmadığını düşünürken, ben ırmak kenarında değil ağaçlar ve çiçeklerle donatılmış bir bahçede oturuyorum. Bombardıman altındaki Libya ve orada yaşayan çocuklar geliyor aklıma, Iraklı şair Nazik El Melaike’nin “Gelmeyen Ziyaretçisi”ni okurken... Bağdat’a atılan misket bombalarını televizyon ekranlarından nasıl seyretmiştik odalarımızda otururken... Bir film gibi... Sözde Irak’a demokrasi ve özgürlük getireceklerdi, Saddam’ın zulmünden kurtaracaklardı Irak’ı... Barış, demokrasi, özgürlük, insan hakları... Kaç yıl geçti aradan ve neler oldu! Patlayan bombalar, ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART cumhuriyeti yurttaşlığı” başlığı altında “Türk ulusu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşur. Dil, ırk, renk, cinsiyet, din, mezhep ve benzeri nedenlere bağlı olmayan yurttaşlık kanunun gösterdiği koşullarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen durumlarda yitirilir” düzenlemesinin yer alması isteniyor. En az yüzde 40 kadın: “Kanun önünde eşitlik” maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Kadınlara karşı doğrudan ve dolaylı her türden cinsiyet ayrımcılığı yasaktır” eklemesi yapılacak. Ayrıca “Kadınlar ve erkeklerin TBMM’de eşit temsili esastır. Ancak her durumda kadınlar ya da erkeklerin TBMM’deki oranları yüzde 40’tan az olamaz” ifadesinin anayasa girmesi ve “Siyasi partilerin uyacakları esaslar” arasında “siyasi partilerin genel merkez ve il örgütlerinin yönetim ve karar organlarında kadınlar ve erkekler en az yüzde 30 oranında temsil edilir” düzenlemesinin de yer alması öngörülüyor. “Laiklik” tanımı: Laiklik ilkesinin “siyasal nedenlerle ve kaygılarla da olsa farklı olarak tanımlandığı “Resmi ve özel kurumlarda eğitim ve öğretim dili Türkçedir. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Türkçe dışındaki ana dillerini öğrenmeleri ve geliştirmeleri için Türkçeden başka dillerde yapılacak derslerin bağlı olacağı esaslar kanunla belirlenir” düzenlemesinin anayasada yer alması isteniyor. “Halk girişimi”: “En az 500 bin seçmen veya en son yapılan seçimlerde geçerli oyların en az yüzde 5’ini alan partiler tek başlarına veya oyları birlikte hesaplandığında aldıkları oy oranı yüzde 10’u geçen partiler ortak olarak” halkoylamasına gidilmesini isteyebilecek. “Yurttaşlar topluluğu”na yasa teklifi getirme hakkı veriliyor. YÖK kalkıyor: YÖK’ün kaldırılması ve Yüksek Öğretim Eşgüdüm Kurulu’nun oluşturulması öngörülüyor. haber alma özgürlüklerinin çoğulcu bir toplum yapısının gereklerine uygunluğunu sağlayacak önlemleri alır, tekel oluşmasını önler” deniliyor. Görsel ve işitsel ileşitim özgürlüğünün ayrı bir madde halinde düzenlenmesi öneriliyor. Medyada tekelleşmeye son: “Devlet, basın ve musakart yahoo.com BARAJ YÜZDE 5 Anayasa taslağında seçim kanunları ile temsilde adaleti zedeleyecek ölçüde, yüzde 5’in üzerinde ülke seçim barajı getirilemeyeceği hükme bağlanıyor. SEÇ ML K D N DERS Din kültürü ve ahlak eğitim ve öğretiminin “kişinin kendisinin, küçüklerin ise kanuni temsilcisinin talebine bağlı olarak” yapılması, ayrıca “ana ve babanın dini ve felsefi inançlarına göre istediği seçimlik din derslerinin” devletin denetim ve gözetimi altında verilmesi öngörülüyor. ASKER YARGITAY KALKIYOR Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kaldırılacak. Askeri yargının yetki ve faaliyet alanı daraltılacak. Askeri Yargıtay kaldırılacak. Davaların en az giderle ve her davada makul süreyi aşmayacak biçimde sonuçlandırılması yargının temel görevi olacak. TOPLUSÖZLEŞME HAKKI Çalışanların toplu iş sözleşmesi hakkına anayasal güvence getiriliyor. Grev hakkı yeniden düzenleniyor. Geçici ve sözleşmeli memur, 4B ve 4C statüleri ile taşeron ve geçici işçi uygulamalarının ortadan kaldırılması öngörülüyor. D YANET’TE YAPILANMA “Diyanet İşleri Başkanlığı, din hizmetlerinin yerine getirilmesine yönelik ve ayrıca kanunda gösterilen görevlerini, laiklik ilkesi doğrultusunda ve farklı mezheplere eşit davranma ilkesini gözeterek yerine getirir” düzenlemesinin getirilmesi öneriliyor. ANAYASA Ş KÂYET Anayasa Mahkemesi’ne “kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren konularda” HSYK, yüksek mahkemeler, Sayıştay, Ekonomik Sosyal Konsey, Türkiye Barolar Birliği ve kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşları da iptal davası açabilecek. Temel hak ve özgürlülerinden herhangi birinin kamusal makamlar tarafından ihlal edildiğini ileri süren herkes “anayasa şikâyeti” yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilecek. Boylu boyunca uzanıp yatmak istiyorum çimenlerin üzerine... Hayaller kurmak insanlık üzerine... Çıkar ilişkilerinden uzak... Yalana dolana sapmayan, dürüst, onurlu erkekler ve kadınlar... Sahi şairin dediği gibi gölgenin izleri var mıdır her kelimede, her gülüşte? Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da olup bitenleri o gölgenin izlerinde bulabilir miyiz? Demokrasi ve özgürlük sözcüklerinin ne anlama geldiğini kavrayabilir miyiz? Gözlerinde derin izler, acılar, yasaklar, hüzünler... Bir türlü aydınlanmayan faili meçhuller. Hani hesap sorulacaktı darbecilerden? Ufukta ince bir bulut kimsesiz, havada kanat çırpan kuşlar, çocuklar, gençler, yaşlılar... Issız bir çölde ışıltıların dolmasını bekleyen yürekler.. Nazik El Melaike’nin dizeleriyle bitmeli bu yazı... Önce sormalıyım tıpkı şair gibi: “Bilmem ki yıllar ötesinde de yok muydun? Gölgenin izleri vardı her kelimede her anlamda Her köşede ve kafamda canlanan düşüncelerimin her birinde. Yok muydun, buradakilerden daha mı gerçektin yoksa, bilemiyorum. Yüzlerce ziyaretçi bile dindiremiyordu Sana karşı duyduğum özlemi bir an Sanki her gelenle sürüklersin beni Gelmeyen bir ziyaretçiyi görmek istediğine.” RTÜK’E ÖZERKL K RTÜK’ün özerk ve tarafsız bir kuruma dönüştürülmesi isteniyor. Üyelerin (Çoğunluk oluşturmayacak belli bir oranın, örneğin 9 kişilik kurulda en çok 4 üyenin) TBMM tarafından seçilmesi, geri kalan üyelerin akademik kurumlardan, ilgili kuruluşlardan, yargı organlarından ve basın yayın kuruluşlarının kendi içlerinden belirleyecekleri temsilcilerden oluşması isteniyor. BARIŞ, TEM Z SU HAKKI “Barış hakkı, temiz suya ulaşma hakkı” gibi yeni kuşak sosyal haklar anayasaya girecek. “İnsan onuru” kavramı yeni anayasada yer alacak. GEÇEN YIL 683 B N K Ş ARADI: Alo, yardıma muhtacız FIRAT KOZOK ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyanın en güçlü ekonomileri arasında gösterdiği Türkiye ekonomisindeki “pembe tablo”nun halka yansımadığı, Başbakanlık’ın kendi raporlarında da ortaya kondu. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’ne ait “Alo 144 Sosyal Yardım Hattı”nı 2010 yılında 683 bin yurttaş yardım almak umudu ile aradı. Başbakanlık’ı arayanlardan 275 binine yardım yapıldı. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün “Alo 144 Sosyal Yardım Hattı Yıllık Faaliyet Raporu”na göre yardım hattını geçen yıl toplam 683 bin 70 kişi aradı. Bunlardan 275 bin 998’i kayıt altına alındı. En çok başvuru Erzurum’dan Hatta en çok başvuru Erzurum’dan yapılırken, en az telefon da Bayburt’tan geldi. Erzurum’dan yapılan aramaların sayısı, İstanbul, Ankara ve İzmir’den yapılan aramaların toplamından bile fazla oldu. Toplam 84 bin 385 Erzurumlu hat aracılığıyla devletten yardım talebinde bulunurken, bu kenti sırasıyla 23 bin 481 arama ile Adana, 20 bin 609 arama ile İzmir, 19 bin 766 arama ile Diyarbakır, 14 bin 794 arama ile İstanbul, 12 bin 887 arama ile de Muş takip etti. En az yardım isteyen il olan Bayburt’tan hatta 34 telefon gelirken, bu kenti 81 telefon ile Burdur, 101 telefon ile Çankırı ve 105 telefon ile Ardahan izledi. Bir yıl boyunca hatta İzmir’den 20 bin 609, İstanbul’dan 14 bin 793, Ankara’dan da 7 bin 662 başvuru yapıldı. Bölgeler arasında en çok yardım talebi ise yüzde 42.7’lik oranla Doğu Anadolu Bölgesi’nden oldu. En az başvuru Karadeniz Bölgesi’nden geldi. Vatandaşlardan yüzde 74’ü, yani 205 bin 264’ü fakir öğrencilere eğitim yardımıyla ilgili talepte bulundu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle