18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 27 MART 2011 PAZAR [email protected] 16 PAZAR KONUĞU EMO İstanbul Şube Başkanı ve Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Erhan Karaçay’dan nükleer santral uyarıları: Türkiye’yi nükleer çöplüğe çevirecekler SÖYLEŞ LEYLA TAVŞANOĞLU Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı ve Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Erhan Karaçay Türkiye’de nükleer santral kurma sevdasından mutlaka vazgeçilmesi çağrısında bulunuyor. Aksi halde gelecek kuşakların sağlıklarının ciddi tehlikelere atılacağına işaret eden Karaçay, Türkiye’nin nükleer santral yapma paravanı altında nükleer lobiler tarafından nükleer çöplük haline getirilmek istendiğine de dikkat çekiyor. Özellikle Japonya’daki nükleer santral felaketinden sonra AKP hükümetinin Akkuyu’da Rus teknolojisiyle nükleer santral kurmaktaki ısrarını nasıl karşılıyorsunuz? Türkiye’ye nükleer enerji gerekiyor mu? E.K. Nükleer santralların sadece enerji üretmek için kurulan tesisler olduğunu düşünmüyoruz. Hükümetlerin, devletin nükleer silah üretmek gibi bir düşüncesi varsa o zaman nükleer santrallar ön alabilir. Ancak ülkemizdeki en büyük sorun enerji konusundaki plansızlıktır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da planlamadan vazgeçilmiş durumdadır. Bugün siyasal iktidarların nükleer santral kurmaktaki ısrarları çok güçlü olan nükleer lobilerin yaptıkları çalışmalar sonucudur. Evet, ülkemizin enerji kaynakları sınırsız değil. Ancak ciddi bir planlama yapıldığında ve 2007 yılında çıkarılan enerji yasasının gerekleri yerine getirildiğinde, nükleer santraldan elde edilecek enerjinin dört beş katı kadar enerji, enerji tasarrufuyla sağlanabilir. karşılaştırmak, aynı kefeye koymak sanıyorum bir ülke başbakanının söylememesi gereken sözlerdir. TEDAŞ rakamlarına baktığımızda, resmi olarak kayıp ve kaçak miktarının yüzde 15’ler civarında olduğu söyleniyor. Ama biz kayıp ve kaçak miktarının resmi rakamların daha da üstünde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O veriyi bile kabul ettiğimiz zaman AB ve OECD ülkeleri ortalamasına çekildiğinde ondan elde edilecek yüzde 78’lik bir tasarruf, nükleer enerjiden sağlanacak kapasitenin çok çok üzerinde olacaktır. AB ülkeleri de yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapılması kararı aldılar. Ne yazık ki Türkiye bu konuda geriden takip ediyor. Şu anda özellikle Akkuyu gündemde. Tüp gaz ve doğalgazla nükleer enerjiyi Nükleer reaktörlerin yeni üçüncü neslinin pasif olarak güvenli olması planlanmıştı. Ama şimdiden fiyaskoya dönüşme sinyelleri veriyor. yatırımları durdurdu. ABD’de dahi bu nükleer atıkların saklanacağı yerin güvenlikli olmayacağı gerekçesiyle iptal kararı alınmıştır. Ülkemiz, nükleer yakıt üreten gelişmiş ülkelerin bakış açısıyla üçüncü dünyadır. Dolayısıyla Toros Dağları bölgesi onlar için nükleer yakıt atıklarının en iyi saklanabileceği yer olarak görülmektedir. Geçmişte ülkemizde zehirli varillerin nasıl tahribata sebep olduğunu hatırlayalım. Açık konuşursak Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santral bu nükleer atıklar için paravan mı olacak? E.K. Biz o endişeyi taşıyoruz. Bilim insanları Akkuyu gibi bir bölgede deniz suyunun çok sıcak olması ve nükleer santralın soğutma sisteminin bu nedenle çalışmasının mümkün olmayacağını ısrarla söylüyorlar. Bir de daha önemli bir konu var. Akkuyu, Ecemiş fay hattına 2530 km. Yakınlıkta olan bir bölge. 1976 yılında buraya yer lisansı verilirken ne yazık ki Ecemiş fay hattına ait veriler dikkate alınmamıştır. 1999 depreminden sonra birtakım veriler, bilgiler dikkate alınmaya başlandı. Japonya’da olan felaketten sonra fay hattına bu kadar yakın bir bölgede nükleer ay hattının burnunun dibinde santral olmaz Geçmişte Akkuyu’ya nükleer santral yapılması mahkeme kararıyla iptal edilmemiş miydi? E.K. Nükleer Karşıtı Platform’un bileşeni olan Elektrik Mühendisleri Odası olarak bir komedi niteliğindeki, adına yarışma denilen nükleer santral ihalesi sürecini yargıya götürdük. Sonuçta ihale yargıda iptal edildi. Fakat siyasi iktidar, hukuku arkadan dolanarak F devletler arası anlaşma diyerek o anlaşmayı imzaladı. Bu çok ciddi anlamda tehlikeli sonuçlara götürecek bir girişimdir. Bu konuda uzman olan bilim insanları Akkuyu’da, özellikle deniz suyunun sıcaklığı nedeniyle soğutma sisteminin orada fiziki olarak çalışamayacağını ifade ediyorlar. Nükleer tesisin orada kurulmak istenmesindeki esas amaç şudur: Daha önce Fransa ve ABD’yle yapılan ikili anlaşma ABD Senatosu’nda da onaylanmıştır. Bu, nükleer yakıt zenginleştirilmesi tesisi kurulması anlaşmasıdır. Bizim endişemiz, nükleer santral kurulma bahanesiyle nükleer yakıtların zenginleştirilmesi adı altında kurulacak tesislerin paravan olacağını düşünüyoruz ve ülkemizin nükleer çöplük haline getirileceği endişesini taşıyoruz. Türkiye nasıl nükleer çöplük haline getirilebilir ki? E.K. Bugün ABD Nevada Eyaleti’nde Yucca Dağı’nda çok ciddi bir yatırım yaparak nükleer atıkların saklanacağı bir tesis inşa etmeye başlamıştır. Şimdiye kadar da o tesise 11 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Başkan Obama göreve geldiğinde uzmanların hazırladığı rapor ve senatonun kararıyla o santral kurmak istemek nasıl bir aymazlıktır? E.K. Bu felaket olur olmaz Nükleer Karşıtı Platform olarak kamuoyuna basın açıklamasını yapıp üzüntülerimizi dile getirdik ve bundan ülkemiz ve dünyanın mutlaka ders çıkarması gerektiğini ifade ettik. Bazı bilim insanlarını da televizyonlarda üzüntüyle izliyor, gazetelerde okuyoruz. Bilim insanlarının ayrı bir sorumluluğu vardır. Söyledikleri sözlere çok dikkat etmeleri gerekir. Onların zaman zaman bazı ifadeleri nükleer lobilerin sözcülüğü anlamında algılanabiliyor. Japonya nükleer sabıkalı Başbakan Erdoğan’ın Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Medvedev’le nükleer santral anlaşmasını yaptıktan sonra, “Her girişimin bir riski vardır. Nükleer santraldan korkuyorsanız evinizde tüp gaz kullanmanın da riski vardır” mealinde sözler söylemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? E.K. Sayın Başbakan da Sayın Enerji Bakanı da gaf olarak nitelenebilecek sözler söylediler. Tüp gaz ve doğalgazla nükleer enerjiyi karşılaştırmak, aynı kefeye koymak sanıyorum bir ülkenin başbakanının söylememesi gereken sözlerdendir. Depremlerin, tsunamilerin yaraları zaman içinde sarılabilir. Ama nükleer reaktörlerdeki nükleer yakıt, özellikle üç numaralı santralda kullanılan yakıt, uranyum ve plutonyum 239 karışımı bir yakıttır. Bunların radyoaktif salmadaki yarı ömürleri çok uzun yıllara yayılan yakıtlardır. Başbakan zaman zaman, “Tarihe not düşüyoruz” diyor. İnsanlık tarihi Başbakan’ın söylediği bu sözü mutlaka not düşecektir. Ülkemiz açısından çok şanssız bir ifade oldu. Şu anda santrallardaki yakıt çubuklarının erimemesini diliyoruz. Erime söz konusu olursa ne olur? E.K. O zaman ciddi anlamda dünyayı etkileyecek bir nükleer felakete yol açacaktır. Enerji Bakanımız da Japonya’daki depremden hemen sonra nükleer santralların otomatik olarak kendilerini kapattıklarını ve durumun kontrol altında olduğunu söyledi. Bu da çok talihsiz bir açıklama oldu. Yani deprem oldu ama santrallarda herhangi bir sorun meydana gelmedi anlamına gelebilecek sözlerdir bunlar. Ama patlama olduktan sonra da “Onlar kırk yıllık santral. Üçüncü nesil santrallara bir şey olmaz” dendi. Japonya en son teknolojiyi kullanan bir ülke. Buna rağmen aynı Japonya nükleer sabıkası fazla olan bir ülke. Bugüne kadar, hele de ticarette sıkıntı olmaması için meydana gelen nükleer kazalar hep saklanmıştır. Gerçekten üçüncü nesil santralların hiçbir tehlikesi yok mu? E.K. Nükleer reaktörlerin yeni üçüncü neslinin pasif olarak güvenli olması planlanmıştı. Ama şimdiden fiyaskoya dönüşme sinyalleri veriyor. Fransa’da Flamanville 3 ve Finlandiya’da Olkiuloto 3’te kurulan Fransız EPR reaktörleri yeni nükleer yükselişin öncüleri olarak bilinir ama ilk dört yılda Finlandiya nükleer güvenlik yetkilileri tarafından 3000’in üzerinde kalite ve güvenlik hatası tespit edilmiştir. Benzer şekilde kurulumuyla ilgili henüz güvenilir bir tecrübe olmasa da ABD’nin son reaktör tasarımı olan AP1000 hakkında da sayısız sorun ortaya kondu. Ama bunların çoğu saklanan problemler. Rusya da santrallar konusunda ciddi sabıkaları olan ülkelerden. Japonya’daki santrallardaki gibi bir facia olduğu zaman kullandıkları yakıt türü nedeniyle salabilecekleri yüksek radyoaktivite seviyesi yüzünden yeni nesil nükleer reaktörler güvenlik tehlikesi oluşturmaktadır. Bu radyoaktiviteden etkilenip ölen bir insan toprağa gömüldükten 24 yıl sonra bile radyoaktivite yayabilmektedir. Beden çürüse dahi kemikler radyoaktivite yayıyor. Radyasyonlu çayı içirerek insanlık suçu işlediler Bu yıl Çernobil santralının patlamasının 25. yılı. Demek hâlâ tehlike var... E.K. Çernobil patlar patlamaz radyoaktif yöneticilerimiz her zamanki gibi aktif bir biçimde açıklamalara giriştiler. Zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren, “Biraz radyasyon kemiklere yararlıdır” dedi. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, “Radyoaktif çay daha lezzetlidir” sözleriyle basına poz verdi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, “Dininize, imanınıza inandığınız gibi inanın ki Türkiye’de böyle bir tehlike yoktur” diyerek Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Ahmet Yüksel Özemre’yle birlikte televizyonlarda sözüm ona radyasyonsuz çay içti. Ne diyelim? O insanların günahları affola diyelim ama o yetkililer insanlık suçu işlediler. Çernobil patladı ve sadece insanları değil, havayı, suyu, toprağı da yıllar boyunca kirleten, ana karnındaki çocuklara kadar uzanan renksiz, kokusuz ve şekilsiz radyasyon illeti Karadeniz ve Trakya’nın sahillerinden Anadolu’ya yayılmaya başladı. Japonya’daki patlamalardan sonra radyoaktif maddeler denize yayıldı denildi. Bunlar akıntıların etkisiyle öbür denizlere doğru ilerlemeyecekler mi? E.K. Mutlaka yayılacaktır. Bakın, Tokyo’ya 150 km. mesafedeki santral patladıktan bir saat sonra orada radyoaktivite düzeyi bir yıllık seviyeye ulaşmıştır. Yani, rüzgârın hareketleri bu radyoaktif serpintileri nereye götürdüyse oralar yağmur olarak kirlenmiştir. Bugün facia bölgesinde üretilen tüm gıda ürünlerinin Japonya’nın diğer bölgelerinde kullanılmasını Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) yasakladı. P O R ERHAN KARAÇAY T Sivas, Gemerek, 1957 doğumlu. Yükseköğrenimini R TÜ Elektrik Fakültesi’nde yaptı. Uzun yıllar Bayındırlık ve skân Bakanlığı’nda çalıştıktan sonra E emekli oldu. Birçok meslek odası içinde çeşitli görevler aldı. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) stanbul Şubesi Başkanı. Mühendis ve Mimar Odaları, stanbul Tabip Odası, çevre örgütleri, Yeşiller Hareketi, çeşitli siyasi partiler ve bireylerin yer aldığı Nükleer Karşıtı Platform’un stanbul Bileşenleri’nin sözcülüğünü yapıyor. Akkuyu’da nükleer santral oldubittiye getirilerek kurulmak isteniyor Bizim hükümet, “Ben yaptım oldu” zihniyetiyle Akkuyu’da nükleer santral kurulması için düğmeye bastı. Ancak bunun yapılmasından önce referanduma gidip halka bu nükleer santrala onay verip vermediğini sormak gerekmiyor mu? E.K. Moskova’da bu konuda referandum yapıldı. Yüzde 87.3 oranında ret oyu verildi. Ama ondan iki yıl sonra siyasi irade orada santral kurulumunu başlattı. Bunun üzerine Moskova Kent Konseyi buna dava açtı. Sonuçta proje iptal edildi. Türkiye’de en küçük bir hidroelektrik santral kurulmadan önce ÇED raporu istenirken, orada yaşayan yöre halkının görüşleri alınması gerekirken nükleer santral kurulması projesinde hiç kimsenin görüşü alınmadan, “Ben yaptım oldu” mantığı ne kadar ileri demokrasi anlayışıyla bağdaşır? Moskova Kent Konseyi yargıya başvurup nükleer santral projesini durdurdu ama Türkiye’de böyle bir yargı başvurusu olsa nasıl sonuç alınır sizce? E.K. Akkuyu’da nükleer santral oldubittiye getirilerek kurulmak isteniyor. Biz Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) olarak yargıya gittik. Bizi neredeyse terörist ilan ettiler. Gazetelerde “EMO terörü” diye başlık attılar. Biz ayrıca bununla ilgili olarak da savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Artık Türkiye’de hak arama, hukuka meyletme terör olarak nitelendiriliyor. Ülkemizde çok değişik bir süreci yaşıyoruz. Sonuçta bizim anladığımız hukukla birilerinin anladığı hukuk herhalde farklı. Ama hukukta farklılık olmaz. Hukukta adalet aranır. Dolayısıyla insanlarımızın sadece nükleer santrallarla ilgili değil, resmi bir bütün olarak görmesi gerekir. Nükleer santral konusundaki ısrar, siyasi iradenin tasarrufu çok çarpıcı bir örnektir. Bizim geleceğimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı ve onların torunlarını ilgilendiren bir konudur. Tüp patlaması, doğalgaz patlamasıyla nükleer serpintilerin yayılması birbirine benzer durumlar değildir. Aradan 25 yıl geçmesine rağmen daha Çernobil’in etkileri açıklanmamıştır. Nükleer lobi sadece Akkuyu değil, Sinop’a da santral yaptırmak istiyor bildiğim kadarıyla... E.K. Evet. Nükleer lobi Türkiye’yi iyi bir pazar olarak görüyor ve burada birden fazla santral yapmayı hedefliyor. 26 Nisan Çernobil’in 25. yıldönümü; biz nükleer karşıtı insanlar olarak geçen yıl 25 Nisan’da Kadıköy’de bir miting yaptık. Zaten 1724 Nisan arası da ülke çapında nükleer enerji konusunda toplumu bilgilendirmek amacıyla etkinlikler düzenledik. Türkiye’de bağımlılık yaratacak, geleceğimizi ipotek altına alacak bir enerjiden bir daha söz edilmemesi ve nükleer enerjiden vazgeçilmesi için siyasi partilerin de bu konuyu seçim programlarına almasını talep edeceğiz. VAN GÖLÜ’NDEK RADYASYON ÇERNOB L’DEN KALMA Van Gölü dibinde radyoaktif serpintiler tespit edildiği haberleri var. Bu serpintiler Çernobil’e mi ait? E.k. Evet. Paleo Van Projesi kapsamında gölün dibinden alınan birtakım çökeltiler İsviçre ve Almanya’daki laboratuvarlarda incelendi. Bu bulgular o incelemeler sonucu çıktı. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi, proje koordinatörü olan Van 100. Yıl Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dekanı ve Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sefer Örçen’den alınabilir. Prof. Örçen, “Bu sonuç bizim için çok ilginç. Aldığımız 1 metrelik karotların (çökel örneği) 10 santimetrelik bölümlerinde radyoaktif izler bulduk. Yaptığımız tarihlemeyle de bu serpintinin 1986’daki Çernobil nükleer santralındaki patlama sonucu ortaya çıkan radyasyon olduğunu tespit ettik” dedi. Bağımsız kurumların, devletin de desteğiyle bu araştırmaları sürdürmesi gerekir. Sonuçta ülkemizde nükleer santrallar kurulmamalı, bundan tamamıyla vazgeçilmelidir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle