23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MART 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Kadroluların haklarından yararlanamayan sözleşmeli çalışanlar, adaletsizliğin giderilmesi için yargıya başvuruyor Sözleşmelinin zaferi ki ayrı davada mahkemeler sözleşmeli sınıf öğretmenine “yolluk”, sözleşmeli hemşireye de kadrolu sağlık çalışanları gibi “seyyar görev tazminatı” ödenmesi gerektiğine hükmetti. Türk SağlıkSen Genel Başkanı Önder Kahveci, “Mahkeme haklılığımızı tescilledi” dedi. MUSTAFA ÇAKIR Önünü Kesmek 1980’li yılların sonlarına doğru Turgut Özal’da günümüzde Sayın Başbakan’da da gözlendiği gibi, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi oluşturma isteği ya da eğilimi güçlenmişti. Hem devlet başkanı hem hükümet başkanı olmak; yetkileri tek elde toplamak; yerine göre başbakan gibi hareket edebilen cumhurbaşkanlığı sistemi kurmak. Bu eğilim, halk tarafından sezildi ve yapılan yerel seçimlerde ANAP büyük yenilgiye uğradı. ANAP için sonun başlangıcı böylece başladı. Halk, oyları ile, tek kişi yönetimine, sivil dikta hevesine geçit vermemişti. Günümüzde olduğu kadar yakın tehlike olmasa dahi Turgut Özal döneminde de nükleer santral kurulmasından, Akkuyu’nun kuruluş yeri olarak seçilmesinden söz ediliyordu. Halk, oyları ile ANAP’ı bertaraf ederek nükleer tehlikeyi de 1990 öncesi önlemişti. Her canlının tehlikeyi sezme güdüsü, varlığını koruma içgüdüsü, sağduyusu vardır. Bu doğal bir niteliktir. Halkımızın diğer erdemlerinin yanı sıra tehlikeyi sezme, varlığını koruma güdüleri, yetenekleri de yok edilmeye çalışılıyor. 12 Haziran 2011 seçimi bu açıdan da halkımız için bir sınav olacak. Halkımız 1990 öncesinde Turgut Özal ve ANAP’a gösterdiği tepkiyi, tehlikeyi sezme refleksini, AKP’ye Sayın RTE’ye karşı da gösterebilecek mi? Hem siyasal hem nükleer tehlikeden ülkeyi ve kendini koruyabilecek mi? Yakında öğreneceğiz. Halkımızın bilgi düzeyini ölçebilmek, gösterebilmek için, bazı TV kanallarınca halka sorular yöneltiyor, görüşmeler yapılıyor, hatta yarışma programları düzenleniyor. Alınan yanıtlar, mizah konusu oluyor, gerçekte kara mizah... Bu denli bir toplu bilgisizlik insanı ürkütüyor. İnsanımız, yarı bilgili, karabilecen haline getiriliyor ya da dönüştürülüyor. En tehlikeli tiplerde, bu yarı bilgili, karabilecen, bilgiçlik taslayan kişilerdir. Hem bilmediklerini bilmezler ya da yanlışları doğru sanırlar, bilgileri olmadığı halde her konuda da fikir sahibidirler hem de konuşmaya da meraklıdırlar, anlamını pek iyi bilmedikleri birkaç cilalı sözcüğü de konuşmalarına eklediklerinde etkili oldukları sanısına kapılırlar. Bildikleri zehabına kapılmış olduklarından öğrenme çabaları hatta niyetleri de yoktur; sağduyuları da körelmiş olduğundan komik durumlara düşerler ama tercihleri ile de toplum için tehlike oluştururlar. Bilgisi olmayan, cahil diye nitelendirilebilecek kişiler, bilmediklerini bildikleri için çoğu kez sağduyuları ile hareket ederek doğruyu bulabilirler. Bilgili kişi zaten bilmediği konularda lafazanlık yapmaz, irdelemeden, incelemeden, öğrenmeden yanıt vermez. Anadolu insanı, yarı bilenin, karabilecenin, ne denli tehlikeli olduğunu sezisi ile deneyimi ile öğrenmiştir. Halka mikrofon tutuluyor, sorular soruluyor, bilgi derecesi ölçülüyor da, politikacılara, TV kanallarına uzman kişi, bilirkişi diye getirilen kişilere niçin soru yöneltilmiyor? Ağız kalabalıklığı temizlendiğinde bu kişilerin yanıtlarında da sonuç pek farklı olmaz. Yarı bilmişlik, karabilecenlik ortaya çıkar. Bu nedenle dikkat edilirse açık oturumlara, tartışmalara, bilgili doğru sözlü kişiler pek çağrılmaz. Genellikle kapalı devre yapılarak, katılımcıların bilgisizlik düzeyi örtülür. Hukuk, ekonomi, din konularında bilgi yetersizliğinden ya da çıkar hesaplarından kaynaklanan yanıltmalara alıştık. Ne yazık ki son günlerde bunlara daha tehlikeli bir konu eklendi. Nükleer tehlike... Japonya’da tsunami sonrası konuşan bazı bilim adamları, bunun nükleer bir tehlike oluşturmayacağı öngörüsünde bulunmuşlardı. Yaşananlar, gelişmeler bu konuda da bilgisizliğin yüksek düzeyde olduğunu kanıtladı. Can güvenliği konusundaki yorumlarda daha sorumlu davranmalı, bilgisizlikten ya da çıkar hesaplarından kaynaklanan yanlış yönlendirmelere yer verilmemelidir. ANKARA Kadroluların haklarından yararlanamayan sözleşmeli memurlar, açtıkları davaları birer birer kazanıyor. 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 4/B maddesi kapsamında istihdam edilen Türk EğitimSen üyesi, sözleşmeli sınıf öğretmeni Ahmet Ölmez, Kars ilinden Adana iline atanmasının ardından “yolluk” isteminde bulundu. İdare bu istemi reddetti. Bu nun üzerine Ölmez, Adana 2. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. olluk davacıya ödenecek Mahkeme, “yolluk” isteminin reddine ilişkin işlemi iptal ederek görev yeri değişen kamu görevlisinin karşı karşıya kaldığı külfetin kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklandığı, bu külfetin kamuca karşılanması gerektiğini, idarenin “yolluk” talebini Y reddeden işleminin hukuka uygun olmadığını ve ödenmeyen “yolluğun” yasal faizi ile beraber davacıya ödenmesine karar verdi. Bir başka olayda da Türk SağlıkSen’in açtığı dava sonucunda mahkeme, sözleşmeli memura “seyyar görev tazminatı” ödenmesine hükmetti. Dava şöyle gelişti: Ordu Çaybaşı merkez sağlık ocağında görev yapan sözleşmeli hemşire Ertuğrul Yonel’in kadrolu sağlık çalışanları gibi “seyyar görev tazminatı” ödenmesi için yaptığı baş vuru reddedildi. Bunun üzerine Ordu İdare Mahkemesi’ne dava açıldı. Mahkeme, bu tür ödemelerin “kamu hizmetinin gerektirdiği durumlarda bu hizmet için görevlendirilen kişilerin katlanacakları giderleri karşılamak üzere yapılan parasal ödemeyi” içerdiğine dikkat çekerek memuriyet mahalli dışında görevlendirilen günler için “seyyar görev tazminatı” ödenmesine ve kayıpların yasal faizi ile birlikte karşılanmasına karar verdi. GÜNÜN İÇİNDEN TÜRKONFED’de yeni başkan Çenesiz Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) dün yapılan 7. olağan genel kurulunda 2006 yılından bu yana yönetim kurulu başkanlığını sürdüren Celal Beysel yeni yönetim için aday olmayınca, Seramik Federasyonu Başkan Yardımcısı Erdem Çenesiz oy birliğiyle başkanlığa seçildi. zmir’e uçak motoru fabrikası Kale Grubu şirketlerinden Kale Havacılık ile ABD’li Pratt & Whitney ortaklığıyla İzmir’deki Ege Serbest Bölgesi’nde kurulacak F 135 uçak motoru fabrikasının hazırlıklarının tamamlandığı, tesisin temelini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün atmasının planlandığı belirtildi. ASO’dan Rusya’ya bir OSB daha Ankara Sanayi Odası (ASO), Rusya’nın Leningrad bölgesinden sonra Vladimir bölgesine de Organize Sanayi Bölgesi kuracak. İmzalanan protokole göre, bölgenin altyapısını Türk firması SEFA İnşaat’ın gerçekleştireceği belirtilen açıklamada, Vladimir Valiği ile ASO’nun bölgenin kurulmasına destek olacağı kaydedildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, yeni Maden Kanunu çerçevesinde ihalelerin başlayacağını ve sanayicilerin isteği doğrultusunda ilk grupta 1343 maden sahasının ihale edileceğini bildirdi. C MY B C MY B Maden sahaları ihaleye çıkıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle