25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2011 CUMARTESİ 6 HABERLER AKP İl Başkanlığı önünde Hopa protestosuna katıldığı için tutuklu yargılanan 22 kişi tahliye edildi 6 ay sonra özgürlük ‘HER YER HOPA, HER YERDE DİRENİŞ’ Çocuklarımızın İdam Hükmü Belgeyi, eline nereden geçmişse, bir arkadaşım elektronik postayla gönderdi. Arkadaşım notunda, “Arap yazısına dönmeye doğru sıkı bir adım bence, ne dersiniz?” diye soruyordu. Ben olayın şokunu yaşarken ve konuyla ilgili köşe yazımı zihnimde tasarlamaktayken sevgili Emin Çölaşan “Sözcü”deki köşesinde her zamanki namuslu, öfkeli, ödünsüz sesini yükseltti. “Sıra Geldi İlköğretimde Arapça Öğretmeye”… (3 Aralık Cumartesi) Çölaşan’ın köşesinde fotokopisi yer alan “Mili Eğitim Bakanlığı” yazısını ben de aynen, bir ibret belgesi ve bugün değilse yarın başta bakanın kendisi olmak üzere sorumluları için en ağır bir suç kanıtı oluşturacak bir suçluluk belgesi olarak buraya aynen alıyorum: TC Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurul Başkanlığı Sayı: 141. Tarih: 26.09.2011. Konu: İlköğretim Arapça (48. Sınıflar) Dersi Öğretim Programı. Başkanlığımızca oluşturulan komisyon tarafından hazırlanan ve kurulumuzca görüşülen “İlköğretim Arapça (48. Sınıflar) Dersi Öğretim Programı”nın 20122013 Öğretim Yılından itibaren 4 ve 5; 20132014 yılından itibaren 6,7,8. sınıflarda uygulanmak üzere ekli örneğine göre kabulü; Söz konusu öğretim programına göre; 1 Ders kitabı, öğrenci çalışma kitabı ve öğretmen kılavuz kitabı ile birlikte takım halinde hazırlanması, 2 Hazırlanacak taslak ders kitaplarının incelenmek üzere başkanlığa başvurularının 30 Mart 2012 tarihinden itibaren yapılması ve bunlardan 29 Haziran 2012 Cuma günü mesai bitimine kadar kurulca ders kitabı olarak kabul edilenlerin, 2012 yılının Temmuz ayında yayımlanacak Tebliğler Dergisi’nde duyurulması kararlaştırıldı. Ve İmzalar: Ömer Dinçer (Mili Eğitim Bakanı), Merdan Tufan (Kurul Başkan V.). Üyeler: Ömer Özcan, Füsun Köksal, Ahmet Sönmez, Zübeyir Yılmaz, İbrahim Bükel, Halil Aşıcı, Dr. Vahap Özpolat, Dr. Hacı Mustafa Açıköz, Sami Zeybek, Emine Duman, Dr. Nihal Coşkun, İrfan Coşkun, Abdülkadir Yılmaz… Yazıyı buraya aynen, çocuklarımız için verilmiş bir idam hükmü olarak “kapkara puntolarla” aldım ve hükmün altındaki imzaları da asla gizli kalmamaları için bir bir sıraladım… ??? Neresinden başlamalı? Çünkü çok büyük bir öfke doluyum… Demagojiyi tahmin etmek güç değil: Çocuklarımız Kuran dilini öğrenmeyecek mi? Bundan daha büyük ve alçakça bir saptırmaca olamaz. Hiçbir dil, Arapça da içlerinde olmak üzere, kutsal değildir. Arapça, kutsal kitabın dili olduğu kadar, daha ötesini söylemeyeyim; sözgelimi “Binbir Gece Masalları”ndaki “baştan çıkarıcı” bölümlerin de dilidir. Bu, her dil için böyledir… Çocuklarımız Arapça ile ne yapacak? Her biri bir Kuran âlimi olarak mı yetişecek? Kutsal kitabı okumak için Türkçedeki yorumlar yetmiyor mu? Her bir ilkokul çocuğu bunlarla yetinmeyip, ilkokulda öğrendikleri Arapçayla daha da derinlere mi inecek? Arapça bu çocukların gelecekte işlerine yarayabilecek çağdaş bir bilim, kültür, teknoloji dili midir? Çocuklarımızın taptaze beyinlerini (Arapların bile öğrenmesi zor dediği ve dilimizin sesleriyle bağdaşmayan) Arap alfabesinin kargacık burgacık labirentlerine sürüklemenin, öğrenilmesi aynı derecede güç ve (bu konuda uzmanlaşmayacak kimseler için hiçbir gereği olmayan) bir dilin ağır yükü altına sokmanın anlamı, amacı nedir? Bu amaç apaçık ortada… Amaç, Türkiye’yi zaten saptırılmış olduğu çağdaşlık yörüngesinden tümüyle kopararak Ortadoğu bataklığına gömüp yok etmektir. Yukarıdaki belge, bir ihanet belgesidir. Bakanlığı, ilgili kurumunu ve bu belgede imzası olan herkesi Türkiye Cumhuriyeti’ne, çocuklarımıza, ülkemizin geleceğine karşı en büyük suçu işliyor olmakla suçluyorum, itham ediyorum! Parlamento içinde ve dışında, beyinlerinde çağdaşlık ışıltısı taşıyan herkesi, bütün eğitimcileri, yurtseverleri, çocuklarının boynuna yukarıdaki idam hükmü asılmış olan anne ve babaları, aile büyüklerini, bu pis oyuna geçit vermemeye, seslerini gecikmeksizin yükseltmeye çağırıyorum… Bütün yazarlık yaşamımda ve bütün ömrümde, ülkenin geleceğine karşı kurulmuş bu kadar aşağılık ve çocuklarımızda beyin körelmesi, yaşama isteksizliği, ülkenin geleceğine inançsızlık gibi korkunç sonuçlar doğuracak bir tuzakla karşılaşmadım… Bir an bile gecikmeksizin bu kötülüğün önü kesilmelidir. Bu konuda sesini yükseltmeyen, karşı koymayan, edilgen kalan herkes, ihanete, kendi çocukları için verilmiş idam hükmüne ortak olmuş demektir. Beklenen çığlık: İLHAN TAŞCI ANKARA Bir toplum hep bir ağızdan “susar mı?” Susarmış, susturulurmuş da. Ta ki, hep susacak sanılana kadar. Ama siz sanmayın... Neden mi? Hopa’da emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan olayları protesto ettikleri için tutuklananlarla dayanışmak için yurdun dört bir yanından gelenleri görseydiniz, siz de sanmazdınız... Sabahın ayazı... Üstüne bir de Ankara’nın ayazını ekleyin... O binlerce genç için soğuk ne ki? Yerlerinde duramayan, kıpır kıpır gençler için... Kocaman bir hiç. Tek yürek ve hep bir ağızdan: “İsyaaaan.” Neye? Pankartlardan okuyalım: “Adliye sarayları büyüdükçe, küçülen adalet”e. “Ortadoğu’da demokrat, Türkiye’de padişah” olana. “Biz de kestirdik saçımızı, bizi de alın, memleketi kurtarın”ın hatırına... “Özgürlük için dönülmez yola girenler” adliye binasının önünden bulvara doğru taşıyor. Polis bariyerleriyle örülmüş adliyeye girmekse ayrı bir maharet. Üstler aranıyor, kimliklere tek tek bakılıyor. Kalabalığın içinde, ucunda “adaletin terazisiyle” dolaşan Azrail’in orağı. Koca bir rulo afiş açılıyor; Hopa’daki, Başbakan’ı protesto eyleminde yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun fotoğrafı beliriyor; “Metin Lokumcu onurumuzdur”. Sloganların ardı arkası kesilmiyor: “Her yer Hopa, her yer direniş. Direne direne kazanacağız. AKP halka hesap verecek.” Kâr hızını iyiden iyiye arttırıyor... Kurtuluş Parkı’nda toplanıp yürüyenler de sonunda adliyenin önüne ulaşıyor. Hep bir ağızdan “Faşizme karşı omuz omuza”. Genç ağızlarda, “Devrim, özgürlük, isyan” sloganı, ellerde gökyüzüne kadar uzanan devrim ateşinin kızıllığı... Adliye önündeki katılımcılara seslenen Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol’un sözleri yankılanıyor: “...Siz halkın haklarını yargılayamazsınız.” ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, dayanışma için gelenlerin aklındakileri, yüreğindekileri söze döküyor: “Tutuklananlar tarih önünde aklanacaklar.” “Puşi bulundurmak” iddianamede terör suçu sayılıyor, şaşırmıyoruz da; adliyenin önünde tanesi 3 liradan puşi satılmasına niye şaşalım ki. Aynı iddianamedeki ölçülerde, “90x90 cm. ebadında siyah beyaz kareli”si de var, kahverengi siyahlısı da. İster boynuna sar, ister yâre armağan ver. Dün adliyenin önünde olanları toparlarsak, kaçtır olmadığından yakınılan toplumsal muhalefetin fitili ateşlenmiştir. Adliye önünde binlerce kişi toplanırken Türk solunun tüm renkleri yargılanan sanıklara destek verdi. BAYILAN ERE HEMŞİRE SANIK MÜDAHALE ETTİ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Duruşmayı sadece sanıkların birinci derecede yakınları ile milletvekillerinin izlemesine izin verildi. Yoğun ilgi nedeniyle duruşma salonunda oturacak yer kalmadı. Çok sayıda kişi duruşmayı ayakta izledi. Duruşma, bir saat geç başladı. 28 sanığı ilk duruşmada 150’ye yakın avukat savundu. Duruşmayı çok sayıda CHP’li milletvekili, YargıSen Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile ÖDP Genel Başkanı Alper Taş da izledi. Avukatların mahkemeye girişi engellediklerini gören Mahkeme Başkanı Dündar Örsdemir, “Arkadaşlar orada jandarma duracak. Sonra size çarptı demeyin” dedi. Sanıklar duruşma salonuna alındığı sırada duruşma salonu ailelerin alkışlarıyla inledi. Örsdemir, bu durumu tutanağa geçirdi. Bir avukatın sanıklara su uzatması üzerine jandarma komutanı engellemeye çalıştı. Mahkeme başkanı sanıklara su verilmesini sağladı. Sanıklarla ilgili kimlik tespiti yapılırken öğrenci olanlar “geliriniz” sorusunu devletten aldıkları 240 lira krediyi söyleyerek yanıtladı. Duruşmada, jandarma erlerinden biri uzun süre ayakta kalması nedeniyle bayılarak yere yığıldı. Bu sırada tutuksuz sanıklar arasında yer alan Hazal Kangal, hemşire olduğunu belirterek bayılan jandarma erine müdahale etti ve tekrar ayılmasını sağladı. Duruşmayı Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu ile eylem sonrasında polisler tarafından kalçası kırılan Dilşat Aktaş da izledi. İddianamede terörist olarak nitelendirilen BDP’li vekil Ertuğrul Kürkçü de duruşmadaydı. kasındaki polisler bize sürekli hakaret etti. ‘Metin Lokumcu ölümsüzdür’ dediğimizde ‘Görürsünüz siz ölümsüzlüğü’ yanıtını verdiler. Hiçbir ikaz yapılmadan gaz bombalarıyla bize saldırdılar. Çok yoğun gaz atılınca ben de olay yerinden uzaklaştım. 15 gün sonra sokakta yürürken gözaltına alındım. Sorguda eyleme katıldın mı diye sordular. Ancak iddianameye baktığımda terör örgütü üyeliği suçlamasıyla karşı karşıya kalmışım. Bunu anlamış değilim” diye konuştu. Deniz Feneri yolsuzluğuna işaret eden Mansuroğlu, “Biz insanların dinsel duy gularını istismar ederek topladığımız paraları zimmetimize geçirmedik” dedi. Tutuklu sanık Can Kaya, yanında getirdiği “yasaklı” Lenin’in “Emperyalizm: Ka pitalizmin En Yüksek Aşaması” adlı kitabı mahkeme heyetine verdi. Kaya, kitaba cezaevinin dahi karışmadığı, yayının iddianameye delil olarak girdiğine dikkat çekti. Mahkeme Başkanı Örsdemir de bu kitabın ilk sayfasında cezaevi eğitim kurulunun “Görülmüştür” damgası olduğunu tutanağa geçirdi. Tutuksuz sanık Sevgi Sönmez, gözaltına alındığında polis aracında yaşadıklarını anlattı. Sönmez, “Sürekli olarak darp edildim. Bir polis beni tecavüz etmekle tehdit etti” diye konuştu. ahkeme de örgüte inanmadı Öte yandan mahkeme, her sanığa savunmalarının ardından sorular yöneltirken “örgüt suçlamasına” girmedi. Soruların neredeyse tamamı Hopa olaylarına ilişkin basın açıklamasında yaşananlara yönelik oldu. M VEKİLLER DURUŞMADA 23 aydır tutuklu olan öğrenci Kırmızıgül’ün avukatı, savunma için süre verilmeyince istifa etti CHP: İddianame komik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ile İzmir Milletvekili Rıza Türmen, dün sabah Hopa duruşmasını izledikten sonra toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının “şiddet, kin ve düşmanlığı içermemesi ve tahrik veya teşvik etmemesi” hallerinde izin alınmadan kullanılması için yasa önerisi verdi. Tarhan, Hopa iddianamesinin “komik” olduğunu söylerken Türmen de hazırladıkları öneride amaçlarının toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünün kullanılması önündeki engellerin kaldırılması olduğunu vurguladı. ‘Puşi’ye yine tahliye yok Kırmızıgül’ün arkadaşları ve Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi ile CHP Gençlik Örgütü üyeleri de Kırmızıgül’e destek için adliye önünde buluştu. Kırmızıgül ‘Tek dayanak puşi’ rup adına açıklama yapan AhG met İnsel, “Kırmızıgül, boynunda taşıdığı puşi dışında kendisini olayla ilişkilendirecek en ufak bir şüphe nedeni bulunmaksızın 22 aydır Tekirdağ F Tipi Kapalı Cezaevi’nde. Eğitimine devam edemiyor. 5. duruşmada beraatı, 6. duruşmada cezalandırılması istendi. Bu talebin puşi dışındaki tek dayanağı, birbiriyle çelişen polis beyanları” dedi. HİLAL KÖSE ‘N.Ç. davası gibi’ TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün ise Hopa davasını 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç’nin davasına benzetti. Üstün, “Bu tür konularda, N.Ç. davasında olduğu gibi kulaktan dolma bilgilerle hareket ediliyor” dedi. Fotoğraf: VEDAT ARIK Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi Cihan Kırmızıgül (22), Kâğıthane’de bir markete düzenlenen molotoflu saldırıya katıldığı iddiasıyla 23 aydır tutuklu yargılandığı davada dün de tahliye edilmedi. Cihan Kırmızıgül’ün avukatı Sait Tanrıverdi, son savunmasını hazırlaması için süre verilmeyince istifa etti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen 7. oturumda, savcı Hikmet Usta, Kırmızıgül hakkında 45 yıla kadar hapis cezası istediği mütalaasını yineledi. Son savunması sorulan Kırmızıgül’ün avukatı Sait Tanrıverdi, molotofkokteyli atılan marketin ve karşısındaki kuyumcunun kamera kayıtlarının incelenmesini istedi. Avukat Tanrıverdi, Kırmızıgül’ün olayın olduğu gün saat 19.50’de yaptığı iki görüşmenin kayıtlarının da mahkemeye getirilmesini istedi. Savcı Usta, dava konusunun aydınlandığını belirterek avukatın isteminin reddini istedi. Mahkeme de avukatın istemlerinin davaya yenilik katmayacağını ifade ederek soruşturmanın genişletilmesi talebini reddetti. Mahkeme heyeti, avukata, savunmasını hazırlaması için süre de vermedi. Tanrıverdi de bu durumda müvekkiline bir faydasının dokunmayacağını belirterek istifa etti. Dava 23 Mart’a ertelendi. Davayı, yazar Özgür Mumcu’nun da aralarında olduğu Galatasaray Üniversitesi öğretim üyeleri ve Uluslararası Af Örgütü temsilcileri de izledi. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ İsyan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hopa’da emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan olayları AKP Ankara İl Başkanlığı önünde protesto eden ve haklarında “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla dava açılan 22’si tutuklu 28 sanık, hâkim karşısında çıktı. Tutuklu tüm sanıklar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Mahkeme ayrıca, gözaltında işkence iddialarını araştırmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma dosyasını istedi. Duruşma 13 Mart’a ertelendi. Özel yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkmesi’nde başlayan davada sanık avukatlarından Ayhan Erdoğan, iddianameyle Hopa’da yaşanan polis şiddetinin üstünün örtülmeye çalışıldığını belirterek “Terörle Mücadele Yasası artık AKP’yi koruma yasasına dönmüştür. İddianamede solcu olmak terörist olmakla özdeşleştiriliyor” dedi. Erdoğan, olayın terör suçu olmadığını, olsa olsa 2911 sayılı yasaya muhalefet kapsamına alınabileceğini, bu nedenle dosyayla ilgili görevsizlik kararı verilmesini talep etti. Savcı Hakan Yüksel ise talebin reddedilmesini istedi. Yüksel, 31 Mayıs günü yapılan basın açıklamasının terör örgütleri adına faaliyette bulunan legal oluşumların içinde yer alan bazı kişiler tarafından “kamu düzenini bozmak için” yönlendirildiğini ileri sürdü. Bunu destekleyen “istihbari bilgiler” alındığını belirten Yüksel, “6 sanığın dışındakiler Öğrenci Kolektifleri ve Halkevleri üyesidir. Sanıklar THKPC Devrimci Gençlik Devrimci Yol silahlı örgütü adına legal faaliyette bulunmaktadırlar” dedi. Heyetin kararını açıklayan başkan Dündar Örsdemir, talebin oybirliğiyle reddedildiğini söyledi. Sanık Kadir Aydoğan da katıldığı eylemlerin anayasal hak olduğunu belirtti. Aydoğan, gözaltına alındığında TEM Şubesi’nde bir polis amirinin “1015 kişi tutuklanacaksınız, 45 ay yatıp aklınız başına gelecek” dediğini söyledi. Aydoğan, “Burada Halkevleri faaliyetleri yargılanmaktadır. Ulaşım zammı eylemi dahi delil olarak dosyaya girmiş. Sol ve sosyalist fikirlerin yargılandığı cadı avı yaşanmaktadır. Korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor. Gerçek terör bu baskılardır” dedi. Halkevleri MYK üyesi Mahir Mansuroğlu, “Panzerlerin ar 2 yılda 2. duruşma İstanbul Haber Servisi Kocaeli’nde terör örgütü DHKC’ye yönelik gerçekleştirilen operasyon kapsamında tutuklanan 6 kişinin yargılandığı davaya dün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde devam edildi. Gençlik Federasyonu’nun 2. duruşma öncesi adliye kapısı önünde yaptığı açıklamada, 6 kişinin 399 gündür tutuklu olduğu ve 2 yılda sadece iki duruşma yapıldığı belirtildi. Açıklamanın ardından bir süre slogan atan Gençlik Federasyonu üyeleri daha sonra arkadaşlarının davası bitene dek adliye önünde bekledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle