27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2011 CUMARTESİ 14 YÖK’ün Son Uygulaması İç Çatışma Bayram değil, seyran değil, AKP iktidarının gözde bürokratlarından Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman, daha 56 yaşında emekli oluverdi. Yerine HSYK üyesi Birol Erdem getirildi. Bu emekliliğin iktidar içinde alttan alta kaynayan bir çatışmanın ön belirtisi olduğuna inananlar çoğunlukta. ABD’deki emekli vaizin cemaati ile İskenderpaşa cemaati arasında baş gösteren ve giderek derinleşen bir çatlaktan söz ediliyor. Şike yasasında yaşanan tartışma da, bu didişmenin bir yansıması gibi. İşin kökü hiç kuşkusuz gelip ekonomi politiğe dayanıyor: Ortada şöyle ya da böyle epeyce yeşillenmiş bir sermaye birikimi var. Bu birikimden yararlanmak isteyen gruplar, kesimler, insanlar çoğaldı. Herkes aslan payı isteyince de kıyamet kopuyor ister istemez... kurulan senaryo Başkent bağlı çöker, taşlar yerinden Senaryoları oynar. 3 Suriye bunalımı: AKP’nin, ABD’nin Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü’ne bir yanlışlık sonucu fazladan öğrenci alınmış. 19 çocuk başka okulları kazanmalarına karşın buraya kayıt yaptırmış. Hepsine öğrenci belgesi verilmiş, 22 Kasım’a değin de derslere girmişler. O gün anlaşılmış ki, kontenjan fazlası var. Rektörlük, çocukların zarara uğramaması için kontenjanı arttırmayı önermiş. YÖK kabul etmemiş, çocukların da okulla ilişikleri kesilmiş. Yürütmeyi durdurma davası açmışlar. Henüz bir karar çıkmamış. Çocuklar şimdi açıkta! Üniversitenin yaptığı bir hata yüzünden öğrenim yaşamları altüst olan öğrencilerin YÖK tarafından okula alınmaları için türban takmaları gerekiyor herhalde... Tanıştırayım CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak, Meclis koridorunda bıyıklı bir CHP milletvekili ile karşılaştı. “Sayın Aygün” dedi, “Dersim ile ilgili çıkışınız nedeniyle epeyce üzerinize gelindi, geçmiş olsun.” Bıyıklı milletvekili, “Beni” dedi, “Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile karıştırmış olmalısınız. Ben, Antalya milletvekiliyim.” Ertesi gün Binnaz Toprak, bir grup CHP milletvekili ile söyleşirken “Sormayın arkadaşlar” dedi, “dün önemli bir pot kırdım. Bir başka milletvekili arkadaşımızı Hüseyin Aygün sandım.” Gruptaki bıyıksız bir milletvekili, “O bendim” dedi, “sizle konuştuktan sonra bıyığımı kestirmiştim. O yüzden beni yine tanıyamamış olmalısınız.” CHP’den ABD Ziyareti CHP’den dört kişilik bir heyet yarın Washington’a gidiyor. Heyet; ABD Dışişleri Bakanlığı, Pentagon, Senato ve Temsilciler Meclisi, Dünya Bankası temsilcileri ile görüşmeler yapacak. Düşünce kuruluşları, Yahudi lobisi ve Türk dernekleri ile de temas kuracak. Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, ziyaretin CHP tarafından planlandığını belirterek, görüşmelerde ana temaların anayasa değişikliği, İran ve Suriye ile ilişkiler, Ermeni konusu ve demokrasiye yönelik baskılar olduğunu bildirdi. Kemal Kılıçdaroğlu döneminin ikinci ABD ziyareti olacak bu. Yine partinin “dışa açılım” tasarımının bir sonucu olduğu belirtilen ziyaretin bir öncekiden farkı, hem konular hem de temas kurulacaklar açısından daha kapsamlı olması... Hükümet Neden AB’ci? Avrupa’nın geleceğini belirleyecek zirve dün yapıldı. Bir bakıma Türkiye’nin de... Avrupa’nın 27 üyesinden 17’sinin üye olduğu Avro Bölgesi kurtarılmak isteniyor. Aileye sahip çıkan servet sahibi büyükanne rolünde Almanya Şansölyesi Bayan Merkel var. Fransa bu seferlik büyük oğul rolünde. İngiltere ise aileye dıştan müdahil olan, çıkar peşindeki damat. Son sözü söyleyecek olan yine bu üç büyük devlet. Türkiye ise dış kapının mandalı konumunda olsa bile bu zirvede alınan kararlardan ve sonuçlarından fazlasıyla etkilenecek. Ama kimin umurunda... ??? Büyükanne, ailenin yaşadığı mali krizi önlemek için sıkı bütçe kuralları getirmek istiyor ki her isteyen aile bireyi canı istediği kadar borç alamasın, kendi bütçesinin açık verme sınırını aşarsa da anında cezayı alsın. Otoriter büyükanne büyük oğlanı da yanına almış, eşeğini sağlam kazığa bağlamak için Lizbon Antlaşması denilen aile anayasasında değişiklik istiyor. Kimin hangi oranda kurumlar vergisi toplayacağına kadar karışıyor. Brüksel’de sıkı pazarlık yapılıyor. İngilizler kendi bankalarının Avro Bölgesi bankalarında bağlı paralarını düşünüp Londra’nın finans merkezi City’nin akıbetinden endişeli. Başbakan Cameron bu karambolü içinde Çalışma Saatleri Direktifi gibi konularda İngiltere’nin AB İş Yasası’ndan nasıl kaytarabileceğinin pazarlığını yapacağını ele güne ilan ediyor. Avrupa ailesinde de pazarlık kültürü var. Bizde olmayan, Avrupa ailesinde olan konu ise “uzlaşma kültürü”. Hiçbir toplantıya “ortalığı dağıtacağım” niyetiyle girmiyorlar. Bu son zirvede de anlaşacakları bir zemin oluşacak. Görünen o ki aile önce ortak para kullanan 17 üyesiyle sorunu çözecek. Bu 17 devlet kendi aralarında daha fazla egemenlik paylaşımına gidip daha sıkı fıkı olacaklar. Özetle Avrupa Birliği ailesinin bir iç halkası, bir de dış halkası olacak. ??? Bize gelince... AB’nin dış halkasına girme şansımız iç halkaya alınmaktan daha yüksek olabilir. Tabii gerçekten orada olmayı istiyorsak. Son dönemde Türk hükümetinin AB çıpasında hâlâ ısrarlı görünmesinin tek nedeni kaldı. Uluslararası yatırımlar açısından Türkiye’nin AB ile üyelik müzakereleri sürecinde olması bir tür garanti oluşturuyor. Bu, aynı zamanda siyasal bir mesaj: Hükümet bu sayede ibresinin doğuya kaydığına ilişkin kuşkuları gideriyor. Ülkeye gelen yabancı yatırımlar Türk ekonomisinin en büyük sorunu olan cari açığı kapatmada önemli bir girdi. Yabancı Sermaye Derneği YASED’in araştırmalarına bakarak bu ilişkiyi çok net görmek mümkün. 17 Aralık 2004’te Türkiye ile üyelik müzakerelerinin açılacağı ilan ediliyor. 19952004 arası Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye toplamı 1.4 milyar dolar. Bu rakam 2005’te 10 milyar dolara fırlıyor. 2008’de AB’deki krizle inişe geçmeden önce 2007’de tek bir yolda 22 milyar doları buluyor. 2011 son çeyrekte toplam giriş 10 milyar doları bulmuş. Yatırımcıların geldiği ilk 5 ülke İspanya, Avusturya, Belçika, Hollanda ve Fransa. Cari açık sürdükçe, yatırım ortamını riske atmak istemeyen hükümet AB ilişkisini koparamaz. Brüksel Avro zirvesinin sonuçlarından bizim aile de etkilenecek. Ankara’da yakın zamana kadar iç siyasete yönelik üç “kırılma noktası” senaryosu konuşuluyordu: 1 Cumhurbaşkanlığı seçimi bunalımı: Abdullah Gül’ün yerine Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na seçilir. Taşlar yerinden oynar. 2 Anayasa değişikliği bunalımı: AKP, anayasa değişikliğini dayatır, MHP ve CHP direnir, AKP’nin istediği gerçekleşmez. Anayasa değişikliğine Ricacı Olalım Bir CHP Genel Başkan Yardımcısı, iktidara yakın bir gazetenin Ankara temsilcisini arıyor. Diyor ki: “Siz Başbakan’a yakın bir gazetecisiniz. Kendisi ile temas kurduğunuzda Başbakan’a rica edin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerine fazla gitmesin. Karşısında böyle bir muhalefet lideri bulamaz çünkü.” Eminiz, Genel Başkan Yardımcısı’nın böyle bir görüşme yaptığından Kılıçdaroğlu’nun haberi bile yoktur. İzmir Çıkarması Eski CHP lideri Deniz Baykal, yarın İzmir’de olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik baskıları, kentin tüm CHP’li belediye başkanları ve parti örgütü ile birlikte kınama amaçlı olduğu bildirilen bu İzmir ziyareti, CHP içinde “rota sapması”na karşı yavaş yavaş kıpırdayan bir hareketin kıvılcımı olarak da değerlendirebilirsiniz. Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı bir hareketlenme mi bu? Partide toparlanmayı Kemal Kılıçdaroğlu yaparsa, hayır. Yapmaz ya da yapamazsa... “O zaman yerine bir isim bulunur” dendiğine tanık olduk. güdümünde Suriye’ye yönelik sert tutumu, içine İran’ı da alacak sıcak çatışmalara yol açar. Taşlar yine yerinden oynar. Bunlara bir dördüncüsü eklendi: Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlığı kamusal görevlerini yürütmekte zorluk çıkartır. Başta AKP’nin içi olmak üzere taşlar tümüyle yerinden oynar. Ki, oynamaya başladı bile... Bedelsiz Yemek SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Anayasaya göre sosyal hukuk devleti olduğumuzu göz önünde bulundurursak, devlet aygıtının sosyal olarak sorumluluğunu yerine getirme bilincini taşıdığını varsaymalıyız. Bu durumda özellikle az gelişmiş bölgelerde, hele ki eğitim gibi kutsal bir alanda, dar gelirli kesimlere ulaşarak hayata hazırlanmakta olan çocuklarımızın ve gençlerimizin zihinsel ve fiziksel gelişimleri için sağlıklı, doğru ve dengeli beslenmelerini sağlamak da devletin görevleri arasındadır. Bu amaçla gerekli altyapı ve organizasyon sağlandıktan sonra Türkiye’deki devlet okullarında ücretsiz öğle yemeği uygulamasının hayata geçirilmesi elzem ve ivedi bir konudur. Üstelik gerçekleştirilemeyecek bir proje hiç değildir. Hafta içinde, Boğaziçi Üniversitesi’nde iki ay kadar önce açılan Starbucks’ın, uzun süredir devam eden protestoların kaale alınmaması üzerine öğrenciler tarafından işgal edildiği haberi gündeme düştü. Öğrenciler kendilerini Starbucks gibi mekânlara ait hissetmediklerini; düzgün, kaliteli, sağlıklı ve ucuz yemeğe ihtiyaç duyduklarını dile getirmek için Starbucks’da geceliyorlar. İşte üniversite öğrencilerinin sahip olduğu bu sağlıklı beslenme bilinci ve hakkının küçük yaştan itibaren çocuklara temin edilmesi devletin asli görevleri arasında yer almalıdır. Gençlerin başarılı, sağlıklı yetişmeleri açısından son derece faydalı olan “okulda yemek programı” halihazırda Küba, Şili, Brezilya gibi toplamda 100’den fazla ülkede uygulanmakta. Program, öğrencilerin mensup oldukları sosyoekonomik ortamların, eşitlikçi bir anlayışla eğitim gördükleri okullardaki hayatlarına yansımaması, eğitim verilen ortamda çocuklar arasındaki adaletin, kaynaşmanın, eşitliğin gerçek anlamda sağlanabilmesi açısından da önemli bir adım. Bu projenin hayata geçtiği ülkelerde çocukların okula devamlılığı da öğrenme kapasitesi de başarısı da gözle görülür oranlarda artıyor. Ayrıca proje, yoksullukla mücadele için son derece önemli ve güçlü bir sosyal politika aracı. Hal böyleyken her dört çocuktan birinin “yoksul” olarak tanımlandığı ülkemizde “okul yemeği programının” tam verimle uygulamaya alınmasının önemi son derece büyüktür. ‘Suç ve Ceza’ ve demokrasi Şike yasası iktidar cephesindeki ayrışmanın, [email protected] C MY B C MY B çatışmanın ismi oldu adeta. Söz konusu yasa üzerinden şöhretli spor adamlarının tutuklanmasının ardından yasada belirtilen cezaların çok ağır olduğu ve bu cezaların hafifletilmesi gerektiği yönünde görüş birliğine varılmış ve yeni yasa çıkartılmıştı. Ancak bu noktada beklenmeyen bir şey oldu ve yeni yasaya Çankaya’dan veto geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeni yasada suçceza dengesinin olmadığını düşünüyordu ve bu sebeple yasayı Meclis’e geri gönderdi. Basını en az Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın tutuklanması ve hakkında 130 yıl istenmesi kadar heyecanlandıran olaylar da böylece başlamış oldu. Arkasından bir de Başbakan Erdoğan yasa tasarısının noktasına virgülüne dokunulmadan, aynen kabul edilip Çankaya’ya iade edilmesine karar verince medyayı derbi maçlarını aratmayacak bir heyecan dalgası sardı. Acaba iktidar partisi görüş ayrılıkları nedeniyle çözülüyor muydu? Bu bir ÇankayaAKP karşılaşması mıydı? Cumhurbaşkanı Gül’le Başbakan Erdoğan restleşiyor muydu? Yoksa bunların hepsi hesaplı kitaplı hareketler miydi? Entrika ağları vakit kaybetmeden örülmeye başlamıştı. Sağlıklı bir demokrasi tam mutabakatla, yüzde yüz görüş birliği üzerinden “tek fikir” anlayışıyla işleyemez. Siyasette de parti içinde de görüş ayrılıkları ve ihtilaf olağan, gerekli sayılmalıdır. Vekillerin, üyesi oldukları partinin aldığı her kararı okumadan, anlamadan, gözü kapalı onaylamak yerine özgür iradelerini ortaya koymaları ve bu şekilde karar verebilmeleri ileri demokraside sağlanması gereken siyasi koşulların en başında gelmektedir. Bu hem demokrasinin hem de siyasi gelişmişliğin göstergesidir. Yaşananlar olağan, olması gerekenlerdir. Ancak coğrafya bu topraklar olunca görüş ayrılıklarına, en hafif tabiriyle kara kedi muamelesi, çatışma, dövüşme, ayrılık çanları ve bunun gibi felaket senaryoları yakıştırmalarının yapılması da aynı derecede normal oluyor. Çoğunluğun iradesi kabul edilirken, azınlığın karşı sesinin de dinlenebildiği, aykırı duruşların da yaşanabildiği siyasi atmosferlerde demokrasinin varlığından söz edilebilir ancak. Üstelik bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, önümüzdeki hafta Dünya İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası! Kutlu olsun. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Gebelikte ki 1 mi yemeklerden tiksinip ol 2 mayacak şey 3 ler için aşırı is 4 tek duymak. 2/ 5 Uzun tüylü bir süs köpeği... 6 Yurdumuzun 7 sulak alanla 8 rında kışlayan bir ördek cinsi. 9 3/ Bir gösterme sıfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tı... Bir sanayi kuru 1 GÜ L B A H A R luşumuzun kısa yazı 2 Ü R E N E D E N lışı... Siper, hendek. 3 L E N T O AMA 4/ Balede bir denge 4B T E N E K E figürü. 5/ Bir ilimiz... 5A NON İ M L A Karakter. 6/ Yayla 6 H E E M İ R S ya da bahçe kulübe7 A D A K R U M İ si... Dinlence. 7/ Türk 8 R E M E L M E Y müziğinde bileşik bir A S İ Y E makam... Yemen’in 9 N A başkenti. 8/ Sarp geçit... Yunanistan’ın plaka imi. 9/ Göçücü balıkların Boğazlar yoluyla Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğum sırasında temizliğe dikkat edilmemesi yüzünden loğusanın tutulduğu ateşli hastalık. 2/ Bilinç... İki nicelik arasındaki bağıntı 3/ Yabancı... Gökçeada’da bulunan ve yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. 4/ Küba kökenli bir dans... Şarap mahzeni. 5/ Pokerde, sırayla birbirini izleyen, renkleri farklı beşli diziye verilen ad... Baryum elementinin simgesi. 6/ İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent... Osmanlılarda gece bekçisi. 7/ İlgi eki... Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan birim. 8/ “Hayır” anlamında kullanılan söz... Tütsüyle kurutulmuşu oldukça sürümlü olan bir balık. 9/ İngiliz ordusunun seçme birliklerini oluşturan Nepal halkı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle