20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 6 EYLÜL 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 15 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Hayır Kavşağı! ABD, Irak’taki muharip birliklerini çekmeye başlamış. Savaş bitmiş, yeni bir sayfa açılıyormuş. ABD kamu diplomasisi makinesinin bizdeki uzantıları da Obama’nın açıklamasını parlatmaya başladılar. Akıllarınca, Irak savaşına karşı çıkmış olanlara, savaşın kayıplarını (hiç utanmadan on binlerce, çoğu iç savaşta öldü diyerek) bir kenara itip, Türkiye için iyi oldu havasıyla, cevap vermeye çalışıyorlar. 600 binden fazla insan öldü, ama Türkiye için iyi olmuş, milliyetçiliğin bundan daha iğrencine az rastlanır. Bunları okurken insanlık adına yüzümüz kızarıyor! ABD’nin Irak işgali yalanlarla başladı, yalanlarla devam ediyor. Tam anlamıyla bir fiyasko oldu, büyük bir insani felaket yarattı. Dahası sözde Irak’ta savaşı bitiriyoruz diyen ABD, tüm “bölgede” yeni savaş olasılıklarını güçlendiriyor. Yalanlar ve felaketler Birinci grup yalanlar: Saddam Hüseyin’in elinde, nükleer, biyolojik kitle imha silahları vardı, ya da yapmak üzereydi. Saddam’la El Kaide’nin 11 Eylül saldırısı arasında bağlantı vardı. İkinci grup yalanlar: Savaş dört beş haftada bitecek, maliyeti en fazla 50 milyar doları geçmeyecek, Irak’ın petrol gelirleri yeniden yapılanmayı finanse edecekti. Irak halkı özgürleşecek, Irak bölgede, diğer rejimlerin haklarını da özendiren bir demokrasi abidesi olacaktı. Üçüncü grup yalanlar: Bush uçak gemisinde, “görevin tamamlandığını” açıkladı. Irak’ta direnenler, Baas artıkları, çapulculardı. Irak’ta özgür, demokratik seçimler ve bağımsız bir yönetim oluşuyordu. Ölenlerin çoğu artık iç savaşta ölüyordu. Asker sayısında yaşanan ani artış (surge) başarılı oldu, düzeni sağladı. Dördüncü grup yalanlar: Böyle bir süreç yaşanacağını kim önceden bilebilirdi ki? Kitle imha silahları yoktu, ama hiç olmazsa yaşam artık Saddam döneminden daha iyi, şimdi muharip güçlerimizi de çekiyoruz. Bugün bunların hepsinin yalan olduğunu kesin olarak biliyoruz. Savaş 7 yıldır sürüyor, maliyeti 3 trilyon dolara ulaşıyor (Stiglitz & Dilmes araştırması). En az 4 bin 500 ABD askeri öldü, on binlercesi yaralandı (bu yaralılardan daha sonra ölenlerin sayısını henüz bilmiyoruz). Kışkırtılan Şii, Sünni çatışması da göz önüne alındığında savaşın Irak halkına can kaybı maliyeti üzerine tahminler 600 binden başlıyor, 1.4 milyona kadar çıkıyor. 2.7 milyon Iraklı iç göçlerle, hemen hepsi eğitimli (doktor, mühendis, avukat vb...) 2 milyon Iraklı başka ülkelere giderek evini terk etti. Mezhep savaşları etnik temizlikler, ülkenin fiilen bölünmesine yol açtı. Irak petrol gelirleri, savaş öncesi düzeye ulaşamadı. Aslında artık Irak diye bir ülke yok! ABD’nin muharip güçlerini çekeceğini açıklamasıyla birlikte ölümler aniden artmaya başladı. Irak’ta son seçimlerden bu yana 6 ay geçti hâlâ ortada bir hükümet yok. Muharip birliklerin çekilmesine gelince; birincisi geride kalan birliklere birkaç sivil personel, danışman ekleyerek muharip kategorisinden çıkardılar. Buna karşılık Irak’ta sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte en az 10 bin (J. Pilger’e göre en az 100 bini-The New Statesman 01/09/2010) güvenlik alanında görevli, 50 bin-150 bin arası sivil görevli olduğu tahmin ediliyor (Times, 04/07/2007). Medya, muharip güçler çekilirken ABD’nin sivil güvenlik görevlilerinin sayısını iki kat arttıracağını bildiriyor (New York Times, 18/08/2010). Doksan dört ABD üssü de olduğu gibi duruyor. Zaten bu kadar para ve kan döktükten sonra, ABD’nin, dünyanın ikinci büyük petrol rezervlerine, stratejik olarak çok özel bir konuma sahip bu ülkeyi terk edeceğini söylemek, eğer aptallık değilse düpedüz yalancılık olacaktır. Ve fiyasko ABD’nin Irak projesi daha başından fiyasko belirtileriyle başladı: Almanya, Fransa hatta Japonya savaşa katılmadı, Batı ittifakı bölündü. ABD’nin dünya halklarına sergilemek istediği büyük askeri güç, önce Bağdat’a planladığı hızda ulaşamadı. Bağdat’ı yerle bir etti, birçok Irak kentinde katliama yakın olaylar gerçekleştirdi. Buna karşılık, ABD işgal başladıktan sonra halkın can ve mal güvenliğini sağlayamadı, yağmaya, cinayetlere göz yumdu. Neticede, dünyanın en büyük askeri teknolojisi, 170 bin personeli, Irak’ta hafif silahlarla, yol kenarı bombalarıyla direnen, sayıları en fazla 10-15 bini geçmeyen savaşçıyı dize getiremedi; çareyi bir Sünni-Şii iç savaşında buldu. Irak, ABD’nin askeri kapasitesini değil askeri zaaflarını sergiledi. Böylece, ekonomik, siyasi, kültürel gerilemesinin yarattığı liderlik kapasitesi açığını şiddete dayanarak, bir imparatorluk stratejisiyle kapatmaya kalkan ABD, uluslararası saygınlığının daha da aşınmasına, hegemonyasının en büyük dayanağı olan Batı ittifakının çatlamasına yol açtı. 300 yıllık Batı egemenliği sarsılmaya, yeni güçler yükselmeye başladı. Bu savaşın ABD bütçesine getirdiği yükün de şişirmesiyle sürdürülemeyecek bir noktaya gelen “kredi köpüğü” patladı, tüm dünya, ABD eliyle bir mali krize yuvarlandı. Bu sırada ABD’nin borçlanma gereği Çin’in “vazgeçilmez ülke” statüsüne yükselmesine, Irak savaşının enerji piyasalarına getirdiği basınç Rusya’nın güçlenerek, askeri, sınai kompleksini finanse edebilmesine, yakın çevresinde nüfuz alanları restorasyonuna girişmesine olanak sağladı. Irak savaşı, Büyük Ortadoğu olarak tanımlanan, çok geniş, bir o kadar da istikrarsız yeni bir jeopolitik bölge yarattı. Bu bölgenin içinde, savaş öncesi güç dengeleri bozulunca, İran, ona bağlı olarak Hizbullah ve Hamas’ın güçlenmesiyle, ABD’nin hesaplarının tam tersine, İsrail’in bölgedeki askeri ve ekonomik ağırlığı azalmaya başladı. Şimdi İran nükleer silahlar yapma sürecine girdi, bölge ülkelerine kıyasla çok üstün bir askeri teknoloji geliştirmeye başladı. İran’ın bölgedeki Şii nüfus üzerindeki etkisinin güçlendiğini gösteren yerel Şii huzursuzlukları artmaya başladı. Sünni Arap devletleri İran karşısında konumlanmaya çalışırken ister istemez, bölgede, Irak’tan Lübnan’a, Gazze’ye kadar “uzaktan kumandalı” çatışmalar sertleşmeye başladı. Birçok gözlemci, AB ülkelerinden Rusya’ya, Çin’e kadar birçok gücün bölgeye yeniden girmeye başladığına işaret ediyorlar. ABD’nin Irak fiyaskosu, “barış sürecini” öldürmekle kalmadı, savaş olasılıklarını da arttırdı. İsrail, Lübnan ve Gazze savaşlarında kaybettiğini düşündüğü caydırıcılığını restore etmek, İran’ın atom bombası yapmasını mutlaka engellemek istiyor. ABD bölgede, özellikle Gazze’de, Lübnan’da, Irak’ta her sorunun altından İran’ın çıktığını düşünüyor. “Stratejik derinlik” fantezisiyle Büyük Ortadoğu bölgesine giderek daha derin bir biçimde girmeye çalışan AKP dış politikası, Türkiye’yi işte bu jeopolitik burgacın içine çekiyor, “sıfır sorun” hedeflerken, komşularıyla askeri çatışmalara doğru kayabileceği oynak bir zemine oturuyor. Yalan, Fiyasko ve Felaket [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] Türkiye seçmeni birkaç gün sonra sandığa gidecek ve çok önemli bir karar verecek. Halkoylaması, ülkenin siyasal geleceğini belirleyici yaşamsal bir özellik taşıyor. Halkoylaması ya evet denerek AKP’nin İslamcı özelliğinin, yargının yürütmeye bağımlı kılınması yoluyla daha da siyasallaşması ve buna bağlı olarak bütün kurum ve kuruluşları sarıp sarmalamasına yol açacak, ya da hayır denerek bu gidişi durduracak; hukukun üstünlüğünün, bireyin özgürlüğünün, toplumun çağdaşlaşmasının, demokratikleşmesinin ve ilerlemesinin temeli olacaktır. Sekiz yıla yaklaşan AKP yönetimi, geleneksel olarak bilime ve sanata ters ve en azından şaşı bakan bir anlayış sergiliyor. Örneğin, AKP’nin yönetimini birebir belirlemek için ısrarla uğraştığı, ülkenin en üst bilimsel araştırma kurumu, TÜBİTAK, 2009 Şubatı’nda Darwin ile ilgili bir bilimsel yazının yayınını yasakladı. Bu olgu, deprem, sel felaketi ve göçük gibi olayları kader sayan yönetim uygulamalarıyla birlikte bilimsellikten çok uzak olan AKP’nin gerçek niteliğinin görünen simgesiydi. Kurumsal yıkımlar devamlılık kazandı. Öğretim üyelerinin verdikleri oylar göz ardı edilerek üniversitelere keyfi bir tutumla rektör atamaları yapıldı; bilim insanlarının eğilimleri hiçe sayıldı; yalnız oylarıyla değil, onurlarıyla oynandı. AKP yönetiminde kurumsal zarar o noktaya ulaştı ki, yıllarca güvenilen bir kurum olan ÖSYM, bir sınav yapamıyor; yıkıma sürükleniyor; okullar açılıyor, ancak öğretmen atamaları yapılamıyor. Son günlerde Tarkan-Allianoi bağlamında yaşandığı gibi, AKP kendisine destek olmayan sanatçıları susturmayı da kendine iş ediniyor. AKP, anlaşılan Tarkan’ın Allianoi’den esinlenerek yazdığı Uyan şarkısının sözlerinin bir toplumsal çağrıya dönüşmesinden de ürküyor! Örnekler çoğaltılabilir; ancak bir sonuç çok açıktır: AKP, bilim ve sanat alanında kendisi gibi düşünmeyen, kendisini desteklemeyen bilim insanlarını ve sanatçıları “susturmayı” asıl işi sayıyor; AKP ulusal susturucu olarak çalışıyor. Bu nitelikte bir partinin özgürlük ve demokrasi savunucusuymuş gibi gösterilmesi ve kendisinin bu sözleri etmesi ve daha da ilginci bilim ve sanat çevrelerinden destek alabilmesi, ayrıca incelenmeye değer bir noktadır. Ancak bilim insanları ve sanatçılar böyle bir anlayışa kesinlikle hayır der! Kurumsal yıkımlar rüşvetlerle tamamlanıyor. Halkoylaması çalışmalarında devletin tüm olanaklarını eşitsiz bir biçimde halka evet dedirtmek için kullanan AKP, bu yetmiyormuş gibi Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde halkoylamasında evet denmesinin rüşveti olarak bir iftar yemeği verdi. AKP olarak yoksul ve aç insanların dini duygularından kendi çıkarı için yararlanıyor. Toplum bu rüşvete karşı çıkmalı; çünkü dini inancı, kendi kör çıkarı için sömürenlere gerçek Müslümanlar hayır der! AKP evet rüşveti dağıtmayı sürdürüyor. Büyük sermayeye ya evet ya sopa çıkışından sonra, bugünlerde esnafa kredi ve vergi kolaylıkları getiriliyor; kamu çalışanlarının aylıkları bir hafta erken ödeniyor; tarım üreticilerine devletten alacakları hemen veriliyor.. Belediyeler ve köyler eğer evet çıkmazsa görürsünüz tehditleriyle rüşvete zorlanıyor. Şimdiye dek el sürmediği dokunulmazlıklar ve yolsuzluklar AKP’nin siyasi ahlak açısından ayrıca incelenmesini gerektirir. Ancak özellikle 2007 deneyinden ve bu değişikliklerin hazırlanmasındaki kaskatı antidemokratik tutumundan sonra AKP’den uzlaşmacı bir tutumla kapsamlı bir anayasa beklemek, giderek bunu avans vererek istemek, düş bile olamayacak içi boş bir anlayış ve yapay bir evet gerekçesidir. Halkoylamasıyla ilgili AKP rüşvetleri geri tepmeli; devlet olanaklarıyla verilmek istenen bu rüşvetlere ve rüşvetçisine hayır denilmelidir! Yapılan baskılar, korkutmalar, yıldırmalar ve verilen rüşvetler evet için yetmiyor olacak ki, Başbakan, yıllardır yaptığı tehditlerini sürdürüyor; halkoylaması sonucu hayır olursa “demokrasinin ciddi bir travma geçireceğini ve ekonominin bundan etkileneceğini” söylüyor! Aşırı oranda siyasallaşmış olan yargının üst birimlerini tümüyle kendi denetimine almayı amaçlayan Başbakan’ın sergilediği bu tehdit ve saldırı anlayışına mutlaka hayır denmelidir. Çünkü bu anlayışta demokrasiden eser yoktur ve ekonomi asıl AKP’nin değişik sermaye kesimleri karşısında yanlı tutumundan; eşitlikten uzak davranmasından, kayıt dışılığı ve rüşveti neredeyse doğal saymasından zarar görüyor. CHP, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve tüm birimleriyle, halkoylaması sürecinde, sorunlara ve çözümlere uzlaşmacı bir yaklaşım sergiliyor. CHP’nin, özgürlükçü demokratik yeni anayasaya altyapı oluşturacak uzlaşma anlayışı, hukukun üstünlüğü; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı; yolsuzluk ve rüşvetten arındırılmış bir kamu yönetimi; barış, demokratikleşme; bilim ve sanat özgürlüğü üzerinde yükseliyor. Ülkenin geleceğinin bu tarihsel kavşağında, demokratik sorumluluk bilinciyle ve tatili yarıda kesmek dahil, her tür özveride bulunarak AKP anlayışına hayır denmesi, oluşan hak, hukuk, özgürlük, çağdaşlık ve barış umutlarının yeniden yeşermesi gerekiyor. Hurdaya çõkarõlan taşõtlara ilişkin 28 Şubat 2009’a kadar tescil plakasõna kesilen idari para cezalarõ silinecek TZD: Türkiye’nin her koşulda tarõma ayõrdõğõ kaynağõ arttõrmasõ gerekiyor Gıda savaşları başladı Portekiz’e gidecek girişimciler aranıyor MERSİN (AA) - Mersin Teknoloji Geliştirme Bölgesi, hazõrladõğõ proje kapsamõnda Portekiz’de girişimcilik eğitimine katõlacak gençler arõyor. Portekiz Maia Bilim ve Teknoloji Parkõ işbirliği ile hazõrlanan ve genç girişimcilere uluslararasõ boyutta önemli bir fõrsat sunulacağõ belirtilen projeye, 19-30 yaş arasõ üniversite mezunu, herhangi bir işte çalõşmayan ve iyi derecede yabancõ dil bilgisini belgeleyebilenler arasõndan seçilecek genç girişimciler alõnacak. Katõlõmcõlarõn şahsi harcamalarõ hariç tüm masraflarõnõn Mersin Teknopark himayesinde karşõlanacağõ kaydedildi. Başvuruda bulunmak isteyen gençlerin 6 Eylül-1 Ekim arasõnda Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Yerleşkesi’ndeki Teknopark İdari Binasõ’na şahsen başvurmalarõ gerektiği bildirildi. TOBB’den Pakistan’a 7 milyon TL yardım Ekonomi Servisi - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanõ Rıfat Hisarcıklıoğlu, sel felaketinin ardõndan yaralarõ sarõlmaya çalõşõlan Pakistan için TOBB olarak yardõm kampanyasõ başlattõklarõnõ, 17 günde, 1600 kişi ve kurumdan toplanan 7 milyon lira nakit yardõmõn Pakistan’a gönderildiğini açõkladõ. Hisarcõklõoğlu yaşanan felaketin ardõndan evsiz kalan 20 milyon kişinin sadece yüzde 6’sõna, yani 1.2 milyonuna barõnma imkânõ sağlanabildiğine dikkat çekerken 600 bine yakõn ev ve işyerinin hasar gördüğünü, 3 milyon çocuğun, kirlenen su kaynaklarõ yüzünden hastalõklara yakalanma riski taşõdõğõnõ, 100 binin üzerinde hamile kadõnõn doğum için yeterli gõda ve tõbbi imkâna sahip olmadõğõna vurgu yaptõ. İbrahim Yetkin: Artõk elinde topu, tüfeği, tankõ olan değil buğdayõ, eti ve sütü olan ülkeler ayakta kalacak. Ekonomi Servisi - Türkiye Zi- raatçõlar Derneği (TZD) Genel Başkanõ İbrahim Yetkin, dünya- da ‘gıda savaşları’ başladõğõnõ ifa- de ederek “Artık elinde topu, tü- feği, tankı olan değil buğdayı, eti ve sütü olan ülkeler ayakta ka- lacak. Çünkü bunlar stratejik ürünler” dedi. Yetkin, düzenlediği basõn top- lantõsõnda Türkiye’de ciddi bir üre- tim seferberliğine ihtiyaç olduğu- nu belirterek dünyada yaşanan gõ- da savaşlarõna karşõ Türkiye’nin elinde önemli bir stok bulundurmasõ gerektiğini söyledi. Yetkin, Türki- ye’de gayri safi yurtiçi hasõlanõn yüzde 0.48’i oranõnda tarõma pay ayrõldõğõnõ söyleyerek ülkenin her koşulda tarõma ayõrdõğõ kaynağõ arttõrmasõ gerektiğinin altõnõ çizdi. Son 5-6 aydõr her yolun denenme- sine rağmen et fiyatlarõnõn düşü- rülemediğini anõmsatan Yetkin, Türkiye’nin artõk Kurban Bayra- mõ’nda bile hayvan ithal edeceği- ne dikkat çekti. İbrahim Yetkin, ilk kez meyve ve sebze fiyatlarõnõn bu mevsim- de olmamasõ gerektiği kadar yük- sek olduğunu ifade ederek, fi- yatlardaki bir yõllõk ortalama ar- tõşõn yüzde 20 ile yüzde 100 ara- sõnda değiştiğini söyledi. Yet- kin, fiyat artõşlarõnõn genelde tüm sebze ve meyvede görüldüğünü sözlerine ekledi. Sebze ve meyvede fiyatların düşmesini beklemeyin İbrahim Yetkin, bu sezon sebze ve meyve fiyatlarõn dengelenmesinin zor göründüğünü dile getirerek gelecek aylardan itibaren seralarda yeniden üretime başlanacağõnõ, hava sõcaklõklarõnõn normal seyretmesi durumunda domates ve salatalõk gibi sebzelerde fiyatlarõn bir ölçüde dengelenebileceğini söyledi. Sonbaharda çõkmaya başlayacak kõş sebze ve meyvelerinin bir ölçüde satõn almaya ve tüketime yeni alternatifler doğurarak fiyatlarõn bir dengeye oturmasõnõn beklendiğini belirten Yetkin, “Fiyatların düşmesini beklemek hayaldir. Bugün yaşanan fiyat artışlarının geçen yıl yaşanan çok düşük fiyatların da sebebi genelde üretimde planlama olmamasından kaynaklanmaktadır” dedi. ANKARA (AA) - Model yõlõ 1985 ve daha eski otomobil, motosiklet, otobüs, kamyon gi- bi taşõtlarõn 31 Aralõk 2011’e ka- dar il özel idarelerine bedelsiz teslim eden araç sahiplerinin motorlu taşõtlar vergisi borcu ile bu vergiye ait gecikme zammõ, gecikme faizi ve vergi cezalarõ silinecek. Maliye Bakanlõ- ğõ, kamuoyunda torba kanun ola- rak adlandõrõlan 6009 sayõlõ kanu- nun ‘hurda ta- şıtlarda motorlu taşıtlar vergisi ile bu vergiye ait zam ve cezaların silinmesi’ hükmünün uygulama esaslarõnõ bir tebliğ taslağõ ile belirledi. Düzenlemeden yararlanmak isteyen mükellefler için daha önceki uygulamalardan farklõ olarak, bilanço esasõna göre def- ter tutma şartõ bulunmayacak. Bu şekilde yük ve yolcu taşõ- macõlõğõ dõşõnda faaliyette bulu- nan mükelleflerden bilanço esa- sõna göre defter tutanlar da ka- nundan faydalanabilecek. Taslak uyarõnca öngörülen şekilde hur- daya çõkarõlan taşõtlara ilişkin olarak 28 Şubat 2009 tarihine ka- dar tescil plakasõna kesilen ida- ri para cezalarõ da silinecek. Model yõlõ 1998 veya daha eski olup mevcut olmayan ve- ya motorlu taşõt vasfõnõ kay- betmiş taşõtlar: Bu araçlarla il- gili daha önceki uygulama 31 Aralõk 2011’e kadar devam edecek. Model yõlõ 1998 ya da daha eski halen mevcut olma- yan veya taşõt vasfõnõ kaybeden otomobil, kaptõkaçtõ, arazi taşõtõ, motosiklet, minibüs, panel van, motorlu karavan, otobüs, kam- yonet, kamyon, çekici ve ben- zeri taşõt sahipleri de, 31 Ara- lõk 2011’e kadar düzenlemeden yararlanabilecek. Bu durumdaki taşõt sahiple- ri, vadesi geçmesine rağmen ödenmemiş olan motorlu taşõt- lar vergi asõllarõ ile ödeme sü- resi başlamõş motorlu taşõtlar vergi asõllarõnõn dörtte birini ya- tõrdõklarõnda, tescil kaydõ sili- nen taşõttan dolayõ kendilerine çõkarõlan motorlu taşõtlar vergi aslõ ile bu verginin tamamõna ilişkin gecikme zammõ, gecik- me faizi, vergi cezasõ ve tescil plakasõna kesilen idari para ce- zalarõnõ ödemeyecek. Bu kişilerin motorlu taşõtlar vergisi mükellefiyeti de sona erdirilecek. 25 Mayõs 1997 ön- cesi noter satõşõyla taşõtõnõ sa- tanlardan tescil kaydõnõ sildi- renler ile 5 Temmuz 2003 ta- rihinden önce trafikten çekme belgesi alanlarõn vergi borçla- rõ ile cezalarõ da silinecek. Hurdanõn cezasõ siliniyorMaliye Bakanlõğõ’nca hazõrlanan tebliğ taslağõna göre model yõlõ 1985 ve daha eski taşõtlarõn Motorlu Taşõt Vergisi borcu ile bu vergiye ait gecikme zammõ, gecikme faizi ve vergi cezalarõ silinecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle