Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2010 PAZARTESİ
10 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Barış Bir Kez Daha
Kaf Dağı’nın Ardında
Ortadoğu’da yine ABD’nin girişimiyle İsrail-
Filistin arasındaki ‘doğrudan’ barış görüşmeleri,
bilmem kaçıncı kez yeniden başlamış
görünmektedir. Ne olduysa Başkan Obama
bastırmış ve taraflar barış masasına oturmuşlardır.
Ancak bu kez olaya yakından bakanlar
görüşmelerin barışla sonuçlanacağına şans
tanımamaktadır. Ama görüşme görüşmedir
derseniz sorun yok. Umut küçük de olsa
denenmelidir.
Filistin ciddi bir barışın ‘anahtarı’ olduğu
herkesçe teslim edilen ‘işgal altındaki topraklarda’
kolonizasyonun dondurulması önkoşulundan en
azından şimdilik vazgeçmiş görünmektedir.
ABD’ye göre Filistin otoritesi başkanı Mahmut
Abbas’ın bu tavrı doğrudan görüşmeleri
kolaylaştırmasının yanı sıra İsrail Başbakanı
Netanyahu’nun aşırı sağcı ve dinci
koalisyonundaki konumunu güçlendirerek
görüşmelerin daha başlangıçta kesilmesi
tehlikesini önlemiştir.
Belki biraz da bu yüzden İsrail-Filistin arasındaki
sorunun barışçı çözümü için ağırlığını koyan
Başkan Obama geçen mayıs sonu Riyad ve
Kahire’yi ziyareti öncesi Filistin otoritesi başkanı
Mahmut Abbas’ı Beyaz Saray’da ağırlaması
İsrail’in kolonizasyonu dondurmasının barış için
‘esas’ olduğunun altını çizerek İsrail yönetimini bir
biçimde uyarmıştı. Ama bu kez başkan iki ülke
arasındaki barış görüşmelerinin sağlıklı yürümesi,
daha başlamadan kesilmesini önlemek için bu kez
‘önkoşuldan’ söz etmemiştir. Ama bu tavrı ne
denli görüşmeleri kurtarsa da görüşmelerin barışla
sonuçlanacağı umudunu gölgelemektedir. Nitekim
İsrail ordusunun barış görüşmeleri sürerken Batı
Şeria’nın işgal altındaki kentlerinde gece yarısı
tutuklamalarını, diledikleri evleri yıkmalarını, Gazze
Şeridi’ndeki ablukayı güçlendirmeyi sürdürmelerini
barış yönünde atılmış adımlar olarak görmek olası
değildir.
Peki, Başkan Obama’nın taraflar arasında
doğrudan görüşmelerin başlaması için ağırlığını
koymasının ardında ne var? Le Monde’un
Washington muhabiri Corine Lesnes, bunu
yaklaşan yarı-dönem Senato ve Temsilciler
Meclisi seçimleriyle (3 Eylül 2010)
ilişkilendirmektedir. Lesnes’e göre ‘Yahudi
topluluğu’ ülke topluluğunun sadece yüzde 2’sini
temsil etmektedir. Ancak bu topluluğun oylarının
yüzde 75’i genellikle Demokratlara gitmektedir.
Örneğin Florida’da Barack Obama 2008’de
Yahudilerin toplam oyların yüzde 4 olmasına
karşın üç puan fazlasıyla yarışı kazanmıştır. Bir
süredir bozulmuş görünen ABD-İsrail ilişkilerini
yeniden canlandırmak için İran’la sorunlar dahil bir
dizi görüşmeler düzenlenmiştir. Ayrıca Dışişleri
Bakanlığı, Obama yönetimi tarafından İsrail’in
güvenliği için on yıl süreyle yılda üç milyar dolar
ayırmıştır. Bu ABD’nin dış yardımlarının tümünün
yarısına eşittir. Ayrıca ABD İsrail’e askeri
üstünlüğü sağlaması için anti-roket savunma
sistemleri için de Kongre’den 205 milyon dolar
talep etmiştir.
Le Monde’un 24 Ağustos 2010 tarihli
başyazısına göre Netanyahu’nun önünde üç
seçenek var. Seçenekler arasında en cesur olanı
ise Netanyahu’nun bugünkü koalisyonunun aşırı
milliyetçi ve tutucu unsurlarından kurtulup Tzipi
Livni’nin merkez partisi Kadima ile anlaşmasıdır ki
bu çoklarına göre gerçek bir barışın yolunu
açabilecektir.
İsrail Başbakanı’nın hangi seçeneği
benimseyeceği bilinmiyor. Ama bilinen kırk yıldan
bu yana süren ve akıp giden zaman içinde daha
da karmaşık hale gelerek içinden çıkılması güç
duruma geldiği de kimse için sır değil. O kadar ki
bir mucize gerçekleşse ve başta İsrail olmak üzre
taraflar içtenlikle barışı isteseler bile adil bir
çözümün önündeki sayısız engelleri kaldırmakta
zorlanacaklardır. Üstelik daha görüşmelerin
başında İsrail katı tutumunu sürdürmekte, örneğin
Başbakan Netanyahu 26 Eylül’de sona erecek
olan Batı Şeria’da yeni yerleşimleri askıya alan
Moratoire’ı uzatmayacağını açıklamakta sakınca
görmemektedir. Daha açık bir deyişle barış
görüşmelerinin önünü kesecek ilk önemli engel
şimdiden hazırdır.
2002’den bu yana İsrail’de tutuklu bulunan El
Fetih yöneticisi Marvan Barguti’nin konuyla ilgili
olarak Reuters’e verdiği yazılı açıklamada yeni
barış girişimine şans tanımakta zorlanması
boşuna değil. Başkan Obama’nın aşırı iyimserliği
dışında sürecin barışı getirmesinin uzak bir olasılık
olduğu yönündeki görüşler ağır basmaktadır.
Barguti’ye göre yirmi yıldan bu yana olanlar gibi
bu kez de görüşmeler sonuç vermeyecektir. Fetih
yöneticisine göre İsrail 1967’den bu yana işgal
ettiği Filistin topraklarını terk etmeli, göçmenler
sorununa da adil bir çözüm getirmelidir. İsrail
bunları yerine getirmediği sürece görüşmeler
işgalin hizmetinde, Kudüs’ün kolonizasyonu ve
Yahudileştirilmesinin aracı olacaktır. Barguti’ye
göre Yahudi devletinin yanında kurulacak bir
Filistin devleti 60 yıldan bu yana süren çatışmaya
son verecek tek realist yoldur. Ne var ki Yahudi
kolonizasyonu yavaş ama kesin olarak iki devletli
bir çözümü dinamitlemektedir.
Irak’õn Ulusal Güvenlik Bakanõ El Vaili, Ankara’nõn verdiği listeden tatmin olmadõklarõnõ söyledi
‘Ayrõntõlõ PKK’li listesi verin’
BAĞDAT - Irak’õn PKK ile mücadele ko-
nusunda en yetkili ismi olan ulusal güvenlik-
ten sorumlu Devlet Bakanõ Şirvan el Vaili, Tür-
kiye’nin verdiği PKK’li listesinden tatmin ol-
madõklarõnõ, sonuç alõnabilecek bir araştõrma ya-
põlmasõ için, Ankara’nõn kendilerine terörist-
lerin adresleri, parmak izleri ve kod adlarõnõ da
kapsayan ayrõntõlõ bir liste vermesi gerektiği-
ni söyledi.
Irak ordusunun Kandil Dağõ’na operasyon ya-
pabilme kapasitesinin olmadõğõna işaret eden
Vaili, Türkiye’nin sõnõr ötesi operasyonlarõnõn
da sonuç vermediğini ileri sürüp her ülkenin ke-
ni sõnõrlarõ dahilinde oprasyon yapmasõnõ, di-
ğer ülkenin de buna kendi sõnõrlarõ içinde des-
tek vermesi gerektiğini dile getirdi. Türk ba-
sõnõnda ilk kez Cumhuriyet’e konuşan El Vai-
li’nin değerlendirmeleri şöyle:
- PKK konusundan başlarsak gösterilen
çabalar sonuç vermiyor. Sorun nerede?
Daha fazla ne yapılması gerekiyor?
Aslõnda çabalar sonuç veriyor. Türkiye,
Irak ve ABD arasõnda yürütülen üçlü bir me-
kanizma var. İki yõldan bu yana o mekanizmada
PKK ile mücadele konusunda önemli mesafe
alõndõ. Bir sonuca ulaşmak için Erbil’de de tem-
silcilik açõldõ. Biz, kendi topraklarõmõz üzerinde
terörist bir organizasyona kesinlikle izin ver-
miyoruz.
- Ama sınırdan sızmalar ve Türk askeri-
ne saldırılar devam ediyor.
Ben, meslektaşõm Beşir Atalay’a birçok kez,
konunun siyasi yönünün olduğunu söyledim.
Sorun sadece askeri yöntemlerle çözülmez, çö-
zülecek olsaydõ, 1986 yõlõndan bu yana sade-
ce askeri mücadeleyle istediğiniz sonucu ala-
madõnõz? Beşir Atalay bana birçok adõm atõl-
dõğõnõ ve şimdiye kadar olumlu sonuçlar alõ-
namadõğõnõ söyledi. Bu kolay değil, ama Tür-
kiye bu adõmlarõ sürdürmeli.
- Peki bizim istediğimiz sonucu alama-
mamızda sizin hiç mi sorumluluğunuz yok.
Sonuçta teröristlerin ana üssü sizin top-
raklarınızda.
- İşbirliği yapõyoruz zaten. Irak işbirliğinden
kaçmõyor. Ama ordumuz Kandil’e operasyon
yapabilecek kapasiteye sahip değil maalesef.
- Mahmur’un kapatılması konusu...
Ben bu kampa birçok kez gittim. Kamptakiler
bana, Türkiye’ye dönmek istediklerini söyle-
diler. Ama benim anladõğõm kadarõyla siyasal
haklarõ olmadan, siyasal olarak koruma altõn-
da olmadan dönmek istemiyorlar. Türkiye, ora-
da PKK üssü olduğunu düşünüyor, ama ora-
dakilerin tamamõna yakõnõ sõradan insanlar ve
Türkiye’de hiçbir haklarõnõn bulunmadõğõnõ dü-
şünüyorlar. Böyle giderse ileride terörist akti-
viteler için zemin olabilir.
- Sadece sorun Mahmur Kampı değil
ki... İstihbarat değişimi meselesi de sıkıntı-
lı gidiyor göründüğü kadarıyla...
- Irak tarafõ gerçekten çok çaba gösteriyor.
Bugüne kadar da somut adõmlar atõldõ. Ama
Türkiye’nin siyasal alanda adõm atmasõ lazõm.
Kürtlerin seçimlere daha fazla katõlmasõnõ
sağlamalõsõnõz. Sorunu siyasal alanda çözme-
diğiniz sürece, sadece askeri yöntemlerle çöz-
meniz zor.
- Irak tarafı olarak, en azından Türki-
ye’nin size verdiği teröristlerin listesine
ilişkin adım atmanızı bekliyor Türk ka-
muoyu.
- Türkiye’nin bize daha ayrõntõlõ bir liste ver-
mesini bekliyoruz. Bu listede sadece isimler var.
Teröristler biliyorsunuz ki çoğu zaman kod adõ
kullanõrlar, bize bunlar da lazõm. Aynõ zamanda,
parmak izleri ve adresleri gibi de ayrõntõlar ge-
rekiyor. Bu listedeki teröristlerin hepsi Irak’ta
yaşamõyor ki; bir kõsmõ İran’da, bir kõsmõ Su-
riye’de, bir kõsmõ da Türkiye’de... Elimizde par-
mak izi olsa bu kişilerin, en azõndan sõnõrda, kuş-
kulandõğõmõz isimlerin parmak izlerini kontrol
edebiliriz.
- Bu listedekilerden hiç yakaladığınız ol-
du mu?
- Hayõr olmadõ.
- Peki sizin elinizde PKK’li teröristlere iliş-
kin bir rakam var mı, bizim verdiğimiz lis-
tedekiler dışında?
Hayõr yok... Ama biz sizin verdiğiniz liste-
deki isimlere ilişkin araştõrmalarõmõzõ sürdü-
rüyoruz.
- En kritik konulardan birisi de Türki-
ye’nin sınır ötesi operasyonları...
- Operasyonlarõn sonuç vermediğini biliyo-
ruz. Bu operasyonlar sõnõrlõ olmalõ. Her ülke ken-
di sõnõrlarõ dahilinde operasyon yapmalõ, diğer
ülke de buna kendi sõnõrlarõ içinde destek ver-
meli, terörist sõzmalarõ önleyerek destek olmalõ.
- Siyasal çözümden söz ettiniz. Bu
PKK’nin doğrudan siyasal sürece katılma-
sı anlamına mı geliyor?
- Irak ve Türkiye birbirine çok benziyor.
Irak’taki sürece dikkatle bakabilirsiniz. Bizim
için de bu çok zor bir konuydu, ama şimdi
Irak’ta Kürtlerin anayasal çerçevede haklarõ var.
- Irak’a gelirsek, zor bir siyasal
süreçten geçiyorsunuz. ABD
askerleri çekildikten sonra
güvenliğin sağlanmasında sıkıntı
yaşanır mı?
Bizim iki önemli çalõşma
alanõmõz var. İçerideki güvenlik
meselesi birincisi... İkincisi de
ülkenin dõşarõya karşõ stratejik
savunmasõ. Şimdi ordumuzu bu iki
konuda geliştirmeye çalõşõyoruz. 50
bin eğitimci ABD askeri kaldõ
burada. Bu askerler ordumuzu
eğitmeye devam edecekler.
- Irak ordusu yeterli olacak mı?
Sürekli bombalar patlıyor bir
haftadan bu yana...
El Kaide, Amerikalõlar
buradayken de aktivitede
bulunuyordu, gittikten sonra da
kolay kolay bitireceklerini
sanmõyorum. Ama, bir şekilde
kendilerine daha uygun bir ortamõn
ortaya çõktõğõnõ düşüneceklerdir. Bu
nedenle hõzla güvenlik koşullarõnõ
iyileştirmeye çalõşõyoruz.
Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Özçelik ‘Irak’ta
demokrasiyi desteklemeyene yakõn durmayõz’ dedi
‘Irak’ı laiklik
kurtarır’BAĞDAT- ABD’nin muharip as-
kerlerinin çekilmesinin ardõndan
Irak’ta hükümet arayõşlarõ sürerken
Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Mu-
rat Özçelik gerek iki ülke ilişkileri,
gerekse Irak’õn geleceğine ilişkin
kritik mesajlar verdi. Ülkede yapõlan
entelektüel tartõşmalarda Irak’õn la-
ik sistemle kurtulabileceğinin dile ge-
tirildiğini belirten Özçelik, iki ülke
ilişkileri konusunda da “Irak’ta de-
mokrasiyi desteklemeyene yakın
durmayız” dedi.
- Son dönemki gelişmeleri dik-
kate aldığımızda, Türkiye-Irak
ilişkileri bugün hangi noktada?
- Birincisi Türkiye Irak’õ ilk önce
PKK odağõndan görüyordu. Irak’õn
bölge üzerindeki istikrarõ çerçeve-
sinden değil de PKK odaklõ yaklaşõm
vardõ. Şimdi Türkiye Irak ilişkileri-
ni stratejik boyuta çekme şansõmõz ol-
du. Kuşkusuz terörle mücadelemiz
bazõ enstrümanlarla sürdürülüyor.
Irak genelinde ve Kürt bölgesinde bu
mücadeleye destek verilmesinin her-
kesin çõkarõna olacağõ düşüncesi yer-
leşmeye başladõ.
- Peki, bugün Türkiye’de nasıl
bir Irak algısı var?
- Şimdi Türkiye’de insanlar Irak
ile ilgili olaylarõ yine patlayan
bombalar ve şiddet çerçevesinden
görüyor. Ben ailemden kiminle
görüşürsem, Bakuba’da olan bir
patlamayõ büyükelçiliğin yan bah-
çesindeymiş gibi varsayõp “geçmiş
olsun” diyorlar. Tabii ki tehdit her
zaman var burada, ama bu ülkede
istikrarõn yerleştirilmesi ancak eko-
nomik gelişmeler ve insanlarõn hu-
zurunun sağlanmasõyla mümkün
olacak. Bakõn bizim büyükelçili-
ğimiz Veziriye’dedir; biz halka
yakõn yaşayan bir büyükelçiliğiz.
Bizim artan terör olaylarõndan do-
layõ yaşanan ölüm olaylarõnõn ya-
nõ sõra başka üzüntülerimiz de var.
Mesela Türkiye’de insanlar Bağ-
dat’ta ortalama 50 derecenin üs-
tünde geçen bu yaz aylarõnda, şeh-
re elektriğin günde en fazla 5 saat-
ten fazla verilmediğini bilmiyorlar.
Asli gereksinimleri karşõlanma-
yõnca günde kaç insanõn öldüğü ha-
berlerde yer almõyor. Biz 6 aya yak-
laşan sürede hükümet kurulama-
masõ sürecine halkõn çektiği õstõ-
raplar bakõmõndan yaklaşõyoruz.
- Hükümet kurulamadı, kısa sü-
re içinde de kurulacak gibi gö-
rünmüyor. Peki demokrasi yerleşti
mi?
- Bazõ olaylarõn gelişim şeklini ka-
bullenmemiş olabiliriz. Ama netice
itibarõyla bu ülke bölgede demokra-
siyle idare edilecek konuma geldi.
Başka bir idare biçimine sapmadan,
demokrasi ile yönetilmesi büyük
önem taşõyor. Türkiye olarak biz
elbette Irak’ta her gruba eşit uzak-
lõktayõz. Ama şiddete tevessül etmeyi
düşünenlere veya demokratik yapõ-
yõ bir grubun diğer grup üzerinde ta-
hakkümünü sağlamaya çalõşan grup-
lara aynõ mesafede durmamõz söz ko-
nusu olamaz.
- 2003’ten sonra sistem din üze-
rine şekillendirildi. Bu demokratik
yapıdan uzaklaşılmasına neden
olmaz mı?
- Burada bazõ önemli siyasi lider-
ler Irak’ta gelişecek demokrasinin li-
beral-laik temeller üzerine oturmasõ
gerektiğini söylüyorlar. Çünkü Irak’ta
İslama referansõn gruplarõn gücüne
bağlõ olarak ya Şii ya da Sünni grup-
larla kullanõlmaya başlanacağõna
inanõyorlar. Oysa, bunu söyleyen
insanlar, “bir su arıtma tesisinin Şii-
si, Sünnisi olmaz. O su arıtma te-
sisi o zaman ya Şiiye ya da Sünni
mahallesine hizmet verme üzerine
yönlendirilir” görüşünü dile getiri-
yorlar. Bizim laik bir ülke olarak Şii
ya da Sünni demeden bu anlayõşla
yaklaşmamõzdan çok memnunlar.
- Bunu biraz açar mısınız?
- Saddam döneminde en fazla
baskõya maruz kalan kesim Şiiler ol-
muş. Şimdi dengeler değişip aynõ
baskõya maruz kalacaklarõndan kork-
tuklarõ için güç dengesini kendi leh-
lerine kulanma yaklaşõmõndalar.
Sünnilerse bu kere baskõnõn Şiiler-
den gelmesinden korkuyorlar. Bu ne-
denle Irak’õn siyasi geleceği ile ilgili
olarak entelektüel tartõşmalarda Irak’õ
tek kurtaracak sistemin laiklik ol-
duğu söyleniyor. Zira bu memeket-
te İslama referans ya Şii ya da Sün-
ni mezheplerine, onlarõn çoğunluk ya
da azõnlõkta olmalarõna ya da güç sa-
hibi olup olmadõklarõna bağlõ olarak
gidiyor.
- Türkiye’nin tercihi nedir peki?
- Bizim için Irak’ta Irak halkõnõn
demokratik tercihini yansõtacak bir
hükümetin oluşmasõ esastõr. Burada
hiçbir partiden hiçbir ismin bizim
için önemi yoktur. Çünkü o tercihi
yapacak olan, Irak halkõ ve olanla-
rõn meşru temsilcileridir. Şunu si-
yaset planlamacõlarõnõn bilmesinde
fayda mütalaa ediyorum. O da şim-
diye kadar çok duydum, Irak üze-
rinde müthiş bir İran etkisi ya da
ABD ya da Türkiye’nin etkisi ol-
duğunu... Bu düşünce tarzõnõn geçerli
olmadõğõnõ ve Iraklõlarõn kendi ül-
kelerinin çõkarõ için en uygun kara-
rõ verecek olgunluğa yavaş yavaş
erişmekte olduğunu gözlemlemek-
ten mutluluk duyuyorum.
- Umudunuz var. Peki Türki-
ye’nin rolü?
- Yanõ başõmõzda bağõmsõzlõğõnõ
ve egemenliğini kendi ellerine al-
makta olan bir Irak var. Dolayõsõyla
bu Irak’ta Irak halkõnõn seçeceği hü-
kümet hangisi olursa olsun, Türki-
ye olarak bizim bir tek amacõmõz
olacaktõr. O da halkõn gereksinim-
lerini karşõlamaya yönelik ekono-
mik işbirliğini en üst düzeye çõ-
karmak. Şunu çok samimiyetle ifa-
de etmek isterim ki elektrik sant-
rallarõ, su arõtma tesisleri ve bilu-
mum gereksinimleri Türk şirketle-
rinin 3 yõl içinde karşõlayabilecek-
lerinden en ufak bir kuşkum yok-
tur. Sadece bu alanda uluslararasõ
işbirliğine açõk bir zihniyete sahip
bir hükümet işbaşõnda olsun.
KÜRTLERİ PKK İLE AYNI KEFEYE
KOYMAMAMIZ ÖNEMLİ
El Vaili Türk
basõnõnda
ilk kez
Cumhuriyet’e
konuştu. El Vaili,
Irak ordusunun
Kandil’e
operasyon
yapabilme
kapasitesi
olmadõğõnõ, Türk
ordusunun sõnõr
ötesi
operasyonlarõnõn
da sonuç
vermediğini
söyledi.
GÜVENLİK
KOŞULLARINI
İYİLEŞTİRECEĞİZ
- PKK konusunda nasıl adım atılacak?
- Bugüne kadar ne ABD ile, ne Irak’la ne de Kürt
bölgesiyle PKK’ye karşõ işbirliğinde belli bir eylem
planõ çerçevesinde işbirliği yapõlacak merhaleye
gelinebileceği düşünülemezdi. Bu eylem planõnda
öngörülen önlemlerin daha etkinleştirilmesinin
takipçisi olmak zorundayõz. Bu amaçla bütün
kurumlarõmõzõn kendi üstlerine düşen görevi layõkõyla
yapmasõ büyük önem taşõyor. Türkiye’de hepimizin bazõ
fikirleri anlamakta zorlandõğõmõz bir gerçek; bugüne
kadar biz konulara hep terör boyutundan bakmaya
alõştõk. Şunu da kabullendiğimiz zaman, Irak’taki
Kürtlerin de günümüz dünyasõnda şiddet yoluyla sonuç
elde etmenin mümkün olmadõğõnõ söyleyerek bize destek
verdiklerini görmemiz, dolayõsõyla Kürtleri de PKK ile
aynõ kefeye koymamamõz önem arz ediyor.
B A Ğ D A T R Ö P O R T A J L A R I / B A H A D I R S E L İ M D İ L E K
‘AKP faşist parti gibi’
FARUK KIRTAY
YALOVA - Eski Çalõşma ve Sosyal Güvenlik
Bakanõ Yaşar Okuyan, 12 Eylül’de yapõlacak
anayasa referandumu ile ilgili olarak, “AKP
adeta faşist bir parti gibi çalışmaktadır. Fa-
şistler, hiçbir ülkeye demokrasi getirmedi”
dedi. Yalova’da bir basõn toplantõsõ düzenleyen
Okuyan, feferandumda “Hayır” oyu verecek-
lerin AKP tarafõndan vatan haini ve darbeci
ilan edildiklerini belirterek, “Başbakan, Türk
halkının tamamını Silivri Cezaevi’ne darbe-
ci olarak mı göndermeyi düşünüyor? Bunu
yapamayacağını bildiği için Türkiye’yi yarı
açık cezaevine dönüştürmeyi amaçlıyor.
AKP, muhalif kişi ve sivil toplum örgütleri-
ni bertaraf etmeye başladı. Toplumsal bas-
kılar da giderek yoğunlaştı” dedi.