23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2010 PAZARTESİ 10 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Barış Bir Kez Daha Kaf Dağı’nın Ardında Ortadoğu’da yine ABD’nin girişimiyle İsrail- Filistin arasındaki ‘doğrudan’ barış görüşmeleri, bilmem kaçıncı kez yeniden başlamış görünmektedir. Ne olduysa Başkan Obama bastırmış ve taraflar barış masasına oturmuşlardır. Ancak bu kez olaya yakından bakanlar görüşmelerin barışla sonuçlanacağına şans tanımamaktadır. Ama görüşme görüşmedir derseniz sorun yok. Umut küçük de olsa denenmelidir. Filistin ciddi bir barışın ‘anahtarı’ olduğu herkesçe teslim edilen ‘işgal altındaki topraklarda’ kolonizasyonun dondurulması önkoşulundan en azından şimdilik vazgeçmiş görünmektedir. ABD’ye göre Filistin otoritesi başkanı Mahmut Abbas’ın bu tavrı doğrudan görüşmeleri kolaylaştırmasının yanı sıra İsrail Başbakanı Netanyahu’nun aşırı sağcı ve dinci koalisyonundaki konumunu güçlendirerek görüşmelerin daha başlangıçta kesilmesi tehlikesini önlemiştir. Belki biraz da bu yüzden İsrail-Filistin arasındaki sorunun barışçı çözümü için ağırlığını koyan Başkan Obama geçen mayıs sonu Riyad ve Kahire’yi ziyareti öncesi Filistin otoritesi başkanı Mahmut Abbas’ı Beyaz Saray’da ağırlaması İsrail’in kolonizasyonu dondurmasının barış için ‘esas’ olduğunun altını çizerek İsrail yönetimini bir biçimde uyarmıştı. Ama bu kez başkan iki ülke arasındaki barış görüşmelerinin sağlıklı yürümesi, daha başlamadan kesilmesini önlemek için bu kez ‘önkoşuldan’ söz etmemiştir. Ama bu tavrı ne denli görüşmeleri kurtarsa da görüşmelerin barışla sonuçlanacağı umudunu gölgelemektedir. Nitekim İsrail ordusunun barış görüşmeleri sürerken Batı Şeria’nın işgal altındaki kentlerinde gece yarısı tutuklamalarını, diledikleri evleri yıkmalarını, Gazze Şeridi’ndeki ablukayı güçlendirmeyi sürdürmelerini barış yönünde atılmış adımlar olarak görmek olası değildir. Peki, Başkan Obama’nın taraflar arasında doğrudan görüşmelerin başlaması için ağırlığını koymasının ardında ne var? Le Monde’un Washington muhabiri Corine Lesnes, bunu yaklaşan yarı-dönem Senato ve Temsilciler Meclisi seçimleriyle (3 Eylül 2010) ilişkilendirmektedir. Lesnes’e göre ‘Yahudi topluluğu’ ülke topluluğunun sadece yüzde 2’sini temsil etmektedir. Ancak bu topluluğun oylarının yüzde 75’i genellikle Demokratlara gitmektedir. Örneğin Florida’da Barack Obama 2008’de Yahudilerin toplam oyların yüzde 4 olmasına karşın üç puan fazlasıyla yarışı kazanmıştır. Bir süredir bozulmuş görünen ABD-İsrail ilişkilerini yeniden canlandırmak için İran’la sorunlar dahil bir dizi görüşmeler düzenlenmiştir. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı, Obama yönetimi tarafından İsrail’in güvenliği için on yıl süreyle yılda üç milyar dolar ayırmıştır. Bu ABD’nin dış yardımlarının tümünün yarısına eşittir. Ayrıca ABD İsrail’e askeri üstünlüğü sağlaması için anti-roket savunma sistemleri için de Kongre’den 205 milyon dolar talep etmiştir. Le Monde’un 24 Ağustos 2010 tarihli başyazısına göre Netanyahu’nun önünde üç seçenek var. Seçenekler arasında en cesur olanı ise Netanyahu’nun bugünkü koalisyonunun aşırı milliyetçi ve tutucu unsurlarından kurtulup Tzipi Livni’nin merkez partisi Kadima ile anlaşmasıdır ki bu çoklarına göre gerçek bir barışın yolunu açabilecektir. İsrail Başbakanı’nın hangi seçeneği benimseyeceği bilinmiyor. Ama bilinen kırk yıldan bu yana süren ve akıp giden zaman içinde daha da karmaşık hale gelerek içinden çıkılması güç duruma geldiği de kimse için sır değil. O kadar ki bir mucize gerçekleşse ve başta İsrail olmak üzre taraflar içtenlikle barışı isteseler bile adil bir çözümün önündeki sayısız engelleri kaldırmakta zorlanacaklardır. Üstelik daha görüşmelerin başında İsrail katı tutumunu sürdürmekte, örneğin Başbakan Netanyahu 26 Eylül’de sona erecek olan Batı Şeria’da yeni yerleşimleri askıya alan Moratoire’ı uzatmayacağını açıklamakta sakınca görmemektedir. Daha açık bir deyişle barış görüşmelerinin önünü kesecek ilk önemli engel şimdiden hazırdır. 2002’den bu yana İsrail’de tutuklu bulunan El Fetih yöneticisi Marvan Barguti’nin konuyla ilgili olarak Reuters’e verdiği yazılı açıklamada yeni barış girişimine şans tanımakta zorlanması boşuna değil. Başkan Obama’nın aşırı iyimserliği dışında sürecin barışı getirmesinin uzak bir olasılık olduğu yönündeki görüşler ağır basmaktadır. Barguti’ye göre yirmi yıldan bu yana olanlar gibi bu kez de görüşmeler sonuç vermeyecektir. Fetih yöneticisine göre İsrail 1967’den bu yana işgal ettiği Filistin topraklarını terk etmeli, göçmenler sorununa da adil bir çözüm getirmelidir. İsrail bunları yerine getirmediği sürece görüşmeler işgalin hizmetinde, Kudüs’ün kolonizasyonu ve Yahudileştirilmesinin aracı olacaktır. Barguti’ye göre Yahudi devletinin yanında kurulacak bir Filistin devleti 60 yıldan bu yana süren çatışmaya son verecek tek realist yoldur. Ne var ki Yahudi kolonizasyonu yavaş ama kesin olarak iki devletli bir çözümü dinamitlemektedir. Irak’õn Ulusal Güvenlik Bakanõ El Vaili, Ankara’nõn verdiği listeden tatmin olmadõklarõnõ söyledi ‘Ayrõntõlõ PKK’li listesi verin’ BAĞDAT - Irak’õn PKK ile mücadele ko- nusunda en yetkili ismi olan ulusal güvenlik- ten sorumlu Devlet Bakanõ Şirvan el Vaili, Tür- kiye’nin verdiği PKK’li listesinden tatmin ol- madõklarõnõ, sonuç alõnabilecek bir araştõrma ya- põlmasõ için, Ankara’nõn kendilerine terörist- lerin adresleri, parmak izleri ve kod adlarõnõ da kapsayan ayrõntõlõ bir liste vermesi gerektiği- ni söyledi. Irak ordusunun Kandil Dağõ’na operasyon ya- pabilme kapasitesinin olmadõğõna işaret eden Vaili, Türkiye’nin sõnõr ötesi operasyonlarõnõn da sonuç vermediğini ileri sürüp her ülkenin ke- ni sõnõrlarõ dahilinde oprasyon yapmasõnõ, di- ğer ülkenin de buna kendi sõnõrlarõ içinde des- tek vermesi gerektiğini dile getirdi. Türk ba- sõnõnda ilk kez Cumhuriyet’e konuşan El Vai- li’nin değerlendirmeleri şöyle: - PKK konusundan başlarsak gösterilen çabalar sonuç vermiyor. Sorun nerede? Daha fazla ne yapılması gerekiyor? Aslõnda çabalar sonuç veriyor. Türkiye, Irak ve ABD arasõnda yürütülen üçlü bir me- kanizma var. İki yõldan bu yana o mekanizmada PKK ile mücadele konusunda önemli mesafe alõndõ. Bir sonuca ulaşmak için Erbil’de de tem- silcilik açõldõ. Biz, kendi topraklarõmõz üzerinde terörist bir organizasyona kesinlikle izin ver- miyoruz. - Ama sınırdan sızmalar ve Türk askeri- ne saldırılar devam ediyor. Ben, meslektaşõm Beşir Atalay’a birçok kez, konunun siyasi yönünün olduğunu söyledim. Sorun sadece askeri yöntemlerle çözülmez, çö- zülecek olsaydõ, 1986 yõlõndan bu yana sade- ce askeri mücadeleyle istediğiniz sonucu ala- madõnõz? Beşir Atalay bana birçok adõm atõl- dõğõnõ ve şimdiye kadar olumlu sonuçlar alõ- namadõğõnõ söyledi. Bu kolay değil, ama Tür- kiye bu adõmlarõ sürdürmeli. - Peki bizim istediğimiz sonucu alama- mamızda sizin hiç mi sorumluluğunuz yok. Sonuçta teröristlerin ana üssü sizin top- raklarınızda. - İşbirliği yapõyoruz zaten. Irak işbirliğinden kaçmõyor. Ama ordumuz Kandil’e operasyon yapabilecek kapasiteye sahip değil maalesef. - Mahmur’un kapatılması konusu... Ben bu kampa birçok kez gittim. Kamptakiler bana, Türkiye’ye dönmek istediklerini söyle- diler. Ama benim anladõğõm kadarõyla siyasal haklarõ olmadan, siyasal olarak koruma altõn- da olmadan dönmek istemiyorlar. Türkiye, ora- da PKK üssü olduğunu düşünüyor, ama ora- dakilerin tamamõna yakõnõ sõradan insanlar ve Türkiye’de hiçbir haklarõnõn bulunmadõğõnõ dü- şünüyorlar. Böyle giderse ileride terörist akti- viteler için zemin olabilir. - Sadece sorun Mahmur Kampı değil ki... İstihbarat değişimi meselesi de sıkıntı- lı gidiyor göründüğü kadarıyla... - Irak tarafõ gerçekten çok çaba gösteriyor. Bugüne kadar da somut adõmlar atõldõ. Ama Türkiye’nin siyasal alanda adõm atmasõ lazõm. Kürtlerin seçimlere daha fazla katõlmasõnõ sağlamalõsõnõz. Sorunu siyasal alanda çözme- diğiniz sürece, sadece askeri yöntemlerle çöz- meniz zor. - Irak tarafı olarak, en azından Türki- ye’nin size verdiği teröristlerin listesine ilişkin adım atmanızı bekliyor Türk ka- muoyu. - Türkiye’nin bize daha ayrõntõlõ bir liste ver- mesini bekliyoruz. Bu listede sadece isimler var. Teröristler biliyorsunuz ki çoğu zaman kod adõ kullanõrlar, bize bunlar da lazõm. Aynõ zamanda, parmak izleri ve adresleri gibi de ayrõntõlar ge- rekiyor. Bu listedeki teröristlerin hepsi Irak’ta yaşamõyor ki; bir kõsmõ İran’da, bir kõsmõ Su- riye’de, bir kõsmõ da Türkiye’de... Elimizde par- mak izi olsa bu kişilerin, en azõndan sõnõrda, kuş- kulandõğõmõz isimlerin parmak izlerini kontrol edebiliriz. - Bu listedekilerden hiç yakaladığınız ol- du mu? - Hayõr olmadõ. - Peki sizin elinizde PKK’li teröristlere iliş- kin bir rakam var mı, bizim verdiğimiz lis- tedekiler dışında? Hayõr yok... Ama biz sizin verdiğiniz liste- deki isimlere ilişkin araştõrmalarõmõzõ sürdü- rüyoruz. - En kritik konulardan birisi de Türki- ye’nin sınır ötesi operasyonları... - Operasyonlarõn sonuç vermediğini biliyo- ruz. Bu operasyonlar sõnõrlõ olmalõ. Her ülke ken- di sõnõrlarõ dahilinde operasyon yapmalõ, diğer ülke de buna kendi sõnõrlarõ içinde destek ver- meli, terörist sõzmalarõ önleyerek destek olmalõ. - Siyasal çözümden söz ettiniz. Bu PKK’nin doğrudan siyasal sürece katılma- sı anlamına mı geliyor? - Irak ve Türkiye birbirine çok benziyor. Irak’taki sürece dikkatle bakabilirsiniz. Bizim için de bu çok zor bir konuydu, ama şimdi Irak’ta Kürtlerin anayasal çerçevede haklarõ var. - Irak’a gelirsek, zor bir siyasal süreçten geçiyorsunuz. ABD askerleri çekildikten sonra güvenliğin sağlanmasında sıkıntı yaşanır mı? Bizim iki önemli çalõşma alanõmõz var. İçerideki güvenlik meselesi birincisi... İkincisi de ülkenin dõşarõya karşõ stratejik savunmasõ. Şimdi ordumuzu bu iki konuda geliştirmeye çalõşõyoruz. 50 bin eğitimci ABD askeri kaldõ burada. Bu askerler ordumuzu eğitmeye devam edecekler. - Irak ordusu yeterli olacak mı? Sürekli bombalar patlıyor bir haftadan bu yana... El Kaide, Amerikalõlar buradayken de aktivitede bulunuyordu, gittikten sonra da kolay kolay bitireceklerini sanmõyorum. Ama, bir şekilde kendilerine daha uygun bir ortamõn ortaya çõktõğõnõ düşüneceklerdir. Bu nedenle hõzla güvenlik koşullarõnõ iyileştirmeye çalõşõyoruz. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Özçelik ‘Irak’ta demokrasiyi desteklemeyene yakõn durmayõz’ dedi ‘Irak’ı laiklik kurtarır’BAĞDAT- ABD’nin muharip as- kerlerinin çekilmesinin ardõndan Irak’ta hükümet arayõşlarõ sürerken Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Mu- rat Özçelik gerek iki ülke ilişkileri, gerekse Irak’õn geleceğine ilişkin kritik mesajlar verdi. Ülkede yapõlan entelektüel tartõşmalarda Irak’õn la- ik sistemle kurtulabileceğinin dile ge- tirildiğini belirten Özçelik, iki ülke ilişkileri konusunda da “Irak’ta de- mokrasiyi desteklemeyene yakın durmayız” dedi. - Son dönemki gelişmeleri dik- kate aldığımızda, Türkiye-Irak ilişkileri bugün hangi noktada? - Birincisi Türkiye Irak’õ ilk önce PKK odağõndan görüyordu. Irak’õn bölge üzerindeki istikrarõ çerçeve- sinden değil de PKK odaklõ yaklaşõm vardõ. Şimdi Türkiye Irak ilişkileri- ni stratejik boyuta çekme şansõmõz ol- du. Kuşkusuz terörle mücadelemiz bazõ enstrümanlarla sürdürülüyor. Irak genelinde ve Kürt bölgesinde bu mücadeleye destek verilmesinin her- kesin çõkarõna olacağõ düşüncesi yer- leşmeye başladõ. - Peki, bugün Türkiye’de nasıl bir Irak algısı var? - Şimdi Türkiye’de insanlar Irak ile ilgili olaylarõ yine patlayan bombalar ve şiddet çerçevesinden görüyor. Ben ailemden kiminle görüşürsem, Bakuba’da olan bir patlamayõ büyükelçiliğin yan bah- çesindeymiş gibi varsayõp “geçmiş olsun” diyorlar. Tabii ki tehdit her zaman var burada, ama bu ülkede istikrarõn yerleştirilmesi ancak eko- nomik gelişmeler ve insanlarõn hu- zurunun sağlanmasõyla mümkün olacak. Bakõn bizim büyükelçili- ğimiz Veziriye’dedir; biz halka yakõn yaşayan bir büyükelçiliğiz. Bizim artan terör olaylarõndan do- layõ yaşanan ölüm olaylarõnõn ya- nõ sõra başka üzüntülerimiz de var. Mesela Türkiye’de insanlar Bağ- dat’ta ortalama 50 derecenin üs- tünde geçen bu yaz aylarõnda, şeh- re elektriğin günde en fazla 5 saat- ten fazla verilmediğini bilmiyorlar. Asli gereksinimleri karşõlanma- yõnca günde kaç insanõn öldüğü ha- berlerde yer almõyor. Biz 6 aya yak- laşan sürede hükümet kurulama- masõ sürecine halkõn çektiği õstõ- raplar bakõmõndan yaklaşõyoruz. - Hükümet kurulamadı, kısa sü- re içinde de kurulacak gibi gö- rünmüyor. Peki demokrasi yerleşti mi? - Bazõ olaylarõn gelişim şeklini ka- bullenmemiş olabiliriz. Ama netice itibarõyla bu ülke bölgede demokra- siyle idare edilecek konuma geldi. Başka bir idare biçimine sapmadan, demokrasi ile yönetilmesi büyük önem taşõyor. Türkiye olarak biz elbette Irak’ta her gruba eşit uzak- lõktayõz. Ama şiddete tevessül etmeyi düşünenlere veya demokratik yapõ- yõ bir grubun diğer grup üzerinde ta- hakkümünü sağlamaya çalõşan grup- lara aynõ mesafede durmamõz söz ko- nusu olamaz. - 2003’ten sonra sistem din üze- rine şekillendirildi. Bu demokratik yapıdan uzaklaşılmasına neden olmaz mı? - Burada bazõ önemli siyasi lider- ler Irak’ta gelişecek demokrasinin li- beral-laik temeller üzerine oturmasõ gerektiğini söylüyorlar. Çünkü Irak’ta İslama referansõn gruplarõn gücüne bağlõ olarak ya Şii ya da Sünni grup- larla kullanõlmaya başlanacağõna inanõyorlar. Oysa, bunu söyleyen insanlar, “bir su arıtma tesisinin Şii- si, Sünnisi olmaz. O su arıtma te- sisi o zaman ya Şiiye ya da Sünni mahallesine hizmet verme üzerine yönlendirilir” görüşünü dile getiri- yorlar. Bizim laik bir ülke olarak Şii ya da Sünni demeden bu anlayõşla yaklaşmamõzdan çok memnunlar. - Bunu biraz açar mısınız? - Saddam döneminde en fazla baskõya maruz kalan kesim Şiiler ol- muş. Şimdi dengeler değişip aynõ baskõya maruz kalacaklarõndan kork- tuklarõ için güç dengesini kendi leh- lerine kulanma yaklaşõmõndalar. Sünnilerse bu kere baskõnõn Şiiler- den gelmesinden korkuyorlar. Bu ne- denle Irak’õn siyasi geleceği ile ilgili olarak entelektüel tartõşmalarda Irak’õ tek kurtaracak sistemin laiklik ol- duğu söyleniyor. Zira bu memeket- te İslama referans ya Şii ya da Sün- ni mezheplerine, onlarõn çoğunluk ya da azõnlõkta olmalarõna ya da güç sa- hibi olup olmadõklarõna bağlõ olarak gidiyor. - Türkiye’nin tercihi nedir peki? - Bizim için Irak’ta Irak halkõnõn demokratik tercihini yansõtacak bir hükümetin oluşmasõ esastõr. Burada hiçbir partiden hiçbir ismin bizim için önemi yoktur. Çünkü o tercihi yapacak olan, Irak halkõ ve olanla- rõn meşru temsilcileridir. Şunu si- yaset planlamacõlarõnõn bilmesinde fayda mütalaa ediyorum. O da şim- diye kadar çok duydum, Irak üze- rinde müthiş bir İran etkisi ya da ABD ya da Türkiye’nin etkisi ol- duğunu... Bu düşünce tarzõnõn geçerli olmadõğõnõ ve Iraklõlarõn kendi ül- kelerinin çõkarõ için en uygun kara- rõ verecek olgunluğa yavaş yavaş erişmekte olduğunu gözlemlemek- ten mutluluk duyuyorum. - Umudunuz var. Peki Türki- ye’nin rolü? - Yanõ başõmõzda bağõmsõzlõğõnõ ve egemenliğini kendi ellerine al- makta olan bir Irak var. Dolayõsõyla bu Irak’ta Irak halkõnõn seçeceği hü- kümet hangisi olursa olsun, Türki- ye olarak bizim bir tek amacõmõz olacaktõr. O da halkõn gereksinim- lerini karşõlamaya yönelik ekono- mik işbirliğini en üst düzeye çõ- karmak. Şunu çok samimiyetle ifa- de etmek isterim ki elektrik sant- rallarõ, su arõtma tesisleri ve bilu- mum gereksinimleri Türk şirketle- rinin 3 yõl içinde karşõlayabilecek- lerinden en ufak bir kuşkum yok- tur. Sadece bu alanda uluslararasõ işbirliğine açõk bir zihniyete sahip bir hükümet işbaşõnda olsun. KÜRTLERİ PKK İLE AYNI KEFEYE KOYMAMAMIZ ÖNEMLİ El Vaili Türk basõnõnda ilk kez Cumhuriyet’e konuştu. El Vaili, Irak ordusunun Kandil’e operasyon yapabilme kapasitesi olmadõğõnõ, Türk ordusunun sõnõr ötesi operasyonlarõnõn da sonuç vermediğini söyledi. GÜVENLİK KOŞULLARINI İYİLEŞTİRECEĞİZ - PKK konusunda nasıl adım atılacak? - Bugüne kadar ne ABD ile, ne Irak’la ne de Kürt bölgesiyle PKK’ye karşõ işbirliğinde belli bir eylem planõ çerçevesinde işbirliği yapõlacak merhaleye gelinebileceği düşünülemezdi. Bu eylem planõnda öngörülen önlemlerin daha etkinleştirilmesinin takipçisi olmak zorundayõz. Bu amaçla bütün kurumlarõmõzõn kendi üstlerine düşen görevi layõkõyla yapmasõ büyük önem taşõyor. Türkiye’de hepimizin bazõ fikirleri anlamakta zorlandõğõmõz bir gerçek; bugüne kadar biz konulara hep terör boyutundan bakmaya alõştõk. Şunu da kabullendiğimiz zaman, Irak’taki Kürtlerin de günümüz dünyasõnda şiddet yoluyla sonuç elde etmenin mümkün olmadõğõnõ söyleyerek bize destek verdiklerini görmemiz, dolayõsõyla Kürtleri de PKK ile aynõ kefeye koymamamõz önem arz ediyor. B A Ğ D A T R Ö P O R T A J L A R I / B A H A D I R S E L İ M D İ L E K ‘AKP faşist parti gibi’ FARUK KIRTAY YALOVA - Eski Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanõ Yaşar Okuyan, 12 Eylül’de yapõlacak anayasa referandumu ile ilgili olarak, “AKP adeta faşist bir parti gibi çalışmaktadır. Fa- şistler, hiçbir ülkeye demokrasi getirmedi” dedi. Yalova’da bir basõn toplantõsõ düzenleyen Okuyan, feferandumda “Hayır” oyu verecek- lerin AKP tarafõndan vatan haini ve darbeci ilan edildiklerini belirterek, “Başbakan, Türk halkının tamamını Silivri Cezaevi’ne darbe- ci olarak mı göndermeyi düşünüyor? Bunu yapamayacağını bildiği için Türkiye’yi yarı açık cezaevine dönüştürmeyi amaçlıyor. AKP, muhalif kişi ve sivil toplum örgütleri- ni bertaraf etmeye başladı. Toplumsal bas- kılar da giderek yoğunlaştı” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle