19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
NEW YORK (ANKA) - “Kafes Eylem Planı” ve “Amirallere suikast” davasõ sanõklarõndan Levent Bektaş’õn ev ve işyerinde yapõlan aramalarda ele geçirilen CD ve DVD’de bulunduğu öne sürülen kanõtlarõn “düzmece” olduğu, CD ve DVD’lerde gerçekte sadece “özel fotoğraflar” bulunduğu iddia edildi. Bu iddia, uzun bir süredir mahkemede delil olarak saklanan CD ve DVD’nin, Bektaş’õn avukatlarõ Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz tarafõndan ABD’de konusunda uzman bir özel kuruluşta yaptõrõlan adli tetkikin ardõndan düzenlenen rapora yansõdõ. Daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü ve TÜBİTAK tarafõndan adli incelemesi yapõlan ve içindeki gizli yazõlõm programlarõnda başta “Kafes Eylem Planı”nõn şifrelendiği dosyalar olmak üzere çok sayõda gizli belgenin bulunduğu iddia edilen ve bu delilerle polisin operasyon başlatõp çok sayõda kişiyi tutukladõğõ davanõn CD’lerinde özel fotoğraflardan başka bir şey bulunmadõğõ ifade edildi. ABD’de konusunda uzman beş kişilik emniyet kökenli bilişim suçlarõ uzmanõ araştõrma ekibinin on gün sonunda hazõrladõğõ bin sayfalõk incelemeyi hazõrlayan bilişim suçlarõ uzmanõ Yalkın Demirkaya’nõn raporunda önemli ayrõntõlar özetle şöyle: DEL LLER RAPORU HAZIRLAYANLAR ÜRETM Ş Hem bulgularõn geçerliliğini denetlemek hem de adli bilişim yazõlõmõnda olabilecek bir bozukluk nedeniyle herhangi bir bilgi ve bulgunun atlanmadõğõndan emin olmak amacõyla her iki kanõtõn (CD1 ve DVD3) içeriğini, adli bilişim alanõndaki en üstün üç adli bilişim yazõlõmõ ile ayrõ ayrõ incelemiş bulunmaktayõm. Kullanõlan adli bilişim yazõlõmlarõ şunlardõr: Encase version 6.17, Forensic Tool Kit (FTK) Version 3.0.1.2052 and X- Ways Forensic Version 15.6. CD1 ve DVD3 üzerinde yaptõğõm adli bilişim incelemeleri aynõ bulgularla sonuçlanmõştõr. Kullanõlan üç farklõ yazõlõm da birbirine eşdeğer bulgular vermiştir. CD1’in içinde “Data Stash” adli bir program ve DVD3 içinde Okul (2004 DVD) Rip.mp4 isimli bir video kesinlikle mevcut değildir. Bu sebeple, bilirkişi olarak adlandõrõlan kişiler tarafõndan mahkemeye sunulan kanõtlarõn, büyük ihtimalle raporu hazõrlayanlarca üretildiği sonucuna varmaktayõz. KES-YAPIŞTIR RAPOR Yaptõğõmõz analizin, CD1 ve DVD3’nin içinde, bilirkişilerce bulunduğu iddia edilen öğeleri (hatta bunlarla uzaktan yakõndan alakalõ olabilecek herhangi bir öğeyi) taşõmadõğõnõ kesinlikle ortaya koymasõ üzerine, söz konusu bilirkişilerin sahte delil mi ürettiği, yoksa kendilerine inceleme için sahte birer CD ve DVD’nin mi verildiği konusunu değerlendirmeye çalõştõk. Bilirkişi raporlarõnõn analizi ve raporlardaki tüm tutarsõzlõklarõn belgelenmesi çok uzun süre ve yüzlerce sayfa alabilir. Sonuç olarak, üç bilirkişi raporu üzerinde süratlice yapõlan bu inceleme, eksiksiz bulgular taşõma amacõnõ gütmemektedir. Bulduğum yüksek sayõdaki tutarsõzlõklarõn detayõna girmek bu raporu gereğinden fazla uzatacağõ için, sadece çok önemli ve abes tutarsõzlõklarõ göstermeyi uygun buldum. Üç raporun da yanlõş, kusurlu ve eksik olduğunu, çelişkiler içerdiğini ve görevin kasõtlõ olarak kötüye kullanõldõğõna dair belirtiler taşõdõklarõnõ belirtebilirim. Bu kişilerin oluşturduğu rapor, adõ belli olmayan kimi yazõlõmlardan kimi bölümlerden yapõlan kes/yapõştõr işleminden başka bir şey değildir. Uluslararasõ standartlarda değerlendirildiği takdirde, bu rapordaki beyanlar ancak gülünçtür. Bu kadar önem haiz eden bir soruşturma için bu kişilerin kimler tarafõndan ve neden seçildikleri merak konusu olmalõdõr. Türk emniyet teşkilatõnda burada yapõlan işe göre çok daha iyi ve çok daha ciddi bir iş yapabilecek adli bilişim uzmanlarõ mevcuttur. NEREYE KOYACAKLARINI DA ŞAŞIRMIŞLAR Anlaşõldõğõ üzere söz konusu kanõtõn nereye yerleştirileceği konusunda da bir karõşõklõk yaşanmõştõr. Bektaş’õn evinde sadece iki CD/DVD’ye el konulduğu için bu çok anlamlõdõr. ‘Data Stash’ içeren bir CD ile video dosya içeren bir DVD. Ancak, belli ki bir koordinasyon eksikliği sonucunda raporlarda suç unsurunun işyerinde el konulan CD/DVD’de çõktõğõ belirtmiştir. Bu, aynõ zamanda bilirkişi olarak adlandõrõlan bu kişilerin Bektaş’õn işyerinde el konulan ikinci DVD’yi neden incelemediklerini de açõklamaktadõr. İlginç olan şudur ki, bilirkişi olarak adlandõrõlan bu kişiler Bektaş’õn evinden çõkan CD/DVD’leri incelememişlerdir bile. Neden böyle bir incelemeye gerek duymadõklarõ merak konusudur. CMYB C M Y B 29 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA HABERLER 9 GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘İleri’ Demokrasi Referandumdan sonra yeni bir kavram türedi: “İleri demokrasi”. Başbakan’ın medya ile yaptı- ğı toplantıdaki konuşmasında da rastladığım bu kavramdaki “ileri” sözcüğü, demokrasinin temel özelliklerinde, referandumdan önceki duruma göre, bir “ilerlemeye” işaret ediyor. Ama hangi yönde? Garip sorular… “Demokrasi” iki anlamı birden içerir. Birincisin- de, demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi, ikincisinde bir devlet biçimi anlamına geliyor. Bi- rinci anlam, halkın kendi kendini yönetme kap- asitelerinin giderek gelişebileceğine işaret edi- yor. İkinci anlamıyla demokrasi karşımıza, halk- tan ayrı, bir kurum olarak devletin özgün yapısı- nın ve egemenliğin uygulanmasının bir biçimi olarak çıkıyor. Halkın kendi kendini yönetme kapasitesinin gelişme süreci, bir aşamada, halkın bizzat dev- let olması, devletin de halktan ayrı bir kurum olarak ortadan kalkmasına ulaşacaktır. Bu sap- tama bizi şu garip soruya götürüyor. Başba- kan’ın, AKP hükümetinin “devletin ortadan kalk- tığı” bir noktaya doğru ilerlemeye çalıştığı söyle- nebilir mi? Egemenlik birileri tarafından (kurumsal olarak devlet ve onun yönetimindekiler) bir başkaları üzerinde uygulanan bir şey olduğuna göre, bu kez başka garip bir soruyla karşılaşıyoruz: “Bu egemenlik kime ait?” Klasik bir ifadeyle “bu ege- menlik kimin için demokrasi, kimin için (egemen- lik -baskı- altında olma durumundan dolayı) dik- tatörlük anlamına geliyor?” Siyasetin alanı ve sınırları Anlaşılan “ileri demokrasiyi” konuşurken bi- rinci anlamı dışarıda bırakmak gerekiyor. İkinci anlam da bizi, “egemen olanlarla”, “egemenlik altında olanlar” arasındaki ilişkinin yönetimine, siyaset alanının sınırlarına getiriyor. Bu “ileri” demokrasi, bu sınırların yeniden çizilmesiyle, kapsamının genişlemesiyle ilgili olsa gerek. Aristotales, insanların konuşabildikleri için adalet ve adaletsizlik konularını gündeme geti- rebildiğini söylüyordu. Hayvanlar ise yalnızca acı ve haz belirten sesler çıkarabiliyorlar. Pla- ton, üreticilerin (çalışanların) kendi yaptıkları iş- ten başka bir işe burunlarını sokmamalarına bü- yük önem veriyordu. Çünkü onların yaptıkları iş- lerden başka şey yapmaya zamanları yoktur. Sanat da, sanatçı kendi kimliğinden bir başka kimlikleri canlandırabilme özelliğinden (tiyatro) dolayı site yaşamı açısından zararlı bir etkinliktir. Jacques Ranciere, Platon ve Aristotales’in bu saptamalarından da yararlanarak, siyasetin, top- lumda, sesleri anlam kazanamayanların, adalet üzerine konuşma hakkı talep etmeye, üreticile- rin üretimden başka şeyler için zaman yaratma- ya, başka mekânları edinmeye başladığı, sanat- çının, başka kimlikleri canlandırma hakkını kul- lanmaya başladığı noktada gündeme geldiğine işaret ediyor. ‘ leriye’ ama nereye? Öyleyse “ileri” demokrasinin, “ileri” sayılabilme- si için, söylenebilir, görünebilir, duyumsanabilir olanın, zamanın, mekânın paylaşımının sınırları- nı genişletmesi gerekmez mi? Acaba, adalet ve adaletsizlik üzerine söz söy- leme hakkına sahip olanlarda toplumun tümüne oranla bir artış gözleyebiliyor muyuz? İkincisi çalı- şanların, çalışma dışında yeni zaman ve mekân edinmelerine yönelik herhangi bir gelişme var mı; refah düzeylerinin, örgütlenme ve konuşma hak- larını kullanmalarının sınırları genişledi mi? Bu so- ruya Kürtlerin adalet ile ilgili konularda daha çok “konuşma” (temsil edilmeye, anadile vb… ilişkin) taleplerini de ekleyebiliriz. Çalışanlarla ve Kürtlerle ilgili soruya, referandum öncesi ve sonrası geliş- melere bakınca, olumlu cevaplar vermek zor. Birinci soruya cevap vermeye başladığımızday- sa ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. Başkentte çiftlerin davranışlarına yönelik yeni “ahlak polisi” etkinlikleri, Tophane’de galerilere saldırı olayı, An- kara’ya yürüyen TAYAD’lı ailelere yönelik saldırı- lar, AKP’nin dünya görüşüne yakın kesimlerin, seslerini yükseltme, kendi adalet anlayışlarını dayatma haklarını daha da genişlemekte oldu- ğunu düşündürüyor. Daha önce, Çevre Baka- nı’nın Allianoi bağlamında Tarkan’a, “burnunu sokmasın” tepkisi de akla Platon’u getiriyor. Başbakan’ın medya ile yaptığı toplantıdaki ko- nuşmasında, yalnızca yapıcı eleştirileri kabul ede- ceğini, kendisine karşı bir medya istemediğini, açıkça belli eden uyarılarını da göz önüne aldı- ğımda, bu “ileri” demokrasinin yönünü kavramaya başladığımı düşünüyorum: “İleri” demokrasinin, “demokrasinin” sınırlarını, siyasal İslamın konuşma, yeni mekânları denet- leme, kendi estetiğini dayatma olanaklarını ge- liştiren, toplumun diğer kesimlerinin haklarını, özellikle liberal entelijansiyanın gözbebeği ya- şam tarzının mekânlarını daraltan yönde gerçek- leştiğini görüyoruz. Tophane olayının (gelin, kendiliğinden olduğunu varsayalım) bir boyutunun “ ” ilgili olduğu yadsınamaz. Ama bu tepkinin hangi söylemin he- gemonyası altında, nasıl dışa vurulduğunu da unutmamak gerekir. Tophane olayının bir diğer boyutu da “liberal en- telijansiyanın yavaş intiharı” ile ilgilidir. Dün, devle- tin halkına bakma yükümlülüklerinden sıyrılmasını, liberal ekonominin, siyasal İslamın “pasif devrim” sürecini demokrasinin gereği olarak destekleyen- ler, bugün boşalan yere giren siyasal İslamın getir- diği yaşam tarzının sonuçlarıyla karşılaşıyor. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Kafes Eylem Planı sanığı Levent Bektaş’ın evinden ve işyerinden alınan CD’ler ABD’de incelendi. Çıkan sonuç yumruk gibi: CD’lerde fotoğraftan başka bir şey yok, bilgiler tutarsız ve abes, yalnızca iki CD’ye el konulması, bunlardan yalnızca birinin incelenmesi ise manidar. Şok rapora göre delilleri hazırlayanlar nereye yerleştireceklerini de şaşırmış ‘Kanõtlarõ ürettiler’ Olayların aşağıda özetlenen akışı, tek başına davanın düşmesi için yeterlidir ve burada ne olduğunun anlaşılması için teknik bir bilirkişiye ihtiyaç yoktur. 22 Nisan 2009’da kanıtlara el konmuştur. 24 Nisan 2009’da iki teknisyen ya da polis, şüphelinin evinde ve işyerinde el konulan toplam 5 CD/DVD’nin içeriğini incelemiştir. CD/DVD’lerde, söz konusu soruşturmayla ilgili herhangi bir unsuru bulmadıklarını bildirmişlerdir. 30 Nisan 2009’da daha detaylı bir inceleme mahkemece talep edilmiştir. 4 Mayıs 2009’da adli bilişim incelemesi başlamıştır. 9 Mayıs 2009 tarihli raporda, “Kafes Eylem Planı”nın ortaya çıktığı iddia edilmiştir. 27 Nisan 2009’da savcılar Ercan Şafak ve Fikret Seçen, Sorgu Tutanağı sayfa 4, paragraf 5’te (dizin numarası 80) görüleceği üzere aşağıdaki soruyu sormuşlardır: “SORULDU/ LEVENT BEKTAŞ’ın evinde yapılan aramada elde edilen CD’de şifrelenmiş dosyada yer alan gizli ibareli ‘Kafes Operasyonu Eylem Planı’, kafese konulacakların listeleri ile başlayıp, ilgililere ulaştırılsın cümlesi ile biten 1 sayfalık evrak ve yine aynı dosya içerisinde bazı kiliselerin adreslerini, yine Türkiye’ de yasayan bazı gayrimüslim vatandaşların isimlerini içeren listelerin olduğu evrak ile soruldu”... Bu soruyu hazırlayan kişiler, eğer zaman makinesi ile en erken 4 Mayıs 2009 tarihine gidip tekrar 27 Nisan 2009 tarihine geri dönmedilerse, Bektaş’ın CD/DVD’lerinin üzerinde incelemenin talep edilmesinden üç gün ve bu adli bilişim incelemesinin başlamasından yedi gün önce Kafes Eylem Planı’ndan nasıl haberdar olabilmişlerdir? Ve bu delilin Bektaş’ın CD’sinden çıkacağını nereden biliyorlardı? Açık olan konu şudur; savcıların 27 Nisan 2009’da ilettikleri soruyu yazan kişi(ler), delilleri üreten kişi(ler)dir. Öte yandan, savcıların bu soruyu iletmiş olmalarının, bu soruyu savcıların hazırladıkları anlamına gelmeyebileceğini belirtmek isterim. kinci DVD yok sayıldı Raporu hazırlayanlar, içinde suç unsuru bulunduğunu iddia ettikleri sadece iki tanesini incelemeye almışlardır. çinde suç unsuru bulunduğunu varsayarak sadece iki medyayı incelemeye almaları garipsenecek bir durumdur. Zira Bektaş’ın işyerindeki arama sırasında iki adet DVD ve bir adet CD’ye el konulmuş ancak bir DVD ve bir CD incelenmiştir. CD/DVD nceleme Tutanağı, Levent Bektaş No.2 dışındaki raporlar her nedense, ikinci DVD’yi tamamen yok saymıştır. Zaman makinesiyle geri gelmişler Şimdi sorulacak soru, bu pervasız suçun nasıl işlenmiş olabileceğidir. Üç muhtemel senaryo mevcuttur: Senaryo 1: Kimliği bi- linmeyen bazı kişiler bilirkişilere sahte bir CD ile DVD teslim etmiş ve bunu yaparken bu CD ve DVD’nin Levent Bektaş’ın işye- rinde ele geçtiği konusunda bilirkişileri ya- nıltmışlardır. Senaryo 2: Gerçek bilirkişi ra- porları, sahte bilirkişi raporları ile değişti- rilmiştir. Kimliği bilinmeyen kişilerin ger- çek bilirkişi raporlarının yerine sahte bilir- kişi raporlarını koymuş olması mümkün- dür. Senaryo 3: Tüm bu bilirkişiler ve de soruşturmada aktif ya da pasif olarak gö- rev almış diğer bazıları, kişisel, siyasi ya da ideolojik amaçlar uğrunda kimi insanla- rın suçlanarak mahkûm edilmesi için sahte kanıt üreten bir grubun üyeleridir. Bilgisayar eğitimine 1981 yılında üniversitede başlayan ve 1984’ten itibaren bilgisayar prog- ramcısı ve sistem tasarımcısı olarak çalışan Yal- kın Demirkaya, Polis Akademisi’nden mezun ol- duktan sonra üstün bilgisayar yeteneklerinden dolayı, yeni kurulan organize suç çeteleri ve po- lis içi yolsuzluklarla mücadele etmek için oluş- turulan New York Emniyet Müdürlüğü ç stihba- rat Daire Başkanlığı’nda görevlendirildi. John Jay College’da ceza hukuku ve bilgisayar uz- manlığı konusunda yüksek lisans yapan Demir- kaya, 1995’ten emekli olduğu 2007’ye kadar özel bir birim olan Grup 7’nin şube müdürü olarak görev yaptı. Yüzlerce bilgisayar adli tıp tetkiki yürüttü ve yönetti. Bu soruşturmalar sırasında New York Emniyet Müdürlüğü’ne sızmaya çalı- şan çok sayıda organize suç çetesini ve bağlan- tılı emniyet mensubunu yakaladı. Bilgisayar dâhisi polis Levent Bektaş Muhtemel senaryolar AVUKAT ÇAKMAK, HSYK VE BAKANLIĞA BAŞVURDU ‘Savcılarbaskıyapıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avu- kat İsmail Sami Çakmak, Ergenekon sav- cõlarõ Rasim Işıkaltın, Ercan Şafak ve Mehmet Murat Yönder’i “mahkeme ve yargıçlar üzerinde baskı oluşturmayı he- defleyen ve amaçlayan davranış sergile- dikleri” gerekçesiyle Adalet Bakanlõğõ ile HSYK’ye şikâyet etti. Çakmak, bakanlõktan üç savcõnõn cezalandõrõlmasõnõ, HSYK’den ise görevlerinden alõnmalarõnõ talep etti. Çakmak, dilekçelerde, İstanbul cumhuri- yet savcõlarõ Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pek- güzel, Nihat Taşkın, Ercan Şafak, Fikret Seçen ve Murat Yönder’in “Ergenekon” da- vasõnõn iddianamelerinde, “Atatürk’e ha- karet sonucu doğuran, Atatürk’ü küçük düşüren beyan ve açıklamaları nedeniy- le görevi ve yetkiyi kötüye kullanma” suç- larõndan Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na şikâyet edildiğini belirterek savcõlõğõn da so- ruşturma izni istemine Adalet Bakanlõ- ğõ’nõn olumsuz yanõt verdiğini anõmsattõ. Bu işlemin iptali istemiyle bakanlõk aleyhine aç- tõklarõ davanõn Ankara İdare Mahkemele- ri’nde görüldüğünü kaydeden Çakmak, bu davada bakanlõğõn istemi üzerine davada adõ geçen savcõlarõn bizzat şahõslarõna “ihbar” edildiğini anlattõ. İdare mahkemesine sav- cõlar adõna “İstanbul Cumhuriyet Savcı- sı unvan ve imzasıyla, İstanbul Cumhu- riyet Başsavcılığı aracılığıyla” bir yazõ gön- derildiğini kaydeden Çakmak, “Sanki bir iddianame sunuyormuşçasına cumhuri- yet savcısı unvan ve imzası kullanarak ya- zı göndermeleri doğrudan yargılamayı ya- pan mahkeme ve yargıçlar üzerinde bas- kı oluşturmayı hedefleyen ve amaçla- yan bir davranış sergilemişlerdir” dedi. ERGENEKON DAVASINDA ÇELEBİ SAVUNMA YAPTI ‘İddialargerçekdeğil’ HATİCE TUNCER İkinci Ergenekon davasõnda tutuklu yar- gõlanan kara pilot teğmen Mehmet Ali Çe- lebi, “Türk Silahlı Kuvvetleri dışında hiç kimseyle herhangi bir emir komuta zin- ciri içerisine girmediğini” ifade etti. Çelebi iddianameyi “Bu iddianameye göre ba- şarılı olmak, Atatürk ilke ve inkilapları- na bağlı olmak, insanlara Nutuk oku- malarını salık vermek, vatanını karşılıksız sevmek, o uğurda ölümü göze alarak ya- şamak suçtur” sözleriyle eleştirdi. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi ta- rafõndan görülen davada savunmasõna de- vam eden Çelebi, “Anneannem dahi ör- güt toplantısına katılmış gibi görünüyor. Amcam Bektaş Çelebi ile yaptığım te- lefon görüşmeleri dahi örgüt ilişkisi mantığına büründürülmüş” dedi. Savunmasõnõn son bölümünü “Özgür- lük Konuşması” olarak adlandõran Meh- met Ali Çelebi, “Mahkemenizden tale- bimdir: Mahkeme bu iddianamenin yarattığı toplumsal cinnet ve korku karşısında sessizliğini bozmalı ve haki- katin bütün ağırlığını yüklenerek ada- leti daha fazla vakit kaybetmeksizin or- taya çıkarmalıdır” dedi. Çelebi çapraz sorgusunda ise “Bu ül- kede öldürülecekler listesi, Tayyip:” şeklindeki notlardaki Tayyip’in emekli bir büyüğü olduğunu belirterek, bunlarõn bir sohbet esnasõnda alõnmõş notlar olduğunu söyledi. Çelebi, bu notun Türkiye Cum- huriyeti aleyhine bir delil olmadõğõnõ ifa- de ederek “Elinizde somut bir şey var mı bunu yapacağıma dair” diye sordu. ‘Ferhat Tunç’un yanındayız’ İstanbul Haber Servisi - Yaşar Kemal, İs- mail Beşikçi, Cezmi Ersöz ve Şebnem Korur Fincancõ’nõn da aralarõnda bulunduğu 1363 ay- dõn, sanatçõ ve akademisyen, sanatçõ Ferhat Tunç’un yargõlandõğõ davanõn düşürülmesini is- tediler. Aydõn, sanatçõ ve akademisyenler yarõn görülecek davanõn ikinci duruşmasõnda, Tunç’u yalnõz bõrakmayacaklarõnõ ilan ettiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle