Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEW YORK (ANKA) - “Kafes Eylem Planı” ve “Amirallere
suikast” davasõ sanõklarõndan Levent Bektaş’õn ev ve işyerinde yapõlan
aramalarda ele geçirilen CD ve DVD’de bulunduğu öne sürülen
kanõtlarõn “düzmece” olduğu, CD ve DVD’lerde gerçekte sadece “özel
fotoğraflar” bulunduğu iddia edildi. Bu iddia, uzun bir süredir
mahkemede delil olarak saklanan CD ve DVD’nin, Bektaş’õn avukatlarõ
Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz tarafõndan ABD’de konusunda uzman
bir özel kuruluşta yaptõrõlan adli tetkikin ardõndan düzenlenen rapora
yansõdõ.
Daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü ve TÜBİTAK tarafõndan
adli incelemesi yapõlan ve içindeki gizli yazõlõm programlarõnda
başta “Kafes Eylem Planı”nõn şifrelendiği dosyalar olmak
üzere çok sayõda gizli belgenin bulunduğu iddia edilen ve bu
delilerle polisin operasyon başlatõp çok sayõda kişiyi
tutukladõğõ davanõn CD’lerinde özel fotoğraflardan başka
bir şey bulunmadõğõ ifade edildi. ABD’de konusunda
uzman beş kişilik emniyet kökenli bilişim suçlarõ uzmanõ
araştõrma ekibinin on gün sonunda hazõrladõğõ bin
sayfalõk incelemeyi hazõrlayan bilişim suçlarõ uzmanõ
Yalkın Demirkaya’nõn raporunda önemli ayrõntõlar
özetle şöyle:
DEL LLER RAPORU
HAZIRLAYANLAR ÜRETM Ş
Hem bulgularõn geçerliliğini denetlemek hem de
adli bilişim yazõlõmõnda olabilecek bir bozukluk
nedeniyle herhangi bir bilgi ve bulgunun
atlanmadõğõndan emin olmak amacõyla her iki
kanõtõn (CD1 ve DVD3) içeriğini, adli bilişim
alanõndaki en üstün üç adli bilişim yazõlõmõ ile ayrõ
ayrõ incelemiş bulunmaktayõm. Kullanõlan adli
bilişim yazõlõmlarõ şunlardõr: Encase version 6.17,
Forensic Tool Kit (FTK) Version 3.0.1.2052 and X-
Ways Forensic Version 15.6. CD1 ve DVD3 üzerinde
yaptõğõm adli bilişim incelemeleri aynõ bulgularla
sonuçlanmõştõr. Kullanõlan üç farklõ yazõlõm da birbirine
eşdeğer bulgular vermiştir. CD1’in içinde “Data Stash”
adli bir program ve DVD3 içinde Okul (2004 DVD)
Rip.mp4 isimli bir video kesinlikle mevcut değildir. Bu
sebeple, bilirkişi olarak adlandõrõlan kişiler tarafõndan
mahkemeye sunulan kanõtlarõn, büyük ihtimalle raporu
hazõrlayanlarca üretildiği sonucuna varmaktayõz.
KES-YAPIŞTIR RAPOR
Yaptõğõmõz analizin, CD1 ve DVD3’nin içinde, bilirkişilerce
bulunduğu iddia edilen öğeleri (hatta bunlarla uzaktan yakõndan
alakalõ olabilecek herhangi bir öğeyi) taşõmadõğõnõ kesinlikle ortaya
koymasõ üzerine, söz konusu bilirkişilerin sahte delil mi ürettiği,
yoksa kendilerine inceleme için sahte birer CD ve DVD’nin mi
verildiği konusunu değerlendirmeye çalõştõk. Bilirkişi raporlarõnõn
analizi ve raporlardaki tüm tutarsõzlõklarõn belgelenmesi çok uzun
süre ve yüzlerce sayfa alabilir. Sonuç olarak, üç bilirkişi raporu
üzerinde süratlice yapõlan bu inceleme, eksiksiz bulgular taşõma
amacõnõ gütmemektedir. Bulduğum yüksek sayõdaki tutarsõzlõklarõn
detayõna girmek bu raporu gereğinden fazla uzatacağõ için, sadece
çok önemli ve abes tutarsõzlõklarõ göstermeyi uygun buldum. Üç
raporun da yanlõş, kusurlu ve eksik olduğunu, çelişkiler içerdiğini
ve görevin kasõtlõ olarak kötüye kullanõldõğõna dair belirtiler
taşõdõklarõnõ belirtebilirim. Bu kişilerin oluşturduğu rapor, adõ belli
olmayan kimi yazõlõmlardan kimi bölümlerden yapõlan kes/yapõştõr
işleminden başka bir şey değildir. Uluslararasõ standartlarda
değerlendirildiği takdirde, bu rapordaki beyanlar ancak gülünçtür.
Bu kadar önem haiz eden bir soruşturma için bu kişilerin kimler
tarafõndan ve neden seçildikleri merak konusu olmalõdõr. Türk
emniyet teşkilatõnda burada yapõlan işe göre çok daha iyi ve çok
daha ciddi bir iş yapabilecek adli bilişim uzmanlarõ mevcuttur.
NEREYE KOYACAKLARINI DA ŞAŞIRMIŞLAR
Anlaşõldõğõ üzere söz konusu kanõtõn nereye yerleştirileceği
konusunda da bir karõşõklõk yaşanmõştõr. Bektaş’õn evinde sadece iki
CD/DVD’ye el konulduğu için bu çok anlamlõdõr. ‘Data Stash’ içeren
bir CD ile video dosya içeren bir DVD. Ancak, belli ki bir
koordinasyon eksikliği sonucunda raporlarda suç unsurunun işyerinde
el konulan CD/DVD’de çõktõğõ belirtmiştir. Bu, aynõ zamanda bilirkişi
olarak adlandõrõlan bu kişilerin Bektaş’õn işyerinde el konulan ikinci
DVD’yi neden incelemediklerini de açõklamaktadõr. İlginç olan şudur
ki, bilirkişi olarak adlandõrõlan bu kişiler Bektaş’õn evinden çõkan
CD/DVD’leri incelememişlerdir bile. Neden böyle bir incelemeye
gerek duymadõklarõ merak konusudur.
CMYB
C M Y B
29 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA
HABERLER 9
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
‘İleri’ Demokrasi
Referandumdan sonra yeni bir kavram türedi:
“İleri demokrasi”. Başbakan’ın medya ile yaptı-
ğı toplantıdaki konuşmasında da rastladığım
bu kavramdaki “ileri” sözcüğü, demokrasinin
temel özelliklerinde, referandumdan önceki
duruma göre, bir “ilerlemeye” işaret ediyor.
Ama hangi yönde?
Garip sorular…
“Demokrasi” iki anlamı birden içerir. Birincisin-
de, demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi,
ikincisinde bir devlet biçimi anlamına geliyor. Bi-
rinci anlam, halkın kendi kendini yönetme kap-
asitelerinin giderek gelişebileceğine işaret edi-
yor. İkinci anlamıyla demokrasi karşımıza, halk-
tan ayrı, bir kurum olarak devletin özgün yapısı-
nın ve egemenliğin uygulanmasının bir biçimi
olarak çıkıyor.
Halkın kendi kendini yönetme kapasitesinin
gelişme süreci, bir aşamada, halkın bizzat dev-
let olması, devletin de halktan ayrı bir kurum
olarak ortadan kalkmasına ulaşacaktır. Bu sap-
tama bizi şu garip soruya götürüyor. Başba-
kan’ın, AKP hükümetinin “devletin ortadan kalk-
tığı” bir noktaya doğru ilerlemeye çalıştığı söyle-
nebilir mi?
Egemenlik birileri tarafından (kurumsal olarak
devlet ve onun yönetimindekiler) bir başkaları
üzerinde uygulanan bir şey olduğuna göre, bu
kez başka garip bir soruyla karşılaşıyoruz: “Bu
egemenlik kime ait?” Klasik bir ifadeyle “bu ege-
menlik kimin için demokrasi, kimin için (egemen-
lik -baskı- altında olma durumundan dolayı) dik-
tatörlük anlamına geliyor?”
Siyasetin alanı ve sınırları
Anlaşılan “ileri demokrasiyi” konuşurken bi-
rinci anlamı dışarıda bırakmak gerekiyor. İkinci
anlam da bizi, “egemen olanlarla”, “egemenlik
altında olanlar” arasındaki ilişkinin yönetimine,
siyaset alanının sınırlarına getiriyor. Bu “ileri”
demokrasi, bu sınırların yeniden çizilmesiyle,
kapsamının genişlemesiyle ilgili olsa gerek.
Aristotales, insanların konuşabildikleri için
adalet ve adaletsizlik konularını gündeme geti-
rebildiğini söylüyordu. Hayvanlar ise yalnızca
acı ve haz belirten sesler çıkarabiliyorlar. Pla-
ton, üreticilerin (çalışanların) kendi yaptıkları iş-
ten başka bir işe burunlarını sokmamalarına bü-
yük önem veriyordu. Çünkü onların yaptıkları iş-
lerden başka şey yapmaya zamanları yoktur.
Sanat da, sanatçı kendi kimliğinden bir başka
kimlikleri canlandırabilme özelliğinden (tiyatro)
dolayı site yaşamı açısından zararlı bir etkinliktir.
Jacques Ranciere, Platon ve Aristotales’in bu
saptamalarından da yararlanarak, siyasetin, top-
lumda, sesleri anlam kazanamayanların, adalet
üzerine konuşma hakkı talep etmeye, üreticile-
rin üretimden başka şeyler için zaman yaratma-
ya, başka mekânları edinmeye başladığı, sanat-
çının, başka kimlikleri canlandırma hakkını kul-
lanmaya başladığı noktada gündeme geldiğine
işaret ediyor.
‘ leriye’ ama nereye?
Öyleyse “ileri” demokrasinin, “ileri” sayılabilme-
si için, söylenebilir, görünebilir, duyumsanabilir
olanın, zamanın, mekânın paylaşımının sınırları-
nı genişletmesi gerekmez mi?
Acaba, adalet ve adaletsizlik üzerine söz söy-
leme hakkına sahip olanlarda toplumun tümüne
oranla bir artış gözleyebiliyor muyuz? İkincisi çalı-
şanların, çalışma dışında yeni zaman ve mekân
edinmelerine yönelik herhangi bir gelişme var mı;
refah düzeylerinin, örgütlenme ve konuşma hak-
larını kullanmalarının sınırları genişledi mi? Bu so-
ruya Kürtlerin adalet ile ilgili konularda daha çok
“konuşma” (temsil edilmeye, anadile vb… ilişkin)
taleplerini de ekleyebiliriz. Çalışanlarla ve Kürtlerle
ilgili soruya, referandum öncesi ve sonrası geliş-
melere bakınca, olumlu cevaplar vermek zor.
Birinci soruya cevap vermeye başladığımızday-
sa ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. Başkentte
çiftlerin davranışlarına yönelik yeni “ahlak polisi”
etkinlikleri, Tophane’de galerilere saldırı olayı, An-
kara’ya yürüyen TAYAD’lı ailelere yönelik saldırı-
lar, AKP’nin dünya görüşüne yakın kesimlerin,
seslerini yükseltme, kendi adalet anlayışlarını
dayatma haklarını daha da genişlemekte oldu-
ğunu düşündürüyor. Daha önce, Çevre Baka-
nı’nın Allianoi bağlamında Tarkan’a, “burnunu
sokmasın” tepkisi de akla Platon’u getiriyor.
Başbakan’ın medya ile yaptığı toplantıdaki ko-
nuşmasında, yalnızca yapıcı eleştirileri kabul ede-
ceğini, kendisine karşı bir medya istemediğini,
açıkça belli eden uyarılarını da göz önüne aldı-
ğımda, bu “ileri” demokrasinin yönünü kavramaya
başladığımı düşünüyorum:
“İleri” demokrasinin, “demokrasinin” sınırlarını,
siyasal İslamın konuşma, yeni mekânları denet-
leme, kendi estetiğini dayatma olanaklarını ge-
liştiren, toplumun diğer kesimlerinin haklarını,
özellikle liberal entelijansiyanın gözbebeği ya-
şam tarzının mekânlarını daraltan yönde gerçek-
leştiğini görüyoruz.
Tophane olayının (gelin, kendiliğinden olduğunu
varsayalım) bir boyutunun “
” ilgili olduğu
yadsınamaz. Ama bu tepkinin hangi söylemin he-
gemonyası altında, nasıl dışa vurulduğunu da
unutmamak gerekir.
Tophane olayının bir diğer boyutu da “liberal en-
telijansiyanın yavaş intiharı” ile ilgilidir. Dün, devle-
tin halkına bakma yükümlülüklerinden sıyrılmasını,
liberal ekonominin, siyasal İslamın “pasif devrim”
sürecini demokrasinin gereği olarak destekleyen-
ler, bugün boşalan yere giren siyasal İslamın getir-
diği yaşam tarzının sonuçlarıyla karşılaşıyor.
[email protected]
http://erginyildizoglu.blogspot.com
Kafes Eylem Planı sanığı Levent Bektaş’ın evinden ve işyerinden alınan CD’ler ABD’de incelendi. Çıkan sonuç yumruk
gibi: CD’lerde fotoğraftan başka bir şey yok, bilgiler tutarsız ve abes, yalnızca iki CD’ye el konulması, bunlardan
yalnızca birinin incelenmesi ise manidar. Şok rapora göre delilleri hazırlayanlar nereye yerleştireceklerini de şaşırmış
‘Kanõtlarõ ürettiler’
Olayların
aşağıda
özetlenen akışı,
tek başına davanın
düşmesi için yeterlidir ve
burada ne olduğunun
anlaşılması için teknik bir
bilirkişiye ihtiyaç yoktur. 22
Nisan 2009’da kanıtlara el
konmuştur. 24 Nisan 2009’da iki
teknisyen ya da polis, şüphelinin
evinde ve işyerinde el konulan
toplam 5 CD/DVD’nin içeriğini
incelemiştir. CD/DVD’lerde, söz
konusu soruşturmayla ilgili
herhangi bir unsuru bulmadıklarını
bildirmişlerdir. 30 Nisan 2009’da daha
detaylı bir inceleme mahkemece talep
edilmiştir. 4 Mayıs 2009’da adli bilişim
incelemesi başlamıştır. 9 Mayıs 2009
tarihli raporda, “Kafes Eylem
Planı”nın ortaya çıktığı iddia
edilmiştir. 27 Nisan 2009’da savcılar
Ercan Şafak ve Fikret Seçen, Sorgu
Tutanağı sayfa 4, paragraf 5’te
(dizin numarası 80) görüleceği
üzere aşağıdaki soruyu
sormuşlardır: “SORULDU/
LEVENT BEKTAŞ’ın evinde
yapılan aramada elde edilen
CD’de şifrelenmiş dosyada yer
alan gizli ibareli ‘Kafes
Operasyonu Eylem Planı’, kafese
konulacakların listeleri ile başlayıp,
ilgililere ulaştırılsın cümlesi ile biten
1 sayfalık evrak ve yine aynı dosya
içerisinde bazı kiliselerin adreslerini,
yine Türkiye’ de yasayan bazı
gayrimüslim vatandaşların isimlerini
içeren listelerin olduğu evrak ile
soruldu”... Bu soruyu hazırlayan kişiler, eğer
zaman makinesi ile en erken 4 Mayıs 2009 tarihine gidip tekrar
27 Nisan 2009 tarihine geri dönmedilerse, Bektaş’ın
CD/DVD’lerinin üzerinde incelemenin talep edilmesinden üç
gün ve bu adli bilişim incelemesinin başlamasından yedi
gün önce Kafes Eylem Planı’ndan nasıl haberdar
olabilmişlerdir? Ve bu delilin Bektaş’ın CD’sinden
çıkacağını nereden biliyorlardı? Açık olan konu
şudur; savcıların 27 Nisan 2009’da ilettikleri
soruyu yazan kişi(ler), delilleri üreten
kişi(ler)dir. Öte yandan, savcıların bu
soruyu iletmiş olmalarının, bu soruyu
savcıların hazırladıkları anlamına
gelmeyebileceğini
belirtmek isterim.
kinci DVD
yok sayıldı
Raporu hazırlayanlar,
içinde suç unsuru
bulunduğunu iddia
ettikleri sadece iki
tanesini incelemeye
almışlardır. çinde suç
unsuru bulunduğunu
varsayarak sadece iki
medyayı incelemeye
almaları garipsenecek
bir durumdur. Zira
Bektaş’ın işyerindeki arama
sırasında iki adet DVD ve bir
adet CD’ye el konulmuş ancak
bir DVD ve bir CD
incelenmiştir. CD/DVD
nceleme Tutanağı, Levent
Bektaş No.2 dışındaki
raporlar her nedense,
ikinci DVD’yi
tamamen
yok
saymıştır.
Zaman
makinesiyle
geri gelmişler
Şimdi sorulacak soru, bu pervasız suçun
nasıl işlenmiş olabileceğidir. Üç muhtemel
senaryo mevcuttur: Senaryo 1: Kimliği bi-
linmeyen bazı kişiler bilirkişilere sahte bir
CD ile DVD teslim etmiş ve bunu yaparken
bu CD ve DVD’nin Levent Bektaş’ın işye-
rinde ele geçtiği konusunda bilirkişileri ya-
nıltmışlardır. Senaryo 2: Gerçek bilirkişi ra-
porları, sahte bilirkişi raporları ile değişti-
rilmiştir. Kimliği bilinmeyen kişilerin ger-
çek bilirkişi raporlarının yerine sahte bilir-
kişi raporlarını koymuş olması mümkün-
dür. Senaryo 3: Tüm bu bilirkişiler ve de
soruşturmada aktif ya da pasif olarak gö-
rev almış diğer bazıları, kişisel, siyasi ya
da ideolojik amaçlar uğrunda kimi insanla-
rın suçlanarak mahkûm edilmesi için sahte
kanıt üreten bir grubun üyeleridir.
Bilgisayar eğitimine 1981 yılında üniversitede
başlayan ve 1984’ten itibaren bilgisayar prog-
ramcısı ve sistem tasarımcısı olarak çalışan Yal-
kın Demirkaya, Polis Akademisi’nden mezun ol-
duktan sonra üstün bilgisayar yeteneklerinden
dolayı, yeni kurulan organize suç çeteleri ve po-
lis içi yolsuzluklarla mücadele etmek için oluş-
turulan New York Emniyet Müdürlüğü ç stihba-
rat Daire Başkanlığı’nda görevlendirildi. John
Jay College’da ceza hukuku ve bilgisayar uz-
manlığı konusunda yüksek lisans yapan Demir-
kaya, 1995’ten emekli olduğu 2007’ye kadar özel
bir birim olan Grup 7’nin şube müdürü olarak
görev yaptı. Yüzlerce bilgisayar adli tıp tetkiki
yürüttü ve yönetti. Bu soruşturmalar sırasında
New York Emniyet Müdürlüğü’ne sızmaya çalı-
şan çok sayıda organize suç çetesini ve bağlan-
tılı emniyet mensubunu yakaladı.
Bilgisayar
dâhisi polis
Levent
Bektaş
Muhtemel
senaryolar
AVUKAT ÇAKMAK, HSYK VE BAKANLIĞA BAŞVURDU
‘Savcılarbaskıyapıyor’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avu-
kat İsmail Sami Çakmak, Ergenekon sav-
cõlarõ Rasim Işıkaltın, Ercan Şafak ve
Mehmet Murat Yönder’i “mahkeme ve
yargıçlar üzerinde baskı oluşturmayı he-
defleyen ve amaçlayan davranış sergile-
dikleri” gerekçesiyle Adalet Bakanlõğõ ile
HSYK’ye şikâyet etti. Çakmak, bakanlõktan
üç savcõnõn cezalandõrõlmasõnõ, HSYK’den
ise görevlerinden alõnmalarõnõ talep etti.
Çakmak, dilekçelerde, İstanbul cumhuri-
yet savcõlarõ Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pek-
güzel, Nihat Taşkın, Ercan Şafak, Fikret
Seçen ve Murat Yönder’in “Ergenekon” da-
vasõnõn iddianamelerinde, “Atatürk’e ha-
karet sonucu doğuran, Atatürk’ü küçük
düşüren beyan ve açıklamaları nedeniy-
le görevi ve yetkiyi kötüye kullanma” suç-
larõndan Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na
şikâyet edildiğini belirterek savcõlõğõn da so-
ruşturma izni istemine Adalet Bakanlõ-
ğõ’nõn olumsuz yanõt verdiğini anõmsattõ. Bu
işlemin iptali istemiyle bakanlõk aleyhine aç-
tõklarõ davanõn Ankara İdare Mahkemele-
ri’nde görüldüğünü kaydeden Çakmak, bu
davada bakanlõğõn istemi üzerine davada adõ
geçen savcõlarõn bizzat şahõslarõna “ihbar”
edildiğini anlattõ. İdare mahkemesine sav-
cõlar adõna “İstanbul Cumhuriyet Savcı-
sı unvan ve imzasıyla, İstanbul Cumhu-
riyet Başsavcılığı aracılığıyla” bir yazõ gön-
derildiğini kaydeden Çakmak, “Sanki bir
iddianame sunuyormuşçasına cumhuri-
yet savcısı unvan ve imzası kullanarak ya-
zı göndermeleri doğrudan yargılamayı ya-
pan mahkeme ve yargıçlar üzerinde bas-
kı oluşturmayı hedefleyen ve amaçla-
yan bir davranış sergilemişlerdir” dedi.
ERGENEKON DAVASINDA ÇELEBİ SAVUNMA YAPTI
‘İddialargerçekdeğil’
HATİCE TUNCER
İkinci Ergenekon davasõnda tutuklu yar-
gõlanan kara pilot teğmen Mehmet Ali Çe-
lebi, “Türk Silahlı Kuvvetleri dışında hiç
kimseyle herhangi bir emir komuta zin-
ciri içerisine girmediğini” ifade etti. Çelebi
iddianameyi “Bu iddianameye göre ba-
şarılı olmak, Atatürk ilke ve inkilapları-
na bağlı olmak, insanlara Nutuk oku-
malarını salık vermek, vatanını karşılıksız
sevmek, o uğurda ölümü göze alarak ya-
şamak suçtur” sözleriyle eleştirdi.
İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi ta-
rafõndan görülen davada savunmasõna de-
vam eden Çelebi, “Anneannem dahi ör-
güt toplantısına katılmış gibi görünüyor.
Amcam Bektaş Çelebi ile yaptığım te-
lefon görüşmeleri dahi örgüt ilişkisi
mantığına büründürülmüş” dedi.
Savunmasõnõn son bölümünü “Özgür-
lük Konuşması” olarak adlandõran Meh-
met Ali Çelebi, “Mahkemenizden tale-
bimdir: Mahkeme bu iddianamenin
yarattığı toplumsal cinnet ve korku
karşısında sessizliğini bozmalı ve haki-
katin bütün ağırlığını yüklenerek ada-
leti daha fazla vakit kaybetmeksizin or-
taya çıkarmalıdır” dedi.
Çelebi çapraz sorgusunda ise “Bu ül-
kede öldürülecekler listesi, Tayyip:”
şeklindeki notlardaki Tayyip’in emekli bir
büyüğü olduğunu belirterek, bunlarõn bir
sohbet esnasõnda alõnmõş notlar olduğunu
söyledi. Çelebi, bu notun Türkiye Cum-
huriyeti aleyhine bir delil olmadõğõnõ ifa-
de ederek “Elinizde somut bir şey var mı
bunu yapacağıma dair” diye sordu.
‘Ferhat Tunç’un yanındayız’
İstanbul Haber Servisi - Yaşar Kemal, İs-
mail Beşikçi, Cezmi Ersöz ve Şebnem Korur
Fincancõ’nõn da aralarõnda bulunduğu 1363 ay-
dõn, sanatçõ ve akademisyen, sanatçõ Ferhat
Tunç’un yargõlandõğõ davanõn düşürülmesini is-
tediler. Aydõn, sanatçõ ve akademisyenler yarõn
görülecek davanõn ikinci duruşmasõnda, Tunç’u
yalnõz bõrakmayacaklarõnõ ilan ettiler.