Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
örnekler vererek, rahatsız olduğu başlıkları bir
bir sayarak, artık böyle başlıklar istemediğini
medyaya tebliğ eden bir konuşma, Dolmabahçe
konuşması...
Bu bildirim kimi gazetelere emrin olur ama:
Bir gazete veya bu gazete; yeri ve zamanı
gelince elbette yine “gidişata tercüman” olan
başlıklarla çıkacak!
“Medyanın... taraf haline gelerek birilerinin
psikolojik harekâtının parçası olmasını da doğru
bulmuyoruz” diyor.
Bir gazete veya bu gazete; “bir taraf” ise…
…üstelik bu gazete bir soru üzerine Atatürk
devrimlerinin uygulayıcısı ve savunucusu İsmet
İnönü’nün dediği gibi, “Ne demek bitaraf… bir
tarafım, bir taraf” olduğunu yaklaşık yüz yıldır
her gün, her sabah, her sütununda ilan
ediyorsa…
…çıktığı günden beri Türkiye’nin birliğini,
bağımsızlığını, laik Cumhuriyetin amaçlarını
savuna geliyor ise…
…zatı âlinizin siyaset anlayışına ve
uygulamalarına… ülkeyi uçsuz bucaksız,
laiklikten etnik temellere kadar önemli konularda
bölünmeye götüren siyasal anlayışa karşı ise…
…okuru ve halkı tehlikeyi görüyor musunuz
diye neden uyarmasın?..
…bu yöndeki haberleri istemediğinizi ilan
ettiğiniz başlıklarla okuruna neden duyurmasın?
Oldu olacak, bir kurul oluşturunuz ve bu
kurulun şikâyetçi olduğunuz gazete veya bu
gazetenin manşetlerini yayımından önce
denetiminden geçirmesini sağlayınız!
Medyada zaten aynı kafada olan
yiğit gazeteciler de var.
“Medyayı sert eleştirmemiz sindirme amaçlı
değil” diyor ya Başbakan RTE:
Aydın Doğan gazetedeki bu manşeti
okuyunca acı acı gülmüş olmalı.
Doğan Medya Grubu’nun AKP’ye (tabii
RTE’ye) muhalefet yapmasını engellemek için bir
değil, belki yüz müfettiş gönderip arkasından
katrilyonlara varan cezalar gerçekleştiren
herhalde başka bir ülkede, bir başka başbakan!
Bu sözlerine bakarak ülkemizde öyle bir
başbakan var ki, diyesi geliyor insanın: Sol
yanağına tokat atarsan, sağ yanağını gösteriyor.
Peygamberler kadar öylesine sabırlı!
Üstelik medyaya, adını duymaya tahammül
edemediği kimi yazarların gazetedeki görevine
son veren olaylarda zerre kadar ilişkisi, katkısı
yok(muş)!
Elbette gazetecinin kapı dışarı edilmesinden
“doğrudan tasarrufu yok”.
RTE istemediği bir programı, o programda
saatlerce halkı aydınlatmaya çalışanları nasıl
kovdurduğunu -kulakları çınlasın- Silivri’de yatan
Tuncay Özkan bizzat yaşadığı için gayet iyi bilir.
Her pazar Show TV’de Politika Durağı
programında Tuncay ile olayları irdelerken RTE
iktidarını da eleştirdik. RTE’nin “adamları” hafta
içinde patronu veya yakınındakileri ziyaret eder,
bizlere ve Politika Durağı’na “patronlarının fena
halde öfkelendiğini” söylerlerdi.
Evet RTE doğru söylüyor; gazeteciyi kovduran
bizzat kendisi değil, emrindeki kapıkulları…
Ayvaz kasap hep bir hesap!
Üç beş gün yattı. Neredeyse yıllarca yatmış
gibi bir şiir okudu diye hapsedildiğini söyleyip
duruyor.
Oysa o şiir asıl amaçlarını açıklayan, laikliğe
düşlediği rejimi anlatan Siirt’teki meydan
konuşmasının bir parçası.
O konuşmayı açıklasana! Hayır! Sadece şiir
okudu diye hapse düşmesi bir yutturmaca.
Kendine geldi mi mapushane mağduru.
Ya Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, diğer
gazeteciler?
Ha onlar mı? Delil karartmaları, kaçmaları
olanaksız olmalarına karşın iki yıldır içeride yatan
Balbay, Özkan mı?
Bahaneye bakın: Konu canına okuduğu
yargıdaymış. Yatsınlar içeride!
Nalıncı keseri mübarek: Olayları yalnız kendine
yontan!
SAYFA 28 EYLÜL 2010 SALICUMHUR YET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Eylül
Oslo PB 10
Helsinki PB 11
StockholmPB 11
Londra PB 16
AmsterdamY 15
Brüksel Y 14
Paris B 15
Bonn Y 15
Münih Y 15
Berlin Y 12
Budapeşte B 18
Madrid B 21
Viyana Y 16
Belgrad Y 21
Sofya PB 20
Roma Y 21
Atina Y 25
Zürih Y 12
Moskova Y 17
Aşkabat PB 28
Taşkent PB 24
Bakû Y 24
Bişkek B 20
Tiflis Y 24
Kahire B 34
Şam B 35
İstanbul PB 27
Edirne PB 30
Kocaeli PB 29
Çanakkale Y 27
İzmir PB 28
Manisa PB 31
Denizli PB 30
Zonguldak PB 25
Sinop Y 26
Samsun PB 25
Trabzon Y 26
Giresun Y 26
Ankara PB 29
Eskişehir PB 27
Konya PB 28
Sıvas PB 29
Antalya B 31
Adana B 34
Mersin B 33
Diyarbakır B 34
Şanlıurfa B 33
Mardin B 30
Siirt B 33
Hakkâri PB 27
Van PB 23
Kars PB 24
Yurdun kuzey ke-
simleri parçalı za-
manla çok bulutlu,
Çanakkale, Muğla,
Bursa, Yalova, Si-
nop, Kastamonu,
Karabük, Giresun,
Trabzon, Rize ve
Artvin çevreleri sa-
ğanak ve gök gürül-
tülü sağanak yağış-
lı, diğer yerler az bu-
lutlu ve açık geçe-
cek. Hava sıcaklığı
kuzey kesimlerde 3-
5 derece azalacak.
“Çağrışımlar, Tanıklıklar,
Dostluklar”:
Şakir Eczacıbaşı’nın anılarına
koymak için sadece benimle bir aya
yakın tartıştığı isim.
“Sadece benimle bir aya yakın
tartıştığı” diyorum, çünkü daha
başka kimlerle tartıştığını bilmiyorum.
Ama Şakir’i tanıdığım kadar en
azından başta Doğan Hızlan olmak
üzere daha pek çok yakın ve
güvendiği dostuyla tartışmıştır
anılarına koyacağı ismi.
Ben, sanatsal açıdan ve duygusal
dünyasında bu denli uçlarda
dolaşan, ama iş karar vermeye
gelince bu denli akılcı ve tanıdığı
bütün uzmanlara danışan bir insan
tanımadım diyebilirim.
Coşkuluydu…
Öfkeliydi…
Sevinçliydi…
Kızardı…
Severdi…
Duygularını saklamaz, olanca
coşkusunu dışa vururdu…
Öfkesini, eleştirisini, sevincini ve
övgüsünü dostları için bolca
harcardı…
Dolu dolu yaşadı…
Hastalığıyla da son nefesine kadar
mücadele etti…
Tabir caizse “İşinin başında” öldü!
Daha yapacağı çok iş,
gerçekleştireceği çok proje, yazacağı
çok anı vardı…
Durmak bilmeyen, engel
tanımayan bir buldozerdi o!
Projelerinin motivasyonunu,
duysallığından, heyecanından,
başarısını ise akılcılığından,
plancılığından, danışma
yeteneğinden ve icracılığından alırdı.
Anıları çok değerli bir edebi yapıt
niteliği taşıyor…
Deneme edebiyatımızın
başyapıtlarından biri sayılabilir…
Derinliğine toplumsal ve kültürel
çözümlemeler, Şakir Eczacıbaşı’nın
yaşam çizgisindeki ilginç olaylar ve
kişilerle bütünleştirilerek aktarılıyor
okura…
En karmaşık, en tartışmalı sorunlar,
Şakir’in kaleminden son derece
basit, anlaşılır ve heyecanla okunur
metinler haline dönüşmüş.
Remzi Kitabevi tarafından
yayımlanan kitabın kalınlığı sakın
okurları ürkütmesin…
Deneme üstadı Melih Cevdet
Anday’ı anımsatan üslubuyla son
derece kolay okunan, çok ilginç bir
kitap olmuş “Çağrışımlar,
Tanıklıklar, Dostluklar”.
Bu ismi çok tartıştık.
Çünkü düz, basit bir metin yazmak
istemiyordu.
Kültür üzerine, toplum üzerine,
insan üzerine gözlemlerini, yaşamıyla
harmanlayarak aktarmak istiyordu
genç kuşaklara.
Tanıdıklarını kimsenin pek de
dikkat etmediği özellikleriyle,
tanıklıklarını üstün gözlem gücünün
çözümlemeleriyle yazmıştı.
Kitabın ismindeki “Çağrışımlar”
sözcüğü, onun üstün gözlem gücüne
eklenen büyük kültür birikiminin
sonuçlarını okurlara aktarmak
amacını vurguluyor!
Eczacıbaşı’nın anıları kültür
tarihimize de büyük bir katkı yapıyor.
Hemen hemen her bölümü bir ayrı
hazine.
Örneğin, “Eyüboğlu kardeşler ve
ötekiler” başlığını taşıyan 52 sayfalık
bölüm Tahiri-Eyyubi tartışmasına
oturtulmuş, Köy Enstitüleri’nden
başlayan, faşist 12 Mart darbesine
uzanan bir ilginç buket:
İnsanı kimi zaman güldüren kimi
zaman hüzünlendiren ama mutlaka
aydınlatan anılardan, kişilerden,
olaylardan, çözümlemelerden oluşan
bir buket.
Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıyla
başlayan ve faşist askeri darbelere
kadar uzanan bir sürecin son derece
ince bir çözümlemesi.
Daima karşı görüşleri ve karşıt
oluşumları dikkate alan ve bence
hayattaki büyük sanat ve yönetim
başarısını bu diyalektik yönteme
borçlu olan Şakir Eczacıbaşı bu
bölüme de, Eyüboğlu kardeşlerin
karşıtlarıyla, Kemal Tahir’le
başlıyor…
Mutlaka ama mutlaka okunması
gereken bir metin bu bölüm.
Sevgili okurlarım, bu sütunda
Şakir’in anılarından ilerde de çeşitli
vesilelerle söz edeceğim.
Çünkü güncel sorunların ve
olayların temelinde yatan tarihsel
oluşumlara da tanıklık eden bir kitap
bu.
İçinde tarihsel kimliklerden güncel
şöhretlere kadar pek çok isim, pek
çok kişilik, pek çok önemli olay var.
Şimdilik, son günlerde Hanefi
Avcı’nın kitabıyla birlikte, yayımlanan
en önemli yapıt olduğunu
vurgulamakla yetiniyorum.
ekongar@cumhuriyet.com.tr
www.kongar.org
/ IŞIL ÖZGENTÜRK
Bu ülkede ne zaman hiç
gitmediğim bir yere gitsem
mutlaka bir tam gün canım
sıkılır. Nedeni çok basit, gittiğim
yerde mutlaka toprak verimlidir,
deniz bereketli ve mutlaka
toprak altında ve üstünde en az
sekiz uygarlığın izleri apaçık
durmaktadır. İyi güzel de bunda
canını sıkacak ne var demeyin.
İşte benim canım tam burada
sıkılır. Bir an gözlerimi kapar bu
toprakların iyi bir tarım
politikasıyla ne kadar verimli
olabileceğini düşünür, denizin
ustaca kullanılarak ne kadar
çok iyi beslenmemiş çocuğu
doyurabileceğini hayal eder ve
en az sekiz uygarlığın yan yana
durduğu bu topraklara neden
bir avuç turist geliyor, diye
hayıflanırım.
Can sıkıntım en çok müzeleri
gezerken baş gösterir. Bu
ülkenin pek çok kentinde
müzeler bakımsızlıktan çökmek
üzeredir. Bir iki bekçi, bir
çaresiz bürokrat komik
ödenekleriyle müzeyi ayakta
tutmaya çalışırlar. Temizlik
malzemesini bile kendi
ceplerinden alırlar.
Müzelerin hemen hiç yerli
gezgini yoktur. Kentte çıkıp
küçük bir araştırma yapınca
durumu anında anlarsınız. Lise
öğrencileri, hayretle yüzünüze
bakıp “ne müzesi” diye sorarlar.
Şöyle ailecek herhangi bir pazar
kent müzesini gezen olmamıştır.
Müze kentin bir köşesinde
öylece terk edilmiş durmaktadır.
Müzeyi gezip, hediyelik
herhangi bir eşya, bu kitap
olabilir, içerdeki heykellerin bire
bir imitasyonu olabilir, satın
almak istediğinizde eliniz
çoğunluk böğrünüzde kalır.
Kitap bitmiştir, kartpostallar
kötü basılmıştır ve en kötüsü
müzede gördüğünüz güzelim
heykelleri size anımsatacak
hiçbir obje yoktur. İşte ben o
zaman daha da kahrolur ve bu
kadar zengin bir ülkeyi
böylesine yoksullaştıran ve
trilyonlarca paranın bir avuç
insanın cebine aktarılmasına
izin veren düzene lanet okurum.
Nereden nereye geldim, bu
yoksullukta bizim de payımız
yok mu? Elbette var ama bu
konuyu başka bir zamana
bırakmalıyım, bugün derdim
ağırlıklı olarak müzeler.
Müzelerimizin terk edilmiş
halleri adeta kültürel ve maddi
yoksulluğumuzu yüzümüze
vurur. Dünyanın bir yığın
kentinde müzeler öylesine
cıvıltılı, öylesine insan doludur ki
içiniz ısınır. Müzeden çıkmak
istemezsiniz. İnsanların
meraklarına şaşıp kalırsınız; bir
resim, bir heykel karşısındaki
hayran bakışları seversiniz.
Hayal edersiniz, eski
uygarlıkların sırlarını keşfetmeye
başlarsınız. Kendinizi,
yaşadığınız toprakları, geleceği
daha çok seversiniz.
Peki bu terbiye nasıl elde
edilir, neden bizler
müzelerimize, tarihi yerlerimize
bu denli uzak ve yabancıyız?
Ülkemin müzelerini gezerken bu
soru beni hep izler. Sanırım dört
yıl önce, Afyon Festivali
sırasında, kapalı duran Afyon
Müzesi’ni izinle açtırmış,
geziyorduk, birden koşarak
gelen bir kız çocuğu
görmüştüm, müzede evet orada
her gün konuştuğu, dertleştiği
bir heykel vardı, üç aydır kapalı
olan müzenin açıldığını duymuş
nefes nefese gelmişti, heykeliyle
dertleşmek için. Yemin
ediyorum gözlerim yaşarmıştı.
Gençlere, çocuklara müzeleri
sevdirmek, oraları mekân
tutmalarını sağlamak bu kadar
zor mu? Bunun da mı parayla,
pulla ilgisi var? Elbette var ama
o kadar değil. İtiraf edelim,
hayatımızı zenginleştirmek,
renklendirmek konusunda
tembeliz. Şimdi şu soruma
samimi bir yanıt verin, bu yazıyı
okuduktan sonra ve elinize
kâğıt kalem alıp gezdiğiniz
müzeleri yazmaya başlayın,
nasıl, durum pek parlak değil,
değil mi?
isilozgenturk gmail.com
Benim de Buna Canım Sıkılıyor
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
Bir Buldozer’in Yaşamöyküsü: Şakir Eczacıbaşı’nın Anıları
Danõştay’a dava açan Kazan, HSYK’nin bürokratlarla doldurulamayacağõnõ söyledi
YSK genelgesine davaANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Avukat Turgut
Kazan, Adalet Bakanlõğõ bü-
rokratlarõnõn da HSYK üyeli-
ğine aday olmasõna olanak
veren Yüksek Seçim Kurulu
(YSK) genelgesinin iptali is-
temiyle Danõştay’a dava açtõ.
Kazan, kurulun bakanlõk bü-
rokratlarõyla doldurulamaya-
cağõna dikkat çekerek “Böyle
bir yaklaşım, yargı bağım-
sızlığının sonu olur” dedi.
YSK tarafõndan hazõrlanõp
Resmi Gazete’de yayõmlanan
HSYK üyeliği seçimlerinde
uygulanacak esaslara ilişkin genelge
mahkemelik oldu. Gerekçesi ise Cum-
huriyet’in gündeme getirdiği Adalet
Bakanlõğõ’nõn HSYK üyeliğine büro-
kratlarõn adaylõğõnõn bu genelgeyle yo-
lunun açõlmasõ. Avukat Kazan,
YSK’nin tartõşmalõ genelgesinin yürüt-
mesinin durdurulmasõ ve iptali iste-
miyle Danõştay’a dava açtõ. Kazan, in-
celemenin öncelikle ve seçim takvimi
de gözetilerek yapõlmasõnõ istedi.
Kazan, genelgenin 2. maddesi ile
“başka bir kurumda görev yapan
hâkim ve savcılar(ın) da” aday olabi-
leceği kabul edilerek bakanlõk büro-
kratlarõna HSYK yolu açõldõğõnõ kay-
dederken şu değerlendirmeyi yaptõ:
“Oysa, halkoylaması sonucu yürür-
lüğe giren 159/3. maddeye göre, ba-
kanlık bürokratlarının HSYK’ye se-
çilebilmeleri mümkün değildir. Çün-
kü, bu görevler idari görevlerdir.
Kabul edilen anayasa kuralı, kürsü-
de görev yapan hâkim ve savcıların
temsilini öngörmüştür. Nitekim,
159. madde gerekçesinde
‘ilk derece mahkemelerini yö-
netmekle görevli (olanlarõn)
HSYK’de temsilinin’ amaç-
landığı açıkça belirtilmiştir.
Bakanlık bürokratlarının,
anayasanın 140/son ve 2802
sayılı yasanın 3. maddeleri
ile hâkim sayılmaları, ken-
dilerine güvence sağlamak
içindir. Bu iki maddeye atıf
yapılarak, anayasanın
159/3. maddesi bertaraf edi-
lip HSYK bakanlık perso-
neliyle doldurulamaz. Böyle
bir yaklaşım, yargı bağım-
sızlığının sonu olur. Müsteşar yetmi-
yormuş gibi, müsteşar yardımcısı İb-
rahim Okur, Personel Genel Müdürü
Birol Erdem, Eğitim Müdürü Ahmet
Kaya aday olmuştur. Bakanla müs-
teşara eklenecek 3-4 bürokratla,
cumhurbaşkanının seçeceği 4 ve
anahtar listeden çıkarılacak, iktida-
ra yakın 3/4 üye, kurulu bakanlık
bürosuna dönüştürerek yargı ba-
ğımsızlığını öldürecektir.”
‘Aykırılık korunamaz’
Anayasada “YSK kararları aleyhi-
ne başka bir mercie başvurulamaz”
kuralõ öne sürülerek böyle bir aykõrõlõ-
ğõn korunamayacağõna dikkat çeken
Kazan, “Genelgenin karar metnine
dahil edilmesi de, yargı denetimini
kaldırmaz. YSK’nin, anahtar liste
ile baskı ve yönlendirme girişimleri-
ne karşı önlem almayı bırakıp
HSYK’yi bakanlık bürosuna dönüş-
türecek genelge hazırlaması esef ve-
ricidir, kabul edilemez” dedi.
Em: Yasağı
biz koymadık
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yük-
sek Seçim Kurulu (YSK) Başkanõ Ali Em,
Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’na
(HSYK) üye seçimleri sürecindeki propa-
ganda yasağõyla ilgili olarak, “Propaganda
yasağını biz koymadık” dedi. Birçok hâ-
kim ve savcõ, YSK’ye HSYK üyeliği için
yapõlacak seçim sürecindeki genelgenin “ye-
niden düzenlenmesi” için dilekçe verdi.
YSK Başkanõ Em, seçim takvimini kuru-
lun internet sitesinde yayõmladõklarõnõ belir-
terek buna bağlõ olarak da 2 genelgenin ya-
yõmlandõğõnõ anõmsattõ. Em, “Propaganda
yasağını biz koymadık. Anayasanın geçici
19. maddesinde var. Oradaki hükmü ge-
nelgeye yansıttık” dedi.
HSYK üyeliği seçimlerinde aday olan Ka-
zan Hâkimi Kemal Şahin ve Ankara Cum-
huriyet Savcõsõ İsmail Yalçın, seçim takvi-
mine ilişkin genelgede düzeltme yapõlmasõ
talebiyle YSK’ye başvurdu. Şahin, açõklanan
HSYK üyeliği seçim takvimine göre 24 Ey-
lül’ün seçim takviminin başlangõç günü ol-
duğunu dile getirdi. Şahin, “5 gün sonra
aday listeleri kesinleşiyor. Ben, bir hâkim
olarak adaylık için başvurumu ancak çar-
şamba günü yapabileceğim. Anayasa’ya
göre benim için propaganda yasağının
başlaması ancak adaylık başvurumdan 5
gün sonra başlayabilecektir” diye konuştu.
Bakan Ergin’e
‘fişleme’ sorusu
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Kõrk-
lareli Milletvekili Turgut Dibek, “içkiye ve-
ya kumara düşkünlük” ile “giyim” tarzõ gi-
bi konularõ sorgulayan ve hâkim adaylarõ için
uygulanan “gizli fişlerin” stajer avukatlar
için de kullanõlmasõnõ TBMM gündemine ta-
şõdõ. Dibek, Adalet Bakanõ Sadullah Er-
gin’in yanõtlamasõ istemiyle verdiği soru
önergesinde, Cumhuriyet’in önceki günkü
haberine dikkat çekti. Dibek, Ergin’e “Hâ-
kim ve savcı adayları ile ilgili olan fiş nasıl
stajyer avukatlara uyarlanmıştır? Bu uy-
gulamayı kim yapmıştır? Bu uygulama
hangi amaçla yapılmıştır? Yapılan uygula-
ma ile ilgili olarak bakanlığın bilgisi ve
onayı var mıdır” sorularõnõ yöneltti.
Bahçeli, Ani’de
namaz kılacak
Yurt Haberleri Servisi - MHP Kars İl Başkanõ
Oktay Aktaş, 25 Eylül’de yapõlan MHP İl
Başkanlarõ toplantõsõnda Ani harabelerinde
cuma namazõ kõlma kararõ aldõklarõnõ söyledi.
Aktaş, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, 40
kadar il başkanõyla 1 Ekim günü Türkiye-Er-
menistan sõnõrõndaki Ani harabelerinde cuma
namazõ kõlacağõnõ belirtti. Kültür ve Turizm
Bakanõ Ertuğrul Günay, Bahçeli’nin ‘Kars
Ani harabelerinde namaz kılmak istediğine’
ilişkin iddialara yönelik, “Bir toplu gösteri
yapmaya kalkarsa zaten sanıyorum ki ana-
yasa, Siyasi Partiler Yasası bir siyasi parti-
nin din istismarı ile yola çıkmasını galiba en-
gelliyor. Ama bireysel olarak bir hakkını
kullanmasına saygı duyarım” diye konuştu.
Cumhuriyet
yazarlarına ödül
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - “78. Dil
Bayramı” etkinliklerle kutlandõ. “Devrim-
ciler gücünü dilden alır” sloganõyla düzen-
lenen etkinlikler kapsamõnda Dil Derneği
Başkanõ Sevgi Özel başkanlõğõnda heyet
Anõtkabir’i ziyaret etti. Çankaya Belediyesi
Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki kutlamada
ise gazetemiz yazarõ Hidayet Karakuş’a
“Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü”
verilirken gazetemiz Sorumlu Yazõişleri
Müdürü Güray Öz, gazetemiz Kitap eki
editörü Turhan Günay ve gazetemiz yazarõ
Işık Kansu’ya da onur ödülü verildi. Gece-
de ayrõca gazeteci-yazar Metin Uca, TEMA
Onursal Başkanõ Hayrettin Karaca, Prof.
Aydın Köksal, Prof. Cahit Kavcar, Prof.
Doğan Kuban, Prof. Orhan Öztürk, Prof.
Süleyman Özoğlu, Ahmet Miskioğlu, Di-
lek Göğüş Ülgüray, Şemsettin Ünlü ve M.
Kemal Yılmaz’a da onur ödülü sunuldu.
Yeşil kartlılara erteleme
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanõ Emin Za-
rarsõz, genel sağlõk sigortasõnõn tüm nüfusu
kapsamasõna ilişkin düzenlemenin yürürlük
tarihinin erteleneceğini bildirdi. Zararsõz, “1
Ekim 2012 tarihine kadar bir erteleme söz
konusu olacak. Yeşil kartlõlarõn ve herhangi
bir kapsamda bulunmayan vatandaşlarõmõ-
zõn kapsama alõnmasõ onayõ 1 Ocak
2012’den itibaren başlayacak” diye konuştu.
Şanlıurfa’ya İş Bankası Ormanı
İstanbul Haber Servisi - Türkiye İş Banka-
sõ’nõn, “81 İlde 81 Orman” projesi, Şanlõurfa
Ormanõ ile sürüyor. Proje kapsamõnda Harran
Üniversitesi Osmanbey Kampusu’ndaki 20
hektarlõk alana 32 bin adet kõzõlçam ve İran
çamõ dikildi. İş Bankasõ’nõn Şanlõurfa ile bir-
likte ağaçlandõrdõğõ il sayõsõ 38’e ulaşõrken,
dikilen toplam fidan sayõsõ ise 1 milyonu aştõ.
10 NUMARA ÇEKİLDİ
1, 2, 4, 5, 8, 9, 10, 13, 16, 17, 21, 22,
30, 34, 49, 51, 57, 64, 68, 72, 75, 76