19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] SAYFA CUMHUR YET 28 EYLÜL 2010 SALI 14 MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK Samimiyet Aynası... Son dönemde hemen her konuda samimiyet vurgusu ve buna bağlı sorgusu yapılıyor. Güven duygusu azaldıkça sorgunun dozu artıyor. Gerçeklik çarpıtılıp değiştirilince arka plandaki niyetler, kafalardaki farklı hesaplar ve gizli ajandalar gündeme geliyor. Haklı olarak kuşkular, kaygılar, çekinceler, hatta korkular... Sistem ve onun yarattığı toplumsal, kişisel ilişkilerdeki yozluk, bozulma, hatta çürüme, samimiyet arayışlarını tırmandırıyor. Nasıl tırmandırmasın? Söylemle eylem uymuyor ki. Başbakan’ın 2007 seçimlerinden sonra yaptığı balkon konuşmasını yandaş ve liberal kanat pek inandırıcı bulmuştu. Sonraki gelişmeler, konuşmanın ne denli samimi olduğunu ortaya koydu. Şimdi de benzer bir propaganda; yandaşlar halkoylamasının ardından Başbakan’ın konuşmasını umut verici buluyor. Hatta Başbakan, yüzde 42’nin korku ve kaygılarını gidereceğini söylüyor. İnandırıcı mı? Değil. Samimi mi? Değil. Çünkü söylem değil, eylemdir asıl olan. Eldeki veriler bunu kanıtlıyor. Başbakan önce yüzde 42’nin korku ve kaygılarının nasıl doğduğunu, nereden kaynaklandığını sorgulasa, bu iklimi kendi iktidarının yarattığını görse, daha sağlıklı bir değerlendirme yapmış olacak. Bu arada bazılarının onca baskıya karşın korkmadıklarını, bir insanlık görevi ve toplumsal sorumluluk sahibi olarak, daha güzel bir dünya için mücadeleyi sürdürdüklerini de iyi bilmeli... Samimiyet sorgusunda, Başbakan’ın deyimiyle “münferit” olaylara bakar mısınız? Yaklaşık iki yıldır Silivri’de tutulan muhalifler, hâlâ “Bize suçumuzu söyleyin” diyor... İleri demokraside “evetçiler”, bazı “evetçileri” Tophane sokaklarında sopalıyor. İktidara göre durum abartılıyor!.. Bekir Coşkun Habertürk’ten atılıyor. İşveren ve genel yayın yönetmeni, “atmak istemedik ama..” diyor... Yandaş dinci medya Coşkun’un bu sonucu hak ettiğini söylüyor... Yandaş liberaller ise üzüntülerini belirtirken ağız birliği etmişçesine, Coşkun’un nefreti ve şiddeti savunduğunu, bunun siyasi bir söylem olmayacağını vurguluyor... Başbakan “mahalle baskısı yok” diyor, oysa Anadolu’daki birçok kent ve kasabanın yaşam biçimi on yıl önceye göre çok değişmiş, örneğin içkili lokanta bulunmuyor... Ankara’da bir parkta el ele oldukları için “uygunsuz durumda görülen” gençler, polis tarafından sorguya alınıyor. Bilgisayarda GBT’leri araştırılıyor... İktidarın biçimlendirdiği üniversitelerden haksızlığa, hukuksuzluğa ses çıkmıyor. Peki ne oluyor? Müzik dinlediler, afiş astılar diye öğrencilere ceza veriliyor, bazıları okuldan atılıyor. Türbanlı öğrencilere “olumsuz” davrandığı gerekçesiyle öğretim üyeleri uyarılıyor ya da cezalandırılıyor... Yozgat’ta otobüs bekleyen Kadışehri Cumhuriyet Savcısı Özcan Çubukoğlu, ramazanda sigara içtiği gerekçesiyle 2 kişi tarafından dövülüyor... KPSS’deki kopya incelemesinde cemaatin adı geçiyor ama sorgulanmıyor... Çanakkale Müze Müdürlüğü, Behramkale’deki Athena Tapınağı’na akşamüstü ziyaretlerini, “şarap içiliyor” bahanesiyle yasaklıyor... İktidarın çevre yağması sürüyor. Ülkemizin en güzel, en temiz kıyılarından Seferihisar Sığacık’a denizi kirleten orkinos çiftliği için olumlu ÇED raporu veriliyor. Belediye Başkanı Tunç Soyer, bölge halkı, sanatçılar, yazarlar isyan ediyor. Sinema Yönetmeni Çağan Irmak, “Buraya orkinos çiftliği kurulursa hukuka saygım kalmayacak” diyor... Başbakan, “Yeni anayasa değişikliği yapmak için çalışmalara başlayalım” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nu “samimi” bulmadığını söylüyor. Ancak gerekçesini açıklamıyor. Aynaya mı bakıyor? UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Geçen hafta Tophane’de yaşananları bana aynı akşam Sanat Galericileri Derneği Başkanı Doğan Paksoy bildirdi. Hemen olay yerine giderken, saldırıya uğrayan arkadaşların Beyoğlu Emniyeti’nde olduklarını öğrendim ve rotayı oraya çevirdim. Sabahın ilk saatlerine kadar saldırıya uğrayan sanatçı ve galericilerle beraber oldum. Hepsi şok içindeydi ve olayı tarif etmek için Madımak’tan söz ediyorlardı. Haksız da değillerdi. Sonuçta galerilerin açılışlarını basanlar, beş kişinin kafasını gözünü patlatanlar, oraya çiçek sunmaya, resim önermeye veya sohbete katılmaya gelmemişti. Sivas olayları ile benzerliği, 30 yaş üstü herkes doğal olarak kurabilirdi. Kurdular da… Bu kabul edilemez ve son derece çirkin saldırıyı kınarken ben de aynı paralelizmden söz ettim. Neden mi? Bir daha aynı acılar yaşanmasın diye, geçmişten ders alalım diye. Olayda büyük şansımız, can kaybı yaşanmadan ucuz atlatılmış olması. Doğan Paksoy ve UPSD Başkanı olarak benim ortak çağrımızla, tüm sanatçı çevrelerini davet ederek basın toplantısı yaptık. Kültür Bakanı’ndan kınama ise olaydan 40 saat sonra geldi… İlk traji-komedilerden biri medyada birçok ismin, -bir internet dostumun deyimiyle “Bedri Baykam’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği”yle- Madımak benzetmesi ile toplumu tahrik ettiğimi yaymaya başlamalarıydı. İşin gerçeğinde ise bu benzetmeyi benden önce de sonra da onca kişi yapmıştı ama anlaşılan kimilerine göre ülkenin ana muhalefet merkezi bendim! Kimi 2. Cumhuriyetçi ve paydaş gazeteci(?)ler, ilginç bir hızla bana karşı ittifak kurup, konudan sıyrılmak için böyle yaratıcı bir “ortak Kemalist düşman” denemesini devreye soktular! Başbakan medyaya özetle “Ben Kasımpaşalıyım ama Tophane’nin çocuklarını da iyi tanırım, bu konuları abartmayın” şeklinde bir mesaj vermeyi seçti! Yedi kişi gözaltına alındı ve kısa süre sonra serbest bırakıldı. Halbuki Emniyet’e ilk gece “48 saatte failleri bulabilir misiniz?” diye sorduğumda, “çok daha hızlı olur” demişlerdi. Siz bu satırları okurken, en fazla iki günde çözülecek olan bir “terör” olayı, akışta bitkisel hayatta, kendi kaderine terk edilmişti. Tersi yaşansa ne olurdu, düşünün! Mesela o minibüslere doldurulup Ortaköy, Bebek, Nişantaşı civarında çıkarma yaparcasına “gezdirilen” türbanlı kadınlara 50 serseri saldırıp hastanelik etseydi. Bizler bu linç girişimine anında ne tepki verirdik ve Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın İçişleri Bakanı ne tepkiler verirdi? Ne zannettiniz? Erdoğan kalkıp “Büyütmeyin bu işleri, Kasımpaşalıyım ama Nişantaşlıları iyi bilirim” mi demekle yetinecekti? Günlerdir olayın her boyutu konuşuluyor: Ne kentsel dönüşüm kaldı, ne sınıfsal öfke, ne rant kavgası ne de mahalle baskısı… Herkes filozof ve sosyo-psikolog oldu. Ama suçluları bulma gereği gündem dışına kaydırıldı! Sanatçı Halil Altındere’nin elektrikli kepenkleri ima ederek kullandığı sözleri kulaklarımda: “Bizi teknoloji kurtardı!” Sanatçıların ne Tophane’yle, ne de ülkenin hiçbir mahallesiyle sorunu yok. Onlar mesleklerini yapmak, devletin onları yok saydığı bir alanda, tüm zorluklara rağmen mücadeleye devam etmek istiyorlar, hepsi bu. Tüm bu sorunların aşılması ve gerginliklerin bitmesi tabii ki herkes için en doğrusu. Ama suçluların görmezden gelinmemesi şartıyla! “Efendim, siz de orada içki içip provokasyon yapmasaydınız” diyebilenlere soruyorum, üç aydır ilk defa yapılan bir sergi açılışında iki saatlik bir kokteyl mi “provokasyon”? Herkesin artık şunu bilmesi lazım: Tek yönlü bir baskıyla “Türbana saygı-içkiye savaş” üzerinden giderek herkesi adım adım kendi yaşam çizgisine çekmek isteyen anlayışın bizleri enayi yerine koyma döneminin sona ermesi şart. Bizleri yumuşak karnımız üzerinden vurmaya çalışan çok bayağı bir taktik bu: Hani alkol, cinsellik, sanat, etek boyu.. bunları savunmayı “ayıp” sayıyorlar ya? Bir de şu grup var: “Efendim laiklik bu değildir, bunlarla ölçmeyin.” Teşekkürler! Sizden öğrenecek değiliz laik anayasayı, hukuku, adaleti, eğitimi! Ama bu basit ve çirkin taktikleri de bu saatten sonra yutup, geri adım atarsak, “yuh olsun” bize! Yaratılmaya çalışılan sağlıksız iklimin fazlasıyla farkındayız. CHP’nin kulaklarına küpe… [email protected] www.bedribaykam.com YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM Tophane Traji-Komedileri [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir yüzü uzun tüylü, kalõn ve ağõr battaniye. 2/ Bir sa- nat yapõtõnõn ilk tas- lağõ... İzmir’in bir il- çesi. 3/ Kara bat- mamak için ayağa takõlan bir çeşit ör- gülü ayaklõk... At tüyünün rengi. 4/ Bir şeyin elden ele geçmesi. 5/ Her- hangi bir biçimde birbiriyle oranlõ bulunan nokta, çizgi ya da sayõya verilen ad. 6/ Boru sesi... Orhan Pamuk’un bir ro- manõ... Bir nota. 7/ “Göl sanõrdõk ne zaman dalsak --- gözlerine” (F. N. Çam- lõbel).... Alaca, iki renkli. 8/ Denizcilik dilinde “te- miz, düzgün, derli toplu” anlamõnda kullanõlan söz- cük... “Yunus ---”: Gazetecimiz. 9/ Kâğõtlarõ düzeltmek ve parlatmak için kullanõlan alet. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür pamuklu kadife. 2/ Oyunda cezalõ çocuk... Yük gemisi. 3/ Sõnõrlõ bir yerle ilgili olan... Tanrõtanõmaz. 4/ Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bö- lümü... İskambilde bir kâğõt. 5/ “Yok” anlamõnda ar- go sözcük. 6/ “Koşan elbet varõr, düşen kalkar / Kara taştan --- damla damla akar” (Tevfik Fikret)... Yõkõl- mõş ya da çok harap olmuş yapõ. 7/ Balõkesir’in turis- tik bir ilçesi... Bir meyve. 8/ Peynir suyundan yapõlan yağsõz ve ekşimsi bir peynir... Süsü ve gösterişi ol- mayan. 9/ Dört büyük İslam mezhebinden biri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D E R E M E T T İ V E T N Ü V E M İ T S E N E K İ Y İ L İ K S İ T E N İ S T İ N R A D A M A K İ P A L A M A N L Ö K L U L U G İ R İ D A I R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Arkeologlar 11 bin yõllõk heykeli çõkarma çalõşmalarõnõ ertesi güne bõrakõnca hõrsõzlar boş durmadõ Başında bir yırtıcı hayvan bulunan 11 bin yıllık insan başı topraktan çıkarılmadan önce. ÖZGEN ACAR ANKARA - Dünyanõn en eski tapõnağõnõn bulunduğu Şanlõurfa’daki Göbeklitepe’de yeni ortaya çõkarõlan 11 bin yõllõk bir heykel başõ, daha kazõ alanõndayken çalõndõ. Alman arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt’in dünyada büyük yankõ uyandõran Göbeklitepe Tapõnağõ, Urfa’ya 20 kilometre uzaklõkta Örencik köyü yakõnõnda çok yüksek ve çõplak bir tepede bulunuyor. Göbeklitepe yabancõ basõnda “Âdem ile Havva’nın yaşadığı yer” olarak yorumlanmõştõ. Arkeologlar kazõda birkaç gün önce, 40-50 cm. yüksekliğinde bir insan başõ ve üzerinde bir yõrtõcõ hayvan (kartal olabilir) bulunan 11 bin yõllõk bir yapõta ulaştõlar. Heykelin devamõnõ bulmak ve bulunduğu ortamõ algõlamak için kazõyõ ertesi güne bõraktõlar. Ancak, arkeologlar pazar sabahõ kazõ alanõna döndüklerinde başõn gece çalõndõğõnõ saptayõnca durumu Şanlõurfa Valiliği’ne, jandarmaya, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’na bildirdiler. Vali Naci Okutan, savcõ ve jandarma olay yerinde inceleme yaptõktan sonra bazõ işçiler gözaltõna alõndõ. Olayõn kazõ alanõnda çalõşan işçiler arasõndaki husumetten kaynaklandõğõ ve orada çalõşanlar aleyhine bir düzenleme olduğu sanõlõyor. Jandarma, bölgede köylüler ve işçilerle birlikte bir alan taramasõ sürdürüyor. Kültür Varlõklarõ ve Müzeler Genel Müdürlüğü de “soruşturma sonuçlanıncaya ve güvenlik sağlanıncaya değin kazının durdurulduğunu” bildirdi. Kazõ alanõnda yapõlan incelemede, başõn çalõnmasõndan sonra geride bõraktõğõ boşluktan bir gövdesinin olmadõğõnõ, bir benzerinin birkaç hafta önce bulunduğu ve Şanlõurfa Müzesi’ne kaldõrõldõğõ öğrenildi. Göbeklitepe tapõnağõndaki heykellerin en önemli yanõnõ o dönemde maden bilinmediği için bunlarõn çakõltaşlarõ ile yontularak yapõlmasõ oluşturuyor. Göbeklitepe’de yeni bulunan 11 bin yıllık erkek başı heykeli çalındı. Heykel başının üzerinde bir yaban hayvanı bulunuyordu. Hırsızlığın kazıda çalışan işçiler arasındaki husumetten kaynaklandığı sanılıyor. Şarkılar santrala karşı söylendi SİNOP (AA) - Si- nop’ta, Sinop Belediyesi ile Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygõ Derneği tarafõndan termik santralla- rõn insan sağlõğõ ve iklim için ciddi bir risk oluşturdu- ğuna dikkati çekmek ve Türkiye’de faaliyet gösteren 15 adet termik santrala ek olarak üçü Sinop ve çevre- sinde olmak üzere kurulmasõ gündemde olan 47 yeni ter- mik santrala tepki göster- mek amacõyla çeşitli sanat- çõlarõn da katõldõğõ bir kon- ser düzenlendi. Uğur Mum- cu Meydanõ’nda düzenlenen konser öncesinde bir grup, yürüyüş yaparak termik santrallarõ protesto etti. Hakkâri’de hafif şiddette deprem HAKKÂRİ (AA) - Hakkâri merkeze bağlõ Ba- ğõşlõ köyünde 4.1 büyüklüğünde bir deprem meyda- na geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştõrma Enstitüsü, depremin saat 07.26 sõralarõnda merkeze bağlõ Bağõşlõ köyünde meydana geldiğini bildirdi. Bu depremden önce yine aynõ böl- gede saat 04.36’da Richter ölçeğine göre 3.6 büyük- lüğünde bir deprem daha olduğu açõklandõ. Kent merkezinde de hissedilen depremde ilk belirlemelere göre can ve mal kaybõ yaşanmadõğõ öğrenildi. Kazõ alanõndan çaldõlar ŞevvalSam.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle