23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 28 EYLÜL 2010 SALI CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr HANDE EAGLE L ondra’daki son büyük Gauguin ser- gisinin 1955’te Tate Gallery’de açõldõğõ düşünülürse, bu derinlikte bir retros- pektif düzenlenmeyeli 50 yõldan fazla olmuş. Demek, Gauguin, õşõk ile rengin uyumunu Londralõ hayranlarõnõn yüreklerine ve zihinle- rine en son yarõm yüz- yõl kadar önce taşõmõş. Sabõrsõz sanatseverler sergi biletlerini çoktan ayõrttõlar ve Gauguin’in 100’den fazla yapõtõnõ görmek için soluklarõ- nõ tutarak beklemeye başladõlar. Sergi, re- simlerden seramiklere, suluboyalara, oyma- baskõlara ve bezemeli nesnelere, çok farklõ yapõtlarõ kapsõyor. Ay- rõca, sanatçõnõn pek az görülmüş resimli mek- tuplarõ, eskiz defterleri, anõlarõndan ve gazete yazõlarõndan örnekler de yer alõyor sergide. Tate Modern’deki sergide sunulacak ya- põtlarõn çokluğu ve farklõlõğõnõ göz önüne aldõğõmõzda, izleyici- lerin zamanda ve coğ- rafi mekânlarda keyif- li bir yolculuğa çõkacağõnõ kesinlikle söyleye- biliriz. En önemlisi de, bir sanatçõyõ büyük ya- panõn gerçekte ne olduğunu görecek izleyiciler: Kendinin ve dõş dünyanõn iç yüzünü derinliği- ne kavrama yeteneği. TAH T L KADINLAR Ne zaman Gauguin’i düşünsek, hep, çoğun- lukla Tahitili kadõnlarõn rengârenk, göz alõcõ re- simlerini yapmõş, burjuva uygarlõğõnõn insan ru- hunu yok eden maddeciliğine karşõ çõkmõş bir ressam gelir aklõmõza. Saçlarõndaki güzelim çiçekleriyle, dudaklarõndaki tarifsiz gülüm- seyişleriyle, hayatõn ne olduğunu ve nasõl ol- masõ gerektiğini sorgulayan bakõşlarõyla Tahi- tili kadõnlar. Oysa, Gauguin’in yolunun Tahiti’ye nasõl düş- tüğünü kendimize sormayõ hep unuturuz san- ki; Gauguin’i ve sanatsal yaklaşõmõnõ günü- müzde de çarpõcõ ve şaşõrtõcõ bulmamõzõn nedeni belki de budur: Yaşam yolu ve yolculuğu. Gauguin, son olarak Milano’daki Galleria d’Arte Moderna’da sergilenen olan “Su İçen İnekler” adlõ resminde açõkça görüldüğü gibi, 1885’te (Tahiti’ye gitmeden 6 yõl önce) kendi üslubunu oluşturmuş bulunuyordu. Kõsa bir sü- re, ama yoğun biçimde yaşamõş olduğu sim- gecilikten çok uzaktõ artõk, tekniği gittikçe yetkinleşiyor ve kalõn fõrça darbeleri dekoratif ayrõntõlar içeriyordu. ‘Gauguin: Mit Yaratıcı’ sergisi, Gauguin’in postempresyonizme giden yolunu ve sanatçõnõn temel niteliklerini edindiği zorlu yolu gözler önüne seriyor. Gauguin’in tuvale aktardõğõ, özünde, okuduklarõ, gördükleri, duyduklarõ ve dokunduklarõnõn bir ürünü değil, düşünceleri- nin tümünü zihninde betimleyişinin bir yan üründür. ÖLÜMÜNÜN 107. YILI Büyük olasõlõkla döneminin en güzel anõla- rõndan birini yazmõş olan sanatçõnõn dehasõnõ, bu yõl, ölümünün 107. yõlõnda bir kez daha kut- luyor olacağõz. 1891’de Tahiti’nin başkenti Papeete’ye va- rõşõ, Gauguin’in yaşamõnõ değiştirecektir. Bu benzersiz varõşõ şöyle anlatõr: “Haziranın sekizinde, geceleyin, altmış üç günlük yolculuktan, altmış üç günlük sa- bırsız bekleyişten sonra, denizin üstünde zik- zaklar yaparak hareket eden acayip ateşler gördük. Sivri girintileriyle siyah bir kozalağı andıran bir ada, kasvetli gökyüzünden kop- tu. Moorea Adası’nı döner dönmez, Tahiti beliriverdi karşımızda.” (“Noa Noa”) Karaya ayak basmanõn heyecanõ, aylar süren deniz yolculuğunun yorgunluğu ve uygar Ba- tõ dünyasõnõ ardõnda bõrakarak gerçekleştirece- ği yapõtlarla ilkel sanatõn önemini ortaya çõ- karmanõn özlemi, Gauguin’i derinden etkilemiş olmalõ. Ama sanatçõnõn oluşumuna giden bu yolu yad- sõyamayõz. Gauguin’in, daha adõnõn bile kon- madõğõ bir dönemde postempresyonizmin us- tasõ olduğu söylenebilir. Bugün bir gezgin, ya- zar ve ressam olarak görülmelidir Gauguin. Zamanõn onu eskitememesinin nedeni, tõpkõ büyük bir müzisyenin besteleri gibi, tüm ya- põtlarõnda dile getirdiği evrensel duygudur. Belki de en iyisi, şu son derece can alõcõ bakõş açõsõnõ onun kaleminden aktarmak olacaktõr: “Bundan böyle rengin modern resimde oy- nayacağı müzikal rolü düşünün. Renk, mü- ziktekiyle aynı anlamda bir titreşimdir; o yüzden de, doğada en yaygın, ama aynı za- manda en belirsiz olan şeye, doğanın iç gü- cüne erişebilir.” (André Fontaines’e mektup- tan, Mart 1899) Yaşasõn Gauguin! Yaşasõn hayat! Paul Gauguin, elli yõl sonra 100’den fazla yapõttan oluşan bir retrospektifle yeniden Londra’da Mit yaratan bir ressam ‘Gauguin: Mit Yaratõcõ’ başlõklõ sergi, 30 Eylül’de Tate Modern’de açõlõyor. Sabõrsõz sanatseverler sergi biletlerini çoktan ayõrttõlar. Sergide, ünlü ressamõn farklõ dönemlerinden resimlerinin yanõ sõra pek az görülmüş resimli mektuplarõ, eskiz defterleri, anõlarõndan ve yazõlarõndan örnekler de yer alõyor. ‘Şapkalı Kendi Portresi’, 1893, Orsay Müzesi, Paris. G erçekleştirdiği uluslararası fotoğraf projeleriyle tanınan fo- toğraf sanatçısı Ali Haydar Yeşilyurt’un, “Face of Europe” adlı projesinde yer alan fotoğraflardan oluşan sergisi cuma günü açıldı. PhotoWorld dergisi organizasyonu ile Canon ve Toshiba bellek kartları sponsorluğunda açılan foto-belgesel sergi 15 Ekim’e kadar PhotoWorld dergisinin Kadıköy Bahari- ye Kuzu Kestanesi Sokak’taki binasında sergilenecek. Fotoğraf çekimleri 5 yıl süren ve projenin tamamlanması için bir beş yı- lın daha geçmesi gerektiğini söyleyen Yeşilyurt, fotoğraflarında hayatı ‘olduğu gibi’ yansıtmaya çalıştığını belirtiyor. Yirmi dört Avrupa ülkesinde gündelik yaşamdan sokağa düşen yansımala- rını, tüketim toplumunun insanlar üzerindeki, ekonomik, sos- yal, moral deformasyonlarını konu alan foto- belgesel sergisi, Avrupa’nın bilinmeyen yönlerini sanatseverlerle buluşturuyor. Hayat ‘olduğu gibi’’ ÇekCumhuriyeti,Prag Kültür Servisi - Der Spiegel dergisinin haberine göre Alman mahkemesi oyuncu Sibel Kekilli’nin eski çıplak pozlarının gösterilmesinin yasaklanmasına ve aşağılayıcı altyazılara katlanmak zorunda olmadığına, bu yüzden gösteriminin yasaklanmasına karar verdi. Nisan ayında RTL’de sanatçının başarısının anlatıldığı Exclusiv adlı magazin programında Kekilli‘nin, seks sahneleri yayımlamıştı. RTL mahkeme kararı hakkında bir açıklamada bulunmazken Kekilli 15.000 Avro manevi tazminat talebinde bulundu. Kekilli Fatih Akın’ın yönettiği ve Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü alan “Duvara Karşı” filminden önce porno filmlerde rol almıştı. Kekilli görüntüleri yasaklandı Altın Koza’nın ardından Kültür Servisi - Geçen hafta 205 yapõtõn, 9 sinema salonunda, 442 gösterimle yaklaşõk 55 bin150 izleyiciyle buluşturan 17. Uluslararasõ Altõn Koza Film Festivali son buldu. Yaklaşõk 700 konuğun ağõrlandõğõ festivalde, öğrenciler, engelliler ve huzurevlerinde konaklayan yaşlõlar için de özel film gösterimleri yapõldõ. Ayrõca festival kapsamõnda dünyanõn çeşitli köşelerinden uzun ve kõsa metraj filmler de gösterildi. Duvara Karşı Kültür Servisi - Bir süre önce lösemi teşhisi ko- nulan ve Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Hematoloji Ser- visi’nde tedavi gören usta tiyatro ve sinema oyun- cusu, yazar, yönetmen Beklan Algan (77) dün öğ- leye doğru yaşama veda etti. Duayen tiyatrocu için çarşamba günü saat 11.00’de Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde bir tören yapõlacak. Algan’õn cenaze- si Teşvikiye Camisi’nde öğle namazõndan sonra kõ- lõnacak cenaze namazõnõn ardõndan Aşiyan Mezar- lõğõ’nda toprağa verilecek. Beklan Algan, usta tiyatro oyuncusu Ayla Algan ile evliydi. Beklan Algan’õn ölümü sanat dünyasõnõ yasa boğ- du. İlk anda telefonda görüşebildiğimiz yazar-yö- netmen Orhan Alkaya’nõn da söylediği gibi “Muh- sin Ertuğrul’dan sonraki en büyük tiyatro dev- rimcisiydi, kuşaklar boyu Türk tiyatrosunda gençlerin önünü açan ve algısını değiştiren çok önemli bir tiyatro adamıydı.” Ve 2008’de Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nca düzenlenen “Ustalara Saygı Ge- cesi”nde usta yazar Cevat Çapan’õn dediği gi- bi, Beklan Algan tiyatro sevgisini bir çeşit virüs gibi insanlara bulaştõran çok büyük bir sanatçõydõ. Tõpkõ eşi Ayla Algan gibi Muhsin Ertuğrul’un ti- yatro geleneğini ve tiyatro anlayõşõnõ insanlara ak- taran bir ustaydõ. 1933 Erzurum do- ğumlu Beklan Algan, Robert Koleji mezu- nuydu. Koleji bitirdik- ten sonra tiyatro oyun- cusu Ayla Algan ile ev- lendi; maden mühen- disliği eğitimi için git- tiği Amerika’da ünlü Actors Studio’da eğitim aldõ. Amerika’da bir- çok oyunda profesyonel olarak oynadõ. Türki- ye’ye dönünce Şehir Tiyatrolarõ’na girdi (1961). 1964’te “Karanlıkta Uyananlar” adlõ film ile sinemada yer aldõ. “Ha- lime’yi Samanlıkta Vurdular” (1966), “Sevmek Seni” (1965), “Karanfilli Kadın” (1966), “Kız Ku- lesi Âşıkları” (1993) gibi filmler çevirdi. 1966’da Muhsin Ertuğrul’un kurumdan istifa- sõ üzerine onunla birlikte Şehir Tiyatrolarõ’ndan ayrõldõ ve Muhsin Ertuğrul’un önderliğinde ku- rulan LCC’de tiyatro bölümünü yönetti. 1970’de Bakõrköy Halk Evleri Deneme Sahnesi’ni kurdu. Bir süre sonra sonra Şehir Tiyatrolarõ’na tekrar gi- rerek yönetmenlik yaptõ; Tepebaşõ Deneme Sah- nesi’ni kurulmasõna katkõda bulundu. 1984’te kimi meslektaşlarõyla BİLSAK Tiyatro Atölyesi’ni kurdu. 1988’de ise Ayla Algan, Erol Keskin, Haluk Şevket Ataseven ile birlikte Tiyatro Araştõrma Laboratuvarõ (TAL)’õ kurdu. 2002’de Ekol Drama Sanat Evi’nde Çağdaş Tiyatro ve Yaratõcõ Oyuncu eğitimi vermeye başladõ. Tiyatro alanõnda “İlhan İskender Armağa- nı” gibi birçok ödül kazandõ. Bazõ oyunlar yaz- dõ ve sahneledi. Eğitim çalõşmalarõnõn yanõ sõra “Laboratuvar’dan Prodüksiyon’a ve Pro- düksiyon’dan Laboratuvar’a” ve “Gelenek- sel Tiyatro’dan Çağdaş Tiyatro’ya” konulu araştõrmalarõnõ sürdürmekteydi. Beklan Algan’ı kaybettik TİYATRONUN ACI KAYBI Bruegel’in tablosu ortaya çıktı Kültür Servisi - 16. yüzyõlõn önemli sanatçõlarõndan İspanyol ressam Pieter Bruegel’in, 1565 - 1568 yõllarõ arasõnda yapõlan “The Wine of St. Martin’s Day” adlõ tablonun ressamõ olduğu, restoratörler tarafõndan kesinleştirildi. Mevsimin ilk şarabõnõ kutlayan halkõ tasvir eden tablonun, 7 milyon Avro gibi bir ücretle Madrid’de bulunan Prado Müzesi’ne satõlacağõ düşünülüyor. AL HAYDAR YEŞ LYURT FOTOĞRAF SERG S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle