25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ALİCAN ULUDAĞ ANKARA - Albay Dursun Çi- çek’in telefonlarõnõn, Nisan 2009’da hazõrlandõğõ iddia edilen “İrtica ile Mücadele Eylem Pla- nı” başlõklõ belgenin fotokopisinin avukat Serdar Öztürk’ün ofisin- de bulunmasõndan önce dinlendi- ği ortaya çõktõ. Dinlemeye ilişkin İs- tanbul 10. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nin kararõnda, Çiçek hakkõnda- ki soruşturmanõn yõlõ olarak 2008 tarihi yer alõrken “kuvvetli suç şüphesi” olarak da Cumhuriyet ga- zetesine üç kez el bombasõ atõlmasõ ile Danõştay’a saldõrõ olaylarõnõn gösterilmesi dikkat çekti. Dursun Çiçek ve beraberindeki 5 isim hakkõnda İstanbul 10. Ağõr Ceza Mahkemesi’nin 9 Mart 2009’da verdiği “iletişi- min dinlenmesi kararı”nda il- ginç ayrõntõlar yer aldõ. Kararda, soruşturmanõn nu- marasõ 2008/1692 ola- rak geçiyor. Bu da Çiçek hakkõndaki soruşturmanõn 2008 yõlõnda başladõğõnõ ortaya koyuyor. Mahkeme kara- rõnda, dinleme- yi İstanbul Em- niyet Müdürlü- ğü Terörle Müca- dele Şube Müdür- lüğü’nün 9 Mart 2009 gün ve 2009/4701 sayõlõ yazõsõ ile istendi- ği kaydedildi. Dinlenmesi is- tenen kişiler ara- sõnda Dursun Çiçek’in yanõ sõra diğer subaylar Özgür Eken, Levent Açıkalın, Ne- rim Bitlislioğlu, Muharrem Nuri Alacalı ve Murat Ön- der Bektaş’õn adõ geçiyor. Suç olarak “Terör örgü- tü faaliyetlerinde bulun- mak, suç örgütü kurmak ve buna bağlı örgütün faa- liyetleri” sõralanõrken “Ergenekon terör örgütü tarafından gerçek- leştirildiği yönünde kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu” iddia edi- liyor. Kararda, şu eylemler gerekçe gösteriliyor:“05.05.2006, 10.05.2006, 11.05.2006 tarihlerinde İstanbul’da Cumhuriyet isimli gazeteye el bombalarının atıldığı, 17.05.2006 tarihinde Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik gerçekleştirilen silahlı sal- dırı sonucu Yüskek Hâkim Mus- tafa Yücel Özbilgin’in öldürüldü- ğü, iki yüksek hâkimin yararlan- dığı, 13.07.2007 tarihinde İstanbul ili Ümraniye ilçesinde bir adrese düzenlenen operasyon- larda 27 adet el bombası- nın ele geçirildiği, 26.06.2007 günü Eskişehir ilinde gerçekleştirilen ope- rasyon sonucu 12 adet el bombası, 2 adet uzun numlulu silah, 11 kg. C3 patlayıcı, 11 kg. TNT pat- layıcının ele geçirildiği...” “Ergenekon yapılanmasının EGM’nin raporu ile terör örgütü yapılanması olarak mütalaa edil- diği” savunulan kararda, dinlemenin gerekçesi de, “Terör örgütü men- suplarının suç delilleri ile birlikte tespiti, suç unsurları ile birlikte ya- kalanabilmesinin temini için bu aşamada başka türlü delil elde imkânı olmadığından şüphelile- rin kullandığı iletişim araçlarının teknik takip altına alınması sonu- cuna varıldığı..” şeklinde özetleni- yor. Bu gerekçeleri dikkate alan mahkeme de 9 Mart 2009’da belir- tilen telefonlarõn 3 ay süre ile din- lenmesi ve kayda alõnmasõ yönünde karar veriyor. 3 kez tutuklandı “İrticayla Mücadele Eylem Pla- nı” belgesi, Ergenekon soruşturma- sõ kapsamõnda 4 Haziran 2009’da ya- põlan bir operasyon sõrasõnda, iddiya göre, avukat Serdar Öztürk’ün An- kara’daki ofisinde bulunmuştu. Ka- muoyu ise iddia edilen belgenin varlõğõnõ, Taraf gazetesinin 12 Ha- ziran 2009’da “AKP ve Gülen’i bi- tirme planı” başlõklõ haberiyle öğ- renmişti. Çiçek, 30 Haziran’da tu- tuklanmõş, ancak itiraz üzerine bir gün sonra serbest bõrakõlmõştõ. 11 Ka- sõm 2009’da ikinci kez tutuklanan Çi- çek, itiraz üzerine 2 gün sonra tah- liye edilmişti. Soruşturmanõn ardõn- dan “belge”yle ilgili iddianamenin mahkemece kabul edildiği 29 Nisan 2010’da tekrar tutuklanan Çiçek, halen Hasdal Askeri Cezaevi’nde. DİYARBAKIR (Cumhuri- yet Bürosu) - Diyarbakõr’da polise kimlik soran 2’si devlet memuru 3 kardeşe, MOBE- SE kameralarõnõn önünde meydan dayağõ çekildi. Kardeşler “iş göremez raporu” alõrken avu- katlarõ Diyar Rük- neddin Çetedir, ola- yõ açõk işkence vaka- sõ olarak değerlendi- rip dayakçõ polislerin dava sonuçlanõncaya ka- dar açõğa alõnmalarõnõ istedi. Gaziantep Öncüpõnar Güm- rük Kapõsõ’nda gümrük muha- faza memuru olarak çalõşan C.S., Diyarbakõr’õn Eğil ilçesi- ne bağlõ Kaya Köyü İlköğre- tim Okulu’nda müdür yardõm- cõsõ olarak görev yapan öğret- men E.S. ile kent merkezinde özel bir hastanede diyaliz tek- nisyeni olarak çalõşan P.S, 20 Eylül gecesi saat 02.00 civarõnda merkez Kayapõnar ilçesi Dicle- kent Semti’ndeki evlerine gitmek için Akyõl Kavşağõ’nda taksi bek- lerken sivil bir araçla gelen iki si- vil polis kimlik sordu. Yurttaşlõk hakkõnõ kullanarak önce polislerin kimlik göstermesini isteyen kar- deşlerin bu talebi, sivil polislerce, cüzdan bir anda açõp kapatõlarak yerine getirildi. Polislerin kimlik- lerini göremediklerini belirten kar- deşler, yeniden göstermelerini iste- yince, sivil polisler 3 kardeşin elle- rini kaldõrõp arabaya yaslanmasõnõ istedi. Kardeşlerin polislere kimlik- lerini göstermeleri için õsrar etme- leri üzerine, polisler 3 kardeşe önce hakaret etti, ardõndan dayak attõ. 3 kardeş kõsa süre sonra olay yeri- ne ulaşan diğer ekiplerce Huzur Polis Merkezi Amirliği’ne gö- türüldü. Polis merkezinde kendi- lerini darp eden bir polisin ifade alõnan odaya girmesi nedeniyle ifa- de vermeyen kardeşler, duruma tepki gösterirken avukatlarõ ise bu durumu tutanağa geçirdi. Polislerden şikâyetçi oldular Polislerden şikayetçi olan üç kar- deşten C.S. savcõlõğa verdiği ifade- de söyledi: “Polis memurları bize ‘O… çocuklarõ, siz kimsiniz ben si- ze kimlik göstereceğim’ dedi. Ben oturduğum yerden kalkarak cüz- danımı çıkarttım. Resmi kimli- ğim olan güvenlik memuru oldu- ğuma dair kimliğimi gösterdim. ‘Biz bir şey yapmadõk’ dedim. Bu- nun üzerine polis memurları ba- na ‘Sus lan’ dedi. Ve kimliğime bakmadı. Daha sonra başka ekip- ler olay yerine intikal etti. Tahmi- nimce 3-4 ekip geldi. Kalabalık olunca bizi çekiştirmeye başladı- lar. İlk gelen şahıslardan esmer olanı ‘memurum’ diye omzumdan tutup beni çekti. Ve gözlerim yanmaya başladı. Sonradan biber gazı sıktıklarını anladım. Bize tekme tokat hepsi girişti. Bize ha- karet ettiler. Darp ettiler.” 45 gün iş görmezlik raporu Savcõlõktan sonra Diyarbakõr Devlet Hastanesi ve özel bir hasta- neye giden 3 kardeşten C.S.’ye 45 gün iş göremez raporu verildi. Polisler de 3 kardeşten şikâyetçi oldu. Kardeşlerin, kimlik sormalarõ üzerine kendilerine küfür ettiğini ileri süren şüpheli polisler, bunun üzerine gaz sprey kullanarak “orantılı bir şekilde güç kullan- dıklarını” savundu. Şüpheli sõfatõ ile ifadesi alõnan polislerin ifadele- rinin bire bir aynõ olduğu belirtildi. Darp edilen kardeşlerin avukatõ Diyar Rükneddin Çetedir, olayõn açõk bir işkence vakasõ olduğunu be- lirterek adli süreç sonuçlanana ka- dar olaya karõştõğõ iddia edilen pol- islerin açõğa alõnmasõnõ istedi. HATİCE TUNCER İkinci Ergenekon davasõnda tu- tuklu bulunan gazetemiz yazarõ Mustafa Balbay, gazeteciler üze- rinde baskõ oluştuğuna dikkat çe- kerek “Kalemlerin susmasının, silahların susmasından daha önemli olduğu gibi bir iklim ya- ratıldı” diye konuştu. Balbay’õn “Küresel ısınmayı ne zaman bi- ze yükleyecekler merak ediyo- rum” sözleri üzerine Mahkeme Heyeti Başkanõ Köksal Şengün, “mümkündür” dedi. Usul hakkõnda konuşacağõnõ be- lirterek söz alan Balbay, duruşmalara ara verilen 20 günlük süreçte yaşa- nan bazõ gelişmelere dikkat çek- mek istediğini söyledi. Balbay, “Bu süreçte 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, ‘Babamõ Ergenekon öldürdü’ dedi. Geçit- li’de mayın patlaması oldu ‘Erge- nekon mu yaptõ’ denildi. En ufak bir gelişmenin bu davadan bilin- mesi geleneği başladı” diye ko- nuştu. Balbay’õn “Küresel ısınma- yı ne zaman bize yükleyecekler ” sözleri üzerine Başkan Şengün, “mümkündür” dedi. ‘Erdoğan davadan çekildi’ Balbay sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu davada yargılananların her olaydan sorumlu tutulmasına mahkemenin yürütülüş şekli neden oluyor. 21 gün önce iddia makamı eski bazı dosyaların getirtilmesini istedi. Daha önce de örnek ver- miştim. İstanbul’dan Ankara’ya gidiyoruz 200 kilometre, gidiyoruz gidiyoruz 250 kilometre.” “Belki haberiniz yoktur Baş- bakan bu davanın savcılığından geri çekildi” diyen Balbay, “Baş- bakan ‘Ben davanõn savcõsõyõm de- medim. Deniz Baykal avukatõyõm dediği için söyledim’ diyor. Belki de Deniz Baykal genel başkan- lıktan çekildiği içindir” şeklinde konuştu. Erdoğan’õn hafta sonun- da gazete yöneticileriyle diyalog toplantõsõ yaptõğõna dikkat çeken Balbay, şöyle devam etti: ‘Barış akıllı insanın işidir’ “Gazetecilerin susturulmak istendiği bir dönemden geçiyoruz. Barış ortamı yaratılmak için bi- ze burada tutulmamız rolü biçil- miş gibi bir hava seziyorum.” Kin tutan bir insan olmadõğõnõ ifa- de eden Balbay, “Barış akıllı in- sanların işidir. Ama burada kin büyüyor” dedi. Söz alan Tuncay Özkan ise da- vanõn tutuksuz sanõğõ emekli Albay Arif Doğan’õn bazõ yayõn organla- rõnda yayõmlanan JİTEM ile ilgili an- latõmlarõna dikkat çekti. ‘Bu nasıl bir örgüt?’ Doğan’õn “Susurluk’ta meydana gelen kaza öncesinde Yalova’da Çatlõ ile konuştum. Arabada bir bakanın kızı vardı. Tuncay Öz- kan’a söyledim, yayınlamadı” şek- lindeki sözlerini aktardõ. Özkan, “Doğan bu örgütün yöneticisi. Ta- limat veriyor yayınlamıyorum. Ben o sırada jandarmanın Hiz- bullah kamplarında eğitim verdi- ği haberini yapıyorum. Bu nasıl bir örgüt” diye konuştu. Başkan Şengün ise “Okuyoruz, hepsini” dedi. Daha sonra kara Pi- lot Teğmen Mehmet Ali Çelebi sa- vunmasõna devam etti. Heyet kararından döndü Bu arada mahkeme heyeti daha önce aldõğõ karardan geri döndü- ğünü açõklayarak taleplerin du- ruşmalarõn yapõldõğõ haftanõn son günü alõnmasõna hükmetti. Savunmasõnõ yapan Çelebi, Ata- türk’ten yaptõğõ alõntõlarõn iddiana- mede suç unsuru olarak yer aldõğõ- na dikkat çekerek “Bugün en mut- lu günüm. Atatürk’ün Türk gen- çliğine hitabını okumakla suçla- nıyorum, bundan gurur duyuyo- rum. En ağır cezayı verin” dedi. ‘Bana da adres uydurdular’ Kemal ve Neriman Aydın kar- deşlerin talimatõ üzerine “Süley- man Solmaz aracılığıyla Hizbut Tahrir örgütüne sızarak Ergene- kon örgütüne bilgi toplamak” suç- lamasõna ilişkin ise Çelebi şunlarõ söyledi: “Konu ile ilgili komutan- larımı bilgilendirecektim. Din ko- nusunda bilgileri olduğu için cum- huriyet konusunda tehdit olabile- cek bir unsurun olup olmadığını kontrol için CD ve notları Neriman Aydın’a ben bıraktım.” İddianamede kendisi için adres uy- durulduğunu savunan Çelebi, “Diğer komutanlarıma yaptıkları gibi be- nim evime CD koymadılar ancak benim için uydurma adres üretti- ler. Cezavinde olduğum tarihte 17 Şubat 2010 tarihinde bana ait ol- duğu iddia edilen iki telefon gö- rüşmesi üretildi” diye konuştu. CMYB C M Y B 28 EYLÜL 2010 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Teröristin Vicdanına Sığınmak! Hafta sonunda ulusal medyanın genel yayın müdürleriyle yaptığı kahvaltılı söyleşide, Başbakan’ın “Demokrasi süreçlerini sabote etmeye çalışan mihraklar boş durmuyor. Önemli bir gazetemize Van’da tehditler savuruyorlar, ‘Bu gazeteyi burada dağıtmayacaksınız’ diye. Bu demokrasi mi? Silahla mı gösteriyorsunuz” sözleri ile kendi iktidarı açısından ortaya koyduğu acizlik tablosundaki gazete, meğer “Sabah”mış! Ülkenin iç ve dış güvenliğinin 1 numaralı sorumlusu için sizce de iki boyutlu bir acizlik itirafı değil midir Sayın Erdoğan’ın hafta sonundaki bu açıklaması? Ama durun ve arkasını da okuyun: Öyle anlaşılıyor ki, Başbakan, kendi iktidarının sözcülüğünü yapan “Sabah”ın bir ilimizde dağıtımının silah baskısı ile engellendiğinden söz ederken, çok daha vahim ve önemli olguların duyulmasını istememiş. Medya çalışanlarına insanlık dışı baskılar Onları, gazetenin genel yayın müdürünün dün yazdıklarından okuyalım: “O kadarla kalsa neyse; temsilcimize göz dağı veriliyor, muhabirlerimize geçtikleri haberlerini geri çekmeleri, yayımlanmış olanları yalanlamaları için insanlık dışı baskılar yapılıyor, can güvenliklerinin tehlikeye gireceği uyarılarında bulunuluyor.” Erdal Şafak, karşılaştıkları tehditlerin nedenini “Hakkâri’nin Geçitli köyünde 9 vatandaşımızın hayatına mal olan mayınlı tuzağın PKK’nin işi olduğunu duyurmuş olmak”ta görüyor. Bir yanda terör çetesinin, silahlı militanlarının sınırlarımız dışına çekildiği söylentileri; eylemsizlik kararının devam edeceğini duyuran haberleri ile örtüşüyor. İçişleri Bakanı Atalay‘ın Erbil’e giderek Barzani’den destek sözü aldığı müjdesini veren televizyonlar, bu temasların MİT Müsteşarı’nca sürdürüleceğini de ekliyor. DTP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’un, dün beş yıllık aradan sonra İmralı’ya giderek avukatlığını yaptığı örgüt başı ile yapacağı görüşme, dün sabahki gündem toplantılarının ilk sıralarında olmalıydı. Bütün bu baş döndürücü olaylar olurken damadının CEO’luğunu yaptığı gazetenin dağıtılmaması için eşkıyanın silahlı tehditler savurduğundan dert yanmak, daha bir iki ay öncesine kadar kürsülerden muhalefet partileri liderlerine, Sivas’ın doğusuna gidebilir misiniz? Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da örgütü olan iki partiden birisi AKP’dir” diye övünen bir Başbakan için hazin değil midir? Kendisinin o ünlü deyişi ile “nereeedeen nereye” gelinmiş. Öyle bir geliniş ki, Sabah’a bir haftada 25 bin gazete satışı kaybettiren, dağıtımın engellenmesi bir yana; temsilcisinin, çalışanların, bayilerin can güvenliklerinin de tehlike altında olduğu anlaşılıyor. Bu vahim tablo karşısında, yöredeki illerde bu tabloyu oluşturan eşkıya çetelerine yönelik bir güvenlik operasyonları yapıldığını kent caddelerinde adeta “eşkıya dünyaya hükümran olmuş” şarkısını söyleyerek gazetecilere silah gösterenlerin yakalandığını bildiren açıklamaları duyan, okuyan var mı? Öyle bir eylem olmuş olsa, öncelikle o tehditlerin hedefi olan gazete yazmaz ya da Türkuvaz Medya’nın görsel yayın organları onları duyurmaz mıydı? Tam aksine, Erdal Şafak arkadaşımız, dünkü yazısında, karşılaştıkları o çirkin muameleyi anlattıktan sonra “ .. Gerisini Doğu ve Güneydoğu’da arkadaşlarımızın, bayilerimizin ekmeği ile oynayan, kendilerinin ve yakınlarının can güvenliğini tehdit eden terör örgütü yandaşlarının - varsa- vicdanlarına havale ediyorum“ diyor. Sadece Geçitli’de 9 Kürt asıllı vatandaşımızın canına kıymaktan çekinmeyenler de vicdan aramak, bence çok masum bir teslimiyetin ifadesi olmalıdır. Elini bu tür olaylara, sadece acizlik sergileyen hükümet karşısında giderek daha da güçlendiren İmralı’dan -varsa- vicdanın sesini dinlemesini istemek acaba hangi devlet görevlimizin kısmetine düşecektir? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net TGB üyeleri dün 2. Ergenekon davasında tutuklu sanık teğ- men Mehmet Ali Çelebi’nin savunma yapması nedeniyle duruşmayı izledi ve öğle tatilinde basın açıklama yaptı. Ey- leme destek veren Sümeroloğ Muazzez lmiye Çığ “Teğ- men Çelebi’nin konuşmasında çok hislendim. Vatansever dostlarımızın burada kapalı kalması içimde bir ateş. Sürekli onları düşünüyorum. Bugün, içerdekileri ‘Siz çıkana kadar ölmeyeceğim’ diye söz verdim” dedi Eyleme Çelebi’nin ba- bası Muharrem ve annesi Rukiye Çelebi de katıldı. Çığ: Siz çıkana kadar ölmeyeceğim D YARBAKIR Polisten kimlik soranlara dayak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - çişleri Bakanı Beşir Atalay’ın talimatıyla 3 mülkiye ile bir polis başmüfettişi, Ha- nefi Avcı’nın cemaat iddiaları konusunda eski stihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü’nün ifadesine başvurdu. Av- cı’nın ifadesinin de alınacağı belirtildi. Avcı’nın yazdığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar. Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabındaki cemaat iddialarıyla ilgili çişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen başmüfettişler incelemelerini sürdürüyor. Avcı’nın kitabında cemaat yapılanması içeri- sinde olduğu savlanan personelin ifadeleri alınırken ilerle- yen aşamada Avcı’nın da ifadesine başvuralacağı bildirildi. fade işlemlerinin tamamlanmasının ardından müfettişler idari ya da adli soruşturma istemli rapor düzenleyecek. AVCI’NIN DD ALARINA NCELEME Balbay kamuoyundaki her olayõn Ergenekon’a bağlanmaya çalõşõldõğõnõ söyledi BALBAY: Küresel õsõnmayõ da Ergenekon’a yükleyecekler MümkündürHÂK M: Dursun Çiçek’in kızı Avukat İrem Çiçek, mahkemenin ka- rarıyla ilgili, “Babam Dur- sun Çiçek hakkındaki iddia- lar 12 Haziran 2009 tarihin- de başlamışken, soruşturma aşamasında alınan telefon dinlemesini anlamlandırmak mümkün değildir. Müvekkili- me ve biz vekillerine bu ka- rarın gerek- çesinin açık- lanmasını hukuk adına bekliyoruz” dedi. İstanbul Haber Servisi - Gençlik Federasyo- nu üyeleri, İstanbul’da yapılan Roman Ça- lıştayı’nda açtıkları pankart nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanan arkadaşları için Bakırköy Kadın Tutukevi önünde 8 gündür açlık grevi yapıyor. Gençlik Federasyonu üyesi Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz, 14 Mart 2010 tarihinde yapılan Roman Çalış- tayı’nda “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı pankart açtı. Tüzer ve Yılmaz, pankart ne- deniyle tutuklandı. Gençlik Federasyonu üyeleri, tutuklu arkadaşlarının serbest bıra- kılması istemiyle 20 Eylül tarihinde Bakır- köy Kadın Tutukevi önünde açlık grevine başladı. Federasyon üyesi 15 kişi, cezaevi önünde açlık grevi için direniş çadırı kur- du. Açlık grevi duruşmanın yapılacağı gün olan 30 Eylül tarihinde son bulacak. ‘TUTUKLU ARKADAŞLARIMIZ SERBEST BIRAKILSIN’ Çiçek hakkõnda, ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planõ’ belgesi ortaya çõkmadan önce dinlenme kararõ alõnmõş ‘Belgeden’ önce dinleme Dursun Çiçek ‘AÇIKLAMA BEKL YORUZ’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle