Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
havalandırmadan kat kat büyük bir alanla ve
buradaki tek yeşillikle buluşma günümüzdü.
Sıcak mı sıcak bir gündü. Faruk Nafiz
Çamlıbel, “Han Duvarları” şiirini yazdığı yolculuğu
kışın değil de, ağustosta böyle bir havada yapsa,
belkide o eşsiz kar tarifinin yerine şöyle bir şey
yazardı:
Güneş çevreyi kıpkızıl bir alev topuna gömdü,
ışık değil çevreye yayılan kırmızı ölümdü...
Öylesine sıcak bir gündü...
Ama yine de çimlerin üzerindeydik. Bırakır mıyız
böyle bir fırsatı...
Çim yapraklarında sıcağın ve çimin iki dostu
vardı:
Kelebekler ve arılar...
Çimlerin üzerine boylu boyunca yatıp onların
hizasına kadar toprağa yapışarak arıların çim
çiçeklerinin üzerine konup kalkışını izledim...
Değme teknoloji henüz böylesine hassas bir
iniş-kalkış yöntemi icat etmemiştir.
Arıları ve kelebekleri sonra anlatırım...
Ahh o kelebekler...
Bizi bir ömür bekler...
Çimlerin çoğu sararmıştı...
Bu daha önce de tanık olduğum, belki yıllar
önce de yazdığım bir sararma...
Kök sağlam...
Gövde kuru uzantılarla dolu...
Uç, yemyeşil... Rüzgârla dans ediyor. Bütün
canlılığını her rüzgârda gösteriyor.
Bizim çim grubunun kökleri yerli yerinde.
Gövde, işlevinin bir bölümünü tamamlamış...
Uçtaki gençlere can veriyor...
Belki o uçtaki gençler rüzgârla birlikte
sallandıkça haykırıyorlar:
“Heeey... Kim en iyi hissediyor rüzgarı? Biz. Kim
rüzgârla birlikte bütün canlılığını ortaya koyup
dalgalanıyor? Biz. Uzaktan birileri bakınca şurada
çimler var dedirten kim? Biz... Çimin rengini temsil
eden kim? Biz...”
Çim uçlarının bu seslerini duyar gibiydim. Ama
gövdelerden de şu sesler çınlıyordu kulaklarımda:
“Savrulun gönlünüzce rüzgârda. Hemen dibinize
de bakın arada. Olmasaydı sizi ayakta tutan bir
gövde. Şimdiye çoktan sürünmüştünüz yerde...”
Sesleri can kulağıyla dinlerken kulağım biraz
daha derine takıldı. Gövdeyi toprağa bağlayan
hafif yükseltinin ardından iniltiler geliyordu. Esen
rüzgârla sallanan çim yapraklarına inat, toprak
altından gelen şu sesler kulağımı deliyordu:
“Üstte yapraklar, altta gövdeler... Sanırsın yeri
göğü onlar deler... Nasıl büyük hazineler saklıysa
kapalı kapılar ardında; bu gördüğün çim ormanının
da bütün serveti toprağın altında. Bir ay sonra
belki burada hiç çim olmayacak, ama iki mevsim
sonra bu alan yine yeşilliklerle dolacak...”
Ara sıra geçerken bir kelebek, iki arı... Bizim
süre doldu, tamamladık dakikaları...
Çimlerin üzerinde rüzgârı ayrıca hissettim.
Aslında rüzgâra ayrı bir gün ayırmalıyım. Zira bize,
sorgusuz sualsiz, duvar-tel örgü dinlemeden
gelen tek canlı o... Bazen bir Ankara kedisi gibi
yalıyor yüzümüzü... Bazen hafifçe dokunup
geçiyor; vardı da yoktu, eski dostlar gibi... Her
neyse, konuyu dağıtmanın ne gereği var, ne
ereği...
Ben çimlerde oynuyordum... Milyonlarca çim
yaprağı koca bir topluluksa, onları
hareketlendirmek için bir rüzgâr esmeli... Esen
rüzgâr daha da kuvvetlenmeli...
Bıkmadan, usanmadan esmeli rüzgâr...
Çim yığınlarına kızmak faydasız...
Rüzgâr esti de onlar hareketlenmedi mi?
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
…kimi zaman 12 saatte, kimi zaman söz olma-
sın diye anayasal süre 15 günü kullanarak onayla-
yanın kim olduğunu saptama zahmetine katlan-
mayacağınız kişi...
...Çankaya’daki AKP’li geleneği bozmadı.
New York’ta ülke sorunlarıyla ilgili görüşlerini
gazetecilere uzun uzadıya anlattı.
Son günlerin gözde konusu parlamenter rejim
yerine başkanlık sistemi.
Başkanlık sistemiyle ilgili bir torba değerlendir-
me yaptıktan sonra.. sistemi istiyor mu istemiyor
mu sorusu gelmeden “Ben o ya da başka bir sis-
temin lehine bir şey söylemek istemiyorum” dedi.
Tabii bir taraflı iken tarafsız bir Cumhurbaşkanı
gibi görünmek kolay değil.
Ama kimi soruları anımsatıyor söyledikleri.
Bizde yüzyıllarca tepeden yönetilmeye yatkın
halkımızın başkanlığı destekleyeceğini söylerken,
acaba bir başka kaygısına mı değiniyor?
Başkanlık sistemi sultanlık, hakanlık gibi anlaşıl-
masın derken yoksa; dolaylı biçimde başkan se-
çilmesi olasılığı gündemde olan RTE’nin sultanlık
veya hakanlık taslayacağından kaygılı olduğunu
mu duyumsatmak istiyor?
Şeytanın avukatlığını yaparsak; ya da hazır elde
gül gibi bir demokrat varken ülkeyi tek elden yö-
neteceği yazılıp söylenen bir başkasının yeğlen-
mesindeki sakıncayı ima etmiş olmuyor mu?
Yok, yok! Bu olasılıkları derhal yalanlar elbette.
Şimdi RTE’ye karşı olmanın sırası da değil.
Çankaya’daki bu kaygıların yazılıp söyleneceği-
ni hesaplayarak zaten gazetecilere sistemin avan-
tajları olduğunu söyledikten sonra; “Ama uygula-
ma nasıl olur? Buradan da sultanlık gibi yanlış bir
anlam çıkmasın” diyor.
Arif olan sözlerimdeki derin ama gizli anlamları
anlar, demeye getiriyor.
Gazeteciler -ki hepsi ünlü mü ünlü- Çanka-
ya’dakinin New York açıklamalarını yorumsuz ha-
berleştirdiler.
Oysa örneğin Sedat Ergin vakit bulsaydı; Hürri-
yet’te hemen her gün iki sütun, sayfanın sol köşe-
sinde baştan aşağı inen öyle bir yorum döktürür-
dü ki.. mesleği diplomat olanlara parmak ısırtırdı!
Çankaya’dakinin hakkını Çankaya’dakine vere-
lim: Köşk’ten ayrılmasına aylar kala nihayet bir
cumhurbaşkanı gibi nasıl konuşulacağının örnek-
lerini vermeye başladı.
Ergin’in haberinde okuduk: Çankaya’daki “bu
arada (başkanlık sistemi üzerindeki derin düşün-
celerini sıralarken arada) CHP lideri Kılıçdaroğ-
lu’nun Brüksel’de AB yetkilileriyle yaptığı görüş-
melerden olumlu söz etti. ‘Ziyaretini izledim, çok
takdir ettim doğrusu’...” diyor.
Kılıçdaroğlu bu övgünün değerini bilmeli. Her-
kese nasip olmaz Çankaya’dakinden böylesi bir
övgü!
Ne ki ister istemez şu soru akla takılıyor:
Çankaya’daki AKP’li; Kılıçdaroğlu’nun, 47 gaze-
tecinin yıllardır tutuklu olduğundan AB yetkilileri-
nin haberi olmadığını açıklamasından esinlene-
rek…
…AB’yi ve basını bilgilendirmek amacıyla Brük-
sel’de açılan CHP bürosunun gerekli hizmeti gö-
rerek…
…hukuksal nedene dayanmadan 47 gazeteci-
nin aylardır tutuklu olmalarını AB yetkililerine, li-
derlerine duyuramamış olmasını mı takdir etti aca-
ba?
Bu arada Çankaya’daki tabii yeni anayasayla il-
gili görüşlerini de açıkladı.
Gazeteci Kürtlerin her gün yeni bir boyut kaza-
nan anayasal dayatmalarını özetliyor. Yeni bir
kimlik tanımı-anadilde eğitim ve kültürel özerklik.
Soruda bölgesel yönetim özerkliği eksik!
Çankaya’daki verdiği yanıtta:
“Yeni anayasanın bu gibi konularda büyük bir
özgüvenle yazılması gerektiğini” söylüyor ve -ga-
zetedeki habere göre- “kendini bağlamadan belli
esneklikler sergilenebileceği mesajını vermiş olu-
yor”.
Kürt dayatmalarına Çankaya’dan ılımlı, okşayan
mesajlar!
PKK sözüm ona ateşkesi bir hafta daha uzat-
mış. Bu konuda ne yazık ki, Çankaya’dakinin gi-
derek medyadaki; “Apo’nun devletle oynadığı…
İmralı’dan -hükümetin bir türlü engelleyemediği-
avukatları aracılığıyla örgütü yönlendirdiği ya da
devletin Apo’yla barış takvimi konuştuğunu” içe-
ren haberlerle ilgili değerli düşüncelerini öğrene-
medik!
Yurtdışı gezileri çokkk… New York’ta olmazsa
bir başka ülkede…Toplumu aydınlatan, “Söyledik-
lerim beni bağlamaz” diyerek bizleri düşünmeye
zorlayan.. bu veya benzeri konulardaki engin gö-
rüşlerini Çankaya’daki AKP’li…
…elbette bizlerden esirgemeyecektir.
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 22 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBACUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Eylül
Oslo PB 14
Helsinki PB 13
StockholmPB 14
Londra PB 21
AmsterdamPB 21
Brüksel PB 21
Paris Y 25
Bonn Y 23
Münih PB 19
Berlin PB 18
Budapeşte B 20
Madrid Y 23
Viyana B 20
Belgrad B 22
Sofya B 19
Roma PB 24
Atina PB 23
Zürih PB 20
Moskova Y 15
Aşkabat A 24
Taşkent A 28
Bakû A 27
Bişkek A 22
Tiflis A 28
Kahire B 31
Şam PB 34
İstanbul Y 26
Edirne B 26
Kocaeli Y 24
Çanakkale B 25
İzmir PB 28
Manisa PB 30
Denizli PB 33
Zonguldak Y 22
Sinop Y 24
Samsun Y 25
Trabzon Y 25
Giresun Y 26
Ankara Y 27
Eskişehir Y 22
Konya Y 27
Sıvas Y 27
Antalya B 32
Adana Y 36
Mersin B 34
Diyarbakır B 36
Şanlıurfa Y 36
Mardin B 32
Siirt B 35
Hakkâri B 30
Van B 25
Kars B 28
Ülkemizin geneli
parçalı bulutlu, Mar-
mara’nın doğusu, İç
Anadolu, Karade-
niz, Güney ve Gü-
neydoğu Anado-
lu’nun batısı ile Af-
yonkarahisar, Ada-
na, Hatay, Osma-
niye, Maraş, Isparta
ve Ardahan çevreleri
sağanak ve gökgü-
rültülü sağanak ge-
çecek. Rüzgâr Mar-
mara ve Kuzey Ege
kıyılarında kuvvetli
esecek. Hava sı-
caklığı kuzey ve iç
kesimlerde 3-5 de-
rece azalacak.
Son 24 saat içinde, önce Sa-
bancı Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Güler Sabancı ardın-
dan da MHP Genel Başkanı Dev-
let Bahçeli referanduma ilişkin gö-
rüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Ar-
tık gelenekselleşen Başkent Re-
sepsiyonu’nda kabineden ba-
kanlar, bürokratlar ve Ankara’da
yerleşik yabancı misyon şeflerini
ağırlayan Sabancı, referanduma
tamamen iş dünyası gözüyle ba-
kan mesajlar verdi. Yaşanan kü-
resel ekonomik krize rağmen dün-
yada yıldızı parlayan iki ekonomi-
den birinin Türkiye olduğunu güç-
lü biçimde vurgulayan Sabancı, iş
dünyasının referanduma bakışın-
da önceliğinin ‘siyasi istikrar’ ol-
duğunu hissettirdi. Mali Kural’ın
çıkmamasından büyük rahatsızlık
duymadığını belirten Sabancı,
2011 seçimlerinde ‘istikrarlı’ bir so-
nuç çıkacağına inandığını açıkla-
dı. Ne ilginçtir ki Güler Sabancı,
Başbakan Erdoğan’ın doğrudan iş
dünyasını hedef aldığı “bitaraf
olan bertaraf olur” ve benzeri di-
ğer baskıcı söylemleri konusunda
gazetecilerin demeç girişimlerini
ustaca savuştururken, aynı sa-
londa bulunan Avrupalı büyükel-
çilerin neredeyse tek ortak sohbet
konusu Erdoğan yönetimindeki
AKP hükümetinin referandum za-
feri sonrasında ‘tehlikeli sulara’
açılmasından duydukları kaygı idi.
Aslında hakkını yemeyelim, Sa-
bancı, gazetecilere olmasa da Al-
manya Büyükelçisi Eckhart
Cuntz’la sohbetinde önümüzde-
ki süreçte “siyasette uzlaşma”
beklentisini dile getirererek, “ye-
ni anayasanın tek parti tarafından
hazırlanmasının sakıncalar doğu-
rabileceği, bu nedenle iki ya da da-
ha fazla siyasi partinin uzlaşısının
şart olduğunun” altını çizdi.
Bahçeli’den
karamsar tablo
MHP lideri Bahçeli ise dün sa-
bah düzenlediği kahvaltılı basın
toplantısında Sabancı’nın aksine
karamsar bir tablo çizerek “Türki-
ye’nin karanlık bir sürece girdiği”
değerlendirmesinde bulundu. Re-
ferandum sonrasında yapılan
“MHP oyları ‘evet’e kaydı” de-
ğerlendirmesine karşı çıkan Bah-
çeli, Türkiye’de “AKP-CHP iki
partili sistemi” kurgulandığını ve
MHP’nin de bu girişime “kurban”
edilmek istendiği görüşünü ileri
sürdü. MHP’nin barajın altında
kalmasının arzu edildiği iki partili
sistemle “PKK’nin siyasallaşması”
adını taktığı demokratik özerklik ya
da federatif taleplerin masaya ge-
tirileceği sürecin itirazsız tamam-
lanmasının hedeflendiğini belir-
ten Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğ-
lu’nun kampanya sırasındaki ‘ge-
nel af’ söylemlerini ima ederek,
CHP’nin de bilerek ya da bilmeden
bu projenin içine sürüklenmek is-
tendiğini ileri sürdü.
Neden mahalle
sonuçlarını istedi?
“Kürt kökenli vatandaşlar” ile
“PKK yandaşları” ayrımı yapmaya
özen gösteren Bahçeli, PKK çizgi-
sindeki seçmenlerin Güneydoğu’da
sandığı boykot etmelerine rağmen,
diğer şehirlerde ‘evet’ kullanarak
AKP’ye destek verdiklerini ileri sür-
dü. Bahçeli, hem bu işbirliğinin
hem de MHP oylarında kayma ol-
madığının net biçimde ortaya çı-
kabilmesi için YSK’nin mahalle ve
köy bazında sandık sonuçlarını
açıklaması talebinde bulundu.
Hile iddiaları
araştırılmalı
MHP liderinin Iğdır’daki bir re-
ferandum sandık tutanağını örnek
göstererek ortaya koyduğu “san-
dık hileleri”nin başta YSK olmak
üzere ilgili kurumlar ve yargı ta-
rafından büyük bir özen ve cid-
diyetle ele alınarak soruşturulması
ve kamuoyuna tatmin edeci açık-
lamalar yapılması gerekir. So-
nuçlara düşen şaibenen orta-
dan kalkması konusunda hükü-
mete de görev düşer.
ANALİZ
UTKU ÇAKIRÖZER
Sabancõ ve Bahçeli’den referandum yorumlarõ...
Ekonomi İyiyse Her Şey Yolunda mı?
utku.cakirozer@cumhuriyet.com.tr
İP Genel Başkanõ Doğu Perinçek, baba İdris Arslan’õn ifadelerine tepki gösterdi
‘BBP’yi Gülen kurdu’
İP Genel Başkanõ Perinçek,
“Fethullahçõ gladyo, tertiplediği
eylemlerde BBP ve çevresindeki
insanlarõ maşa olarak kullanõyor”
iddialarõnda bulundu.
HATİCE TUNCER
Birinci Ergenekon davasõnda, Danõş-
tay’a silahlõ baskõn ve Cumhuriyet gaze-
tesine bombalõ saldõrõ düzenlemekten sa-
nõk Alparslan Arslan’õn babasõ İdris
Arslan’õn tanõk olarak ifadesi alõndõ. Ta-
nõk Arslan’õn İşçi Partisi’ne (İP) yönelik
bazõ olumsuz ifadelerine, tutuklu sanõk
İP Genel Başkanõ Doğu Perinçek tepki
gösterdi. Perinçek, Hrant Dink, Malatya
Zirve Yayõnevi, Rahip Santaro ve Da-
nõştay cinayetlerinde Büyük Birlik Parti-
si (BBP) ve Alperenlerin bulunduğunu
öne sürerek, “BBP’yi Fethullah Gülen
kurdu. Fethullahçı gladyo, tertiplediği
eylemlerde BBP ve çevresindeki in-
sanları maşa olarak kullanıyor” iddia-
larõnda bulundu.
Davanõn 158. oturumunda tanõklõk ya-
pan İdris Arslan’dan Yeşil kod adlõ
Mahmut Yıldırım ile tanõştõğõna ilişkin
ifadesini açõklamasõ istendi. Arslan’õn
“Seçim çalışmalarında 1997 yılında
Elazığ’da merhum Alparslan Türkeş’in
düzenlediği bir miting sırasında gör-
düm” sözleri üzerine üye hâkim Sedat
Sami Haşıloğlu, “O tarihte Türkeş ya-
şıyor muydu” diye sordu. Arslan da
“1987 yılıydı sanırım. Merhabalaştık.
İkimiz de Bingöllüyüz” dedi.
İdris Arslan’õn İP’ye yönelik olumsuz
sözleri üzerine Perinçek, “Neden bu da-
vada tek BBP’li yok? Çünkü Gülen
BBP ve çevresinin arkasında” dedi.
‘Muska seni de iyi etmesin?’
Tanõk olarak dinlenen Alparslan Ars-
lan’õn annesi Hatice Arslan, ifadesi sõra-
sõnda zaman zaman ağladõ.
Danõştay baskõndan sonra oğlunu
televizyonda gördüğünü anlatan Arslan
“Oğlumu hazırlamışlar buraya koy-
muşlar. Bu benim oğlum değil. İskeleti
benim ama ruhu kendisi değil.”
Başkan Şengün’ün sorularõ üzerine
Hatice Arslan “Salih Kurter hoca oku-
muş. Cin çıkarmışlar. Boynunda mus-
kayı görünce merak etmiştim. Olay-
dan sonra muska çantasından çıktı.
Hocalara gösterdik. ‘İyi niyetle yapõl-
mõş’ dediler. Mahkemeye de verdik,
bir fotokopisi de çantamda” dedi. Şen-
gün ise “O muska oğlunu iyi etmiş, se-
ni de iyi etmesin” dedi. Nisan 2008’den
bu yana ailesiyle görüşmeyen Alparslan
Arslan ise duruşmanõn sonunda anne-ba-
basõna sanõklar İsmail Sağır ve Erhan
Timuroğlu’nu kastederek “İsmail ve
Erhan’a para gönderin” diye seslendi.
BALYOZ SAVCILARINA TAZMİNAT DAVASI
İstanbul Haber Servisi - Balyoz dava-
sõ sanõğõ Emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri,
soruşturmayõ yürüten Cumhuriyet Savcõ-
larõ Bilal Bayraktar, Ali Haydar ve
Mehmet Berk aleyhine 60 bin TL’lik man-
evi tazminat davasõ açtõ.
Tanyeri’nin avukatlarõ Celal Ülgen ve
Hüseyin Ersöz’ün Kadõköy Asliye Hukuk
Mahkemesi’ne verdikleri dilekçede, Tanye-
ri’nin gerekli hukuki koşullar oluşmadan göz-
altõna alõndõğõ ifade edildi. İddianame hazõr-
lanmadan Tanyeri’ni suçlayan haberlerin
yayõmlandõğõ anõmsatõlarak, “Usul hüküm-
lerine aykırı, kişilik haklarını zedeleyecek
şekilde yapılan yakalama, müvekkilimizin
kamuoyunda küçük düşürülmesine neden
olmuştur. Masumiyet karinesi ihlal edil-
miştir. İhlal Cumhuriyet Savcılarının hu-
kuka aykırı uygulamalarından kaynak-
lanmıştır” denildi.
Savcõlarõn emirleri altõnda çalõştõrdõklarõ ki-
şilerin uygulamalarõnõ da denetlemek zorunda
olduklarõ vurgulanarak, Balyoz soruşturma-
sõnda, denetleme görevlerini kasten yerine ge-
tirmedikleri, yasaya aykõrõlõklarõ görmez-
den geldikeri iddia edildi. CMK’nin 160.
maddesine göre Cumhuriyet Savcõlarõ’nõn
görevinin yalnõzca suç isnat etmek olmadõ-
ğõ, maddi gerçek için lehe olan konularõ da
araştõrmasõ gerektiğine dikkat çekildi.
Bomba malzemesi ele geçirildi
MARDİN (Cumhuriyet) - Kõzõltepe ilçesin-
de terör örgütü PKK adõna faaliyetlerde bulunan
bir kişinin evinde bomba yapõmõnda kullanõlan
malzemeler ele geçirildi. Bu kişinin PKK’deki
faaliyetlerinden dolayõ 5 yõl hapis cezasõnõn ar-
dõndan 2010’da tahliye edildiği belirtildi.
Erdoğan’a ayakkabı fırlatılması
MADRİD (AA) - İspanya’nõn Sevilla ken-
tinde 22 Şubat’ta Başbakan Tayyip Erdoğan’a
ayakkabõ fõrlatan Suriyeli Hokman Joma’ya (27)
verilen 3 yõllõk hapis ve 408 Avro para cezalarõ
onaylandõ. Yüksek Mahkeme, Joma’nõn iddia et-
tiği gibi “ifade özgürlüğü”nü kullanmadõğõnõ,
ayakkabõyõ fõrlatmasõndaki amacõn “çok açõk ola-
rak saldõrõ niteliği taşõdõğõnõ” açõkladõ.
Bahçeli’ye kulak verilmeli
İş dünyasının üzerinde hiç durmadığı, hatta şimdiye kadar
bir kez bile olsun değinmediği Ergenekon davasındaki
insan haklarına aykırı yargı sürecini gündeme getiren
Bahçeli’nin, ‘Ergenekon zırvası’ olarak adlandırdığı
soruşturmaların bir an önce sonuçlandırılması çağrısı da
son derece haklı ve yerindedir. Ergenekon ile PKK
arasında bağ kurma girişimlerini kesin bir dille reddeden
Bahçeli’nin ‘gerekirse yargılamada vardiya sistemine
geçilerek bu davaların hızla sonuçlandırılması’ talebine
bakalım Adalet Bakanlığı kulak verecek mi?
Sanat
galerileri basıldıİstanbul Haber Servi-
si - Beyoğlu’nda sezon
açõlõşõ yapan 3 ayrõ sanat
galerisi, içki içildiği ge-
rekçesiyle bir grubun sal-
dõrõsõna uğradõ. Tekbir ge-
tirerek galerileri basan
grup, açõlõşa katõlanlara bi-
ber gazõ, cam şişe ve demir
sopalarla saldõrdõ. Saldõrõ-
larda darp edilen onlarca
kişi yaralanõrken durumu
ciddi olan 5 kişi tedavi al-
tõna alõndõ.
Beyoğlu’nda dün gece 8
sanat galerisi “Tophane
Art Walk” sloganõyla se-
zon açõlõşõ yaptõ. Birbirine
yakõn 3 sanat galeresi olan
Galerinon, Galeriouetlet
ve Eclitsis Sanat Galerisi
önünde bulunan yaklaşõk
400 kişiye bir grup önce bi-
ber gazõ attõ. Daha sonra
“Defolun buradan burda
içki içemezsiniz” diyerek ga-
lerilerin önünde bulunanlara
cam şişe ve demir sopalarla
saldõrmaya başlayan grubu gö-
ren sanatseverler kaçõşmaya
başladõ. Saldõrõya uğrayanlar
“Polisler hiç müdahele et-
medi. Onlardan yardım is-
tedik ama bize ‘155’i arayõn’
dediler” diye konuştu. Olay-
da onlarca kişi darp edilirken
5 kişi hastaneye kaldõrõldõ.
Ressam Nâzım Hikmet Ric-
hard Dikbaş ile Şevket Ka-
an’õn başõnda açõlma olduğu ve
hastanede başlarõna dikiş atõl-
dõğõ belirtildi. Polis, olaydan
sonra iki galerileri kapatarak
soruşturma başlattõ. Sergide
bulunanlarõn ifadelerine baş-
vuran polis, sergiyi düzenle-
yenlerden 3 kişiyi ifadeleri
için polis merkezine götürdü.
Polisin saldõrganlarõ yakalamak
için çalõşma başlatõlacağõnõ
belirtti.
Albay Çiçek
AİHM’ye başvurdu
İstanbul Haber Servisi - İrticayla Mücadele
Eylem Planõ davasõ tutuklu sanõğõ Albay Dursun
Çiçek, özel hayatõn korunmasõ ve adil yargõlanma
hakkõnõn, suçsuzluk karinesinin ihlali nedeniyle
Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne (AİHM)
başvurarak, 300 bin Avro tazminat istedi.
Çiçek’in avukatlarõ Celal Ülgen, Hüseyin Er-
söz ve İrem Çiçek’in hazõrladõğõ dava dilekçe-
sinde, üç kez tutuklanan Çiçek’in ortada yasal
hiçbir delil yokken, taklit imzalõ sahte bir plan
gerekçe gösterilerek tutuklu yargõlandõğõ savunul-
du. Dilekçede, uygulamanõn Avrupa İnsan Hak-
larõ Sözleşmesi’nin temel ilkeleri ve anayasanõn
hürriyetçi demokrasi ve hukuk düzeni anlayõşõ
ile bağdaşmadõğõ ifade edildi. Dilekçede, belge-
nin õslak imzalõ aslõnõn soruşturma savcõsõ Zeke-
riya Öz adõna 30 Eylül 2009 tarihinde Ankara
Çukurambar’dan postaya verildiği kaydedilerek
şöyle devam edildi: “Geniş bir ihbar sistemine
ve istihbarat ağına sahip olan ihbarcı, soruş-
turma dosyasına Çiçek’ten daha kolay ulaşa-
bilmekte, istediği bilgi ve belgeyi günde 24 saat
kullanabilmektedir. Yalan beyanlarına göre,
eskiden cuntacı olduğunu söyleyen ihbarcı,
şimdi Savcı Zekeriya Öz hayranıdır. Bu sözde
subayın, soruşturma savcısıyla yakın ilişkileri
ve işbirliği bütün Türkiye’nin dikkatini çek-
mektedir. Faili meçhul ihbarcı soruşturma
dosyasından beslenmiştir. İsimsiz ve imzasız
ihbarların yasal delil niteliği taşımadığı Yargı-
tay içtihatları ile sabittir” denildi.
Olayda saldırıya
uğrayanlardan Fesih
Murat Avcıbaşı, ken-
disinin Non Sanat Ga-
lerisi önünde, sigara
içmek için dışarı çı-
kan grupla birlikte
bulunduğunu belirte-
rek tekbir getiren
grubun saldırısına uğ-
radığını söyledi. Fı-
rat Saka ise önce kir-
li sarı saçlı ekose kır-
mızı gömlekli bir adamın bir ki-
şiyi tokatladığını belirterek, da-
ha sonra aniden bir karmaşa ol-
duğunu anlattı. Ara sokaklar-
dan gelenlerle birlikte kalaba-
lıklaşan grubun kendilerine
saldırmaya başladığını söyleyen
Saka şunları anlattı: “Defolun
burdan burada içki
içemezsiniz diyorlar-
dı. Arkadaşlarımızın
boyunlarını sıkarak
ağızlarına biber gazı
sıktılar. Birkaç kişiyi
tutup başlarında şişe
kırmaya başladılar.
Ben Eclitsis Sanat Ga-
lerisi’ne kaçtım ve ben
kapıyı kapatırken, Ec-
litsis’in tabelasını alıp
insanların kafasına
vurdular. Nâzım Hikmet Ric-
hard Dikbaş isimli arkadaşın
kafasına şişe ile vurdular.”
Olayı “Sivas olaylarına”
benzeten Saka “Öleceğimizi
düşündüm. Linç etmeye çalış-
tılar. Polisin gelmesi 25 dakikayı
buldu” dedi.
Beyoğlu’nda sezon açõlõşõ yapan
sanat galerilerini tekbir getirerek basan
bir grup 5 kişiyi yaraladõ.
‘BİBER GAZI SIKTILAR, BAŞLARINDA ŞİŞE KIRDILAR’