20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Yaşamla Hesaplaşma Her sanat yapıtının içinde insanoğlunun yaşamla bir hesaplaşmasının bulunduğu söylenebilir. Hayatı sanat yoluyla anlama çabası, bireylerin ve toplumların gelişmesi yolunda temel ivmelerden biri olmuştur. Sanat tarihi böylesi nice kült yapıtla doludur. Hermann Hesse’nin yaklaşık yüz yıl önce yazdığı “Bozkırkurdu” da (Çeviren: Kâmuran Şipal, Yapı Kredi Yayınları) yayımlanışından bu yana çeşitli kuşakları etkilemesiyle bu tür yapıtlardandır. Roman, temelde çağdaş toplumlara ilişkin hastalık ve sağlık ikilemi üzerine kuruludur. Toplumsal düzenin baskılarıyla ayrımına varmadan hasta olan insanın iyileşme arayışlarının bir öyküsünü anlatır. Çağdaş toplumların dayattığı yaşam biçimi insanoğlunu, insani olanla olmayan arasında şizofrenik bir bölünmeye, kişilik parçalanmasına itmiştir. İnsan aklıyla ve duyularıyla insani olanı özledikçe, düzen ona insanlık dışı bir yaşam biçimi dayatmaktadır. Yazar bu bölünmenin nasıl giderilebileceğini düşünmeye başlayınca, hepimizin çoğu zaman yaptığımız gibi sanat ve edebiyata sığınır. Düşlerinde Goethe ile yaşam ve ölüm üzerine tartışmalara girer. Çünkü Goethe, “Dur ey zaman, ne güzelsin!” diyerek, insan yaşamındaki güzelliği görebilmiş, geçici ve kalıcılık arasındaki karşıtlıkta hakemliğe girişmiştir. Yazar, Goethe’yi, ömrünün büyük bölümünü saray koruması altında, rahatlık içinde geçirdiğinden konformist bulmaktadır. Çünkü hayatın daha sertliklerle dolu, acımasız bir alan olduğunu bilmektedir. Goethe, tartışmaya Mozart’ı örnek vererek karşı bir pencere açar. Çünkü Mozart olağanüstü güzellikte, içinde cıvıl cıvıl yaşam sevinci taşıyan yapıtlar üretirken, hayatın sert yanlarıyla yüz yüze, yoksulluk içinde genç yaşta ölmüştür. Tartışma günümüz sinemasının devlerinden Angelopulos’un ünlü “Sonsuzluk ve Bir Gün” filminin adına yaklaşan bir noktaya gelir: Yoksa sonsuzluk dediğimiz aslında yaşamdaki sonsuzluk değerinde bir an mıdır? Romanın sonraki bölümlerinde başkahraman, yaşamda kalıcı olan değerleri aramaya başlar. Karşılaştığı insanlarda bu özelliklerin ne kadarının bulunduğunu gözler. Aslında böylesi bir sorgulama, herkes için, hayatın her anında gereklidir. Ozanın dediği gibi, “hayat sunulmuş bir armağandır insana” ama ne kadarımız bu armağanın değerini biliyor, ona hakkını veriyoruz? Yoksa hoşumuza gitmeyen bir armağan gibi onu bir kenara koyup, eskimesini, yok olmasını mı bekliyoruz? Bozkırkurdu’nun ülkemizde de yıllardır azalmayan bir ilgiyle okunmasının ardında bu evrensel soruya aradığı yanıta olan merak var. Yaşadığı hayatı anlamlı kılmak, insanoğlunun temel insani gereksinimlerinden biridir. Hele günümüzde iletişim aygıtlarının yalnızca kapitalizmin gereksinimi olan tüketiciye dönüşmüş varlıklar yetiştirme girişimleri karşısında, insanın insanlığını anımsatacak her şeyin büyük değeri var. Bu değerleri anımsatan, öne çıkaran her türlü eylem, insanoğlunun yaşama ve dünyaya tutunma mücadelesinde bir yardımcı, yol göstericidir. Sömürü düzenleri insanın ve “dünyanın onuruna gölge düşürmekte”dir. Umalım ki, insanoğlu insanlığına sahip çıksın ve gelecek “çağlar şimdikinden daha iyi, daha zengin, daha derin” güzelliklerle dolu olsun. [email protected] [email protected] CMYB C M Y B K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K ZÜLAL KALKANDELEN Ö nceki akşam İstanbul’un gözde kon- ser mekânlarõndan Babylon’un sezon açõlõş konseri vardõ. İngiliz alterna- tif rock grubu Tindersticks’i dinlemek üzere asma katõn en önünde yerimi aldõm. Konser ya- rõm saat gecikmeli olarak başladõğõnda salon tamamen doluydu. Ancak konserlerdeki doluluk, ülkemizde insanlarõn müzik dinlemeye geldiği anlamõnõ taşõmõyor. Geliyorlar, çünkü “Ben de ora- daydım” demek istiyorlar; ya davetiyeleri var, bilet için para harcamamõşlar ya da orada arkadaşlarõnõ görüp sosyalleşmek istiyorlar. Ne yazõk ki Türkiye’de konser dinleyici- sinden çok konser izleyicisi var. Sahneye baksa da konuşmaya devam eden, 1.5 saat su- sup müziğe kulak veremeyen, dünya çapõnda müzisyenlere kendilerini kötü bir yemekli ga- zinoda çalõyormuş gibi hissettiren bir kitle bu... O kitlenin bir bölümü, dün akşam Babylon’da da vardõ. Onlar sürekli konuşup müziği bastõ- rõnca, grup konsantrasyon zorluğundan “Fac- tory Girls” adlõ yeni şarkõya defalarca giriş ya- pamayõp çalmaktan vazgeçti. Birileri konuş- mayõ kesmediği için, bizler de Tindersticks’in bugüne kadar yaptõğõ en güzel şarkõlardan bi- risini canlõ dinleme mutluluğunu yaşayamadõk! Ve sonunda vokalist Stuart Staples, o muhteşem bariton sesiyle şu uyarõyõ yaptõ: “Bi- zim için zor bir gece oluyor. Bazıları bilet alıp konsere gelir ve dinler, bazılarıysa dinlemez. Bu bir utanç. Duyarlılığınız için teşekkür ederiz...” TERAPİ GİBİ KONSER Gelelim Tindersticks’in performansõna... Grup, yedi kişilik bir ekiple, sahneye saat 23.00’te çõktõ ve başladõ “Falling Down a Mo- untain”i çalmaya... Perküsyon ve saksofonun estirdiği caz ha- vasõyla õsõnmõşken, ardõndan yine son albüm- den “Keep You Beautiful” geldi. Bilinen dep- resif Tindersticks baladlarõna göre hafif bir me- lankoli içeren bu iki şarkõyla giriş yapsalar da, hüzne geçişleri fazla uzun sürmedi. “Someti- mes It Hurts” ve “Marbles”dan sonra, “Ra- indrops”la yitip giden aşkõn peşine düştüler... Çello ve akustik gitarõn eşlik ettiği “She’s Gone”, kaybolan sevginin üzüntüsünü yansõttõ. Zaman zaman Latin esintili “She Rode Me Down” gibi parçalarla tempo tutup hareket- lendik. Ama hemen sonrasõnda, biten bir iliş- kinin arkasõndan “Can We Start Again” di- ye soran Staples’õn etkileyici yorumuyla çar- põldõk. Kapanõşta son albümden Indie-pop esintili “Harmony Around My Table”a alkõşlarla tempo tuttuk. Grup sahneden ayrõldõğõnda, konser sõrasõnda dinleyicilerin saygõsõz tavrõ- nõ düşününce, bis için sahneye geri gelecek- lerinden umutlu değildim. Ama õsrarlõ alkõşlar sonucunda geldiler ve “Before You Close Yo- ur Eyes” ve “No Man in the World” ile kon- sere noktayõ koydular. Gece 1’e doğru Babylon’dan çõkarken “Te- rapi gibi konserdi” diye geçirdim içimden. So- kaktaki itişmeden, ülkedeki kavgadan uzak, mü- zikle dolu birkaç saat yaşamõştõk. Aslõnda konser boyunca ayrõlõktan, yalnõz- lõktan, ulaşõlamayan aşktan söz eden şarkõlar dinlemiştik. “Böyle terapi mi olur?” diyebi- lirsiniz... Ama bunu demeden önce, Tinders- ticks’in içtenliğini hissetmeli, yeteneğine tanõk olmalõ, Staples’õn olağanüstü güzellikteki se- sini duymalõ ve hüznün nasõl asil bir şekilde an- latõlabileceğini dinlemelisiniz. O zaman bunu sormayacağõnõza eminim... (www.zulalkalkandelen.com) Türkiye’de konser dinleyicisinden çok konser izleyicisi var. O kitlenin bir bölümü, önceki akşam Babylon’da da vardı. Onlar sürekli konuşup müziği bastırınca, Tindersticks “Factory Girls” adlı yeni şarkısına defalarca giriş yapamayıp çalmaktan vazgeçti. Dinleyici konuştu,Tinderstickssustu Gallieno Ferri TÜYAP’ın konuğu Kültür Servisi - Zagor’un efsanevi çizeri Gallieno Ferri, 29. İstanbul TÜYAP Kitap Fua- rõ’na gelecek. TÜYAP Tüm Fuarcõlõk Yapõm AŞ’nin açõklamasõna göre TÜYAP Fuar ve Kon- gre Merkezi’nde 30 Ekim - 7 Kasõm tarihleri ara- sõnda düzenlenecek fuarda, Gallieno Ferri’nin ya- nõ sõra İtalya’nõn önde gelen çizerlerinin de Tür- kiye’deki okurlarõyla buluşacağõ belirtildi. ‘Kadõnlarõmõz uyum sağladõ’ OSMAN ÇUTSAY BERLİN - Türk toplumunun Al- manya’ya uyum sağlayamadõğõ yo- lundaki iddialarõ kitap haline getiren ve büyük tepki toplayan Thilo Sar- razin’in, gerçekleri görmekte güçlük çektiği vurgulanõyor. Çalõşmalarõnõ uzun yõllardõr Berlin’de sürdüren şair ve yazar Gültekin Emre, “Ka- dın Öykülerinde Avrupa” (Sel Yayõncõlõk) başlõklõ kitabõndan da ör- nekler vererek, Almanya’da yaşayan Türk kadõnlarõnõn pek çoğunun ya- rõm asõrlõk göç sürecinde çevre- ye yeterince uyum sağladõğõ- nõ belirtti. Türk kadõnlarõnõn bas- kõ altõnda olduğu yolundaki genel- geçer suçlamala- rõ da doğru bul- madõğõnõ kayde- den Emre, ger- çekleşen uyu- mun görülme- mesine bir anlam veremediğini söyledi. Toplumlarõn kendine özgü ya- şam biçimleri ol- duğunu hatõrla- tan Emre, Cumhu- riyet’in sorularõnõ yanõtlarken, şöyle konuştu: “Baskıdan ne an- lıyoruz? Geleneksel yaşam mı? Toplum- ların kendilerine öz- gü kolayca terk ede- meyecekleri yaşam biçimleri vardır. Sar- razin’in anlayamadığı, bu geleneksel ve kendine özgü ya- şamdır. Türk kadınlarının Sar- razin’in düşündüğü gibi bir baskı altında olduklarını düşünmüyo- rum. Alman köylüsü de kendine özgü yaşamını, geleneğini sür- dürmüyor mu? Almanya’da ya- şayan Türk kadınlarının pek çoğu içinde yaşadıkları çevreye uyum sağlamıştır bu 50 yıllık göç süre- cinde. Bu nasıl görülmez?” Berlin’in eski eyalet bakanõ olan ve Federal Merkez Bankasõ’ndaki yö- netim kurulu üyeliği ay sonuna dek süreceği bildirilen sosyal demokrat Thilo Sarrazin’in ağõr iddialara yer verdiği kitabõnõ Necla Kelek gibi ba- zõ Türk kadõn yazarlarõn desteğiyle tanõtmasõnõn ayrõ bir anlamõ olduğunu belirten Emre, “zekice bir kurgu” karşõsõnda bõrakõldõğõmõzõ savunuyor: “Kadınlar üzerinden toplumla bağ kurmak daha kolay. Kadınlar üzerine yazan kadınları kullan- ması zekice bir kurgu bence. Ka- dın araştırmaları hep sosyologlar üze- rinden yürüyor. Al- manya bu konuya büyük önem veri- yor. Ancak bu araş- tırmaların çoğu nes- nel değil, aşağılayı- cı, küçümseyici ba- na göre.” Kõsa bir süre önce Türk kadõnlarõnõn Avrupa’daki yerine ve gözlemlerine dair, kadõn yazarlarõmõzõn öykülerinden oluşan “Kadın Öykülerin- de Avrupa” başlõk- lõ bir seçkiyi yayõna hazõrlayan Gültekin Emre, iki dünyayõ da iyi tanõyan bir yazar olarak bu kitabõnda yer verdiği ya- şamlar ile Almanya’da ya- şanan gerçekliğin örtüş- tüğünü söylüyor. “Ki- tapta yer alan öyküler- de Avrupa’nın çeşitli kentlerindeki kadınla- rın dünyası sergileni- yor. Hem içten, hem de dıştan bakışları görmek olası öykülerde. Özlem, ayrılık, aşk, burukluk, yalnızlık, parça- lanmışlık, karamsarlık, terk edil- menin yarattığı rahatsızlıklar ve yabancı olma hali... Gözlemle- rin, izlenimlerin, yorumların öy- küye dönüşmesi ve farklı bir dil oluşturmasının ürünleri ‘Kadõn Öykülerinde Avrupa’dakiler. Ka- dınların gözüyle, kadınlar ve Av- rupa, kitapta yer alan öykülerin ana izleği.” Berlinli yazarõmõz Gültekin Emre, Thilo Sarrazin’in kitabõndaki iddialara tepki gösterdi Kültür Servisi - İstanbul’un “kültür şövalye- si” olarak ünle- nen Şakir Ecza- cıbaşı’nõn, ölü- münden kõsa bir süre önce ta- mamladõğõ anõlarõ “Çağrışımlar, Tanık- lıklar, Dostluklar” adõyla yayõmlandõ. Remzi Kitabevi tarafõn- dan yayõmlanan kitapta, bir dönemin kültürel ve siyasal ortamõ, Türki- ye’de sanayinin filizle- niş yõllarõ, kültür, sanat, spor, basõn ve iş dünya- sõndan ilginç portreler- den anekdotlarla anlatõ- lõyor. “Çağrışımlar, Ta- nıklıklar, Dostluk- lar”da, sanatçõlar ve dostluklarla örülü renkli yaşamõ olan Şakir Ecza- cõbaşõ’nõn fotoğraf sa- natçõlõğõ, işadamlõğõ, spor takõmlarõ yönetici- liği, sinema alanõndaki öncülüğü ve günümüz- de her yõl yüz binlerce izleyiciye kucak açan sanat festivalleri kuru- culuğu öne çõkõyor. Eczacõbaşõ, 784 sayfa- lõk anõlarõnda bir yan- dan dönemin toplumsal ve kültürel çalkantõlarõ- nõ anlatõrken, yakõn tari- himiz açõsõndan önemli olaylara, ünlü kişilere yer veriyor. Okuyucu, “Çağrışımlar, Tanık- lıklar, Dostluklar”da, sanatsal çabalardan si- yasal etkileşimlere, sar- sõlmayan dostluklardan kültür savaşõmõna kadar birçok olayõn, yõllarõn biriktirdiği sõra dõşõ anõ- larla renklenişine tanõk oluyor. 1929’da İzmir’de do- ğan Şakir Eczacõbaşõ, uzun yõllar Eczacõbaşõ İlaç Kuruluşu’nda genel müdürlük, Eczacõbaşõ Topluluğu Yürütme Ku- rulu Başkanlõğõ ve Ec- zacõbaşõ Holding Yöne- tim Kurulu Başkanlõğõ yaptõ. Uluslararasõ şen- liklerde ödüller alan Ec- zacõbaşõ Kültür Filmleri dizisini Sabahattin Eyuboğlu ve Pierre Bi- ro’yla hazõrladõ. 1965’te Onat Kutlar’la birlikte Türk Sinematek Derneği’nin kuruluşuna öncülük etti ve on yõl süreyle başkanlõğõnõ yaptõ. Şakir Eczacõbaşõ’nõn kurduğu ve başkanlõğõnõ üstlendiği basketbol, voleybol ve masatenisi takõmlarõ Türkiye şam- piyonluklarõ kazandõ, yõllarca Avrupa kupala- rõnda Türkiye’yi temsil etti. Ülkemizin önde ge- len fotoğraf sanatçõlarõ arasõnda yer alan Ecza- cõbaşõ, 1968’den başla- yarak Eczacõbaşõ Renkli Fotoğraf Yõllõklarõ’nõ hazõrladõ ve pek çok genç fotoğrafçõnõn ta- nõnmasõnõ sağladõ. 1996’da iş yaşamõn- dan ayrõlan Şakir Ecza- cõbaşõ, Fransa’nõn Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişanõ ve TC Devlet Üstün Hizmet Madalya- sõ’yla ödüllendirildi. 1993’te, İstanbul’da uluslararasõ beş sanat festivalini düzenleyen İstanbul Kültür Sanat Vakfõ’nõn yönetim ku- rulu başkanlõğõna seçildi ve bu görevini 2010’da yaşama veda edinceye kadar sürdürdü. Kültür Servisi - Lady Gaga ve Katy Perry, 7 Kasõm’da İspan- ya’da gerçekleştirilecek olan MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde beşer dalda ödüle aday gösterildi- ler. İki ünlü sanatçõ “En İyi Şar- kı”, “En İyi Kadın Sanatçı”, “En İyi Klip” ve “En İyi Pop Sanatçısı” dallarõnda birbirlerine rakip olurken, 24 yaşõndaki Lady Gaga’nõn, “En İyi Canlı Perfor- mans”, 25 yaşõndaki Katy Perry’nin ise “En İyi Sahne Per- formansı” dallarõnda adaylõklarõ bulunuyor. Adaylõklardaki bir başka çekişmenin de Muse, Kings of Leon, Linking Park arasõndaki “En İyi Rock Grubu” dalõnda olmasõ bekleniyor. İzleyicilerin 4 Kasõm’a dek http://ema.mtv.co.uk/vote adre- sinde adaylarõ oylayabilecekleri organizasyonda, Perry ve ünlü rock grubu Linkin Park da bir sahne şovu yapacak. 1994’ten be- ri farklõ şehirlerde düzenlenen ve ABD dõşõnda gerçekleşen en önemli pop müzik gecelerinden biri olan törenin 600 milyon civa- rõnda izleyici tarafõndan televiz- yondan takip edilmesi bekleniyor. Lady Gaga ve Katy Perry rekabeti ŞAKİR ECZACIBAŞI’NDAN ‘ÇAĞRIŞIMLAR, TANIKLIKLAR, DOSTLUKLAR’ ‘Kültür şövalyesi’nin anõlarõ KatyPerry
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle