23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 22 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT On Birinci Köy Var mı ki? Meslektaşlar arasında bir süredir söylenti olarak konuşulan sevimsiz bir haber, gerçekleşmiş oldu. Habertürk gazetesinde tam bir yıldan beri kendisine özgü bir söylem ile yazdığı köşe yazılarını okuduğumuz Bekir Coşkun’un işine son verildi. Coşkun ile ilgili haberi, kamuoyuna duyuran Anka Ajansı, gazetecinin açıklamasını da, aynı bültene alarak habercilik anlayışı açısından tam bir yansızlık sergilemişti. Bekir, “Altaylı, editörler ve Habertürk’ün sahibinin işime son verilmemesi konusunda son derece çaba sarf ettiğini biliyorum. Ancak baskı çok yoğundu ve yapılacak bir şey yok. İlk bertaraf edilen ben oldum”.“Onuncu Köy” yazarı, yıllardır, severek okuduğumuz köşe yazılarında kullandığı ironik söylemi andıran bu objektif açıklamasını, “Bir ormanda yangın çıkarsa, o ormanda hiçbir canlı kalmaz. Bütün canlılar yanar. Türkiye’de de bir orman yangını var. Bunu hep söyledim. Bu yangın devam ediyor. Bu gidişle de ormandaki yangın gibi herkesi yakacak” diye tamamlıyor. Deneyimli, sevilen bir yazara, işine son verildiğinin bildirilmesi kadar, onun tam bir yansızlık ile işvereninin hakkının da altını çizerek söyledikleri de, “haber değeri” taşımıyor mu? Coşkun’un alarmına duyarsız kalanlar Soruyu, İletişim Fakültelerinin öğrencilerine soracak olsanız; aralarında “evet” demeyenleri, sınıfta bırakırsınız. Gazeteci, “bundan sonra sizinle çalışmayacağız” duyurusunu yapmak gibi çok güç bir görevi üstlenmek zorunda kalan işveren ve temsilcilerini suçlamak gibi bir haksızlığı ve kolaycılığı seçmeden; onların da içinde olduğu “orman”daki yangının nerelere sıçrayabileceğine kamuoyunun dikkatini bir kez daha çekmek istiyor. Coşkun’un başına gelenler ve onun açıklaması, dün Cumhuriyet’in yanı sıra, izleyebildiğim kadarı ile Doğan Grubu’nun gazetelerinde ve Akşam’da vardı. Ya, her sabah “Ülkenin tam demokrasiye geçmesi için 12 Eylül darbe anayasasını değiştiren Erdoğan” adına övgüler yazanlar. Onlar bu ormanda yaşamadıklarını zannederek, kendi Avatar dünyaları ile meşgul olmalıydılar. Nasıl olmasınlar ki? Tirajları sınırlı da olsa, iş dünyasınca iktidarın hışmına uğramamak için bol reklamla da desteklenen yandaş medyanın yazar çizerlerinin yanı sıra, mesleğin vakarını koruduğu söylenilen gazetelerin köşelerinden de, sözde liberal aydınlar adına ahkâm kesenlerin, devlet televizyonundaki söyleşilerinden her ay ne kadar ulufe aldığını Sayın Bülent Arınç açıklayabilir mi? Yetmez ama ‘Evet’çiler Adım adım gelmekte olan büyük yangını görmemekte kör bir inatla direnmeyi yeğleyenler, hâlâ anlaşılmaz bir şekilde gelecek için pembe tablolar sergilemeyi, iyimserlik aşılamayı sürdürüyorlar. Yetmez ama evet şemsiyesi altında halkoylamasında kullandıkları oylar için vicdanlarını aklamak istiyorlar. Başbakan’ın demokrasi kahramanı olarak seçtiği ve izinden gitmek istediği rahmetli Menderes, medyayı susturmak amacıyla resmi ilan baskısını kullanır; o tarihlerde devlet tekelinde bulunan gazete kâğıtlarını verdirtmezdi. O tür baskılar, yine bugün Erdoğan’ın her fırsatta özgürlük kahramanı olarak şiirlerini okumaktan zevk aldığı rahmetli Necip Fazıl tarafından yok sayılmakla kalmaz, Büyük Doğu dergisi ile muhalefet liderlerine gözdağı verilir, tehditler savrulurdu. İsmet İnönü adına açtığımız bir hakaret davası, karar aşamasına geldiği zaman, davalı Necip Fazıl mahkeme koridorunda yanıma gelerek, pişmanlığını ve bu görevi sipariş üzerine üstlendiğini söyledi. İlerleyen yıllarda örtülü ödenekten nasıl beslendiği de ortaya çıktı. O günkü yangın demokrasi düzenini seçen çok partili bir parlamento düzenini getiren yeni anayasa ve seçim yasası ile söndürüldü. Bugün o anayasadan da, seçim yasasından da eser yok. Ülkeyi iki partili bir sistemin kıskacına terk etmek isteyenler, bununla da yetinmeyerek başkanlık rejimi altında bizi Güney Amerika ülkeleri ile eşdeğer bir yaşama boyun eğmemiz için bastırdıkça bastırıyorlar. O baskı, Onuncu Köy’ü de altüst etti. Söyler misiniz bu baskılarla nereye gidiyoruz? Haritalarınıza bakınız. On birinci köy var mı? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net COŞKUN ÖZDEMİR Erdal İnönü İstanbul Tıp Fakültesi’nde verdiği bir konferansta, Türk toplumunda beyinsel merak gelişmemiştir demişti. Bilim Tarihi adlı kitabında da 16’ncı, 17’nci yüzyıllarda Avrupa’da gelişen bilimsel buluşlar ve kilise egemenliğine karşı verilen savaşlardan söz ederken “Osmanlı’nın bunlardan haberi yoktu” diyor. Osmanlı’nın bilimden, aydınlanmadan, sanayileşmeden uzak kalışı bizim büyük talihsizliğimizdir. Bugünlerimize yansıyan açmazımızdır, bilim mantığından, bilimsel düşünceden yoksun oluşumuz. Eğitimli insanlarımızda da bu yoksunluğa tanık olmak çok ender değildir. 20’nci yüzyıla girerken bir mucize adam, bir dâhi gelmiş, bir devrim gerçekleştirmiş ve bu devrimin ana hedefi olarak bilimi göstermiştir. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” ilkesi bize geri kalmışlıktan, sömürge kalmaktan nasıl kurtulacağımızı gösteriyordu. Atatürk’ü kaybettiğimiz yıllarda Türk toplumu henüz aydınlanmadan uzak bulunuyordu. Onu izleyenler toplumu bilim yolunda ileri götüreceklerine halkın geri kalmışlığından oy kapma için yararlanma yolunu seçtiler. Günahları büyüktür. Tarih önünde sorumludurlar. Her alanda olduğu gibi sağlık alanında da yazık ki irrasyonel görüşler, düşünceler, öneriler topluma egemendir. Medyanın bir bölümü sorumsuzca bu bilim dışı mantık dışı görüşleri, uydurma tedavi girişimlerini yaygınlaştırmakta ve bilimsel bir mantıktan yoksun halk çoğunluğu bunlardan etkilenerek, umutlanarak çok yanlış yol ve tutumları benimsemektedir. Toplumun anlayışı TRT’de Kuranıkerim’den tüm hastalıkların şifasını okuyan profesörler dinleyebiliyorsunuz. Halkın küçümsenemeyecek bir bölümü yatırlarda, türbelerde şifa arıyor. TV kanallarında kâinat eczanesinden şifa dağıtan, bunamayı otlar, sebzelerle iyileştiren, nefes darlığına keçiboynuzu, multipl skleroz hastalığına dereotu, limon karışımı, hafıza yetersizliğine havuç (daha neler) tavsiye eden hem de doktor olmayan profesör unvanlı insanlar dinliyorsunuz. Bir profesör çıkıp ben kök hücre tedavisi ile kas hastalarını, omurilik felçlilerini iyileştiriyorum diyor. Büyük gazetelerimiz günlerce güvenilir bilim insanlarına danışma gereği duymadan birinci sayfalarında yayımlıyorlar. Aynı şey akupunktur için de geçerli.. bir hekim de bununla kas hastalarını tedavi ettiğini iddia ediyor, o da TV’de, gazetelerde yayımlanıyor. Bu iki aldatmacayla ilgili olarak gazetemizde halkı, hastaları uyarmak için yayın yapıyorum. Bu iki hekim inanılmaz bir cüretle beni dava ediyor. Bu cüret bence yine toplumun ve yönetimin irrasyonel inanışlarından kaynaklanıyor. coskunoz@superonline.com Şaşılık Kongresi başlıyor İstanbul Haber Servisi - “Dünya Şaşõlõk Kongresi” ilk kez Türkiye’de düzenleniyor. Konuyla ilgili kongreye 67 ülkeden 550 şaşõlõk uzmanõ göz hekimi katõlacak. Uluslararasõ Şaşõlõk Derneği’nden (ISA) yapõlan açõklamaya göre kongre bugün başlõyor ve 25 Eylül’e dek Harbiye Askeri Müze Kültür ve Kongre Merkezi’nde sürecek. Başkanlõğõnõ Adnan Menderes Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Seyhan Özkan’õn yapacağõ kongreye, ABD, İngiltere, İtalya, Avustralya, Belçika, İsveç, Hollanda, Arjantin, Japonya, Kanada’nõn bulunduğu 67 ülkeden 550 şaşõlõk uzmanõ göz hekimi katõlacak ve kongrede 240 bilimsel sununun yanõ sõra 12 sempozyum ile konferans yapõlacak. Kongrede, şaşõlõk, çocuk göz hastalõklarõ ve göz tembelliği konularõyla ilgili son bilimsel gelişmeler ele alõnacak. SAĞLIK İstanbul Haber Servisi - Türkiye’de 300 bine yakõn alzheimer hastasõ olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, hasta yakõnõnõn bilgilendirilmesi, karşõ karşõya olduklarõ durumu anlamasõ, zorluklarla nasõl başa çõkacağõ, hastaya nasõl davranmasõ gerektiğini ve hastalõkla yaşamayõ öğrenmesinin, hem hasta hem de hasta yakõnõnõn hayatõnõ büyük ölçüde kolaylaştõracağõnõ söylüyorlar. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’nde düzenlenen etkinlikler ile Alzheimer hastalõğõ ve dikkat edilmesi gerekenler konusunda yurttaşlar bilgilendirildi. Hastalõğõn erken tanõsõ için 30-40’lõ yaş grubundakilere “Amyloid-Beta” ölçümü testinin yanõnda, APOE tipinin belirlenmesi ve FDG PET- SCAN’dan oluşan üçlü test yapõlõyor. En büyük 18. ekonomi Havalarõn aniden serinlemesi hastalõğa davetiye çõkarõyor ama basit önlemlerle korunabilirsiniz Sinsi gribe dikkatHaber Merkezi - Avrupa Acil Tõp Birliği Başkanvekili uzman doktor Ülkümen Rodoplu, hava sõcaklõğõnõn 4-6 derece arasõnda azalmasõnõn beklendiğini anõmsatarak, “Bu mevsimde yaşanan ani hava değişiklikleri gribe yol açar” uyarõsõnda bulundu. Basit önlemlerle gripten korunmanõn mümkün olduğunu anlatan Hisar Intercontinental Hospital Enfeksiyon Hastalõklarõ ve Klinik Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Ramazan Gözüküçük de en iyi önlemin bağõşõklõk sistemini güçlendirmek olduğunu belirtti. Gribin bine yakõn değişik karakterdeki virüs ile her yõl yeni bulgularla, güz ve bahar aylarõnda ortaya çõktõğõnõ hatõrlatan Dr. Rodoplu, grip hastalõğõnõn, bel ağrõsõndan sonra, dünyada en fazla işgücünü engelleyen hastalõk olduğuna işaret etti. Grip için belirli risk gruplarõ bulunduğunu, bu kişilerin griple birlikte bağõşõklõk sistemleri daha fazla zayõfladõğõndan daha dikkatli olmalarõ gerektiğini belirten Dr. Rodoplu, şunlarõ kaydetti: “Bu risk grupları yaşlılar (65 yaş üstü), astım, kalp, tansiyon ve şeker hastalarıyla doğuştan belirli ilaçlar kullanmak zorunda olan epilepsi ve benzeri hastalığı bulunan kişilerdir. Grip hastalığının genellikle kuluçka süresi iki gündür, bu süreçte hastalık bulaşıcıdır. Yapılabilecek en iyi uygulama, virüsü kaptığınızı fark ettikten ya da yakınmalar başladığı andan itibaren evde istirahat etmektir. Bu şekilde dinlenerek, vücudun daha güçlü olabilmesini sağlar ve virüsün çevrenize ve iş arkadaşlarınıza bulaşmasını engellersiniz.” Dr. Gözüküçük ise gripten korunmak için alõnabilecek önlemleri şöyle sõraladõ: ? Aşõ yaptõrarak gripten korunabilirsiniz. ? Eller sõk sõk ve düzenli olarak yõkanmalõ ya da uygun dezenfektan kullanõlmalõdõr. ? Düzenli beslenerek vücut direnci arttõrõlabilir. ? Bol miktarda su için ve sõvõ gõdalar alõn. ? Düzenli egzersiz ve spor yapõn. ? Stresi azaltmaya çalõşõn. ? Uyku düzenine dikkat edin. ? Sigara ve alkolden uzak durun. ? Toplu taşõtlar, okul, sinema gibi kalabalõk yerlerde grip olan bir kişinin aksõrmasõ ile virüsler 3- 4 metre uzağa yayõlabilir. Soğuk algınlığında bol su için Mevsim döngülerinde soğuk algınlıklarına da sık rastlandığını dile getiren Dr. Rodoplu, soğuk algınlığının genellikle, boğaz, burun, sinüsler ve gırtlakta enfeksiyona neden olduğunu söyledi. Enfeksiyon sırasında ateş yükselmesinin nadir olarak görüldüğünü hatırlatan Dr. Rodoplu, “Gribe yakalananlarda ateş çok yükselebilir. Soğuk algınlığına yol açan virüs, sıklıkla rhinovirüstür. Sanılanın aksine, soğuk havanın etkisinden çok, aşırı yorgunluk, duygusal stresler, alerjik üst solunum yolu hastalıkları ve kadınlarda âdet döneminin ortası, hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Tedavisi için doktora danışmadan ilaç kullanıl- mamalıdır. Hastanın bol su içmesi ve istirahat etmesi, hastalığı yenmek için en önemli faktörlerdir” diye konuştu. İrrasyonel Kalınbağırsak kanserinin erken tanısında kolonoskopi etkin yöntem Tatsız ama gerekli SİBEL BAHÇETEPE Dünyada bütün kanser çeşitleri içinde akciğer ve meme kanserinden sonra görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer alan, kadın ve erkekte eşit oranda görülen kolon (kalınbağırsak) kanserini, özellikle 50 yaşından sonra yapılan düzenli kolonoskopi ile önlemenin mümkün olduğu belirtildi. Uzmanlar, kolon kanserinden korunmak için lifli ve kalsiyum yönünden zengin, yağ bakımından fakir gıdalarla beslenilmesi, özellikle taze sebze ve meyve, bol sıvı, peynir, süt ve yoğurt gibi gıdaların tüketilmesi gerektiğini söylediler. Çamlıca Erdem Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Bülent Yaşar, kolon kanseri riskinin yaşla birlikte artacağını ve yüzde 90’ının kalınbağırsaklarda bulunan poliplerden gelişebileceğini belirterek “Polipler gastrointestinal sistemin herhangi bir yerinde oluşabilen, çoğunluğu 1 cm’nin altında ancak 4-5 cm. büyüklüklere kadar ulaşabilen, genelde iyi huylu tümöral oluşumlardır. Kolon kanserlerinin tamına yakını adenomatöz polipler üzerinde gelişir. Dolayısıyla erken saptanan poliplerin çıkarılmasıyla ileride oluşabilecek kanserlerden de korunulmuş olunur” dedi. 50 yaşından sonra her yıl 1 - 2 kez dışkıda gizli kana bakılması, 5 yılda bir de kolonoskopi ile kalınbağırsakların incelenmesinin önerildiğini anımsatan Yaşar, ailesinde 1. derecede akrabalarda kolon kanseri olanların takiplerini daha erken yaşta ve daha sık yaptırmaları gerektiğini söyledi. Ulusal Alzheimer Vakfõ tarafõndan düzenlenen “Birlikte unutmayalım” konulu etkinlikte konuşan Alzheimer Vakfõ Başkanõ Prof. Dr. Engin Eker, dünyada her 70 saniyede bir insana Alzheimer teşhisi konulduğunu belirterek hastalõğõn dünyada ölüme neden olan hastalõklar arasõnda 4. sõrada geldiğini söyledi. Eker “Hastalığın yüzde 95’i yaşlılığa bağlı nedenlerden ortaya çıkıyor” diyerek maliyetinin de yüksekliğine değindi. Eker, şöyle devam etti: “Türkiye hızla yaşlanıyor. Alzheimer hastasının hukuki hakları da sınırlandırılıyor. Hastalıktan korunmak için zihinsel ve fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme, stresten uzak bir yaşam, sigaradan uzak durma, kan basıncı, kolesterol ve kan şekerini belli bir seviyede tutmak önemlidir. Beşiktaş Belediyesi ile işbirliği yapmak için temaslara başladık. Vakıf bünyesindeki son sınıf tıp fakültesi öğrencileri eğitimden geçirilerek ilçedeki evleri dolaşacak, hastaların tespitini yapacak.” Türkiye Alzheimer Derneği ve Novartis ilaç firmasõ işbirliğiyle başlatõlan “Bir Gün Alzheimer Olursam” adlõ proje kapsamõnda, Ali Poyrazoğlu, Kenan Işık, Ali Kırca, Erdoğan Aktaş, Haşmet Babaoğlu, Altan Erkekli, Burhan Şeşen gibi sanat, medya, spor ve iş dünyasõnõn tanõnmõş 13 ismin hastalõkla ilgili kaleme aldõğõ mektuplar bir kitapta toplandõ. D&R kitap mağazalarõnda dünden itibaren ücretsiz kitaplar dağõtõlmaya başlandõ. Alzheimer Destek Hattı: 0 800 261 78 40 Her 70 saniyede bir Alzheimer tanısı Uluslararası Alzheimer Hastalığı (ADI) kurumunun raporuna göre bunamanın dünya çapındaki maliyeti bu yıl 604 milyon dolara ulaşacak. Bu miktar dünya gayrısafi milli hasılasının yüzde 1’ine tekabül ediyor. Raporda, sorunun boyutunu göstermek için verilen örnekte, 35.6 milyon Alzheimer hastası ve diğer bunama hastalarının bakım maliyeti bir ülke ekonomisi olarak tasavvur edilseydi, bunun dünyanın en büyük 18. ekonomisine eşit olacağı belirtildi. ADI’nın tahminlerine göre, bunama vakaları her 20 yılda iki katına çıkacak ve 2030’da 66 milyona, 2050’de de 115 milyona ulaşacak. (AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle