19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Kamu üniversiteleri mali olanaksızlık içinde Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanõ Prof. Dr. Alpaslan Işıklı da, tarihte vakõflarõn, bireyin zenginliğinin kamuya ve topluma aktarõlmasõnõn aracõ olduğunun altõnõ çizerek, bugün ise vakõflarõn, kamusal kaynaklarõn ve toplumun geniş bir kesiminin (öğrencilerin ve ailelerinin) birikiminin, bazõ varlõklõ kişiler ve aileler tarafõndan sömürülmesi anlamõna geldiğini söyledi. Kamu kaynaklarõndan sağlanan katkõya karşõn, özel üniversitelerin hâlâ eksik kontenjanla faaliyet gösterdiğinin altõnõ çizen Işõklõ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nedenledir ki özel üniversitelere ‘müşteri’ yaratmak amacına da hizmet etmek üzere kamu üniversiteleri son yıllarda mali olanaksızlıklar içinde bırakılıyor, elektrik, su faturalarını ödemekte bile acz içine düşürülüyor. Çıkış için üniversitelere önerilen ise öğrencilerinin cari hizmet ödeneklerini arttırmak! Yani, özel vakıf üniversiteleri devlet olanaklarıyla yaşatılırken devlet üniversitelerinin kaderi öğrenci parasına bağlanıyor. Bu düzenleme anayasaya aykırıdır.” Parasız öğrenci tarikatın kucağında Işõklõ, devletin öğretim hakkõnõ da parasõz karşõlamasõ gerektiği halde, burs kredi gibi yöntemlerle keyfilikle ve sadaka anlayõşõ ile eğitimin sürdürüldüğüne işaret ederek “Nitekim, bugüne kadarki burs ve kredi uygulamalarında, gerçek gereksinim içinde bulunan öğrenciler yerine nüfuzlu ailelerin çocuklarının yararlandırılmış olduklarına dair gözlemler, azımsanmayacak ölçüdedir. Öte yandan, öğrenim hakkının önüne aşılmaz bir duvar gibi dikilen mali engellerin, öğrencileri birtakım paralı sözde tarikatların kucağına itmesi veya ciddi bunalımlara sürüklemesi olasılığının büyümesi, başlı başına bir sorun olarak karşımızdadır” diye konuştu. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mete Kaan Kaynar ise üniversite eğitiminin özellikle de sosyal bilimler eğitiminin yabancõ dilde verilmesinin en önemli sorunlardan biri olduğunu dile getirerek, şunlarõ söyledi: “Açılan vakıf üniversitelerinin neredeyse tamamı İngilizce eğitim yapmaktadır. Bu eğitimin kalitesini yükseltmek bir yana aksine düşürmektedir. Türkçe düşünemeyen, yazamayan gençler yetiştirmekten neden bu kadar övünç duyduğumuzu bilmiyorum. Dersi İngilizce anlatmanın eğitim kalitesinde ne gibi pozitif bir katkı yaptığı/yapacağı tartışmalıdır.” Son yõllarda açõlan üniversitelerin eğitim sisteminin sorunlarõna çare olmadõğõnõ ifade eden Kaynar, “Hesapsız kitapsız açılan her üniversite, Türk Yükseköğretim sisteminde bir yaradır” dedi. Eğitim ticarileşiyor Niteliği niceliğe feda ediyoruz Yõldõz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanõ Prof. Dr. Ali İlker Gümüşeli, son yõllarda temel sorunlardan birinin üniversitelerin özerkliğini kaybetmesi olduğunu belirterek “Üniversiteler klasik kamu kurumları gibi bağımlı hale geldi. Öğretim üyeleri korkuyor ve özgür bir şekilde düşüncelerini ifade edemiyor. Üniversite için yeterli kaynak ayırmayan iktidarlar üniversiteden elini çekmeli ve rektör atamaları öğretim elemanlarının görüşlerine bağlı olmamalı” dedi. “Niteliği niceliğe feda ediyoruz” diyen Gümüşeli, sayõsõ artan ancak kalitesi düşen üniversitelere değindi. Gümüşeli, “Üniversiteleri nicel olarak arttırmak bir ülkenin kendi kendisini kandırmasından başka bir şey değildir. Üniversite açmak aslında iyi bir şeydir. Ancak en başta üniversitelerin altyapısının iyi hazırlanması gerekir. Araştırma sayısı artıyor ama nitelik azalıyor. Bunun yanı sıra etik dışı davranışlar da öne çıkıyor” diye konuştu. CMYB C M Y B 31 AĞUSTOS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 BETÜL TANSEL/GÜL ORAL Bir dönem sağ-sol çatõşmasõ ile gündemden düşmeyen üniversiteler, bugün de AKP’ye yakõn olan öğretim üyeleri ya da olmayanlar ayõrõmõ nedeniyle bir ayrõşma içinde. Üniversitelerin özerkliğini kaybettiğini ve kamu kurumlarõ gibi bağõmlõ hale geldiğini belirten öğretim üyeleri, kendilerinin dahi özgürce düşüncelerini ifade edemediğine dikkat çekerek AKP’nin üniversitelerden elini çekmesi gerektiğini belirtiyorlar. Milli Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu’nun, kõz ve erkek çocuklarõn ayrõ sõnõflarda okumasõ şeklindeki demecini ise öğretim üyeleri “Muhafazakâr eğitime dönmek mantıklı değil. Aileler kız çocuklarını, muhafazakârlık nedeniyle değil, yoksulluk nedeniyle okutmuyorlar” şeklinde değerlendiriyorlar. Türkiye’de bugün 167 üniversite bulunuyor, bunlarõn 75’i son 5 yõl içinde açõldõ. Ancak üniversite açõlmasõ ne yazõk ki Türkiye’nin yükseköğrenim sorununu çözmedi, hatta “hesapsız kitapsız açılan her üniversite, Türk eğitim sisteminde bir yara” oldu ve üniversiteler “meslek edindirme kursları” statüsüne düştü. Öğretim üyesi bulunmamasõ nedeniyle, açõlan üniversitelere öğrenci alõnmaz ya da sõnõrlõ öğrenci alõnõrken altyapõsõ iyi kurulmayan üniversitelerde yeterince eğitim sağlanamõyor. Yeni açõlan vakõf üniversitelerinin belli bir görüş sahibi kişiler tarafõndan kurulmasõ bir başka kaygõ verici nokta olarak karşõmõza çõkõyor. Bu üniversitelerde daha çok İngilizce eğitim verilmesi ise eğitimin kalitesinin düştüğü şikâyetlerini gündeme getiriyor. Öğretim üyeleri Cumhuriyet için üniversiteleri değerlendirdi. Nerede bu devletÖzel üniversitelerin öğretim üyesi yetiştirme maliyetine katlanmadan devlet okullarõndan kadro transfer etmesi yükseköğrenimde kaliteyi iyice düşürdü. Öğretim üyelerinin bir başka derdi ise özgürce bilim üretememek. Ortak istek ise şu: AKP elini bizden çeksin Eğitime, bugün ayrılanın en az 5 misli kaynak ayrılmalı. Sorunlar ilköğretimden başlanarak çözülmeli. Her ile bir üniversite açmak yerine konu ile ilgili bir stratejik plan oluşturulmalı. Hangi alanlarda insan gücüne, hangi kaynaklara ihtiyaç var belirlenmeli. Yeni üniversite açılacaksa altyapısı mutlaka kurulmalı. Üniversitelerin tek tipleşmesinin önüne geçilmeli. Üniversitelerin bütçelerini daha rahat kullanabilmelerinin önü açılmalı. Öğretim elemanı yetiştirilmesine özel önem verilmeli. Üniversiteler kuruldukları illerdeki ticareti canlandırma düşüncesi ile açılıyor. Bundan vazgeçilmeli, öğrencilerin beklentileri de dikkate alınmalı. Mesleki-teknik eğitimin teşvik edilmesi için istihdam alanlarına yeterli yatırım yapılmalı. Araştırma projelerine yeterli kaynak ayrılmalı. Üniversitelerin kendi kendini yönetmesine izin verilmeli. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanõ Prof. Dr. Fatma Gök de, eğitimin temel hak olduğuna işarete ederek demokratik, laik ve parasõz olarak toplumdaki herkese ayrõm yapõlmadan sunulmasõ gerektiğine dikkat çekti. Gök, herkesin eğitim alamamasõnõn temel nedenini eğitime yeterince kaynak ayõrõlmamasõ olarak gösteriyor. Gök, “Eğitim politikalar üstü bir yapı değildir, tam da ortasındadır. Bu nedenle eğitime kaynak ayrılmıyor. Bunun sonuçları çok vahim” dedi. Prof. Dr. Fatma Gök, özel vakõf üniversitelerinin öğretim üyesi yetiştirme maliyetine katlanmadan eğitim kadrosuna sahip olduklarõnõn altõnõ çizerek bunun da devlet üniversitelerinde kadro açõğõna yol açtõğõnõ vurguladõ. Gök “Vakıf üniversitelerinde okuyan öğrenciler de bu ülkenin vatandaşı. Ancak eğitimin ticarileşmesi kabul edilemez” dedi. Türkçe düşünemiyorlar Altyapısız okul açmayın HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Bu Kitap Niye Yazıldı? Haliç’te Yaşayan Simonlar, özellikle kaçakçılık, organize suçlar ve istihbarat konusunda uzman bir emniyet müdürünün kitabının adı. Hanefi Avcı, halen görevde olan bir emniyet müdürü. Ama asıl önemli özelliği, dinleme ve izleme faaliyetlerinde polisin çağ atlamasını sağlayacak teknolojik gelişmeleri başlatan kişi olması. Daha da ilginç olan, her yerde olduğu üzere, “başkalarını dinleyenin sonunda kendisinin de dinleneceği” yasası gereği onun da sonunda kendi kurduğu sistemle, kendi meslektaşları tarafından izlenip dinlendiğini görmesi. Avcı’nın kitabının asıl ikinci bölümü olay yarattı. Bu bölümde Avcı, şu anda Türk emniyetinin Gülen cemaaatine bağlı elemanlar tarafından yönlendirildiğini iddia ediyor. Hatta bununla da kalmıyor, emniyet istihbaratının yanı sıra, özel yetkili birtakım savcı ve hâkimlerle, farklı kurumlarda da cemaatin faaliyet yürüttüğünü, son dönemlerdeki birçok büyük davanın ve basına yansıyan skandal haberlerin tümünün bu şekilde imal edildiğini anlatıyor. Son dönemdeki üst düzey emniyet müdürlerinin yakalandığı skandal olayların da tümüyle bu organizasyonun tezgâhı olduğunu da yazıyor Avcı. Şu andaki teknik imkânlarla emniyetin herkesi izleyip dinleyebildiğini, bunun şimdilik rakiplerini ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu ama gelecekte şirketlerin sırlarına varıncaya kadar herkesi tehdit altına alabilecek bir oluşuma dönüştüğünü ileri sürüyor. Peki üst düzey bir emniyet müdürü, üstelik en kritik makamlarda işlerin nasıl yürüdüğünü çok iyi bilen, istihbarat biriminin başında bulunmuş, dinleme, izleme gibi faaliyetlerin teknik ayrıntılarına vâkıf bir müdürü neden bu iddialarını kitap haline getirmiş? Avcı kitabı neden yazdığını da uzun uzun anlatıyor aslında. Bu iddialarla ilgili başvurularını, elindeki belgelerle birlikte en üst makamlara götürmüş. İçişleri bakanlarıyla, Adalet Bakanı’yla, başbakan yardımcılarıyla, emniyet genel müdürüyle görüşmüş. Hatta bu iddialarını dilekçe haline getirmiş ama dilekçesi de kabul görmemiş. Avcı’nın bu kitabı, emniyetteki iç çekişmede bir taraf olarak yani intikam amaçlı yazmış olması düşünülebilir. İkincisi, kendisi hakkında başlatıldığını söylediği izleme faaliyetlerinin sonucunda başına gelecekleri önlemenin bir yolu olarak bunu yapmış olabilir. Bana kalırsa, Avcı’nın kitabı yazma nedeni, bu iddialarının bir dava konusu olması... Gerçi henüz kitaptaki iddialarla ilgili bir araştırma değil kitap yazdığı için Avcı’yla ilgili soruşturma başlatılmış durumda. Ama kolaylıkla tahmin edilebilir ki, Avcı iddialarının bir dava konusu olması halinde adı geçen birçok kişiyi tanık gösterecek, belki elinde bulunan ama kitaba koymadığı bazı delilleri de çıkartacak. Tabii böyle bir dava açılırsa... [email protected] ? ABD Büyükelçiliği önünde eylem ANKARA (AA) - ABD’nin Ankara Bü- yükelçiliği önünde başõna silah dayayarak pro- testo gösterisinde bulunan kişi gözaltõna alõn- dõ.Siyah çarşaf giyip Kavaklõdere’deki ABD Büyükelçiliği önüne gelen Hakan D, başõna si- lah dayayarak protesto gösterisi yaptõ. Polis ta- rafõndan ikna edilen Hakan D, gözaltõna alõndõ. Ankara Valiliği ise olayõn elçilikle ilgisi omadõ- ğõnõ ve terör boyutu bulunmadõğõnõ açõkladõ. İstanbul’da molotoflu saldırı İstanbul Haber Servisi - Küçükçekmece Se- faköy’de park halindeki otomobile gece saatlerin- de kimliği belirsiz kişilerce molotofkokteyli atõldõ. Otomobilde çõkan yangõn, olay yerine gelen itfai- ye ekiplerince söndürülürken, araçta maddi hasar oluştu. Beyoğlu Bülbül Mahallesi Kurtuldu So- kak’taki bir işyeri ile Piyalepaşa Mahallesi’ndeki bir markete de kimliği belirsiz kişilerce molotof- kokteyli atõldõ. Çõkan yangõn itfaiye tarafõndan söndürülürken işyerlerinde maddi hasar oluştu. Üniversite kayıtları başlıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 2010 ÖSYS sonuçlarõna göre bir yükseköğretim programõna yerleşen öğrencilerin üniversitelere kayõtlarõ bugün başlõyor. Kayõtlar 7 Eylül’e dek sürecek. Adaylarõn, sõnav sonuç belgesinde belirtilen günde kayõt yaptõrmalarõ gerekiyor. Kamyon 4. kata girdi: 1 çocuk ölü KOCAELİ (AA) - Kocaeli’nin Karamür- sel ilçesinde park halindeyken Nurettin Torun’a ait kamyon, freni boşalmasõ sonucu yokuş aşağõ hareket etmeye başladõ. Yaklaşõk 70 metre son- ra yoldan çõkan kamyon, bir binanõn yolla aynõ seviyedeki 3 ve 4’üncü katlarõna çarptõ. Kazada İbrahim Şölen’e ait dairenin balkonunda oyna- yan 7 yaşõndaki Erdem Şölen hayatõnõ kaybetti. Sahilde laf atma cinayeti HATAY (AA) - Hatay’õn Samandağ ilçe- sinde ailesyle denize giren İzzettin Şimşir, kõzõ- na laf attõğõ iddiasõyla Özkan Ş. ile tartõştõ. Daha sonra eve giderek bõçak alan Özkan Ş. olay yeri- ne dönerek İzzettin Şimşir ile kuzeni Barõş Şim- şir’i çeşitli yerlerinden bõçakladõ. Ağõr yarala- nan İzzettin Şimşir yaşamõnõ yitirdi. Eşini rahatsız eden berberi öldürdü MUĞLA (AA) - Muğla’nõn Marmaris ilçe- sinde berber dükkânõ işleten Ferhat Bayhan ile berber dükkânõnõn bulunduğu apartmanda oturan inşaat işçisi Naif E. arasõnda tartõşma çõktõ. Tartõş- manõn kavgaya dönüşmesi üzerine Naif E, Bay- han’õ bõçaklayarak öldürdü. Gözaltõna alõnan Naif E. ifadesinde, “Komşularõm, Ferhat Bayhan’õn ben yokken evime gelip eşimi rahatsõz ettiğini söyledi. Öfkeme hâkim olamadõm” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle