23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 31 AĞUSTOS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Çıplaklığın bir çığlığı gibidir dolunay... O çığlık vadilerden denize doğru uzanırken yüreğinizde bir hüzün belirir... Sözcüklerin benliğinde bir yaşam tutkusu, umut, umutsuzluk iç içedir. Soluk alıp verişiniz, yüreğinizin bir kuşun kanat çırpması gibi atması, ilk yiten zamanın külü gibidir... Son dolunay da gitti ve yarın 1 Eylül Dünya Barış Günü... Mavi çiçeklerin açtığı bir sabahın ilk saatlerinde sanki bir geminin ateşini yakmışım denizlerde. Özlem ve tutkunun gündoğumunu bekler gibiyim. Hava çok sıcak İstanbul’da... Ortaköy’e inip, yine aynı kafede kahvemi yudumlarken adını koyamadığım bir çiçek filizleniyor yüreğimde... Ve kendi kendime mırıldanıyorum... “Türkiye laik, demokratik bir hukuk devleti olarak yaşayacaktır... Hiçbir siyasal erk, tarikatlar, demokratik cumhuriyetin altını oymaya çalışsalar bile bunu başaramayacaklardır.” Demokrasilerin olmazsa olmaz koşulu sendikal hak ve özgürlüklerdir... İnsan haklarıdır... Yaşama hakkıdır... Tam bağımsızlıktır... Bunların tümü ulus devlet olmaktan geçer. Kendilerini demokrat, devrimci ve sosyalist olarak gören kimi aydın, yazar, bilim insanı 12 Eylül’de yapılacak halkoylamasında anayasadaki bazı değişiklikler için “evet” oyu kullanacaklarını açıkladılar. Ne için “evet” diyeceklermiş; temel hak ve özgürlükler için! Yuh olsun size, yuh! 30 Ağustos yengisinin ne olduğunu kavrayamayacak kadar geri zekâlı olan, CIA ve Soros’un çocukları acaba “tam bağımsız Türkiye’nin ne anlama geldiğini” biliyorlar mı? Çoğunu yakından tanırım! Gençlik yıllarında “Tam Bağımsız Türkiye” diye haykırıp ABD 6. Filosu’nun conilerini denize atarken, bugün yaşları 70’i aşmış dincilerin, faşistlerin saldırısına uğruyorlardı: “Komünistler Moskova’ya!” 30 Ağustos yengisi, askeri boyutunun çok üstünde bir anlam taşır; olay Yunanistan’dan İngiltere’ye değin tüm Avrupa coğrafyasında etkisini gösteren bir tarihsel dönüm noktasıdır. 30 Ağustos zaferinden sonra, yaşadığımız Anadolu coğrafyasına dönük emperyalist umutlar çöktü, Yunanistan’da yenik düşman komutanları cezalandırıldı. Aklı başında hiçbir Marksist, yurtsever, Mustafa Kemal’i ve onun devrimci yüreğini sorgulamaz, ulus devlete karşı çıkmaz, “özerk devlet” kavramını ayakta alkışlayıp“Demokrasi ve özgürlükler için oyumu AKP’ye vereceğim” demez. Dönek takımı zibidiler sürüsünü televizyon ekranlarında izlerken içim acıyor, kendilerini saklamak için “devrimci-sosyalist” olarak sunuyorlar. Bir de parti kurmuşlar... Partinin yöneticilerinden biri ise Fethullahçıların parasıyla çıkan, çalışanlarına para ödemeyen malum gazetenin yazarı. Türkiye 1950’den bugüne değin geçen 60 yıllık süreçte gerici, faşist ve dinci partiler tarafından yönetildi, sosyal demokrat partiler 60 yıllık süreçte salt bir yıl tek başına iktidar olarak kalabildiler. Atatürkçülük akla ve bilime dayanır, Kemalizmin özü de zaten budur! Kemalizme karşı çıkanlar kim? Bunların çoğunu yakından tanırım... Sermaye- emek çelişkisini görmezler, olayların temelindeki sorunun sınıfsal olduğunun farkına varmazlar. Kemalizmin, aydınlanmanın felsefi boyutu olduğunu bilmezler. Devlet içinde örgütlü çetelerin var olduğu bir ülkede, dinci, tarikatçı ve Sorosçuların desteklediği AKP’nin Türkiye’de demokrasi ve özgürlükleri geliştireceğine inanmadığım için şöyle diyorum: “12 Eylül’de HAYIR oyu vereceğim! AKP, antidemokratik 12 Eylül anayasasını değiştirmeyip yama yaptığı için HAYIR diyeceğim!” Benim “HAYIR” oyum CHP’yi ya da bir başka partiyi desteklemem anlamına gelmez... Daha önce yazdım, bir kez daha yineleyeyim: “Ben 12 Eylül’ün mağduru değil muhatabıyım!” Eğer AKP, tüm siyasi partilerle, sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle, anayasa hukukçularıyla uzlaşıp, çağdaş ve demokratik bir anayasa hazırlasaydı; Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nı değiştirip 1965’teki “Milli Bakiye” sistemini getirseydi oyum “EVET” olurdu. İlhan Selçuk, 2004 yılında bir saptama yapmıştır ve bugün için de çok önemlidir: “1917 Devrimi’yle Çarlık Rusyası’nın yıkılması, Türkiye’nin Milli Kurtuluş Savaşı bakımından bir talihtir; ‘Anadolu İhtilali’ dört taraftan kuşatılmak tehdidinden kurtulmuş, Kafkasya’da sırtını güvenceye almıştır...” Güçlü ve tam bağımsız bir Türkiye... 1789 Fransız, 1917 Ekim Devrimi’nden etkilenme... Dolunay yitip gitti, çığlıklar da bitti... 30 Ağustos salt askeri zafer değildir... Denizlerde, gemilerde yakılan ateş gibi bir olgudur... Aydınlanma Devrimi’ne adım atılan bir sürecin başlangıç noktasıdır. Bugün Kemalizmi en ağır dille suçlayan zavallılar, önce Türkiye’nin yakın tarihini öğrenip, devlet içindeki dinci-tarikatçı yapılanmanın laik demokratik cumhuriyeti nasıl kuşattığını görmelidir. Söylenen özgürlük türküleri palavradır... Çağdaş anayasa söylemleri kandırmacadır... Böyle biline!.. POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA 30 Ağustos ve 1917 Devrimi... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Tesettürlü yönetici tarafõndan yapõlan denetlemeyi şikâyet eden doktor Müslüm Doğan memurluktan atõldõ ‘Aleviler kamuda dõşlanõyor’İstanbul Haber Servisi - CHP İs- tanbul İl Başkanõ Berhan Şimşek, Al- evi Bektaşi Dernekleri Federasyonu (ABDF), Cem Vakfõ, Karaca Ahmet Sultan Dergâhõ, Şahkulu Dergâhõ’nõn da aralarõnda bulunduğu 36 Alevi derneği temsilcisiyle dün Taksim Hill Otel’de bir araya geldi. Toplantõnõn açõlõşõnda sorularõ ya- nõtlayan Şimşek’in konuşmasõnõn ar- dõndan Erzincan’da doktorluk yapar- ken türbanlõ Erzincan İl Sağlõk Mü- dürlüğü Personel Müdürü tarafõndan denetlenmesini ilgili makamlara şi- kâyet ettiği için memurluktan atõldõ- nõ öne süren Dr. Müslüm Doğan söz aldõ. 540 günlük memurluk görevi süresince 11 dağ köyünde görev yap- tõğõnõ, memurluktan atõlmasõna karşõ çalõştõğõ köylerdeki yurttaşlarõn imza kampanyalarõyla kendisine destek verdiğini belirten Doğan, yaşadõklarõnõ şöyle anlattõ: “ İl Sağlık Müdürlüğü Personel Şube Müdürü beni teset- türle denetledi. Personel müdürü yasalara aykırı olarak tesettürlüy- ken ben dağ köylerinde spor ayak- kabı giyiyorum diye kılık kıyafet yö- netmeliğine uymadığım uyarısı al- dım. Sağlık müdürlüğünde bir ce- maat toplantısına katılmam yö- nünde uyarıldım. Yaşadıklarımı, önce Erzincan İl Sağlık Müdürlü- ğü’ne, daha sonra da Erzincan Va- liliği’ne dilekçe yazarak anlattım. Dilekçe hakkı bu ülkede serbest ama ben dilekçe hakkımı kullandı- ğım için memurluktan atıldım ve ce- maat bürokrasisinin hedefi haline getirildim. Gerek fiziksel ve gerek- se psikolojik olarak Erzincan Vali- liği’nde ve il sağlık müdürlüğünde tehdit edildim. Tehdit edenler de bu- gün görevde olan Erzincan İl Sağ- lık Müdürü ve Erzincan Valisi’dir.” CHP İstanbul İl Başkanõ Şimşek, Doğan’õn açõklamalarõnõn Türkiye’nin cemaatler tarafõndan yönetildiğinin kanõtõ olduğunu söyledi. AKP iktida- rõnõn etnik kimliklerinden ötürü Al- evileri dõşladõğõnõ belirten Şimşek, “Saldõray Berk, İlhan Cihaner, Ali Ta- tar’ın kimliğinden yola çıkıldığında, askerin yargının içinde bir ‘Alevi- sizleştirme politikasõ’ uyguladığını görüyoruz. Bir taraftan Alevi top- lumuna gelenekleriyle beraber Al- evi açılımı adı altıda bir uyutmaca yaparken bir taraftan da askeri personel veya kamu personeli olan Alevileri ayıklamaya başladılar” diye konuştu. CHP İstanbul İl Başkanõ Berhan Şimşek, İstanbul’daki 36 Alevi dernek ve vakõf temsilcisiyle bir araya geldi. Toplantõda söz alan Alevi doktor Müslüm Doğan, “Erzincan İl Sağlõk Müdürlüğü’nün tesettürlü memurlarõ tarafõndan denetlendim, cemaat toplantõsõna katõlmam için uyarõ aldõm. Şikâyet ettim, memurluktan atõldõm’’ dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle