19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 HAZİRAN 2010/ SAYI 1265 Oyunculuk maymun iştahımı törpülüyor Ezel dizJslnin "Kerpeten Ali"si Banş Falay, televizyon dizilerinin yarattığı "popüler" dünyanın dışına taşmaya çalışan bir oyuncu. Bir yandan yaptığı işin getirflerini hazmetmeye çalışıyor, diğer yandan kendine özel biryaşamı kurmaya. Arada sıkışıp kalmaksa ona göre işin en acımasız tarafı. ZUHALAYTOLUN Oğlumdan sonra daha kırılganım - Oğlunuzun adı Mavl Rüzgâr. Hlkâyesl nedlr Ismin? - Planlı bir çocuk clarak golmedi. Hayatımıza rüzgâr gibi girdigi için bu ismi koymak istedik. Bir de eskiden buni tanıyanlar, bana "mavi" derdi. "Oglumuz senden de bir şey taşısın" dedi annesi. Dogumunu bekledlk. Gözleri de mavi olunca Mavi Rüzgâr ismini koyduk. - Nasıl bir dönüm noktası oldu hayatınızda? - Inanılmaz bir duygu bu. Oyunculukta kırılgan olmak önemlidir. Bu kırılganlık, bütün duygulara yakın olma halidir. Rüzgâr, benim bu durumumu artırdı. Artık hem daha sorumlu hem de daha kırılganım. - O kınlganlıgın içine bir de gelecek korkusu yerlestl mi? - Olmaz mı? Bir yandan ona güzel bir gelecek hazırlamak istiyorsunuz, diğer yandan yaşadıgınız ülke "ilerlerken" bazı şeyler daha da ürkütücü bir hal alıyor. Tıpkı benim ailemin yaklaşımı gibi, oglumun seçimlerine saygı duyulan bir ailede büyümesini istiyorum. insanın kendi olabilmesinin yolu da budur. Bunun için uğraşacağım. Yoksa başarı nedir ki? Annem hep, "Sıradan bir doktor olacagına, çok iyi bir işçi ol" derdi. Ben de böyle olduguna inanıyorum. - Hayattakl "İyi kriertnlz neler? - İyi ki bu işl ve bu eşl seçtim. İyi ki Mavi Rüzgar hayatımıza girdi. -Peklplsmanlıkvarmı? ' ' - Hiç yok. Hiçbir kararım erken alınmış degildl. • < ••••• llişkilerde, arkadaşlıklarda hep doğruluğa baktım. Rakamlara degil. Dostlarım da az sayıdadır ve onlar da iyi ki varlar. • B arış Falay, yarın sezon finalini yapacak Ezel dizisinin Kerpeten Ali'si. Geçtigimiz bölümlerde vuruldugunda öldügünü sanan seyircinin ayaklanıp, bangır bangır diziye geri istediği karakteri canlandıran oyuncu. Aslında çıkışı tiyatro olsa da tanınması dizilerdeki "kötü adam" rolleriyle oldu Falay'ın. Hep, yaşadıgı ülkenin toplumsal durumunu fon olarak kullanabilecegi rolleri seçiyor. Bundan da çok keyif alıyor. Bilgiyi çok önemsiyor, hislerine de güveniyor. Bu anlamda çıktıgı yoldan hiçbir zaman da pişman olmamış. En büyük derdiyse akıp giden zamana tutunamamak. Haftanın altı günü, 20 saate varan çalışma koşulları, Kocaeli Şehir Tiyatroları'nda sezon içinde sahneledikleri oyunları, aile ve sosyal hayatıyla, yoğun bir dönemden geçiyor. Şimdilerde çok hızlı bir hayatı yaşıyor olsa da ilerde bir gün bir sahil kasabasında yaşamı da düşlüyor. - Kerpeten All vuruldu, ortalık ayaga kalktı. "Babamı keserlm" diyen de oldu, "Ezel'i bir daha Izlemem" dlyen de. Bu kadannı bekllyor muydunuz? - Şanslı bir oyuncuyum herhalde. Seyirci beni seviyor. Genel anlamda çıkaracagım rolün önüne kötü ya da iyi adam kavramını koymaktansa, onun özellikleri ve zaafları neler diye bakıyorum. Sanırım o yüzden de karakterler, salt kötü diye degerlendirilmiyor. Izleyicinin kurduğu empati de artıyor. Çünkü herkesin zaafları vardır. Ali eglenceli de bir karakter. Bu da zaaflannı daha kolay kabul edillr kılıyor. - Bu rol slzde nasıl bir karşılık buldu? - Hayattaki supleksimi geliştirdi. Yüksek ve hızlı yaşayan bu adam benim de daha hızlı düşünmemi sagladı. Hayat da hızlanıyor zaten. Hızlandıkça da her şey çabuk tükeniyor. - Allye'deki Müco lle sevildlnlz, Kerpeten All lle de büyük bir çıkış yaptınız. Ezel slzin İçin nasıl bir dönüm noktası? - Aslında birbirine benzemeyen rolleri oynamak benim için önemli. Cebinizde 50 tane bitirim adam tipi olmuyor. Müco ile Ali birbirine çok benziyordu, onları farklı oynamak önemliydi. Ali hikâyenin göbeğindeki isimlerden. Dolayısıyla oyuncu olarak hikâyenizi daha iyi anlatabllme sansınız doguyor. Başrollerden biri olmanın keyfi bu. - Başrol kaygınız var mı? - Eger iyi yazılmışsa ve derinligi verilmişse bence yan karakter oynamak da keyifli. Ama Türkiye'de başrol kadar iyi yazılan yan roller göremiyoruz, ki başroller bile özenle yazılmayabiliyor. Benim de başrol oynama arzumun nedeni bu. Biz oyuncular, hikâye anlatıcılanyız. Derdim hikâyeyi iyi ve derinlikli anlatabilmek. - Kötü adam rolünün üzerlnlze yapışma Ihtlmallnden tedlrglnllk duyuyor musunuz? - Arada iyi adarnı da oynadım. Ama kötü adam rolleriyle hafızlarda kaldım. Yapımcılar işleri biraz ezber üzerinden yürütüyor. Bu algı kırılmalı. Kötü adam rolünün yapışacağını düşünmüyorum. Olabildigince farklı hikâyeleri anlatmak istiyorum. Böylece maymun iştahımı giderebiliyorum. - Tiyatro nerede duruyor? Zaman ayırablllyor musunuz? - Kocaeli Şehir Tiyatrosu devam ediyor. Ne mutlu ki, hayatta dahil olduğum başanlardan biri de bu. 13 yıl önce kurduk ve geniş bir izleyici kitlemiz var. Tiyatro, çocugumuz gibi. Asla bırakmam. • Hep bîr yerlere yetişmem gerekiyor Alt tarafı oyuncuyum - Oyunculuk sayeslnde başka karakterlerin dünyasına glriyorsunuz. Başka yaşamlar deneylmllyorsunuz. Bu sizde nasıl bir Iz bırakıyor? - Ha deyince içine giremeyeceginiz hayatların içine dalıp, bir serüvene girmek benim için heyecan verici. Oyunculukta deneyimlediklerimi hayata geçirmeyi seviyorum. Onları üretime dönüştürdügüm zaman rahatlıyorum. - Oyuncu olmasaydınız ne olurdu pekl? - Kötü olurdu. Eger yaptığınız işi bir elit zümrenin lüksü içinde algılarsanız, o zaman bir ego tatminine dönüşüyor. Ama işinizin hikâye dinlemek ve anlatmak anlamında önemli olduğunu bilirseniz, farklı algılarsınız. Çok şizofrenik bir iş yapıyoruz. Ama oyuncu olmasaydım ne olurdum, inanın bilmiyorum. - Popüler de bir iş yapıyorsunuz. Yaşamınızı nasıl etkillyor bu popülahte? - Kondimi bir yerlere koymadıgım için üç gün sonra sakin bir hale geçtigimde bunalıma girmiyorum. Herkes gibi bir adamım. Evde televizyon izleyip, çekirdek çitliyorum. Alt tarafı oyuncuyum, üst tarafı da oyuncuyum. işime saygı duyuyorum. Işine saygı duymayan adamları da sevmiyorum. • Gün batımına Latin şarkıları A rtist Müzik tarafından yayımlanan "Sunset Lounge" f\ albümünün devamı "Sunset Lounge 2" ilkinden farklı olarak daha çok şarkıyı 2 CD'lik albümde.bir araya getiriyor. Tüm zamanların en sevilen 24 Latin ve yaz melodisi "chill- out" ve "lounge" versiyonlarıyla albümde yer alıyor. Gracias a la vida, Siboney, Jardin d'hiver, Symphatique, Historia de un amor, Rayito de luna, El talisman, Chan chan, El antifaz, Amigo, And I love him, Solamente Una Vez, Fragilidad, Soledad gibi çok sevilen şarkıların latin, akustik ve lounge düzenlemeleri dinleyicilerle buluşuyor. Albümün açılışını, Barbara Streisand'in ünlü Woman in Love şarkısının Fransızca versiyonu Une femme amoureuse ile Kanada'nın sevilen seslerinden Lynda Thalie yapıyor. Latin müziginin yükselen yıldızı Anıanda Martinez tüm zamanların en sevilen latin şarkılarından "Gracias a la vida" ve Frida filminde de kullanılan "Alcoba Azul"a getirdigi yorumla dikkatleri üzorine çekiyor. Son yıllarda ülkeırıizde de popüler olan f-ransız kadın vokal In-Grid, Pink Martini'nin sevilen şarkılarından "Symphatique"e getirdigi yorum ile yer alıyor. Albümün en özel sürprizlerinden biri de "Manha de carnaval" gibi çok sevilen bir şarkıya O Som de Jazz grubunun kattıgı yorum. • - Slzi ne tanımlar; sakinllk ml, hız mı, macera mı? Yaşamın hangl kıyısında durursunuz? - Değişken oldugumu düşünüyorum. Bu tutarsızlık ya da kaypaklık degil. Kendirne de haksızlık etmeyeyim. Ancak insanlar, fikirler değişebiliyor. Ben bilgiyi çok önemserim. Bir o kadar da hislerime güveniyorum. Bu yaşarnı daha rahat algılamamı sağlıyor. Hislerirnle yaşarım, ona göre hareket ederim. O yüzden tek bir şeyle tanımlamak zor. - Peki ya hislerlnlzin peşinden giderken tökezlersenlz? - Tökezlemek de hayatın içinde var. Mantıklı düşündüğümüzde her şey çok mu dogru oluyor? Bir karar verdikten sonra üzerine düşünmeyi sevmem. Her bir deneyim yeni bir kapı açar neticede. -Yoğun set saatleri, koşturma... Zamanla bir derdiniz var mı? Akıp giden zamana nasıl tırtunabiliyorsunuz? - Fena bir şekilde var elbette. Hayatın size sundukları karşısında kimi zaman güçlü olamayabiliyorsunuz. Kendime o kadar da ukala değilim. Dışarıya olabilirim, ama kendimde beceremiyorum. "Olabildiğince"ye yöneliyorum, zamanımı herkese yetişebilmek üzere dagıtıyorum. En çok da oğluma. - Bu zamansızlıkta kendi kendinize kalabilme lüksü de ortadan kalkıyortabli. - öyle anlar yaratamıyorsunuz kendinize. Hep bir şeyler yapmak zorundayım. Ya sette olmak zorundayım, nadiren evde oldugum zamanlarda evle ilgilenrneliyim, alışveriş, eş dost ziyareti... Sıkışıp kalıyor insan. Ne yaşamı kolaylaştıracak lüks bir hayatım var ne de yolda rahatlıkla yürüyebildiğim sıradan bir hayatım. İşin bu kısmı biraz acımasız. Neyse ki mesleğimizi sevdiğımiz için her şey daha katlanılır oluyor. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle