25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 Avurtları çökmüş zengin olmaz Toplumuîi aynealıklı auraltğımn sistem Içlnd© y©r akitğ» konumun dengesîni korumak için t^arladığiritöetler Başak Byga^io M '®m*g®m Jsimİi sergismd© görücüye çıktyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN sınıf kavramında öne çıkan değerler ya da akımlar görsel bir seçki halinde karşınıza geldiğinde o sınıf hakkında fikir edinebilirsiniz. Başak Bugay bunu kimliksiz figürleriyle yapıyor. Kapitalizmin tüketmeye zorladığı görsel malzemelerini içselleştirerek bize poz veren magazin dergilerinden apartma, birilerine benzeteceğiniz ama asla kim olduklarını hatırlayamayacağınız figürler ait oldukları zümre hakkında bize gösterdiklerinden çok daha fazla fikir veriyor. Göründüğünden daha fazlasını düşündürtmesiyse sergideki bütünlük ve akıcılık sayesinde gerçekleşiyor. Başak Bugay'ın Denge isimli ilk sergisi 30 Nisan'a kadar Tünel Sanat Galerisi'nde görülebilir. - Figürleriniz birbiriyle bütünlük içinde. Çıkış noktanız neydi? . - Genel olarak resme sosyal eleştiri olarak bakıyorum. Toplumcu gerçekçiliği prensip ediniyorum. Sanatçının iç dünyası, ruh hali falan yeteri kadar işlendi. Ben dünya görüşümü yansıtmayı tercih ediyorum. Sınıf kavramından yola çıktırn. Figürlerimin hiçbiri kişi değil. Hatta benzememesi için tipleri bozdum. Bazısı benzedi, arna çok resimsel bulduğum tipler de var. Onlann dünyasından değilim, cepheden bakarak resmettim, kişi olmadıkları için neler yaşadıkları, ruh halleri beni çok ilgilendirmiyor, o sınıfın insanı değilim. Proletarya da değilim, ama dünya görüşü olarak onlann tarafındayım. - "O sınıfın insanı" derken bunu belirleyen çok net göstergeler var. Sizin figürierinizin de kıyafetleri dışında fazla kilolar gibi ortak özellikleri var. - O fazla kilolu olma halinin de nedenini adlandıramıyorum, ama çok avurtları çökmüş bir zengin olmuyor. Maden işçilerine bakın korkunç yüzler, yaralar görürsürüz. - Farkı göstermek için sergiye öyle bir figürü de koymayı düşündünüz mü? Önce zıthkları yan yana getirmeyi düşündüm, ama henüz işçiyi nasıl ele alacağıma karar vermedim. Bu işleri yaparken çok rahat davrandım. Dalgamı da geçtim, ironi de var, hatta bazıları karikatüre kaçıyor. Mekânı sahne gibi kullandım, figürleri merkeze alıp aslında ifşa ettim. Bu figürlerin çoğu magazin dergilerinden alınma. Komutlanmış şekilde yapmaları gereken şeyler var. Bilmem kaç bin dolarlık çanta ya da saat almak ve kendileriyle birlikte sergilemek zorundalar. Birkaç kere üst üste görünmediklerinde anladığım kadarıyla unutuluyorlar. Ben de o sergilemeyi daha göze sokarak yaptım. Çünkü bu kadar sefalet varken zenginliğin göze sokulması çok anormal geliyor. - Figürleriniz içinde hiç sağa sola bakan yok hepsl bize bakıyor, onlar da kendilerini sergilemek istlyor. - Öyle. Fark ettiğiniz gibi belli bir duruş var. Kolunu kıvırıyor ya da çenesine dayıyor, oradan saat görünüyor. Tesadüf degil. - Sanatı ele alış biçiminizde babanız Saim Bugay ne kadar etkili oldu? - Babam toplumsal gerçekçi değildi, o daha çok evrensel formlar ve konuların ele alınması gerekliligine inanırdı. Ben daha çok hikâyeci bir üslup kullanınm. Ancak dünya görüşü anlamında beni babam yetiştirdi. Sanatçı ve insan namusu babamdan kalma. - Birçok yerde sanatla ilgili yazılannız ve haberlerlniz de yayımlanmış. İlk serginizde çevredeki sanatsal faallystlerde gördügünüz yanlışlardan uzak durma ihtiyacı hissettlnlz ml? - Burada gördügünüz figürlerin çoğu potansiyel sanat alıcısı. Görünüşte yetrnişli yıllara göre fırsatlar arttı, ama aslında öyle değil. Bu kadar galefihin âçılması iyi, ârria sadece belli bir sınıf alıcı olurica sanat da onlarâ ait oiuyor.. Sanatçı özgürlüğünü kaybetti.Şimdi satın alıyorlarve yönlendirmek de istiyorlar. Çok küstah tavırlar görüyorum, "hadi çalış" diye. Âlıcı ya! Galeriler aslında "rağmen himaye •' edenler" olmalı, ama çoğu öyle değil. Neredeyse insanları kılık kıyafetlerine göre sergilere alacak hale geldiler. Bir keresinde sergiden kılıkları yüzünden kovulan genç sanat öğrencilerine bile denk geldim. Sanatın metalaşmasına hiç sesini çıkarmayan hatta bundan memnun olan satıatçılar var. Bana "satamam diye korkmuyor musun" diyorlar. Satamazsam satamam, satmak için resim yapılmaz. • Tutunamayanların 'aile evi' K ortejolar, bir zamanlar Sefarad Yahudileri için bir sığınma yeriymiş. Aynı dili konuşup, aynı gelenek ve aynı tip ye- mek usullerini paylaşırlarmış. Zamanla izmir'in ruhu iş- lemiş kortejolara. Sonra sonra maddi durumları iyileşen Yahudiler kortejolarından ayrıldıkça yerlerini her milletten kentli yeni yoksullar doldurmuş. Lakin bu oradaki geleneği boz- mamış, ortak yaşama kültürünü zedelememiş. Aksine daha da renkli ve canlı rfale getirmiş. Günümüzde çoğu yıkılmak üze- re olan son kalan aile evleri yine kentin en yoksullarını barın- dırıyor.Birol Üzmez, Izmir'de Rortejoları ve içlerinde yaşayan hayatları fotoğraf- lamış. Birol Üzmez Zonguldaklı. izmir'e 1993 yılında gelmiş ama izmirii sayıyor ken- disini. Bir kente sonradan yerleşmiş ol- manın meraklı gözleri sayesinde keş- fetmiş aile evlerini. "T biçirhinde bir ya- pı" diye anlatıyor, "Sağlı sollu odalar var. Insanlar orada oturuyor, kadınlar çiğdem çitliyor, çocuklar orada oynuyor, bir tu- lumba var ortada." Araştırmaya başlamış sonra, 2008'e kadar bekletmiş kafasın- da. Bu konuda çok fazla kaynak olma- dığını fark etmiş. Karşısınatam bu sıradaTarık Dursun K'nın kor- tejolardaki hayatlan anlattığı "Rızabey Aile Evi" kitabı çıkmış. Tank Dursun K ile konuşmuş, onun anılarını dinlemiş. Gençlik yılla- rında Joya adında bir sevgilisi varmış, Tank Dursun K'nın. israil Devleti kurulup da Yahudiler izmir'i terk edince aşkları da yarım kalmıış. Anılarını, buluşmalarını anlatmış Üzmez'e. "Yahudiler izmir'i terk edecekleri gün, bütün kentin iç organlarının bir çen- gele asıldığını ve içinin boşaldığını hissettim, sessizleşti şehir, ön- ce onlar, sonra boyozlar sonra sübyeler gitti" demiş. Üzmez'i kortejolardaki yaşamları fotoğraflamaya iten şey ora- nın öyküsü olmuş. 600 yıldan beri ayakta duran, izmir'in ruhunu etkileyen yapıların bugünkü hali etkilemiş çok. "Önce öyküsü beni çok çekti. Unutulmuş bir geleneği belgelemek istedim. Yok oluyordu çünkü. Bir farkındalık yaratarak insanları bunlardan haberdar edebilir miyim diye düşündüm, bu fotoğraflar, in- sanların hafızasını tazeler mi? insanlar bu komşuluğu bir ara- da yaşamayı tekrar hatırlayabilir mi?" diye sormuş kendine. *f • • • • • • , SINEM DÖNMEZ Kortejolarda bir şekilde yaşamının seyri değişen, tabir-i caizse ortada kalan insanlarla tanışmış Üzmez. "Sokağa düştüyseniz yalnız kalıyorsunuz. Herkesin bir hikâyesi var. Yaşamın bir dö- neminde tokat yemişler, öyle bir yere düşmüşler ki, bir daha kal- kamamışlar. Bu insanlar yaşamda nakavt olmuşlar" diye anla- tıyor hislerini. Sergideki tüm fotoğraflarda mutlaka bir kedi çar- pıyor gözünüze. O küçücük odalardaki kocaman yaşamlarını kedilerle paylaşıyor kortejo sakinleri. Bir kedi kenarda duruyor, öteki kendisini sevdirmeye çalışıyor. Üzmez de doğruluyor, "O kadar yalnızlar ki diyor, bu yalnizlıklarını gideren tek şey kedi- ler." En çok etkilendiği kişilerden biri Ayşe Teyze. "Dışardan ba- kınca geçmişte çok şey yaşadığını hissediyorsunuz, o kadar kir- letilmiş ki, asla konuşmuyor. Kendi kendine konuşuyor, odasına da almıyor kimseyi. 10 dakikada bir bulaşık süngerinin sert ta- rafıyla yüzünü yıkıyor. Kibrit biriktirirdi, dışarıda bir kutu kibriti tek tek yakıp atardı. Tek bir gün aldı beni odasına, o kadar." Kimler yok ki Üzmez'in karelerine yansıyan kortejolardaki ya- şamlar arasında. Pavyon Kamil belediyede çalışıyor, hâlâ ayak- kabısının topuğuna basıp giyiyor, bir zamanlar pavyonlarda fe- dailik yaptığı için lakabı oradan, eşinden aynlınca ortada kalmış. Suna Hanım var mesela, eşi kalp hastası, 18 yıldır aile evinde yaşıyor. Fikriye Teyze, eskiden adı "Nahide Aile Evi" olan kor- tejoda 75 yıldır yaşıyor. Yahudiler terk ettikten sonra orayı terk etmemiş. Elektriksiz, susuz, ısınmasız hayatından şikâyetçi. İzmir'de bir zamanlar Yahudilerin, Rumların ve Türklerin bir arada yoksulluk ama yine de huzur içinde yaşadığı kortejolar bugün "aile evT ; adıyla anılıyor. Birçoğu yıkılmış olsa da zamana karşı koyanlar var. Artık içlerinde Yahudiler olmasa da hayatın sillesini yemiş insanlar oturuyor. "Eski kortejolardaki hayatlan anlatıyorlar, o kadar güzel ki, birtür komün yaşamı olmuş oralarda. Birlikte yemek pişiriliyor, ortak tuvaletler, tulumbadan su çekiliyor. Bugün apartmanlarda insanlar biribirini tenımıyor. Günümüze uygulansa çok güzel bir model bence" diyor Üzmez. Konak Belediyesi sergiden son- ra kortejolardan birini müzeye dönüştürmeye karar vermiş. Şimdilerde eskiden orada yaşayan Yahudiler, kortejolan ziyarete geliyor. Üzmez de sergiyi biraz daha geliştirecek. israil'e giden birarkadaşının, bu kortejolarda çekilmiş fotoğraflarladolu bir aile albümü bulması da yüreklendirmiş Üzmez'i. Aile Evleri: Kortejo sergisi, Schneiderternpel Sanat Galerisi'nde 2 Mayıs tarihine dek sürecek. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle