19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR 18 NİSAN 2010/SAYI 1256 ÖMER GÜZEL Burada ölmek istiyorum r—\ oğma büyüme Hasankeyfli Ömer Güzel. 34 yaşında \—J arna Hasankeyf'in 10 bin yıllık tarihi kadar eski hissediyor kendini burada, onun suyuyla, toprağıyla besleniyor. iki çocuğu var, onlar da onun gibi hissetsin istiyor, ama... Cümleyi tamamlamak için bir es verip yutkunuyor; "ama bizi buralardan sürüp, Hasankeyf'i yıkacaklar". Hasankeyf'te hayatta kalmak kolay değil, iş yok, yoksulluk, yoksunluk ağır. Bir de 50 yıldır baraj yapılacak diye çektikleri var ki, o hepsinden beter, bunu biz değil Güzel söylüyor: "En önemli sorunumuz baraj. Burası SİT alanı olduğu için tek bir çivi çakmamıza izin vermiyorlar, ama baraj yapacaklar! Hasankeyf'in yüzde 6O'ı göç etmek zorunda kaldı. Dışarıdan gelenler de burada yerleşemiyorlar, ev yokçünkü". Tarım arazileri yok, hayvancılık yapmak için imkânları da. Sofralarına koyduklarını bahçelehnden çıkarıyor Hasankeyfliler, o da birkaç dönümlük bir araziden. Rast geldiğinde balıkçılık da ekleniyor geçim kaynaklarına. Ama Hasankeyf'te yaşam asıl gençlerin omzunda, Marmaris, Bodrum, Datça gibi yazlık yerlerde çalışıp ailelerine para yolluyorlar. Ha, bir de Dicle vadisine kurulan çardaklardaki lokantalardan kazandıkları var. Oysa, Dicle turizmin her türlüsünü yapma imkânı sunuyor insanlara; doğaturları, kültürel geziler, din turizmi... Yurtiçinden ve yurtdışından her yıl bir milyon insan dokunuyor Hasankeyf'in taşlanna. Ancak yeterli altyapı yok. Güzel'e göre turizm Hasankeyf'in yoksulluğunda bir çıkış kapısı aralayabilir. Hasankeyf'e dair gelişen duyarlılıktan memnun, yalnız olmadığını biliyor, "Farklı yerlerden gelip Hasankeyf için mücadele vermeleri beni çok sevindiriyor. Bu konferans, yurtdışından gelen arkadaşlara Hasankeyf'i daha iyi tanıttığı için önemli. Böylece onu UNESCO'ya dahil etmek için yardımcı olurlar" diyor. Gelecek için umutlu, ama korkmuyor da değil. Bu kadar kontrol altına alınmış, korunmuş yerleri neden yıkmak istediklerini düşününce kafası karışıyor. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ve Doğa Derneği Bilim Koordinatörü Dr. Özge Balkız tarafından yapılan araştırmayla, Hasankeyf'in UNESCO'ya giren pek çok ülkedeki kültürel ve dogal miraslardan daha fazla kriter taşıdığını öğrendiğinden beri de ipin ucunu kaçırdı... Projeyi hazırlayanlar ve destek verenler adına da o utanıyor, "15 bin yıllık birtarihin, sadece 50 yıllık ömrü olacak bir baraj için yıkılmasını istemiyoruz. Gelecekte bizim için, 15 bin yıllık tarih, sürüklene sürüklene geldi, 2010 yılındaki insanlar bunları sattı, o kadar cahil insanlar demesinler" diyor. işte bunun için Hasankeyf'ten gitmeyecek Güzel, "burada doğdum, burada büyüdüm, burada bitsin istiyorum" diyor, "Atalarım burada, atalarımın mezarları burada. Hasankeyf su altında kaldığında mezarlarımız da su altında kalacak. Biz, Dicle vadisinde yıllardır yaşıyoruz, durgun suda yaşayamayız ki"... • RITA PIRPAMER Hasankeyf bizim de! S adece Türkiye için değil, insanlık tarihi için de önemli bir yere sahip Hasankeyf. Yurtdışındaki kampanyalarla Hasankeyf'e bunca sahip çıkılması bundan. Hasankeyf'i yok etmek, insanlık tarihindeki önemli bir halkayı silmek demek... Bu, Afganistan Kültür Miras Uzmanı Mimar Dr. Wasay Najimi'nin Hasankeyf'e ilk gelişi. O, şimdi Afganistan'da Taliban döneminde yoğun tahribe uğrayan kültürel mirası onarmak için çalışırken Türkiye'nin de aynı hatayı yapmasını istemiyor. Türkiye ve Afganistan arasında doğaya yapılan uygulamalar açısından gördüğü benzerlik mi? "Kamuoyunun farkındalık sorunu iki tarafta da görünüyor. Savaşın getirdiği erişim, akışkanlık sıkıntıları, insanların rahatça buralara gidememesi iki tarafta da göze çarpıyor". Viyana Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Rita Pirpamer'in kilometrelerce uzaktaki bu şehre yolu ilk 2009'da düşmüş. O zamandan beri de Hasankeyf gittiği mekânlar arasında özel bir yere sahip. "Şimdiye kadar pek çok nehir gördüm, ancak bir vadinin, nehirle bu kadar güzel bir araya geldiği başka yer görmedim" diyor. Konferansta geçen yıl öğrencileriyle yaptıgı atölyede ürettikleri mimari çözümleri paylaşıyor. "Buradaki çalışma sadece bir mimari çalışma olmadı. Gördüklerimizle, duyduklarımızla hatta kokladıklarımızla burası olduk. Burayı çok iyi öğrendik, şimdi buraya yardım getirme çalışmalarına ön ayak oluyoruz" diyor. • Hasankeyf insan11k, Hasankeyfbiziz... RECEP KAVUŞ ESRAAÇIKGÖZ Lsayfanın devamı B iz de Doğa Derneği Yerel Ortaklıklar Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç, 15 yıldır Hasankeyf için ulusal ve uluslararası alanlarda hukuki mücadele yürüten Murat Cano, Afganistan Kültür Miras Uzmanı Mimar Dr. Wasay Najimi, Avusturya Viyana Üniversitesi'nden Dr. Rita MURAT CANO Pirpamer, Hasankeyf Girişimi'nden Recep Kavuş ve Hasankeyfli Ömer Güzel ile konuştuk. Adı, Dicle Tuba Kılıç. Doğa Derneği Yerel Ortaklıklar Koordinatörü. Hasankeyf'teki projeleri yürütüyor. ilk, Güneydoğu Anadolu bölgesi kuş atlası hazırlamak için gönüllü çalışırken yolu düşmüş Hasankeyf'e. Dicle akmış, Kılıç yürümüş, iki ay boyunca sınıra kadar adım adım Dicle'yi takip etmiş. Daha önce burada yaşadıgı bilinmeyen kuşları atlasa geçirmiş; kızıl akbaba, yeşil an kuşu... Aslında fizik mezunu, doktora tezinin savunmasını dönünce yaparım Anadolu çocuklarımıza da kalsın Tam 15 yıldır Hasankeyf için ulusal ve uluslararası alanlarda hukuk mücadelesi veriyor Murat Cano. Sadece Hasankeyf mi? Munzur, Fırtına Vadisi, Çoruh Kanyonu... Biliyor ki, su insan, hayat demek. "Dünya Barajlar Komisyonu Türkiye raportörlüğü yaptım. Dolayısıyla suyla yanlış oynandıgında neye yol açtıgmı öğrendim" diyor, "Bir zamanlarsu zengini olan ispanya, neden kuraklık yaşıyor, Fransa'dan su dileniyor? Türkiye'de bir ikisi dışında bozulmayan havza yok. insan öğrendikçe, bildikçe seyredemiyor. Anadolu çocuklarıma da kalsın istiyorum". SİT alanı olan Hasankeyf'e baraj yapma projesinin koruma mevzuatlarmı hiçe saydığını söylemeye gerek yok. Tarafı olunan Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, UNESCO'nun SİT alanlarının korunması sözleşmelerini ihlal ettigini de. llısu Barajı'yla ilgili actıgı iki dava bulunuyor Cano'nun. Biri Diyarbakır idari Mahkemesi'nde. Gerisi ondan: "97'deki Erbakan hükümeti döneminde bir kontrat imzalandı italya, ingiltere gibi ülkelerden şirketlerle. Ben de hem Bakanlar Kurulu'nun karanyla yapılması planlanan barajın hem de kontratın iptali için Başbakanlıga, Enerji Bakanlığı'na ve bu şirketlere karşı dava açtım. Mahkeme keşif kararı verdi, ancak yıllardır keşif yapacak heyet belirlenmedi, bekliyoruz". AİHM'deki davada ise, barajın yaşama hakkını ihlal ettigini ileri sürdü Cano, "Yaşama hakkını kuşla, balıkla, açık havada yaşamak, kültürel degerleriyle var olmak, bunları sonraki kuşaklara aktarabilmek olarak ifade ediyorum. AİHM sözleşmesinde kültürel mirası korumak için başlı başına bir hüküm yok. Bu davayla AİHM temel bir eksiğini mahkeme kararıyla ispatlamış, kültürel miras da insan hakları arasına girmiş olacak. Bu davanın böyle birtarihsel rolü var" diyor. AİHM davayı kabul etti, hem de öncelikli dava saydı. Hatta çok değil daha geçen hafta AİHM tedbir konusunda olağanüstü toplanmaya çağrıldı, şimdi heyecanla sonucu bekliyor Cano. • diye geldiği Dicle'ye takılıp kalmış. "Bir nehri doğduğu yerden suların birleşip büyük bir göl oluşturduğu yere kadar izlerken, yaşam da onunla birlikte büyüyor. O zaman bir fizikçi olmaktansa bu nehrin korunması, bu yaşamın devam etmesi için yaşamak istediğime kararverdim. Dicle hayatımdaki en önemli alan, çünkü hayatımı değiştirdi". Ertesi yıl kuş atlasını Türkiye'nin her yerinde hazırlamak için Doğa Derneği için çalışmaya başlamış. Dicle Vadisi'nde baraj çalışmaları hızlanınca, 2004'te dernek buradaki probleme dahil olmaya karar vermiş. Niye mi? Yanıtı Kılıç'tan: "Türkiye'de nesli tükenen canlı türlerinin yüzde 9O'ı sadece 305 alanda yaşıyor, ülkenin dörtte biri kadar bir coğrafyaya sıkışmışlar. Bu canhlar niye tükeniyor diye baktığımızda, Türkiye'nin yanlış su politikalarını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin değiştirmesi gereken en önemli politika, su politikaları". işe de Türkiye'nin en büyük baraj projesinden, llısu'dan başlamışlar. "llısu Barajı" diyor Kılıç, "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yapılmadan ihaleye verilmişti, ÇED yapılsaydı, buraya zaten baraj yapılamazdı. Bunu göstermeye çalıştık. Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmaları bir araya getirip Türkçe-ingilizce olarak ilgili kurumlara sunduk. Kampanya başlattık". Heryolla, kitapla, belgeselle, fotoğrafla insanlara "enerji için baraj şart" söyleminin yalan olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Hasankeyf'in sesini uluslararası arenada da duyuruyorlar. Doğa Derneği, bu dayanışmayı resmi bir koalisyona dönüştürmek istiyor. Peki nasıl bir Hasankeyf hayal ediyorlar? Barajsız Hasankeyf Arama Konferansı'nın bunun yanıtı için kilit bir etkinlik olduğunu düşünüyor Kılıç. Baraja yapılacak yatırımın çok azıyla düzgün bir planlama ve halka yararlı bir proje yapılabileceğini söylüyor. Yeter ki, Hasankeyf'in kurtarılacağına karar verilsin önce. Bunları söyleyebilmek için barajı yapmak isteyen, kredi veren kurumlarla, Çevre ve Orman Bakanlıgı, Devlet Su işleriyle görüşmeye çalışıyorlar, ama... Onun hayalindeki Hasankeyf'e gelince... insanların terk etmek zorunda kalmadan yaşayabildiği bir yer istiyor. N I İ8 "ö cö Ü "cö I B atman'da sivil toplum kuruluşlarını bir çatı altında toplayan bir kurum, Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi. Her alandan, düşünceden 70 kurumu barındırıyor. Recep Kavuş da girişimden, Batmanlı. O, anlatıyor... Girişim öncelikle bilinçlendirmek için çalışıyor. Hasankeyf'in tanıtımını sağlıyor. Baraja karşı yasal mücadele veriyor. "Bir an önce mevcut inşaatın durdurulması için kampanyalar yapıyoruz. Barajın yapılması için kurulan iki konsorsiyum dağıldı şu ana kadar, şimdi üçüncü konsorsiyum devrede. Onayönelik bankalarla ilgili kampanyalarımız var. Baraja karşı çaba sarf edenleri, mücadele edenleri terörize etmeye çalışıyorlar. Veysel Eroğlu, barajı istemeyenlerin vatan haini olduğunu söylüyor. Bizi bu çalışmaya iten temel sebep, tüm insanlığın kültür mirası olan birtarihin söz konusu olması. Dünyanın eko sistemini etkileyecek bir vadinin yok edilmesi. Hasankeyf bir semboldür. Biz de insanlığı sonuna kadar savunacağız." • "Mağaralardan evlere derme çatma bir şekilde taşındıklarından özellikle kadınların yaşamları çok zor, o nedenle şehre gitmek istiyorlar. Barajsız Hasankeyf arama konferansının ilk adımı yaşam dokusunu öldürmeden, Hasankeyflilerin hak ettikleri yaşam koşullarını sağlamak" diyor. Planlar arasında, turizm potansiyelinin kullanılabilir hale getirilmesi de var. Sonrası, üzüm bağları, nar bahçeleri, koyunculuk... Bunların hayal olarak kalmayacağından emin Kılıç, burayı yok etmek için kredi veren ülkelerin projeden vazgeçmesini de kanıt olarak gösteriyor. Şimdi sırada Türkiye'deki bankaları vazgeçirmek var. "Türkiye'de de eninde sonunda doğaya atılan bu düğüm ilmek ilmek çözülecek. Belki biz göremeyebiliriz hayalimizdeki Hasankeyf'i ancak bunun bir parçası olmak önemli" diyor. Kim bilir, yeterince ses çıkarabilirsek, belki bir dahaki sefere bu fotoğrafa baraj tehlikesinden kurtulmuş, daha huzurlu bir Hasankeyf fon oluşturur... •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle