15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2010 PAZAR 16 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Kadõköy Belediye Başkanõ avukat Selami Öztürk hükümetin yargõdan elini çekmesi gerektiğini söyledi Hukuksuz demokrasi olmaz Kadõköy’ün onlarca yõldõr CHP’den belediye başkanlõğõnõ yapan Selami Öztürk bir hukuk insanõ olarak hükümetin yargõyõ kuşatma çabalarõnõ topa tutuyor. Adalet Bakanlõğõ’nõn yargõdan elini çekmesi gerektiğini savunuyor. Elazõğ’da 41 kişinin ölümüne yol açan deprem öncesinde hükümetin deprem tehlikesini yok saydõğõnõ söylüyor. Ayrõca Kadõköy’le ilgili yeni projelerini anlatõyor. - Bir hukuk insanı, avukat olarak yargıda yaşanan hukuk sakatlıklarını ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen asker kişilerin sivil savcılar tarafından ifadelerinin alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? S.Ö.- Temel sorun hukukun bağõmlõ hale getirilmesidir. Esas olan baskõlardan arõndõrõlmõş, bağõmsõz hale gelmiş bir hukuk sisteminin kurulmasõdõr. - Yani Adalet Bakanlığı’nın yargıdan artık elini çekmesi gereğini mi kastediyorsunuz? - Sorun parlamentoda. Milletvekilleri genel başkanlarõnõn dudaklarõnõn arasõna baktõklarõ için orada ciddi bir vesayet müessesesi işliyor. Hükümetin 300’ü aşkõn milletvekilini tek bir kişi tayin ediyor. Dolayõsõyla bu milletvekillerinin atacaklarõ her adõm tek bir kişiye bağlõ. Tek kişiye bağlõ bir sistemden de diktatorya doğar. Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’na (HSYK) bu kişiye bağlõ bakan ve müsteşar giriyorsa ve onlar girmeden HSYK toplanamõyorsa esas yargõnõn siyasallaşmasõ oradan başlõyor. İkinci temel sorun da şu: Hâkimler ve savcõlar göreve alõnõrken bağõmsõz hale getirilecek HSYK’ye bağlanmalõlar. Her siyasi iktidar siyasi yandaşlarõnõ kamuya doldurma adõna bir boş kanal bulamamalõ artõk. Diyorlar ki: Asker, sivil yargõda yargõlansõn. İyi de siz önce yargõyõ bağõmsõz hale getirin. Bugün tam bir kargaşa yaşanõyor. Erzurum’daki özel yetkili bir savcõ kendi alanõ olmadõğõ halde bir cumhuriyet başsavcõsõnõn soruşturmasõnõ rahatlõkla elinden alabiliyor. Hatta gözaltõna alõp tutukluyor. Ama öte yandan yasa cumhuriyet başsavcõlarõnõn birinci sõnõf hâkim statüsünde olduklarõnõ ve Yargõtay üyeleri gibi sadece Yargõtay tarafõndan yargõlanabileceklerini söylüyor. İki tane eski kuvvet komutanõ iki gün savcõ önüne çõkarõlmak üzere bekletiliyor. Bu durumlar da kamuoyunda peşinen cezalandõrõldõklarõ izlenimini yaratõyor. Maalesef bu müessese Türkiye’de çok işler hale geldi. - Bütün bu tutuklamalara rağmen açılan davaların büyük bölümü beraatle sonuçlanmıyor mu? - Sonuçlanõyor. AB’deki yargõlamalara bakõyorsunuz. Açõlan davalar süreciyle yargõlama sonunda verilen kararlar arasõnda çok büyük açõk yok. Bu da şunu gösteriyor: AB ülkelerinde davalar büyük dikkatle açõlõyor. Sanõklarõn özgürlükleri, haklarõ kõsõtlanmõyor. Türkiye’de ise büyük açõklar var. On binlerce dava açõlõyor ama göreceli olarak çok az mahkûmiyet kararõ veriliyor. Bu da Türkiye’de hukukun bu yönüyle iyi işlemediğini gösteriyor. Savcõlar benden gitsin de ne olursa olsun mantõğõyla davayõ açõp dosyayõ mahkemeye gönderiyor. Bu sadece askerler için değil, herkes için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu tehdidi siyasal iktidarlar istedikleri gibi kullanõyorlar. ‘Cambaza bak’ deyip istediklerini yapıyorlar - İyi de bunu denetleyecek olan HSYK ne yapıyor? - Bunlarõ denetleyecek tek kurum olan HSYK’nin toplanmasõ için müsteşar ya da Adalet Bakanõ’nõn toplantõya katõlmasõ gerekiyor. Katõlmazlarsa HSYK toplanamõyor. Dolayõsõyla Türkiye’de siyaset yargõdan elini çektiği gün en alt kademedeki yurttaşõndan cumhurbaşkanõna, askerinden siviline kadar yargõlanacağõ tek mahkeme olmalõ. O zaman ne askeri ne de özel mahkemeye gerek kalõr. Mevcut hükümetin bu dönemde sayõsal gücünü ciddi biçimde kullandõğõ kamuoyunda genel kanõ haline geldi. Aslõnda bugünlerde belediye başkanõ olarak en çok ilgilendiğim konu kapõma gelen ve gittikçe artan hasta ve işsiz sayõsõ. Kapõmõzda bugüne kadar rastlamadõğõm kadar bir işsizler ordusu birikti. Gelenler ağlamaklõ, “Ne olur bana bir iş” diyorlar. İntiharõn eşiğine gelen on binlerce insan var. Toplum böylesine bir ekonomik sendrom içindeyken işsizlik, açlõk, yoksulluk had safhaya ulaşmõşken hastanelerde ameliyatlar için ek ücret alõnõrken hastalar ameliyat parasõ bulamazken hükümet her gün farklõ gündemler yaratarak dikkatleri başka taraflara çekmeye çalõşõyor. Bu durum, “Cambaza bak!” deyip cebinizi boşaltanlara benziyor. Artõk bu tür soruşturmalarõn hukuk çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünen yurttaşlar bu olaylarõn kabak tadõ vermeye başladõğõ inancõ içindeler. Ne zaman bitecek bu davalar? Yirmi, 25 yõl sürer. Hangi ülkenin sistemi bu kadar gerginliğe dayanabilir? Bu ülkeye birileri iyilik mi yoksa kötülük mü yapõyor? Bütün bunlarõn düşünülmesi lazõm. - Ama birileri de Türkiye’nin demokratikleşmekte olduğunda ısrarlı... - Tam tersine. Demokratikleşme adõ altõnda çok ciddi biçimde diktatoryaya doğru gidiyor. Hukuk sistemine ağõr müdahaleler yapõlõyor. Türkiye ancak hukuk sistemini bağõmsõzlaştõrõp demokratlaştõğõ takdirde bu sõkõntõlardan kurtulabilir. Arınç’ın kutlu yürüyüşü - Bülent Arınç da “Kutlu yürüyüşümüze hız kesmeden devam ediyoruz” demedi mi? - Bülent Bey bütün bunlarõ daha rahat ifade edebiliyor. Kutlu yürüyüşün sonunda hedefin ne olduğunu artõk herkes görebiliyor. Bu kutlu yürüyüş sõrasõnda önlerindeki her türlü engeli her türlü yolla aşmanõn mubah olduğu düşünülüyor. Bugün yasadõşõ gözaltõna almalarõn, tutuklamalarõn, insan hakkõ ihlallerinin kutlu yürüyüş için gerekli olduğunu düşünüyorlar. Bunu Bülent Arõnç’õn konuşmasõndan daha iyi anladõk. - İki tane AKP milletvekili inciler döktürdüler. Birisi, “40 yıl onlar bizi fişledi. Şimdi biz onları fişliyoruz” dedi. Öbürü de AKP’ye destek vermeyenlerin hepsini kanı bozuk olarak niteledi. Yani sizin de benim de kanlarımız bozuk mu oluyor bu inanışa göre? - Bu iki milletvekilinin sözlerinin aslõnda AKP içinde çok konuşulan düşüncelerin dõşavurumu olduğu anlaşõlõyor. İkisi hakkõnda da soruşturma açõldõ. Adam diyor ki: “Başörtüsü örtenlerin hepsi fişlendi.” Nereden çõkardõğõ belli değil. Çünkü Türkiye’de böyle bir şey hiç olmadõ. Bizim yakõnlarõmõzõn çoğu, benim annem başörtülü. Onlarõ kim fişledi? Bu ne zaman oldu? Türkiye’de yalana, inanõlmaz senaryolara dayalõ bir gündem yaratõlõyor. Bütün bu olanlar da bu senaryolarõn bir parçasõ. Şimdi daha büyük senaryolara yöneldiler. Ama böylesine ortalõğõ karõştõrarak yeni bir düzen kurmak isteyen hiçbir hükümet bunun altõndan kalkamaz. Bilinçli Kadıköylünün öfkesi - Kadıköy bu olaylara nasıl bakıyor? - Kadõköy eğitim ve kültür düzeyi yüksek olan bir ilçe olduğu için insanlar bütün bu yaşananlara ciddi tepki veriyor. Biliyorsunuz, Türk Silahlõ Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfõ’nõn Caddebostan’daki İstanbul şubesi aranõrken Kadõköy halkõ çok tepki verdi. Halk yapõlan hukuksuzluklara karşõ öfkesini dile getirdi. Geçenlerde televizyonda bir konuşmacõ Bağdat Caddesi’nde oturanlarõn bu konuda söz söyleme haklarõ bulunmadõğõnõ söyledi. Oysa Türkiye’de eğitimli insanlarõn çok daha fazla konuşmalarõ gereken bir dönemi yaşõyoruz. Kadõköylü korkmadan, sinmeden görüşlerini çok rahatlõkla dile getirebiliyor. Geçenlerde bin kadar Kadõköylü kadõnla toplantõmõz vardõ. Hepsi inanõlmaz biçimde tepkiliydi. Korkmadan yolumuza devam edeceğiz. Bizim korkacak bir şeyimiz yok. Sizinle 2009 yerel seçimleri öncesi Ataşehir’in Kadõköy’den ayrõlmasõndan önce bir söyleşi yapmõştõk. “Artık Kadıköy ayrılıyor. Butik bir Kadıköy olacak. Ancak bizi boşuna ayırıyorlar. Çünkü yukarı bölgeyi de CHP’li bir arkadaşımız alacak. Böylece iki CHP’li belediye başkanı olacak,” demiştim. Öyle de oldu. O zamandan bugüne Kadõköy’ü iki CHP’li belediye başkanõ idare ediyor. Biz Kadõköy’ün bölünmesinden yararlanarak butik projeler uygulamaya başladõk. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadõköy’ün rantõna göz dikti - Bir de Kadıköy’deki gecekondu mahallelerini ne yapacaksınız? - Kalan tek gecekondu mahalleleri Fikirtepe, Dumlupõnar. Oralarda 100 bine yakõn yurttaşõmõz hem çok sağlõksõz koşullarda yaşõyor hem de çok ciddi bir biçimde deprem riski altõndalar. Çünkü yaşadõklarõ yerler belli projesi olmayan beş-altõ katlõ, affa girmiş binalar. Burada korkulacak bir durumla karşõ karşõyayõz. Büyükşehir Belediyesi’nin yapmasõ gereken planlar on yõldõr gecikti. Altõ ay içinde yapacaklarõnõ söylüyorlar. Gerçekten bu işi yaparlarsa bir-iki ay da bizim planlarõmõzõn tamamlanmasõ sürer. Yedi-sekiz ay sonra o bölgede de dönüşüm başlar. Dönüşüm yapõldõğõ takdirde Boğaz Köprüsü’nden gelirken Kadõköy’ün o inanõlmaz derecede çirkin gözüken yüzü tamamõyla ortadan kalkacak. Ayrõca oralarda yaşayan 100 bine yakõn yurttaşõmõz hem güvenli binalara taşõnacaklar hem de çocuklarõ da artõk parklarõ, okul alanlarõ, sağlõk ocaklarõ olan bir bölgede yetişecekler. O bölgenin yaşam standartlarõ çok artacak. Belki eskisi kadar geniş mekânlarda yaşamayacaklar. Ama ekonomik durumlarõ yükselecek. Binalarõnõn değeri artacak. Bizim Büyükşehir Belediyesi’yle ayrõ düştüğümüz nokta şu: Biz bölge rantõnõn bölgede kalmasõnõ istiyoruz. Oysa Büyükşehir Belediyesi’nin bugüne kadar bu işi geciktirmesinin nedeni buraya farklõ kuruluşlarõn sokulmak istenmesi ve bu yurttaşlarõmõzõn başka yerlere göç ettirilmesiydi. Biz Kadõköy Belediyesi olarak buna kesinlikle karşõyõz. O mahallelerde yaşayan yurttaşlarõmõz oranõn rantõndan kendileri yararlanmalõdõr. - Peki, Büyükşehir Belediyesi sizin bu projenize “Olur” diyecek mi? - Hem halkõn hem de bizim belediye olarak direncimizi gördükten sonra bu bölgede halka rağmen bir plan uygulamasõnõ göze alamayacaklarõnõ düşünüyorum. Tabii önümüze nasõl bir plan geleceğini ben de bilmiyorum. Plan önümüze gelir ve bizim hedeflerimiz doğrultusunda olduğunu görürsek bu bölge kurtulur diye düşünüyorum. Bütün bunlar yapõlõrsa Kadõköy’ün yapõyla ilgili bölümü tamamlanmõş olacaktõr. Belediyenin butik projeleri - Bu butik projeler neler? - İlk uygulamamõz ilçede yaşayan özürlülerle ilgili oldu. Geçmişte, yaşlõlar, çocuklar, kadõnlarla ilgili birçok projemiz oldu ama engellileri kent yaşamõna çok ciddi şekilde katamamõştõk. Onun da nedeni engellilerin yaşamõnõ zorlaştõran fiili unsurlardõ. Örneğin kaldõrõmlar, apartman girişleri. Şimdi Bostancõ’dan başladõk. Kadõköy merkeze doğru yollar ve kaldõrõmlarda engellilerin yaşamlarõnõ güçleştiren ne kadar engel varsa kaldõrõyoruz, çağdaş dünya standartlarõna uygun hale getiriyoruz. Bir de engellilere kent içinde iş bulmayõ amaçlayan Engelliler Danõşma Merkezimiz var. Bunun için AB fonlarõndan yararlandõk. İki buçuk yõla yakõn zaman içinde 550’yi aşkõn engelli işe yerleştirildi. Bu merkezde engellilerimiz çeşitli işlere uygun olarak sekiz ay süreyle eğitiliyorlar. Böylece engelli de onuruyla çalõşarak para kazanõyor. Ayrõca çok tartõşõlan Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nün Göztepe’deki arsasõ var. Bu arsanõn 10 dönümü belediyemize terk edilmişti. O alanõ daha çok engellilere yönelik bir park haline getiriyoruz. Ama engelliler dõşõnda bu parka isteyen herkes de gelebilecek. Anneler çocuklarõnõ buraya getirecek. Onlarõ öğretmenlerin eline teslim edecek ve birkaç saat süreyle kendi işlerini görecekler. - Yani bir çeşit anaokulu projesi mi? - Evet. Böylece annelerimizin günlük yüklerini hafifletmeyi hedefliyoruz. Bir de orada 10 bin metrekarelik bir başka alan var. Orada da engellileri de içine katan bir kültür merkezi yapacağõz. Orada çocuklarõmõza eğitim verecek yeni bir bölümü de açmõş olacağõz. Söğütlüçeşme’de bir merkez yaptõk. Bu merkez aracõlõğõyla her mahallenin sorununu mahallede, mahalle halkõnõn katõlõmõyla çözüyoruz. Mahalle ya da sokak halkõ mahallelerinin nasõl düzenlenmesini istediklerini bize bildirecekler. Biz de projeyi ona göre yapacağõz. Buna dikilmesini istedikleri bitkiler ve ağaçlar dahil. Kadõköy’de bundan sonra her proje böyle yürüyecek. Sonuçta biz bu halkõn vekilleriyiz. Neden biz onlar adõna, onlara dayatarak projeler yapalõm ki? Sonuçta vergiyi veren onlar. Siz evinize döşeme, perde yaptõrõrken kendiniz seçmiyor musunuz? Bu da öyle. Biz artõk karar verme konumunda değiliz. Hizmet eden konumundayõz. Kararõ sokak, mahalle sakini verecek. Bunun dõşõnda Yel Değirmeni bölgesinde 300’ü aşkõn taş evi onarmaya başlõyoruz. Bölgeyi komple olarak ÇEKÜL Vakfõ’yla birlikte aldõk. P O R T R E SELAMİ ÖZTÜRK Liseyi bitirdiği yõl olan 1967’de CHP Sakarya Gençlik Kolu’nda politikaya girdi. 1980 öncesi CHP Gençlik Kollarõ’nda görev yaptõ. 12 Eylül 1980 darbesi sõrasõnda İstanbul İl Genel Meclisi üyesiydi. 1983’te SODEP Kadõköy örgütü onun avukatlõk bürosunda kuruldu. 1984 yerel seçimlerinde SODEP’ten Kadõköy Belediye Meclis üyesi oldu. 1989’a kadar CHP grup sözcülüğü yaptõ. 1989 yerel seçimlerinde Kadõköy Belediye Başkanlõğõ SHP’ye geçince 1994’e kadar belediye başkanvekilliği ve meclis üyeliği görevlerini yürüttü. 1994, 1999 ve 2004 yerel seçimlerinde arka arkaya Kadõköy Belediye Başkanõ seçildi. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Birkaç gün önce 41 kişinin ölümüne neden olan bir Elazığ depremi İstanbul depremi için yeniden alarm verdi. Siz Kadıköy Belediyesi olarak olası bir depreme karşı ne gibi önlemler alıyorsunuz? - Bu deprem konusu Türkiye’nin esas konuşmasõ gereken gündem. Ama Türkiye’de çok fazla suni gündem yaratõldõ. Bütün bu sorunlarõmõzõ konuşamaz, tartõşamaz hale geldik. Oysa depremin vereceği zararõ Türkiye hiçbir şekilde kaldõramaz. Deprem çok ciddi bir konu. Ama hükümet buna son derece duyarsõz. Sanki böyle bir tehlike hiç gündemde yok. Sanki hükümet bilim insanlarõnõn bugüne kadar yaptõklarõ uyarõlarõ duymadõ. Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda en ufak bir hazõrlõğõ yok. Ben kendi bölgemden biliyorum. On beş bine yakõn binamõz otuz-kõrk yõllõk. 1999’dan sonra yeni deprem yönetmeliğiyle bütün statik hesaplar değişti. Dolayõsõyla sadece Kadõköy’de 15 bin binanõn depreme dayanõklõ hale getirilmesi lazõm. Kimse binasõnõ yenileyemiyor. Çünkü burada ada bazõnda bir plan çõkarõlmasõ ve binalarõn yenilenmesi lazõm. İnsanlarõmõz emekli maaşõyla oturduklarõ apartmanõn giderini karşõlayamazken onu müteahhite verip yeniden yaptõrma şansõ yok. Yapõlacak tek şey, bu binalara yüzde 10-15’e kadar yeni bir imar artõşõ verip kent rantõnõ yurttaşlara paylaştõrõp binalarõn yenilenmesidir. İmar planõnõ düzenleme yetkisi büyükşehir belediyesinindir. Dolayõsõyla Büyükşehir Belediyesi’nin acilen planlama konusunda tedbir almasõ lazõmdõr. Hükümetin de kat mülkiyeti kanununu da derhal değiştirmesi gerekiyor. Ama bunlar yapõlmadõ. Sadece Kadõköy değil, İstanbul’un tamamõ ölüme mahkûm ediliyor. - Kadıköy Belediyesi’nin yeni başlattığı çevre kampanyasını anlatır mısınız? - Bu kampanya çok ilgi topladõ. Hepinizin çok iyi bildiği gibi çevreyi en çok kirleten unsurlarõn birisi naylon poşet kullanõmõ. Naylon poşet kullanõmõ dünyanõn birçok ülkesinde yasaklandõ ama yasaklanmayan yerlerde de önlemler alõndõ. Türkiye’de bununla ilgili hiçbir önlem alõnmadõ. Çöplüklerde inanõlmaz yõğõnlarla naylon poşetler görüyorsunuz. Kurbağalõdere’ye binlerce naylon torba atõlõyor. Denizin altõ naylon torbadan geçilmiyor. Deniz altõ canlõlarõ bundan son derece olumsuz etkileniyor. Hükümetin, Çevre Bakanlõğõ’nõn ülke genelinde almadõğõ bir önlemi bizim almamõz gerekti. Kadõköylülerden gelen başvurular üzerine Kadõköy Belediye Meclisi 1 Mart’tan itibaren pazarlarda, marketlerde, satõş yapõlan her yerde naylon torba kullanõmõnõ yasakladõ. Biz yasakçõ değiliz. Ama çevreyi bu kadar olumsuz etkileyen bir olguda da insanlarõmõzõn duyarlõ davranmasõnõ sağlamayõ amaçlõyoruz. Açlõk, yoksulluk, işsizlik had safhaya ulaşmõşken hükümet her gün farklõ gündemler yaratarak dikkatleri başka tarafa çekmeye çalõşõyor. Bu tür soruşturmalarõn hukuk çerçevesinde olmasõ gerektiğini düşünen yurttaşlar artõk bu olaylarõn kabak tadõ verdiğine inanõyor. Bu hükümet yasadõşõ gözaltõna almalarõn, tutuklamalarõn, insan hakkõ ihlallerinin kutlu yürüyüş için gerekli olduğunu düşünüyor. Bunu Bülent Arõnç’õn konuşmasõndan daha iyi anladõk. H Ü K Ü M E T İ N G Ü N D E M İ N D E D E P R E M Y O K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle