Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2010 PAZAR
16 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Kadõköy Belediye Başkanõ avukat Selami Öztürk hükümetin yargõdan elini çekmesi gerektiğini söyledi
Hukuksuz demokrasi olmaz
Kadõköy’ün onlarca yõldõr CHP’den belediye
başkanlõğõnõ yapan Selami Öztürk bir hukuk
insanõ olarak hükümetin yargõyõ kuşatma
çabalarõnõ topa tutuyor. Adalet Bakanlõğõ’nõn
yargõdan elini çekmesi gerektiğini savunuyor.
Elazõğ’da 41 kişinin ölümüne yol açan deprem
öncesinde hükümetin deprem tehlikesini yok
saydõğõnõ söylüyor. Ayrõca Kadõköy’le ilgili
yeni projelerini anlatõyor.
- Bir hukuk insanı, avukat olarak yargıda
yaşanan hukuk sakatlıklarını ve Anayasa
Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen asker
kişilerin sivil savcılar tarafından ifadelerinin
alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.Ö.- Temel sorun hukukun bağõmlõ hale
getirilmesidir. Esas olan baskõlardan
arõndõrõlmõş, bağõmsõz hale gelmiş bir hukuk
sisteminin kurulmasõdõr.
- Yani Adalet Bakanlığı’nın yargıdan artık
elini çekmesi gereğini mi kastediyorsunuz?
- Sorun parlamentoda. Milletvekilleri genel
başkanlarõnõn dudaklarõnõn arasõna baktõklarõ
için orada ciddi bir vesayet müessesesi işliyor.
Hükümetin 300’ü aşkõn milletvekilini tek bir
kişi tayin ediyor. Dolayõsõyla bu
milletvekillerinin atacaklarõ her adõm tek bir
kişiye bağlõ. Tek kişiye bağlõ bir sistemden de
diktatorya doğar. Hâkimler ve Savcõlar Yüksek
Kurulu’na (HSYK) bu kişiye bağlõ bakan ve
müsteşar giriyorsa ve onlar girmeden HSYK
toplanamõyorsa esas yargõnõn siyasallaşmasõ
oradan başlõyor. İkinci temel sorun da şu:
Hâkimler ve savcõlar göreve alõnõrken bağõmsõz
hale getirilecek HSYK’ye bağlanmalõlar.
Her siyasi iktidar siyasi yandaşlarõnõ kamuya
doldurma adõna bir boş kanal bulamamalõ artõk.
Diyorlar ki: Asker, sivil yargõda yargõlansõn.
İyi de siz önce yargõyõ bağõmsõz hale getirin.
Bugün tam bir kargaşa yaşanõyor.
Erzurum’daki özel yetkili bir savcõ kendi
alanõ olmadõğõ halde bir cumhuriyet
başsavcõsõnõn soruşturmasõnõ rahatlõkla elinden
alabiliyor. Hatta gözaltõna alõp tutukluyor. Ama
öte yandan yasa cumhuriyet başsavcõlarõnõn
birinci sõnõf hâkim statüsünde olduklarõnõ ve
Yargõtay üyeleri gibi sadece Yargõtay
tarafõndan yargõlanabileceklerini söylüyor. İki
tane eski kuvvet komutanõ iki gün savcõ önüne
çõkarõlmak üzere bekletiliyor. Bu durumlar da
kamuoyunda peşinen cezalandõrõldõklarõ
izlenimini yaratõyor. Maalesef bu müessese
Türkiye’de çok işler hale geldi.
- Bütün bu tutuklamalara rağmen açılan
davaların büyük bölümü beraatle
sonuçlanmıyor mu?
- Sonuçlanõyor. AB’deki yargõlamalara
bakõyorsunuz. Açõlan davalar süreciyle
yargõlama sonunda verilen kararlar arasõnda
çok büyük açõk yok. Bu da şunu gösteriyor: AB
ülkelerinde davalar büyük dikkatle açõlõyor.
Sanõklarõn özgürlükleri, haklarõ kõsõtlanmõyor.
Türkiye’de ise büyük açõklar var. On binlerce
dava açõlõyor ama göreceli olarak çok az
mahkûmiyet kararõ veriliyor. Bu da Türkiye’de
hukukun bu yönüyle iyi işlemediğini
gösteriyor. Savcõlar benden gitsin de ne olursa
olsun mantõğõyla davayõ açõp dosyayõ
mahkemeye gönderiyor. Bu sadece askerler
için değil, herkes için ciddi bir tehdit
oluşturuyor. Bu tehdidi siyasal iktidarlar
istedikleri gibi kullanõyorlar.
‘Cambaza bak’ deyip
istediklerini yapıyorlar
- İyi de bunu denetleyecek olan HSYK ne
yapıyor?
- Bunlarõ denetleyecek tek kurum olan
HSYK’nin toplanmasõ için müsteşar ya da
Adalet Bakanõ’nõn toplantõya katõlmasõ
gerekiyor. Katõlmazlarsa HSYK toplanamõyor.
Dolayõsõyla Türkiye’de siyaset yargõdan elini
çektiği gün en alt kademedeki yurttaşõndan
cumhurbaşkanõna, askerinden siviline kadar
yargõlanacağõ tek mahkeme olmalõ. O zaman ne
askeri ne de özel mahkemeye gerek kalõr.
Mevcut hükümetin bu dönemde sayõsal
gücünü ciddi biçimde kullandõğõ kamuoyunda
genel kanõ haline geldi. Aslõnda bugünlerde
belediye başkanõ olarak en çok ilgilendiğim
konu kapõma gelen ve gittikçe artan hasta ve
işsiz sayõsõ. Kapõmõzda bugüne kadar
rastlamadõğõm kadar bir işsizler ordusu birikti.
Gelenler ağlamaklõ, “Ne olur bana bir iş”
diyorlar. İntiharõn eşiğine gelen on binlerce
insan var. Toplum böylesine bir ekonomik
sendrom içindeyken işsizlik, açlõk, yoksulluk
had safhaya ulaşmõşken hastanelerde
ameliyatlar için ek ücret alõnõrken hastalar
ameliyat parasõ bulamazken hükümet her gün
farklõ gündemler yaratarak dikkatleri başka
taraflara çekmeye çalõşõyor.
Bu durum, “Cambaza bak!” deyip cebinizi
boşaltanlara benziyor. Artõk bu tür
soruşturmalarõn hukuk çerçevesinde
değerlendirilmesi gerektiğini düşünen
yurttaşlar bu olaylarõn kabak tadõ vermeye
başladõğõ inancõ içindeler.
Ne zaman bitecek bu davalar? Yirmi, 25 yõl
sürer. Hangi ülkenin sistemi bu kadar
gerginliğe dayanabilir? Bu ülkeye birileri iyilik
mi yoksa kötülük mü yapõyor? Bütün bunlarõn
düşünülmesi lazõm.
- Ama birileri de Türkiye’nin
demokratikleşmekte olduğunda ısrarlı...
- Tam tersine. Demokratikleşme adõ altõnda
çok ciddi biçimde diktatoryaya doğru gidiyor.
Hukuk sistemine ağõr müdahaleler yapõlõyor.
Türkiye ancak hukuk sistemini bağõmsõzlaştõrõp
demokratlaştõğõ takdirde bu sõkõntõlardan
kurtulabilir.
Arınç’ın kutlu yürüyüşü
- Bülent Arınç da “Kutlu yürüyüşümüze hız
kesmeden devam ediyoruz” demedi mi?
- Bülent Bey bütün bunlarõ daha rahat ifade
edebiliyor. Kutlu yürüyüşün sonunda hedefin
ne olduğunu artõk herkes görebiliyor. Bu kutlu
yürüyüş sõrasõnda önlerindeki her türlü engeli
her türlü yolla aşmanõn mubah olduğu
düşünülüyor. Bugün yasadõşõ gözaltõna
almalarõn, tutuklamalarõn, insan hakkõ
ihlallerinin kutlu yürüyüş için gerekli olduğunu
düşünüyorlar. Bunu Bülent Arõnç’õn
konuşmasõndan daha iyi anladõk.
- İki tane AKP milletvekili inciler
döktürdüler. Birisi, “40 yıl onlar bizi fişledi.
Şimdi biz onları fişliyoruz” dedi. Öbürü de
AKP’ye destek vermeyenlerin hepsini kanı
bozuk olarak niteledi. Yani sizin de benim de
kanlarımız bozuk mu oluyor bu inanışa göre?
- Bu iki milletvekilinin sözlerinin aslõnda
AKP içinde çok konuşulan düşüncelerin
dõşavurumu olduğu anlaşõlõyor. İkisi hakkõnda
da soruşturma açõldõ.
Adam diyor ki: “Başörtüsü örtenlerin hepsi
fişlendi.” Nereden çõkardõğõ belli değil. Çünkü
Türkiye’de böyle bir şey hiç olmadõ. Bizim
yakõnlarõmõzõn çoğu, benim annem başörtülü.
Onlarõ kim fişledi? Bu ne zaman oldu?
Türkiye’de yalana, inanõlmaz senaryolara
dayalõ bir gündem yaratõlõyor. Bütün bu olanlar
da bu senaryolarõn bir parçasõ. Şimdi daha
büyük senaryolara yöneldiler. Ama böylesine
ortalõğõ karõştõrarak yeni bir düzen kurmak
isteyen hiçbir hükümet bunun altõndan
kalkamaz.
Bilinçli Kadıköylünün öfkesi
- Kadıköy bu olaylara nasıl bakıyor?
- Kadõköy eğitim ve kültür düzeyi yüksek
olan bir ilçe olduğu için insanlar bütün bu
yaşananlara ciddi tepki veriyor. Biliyorsunuz,
Türk Silahlõ Kuvvetleri’ni Güçlendirme
Vakfõ’nõn Caddebostan’daki İstanbul
şubesi aranõrken Kadõköy halkõ çok
tepki verdi. Halk yapõlan hukuksuzluklara
karşõ öfkesini dile getirdi. Geçenlerde
televizyonda bir konuşmacõ Bağdat
Caddesi’nde oturanlarõn bu konuda söz
söyleme haklarõ bulunmadõğõnõ söyledi. Oysa
Türkiye’de eğitimli insanlarõn çok daha fazla
konuşmalarõ gereken bir dönemi
yaşõyoruz. Kadõköylü korkmadan, sinmeden
görüşlerini çok rahatlõkla dile getirebiliyor.
Geçenlerde bin kadar Kadõköylü kadõnla
toplantõmõz vardõ. Hepsi inanõlmaz biçimde
tepkiliydi. Korkmadan yolumuza devam
edeceğiz. Bizim korkacak bir şeyimiz yok.
Sizinle 2009 yerel seçimleri öncesi
Ataşehir’in Kadõköy’den ayrõlmasõndan önce
bir söyleşi yapmõştõk. “Artık Kadıköy
ayrılıyor. Butik bir Kadıköy olacak. Ancak
bizi boşuna ayırıyorlar. Çünkü yukarı
bölgeyi de CHP’li bir arkadaşımız alacak.
Böylece iki CHP’li belediye başkanı olacak,”
demiştim. Öyle de oldu. O zamandan
bugüne Kadõköy’ü iki CHP’li belediye
başkanõ idare ediyor.
Biz Kadõköy’ün bölünmesinden yararlanarak
butik projeler uygulamaya başladõk.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadõköy’ün rantõna göz dikti
- Bir de Kadıköy’deki gecekondu
mahallelerini ne yapacaksınız?
- Kalan tek gecekondu mahalleleri
Fikirtepe, Dumlupõnar. Oralarda 100
bine yakõn yurttaşõmõz hem çok
sağlõksõz koşullarda yaşõyor hem de çok
ciddi bir biçimde deprem riski
altõndalar. Çünkü yaşadõklarõ yerler
belli projesi olmayan beş-altõ katlõ, affa
girmiş binalar. Burada korkulacak bir
durumla karşõ karşõyayõz. Büyükşehir
Belediyesi’nin yapmasõ gereken planlar
on yõldõr gecikti. Altõ ay içinde
yapacaklarõnõ söylüyorlar. Gerçekten
bu işi yaparlarsa bir-iki ay da bizim
planlarõmõzõn tamamlanmasõ sürer.
Yedi-sekiz ay sonra o bölgede de
dönüşüm başlar. Dönüşüm yapõldõğõ
takdirde Boğaz Köprüsü’nden gelirken
Kadõköy’ün o inanõlmaz derecede
çirkin gözüken yüzü tamamõyla ortadan
kalkacak. Ayrõca oralarda yaşayan 100
bine yakõn yurttaşõmõz hem güvenli
binalara taşõnacaklar hem de çocuklarõ
da artõk parklarõ, okul alanlarõ, sağlõk
ocaklarõ olan bir bölgede yetişecekler.
O bölgenin yaşam standartlarõ çok
artacak.
Belki eskisi kadar geniş mekânlarda
yaşamayacaklar. Ama ekonomik
durumlarõ yükselecek. Binalarõnõn
değeri artacak. Bizim Büyükşehir
Belediyesi’yle ayrõ düştüğümüz nokta
şu: Biz bölge rantõnõn bölgede
kalmasõnõ istiyoruz. Oysa Büyükşehir
Belediyesi’nin bugüne kadar bu işi
geciktirmesinin nedeni buraya farklõ
kuruluşlarõn sokulmak istenmesi ve bu
yurttaşlarõmõzõn başka yerlere göç
ettirilmesiydi. Biz Kadõköy Belediyesi
olarak buna kesinlikle karşõyõz. O
mahallelerde yaşayan yurttaşlarõmõz
oranõn rantõndan kendileri
yararlanmalõdõr.
- Peki, Büyükşehir Belediyesi sizin
bu projenize “Olur” diyecek mi?
- Hem halkõn hem de bizim belediye
olarak direncimizi gördükten sonra bu
bölgede halka rağmen bir plan
uygulamasõnõ göze alamayacaklarõnõ
düşünüyorum. Tabii önümüze nasõl bir
plan geleceğini ben de bilmiyorum.
Plan önümüze gelir ve bizim
hedeflerimiz doğrultusunda olduğunu
görürsek bu bölge kurtulur diye
düşünüyorum. Bütün bunlar yapõlõrsa
Kadõköy’ün yapõyla ilgili bölümü
tamamlanmõş olacaktõr.
Belediyenin
butik projeleri
- Bu butik projeler neler?
- İlk uygulamamõz ilçede
yaşayan özürlülerle ilgili oldu.
Geçmişte, yaşlõlar, çocuklar,
kadõnlarla ilgili birçok projemiz
oldu ama engellileri kent
yaşamõna çok ciddi şekilde
katamamõştõk. Onun da nedeni
engellilerin yaşamõnõ zorlaştõran
fiili unsurlardõ. Örneğin
kaldõrõmlar, apartman girişleri.
Şimdi Bostancõ’dan başladõk.
Kadõköy merkeze doğru yollar
ve kaldõrõmlarda engellilerin
yaşamlarõnõ güçleştiren ne kadar
engel varsa kaldõrõyoruz, çağdaş
dünya standartlarõna uygun hale
getiriyoruz. Bir de engellilere
kent içinde iş bulmayõ amaçlayan
Engelliler Danõşma Merkezimiz
var. Bunun için AB fonlarõndan
yararlandõk. İki buçuk yõla yakõn
zaman içinde 550’yi aşkõn
engelli işe yerleştirildi. Bu
merkezde engellilerimiz çeşitli
işlere uygun olarak sekiz ay
süreyle eğitiliyorlar. Böylece
engelli de onuruyla çalõşarak
para kazanõyor. Ayrõca çok
tartõşõlan Meteoroloji Bölge
Müdürlüğü’nün Göztepe’deki
arsasõ var. Bu arsanõn 10 dönümü
belediyemize terk edilmişti. O
alanõ daha çok engellilere
yönelik bir park haline
getiriyoruz. Ama engelliler
dõşõnda bu parka isteyen herkes
de gelebilecek. Anneler
çocuklarõnõ buraya getirecek.
Onlarõ öğretmenlerin eline teslim
edecek ve birkaç saat süreyle
kendi işlerini görecekler.
- Yani bir çeşit anaokulu
projesi mi?
- Evet. Böylece annelerimizin
günlük yüklerini hafifletmeyi
hedefliyoruz. Bir de orada 10 bin
metrekarelik bir başka alan var.
Orada da engellileri de içine
katan bir kültür merkezi
yapacağõz. Orada çocuklarõmõza
eğitim verecek yeni bir bölümü
de açmõş olacağõz.
Söğütlüçeşme’de bir merkez
yaptõk. Bu merkez aracõlõğõyla
her mahallenin sorununu
mahallede, mahalle halkõnõn
katõlõmõyla çözüyoruz. Mahalle
ya da sokak halkõ mahallelerinin
nasõl düzenlenmesini
istediklerini bize bildirecekler.
Biz de projeyi ona göre
yapacağõz. Buna dikilmesini
istedikleri bitkiler ve ağaçlar
dahil. Kadõköy’de bundan sonra
her proje böyle yürüyecek.
Sonuçta biz bu halkõn
vekilleriyiz. Neden biz onlar
adõna, onlara dayatarak projeler
yapalõm ki? Sonuçta vergiyi
veren onlar. Siz evinize döşeme,
perde yaptõrõrken kendiniz
seçmiyor musunuz? Bu da öyle.
Biz artõk karar verme
konumunda değiliz. Hizmet eden
konumundayõz. Kararõ sokak,
mahalle sakini verecek.
Bunun dõşõnda Yel Değirmeni
bölgesinde 300’ü aşkõn taş evi
onarmaya başlõyoruz. Bölgeyi
komple olarak ÇEKÜL
Vakfõ’yla birlikte aldõk.
P
O
R
T
R
E
SELAMİ ÖZTÜRK
Liseyi bitirdiği yõl olan 1967’de CHP Sakarya
Gençlik Kolu’nda politikaya girdi. 1980 öncesi
CHP Gençlik Kollarõ’nda görev yaptõ. 12 Eylül
1980 darbesi sõrasõnda İstanbul İl Genel Meclisi
üyesiydi. 1983’te SODEP Kadõköy örgütü onun
avukatlõk bürosunda kuruldu. 1984 yerel
seçimlerinde SODEP’ten Kadõköy Belediye
Meclis üyesi oldu. 1989’a kadar CHP grup
sözcülüğü yaptõ. 1989 yerel seçimlerinde Kadõköy
Belediye Başkanlõğõ SHP’ye geçince 1994’e
kadar belediye başkanvekilliği ve meclis üyeliği
görevlerini yürüttü. 1994, 1999 ve 2004 yerel
seçimlerinde arka arkaya Kadõköy Belediye
Başkanõ seçildi.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Birkaç gün önce 41 kişinin
ölümüne neden olan bir Elazığ
depremi İstanbul depremi için yeniden
alarm verdi. Siz Kadıköy Belediyesi
olarak olası bir depreme karşı ne gibi
önlemler alıyorsunuz?
- Bu deprem konusu Türkiye’nin esas
konuşmasõ gereken gündem. Ama
Türkiye’de çok fazla suni gündem
yaratõldõ. Bütün bu sorunlarõmõzõ
konuşamaz, tartõşamaz hale geldik.
Oysa depremin vereceği zararõ Türkiye
hiçbir şekilde kaldõramaz. Deprem çok
ciddi bir konu. Ama hükümet buna son
derece duyarsõz. Sanki böyle bir tehlike
hiç gündemde yok. Sanki hükümet
bilim insanlarõnõn bugüne kadar
yaptõklarõ uyarõlarõ duymadõ.
Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda
en ufak bir hazõrlõğõ yok. Ben kendi
bölgemden biliyorum. On beş bine
yakõn binamõz otuz-kõrk yõllõk.
1999’dan sonra yeni deprem
yönetmeliğiyle bütün statik hesaplar
değişti. Dolayõsõyla sadece Kadõköy’de
15 bin binanõn depreme dayanõklõ hale
getirilmesi lazõm. Kimse binasõnõ
yenileyemiyor. Çünkü burada ada
bazõnda bir plan çõkarõlmasõ ve
binalarõn yenilenmesi lazõm.
İnsanlarõmõz emekli maaşõyla
oturduklarõ apartmanõn giderini
karşõlayamazken onu müteahhite verip
yeniden yaptõrma şansõ yok. Yapõlacak
tek şey, bu binalara yüzde 10-15’e
kadar yeni bir imar artõşõ verip kent
rantõnõ yurttaşlara paylaştõrõp binalarõn
yenilenmesidir. İmar planõnõ düzenleme
yetkisi büyükşehir belediyesinindir.
Dolayõsõyla Büyükşehir Belediyesi’nin
acilen planlama konusunda tedbir
almasõ lazõmdõr. Hükümetin de kat
mülkiyeti kanununu da derhal
değiştirmesi gerekiyor. Ama bunlar
yapõlmadõ. Sadece Kadõköy değil,
İstanbul’un tamamõ ölüme mahkûm
ediliyor.
- Kadıköy Belediyesi’nin yeni
başlattığı çevre kampanyasını anlatır
mısınız?
- Bu kampanya çok ilgi topladõ.
Hepinizin çok iyi bildiği gibi çevreyi en
çok kirleten unsurlarõn birisi naylon
poşet kullanõmõ. Naylon poşet kullanõmõ
dünyanõn birçok ülkesinde yasaklandõ
ama yasaklanmayan yerlerde de
önlemler alõndõ. Türkiye’de bununla
ilgili hiçbir önlem alõnmadõ.
Çöplüklerde inanõlmaz yõğõnlarla
naylon poşetler görüyorsunuz.
Kurbağalõdere’ye binlerce naylon torba
atõlõyor. Denizin altõ naylon torbadan
geçilmiyor. Deniz altõ canlõlarõ bundan
son derece olumsuz etkileniyor.
Hükümetin, Çevre Bakanlõğõ’nõn ülke
genelinde almadõğõ bir önlemi bizim
almamõz gerekti. Kadõköylülerden gelen
başvurular üzerine Kadõköy Belediye
Meclisi 1 Mart’tan itibaren pazarlarda,
marketlerde, satõş yapõlan her yerde
naylon torba kullanõmõnõ yasakladõ. Biz
yasakçõ değiliz. Ama çevreyi bu kadar
olumsuz etkileyen bir olguda da
insanlarõmõzõn duyarlõ davranmasõnõ
sağlamayõ amaçlõyoruz.
Açlõk, yoksulluk, işsizlik had safhaya ulaşmõşken
hükümet her gün farklõ gündemler yaratarak
dikkatleri başka tarafa çekmeye çalõşõyor. Bu tür
soruşturmalarõn hukuk çerçevesinde olmasõ
gerektiğini düşünen yurttaşlar artõk bu olaylarõn
kabak tadõ verdiğine inanõyor.
Bu hükümet yasadõşõ gözaltõna
almalarõn, tutuklamalarõn, insan
hakkõ ihlallerinin kutlu yürüyüş
için gerekli olduğunu düşünüyor.
Bunu Bülent Arõnç’õn konuşmasõndan
daha iyi anladõk.
H Ü K Ü M E T İ N G Ü N D E M İ N D E D E P R E M Y O K