Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2010 PAZAR
12 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Terörist başõ
savcõydõ
Yer: İsveç’in Baltõk Denizi’nin kuzey
ucundaki Luleå kenti. Tarih: 3 Mart
1940. Herkesin derin uykuda olduğu gece
yarõsõndan çok sonra beş kişi komünist
gazete Norrskensflamman’õn bulunduğu
binaya girdi. Ellerindeki patlayõcõlarõ baskõ
makinelerine yerleştirdiler. Sonra binaya
nasõl bir gece sessizliğinde girdilerse öyle de
çõkõp gittiler. Biraz sonra müthiş bir patlama
sesi duyuldu. Aynõ anda bütün bina alevler
içinde kaldõ. Patlama sesine uyanan bir kişi
pencereden alevleri görür görmez itfaiyeye
telefon etti. Saat 03.17’yi gösteriyordu.
İtfaiye birkaç dakika içinde yangõn yerine
geldi. Alevlerin üzerine su fõşkõrtmaya
başladõ ama gazetenin idare bölümünün ve
matbaanõn enkaz haline gelmesini
önleyemedi. Yangõnda ikinci katta oturanlar
da kurtarõlamadõ. İkisi çocuk beş kişi
sabotajõn kurbanõ oldu. Komünistlerin yayõn
organõ Norrskensflamman’a yönelik sabotaj
Sovyetler Birliği ile Finlandiya arasõndaki
tarihe Kõş Savaşõ adõyla geçmiş olan savaş
sõrasõnda gerçekleşti. Savaşla birlikte
İsveç’te komünistlere karşõ sürek avõ
başlamõştõ. Devlet dairelerinde görevli
olanlar, subay ya da asker olarak orduda
bulunanlar ve çevrede komünist olarak
tanõnanlar işlerinden çõkarõlõp ülkenin
ortasõnda kurulan toplama kamplarõnda
tutuluyordu. Sovyetler Birliği’nin
Finlandiya’ya girişi İsveç’teki
antikomünizm dalgasõnõ daha da
kabartmõştõ. Savaşa girmese bile ülkelerini
Hitler Almanyasõ’nõn doğal müttefiki olarak
gören İsveçlilerin sayõsõ az değildi.
Komünistler ise vatan haini olarak
damgalanõyordu. Politik atmosferin
böylesine gergin olduğu bir ortamda
Norrskensflamman’õ yakõp beş kişinin
ölümüne neden olanlarõn yakalanmasõ kolay
olmadõ. Devlet sonunda failleri ihbar edenin
ödüllendirilmesine
karar verdi. Ödül,
işi kolaylaştõrdõ.
Nisan ayõnda üç
asteğmen, bir er ve
bir sağcõ gazeteci
tutuklandõ. Birkaç
gün sonra
tutuklanan iki
kişinin kimlikleri
ise herkesi şaşõrttõ. Bunlardan biri savcõ,
diğeri de yüzbaşõydõ. Savcõ önce inkâra
yöneldi ama ayrõntõlar ortaya çõkmõştõ. Savcõ
terörist başõydõ. Sabotaj
Norrskensflamman’õn karşõsõndaki sağcõ
gazetenin lokalinde planlanmõştõ. Olay
tümüyle aydõnlatõlmasõna rağmen mahkeme
sanõklarõ can kaybõna neden olmaktan dolayõ
cezalandõrmadõ. Maddi zarara sebebiyetten
sabotajõ planlayan savcõ yedi yõl, diğerleri
ise daha kõsa süreler için çalõşma kampõna
gönderildiler. Zaten 1944’te de affedildiler.
Olayõn üzerinden 70 yõl geçti. Savaştan
sonra hiç söz edilmediğinden genç
kuşaklarõn bu kanlõ saldõrõdan haberi yoktu.
1931’de işçilerin izinsiz protesto
yürüyüşüne ateş açan askerlerin üç işçiyi
öldürdüğü İsveç dõşõnda da bilinir ama
Norrskensflamman sabotajõndan pek
kimsenin haberi yoktur. Tõpkõ 1956’ya
kadar süren, on binlerce kişinin
kõsõrlaştõrõlma operasyonundan 10 yõl
öncesine kadar kimsenin haberi olmadõğõ
gibi. Kõsõrlaştõrma politikasõ bir doktora
teziyle duyuldu. Artõk Flamman adõyla
yayõmlanan komünist gazeteye sabotaj ise
70. yõl vesilesiyle gündeme taşõndõ.
İnsan acaba daha neler ortaya çõkacak diye
merak etmiyor değil doğrusu. Bu sabotaj
Türkiye’de Tan Matbaasõ’na yapõlan
saldõrõyõ da hatõrlatõyor. Tan’a saldõranlar
da matbaayõ tamamen tahrip etmişti.
Zekeriya ve Sabiha Sertel de ondan sonra
yurtdõşõna çõkmak zorunda kalmõşlardõ. İşte
böyle. Eski defterler açõldõkça kara lekeler
de çõkõyor ortaya.
osman.ikiz@tele2.se
Otellere ‘helal sertifikasõ’...
Yaklaşõk 7 bin yõllõk bir geçmiş...
Firavunlardan Yunan Roma
medeniyetine, Abbasilerden
Memlûklere, Osmanlõ’dan İngiltere’ye
kadar birçok izleri topraklarõ üzerinde
barõndõran tarihi doku Mõsõr. Aynõ
zamanda hiyeroglif yazõsõnõn,
papirüsün ve gizemler tarihinin
başlangõç noktasõ. Adõ daha çok
piramitlerle ve firavun efsaneleriyle
özdeşleşen Mõsõr’da ilk dikkat çeken
nokta kalabalõk nüfus.
Başkent Kahire yaklaşõk 15 milyonluk
nüfusuyla, yoğunlukta İstanbul’u
aratmõyor. Özellikle yerel nüfusa
geceleri turistler de eklenince,
kalabalõk daha da artõyor. Kahire
çarşõlarõnda dolaşõrken kubbeleri ve
mimarisiyle Kapalõçarşõ’daymõş
izlenimi yaşasanõz da keskin baharat
kokusu, açõkta satõlan etler,
dükkânlardan gelen Kuran okuma
sesleri ve satõcõlarõn akõcõ İngilizce
bağrõşlarõ oryantal havanõn içine
sokuyor hemen sizi. Etrafa dağõlmõş
çöpler ise çarşõnõn ve sokaklarõn öteki
yüzü. Nil kõyõsõnõn sarõ topraklõ
ülkesine gelip de papirüs, piramit ya
da firavun heykeli almadan gitmek
olmaz. Ama bunun için en önemli şart
sõkõ bir pazarlõk. Çünkü iyi bir
pazarlõkla beşte bir fiyatõna kadar
ürünü alabilirsiniz.
Yoğun insan kalabalõğõnõn yanõnda
trafik belli başlõ sorun. Trafikle ilgili
herhangi bir kural ve yaptõrõmõ
olmadõğõ için şoförler serbestlik
ilkesiyle hareket ediyor. Kõrmõzõ õşõkta
geçmek yayalara da, araçlara da
serbest!.. Tüm bu özgürlüklere bir de
sayõsõ azõmsanamayacak bir kõsmõn
uyduğu geceleri far yakmama geleneği
eklenince haliyle trafik kazasõ
istatistikleri her geçen gün artõyor.
Geceleri far yakmamanõn nedeni ise,
uğursuzluk getireceğine olan inanç.
Kahire’de dolaşmak adeta geçmişe
geri dönmek gibi. Sadece tarihsel
dokusu değil bu yolculuğu hissettiren.
Evlerin yõpranmõş görüntüsü, trafikteki
30 yaşõn üzerindeki araç fazlalõğõ ve
mobilyalar sizi birden 1980’li yõllara
götürüyor. Kahire ülkenin geçmişi...
Şarm el Şeyh
ise bugünü...
Modern
binalar, beş
yõldõzlõ lüks
oteller ve
casinolar Şarm
el Şeyh’in
aynõ zamanda
ülke
ekonomisine önemli katkõlarõ...
Öte yandan evrensel dilin aslõnda
İngilizce değil de, futbol olduğunu bir
kez daha anlõyorsunuz Mõsõr
sokaklarõnda. Türk olduğunuz
anlaşõldõğõnda hemen yanõnõza
yaklaşõp tek bir cümle söylüyorlar:
“Yavaş yavaş, Hasan Şaş, Şampiyon
Beşiktaş.” Mercan adalarõ, rengârenk
melek balõklarõ, kelebek balõklarõ,
balon balõklarõ, büyük sürü balõklarõ,
denizyõldõzlarõ, süngerler,
kaplumbağalar... Kõzõldeniz’in mavi
dokusunun ev sahipleri... Dev bir
akvaryumu andõran Kõzõldeniz, aynõ
zamanda dünyanõn önde gelen dalõş
noktalarõndan biri. Fakat sualtõ
yaşamõnõn korunmasõ için teknelerin
ve dalõcõlarõn uymak zorunda olduğu
belli kurallar var. Özellikle mercanlara
zarar verilmemesi için dalõş
teknelerinin suya çapa atarak
demirlemesi ve dalõş eldiveniyle bõçak
kullanmak önemli yasaklar arasõnda.
Açõk hava müzesini andõran ülkenin,
diğer cazibe noktasõ ise çöl safarisi.
Deve kervanlarõ, bedevi çadõrlarõ 21.
yüzyõlda yaşadõğõnõzõ unutturuyor.
Turistlerin en büyük ilgisini otantik
Bedevi çadõrlarõ çekiyor. Tabii bu
arada Bedevi misafirperverliği, çay, su
ikramlarõnda kendini gösteriyor. Çöl
safarisinde doğal hayatõn her anõna
tanõk olmak mümkün. Bir devenin
doğum yapmasõnõ izlemek hiç de
sürpriz sayõlmõyor safari yolcularõ için.
Güneş daha turuncu... Ufuk çizgisi
parlak mavi... Kõzõldeniz’de balõklarla
yüzme yarõşõ, Nil Nehri üzerinde
sandal sefasõ... Bunlar Mõsõr’õn
unutulmazlarõ olsa da Kõzõldeniz, biz
kalem emekçileri için bulanõklaştõ.
Pronto Tur’un Kahire ve Şarm el
Şeyh’i kapsayan Mõsõr turlarõnõ basõna
tanõtmak için düzenlediği ve harika
başlayan bir basõn gezisinin son günü
Fox TV istihbarat şefi Ersan
Karaoğlu Kõzõldeniz’de yüzerken
hayat yarõşõnõ bõraktõ. Yani kõsaca
hüzün ve ölüm aktõ Kõzõldeniz’e.
murat@cumhuriyet.com.tr
Brüksel Ticaret Odasõ “helal otel odası”
sunan otellere “helal sertifikası”
vermeye başladõ. Helal sertifikasõ alabilmek
için TV’de erotik kanalõ olmamasõ ve
minibarda alkollü içki bulundurulmamasõ gibi
koşullar aranõyor. Belçika, Avrupa’da en
fazla Müslüman konuk ağõrlayan ülkelerden
biri. Ancak Brüksel’deki otellerin hepsinin
erotik kanalsõz ve alkolsüz sertifikaya
balõklama atlamayacağõ kesin.
Her şeyin helali çõkõyor. Helal arama motoru
bile var. imhalal.com’da ise tõpkõ diğer arama
motorlarõnda olduğu gibi anahtar kelime
yazõlarak arama yapõlõyor. Eğer bu anahtar
kelime İslama uygunsa, sonuçlar hemen
beliriyor. Ancak değilse, örneğin domuz,
alkol, bikini, pornografi gibi kelimeler
yazõldõğõ takdirde sistem alarm veriyor.
Fransõz fast-food devi Quick’in de
Fransa’daki 362 restoranõndan
8’inde İslami şartlara uygun ürün
satma kararõ bazõ Fransõz
politikacõlarõ kõzdõrmõş, Belçika’da
ise kaygõ ile karşõlanmõştõ. Quick
yönetimi şimdilik Belçika’da
böyle bir uygulama
düşünmediklerini açõkladõ. Zaten
buna gerek de yok. Lokantalarõn
ve dönercilerin vitrinleri “helal”
sözcüğünden geçilmiyor. “Her yerde
karşımıza çıkar ama / Domuz mamulü
yoktur hayatımızda / Mercedes tabut çıksa
da ölsek / Önyargıları da götürürüz
yanımızda” diye bir dörtlük var Belçika’daki
ucubik hallerimizin AlaTurko-Klasiko
makamõndaki ucubik şarkõsõ “Postmodern
Köy”de. “Bizim köyün atı eşeği yok /
LPG’li Ferrarisi var / En iyi göbeği bizim
politikacı atar / Düğünlerin kralı
onlar!” diye başlayan bir tiyatro
oyunu için yazdõğõm şarkõnõn,
klasik müzik enstrümanlarõyla
çõkartõlan arabesk melodiler
eşliğinde bestelenmesini önerdim.
Hallerimiz o kadar ucubik ki
Belçika’da “helal domuz eti” bile
yedirirler insana. Hayõr, hayõr
Belçikalõlar değil. Yine
Müslümanlar yediriyor “helal” damgalõ
domuz etini Müslümanlara! Belçika tüketici
örgütü Test-Aankoop’un 2009 yõlõnda 927
farklõ satõş noktasõnda yaptõğõ bir araştõrmaya
göre, ürünlerinin yüzde 42’si kötü veya
yetersiz. Bu araştõrmada 40 tane de döner
satan restorana yer verilmiş ve bu 40 satõcõnõn
sadece 8 tanesi ne eti sattõğõnõ tam olarak
biliyor! Yüzde 80’i ise ne eti sattõğõnõ
bilmediği halde rahatlõkla “helal” sözcüğünü
kullanõyor vitrininde. Araştõrmanõn en ilginç
ve komik sonucu ise araştõrmada yer alan 11
Arap döner satõcõsõnõn 11’inin de “helal”
nitelendirmesi ile sattõğõ dönerin domuz eti
çõkmasõ oldu. Boşuna demiyorum “Her
yerde karşımıza çıkar ama / Domuz
mamulü yoktur hayatımızda” diye. Biz
hayatõmõzda domuz mamulü olmadõğõnõ
düşünsek de birileri domuzluk yapõp “helal
domuz etinden” mamul dönerler yediriyor
bize! “Helal” sertifikalõ otel odalarõndan da
“helal domuz eti” benzeri bir komedi
çõkmasõn! Brüksel Ticaret Odasõ’nõ uyarmak
lazõm. Fuhuş ve uyuşturucu gibi alengirli işler
çevirmek için en az şüphe çekecek mekân
olur “helal otel odası”. Hem de sertifikalõ!
erdincutku@binfikir.be
Washington’da her iki ya da üç
yõlda bir aynõ senaryo ve aynõ
aktörlerle başarõsõz bir parodi
oynanõyor. Sahne ABD Kongresi,
baş oyuncular saldõrgan ve
uzlaşmaz Ermeni lobisi ile sürekli
savunmada kalan Türkiye. ABD
Kongresi’nin alt kanadõ Temsilciler
Meclisi’nin Dõş İlişkiler Komitesi,
Osmanlõ İmparatorluğu’nun son
yõllarõnda Ermenilere soykõrõm
yapõldõğõnõ iddia eden ve bunun
ABD Başkanõ tarafõndan kabul
edilmesini öngören tasarõyõ ne
zaman gündemine alsa tiyatro
biletleri satõşa çõkõyor. Tüm dünya
daha önce defalarca izlediği bu
oyunu belki bõyõk altõndan
gülebilmek, belki hafif hafif alay
edebilmek, belki de çõkacak
gerginliklerden çõkar
sağlayabilmek için bir defa daha
görmeye can atõyor. Çoğunlukla
Türkler ve Ermenilerin sayõca
üstünlük sağlamak için erkenden
gelip Komite’nin salonunu
doldurmalarõndan sonra perde
açõlõyor ve başlõyor oyun. 4 Mart’ta
Dõş İlişkiler Komitesi’nde yapõlan
oylama, bugüne kadar oynanan bu
tiyatronun biraz daha elektrikli,
biraz daha duygusal ve biraz daha
tepkili bir versiyonuydu.
Komite başkanõ Kaliforniya
milletvekili Howard Berman
“Ben tarihçi değilim ama..” diye
başladõğõ konuşmasõnda, bilmediği
tarihin, bilemeyeceği gerçeklerini
artõk Türkiye’nin tanõmasõ
gerektiğine hükmetti. Komite
üyeleri tek tek söz alarak bu
konudaki tutumlarõnõ belli ettiler.
ABD’nin
bir ucunda
yõllar sonra
doğan biri,
20. yüzyõlõn
başõnda
dünyanõn
bambaşka
yerindeki
büyük bir
savaşõ,
onun getirdiği trajediyi ve
insanlarõn acõlarõnõ, siyasi çõkar ya
da oy malzemesi yapma hakkõnõ
kendinde görebildi. Üyeler yüksek
kürsülerinde oturup, Türkler ve
Ermeniler yürekleri hop ederek
izlerken soykõrõm diye tutturan
karar tasarõsõnõ pek de kafalarõna
takmadan siyasi gelecekleri için
kullandõlar. 4 Mart’taki oylamada
tasarõya 23 evet, 22 hayõr oyu çõktõ.
Son anda bir üye görüş değiştirse
tasarõ düşecek. Tasarõnõn kaderini
değiştirecek o tek üye yatõp kalkõp
Ermenilerin acõlarõnõ mõ
düşünüyordu sanõyorsunuz? O üye
bu sene yapõlacak seçimlerde
Kongre’deki konforlu koltuğunu
kaybetmemek için hangi ata
oynamasõ gerektiğinin hesabõnõ
yapõyordu. Koridorlarda Ermeni ya
da Türk lobisinin açõk
arttõrmasõndaydõ o üye. Kim daha
fazla bağõş verirse oydu onun
patronu. Oylamanõn ardõndan
Ermeni lobisi insan haklarõna
duyarlõlõktan, haktan ve adaletten
söz etti. Aynõ Ermeni lobisi mi 40
milyon dolarlõk ekmek kapõsõnõ
bõrakõp Türkler ve Ermenilerin
kardeşçe el ele verip yaralarõnõ
birlikte sarmasõnõ isteyecek? Her
fõrsatta yine, yeniden, bir daha
oynanacak bu parodi. Ta ki bilek
güreşinin yerini içten bir el sõkõşma
alana kadar.
elcin.poyrazlar@gmail.com
Tasarõ
parodisi
Farlar
kapalõ, ufuk
çizgisi ise
hep mavi
BRÜKSEL
ERDİNÇ UTKU
KAHİRE
MURAT
GÜLDEREN
STOCKHOLM
OSMAN İKİZ
WASHINGTON
ELÇİN
POYRAZLAR
Hayatõ boyunca hastane
yüzü görmeyen birinin,
bir kaza sonucu sol kolunu
sakatlayõp da apar topar bir
ortopedi kliniğine götürülüp
gözünü orada açmasõ nasõl
acõlõ bir duygular toplamõdõr,
bunu ancak yaşayanlar bilir...
Kâh kar atõştõran, kâh
yağmurlu bir hafta sonunda
eşofman cebimdeki CD
çalarõmdan “Simon and
Garfunkel” müziği dinleyip
sõkõntõlarõmõ dağõtmaya
çalõştõğõm hastane
koridorlarõnõn hüznünü nasõl
anlatmalõ bilmem. O
koridorlarõ arşõnlarken insan
kendi kendisiyle
hesaplaşmadan da yapamaz...
Faşing günlerinin curcunasõ
içinde, bir Yunan
tavernasõnda
zeybek oynarken
ayağõmõn kayõp
da piste
çakõlacağõm ve
sol bileğimi
kõracağõm
aklõmõn ucundan
bile geçmezdi.
Ülke insanõ olarak yaşadõğõmõz
karabasanlarõn ve
şaşkõnlõklarõn yarattõğõ “kaos
ortamı” içinde insan ister
istemez bu tür yanlõşlõklar da
yapabiliyor! Şimdi tõpkõ hiç
kimseye, hatta sanat
tarihçilerine bile
sevdiremediğim 16. yüzyõlõn
çõlgõn ressamõ, fantazileri ile
insanõ şaşõrtan ve çağõnda
yaptõğõ resimler yüzünden
öldürülen ressam Hieronymus
Bosch’un tablolarõnõ
çağrõştõran bu yaşadõğõmõz
kargaşa (!) dolu günlerde
kafasõ karõşõk olmayan kim
var? Münih’in Herlacking
semtinde bir hafta kaldõğõm
ortopedi kliniği daha çok spor
yaparken sakatlananlarõn
getirildiği bir yerdi. Kayak
yaparken ayak parmaklarõ
parçalanmõş Amerikalõ bir
kayakçõdan tutun da,
merdivenden düşmüş bir
elektronikçinin ya da
olmayacak nedenlerle kolunu
bacağõnõ sakatlamõşlarla iç içe
olduğum mekânlarda,
politikadan sanata ve turizme
kadar pek çok konularda
düşünceler paylaşõlabiliniyor...
Ve tabii Alman gazetelerine
yansõyan Türkiye haberlerini
başka türlü tartõşõyorsunuz!
Generallerin tutuklanmasõndan
tutun da, ABD’deki sözde
Ermeni yasa tasarõsõnõn kabul
edilmesini ve köktendinciliğin
önlenemez yükselişine kadar
akla gelen her
konuda yazõlõp
çizilenleri
okuyorsunuz...
Hüzünler üst üste
birikiyor... Ve hastane
koridorlarõnda en çok
yalnõzlõklar
yaşanõyor...
Paskalya günleriyle,
baharõn õşõltõsõnõ beklerken
aniden bastõran kar tipisinde en
çok Fazıl Say’õn CD’lerine
sarõlõyorum... Evime
döndüğümde ise bloke olmuş
bir telesekreter ve tõklõm tõklõm
dolu bir elektronik pasta
kutum beni nasõl da
sevindiriyor sormayõn.
Öncelikle kazayõ duyar
duymaz Passau’dan koşup
gelen ve eski bir masaj uzmanõ
olan Nebahat Güdücü’nün
çõrpõnõşõ her şeyin üzerinde
idi... Keza beni hastanede
arayõp bulan radyo
programcõsõ Zeki Genç’in
moral verici sözlerini unutmuş
değilim... Öte yandan bu
beklenmedik kazaya bizzat
tanõk olan Cumhur Aydın
beyin yanõ sõra telefonlarõyla
olayõ başõndan beri izleyen
Birsel Lemke’nin ve Murat
Narin’in sõcaklõklarõ
bambaşkaydõ..
Klinik modern olmasõna karşõn
hastalar için internet bağlantõsõ
yoktu. Ayrõca cep telefonlarõ
neredeyse yasak gibiydi!.. O
karõşõklõkta bir yolunu bulup
konuştuğumuz, uzaklarda
olsak bile artõk kardeş gibi
olduğumuz sanat tarihçisi
Rezzan Tetiker’in ve
Ayvalõklõ yazar Ahmet
Yorulmaz’õn acil şifa dilekleri
Kazayõ duyup Münih’e gelen
Stochkolm temsilcimiz
Osman İkiz’in içtenliğine ne
denir. İzmirli avukat Arif Ali
Çangı ile Dr. Oya Otyıldız’õn
ve Ertuğrul Barka hocanõn
yazdõğõ satõrlarõ nasõl silerim
elektronik posta kutumdan,
imkânõ var mõ!.. Şimdi aklõma
gelmeyen yõğõnla
CUMOK’lunun peşi sõra beni
en çok duygulandõran olay ise
gazetemizin “Pazar Yazıları”
sayfasõna özel bir ilgi gösteren
Güner ve Teoman Sipaher
çiftinin hassaslõklarõ oldu. Sağ
olsunlar...
Yaşadõğõm bu feci kazanõn
acõsõnõ ise postadan çõkan
‘Cumhuriyet’leri okurken
azaltõyorum... Gazetelere
yansõyan Elazõğ depreminin
acõlarõ yürekleri dağlarken
kõrõk bileğimin acõsõnõ
unutuyorum... “Yoksulluğun
gözü kör olsun” deyip şu
benim Bosch’un tuhaf ve
gizemli dünyasõna dalõyorum
yeniden... CD çalarõmda ise
Simon and Garfunkel’in
“Bridge over troubled
water”õ dönüyor... İyi
pazarlar.
erolozkan66@hotmail.com
MÜNİH
EROL ÖZKAN
Ortopedi kliniğinde
bir hafta sonu...