25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT2010/ SAYI 1248 PAZAR I Tekstil atölyesincle kadınlar... (Araştırmadan bağımsız oîarak iıerhangi biratölyeden bir fotoğraf karesi) Marmara Üniversitesi Kadın İşgücü Araştırma Merkezi ve Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün işbiriiğiyle yapılan araştırma Türkiye'deki kadınların çalışma koşulları hakkında çok şey söylüyor. Araştırmanın temel bulgularından biri, kayıt dışı çalışmanın ne kadar yaygın olduğu ve çalışma saatlerinin uzunluğu... ŞİRİN GÜVEN I I rünmez' kadınlar B ursa'da bir tekstil atölyesinde çıkan yan- gında yaşamlarını yitiren 5 kadın işçi- yi hatırlıyor musunuz? Sigortasız çalı- şan Ayşe Denizdalan (15), Gülden Çiçek (21), Necla özveren (27), Sevgi Sesli (32) ve Şadife Dudüs (18) gece vardiyasında çıkan yangında can vermişlerdi. içlerinden Sevgi ha- mileydi, Ayşe henüz 15'indeydi... Hiçbirinin sos- yal güvencesi yoktu ve elyaf-sünger gibi yanıcı maddelerle çalışılan fabrikada iş güvenliği ön- lemleri alınmamıştı. Bu tablo maalesef küçük birTürkiye panaroması aslında. Kadınların in- sanlık dışı çalışma koşulları ve hiçbir güven- celerinin olmaması hakkında bilgi veren bir tab- lo... işte bu yüzden bu yazı onları anlatıyor. Dünyanın her yerinde kadınların istihdama katılım oranı arttırılmaya çalışılıyor. AB yüzde 50'lerde olan kadın istihdam oranını 60'lara çı- karma kararı aldı rnesela. Oysa bizde 1950'ler- den beri kadınların istihdama katılımı azalıyor. P,eki, tüm dünya çalışan kadın oranını artırırken biz de neden düşüyor? Marmara Üniversitesi Kadın işgücü Araştırma Merkezi ve Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, Marmara Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projeler Komisyonu'ndan aldığı destekle bu sorunun yanıtını arayan bir araştırmaya imza attı. Sosyoloji Bölümü Başkanı Belkıs Kümbetoğlu, inci User ve Aylin Akpınar'ın yürütücülüğündeki araştırma kadın işçiler hakkındaki gerçekleri gözler önüne seriyor. Araştırmanın alan koor- dinatörlüğünü öğretim görevlisi Zeynep Beşpınar Karaoğlu ve Bahar Kırıker üstlenmiş. Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğ- rencileri de canla başla çalışmış ve kadınların agırlıklı olarak formal alanda istihdam edildigi, gelişmişlik açısından 1. bölge olan Marmara Bölgesi'nde 4 şehirde ve bölgeye komşu il Düzce'de toplam 230 kadınla görüşülmüş. Endüstriyel gelişmeleriyle öne çıkan Izmit, Bursa, Adapazarı, Düzce ve istanbul'da nite- liksel yöntem kullanarak kadın işçilerle derin- lemesine yüz yüze görüşmeler yapılmış. Aynca 4 odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiş. Sonuçlar çalışma hayatının kadınlar cephe- sinden ayrıntılı bir resmini gösteriyor. Yola, kadınlar neden formal istihdamda yer almıyorlar sorusuyla çıkılan araştırmacılar bunun yanıtının istihdam koşullarında oldu- ğunu düşünerek çalışma alanlarını ve şartla- rını incelemişler. Kadınların en çok yer aldığı tekstil, gıda ve hizmet sektörlerine bakarak... Temel bulgulardan biri, formal istihdam diye bilinen alanda aslında kadınların büyük bir ço- gunluğunun kayıt dışı çalıştığı. ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA Yani herhangi bir iş sözleşmesinden ve sos- yal güvenceden yoksun olarak aşırı uzun ça- lışma saatleriyle istihdam ediliyorlar. Günde 12 saat çalışmak normal görülüyor, hatta kimi za- man uykusuz geceler boyu çalışılıyor. Aldıkları ücretler ise çalışma saatleriyle ters orantılı. Konuşulan 230 kadının tümünün asgari ücretin altında maaş aldığını ortaya koyuyor araştırma. Çoğunun net bir iş tanımı bile yok. Kadınlardan beklenenler geleneksel rollerine uygun olarak işyerinde temizlik, ortalık toplama, yemek yapma gibi görevler de onlardan bekleniyor. izin hakları da ihlal ediliyor. Çogunlukla ve iç- lerinde yer aldıklan sektöre bağh olarak çalışma koşulları sağlık açısından elverişsiz. Merdiven altı olarak tabir edilen küçücük yerlerde, cam- sız ve havasız bodrum katlarında ya da bit- memiş toz içindeki inşaatlarda... Peki, bunca haksızlığa ve kötü çalışma ko- şuluna karşı haklarını arayabiliyoıiar mı? Hayır. işsizlik ve yoksullukla yüzyüze kalacakları çe- kincesiyle hiçbir yere başvurmuyorlar. Onların bir sendikası bile yok çünkü sendikaya üye ol- mak isteyenler ya da küçük de olsa grupla- şanlar hemen işten çıkanlmaklatehdit ediliyor. Dolayısıyla kadının haksızlıklar karşısında se- sini yükseltebileceği bir aracı yok. Oysa araştırmacılar örgütlülügün, hak için mücadele etmenin tek çözüm oldugunu vur- guluyor. "istihdam alanındaki kadın resmi çok kötü. Kadınlar kölelik sistemine benzer bir çalışma ko- şuluyla çalışıyorlar" diyen araştırmacılar, kadın işçilerin denetimlerin de olması gerektiği gibi yapılmadığını söylediklerini ekliyor. "Maliye'den gelen" ya da "kontrolcü" gibi isimlerle bilinen denetlemeciler görev tanımlarının aksine ade- ta "denetlememek" için uğraşıyor. Denetlemeye işverene haber vererek gidiyorlar. Dolayısıyla iş- veren sigortasız, kayrtsız çalıştırdığı insanlan sak- lıyor. Onları kimi zaman birdepoda, kimi zaman yük asansöründe, kimi zamansa arkadaki baş- ka bir binanın içinde barındırarak "görünmez" kılıyorlar. Türkiye'nin insana yaraşmayan ko- şullarda, uzun saatler, çok az paraya çalışan "gö- rünmez" kadınlarını görmemek için uğraşıyor- lar. f Peki, kadınların istihdam oranının bu ko- şullarda düşmesi kaçınılmaz değil mi? Devletin kayıt dışı istihdamla mücadele programı KADİM'in mücadelelerini samimiyetle yaptığtnı söylemek mümkün mü? Yoksa sosyologların seçtiği 5 şehirdeki 230 kadın işçi gibi tüm Türkiye'deki kadın işçiler onlara "görünmez" mi geliyor? Evet, Bursa'daki "Alo Kayıtdışı" hat- tını arayıp da kendilerini "Bizi işverenimiz ka- yıt dışı çalıştırıyor" diye ihbar edenlere verilen "Sizler gibi binlerce işçi var, sıranızı bekleye- ceksiniz" cevabından anlaşılacağı gibi... 0 H p P I M PAZAR YAZILARI mİİİ^sKn ADNAN BİNYA2AR Gerçek sanatçı A hmed Arif, ona yöneltilen f~\ "Hangi rengi seversiniz?" sorusunu "Ben artist değilim!" diye yanıtlamıştı. Yanıtın belki incitici bir yanı var, ama günümüzün gittikçe kirlenen şarkıcı, oyuncu ortamına ışık tuttugu da bir gerçek. Magazin dergilerine yalnızca evlenip boşanmalarıyla, 'takıldıklan' gazinolarla konu olanlar incinirlerse, bakarsın kendilerini bir özeleştiriden geçirme gereğini duyarlar... Ahmed Arif'in bu sözü söylediği 70 yıllarında, sokak ağzıyla, artiz, okulda dikiş tutturamayıp kapağı Yeşilçam'a atanları akla getiriyordu. Bugün, 'okulu bırakıp şarkıcı oldugunu' söyleyenden geçilmiyor... Hep merak ederim; 'artiz'lerin elinde hiç değilse yazınsal yanı ağır basan bir roman gören olmuş mudur?.. Cumhuriyet Kitap'm kapağında Marilyn Monroe'yu elinde James Joyce'un U/ysses'iyle görmek onları kimbilir nasıl şaşırtmıştır! Ahmed Arif'in olmak istemediği artist, o soydandır. Yoksa artist sanının ressamlar için kullanıldığını, bizde bunun iyi ve sinema oyuncularını da kapsadığını bilmez miydi?.. Sesi olan kendini "sanatçı" sayınca, "sanat" artık iyice ayaga düştü: Gazino şarkıcıları sanatçı, popçu takımı sanatçı, sıradan bir filmde şöyle bir görünüveren sanatçı... "Sanatçılıkla" yetinmeyip "star"lıga yükselen de az değll! Şükür, bir de "diva"mız var! Oysa sanatsal unvan, yeteneklide som altındır; yeteneksizde pul bile değildir. Bir toplumda kitap, tiyatro, sinema, müzik, resim, yontu; yaşamın bir parçası olmuşsa, orada kültürleşmenin yolu açıktır. Shakespeare boşuna 'çağımızın özeti, kısacık tarihi' dememiş oyunculara... Aydınlanmanın yolunu Sophokles, Aristophanes, Euripides'lerle başlayıp Shakespeare ve Moliere'lerle olgun meyvelerini veren yazarlar, oyuncular açmıştır. Kültürün evrenselleşmesi de onların emeklerinin ürünüdür. Çorak tarlalara dönüştürülen sanatsal ortama bakıp geçmişte de öyle olduğu sanılmasın. 1950'lerin okullarında, 33'lük plaklarda Edgar Allan Poe'dan öyküler, şiirler okuyan Boris Karloffu öğrencilerine dinleten öğretmenler vardı. Hamlef'ı çağımızda yeniden yaratan Laurence Olivier'i Diyarbakır'ın bir yazlık sinemasında izlemiştim. Onlar, yalnızca oyunculuklarıyla değil, kişiliklerinin toplumda yarattığı aydınlatıcı izleriyle de aramızda yaşamaktadırlar. Kadir inanır, 7 Şubat günlü Cumhuriyet Pazafûa Zuhal Aytolun'un sorularını yanıtlarken, "Puslu bir hava var ülkenin üzerinde. Gri bile değil. Suskun, bezgin. Içim sıkışıyor, nefes alamıyorum bazen. Bütün insanlar gülsün, küçük mutluluklarla yaşasın istiyorum. Dünyanın bir numaralı tarım ülkesi olmak varken kurtuluş arıyoruz. 72 milyon tüketim toplumu yarattılar. Bağımlı hale getirdiler. Kafanı kaldıramazsın tabiir diyor. inanır'ın söylediklerini okurken, iz bırakan sanatçıların arasında buldum. Sanatçı, ülkenin gri bile denilemeyecek puslu havasını görüyor... Halkın çektiği acıları benliğinde yaşıyor... Bütün insanların gülmesini istiyor... Ülkesine kurtuluş yolları gösteriyor... Bu dar günlerde, insanımızın gerçek sanatçısı işte bu soydan olanlar... • binyazar@gmail.com —Ç Haydi çocuklar oto koltuğuna! Türkiye'de, araç içinde bulunan çocuklann yüzde 80'inin seyahat güvenliği sağlanmıyor. Kazaya bağlı ölümlerde 0-9 yaş arasındaki çocuklann yüzde 46'sı oto koltuğu kullanılmaması nedeniyle yaşamını yrtiriyor. FİGEN ATALAY Z eynep, bebekken çoğu çocuk gibi "oto koltuğu"nda oturmayı pek sevmezdi. Ama bu kesin bir kuraldı ve hiç taviz verilmedi. Sonuç olarak kızım, 10 yıl boyunca 5 dakikalık bir yere bile gidilecek olsa mutlaka kendi koltuğunda, bağlı olarak yolculuk etti. Bu süre içinde bir kez kaza geçirdik. Arka koltukta, bağlı olmayarak oturan ben, başımı ön koltuğa çarptım, gözlüğüm o çarpmayla fırladı gitti ve uzun aramalar sonucu arka bagajda bulduk! Ama Zeynep, güvenli koltuğunda en ufak-bir sarsıntı bile geçirmedi. O küçük kazada, çocukların neden mutlaka oto koltuğunda oturmaları gerektiğini bir kez daha anladım. Küçük çocuklarını araba koltuğuna oturtmayan, emniyet kemerini bağlamayan, hatta ön koltukta kucakta taşıyan yetişkinleri hiçbir şekilde anlamış değilim. Herhalde kaza olsa bile çocuklarına bir şey olmayacağını düşünüyorlar ama maalesef öyle olmuyor. Çocuklar için oto koltuğu kullanma zorunluluğu getiren yasa, 1 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe giriyor. Ülkemizde trafik kazalarına bağlı çocuk ölümlerinin ve yaralanmalarının önüne geçilmesini hedefleyen bu uygulama öncesinde e-bebek öncülüğünde bir araştırma şirketi tarafından "Türkiye'de oto koltuğu kullanımı"na yönelik bir araştırma yapıldı. Araştırmada, ailelerin çocuklarını ön koltuğa oturtma eğilimleri, Türkiye'de bebek koltuğu kullanımı ve standartları ile bebek koltuğu alırken ailelerin dikkat ettikleri unsurlar sorgulandı. 16 ilden, farklı eğitim, yaş ve sosyo-ekonomik statüdeki 1554 kişiyle yapılan anket sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 82.7'si yolculuk sırasında çocukları için araba koltuğu kullanmıyor. 9 l| Anneler, "anneysen.com"da "Anneleri en iyi anneler anlar" anlayışından yola çıkan iki girişimci anne, Pınar Şimşek ve Aylin Çakır tarafından kurulan "anneysen.com", anneliğin zorluklarının ve keyiflerinin paylaşıldığı interaktif bir platform. Anneysen.com'da anneler, evde çocuklarıyla baş başayken bile birbirleriyle iletişim kurabiliyor, sitede bulunan 50'ye yakın uzmandan yardım alabiliyorlar. • 1 • Katılımcıların yüzde 26.3'ü, çocukları ön koltuğa oturttuklarını belirtmişler. • Yüzde 82.7'si yolculuk sırasında çocukları için araba koltuğu kullanmıyorlar. • A ve B gelir grubunda, çocukları araba koltuğuna oturtma oranı daha yüksek. • Katılımcılar arasında oto koltuğu kullanmakta oldugunu ifade eden 144 kişinin yüzde 8.3'ü 2, yüzde 11 JB'i 3, yüzde 20.1'i 4, yüzde 25.7'si 5 yaşına kadar çocukları için oto koltuğu kullandıklarını veya kullanmayı planladıklarını söylemişler. • Oto koltuğu satın alınırken dikkat edilen unsurlara yönelik soruya, yüzde 68.8 oranında "çocuk için rahat olması" yanıtı verilirken, bu yanıtı yüzde 37.5 ile "fiyatı", yüzde 36.8 oranında "çarpışma testleri ile ilgili bilgi verilmesi" yanıtı izliyor. Katılımcıların yüzde 18.1'i "arabaya kolay takılabilir olması" ve yüzde 16'sı "kumaş ve renk seçenekleri" yanıtını vermiş. "Deneyerek satın alınabilme" yüzde 7.6, "kalitesi" ve "güvenliği" yanıtları ise yüzde 4.9 oranında. • Kaç cm. boy ve kilonun altındaki çocuklann oto koltuğuna oturtulması gerektiği ile ilgili soruya ise, katılımcıların yüzde 96.5'i "bilmiyorum / fikrim yok" yanıtını vermiş. • Katılımcıların yüzde 64.4'ü, çocuklann kaç yaşına kadar oto koltuğuna oturtulmaları gerektiğini bilmediklerini söylemiş. • Oto koltuğu ile ilgili yasanın yürürlüğe gireceği tarih konusunda katılımcıların sadece 3.7'si bilgi sahibi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle