18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Adalet Bakanı Sadullah Ergin kurulmuş zemberek gibi konuşuyormuş. Ali Dibo alışkanlığıdır. YağmurDeniz CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ülkenin Öteki Çocukları 13-14 yaşında olmalıydı çocuk; kendinden bir iki yaş büyük gösteren kendisi gibi hırpani giysili iki arkadaşıyla birlikte kaldırımın kenarına park etmiş arabaların arasında ‘bir şey’ bekler gibi dikiliyordu. Kadayıf yediğim tatlıcının caddeye bakan camekânının yanına yerleştirilmiş masamdan bir süredir onları izliyordum. Hava kararmıştı; bir ara aklıma, ‘Bu çocuklar orada ne bekliyorlar’ sorusu takıldı. Aklıma ilk gelen kapkaççılık olasılığıydı. Avlarını bekleyen kapkaççılar olabilir miydi onlar? Özellikle üzerine karanlık çöktüğünde insanlarının güvenlik duygularının tümüyle sarsıldığı İstanbul gibi bir kentten gelmiş bir yabancının aklına bu olasılıktan başkası gelmiyordu. Kafamda oluşmuş o önyargıyı kovmak istiyor, fakat yerine koyacak başka bir neden bulamıyordum. Çocuklar hâlâ aynı yerde, iki otomobilin arasında dikiliyorlar, fakat ne konuşuyorlar, ne şakalaşıyorlar, ne de gülüyorlardı. Orada oluşlarına hiçbir anlam yükleyemediğim ölçüde kuşkularıma giderek daha fazla hak veriyordum. Derken hiç beklemediğim bir durumla, bir görüntüyle karşılaştım. Onlara göre kaldırımın sol yönünden başının üzerinde boş bir tepsi taşıyan bir adam geliyordu. Adam tam yanlarından geçiyordu ki yukarıda sözünü ettiğim çocuk arabaların arasından çıktı, adama arkasından yaklaşarak ayaklarının ucunda yaylanarak sağ elini boş tepsinin içine attı ve işaret parmağıyla tepsinin kenarını sıyırdı. Parmağında ne olduğunu seçemiyordum, ağzına götürdü, emdi, yeniden arkadaşlarının yanına döndü. Gördüklerim ilgimi çekmişti, kendime bir porsiyon kadayıf daha söyleyip beklemeye başladım. Aradan çok geçmedi aynı adam bu kez başının üzerinde taşıdığı dolu bir tepsi kadayıfla kaldırımın sağ yönünde göründü ve çocukların yanından yürüyüp gözden kayboldu. Çocuklar aralarında sözleşmişlercesine adama hiç bakmamışlar, en ufak bir ilgi göstermemişlerdi. Kadayıfımı bitirmiş, hesabımı ödeyip kalkmak üzereydim ki ilk tanık olduğum görüntü bir kez daha yinelendi, ikincisinin ilkinden tek farkı ilk çocuğun yerini arkadaşlarından birinin almasıydı. Kalkmaktan vazgeçtim, iki saat daha orada kaldım. O iki saat içinde aynı sahne birçok kez yinelendi. Çocuklar ise her defasında yer değiştiriyordu. Olayı ‘çözmek’ için uzun boylu kafa yormaya gerek yoktu artık. Kadayıf yediğim yer Diyarbakır’ın ünlü kadayıfçılarından biriydi. Belli aralıklarla hazırlanan kadayıflar yakındaki bir işyerine paketlenmeye götürülüyordu. Dolayısıyla dolu giden tepsi boş olarak geri geliyordu. Çocuklar ise boş tepsilerin iç kenarlarına sıvanmış birkaç tel kadayıf ile birkaç damla şurup artığını tadabilmek için oradaydılar, birkaç tel kadayıf ile bir damla şurup için saatlerce bekliyorlardı. O üç çocuğun oradaki bekleyişlerinin ardındaki gerçeği çözdüğümde kafamdan geçen önyargılı düşüncelerimden utandığım gibi yediğim kadayıflar da yemek borumdan yükselip gırtlağıma dizildi. Adları ‘baklava çalan çocuklar’a çıkan Gaziantepli iki Ali ile Levent ve Metin’i anımsadım. 1997 yılında kentin ünlü baklavacılarından birinden baklava ile fıstık ezmesi çaldıkları için 9’ar yıl ağır hapse mahkûm olmuşlardı. İki Ali ile Levent yaşları 18’den küçük olmaları nedeniyle 2.5’ar yıl yattıktan sonra serbest kalmışlar, Metin ise 18 yaşını 6 gün aştığı için cezasını demir parmaklıklar ardında tamamlamıştı. İnsanın adalet duygularını altüst eden cezalardı bunlar. Büyük olasılıkla yakılan köylerini geride bırakarak aileleriyle birlikte Diyarbakır’da yurtlanmak zorunda kalmış çocuklar da, Gaziantep’tekiler de bu ülkenin, nasıl yaşadıklarını hiç merak etmediğimiz, yalnızca baklava çaldıklarında, polise taş attıklarında farkına vardığımız, çoğu kez de anlamak yerine öfkelendiğimiz ‘ötekileri’, ‘ötekileştirilmişleri’ idi. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Bursa’ya ‘Saygısız’lık... “Bursa İstanbul’un sanayi çöplüğü olacak, diyenler, Bur- sa’yı sanayi merkezi haline geti- ren otomotiv endüstrisi kente yerleşirken neredeydiler?..” Bu sorunun altõnda “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı” imzasõ var! Yani “danışman” da değil, “danış- manlık!” Bir “kurum”a asla yakõşma- yan; kamusal kimlikle asla bağ- daşmayan, ciddiyet ve etik yoksu- nu “ukala” bir polemik üslubu! Gerekçesi ise İstanbul’da artõk istenmeyen sanayiyi Trakya ve Bursa’ya yönlendiren “İstanbul Planlaması”na tepkiler.. Bursa Hâkimiyet gazetesi önceki hafta- yõ bu konuya ayõrdõ. Her gün man- şetten sürdürülen haber ve yo- rumlarõyla, “İstanbul’u kurtar- mak için komşu illeri harcayan planlama anlayışı”na eleştiriler yayõmlandõ.. Yerel yöneticilerden meslek odalarõna, uzmanlardan siyasilere herkesin “Bursa’ya saygısızlık” saydõğõ plan için “İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi Basın Da- nışmanlığı”nõn açõklamasõ bile aynõ saygõsõzlõğõn adeta “dışavu- rum”u gibiydi... Hiçbir kamu görevlisi, hatta “hiç kimse”, kentini kirlenmeye karşõ korumak isteyen komşu ilin temsilcilerine “Daha önce nere- deydiniz?” diyemez!.. O kendini kim bilir ne sanan “danışman”, açõkça adõnõ bile yazsa böyle bir “resmi evrak” düzenleyemez... Belediye başkanõ da bu tür “tepe- denbakan”ve“aşağılayan”söy- lemlere asla izin veremez!.. İstanbul’u yönetenler, başkala- rõna böylesine “çatma cesare- ti”ni, hatta “cüret”ini acaba han- gi “siyasi kültür”den alõyor? ‘Planlama’ üzerine Bursa Hâkimiyet’te İstanbul planlarõyla ilgili tartõşmalarõ der- leyen gazeteci Mustafa Özdal beni de aramõştõ. Hem plan hem de “Topbaş planını savundu” başlõğõyla verdiği Büyükşehir açõklamasõ hakkõnda fikrimi sor- du; ertesi gün yayõmladõğõ görüş- lerimi Cumhuriyet okurlarõyla da paylaşmak için özetleyerek akta- rõyorum. Planlama konusunda şunlarõ anõmsattõm: “Marmara illerinin bölge öl- çeğinde planlanması yılların öz- lemidir. Artık ne Bursa, ne İs- tanbul ne de diğerleri tek başla- rına planlanabilir. ‘Bölge pla- nõ’nda bazı illerin ‘kayõrõlma’sı ise asla olamaz. Bir ilin planla- masında diğer illeri olumsuz et- kileyecek kararlar asla alına- maz... Bunun için ister bölge; ister o bölgeyi de etkileyecek il planla- rında, illerin planlamadan so- rumlu yasal ve demokratik tüm kurumlarının uzlaşması gere- kir. Örneğin bölge planını Bur- sa üstlenseydi, kendini kurtar- mak için Balıkesir’i ya da Yalo- va’yı gözden çıkartabilir miy- di?” ‘Nasihat’ üzerine İstanbul’un açõklamasõyla ilgili söylediklerime gelince: “Bursa’da geçmişte sanayiye ayrıcalık sağlanmasından ötürü çevre sorunlarının yaşanması, ülke politikalarının tercihiyle gerçekleşmiştir. Buna Bursalı- lar vaktiyle yeterli tepki göster- memiş olsalar da ‘Şimdi ilinizi korumaya hakkõnõz yok’ demek ne siya- setçiye, ne bir beledi- ye başkanına ne de bir ‘mimar’a yakı- şır... Kaldı ki Bursa Ovası’nın korunma- sı yönündeki çaba- lar, İstanbul’da Bo- ğaz’ın, su havzaları- nın ve ormanların korunması gayretle- rindençokdahafaz- ladır.Topbaş,İstan- bul’un son yeşilini de yok edecek 3. köprüye bile karşı çıkmaya cesaret edemez- ken, hükümetin Galataport, Haydarpaşa gibi tarihi ve doğal mirası tehdit eden projelerine ‘kentin sahibi’ olarak engel ol- mak yerine destek verirken; or- manlarınişgalcileresatılacağı2- B konusunda bile kentin akci- ğerlerini korumak yerine parti- sine siyasi destek sunarken, Bursalılara çevre ‘nasihat’ ver- mesi nasıl ciddiye alınabilir?” (Bursa Hâkimiyet-11 Şubat 2010) Topbaş, bir Çanakkale ziyare- tinde de “İstanbul’u rahatlat- mak için buraya köprü lazım” demiş ve Çanakkalelilerin tepkisi- ni çekmişti. Oysa “Çanakkale’ye de İstan- bul’a da köprü gerekip gerek- mediğine bütüncül ve demokra- tik bir Marmara Bölge Planla- ması’yla karar verilebilir” de- seydi, o “her şeyi bilen”(!) feodal siyasiler yerine çağdaş şehircili- ğin ve “mimarca söylem”in ör- neğini de sergilemiş olmaz mõydõ? 21 ŞUBAT 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Şans Sema Akdemir Öçal: “Şanlıyız ki, Recep’in hukuksuz yönetimine karşı yüksek yargıda emekliliğini beklemeyenler var hâlâ!” Yetki Gülfatma Carlık: “Adalet Bakanı, hâkim ve savcıların özel yetkisini geri almanın Fethullah Gülen’in yetkisinde mi sanıyor!” Avni Kurtuldu: “RTE, hâkim ayarlama gensorusu için ‘Artık yalama oldu’ demiş. İster yala ister yalama, ayarın bozuldu bir kere artık iflah olmazsın!” Civanımın serbülenti döktürürken! ERZİNCAN Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’i gözaltına alıp tutuklatan Erzurum’daki özel yetkili hükümet savcıları Osman Şanal, Tarık Gür, Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı’yı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yetkisiz kılınca civan padişahının serbülenti ve hükümetin laf üretmekten sorumlu bakanı Bülent Arınç, basın toplantısı düzenlemiş Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine hesap soruyor: “Madem ki soruşturma (başsavcıya yönelik) gizlidir, siz bu gizli soruşturma içerisindeki bilgi ve belgeleri hangi yasal usullerle temin ettiniz.” Kozmik patateslerin etkisi sonradan kendini gösteriyor olmalı ki, aynı basın toplantısında Arınç, yürütmenin bir üyesi olarak kendi kendini ele veriyor: “Başsavcıya yöneltilen suç Ergenekon örgütü diye isimlendirilen örgütün üyesi olmaktır, tehdit ve adi suçlardır.” Adama sorarlar, hani soruşturma gizliydi? Başsavcıya yöneltilen suçun ne olduğunu sen nereden biliyorsun? Serbülent döktürmeye devam ediyor: “Bir yargı süreci içinde hâkim ve savcı birbiriyle uyuşmuş.” Hükümetin savcılarıyla uyuşup başsavcıyı tutuklayan hâkim ise “hamiline yazılmış arama kararları” ile adı gündeme gelen İsmail Şahin! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TAM 50 yıl önce, demokrasi dışı uygulamaları protesto eden üniversite öğretim üyeleri için dönemin iktidarı “kara cüppeliler” demişti. Bugünkü iktidar ise polis ve savcıların hukuk dışı uygulamalarına karşı karar alan yüksek yargıçlara “cüppelerinizi çıkartın da gelin” diyor. 50 yıl önceki iktidarın halefi olduğunu söyleyen bugünkü iktidarın 50 yıl sonra selefi ile “cüppe”de buluşması kimi siyasilerin tarihten ders almadığını gösteriyor. Ancak bugünkü iktidar, “cüppeli yüksek yargıçlar”ın karşısına dikilirken “cüppeli”, “sümüklü”, “ağalı” gibi yobaz sürülerinin başındaki “cüppeli ve sarıklı” Cumhuriyet düşmanlarının yanında saf tutuyor! Bir bakan, cüppeli yobaz sürülerini soruşturan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’nı telefonla arayıp, cüppelileri rahat bırakmasını istiyor. Sözünü dinletemeyince Erzurum’daki özel yetkili “hükümet” savcıları, başsavcı hakkında soruşturma başlatıyor, gözaltına aldırıyor ve Erzurum’daki özel yetkili “hükümet” hâkimi başsavcıyı tutukluyor. Yüksek yargıçlar bu sürecin yasalara ve hukuka aykırı olduğunu söyleyince bir başka bakan çıkıp İslam peygamberinin doğumuna gönderme yaparcasına “Bu ülkenin kutlu yürüyüşü asla ve asla durdurulamaz” diyor, diyebiliyor Türkiye Cumhuriyeti, laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği Anayasa Mahkemesi kararıyla hükme bağlanmış bir iktidarın eliyle ve iktidar yalakası medyanın desteği ile cüppeli yobaz sürülerinin maskarası yapılıyor! Devletin kurumları partizanca ve tarikatlarca paylaşılmış, üniversiteler ele geçirilmiş, teğmenlere “Kemal’in askerleri” olduklarını hatırlatamayan ve onlardan ”kral”ın hizmetindeki şövalye olmalarını isteyen Genelkurmay Başkanı iktidarla paslaşmaktan kendini alamıyor; bütün bu “ahval” ve “şerait” içinde laik ve demokratik hukuk devletinin son kalesi yüksek yargı organları direniyor. İktidarın hesabı “yargı reformu” adı altında son kaleyi de ezip geçmek, yıkıp geçmek. Devlet Çankaya’daki partizana, Meclis’teki partizana, Başbakanlıktaki partizana emanet. Emanete ihanet diz boyu. Devletteki cüppeliler, sümüklüler, propaganda görevlisi yalaka yazarlar, işbirlikçi akademisyenler, şaşkın demokratlar hep beraber yeni bir devletin kuruluşu için “final” sahnesini bekliyor. Ama o zavallılar, “Kemal’in yurttaşları” sahneye çıkınca yobaz cüppelerini kuyruklarının altına kıstırıp nasıl hesap verebileceklerini hiç düşünmüyor! Cüppeliler SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ [email protected] Yalama BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Toplardamar has- talõklarõnõ inceleyen ve tedavi eden he- kimlik dalõ. 2/ Ço- cuğun eğitim ve öğ- retimiyle ilgili er- kek bakõcõ... Buna- ma, bunaklõk. 3/ İs- lam bilginlerine ve- rilen ad... Bitkiler- den elde edilen ilaç. 4/ Ticari bir işlemde zarar tehlikesine kar- şõ ayrõlan pay... Bilgisiz, kültürsüz kimse. 5/ Din iş- lerini devlet işlerine karõş- tõrmayan... Bir işin yapõl- dõğõ an. 6/ Tarla sõnõrõ... Ye- niçeri ocağõnda tabur. 7/ Yağõ alõnmõş sütten ya da yoğurttan yapõlan peynir... Kirli, bulaşõk. 8/ Bayrak... “Heykel, abide” anlamõnda yerel bir sözcük. 9/ Küçük bir kanguru cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Fotoğrafçõlõkta “bulanõk” anlamõnda kullanõlan söz- cük... Takõlmõş ad. 2/ Parlak kõrmõzõ renkte bir süs taşõ... Ge- milerde türlü işlerde kullanõlan bir tür demir halka. 3/ Tür- lü bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine... Türk mü- ziğinde bir makamõ kendi perdelerinden daha tiz ya da pes perdelerde çalma işi. 4/ Mali’nin başkenti... Tõpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kõsa yazõlõşõ. 5/ Utanç duyma... Es- ki Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 6/ Bir nota... Uzun süreli uçuşlarda vücudun saat farkõna uyum sağlayamamasõ. 7/ Yapõsõna gir- diği sözcüğe “kendi kendine” anlamõ katan yabancõ önek... Buhar banyosu. 8/ Para yerine kullanõlan küçük marka... Ar- ka, sõrt. 9/ Sarma, kuşatma... Baş çoban. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D Ü Ğ Ü R C Ü K Ö R N İ A M E Y N E H İ Y İ F A D O T A N T İ K Ü S E L A R A R A K E K E N M U A F İ S O T E N S E S T D O A K N E Ş A P 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ‘Danışman’ı kızdıran manşet!.. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle