Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
21 ŞUBAT 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 19
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Meydan Savaşı
Birkaç gün gazete okumadan, haber
dinlemeden yaşamı sürdürüp, sonra haberlere
boğulmak, korkunç bir işkenceye
dönüşebiliyor. Bana da öyle oldu… Birkaç gün
Paris’te sadece tiyatroya odaklanmıştım ki
dönüşte güüüümmmm!
“Baba beni okula yollama” kampanyası mı
istersiniz, meydan muharebeleri mi! Başsavcı
tutuklanınca “Yargı bağımsız” diyen hükümet;
özel savcının yetkisi alınınca “Vayy yargıyı gasp
ettiler” diye haykırıyor, yüksek yargı
kurumlarına savaş açıyor…
Fransa’da süregelmekte olan ve birbirinden
dikkat çekici etkinliklerle “final”e, yaklaşmakta
olan “Türkiye Mevsimi”yle bir yanda
gururlanırken, Fazıl Say’ın ve Genco Erkal’ın
Paris zaferlerini, methiyelerini Fransızlardan
duya duya kanatlanırken, bir yanda da Türkiye
gerçekleriyle karşılaşmak insanı fena çarpıyor!
Yokluğumda beni canevimden vuran, yazar,
sosyolog, feminist, barış eylemcisi ve
araştırmacı Pınar Selek’in, iki kez (sayıyla 2
kez) beraat ettiği Mısır Çarşısı davasının
Yargıtay Genel Kurulu’nda bozulması oldu.
Şimdi müebbet hapsi isteniyor...
Ah o dava sürecindeki saçmalıkları
izlemeliydiniz. Duruşmalardaki akıl, mantık dışı
suçlamaları… İşkence altında bir tanığın verdiği
ifadeyle suçun üzerine yıkılmasını… O ifadenin
sonradan geri alınmasını… Patlama nedeninin
bomba olmadığını defalarca vurgulayan bilirkişi
raporları…
Hilal Köse’nin röportajını gözyaşları içinde
okuyorum: “Kafka’nın Dava’sı gibi” diyor Pınar.
Değil! Pınar’ın kâbusu Bay K’ninkinin bin beteri!
PEN Duygu Asena Ödülü, Pınar Selek’in
“Sürüne Sürüne Erkek Olmak” (İletişim
Yayınları) kitabına verildi. Dünkü ödül
töreninde, Pınar adına babası aldı ödülü. Pınar,
siyaset bilimi doktorası ve yeni kitabı üzerine
çalışmayı sürdürüyor yurtdışında.
Yeryüzünün en barışçı insanını katliamla
suçlamak ancak bizimki gibi çarpık bir ülkede
olabilir… Bil ki sevgili Pınar, yalnız değilsin!
ABD’nin “Wall Street Journal” gazetesi, You
Tube’u yasaklayan bir ülkede, İstanbul nasıl
Avrupa Kültür Başkenti olabilir diye soruyor;
“Bu yasak kalkana kadar Avrupa Başkenti sıfatı
dondurulsun” diyor… Ya tiyatrolarda oyunların
engellendiğini, kitapların yasaklandığını
bilseler… Ya Apollinaire’in “On Bir Bin
Kırbaç” romanının Türkiye’de yasaklandığı için
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM )
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili
maddesini çiğnediğine hükmettiğini bilseler…
Off ne çok örnek var…
Sevgili Okurlar, Adana Kültür Sanat Derneği,
Altın Koza’yla birlikte her yıl Puduhepa Ödülleri
veriyor.
Puduhepa - Hitit Kraliçesi. Adanalı! Hitit
Kraliçeleri arasında politikaya en çok karışanı…
Tarihin ilk yazılı antlaşması diye bilinen Kadeş
Antlaşması’nda (M.Ö. 1280) 2. Ramses’in ve
onun imzası var! Kimi araştırmacılara göre
tarihin ilk feministi Puduhepa…
Bu yıl Puduhepa Bilim-Sanat-Başarı Onur
Ödülleri, 1992-2000’de Çukurova Üniversitesi
Rektörü olan Prof. Can Özşahinoğlu, Adana
Şehir Tiyatrosu yönetmen ve oyuncusu İsmail
Timuçin, oyuncu Mehmet Aslantuğ, turizmci
Nesrin Göçhan’a ve Adana dışından da bana
veriliyor. Ödüle ilişkin tek bildiğim bu…
Bir süre önce Adana Kültür Sanat Derneği
Başkanı Sayın Nuran Terliksiz, telefonda bir
ara “Daha önce bu ödülü Adana dışından
Türkan Saylan’a verdik” demesiyle… Artık
başka hiçbir şey sormadım, sadece
mutluluktan uçtum ve kıvanç duydum.
Puduhepa Ödülü’mü almaya Adana’ya
gidiyorum. 24 Şubat’ta, ödül töreni öncesinde
saat 17.00-19.00 arasında D&R’da kitap imzası
ve sohbet var. Tüm Adanalı okurlarımı
bekliyorum.
Meydan savaşlarının dinmesi dileğiyle…
zeynep@zeyneporal.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
Jef Giansily/ Sketches/ Circle Records
Jef lakaplõ Jean-François Giansily,
yaşamõnõ beş yõldan beri İstanbul’da
sürdüren Paris doğumlu 29 yaşõnda
Fransõz; yetenekli bir piyanist ve besteci.
Yeteneğinin aritmetiksel sağlamasõ, kendi
gibi kuşağõnõn yetenekli müzisyenleri
basçõ Kağan Yıldız ve davulcu Ferit
Odman ile oluşturduğu üçlüsüyle
çõkardõğõ “Sketches”
adlõ ilk albüm.
Albümünde
parçalarõn biri dõşõnda
tamamõ Jef’e ait.
Açõlõştaki “One-Way
Ticket”, sinematik ve
melankolik yapõsõyla dönüşü olmayan
gidişler hakkõnda kişisel bir ağõt. Martial
Solal’õn “Round About Twelve”i, renk
zenginliği, müzikal ruh, estetik anlayõş ve
stil açõsõndan kendine neleri model aldõğõ
konusunda rafine bir örnek. Türk eşi için
yazdõğõ vals havalõ zarif parça “Portrait
Of Burcu”, onun aynõ zamanda Bill
Evans’a da âşõk olduğunun kanõtõ. “Static
Traveler”, Latin etkili, sofistike, doğal
güzelliği yerinde bir çalõşma. Sesiyle
Sibel Köse, gitarõyla Sarp Maden’in
eşliği, parçaya varsõllõk katõyor.
Sopranoda Engin Recepoğulları’nõn
eşlik ettiği, atmosferik ve duygusal zekâ
gücü yüksek “Invisible Things”, dualizm
fikri üzerinde yoğunlaşõyor. Adõndan da
anlaşõlacağõ üzere uçlarõ her yöne açõk
olan “Open Song”, sanatçõnõn modernist
bir soyutlamacõ olarak enerjik yüzünü
sergiliyor. Kapanõştaki solo piyano
“Whisper” ise, eserin bütününe dair
armonik bir son söz.
Bu samimi ilk albüm, hem tüm
birikimiyle güçlü bir şekilde gelen yeni bir
müzisyenin müjdecisi, hem de bundan
sonra elimize alacağõmõz albümler için iyi
ile kötünün, doğru ile yanlõşõn, derin ile
yüzeyselin turnusol kâğõdõ.
muratbeser@muratbeser.com
Efterklang / Magic Chairs / 4AD
Gitar / bas / bateri formülünün dõşõna
çõkarak farklõ bir enstrümantasyona
yönelen indie gruplarõ seviyor musunuz?
Sürekli aynõ isimleri pompalayan ana
akõm medyanõn hiç lafõnõ bile etmediği,
ama gerçekte
günümüzün en
güzel albümlerini
yapan gruplarõ
merak ediyor
musunuz?
“Evet”
diyorsanõz, bir
önerim var: Efterklang’õn yeni albümü
“Magic Chairs”. 10 yõl önce kurulan
Danimarkalõ bir pop-rock grubu
Efterklang. Bugüne kadar yaptõklarõ
çalõşmalarda deneysel bir sound
hâkimdi; dinlerken müthiş zevk veren
ama sonrasõnda fazla akõlda kalmayan
parçalar vardõ o albümlerde. Ancak
grup, bu defa daha melodik bir orkestral
pop’a yönelmiş. Klasik müzik
orkestrasyonu ile dikkat çekici melodiler
arasõnda dengeli bir birliktelik
yaratõlmõş. Grubun böyle bir tercih
yapmasõnda, geçen sene Danimarka
Ulusal Oda Orkestrasõ ile
gerçekleştirdikleri kaydõn etkili olduğu
anlaşõlõyor. İkinci albümleri “Parades”i
orkestra ile yorumladõklarõ bu kayõt,
daha sonra “Performing Parades”
adõyla DVD olarak da yayõmlanmõş ve
çok beğenilmişti.
“Magic Chairs”, dokunaklõ yaylõlar,
piyano, trombon, flüt, õslõk ve el
çõrpmalarla bezeli, keyifli bir ses
cümbüşü. Düzenlemelerdeki zenginlik,
bazõ şarkõlarda koro desteği ile ayrõca
güçlendirilmiş. Albümün tümünü
grubun kendi sitesinden
(www.efterklang.net) ya da Myspace
üzerinden dinleyebilirsiniz. Vokalist
Casper Clausen’i dinlerken, kimi
zaman ne kadar Chris Martin’i
andõrdõğõna şaşõrabilirsiniz. İlk single
“Modern Drift”, bu yõl şu ana kadar
yayõmlanan en güzel parçalardan birisi.
www.zulalkalkandelen.com
‘Yala Ama Yutma!’yla ilgili kõşkõrtma haberlerin ardõndan Özen Yula sahnelenemeyen oyununu anlattõ
‘Pornografik değil, politik’
CEREN ÇIPLAK
Bir süredir kültür sanat gündemini
meşgul eden konulardan biri Özen
Yula’nõn “Yala Ama Yutma!” oyu-
nu hakkõnda yayõmlanan kõşkõrtõcõ ha-
berler sonucunda oyunun sahnelen-
mekten bir süreliğine de olsa vazge-
çilmesi ve oyun ekibinin can güvenli-
ği korkusu yaşamasõydõ. Ardõndan
oyunun sahneleneceği Kumbara-
cõ50’nin de “eksikliklerini tamamla-
ması” için kapatõlmasõ kafalarõ iyice ka-
rõştõrdõ.
Peki, “pornografik” diye damga-
lanan bu oyunla Özen Yula ne anlatmak
istiyordu? “Sağlıklı, aklıselim sahi-
bi ve temiz bir toplumda yaşamıyo-
ruz” diyor Yula, “Benim, bu oyun-
da anlatmaya çalıştığım aslında tam
da buydu işte. Her şeyiyle kanıtla-
dılar.”
Tam da Kumbaracõ50’nin yeniden
açõlacağõ bugün, Özen Yula sahnele-
nemeyen oyununu anlatõyor. Darõsõ
henüz ne zaman sahneleneceği belli ol-
mayan “Yala Ama Yutma!” oyunu-
nun ekibine...
- Türkiye’de hemen her alanda,
özellikle sanat dünyasında “sansür”
hep gündemdeydi. Bugünün sanat
ortamına bakınca henüz sahnelen-
memiş, kabaca bilinen konusu ve bir
fotoğraftan yola çıkılarak “Yala Ama
Yutma!” oyununa uygulanan bu bas-
kı ya da kışkırtma haberler neye te-
kabül ediyor?
Bana önyargõlarõ çok güçlü olan bir
toplum olduğumuzu bir kez daha ka-
nõtladõ bu. Aynõ zamanda belki de bir
gözdağõ vermektir bu yazarlara. Bakõn
böyle şeyler yazarsanõz başõnõz belaya
girer diye. Bu da otosansü-
rün gelişmesine yar-
dõmcõ olur. Bir hayatõ
düzene koymak isti-
yorsanõz insanlarõn ken-
di kendilerini tutmala-
rõnõ, denetlemelerini
sağlamanõz, bunu da
aba altõndan sopa gös-
tererek yapmanõz bazõ
kapalõ toplumlarda ge-
çici olarak düzeni sağ-
lar. Korkutmak ve
gözdağõ vermek yar-
dõmcõ olabilir bu tarz
yapõlarda!
- “Yala Ama Yutma!” oyunu nasıl
ortaya çıktı? Henüz sahnelenemeyen
bu oyunla anlatmak istediğiniz ney-
di?
Bu oyunu bir politik tiyatro örneği
olarak yazdõm ben. İnsani değerlerin
yok edildiği, vicdanõn görmezden ge-
lindiği bir düzenin eleştirisiydi bu
oyun. Vahşi kapitalist düzende bütün
düşüncelerin, politik doğruculuk kisvesi
altõnda sürekli üretilen fikirlerin ve vü-
cutlarõn tüketime yönelik kullanõlma-
sõnõn hikâyesiydi. Oradaki melek de
sandõklarõ gibi gerçek bir melek değil-
di. Öncelikle Batõ mitolojisinde var
olan, ressamlarõn da çizdiği, sonelerde
adõ geçen aşk melekleri gibi bir melekti.
Aynen buzdolabõ süsü olarak kullanõ-
lan kanatlõ melek figürleri, biblolarõ gi-
bi. Başka da bir işlevi yoktu. Ama po-
litik oyun, içeriği dõşõnda artõk tavrõy-
la ve başõna gelenlerle de tamamõyla po-
litik bir oyuna dönüştü.
- Önce oyunla ilgili “ahlaksõz ve por-
nografik” olduğuna dair kışkırtma
haberler yapıldı, hatta haberlerde-
ki görseller mozaiklenerek verildi,
oyun sahnelenemedi, hemen ardın-
dan da Kumbaracı50 Sahnesi Be-
yoğlu Belediyesi’nce “bazõ eksiklik-
lerinin belirlendiği” gerekçesiyle ka-
patıldı... Bu saman alevi gibi gelişen
olayları siz nasıl değerlendiriyorsu-
nuz?
Dediğiniz gibi “saman alevi gibi”
ama yandõ ve söndü. Ama birçok bü-
yük yangõn “saman alevi” gibi bir şey-
den çõkar. Bu konuda bütün söz sahi-
bi olan insanlar serinkanlõ, sağduyulu
olmalõlar. Buna başta bu konuda haber
yapan gazetede ihtiyaç var. Yani ger-
çekten toplumun genel normlarõna
uyan sağduyulu haberler yapmalõ, sağ-
duyu bunu gerektiriyormuş gibi okur-
larõnõn sõnõrlarõnõ zorlayõcõ yazõlar ya-
zõp bu durumu kõşkõrtmamalõlar. An-
lamadan, seyretmeden, sadece üç sa-
tõr bilgilendirme notundan yola çõkõp,
onu da istedikleri gibi yorumlayõp in-
sanlara sunarlarsa durum bu olur. Her-
kes yanlõş anlar olayõ. Ama insanlarõn
da sağduyulu olup bu gibi durumlara
prim vermemeleri gerek. Neticede
bu oyun bir politik komedi.
- Kitaplarınızda ve oyunları-
nızda marjinal tiplere, kenar-
daki insanlara yer verdiğinizi bi-
liyoruz. “Yala Ama Yutma!”da
da hikâye bir porno setinde ge-
çiyor. İçinde fahişe olan ya da
yarı çıplak görünen bir oyuncu
bir oyunu ne kadar pornografik
yapar? Ya da şöyle sora-
lım, Türkiye’de nasıl
bir “pornografi” al-
gılayışı var?
Bence pornogra-
fi sadece çõplak
et ve dühul olma
durumlarõnõ
görmek değil.
Daha geniş bir
a n l a m õ
var. İn-
sanõ ru-
h e n ,
kalben,
bey-
niyle en çõplak olarak gördüğünüz,
insanlarõn en özel anlarõna tanõk oldu-
ğunuz, onun adõna üzüldüğünüz, utan-
dõğõnõz ve sizde tiksinme uyandõran,
ama buna rağmen kendini izlettiren şey-
ler pornografidir bence. Örneğin “Ye-
mekteyiz” programõ kõsmen böyle.
İnsanlarõn aslõnda göründükleri gibi ol-
madõklarõnõ, ne kadar zavallõ, aciz du-
rumlara düştüğünü görüyorsunuz. Özel
anlarõ, ilişkileri, arkadan konuşmalarõ
ile aslõnda kõsmen pornografik bir ya-
põ kurulduğuna tanõk oluyorsunuz. İn-
sanlarõn çõplak olmasõna gerek yok bu-
nun için. Sürekli savaş, cinayet, intihar
görüntüleri izlettiriyorlar. Hatta üst
üste aynõ görüntüyü salakmõşõz gibi de-
falarca izletiyorlar. İşte bunlar porno-
grafi dediğim şeyler. Bunu da severek
izleyen o kadar çok sayõda insan var ki.
Ayrõca, bu oyun pornografik değil, po-
litik.
- Oyun ekibi en son provokasyon-
lar bitene dek oyunu sahnelemeye-
ceğini duyurdu. “Yala Ama Yut-
ma!”nın akıbeti ne olacak?
Emin olun bunu ben de bilmiyorum.
Ekibin her türlü kararõna saygõlõyõm.
Onlar adõna kaygõlanõyo-
rum ben. Bütün ekip
adõna. Çünkü sağlõklõ,
aklõselim sahibi ve
temiz bir toplumda
yaşamõyoruz. Benim,
bu oyunda anlatmaya
çalõştõğõm aslõnda tam
da buydu işte. Her
şeyiyle kanõtladõlar.
İSTANBUL (AA) - İstanbul’daki önemli tarihi
eserlerden Çemberlitaş Sütunu’nda yaklaşõk 6 yõldõr
devam eden restorasyon çalõşmalarõ tamamlandõ.
2003’te iskele kurularak yapõlan restorasyon
çalõşmalarõ için yaklaşõk 1 milyon 300 bin TL
harcandõ. İmparator I. Konstantin onuruna MS.
330 yõllarõnda dikilen sütun, her biri üç ton
ağõrlõğõnda ve üç metre çapõnda olan
bileziklerle birbirine bağlanmõş toplam sekiz
adet sütun ve bir kaidenin üst üste
konulmasõndan oluşuyor. Bizans İmparatoru
Konstantin, uzunluğu o dönemde 57 metre
olan bu sütunu Roma’daki Apollon
Tapõnağõ’ndan söktürterek
günümüzdeki yerine diktirdi.
A N K A R A
(Cumhuriyet
Bürosu) - Sanat
Kurumu’nun tiyatro ve plastik sanat
ödülleri ile onur ve hizmet ödülleri,
1 Mart’ta Küçük Tiyatro’da düzen-
lenecek törenle sahiplerine verilecek.
TOBAV’da Kurum Başkanõ İlker
Çetin tarafõndan açõklanan ödüller-
de, ‘onur ödülü’ne Eskişehir Ana-
kent Belediye Başkanõ Yılmaz Bü-
yükerşen, ‘hizmet ödülü’ne ise
Devlet Tiyatrolarõ Genel Müdürü
Lemi Bilgin değer görüldü.
Tiyatro ve plastik sanatlar alanõn-
da ödüller ve kazananlar ise şöyle:
En İyi Yapõm: “Testosteron”
(Oyun Atölyesi), En İyi Çeviri:
“Testosteron”, En İyi Kadõn Oyun-
cu: “Sokrates’in Son Gecesi” ile
Melek Baykal ve “Fosforlu Cevri-
ye” ile Nermin Uğur, Övgüye De-
ğer Kadõn Oyuncu: “Eşik” ile Deniz
Gökçe Kayhan, En İyi Erkek Oyun-
cu: “Galilei’nin Yaşamı” ile Tamer
Levent ve “Deliler Boşandı” ile Bü-
lent Yıldıran, Övgüye Değer Erkek
Oyuncu: “Korkuyu Beklerken” ile
Mehmet Nurkut İlhan, En İyi Sah-
ne Tasarõmõ: “Fırtına” ve “Genç Os-
man” ile Şükrü Kırımoğlu, En İyi
Sahne Müziği: “Fosforlu Cevriye”
ile Attila Özdemiroğlu, En İyi Ha-
reket Tasarõmõ ve
Dans Düzeni: “Fos-
forlu Cevriye” ile
Özden Aktürk, Yayõn ve Tanõtõm
Tasarõm Ödülü: Gökhan Yolcu, Jü-
ri Özel Ödülü: ASSITEJ Türkiye
Merkezi, Jüri Özel Ödülü: Cengiz
Özek.
Resim Dalõnda Yõlõn Sanatçõsõ:
Burhan Doğançay, Resim Dalõnda
Övgüye Değer Sanatçõ: Ali Kotan,
Heykel Dalõnda Yõlõn Sanatçõsõ: Os-
man Dinç, Baskõresim Dalõnda Yõ-
lõn Sanatçõsõ: Hasan Kıran, Fotoğ-
raf Dalõnda Yõlõn Sanatçõsõ: Mehmet
Turgut, Kurumsal Ödül: 68’liler
Vakfõ, Kurumsal Ödül: Hacettepe
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi.
‘Bu oyunu bir politik tiyatro örneği olarak yazdõm ben. İnsani değerlerin yok edildiği, vicdanõn görmezden
gelindiği bir düzenin eleştirisiydi bu oyun. Vahşi kapitalist düzende bütün düşüncelerin, politik doğruculuk
kisvesi altõnda sürekli üretilen fikirlerin ve vücutlarõn tüketime yönelik kullanõlmasõnõn hikâyesiydi. Ama politik
oyun, içeriği dõşõnda artõk tavrõyla ve başõna gelenlerle de tamamõyla politik bir oyuna dönüştü.’
Çemberlitaş artık iskelesiz Sanat Kurumu ödülleri açıklandı
Özen Yula