Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 2010 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
İlhan Arsel’in
Ardından...
Geçen hafta 9 Şubat’ta, gazetemiz başta
olarak birkaç gazetede, Profesör İlhan
Arsel’in Amerika’da yaşama veda ettiğini
okuyorduk. Çoğunda böyle bir haber de
yoktu; çünkü, Profesör Arsel, gerçeklerin
arkasında olduğu için, daldıkları uykularından
uyanmak istemeyenleri de sarsıyordu; onların
bir bölümü ayıldılar, ama büyük bir kitle -
ayılmak bir yana- Arsel’in can düşmanı
oldular.
İlhan Arsel, yaşamını bilime adamıştı ve
öyle olduğu için dogmalara, özellikle dinsel
dogmalara karşı mücadele ediyordu.
Ülkemizde can düşmanları da işte bu kitle
arasından ürettiğinden, Profesör de,
öldürülmemek, yani canını kurtarmak
amacıyla, yurdundan ayrılıp uzaklara gitti ve
orada yaşadı ve son nefesini orada verdi.
Ancak, savunduklarından dönmedi...
Gazetemiz, bir erdemi olarak, Arsel’in
adına, 11 Şubat’ta bir sayfa ayırdı ve onu
andı. O tarihli gazetede, Miyase İlknur’un
“Yılmayan Aydın: İlhan Arsel” adlı -özlü-
yazısını okumuş olsanız gerektir...
Profesör İlhan Arsel’in dikkatlere çarpması,
60’lı yıllarla başlar: Hazırlanmakta olan 1961
Anayasası çalışmalarına o da katıldı.
Hukuk Fakültesi’nde anayasa hukuku
hocalığını; “Biz Profesörler”, “Aydın ve
Aydın”, toplam 14 kitabı ve yüzlerce
makalesini zikretmeli.
O eserlerin içinde, “Şeriat ve Kadın”, en
çok ses verenidir. Kadına en hor bakan,
dinler arasında İslam olmuştur. Kuran’ın
yığınla sure ve âyeti içinde, buyrunuz Kadın
Suresi’ndeki 34. âyeti:
“Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz
kadınlara öğüt verin; -uslanmazlarsa-
yataklarında onları yalnız bırakın; -daha da
uslanmazlarsa- nihayet dövün. Size itaat
ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın!”
Ne düşünüyorsunuz bu âyet üstünde?
En başta kadınlar; onların yanı sıra, erkekler
irkilmiyor musunuz?
Profesör İlhan Arsel, bu âyetle yetinmez;
bütün bir İslamın, onun şeriatının kadınla ilgili
tavrını, “Şeriat ve Kadın” adlı eserinde ortaya
koyar. Bu konuda yazılmış birkaç ciddi
eserden biridir bu kitap.
Ne var ki eser, uyandırdığını uyandırmış;
uyandırmadığını ise, düşman bir kitleye
sokmuştur. Hayatta olduğu yıllarda o kitle
Arsel’e kinini hep kusmuştur. Türkiye’de, bu
kitlenin -cana kasıtlı- niyeti her an
duyulmuştur; onu, ülkeden uzakta bir diyara
atan işte bu olmuştur.
Olmazsa, Turan Dursun’un başına gelen
Arsel’i de gelip bulmayacak mıdır?
60’lı yıllarda başlayan, katledilmiş aydınların
-40’ı aşan- arasında Arsel’i de bulacak değil
miydik?
Profesör İlhan Arsel öldü; yazdıkları,
gelecek için, nice kuşaklar adına görevini
yapacak.
Ve örneklik edecektir.
Yaşamını, -neredeyse tek başına!-
dogmalara karşı mücadeleye adayan bilim
adamı olarak ayaktadır; ve nadir örneklerden
biri de odur kültürümüzde.
Anısı önünde en derin saygılarla
eğiliyoruz...
BİR HATIRLATMA: Kitapları yazan kadar
basıp okurlara ulaştırmak da bir örnek
hizmet. Bu hizmeti, 60’lardan başlayarak, bir
seferberlik heyecanı ile sürdüren Bilgi
Yayınevi’ni kuran Ahmet Tevfik Küflü’ye,
anısı önünde eğilerek rahmetler diliyoruz.
Ailesine ve Bilgi Yayınevi çalışanlarına da
başsağlığı ve sabırlar...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Önce Fethullahçı yayın organlarının
örgüte karşı psikolojik savaş
başlattığından yakınan PKK’liler
öfkelendi! Samanyolu
televizyonundaki dizilerde, Zaman
gazetesi ve Aksiyon dergisindeki
yazılarda PKK bazen “Ergenekon”la
ilişkilendirildi, bazen de istihbarat
örgütleriyle!..
Örgüt sonunda cemaate karşı atağa
geçti. Murat Karayılan ve diğer PKK
yöneticileri, cemaatin “askeri
operasyonlardan bile daha tehlikeli”
olduğunu belirttiler ve
“etkisizleştirilmesi” gerektiğini
savundular. Ardından dinci
sermayenin marketlerine, cemaat
üyelerinin araçlarına ve yayın
organlarına yönelik kundaklama
eylemleri başladı.
Cemaati hedef tahtasına koyan
ikinci grup ise ne ilginçtir ki, 15 yıl
boyunca PKK ile savaşan
Hizbullah’tı!.. Fethullahçıların yayın
organları onları da “Ergenekon”la
ilintilendirmişti... Bizzat Fethullah
Gülen’in eleştirileri ise örgüt
yönetimini çıldırtmıştı. Gülen 2009
yılının Nisan ayında, “Bu örgütler,
uyuşturucu ve silah ticaretindeki
paylaşım kavgası sebebiyle, bunları
oluşturanların kontrolü dışına çıktı.
Mesela Hizbulvahşet diye bir şey
çıkarırsınız...” demişti.
Sonunda Hizbullah, 20 Nisan
2009’da yaptığı şu açıklamayla
cemaati açıkça tehdit etti:
“Fethullah Gülen grubu üzerinden,
Türkiye genelinde bir fitne ateşinin
tutuşturulmak istendiği müşahede
edilmektedir. Gülen grubu kendi
iradesiyle böyle tehlikeli bir işe
kalkışabilecek bir konumda değildir.
Bir çatışma durumunda Hizbullah
tarafından etkisiz hale getirilebilecek
bir pozisyondadırlar!”
İş tam kavgaya dönüşecekken
Fethullahçıların Diyarbakır’daki
temsilcileri araya girdi ve Hizbullah
sorumlularıyla bir “sulh” toplantısı
yapıldı.
Dün ise “Devrimci Karargâh” adlı
örgüt cemaate yönelik zehir zemberek
bir açıklama yaptı. Selimiye Kışlası’na
düzenlediği roket saldırısıyla gündeme
gelen “Devrimci Karargâh 2.
İddianamesi”nde adı geçen Serdar
Kaya, “Poyrazköy İddianamesi”nde
kendisiyle ilgili iddialara yer veren
Ulaş Erdoğan’a öfkelenmişti.
Fethullahçıların, Erdoğan’ın iddialarına
dayanarak kendisini hedef
yaptığından yakınan Kaya şöyle
demişti:
“Gerici Orta Anadolu tüccar
sermayesinin, CIA eliyle beslenip
büyütülen Fethullahçı siyasal
yapılanmaya dönüştürülmesiyle
egemen kılınan emperyalizm
işbirlikçisi, halkımızın devrimci
mücadelesiyle tasfiye edilmesi
gereken bir karşıdevrim statüsüdür.”
Hedefteki Cemaat!..
Gizlenen Bağlantı!..
Dikkat ettiyseniz Türkiye’nin en
radikal örgütleri ardı ardına
cemaati hedef alıyor... Biri
dışında!.. Onu yazmadan önce
dünkü gazetemizde İlhan Taşcı
imzasıyla yer alan “Erzincan
Başsavcısı İlhan Cihaner, Gülen’e
el attı, tutuklandı” başlıklı habere
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Haberdeki şu satırlar hem
tarikat ve cemaatlerin yargıdaki
örgütlenmelerini deşifre ediyor,
hem de çok önemli bir bağlantının
anımsatılmasını ve
sorgulanmasını gerekli kılıyor:
“İlhan Cihaner’in, Fethullah
Gülen grubuna yönelik
operasyon için düğmeye
basmasının hemen ardından
tutuklanması dikkat çekti. Adalet
Bakanlığı müfettişlerinin 18
Haziran 2009’da Cihaner’e, ‘MİT,
Emniyet ve Jandarma kayıtlarına
göre İsmailağa ve Fethullah
Gülen cemaatinin Hizbullah ve
İBDA-C ile şimdiye kadar tespit
edilmiş bir bağlantısı olmamasına
rağmen neden böyle bir
soruşturmaya başladığını’
sormaları dikkat çekmişti...”
Evet, yalnızca tüm terör
gruplarını “Ergenekon”la
ilişkilendiren Fethullahçılar değil,
savcı İlhan Cihaner’i
sorgulayanların da ilişmediği bir
örgüt vardı... El Kaide!.. Gelin o
örgütün cemaatle bağlantısını
içeriden birinin
itirafından
okuyalım.
O kişi, 20 Kasım
2003’te HSBC
Genel
Müdürlüğü’ne
bombalı kamyonla
intihar saldırısı
düzenleyerek
tiyatro sanatçısı
Kerem Yılmazer’in
de aralarında
bulunduğu 15 kişinin ölümüne yol
açan İlyas Kuncak’ın kızı ve aynı
zamanda El Kaide’ci Abdülkadir
Karakuş’un eşi Fulya
Karakuş’tan başkası değildi!..
Karakuş’un 5 Aralık 2003 tarihli
Milliyet gazetesine söyledikleri
her şeyi anlatmaya yetiyor:
“Babam 30 yaşındayken bir
arkadaşının vasıtasıyla Fethullah
Hoca’nın Nur Cemaati’ne girerek
İslama yönelmişti!..”
Ve Dönüştürülen Toplum!..
Israrla vurgulamaya çalıştığım bir
gerçek var; takıyyeci ve sarıklı toplum
mühendisleri Türkiye’de bir sosyo-politik
dönüşüm için her türlü tezgâha
başvuruyor!
Vergi kumpasıyla medyaya el
değiştirten zihniyet, “Ergenekon”
iddialarıyla Kemalistleri zindana
tıkıyor!
Subaylara “terörist” damgası
vurularak, karargâha baskın
düzenlenerek Türk Silahlı
Kuvvetleri’ne “ayağını denk al”
mesajı veriliyor!
Son olarak Cumhuriyet tarihinde ilk
kez bir savcı, tarikat ve cemaatlerin
üzerine gittiği için cezaevine konuldu!
Yakında sıra, iktidarın türban ve
katsayı dayatmasına karşı gelen
Danıştay’a, AKP’ye kapatma davası
açan Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı’na, hatta Tayyip ve
tayfasını “laiklik karşıtlarının odağı” diye
damgalayan Anayasa Mahkemesi
üyelerine kadar gelirse kimse
şaşmasın!..
Tek parti faşizmi zıvanadan çıkıp
Cumhuriyet rejimine kafa tutarken başını
kuma gömenler, son dönemde
yaşananların hilafetin rövanşını almaya
çalışanların pervasızlığı olduğunu
göremiyor!..
Kafalarında tarikat takkesi, ceplerinde
mürit diplomasıyla devletin en kritik
merkezlerine girerek örgütlenenler;
gözaltı, baskı ve sindirmeyle nihai
hedeflerine ulaşmaya çalışıyor!
Tüm bu ortamda subayları
tutuklanmış bir Genelkurmay Başkanı
bildiklerini söylememekte ısrar ediyor!..
Peki ya toplum?.. Millet, karartılan
sosyal yaşamın ve baskı devletinin
kumpasında sessizce beklerken hızla
şeriat rejimine sürükleniyor!..
İşte tam da bu ortamda, Efes Türkiye
Genel Müdürü Tuğrul Ağırbaş’ın yaptığı
şu açıklamalar, “kırmızı çizgiler”le İran’ın
Kum kentine benzetilmeye çalışılan
Türkiye’de yalnızca devletin
kuşatılmadığını, toplumun da sinsice
dönüştürüldüğünü göstermeye yetiyor:
“Türkiye’de bira satış noktaları son
dört yılda 100 binden 83 bine düştü.
Satış noktası açmaya heveslenenler de
‘mahalle baskısı’ nedeniyle zorluk
yaşıyor. Bakkal ve büfelerin çevresinde
yaşayan sakinlerin yüzde 85’i içki satışına
karşı çıkıyor. Belediyeler de içki
konusunda tüm zorlukları çıkarıyor. Bu
zorluklar Türkiye’de içki bulunabilirlik
oranının bazı bölgelerde yüzde 4’te
kalmasına neden oluyor.”
İlyas Kuncak
Bakanlõk müfettişleri ceza istemiş, HSYK de rapordan hareketle savcõ Sarõkaya’yõ meslekten ihraç etmişti
Şemdinli olayı farklıANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Adalet Bakanõ Sadullah Ergin’in
Erzurum savcõlarõnõn özel yetkileri-
nin HSYK tarafõndan kaldõrõlmasõ-
nõ eleştirirken örnek gösterdiği Şem-
dinli Savcõsõ Ferhat Sarıkaya’nõn
meslekten atõlmasõ süreci, Cemil Çi-
çek’in Adalet Bakanlõğõ dönemin-
deki müfettişlerin “ceza” istemli
rapor düzenlemesiyle başlamõştõ.
HSYK’de bakanlõğõn raporundan
hareketle Sarõkaya’yõ meslekten ih-
raç etmişti. İhraç kararõna dönemin
müsteşarõ Fahri Kasırga ihraç ye-
rine kõnama cezasõ verilmesi gerek-
çesiyle muhalif kalõrken Çiçek top-
lantõya katõlmamõştõ.
Adalet Bakanõ Ergin’in, HSYK’nin
yargõya baskõsõ olarak gösterdiği Er-
zurum özel yetkili savcõlarõnõn yet-
kisinin kaldõrmasõ ile aynõ kapsamda
değerlendirdiği eski Şemdinli Savcõ-
sõ Ferhat Sarõkaya olayõnõn birbirin-
den farklõ olduğunu göz ardõ ederek
yorumlamasõ dikkat çekti.
Eski Şemdinli Savcõsõ Ferhat Sa-
rõkaya, 9 Kasõm 2005’te Şemdin-
li’deki Umut Kitabevi’ndeki patla-
manõn ardõndan düzenlediği iddia-
namede, olaylar nedeniyle tutuklanan
astsubay Ali Kaya hakkõnda, “tanı-
rım, iyi çocuktur” diyen dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanõ Orgene-
ral Yaşar Büyükanıt ile birçok ge-
neral ve üst düzey subayõn da adõnõ
iddianameye dahil etmişti.
Genelkurmay’ın bildirisi
Genelkurmay, iddianamenin açõk-
lanmasõndan sonra yayõnladõğõ bildi-
ride, iddialarõ reddetmiş ve iddiana-
meyi hazõrlayan savcõ hakkõnda yet-
kililerin gereğini yapmasõnõ istemiş-
ti. Cemil Çiçek’in Adalet Bakanlõğõ
döneminde görevlendirilen bakan-
lõk müfettişleri, savcõ Ferhat Sarõka-
ya hakkõnda yaptõklarõ inceleme so-
nunda düzenledikleri raporda ceza ve-
rilmesini önermişlerdi.
Sarõkaya hakkõndaki raporu gö-
rüşmek üzere toplanan HSYK, Şem-
dinli Savcõsõnõ Hâkimler ve Savcõlar
Kanunu’nun “Meslekten Çıkarma
Cezası” başlõklõ 69/son fõkrasõ uya-
rõnca meslekten ihraç etti. Yasa mad-
desi, “Disiplin cezasının uygulan-
masını gerektiren fiil, suç teşkil et-
mezse ve hükümlülüğü gerektir-
mese bile mesleğin şeref ve onuru-
nu ve memuriyet nüfuz ve itibarı-
nı bozacak nitelikte görüldüğü tak-
dirde de meslekten çıkarma ceza-
sı verilir” hükmünü içeriyordu.
HSYK’nin bu kararõ aldõğõ toplan-
tõya dönemin Adalet Bakanõ Cemil
Çiçek katõlmadõ. Toplantõya katõlan
eski Adalet Bakanlõğõ Müsteşarõ Fah-
ri Kasırga ise Sarõkaya’ya ihraç ce-
zasõ yerine kõnama verilmesi görü-
şüyle karara muhalif kaldõ. Kurul
1’e karşõ 6 üyenin oyuyla Ferhat Sa-
rõkaya’yõ meslekten ihraç etti.
Sarõkaya’nõn ihraç kararõna karşõ iti-
razõnõ görüşen HSYK İtirazlarõ İn-
celeme Kurulu itirazõ reddetti. Böy-
lece Ferhat Sarõkaya, Adalet Bakan-
lõğõ müfettişlerinin başlattõğõ soruş-
turma ve ardõndan düzenledikleri ra-
porun HSYK’ye sevk edilmesiyle
meslekten çõkarõlmõş oldu.
Haber Merkezi - Eski
Adalet Bakanõ ve Türkiye
Değişim Hareketi Kurucu
üyelerinden Mehmet Mo-
ğultay, Erzincan Cumhu-
riyet Başsavcõsõ İlhan Ci-
haner’in tutuklanmasõnõn
ardõndan, Hâkimler ve
Savcõlar Yüksek Kuru-
lu’nun (HSYK) dört özel
savcõnõn yetkilerini kal-
dõrmasõnõn doğru bir karar
olduğunu söyledi.
Moğultay yaptõğõ açõk-
lamada, sorunun kayna-
ğõnda siyasi iradenin ce-
maatleri koruma kültü-
rünün olduğunu kaydetti.
Moğultay, “HSYK’nin
dört özel yetkili savcı-
dan bu yetkiyi alması ve
yerine yeni tayinler yap-
ması kadar da doğal
bir şey olmaz. Hukukta
yetkisiz bir savcının
böyle bir inceleme yap-
ması insan hak ve öz-
gürlükleri ile bağdaş-
maz” ifadesini kullandõ.
Moğultay, cumhuriye-
tin, laikliğin, demokrasinin
teminatõ ve zulmedenlerin
yõlmaz savunucusunun hâ-
kimler ve savcõlar oldu-
ğunu belirterek, şu ifade-
leri kullandõ: “Hâkimin
veya savcının kararı ka-
nuna ve hukuka uygun
değilse ne yapılmalıdır?
Karar keyfi verilirse bu-
nun güvencesi kim ol-
malıdır? Bu bakımdan
HSYK’nin aldığı karar
doğrudur. Burada gö-
rülüyor ki Erzurum
Cumhuriyet Savcısı key-
fi bir işlem yapmıştır.”
‘HSYK
kararı
doğru’
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon
soruşturması kapsamında tutuklanan Aydınlık
Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım
hakkında, Aydınlık dergisinde 15 Kasım
2009’da yayımlanan ‘Beşiktaş Terör Örgütü’
başlıklı haber nedeniyle soruşturma başlattı.
Haberde, Ergenekon soruşturmalarının yü-
rütüldüğü Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde
görevli hâkim ve savcıların hedef gösterildiği id-
dia edildi. Yıldırım, tutuklu bulunduğu Siliv-
ri Cezaevi’nden soruşturma kapsamında ifadesi
alınmak üzere dün İstanbul Adliyesi’ne getirildi.
Yıldırım, adliyeye girerken “İşte Tayyip’in
basın özgürlüğü” diye bağırdı. (Fotoğraf: AA)
Karakullukçu’nun
‘ayrıcalık’ talebi
İLHAN TAŞCI
ANKARA - Hâkimler
ve Savcõlar Yüksek Kuru-
lu’nun (HSYK) Erzincan
Cumhuriyet Başsavcõsõ
İlhan Cihaner’in gözal-
tõna alõnõp sorgulanma-
sõnda yetki ve görevlerini
aştõklarõ gerekçesiyle yet-
kilerini kaldõrdõğõ savcõ-
lardan Rasim Karakkul-
lukçu’nun “kendilerini
kaydırmayan” Erzurum
Kayak Federasyonu Baş-
kanlõğõ’na üstü örtülü
gözdağõ niteliğinde yazõ
gönderdiği ortaya çõktõ.
Antetli kâğıt
kullandı
Özel yetkisi önceki gün
HSYK tarafõndan kaldõrõ-
lan Erzurum Savcõsõ Ra-
sim Karakullukçu 8 Ocak
2010 tarihinde “Erzurum
Cumhuriyet Başsavcılığı
(CMK. 250. Maddesi ile
Görevli) Muhabere Bü-
rosu” antetli resmi yazõy-
la Erzurum, Gençlik ve
Spor İl Müdürlüğü Kayak
Federasyonu Başkanlõ-
ğõ’na bir yazõ gönderdi.
“2009/2238” sayõlõ yazõ-
da, 26 Kasõm 2009 tari-
hinde bir yazõ gönderdik-
leri ve bu yazõlarõna yanõt
verilmemesinden duyduk-
larõ rahatsõzlõk dile getiril-
di. Rahatsõzlõğõn nedeni
ise Karakkullukçu’nun
resmi yazõsõna şöyle yan-
sõdõ: “İlgili sayılı yazıyla
CMK’nin 250 madde ile
görevli ve yetkili 2. Ağır
Ceza Mahkemesi Hâ-
kimleri ile CMK’nin 250
madde ile görevli ve yet-
kili Erzurum (özel yetki-
li) Cumhuriyet Savcıla-
rına kayak giriş kartla-
rının verilmesi istenil-
miş olup, bu zamana ka-
dar yazılı bir cevap ve-
rilmemiştir. Yapılan gö-
rüşmelerde talebimizin
karşılanamayacağı be-
lirtilmiştir. Bu nedenle,
a) Talebimizin hangi se-
bep ve saikle karşılana-
madığı, b) Giriş kartla-
rının kimlere hangi se-
bep ve saikle verildiği,
hususlarının ayrıntılı
olarak açıklanarak tara-
fımıza bilgi verilmesi ta-
lep olunur. 8.1.2010.”
M O Ğ U L T A YGÖZDAĞI NİTELİĞİNDE YAZI YAZDI
Tutuklu gazeteci Deniz Yıldırım ifade verdi
Erdoğan
dosyasını
kapatan
savcı
ÖMER ŞAN
RİZE - HSYK tarafõndan görevden
alõnan Erzurum Cumhuriyet Başsavcõ-
sõ Sinan Kuş’un Rize’de görev yaptõğõ
sürede Başbakan Recep Tayyip Erdo-
ğan hakkõnda açõlan bir soruşturmada ta-
kipsizlik kararõ verdiği ortaya çõktõ.
Erdoğan hakkõnda RP İstanbul İl
Başkanõ olduğu dönemde Rize’de yap-
tõğõ bir konuşma nedeniyle Rize savcõ-
lõğõ soruşturma açtõ. Erzurum DGM
Savcõlõğõ da Erdoğan hakkõnda dava aç-
tõ. Dava sürerken savcõlõk bilirkişi ra-
porunun değerlendirilmesi sonrasõnda
Erdoğan hakkõnda takipsizlik kararõ
verdi. Dönemin Rize Cumhuriyet Baş-
savcõsõ Kuş, Erdoğan hakkõnda açõlan so-
ruşturmanõn zamanaşõmõna uğradõğõnõ
belirterek dosyayõ kapatmõştõ.