18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
POLİTİK BİLÎH: Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagokerSttma1l.c om Bu hafta gündemimizde bir tablo; ama ondan da önemlisi, yanıtı, ülkemizin geleceğinde be- lirleyici olacak birsorumuz var... Kadın Araştırmacılarımız... OECD'nin bilim, teknoloji ve ARGEistatistiklerin- de, nihayet, Türkiye'nin nispeten iyikonumda oldu- ğu birkarşılaştırma tablosu buldum. OECD ülkelerinde, kadın araşürmacılann toplam araştjrmacı sayılan için- dekiyüzdelerinigösteren bu tabloyu bilgilerinize su- nuyorum. Portokfa Slovakya (umhuriyıti Yeni Zelanda (2001) Iziando Ispanya IDritly» Yunanfctan Macarisîon Norvef *UbAfl(2003) finlandiya MatAı Daninrarka Çek Cumhuriytli Isvifr* (2004) Almonyo '. Ubtmovrf '$&&& Hodondfl Innnmm Joponyo --- 39.3 314 267 H 2005 : 44,4 41.5 Sf.3 34.7 34.1 34.4 35.1 34.2 317 30 7 30.3 29.7 »4 28.8 »0 21.4 lt.2 . 18.0 : k İİİ i 11.9 , 2004 41.8 Jfİ 314 34.7 343 33.5 33İ 316 28.5 177 25.3 I3J . 2007 42.3 ü.» 37J 34.7 33.5 333 31.5 28.3 14.» 12.4 ! 13.0 Morteb. Olarak 44.4 42.3 39.3 L 37 J 36 7 347 34.4 35J 33.5 33.3 31.4 31.5 «u 29.7 »4 283 »7 267 21.4 m 18.0 15.0 Swa I '; 2 " " 3 " : 4 6 8 L J 1 10 12 13': 14 )S ; 14 Vf': 18 .1.1..': 20 V :, 22 W ": 24 u 13.0 : 27 Kaynalc OECD Science, Technology and R&O Statistics/12Kasım2009 Görüldüğü gibi, tabloda, Ispanya ve Türkiye %36,7 oranıyla 6'ncı ve 7'nci sıralan paylaşıyor. ABD, Birleşik Krallık ve Kanada, verilerine ulaşıla- madığı için tabloda yer almamış. Ancak, bu ülkeler de olsaydı, Türkiye'nin sıralamadaki yeri fazla de- ğişmezdi sanıyorum. Aslında bu, bütü'n ülkeler için övünülecek bir tablo değil. Nereden bakarsanız ba- kın, kadın-erkek eşitsizliğinin çarpıcı bir örneğigö'z- ler önüne serilmiş durumda. Içinde bilim insanlannın da yer aldığı araştırmacılar toplumun saygın kat- manlarından birini oluşturuyor. Bukatmanda kadın- ların yüzdesinin, özellikle bilim ve teknolojide önde ko- şan ülkelerde %50'nin çok altında olması, bu ülkeler için gerçekten utanılacak bir durumdur. Böyle bir tabloda Türkiye'nin üstsıralarda yeralı- yor olmasının değerini ve bunun neyin sonucu ol- duğunu galiba iyikavramamızgerekiyor. Asılolan, el- bette bu oranı hızla %50'ye doğru çekebilmektir. Oysa bugün, Türkiye'de, bunun tam tersi bir sonuç yara- tacak koşulları oluşturma çabasına tanıklık ediyoruz. Bu ülkenin kadınları buna izin verirmi; ne dersiniz? O Açık köşe Genetiğiyle Oynanmış Tarımsal Ürünler Âçlığa Çare mi? Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), genetik materyali, başka deyişle DNA'sı doğal olmayan yollardan değiştirilmiş bitkisel veya hayvansal organizmalar olarak tanımlanabilir. Bu organizmalar ile hazırlanmış yiyeceklere ise genetiği değiştirilmiş yiyecekler deniyor. Doç. Dr. Doğan Yücei G enel olarak GDO'lar, genetiği değiştirilmiş yiyecekleri de kapsayacak şekilde kullanılıyor. GDO'lar dünya ça- pında en yaygın tarımda, bitkisel iiretim alanında yer alıyor. Dolaytsıyla özellikle GDO'lu bitkisel üretim konusunda tartışmalar daha bir yoğun. Bu konuda çelişkili görüşler var. GDO'ları savunanlar tarımsal ürün kalitesinin gelişeceğinden ve daha güvenli yiyecekler üretileceğinden, tarımda verimli- likten dem vuruyorlar. GDO'ların yararı konusunda pek çok örnek veriliyor. Orneğin bizde "Mürdümük" (Lathyms sativus) olarak bilinen ve hayvan yemi olarak kullanılan baklagillerden bir bitki aşırı tüketildiğinde "Latirüm" denilen hastalığa yol açı- yor. Biyoteknoloji sayesinde, dünyada bazı ülkelerde insan yi- yeceği olarak da kullanılan bu bitkinin it^erdigi zararlı nıadde- lerin uzaklaştırılarak üretilmesi nıümkün görünüyor. Bunun dı- şmda ilaçlara toleranslı veya haşereye dirençli ürünler yetişti- rerek tarımda daha az kimyasal madde (tarım ilacı) kullanıla- cağı, dolayısıyla çevreye daha az zarar verileceği savunuluyor. Aynca virüslere, mantarlara ve benzeri hastalıklara dayanıklı tohumlar üretilerek ürün kalitesi ve verimliliğinin artırılacağı da belirtiliyor. Çevredeki zehirli maddeleri emerek yok eden bitkilerin ye- tiştirilmesi de mümkün görünüyor. Orneğin bir bitkiye civayı değiştirme gücünde bakterilerin genleri nakledilerek, çok za- rarlı bir madde olan bu maddeyi doğada daha zararsız şekillere dönüştürmek olası. Bunların hemen hemen tümü potansiyel olarak mümkün. Ama pek böyle olmuyor. Nedeni işin ekono- mik boyutunda. EKONOMİK AÇIDAN GDO'LAR GDO'lu bitkisel üretimin geçmişi, genetiği ile oynanmış tü- tün bitkisinin geliştirildiği 1983 yılına dek uzanıyor. llk ticari üretim 1994'te çürumeye dayanıklı genetiğiyle oynanmış "Flavr Savr" adlı domates ile başlıyor. Ancak, ticari anlamda geniş çaplı üretimleri, pratik olarak, 1996 yılında başladı, denebilir. GDO'lar 1996'dan bugüne dünyada büyük oranda kabul gör- mese de, yıldan yıla üretimleri artıyor. Başlıca Amerika kıta- sındaki beş ülkede büyük çaplı biyoteknolojik tarımsal üretim yapılıyor: ABD, Kanada, Brezilya, Arjantin ve Paraguay. Bu beş ülkedeki GDO'lu üretim, 2007 rakamlarıyla, dünyadaki tüm üretimin %90'ından fazlasını oluşturuyor. Sadece ABD, dünya üretiminin %50'sinden fazlasını elinde tutuyor. ABD ve Arjantin tüm üretimin %70'ini karşılıyor. Bu ülkelerin dışında Hindistan ve Çin'de de bir miktar GDO'lu üretim yapılıyor. Bunlardan Arjantin, Brezilya ve Paraguay'da soya üretimi, Hindistan ve Çin'de ise pamuk üre- timi ağırlık taşıyor. Avrupa'da ise GDO'lu üretim yok denecek kadar az; toplam tarımsal alanlann %0.21'i kadarında GDO'lu üretim yapılıyor. GDO'lu ürünler dört kalemde yoğunlaşıyor tüm dünyada: Mısır, soya, pamuk ve kanola (kolza). Aslında genetiği ile oy- nanmış 150'nin üzerinde ürün geliştirilmiş durumda ama bu- gün için ticari olarak önem kazanan ürünler bu dördü. Bu dört kalem ürün GDO'ların hemen hemen %100'ünü oluşturuyor. Bu dört ürünün dışında üretim neden yapılmaz? Çünkü te- keller böyle buyuruyor. l^Hinyada GDO üretimi yapan tekeller toplam iki elin parmaklarını geçmiyor. Bunların çoğu kimyasal madde ve ilaç üreticisi büyük dünya şirketleri: Monsanto, Syngenta, Dupont, Bayer, Cargill, Zeneca, Novartis ve Ciba- Geigy gibi... Bu şirketler daha sonra tohumculuk alanına da nüfuz ediyorlar. Genetiği ile oynayarak geliştirdikleri bitki to- humlarını, kendi ürünleri olan kimyasal ilaçlar ve gübreler ile birlikte pazarlıyorlar. Kârlılıkları düşmesin diye de sadece yu- karıda belirttiğimiz dört ürünü pazarlıyorlar. Geniş üretimi ya- pılan bu ürünler için tüm dünyadaki üreticileri kendilerine ba- 1tM 1W7 18«a I H l 2«OO 2<W1 2IX>2 2001 2004 2OM tOO» 3O07 Oünyada GDO üretimi yapılan alanlann milyon hektar olarak yıllara gÖre dağllimi IKaynak: James C. ISAAA Brief 37 2007 Executıve sunımary global sta- tus of commercialized biotech/GM Crops: 2007 httpy/vvvnv.isaaa.org.). ğımlı kılmaya çalışıyorlar. AÇLIĞA ÇÖZÜMİDDÎASI Tohum-kimya-ilaç tekelleri, GDO'lu bitkilerin ziraatını tüm dünyaya yaymak için çabalıyor. Bunun için politikacıları da kullanıyor. Örnegin baba oğul Bush'ları alalım: Baba Bush, 1992'de özellikle Monsanto'nun ürettiği GDO'ların denetlen- mesini istemediğinden %)enetiğiyle oynanmış bitkiler diğer bit- kilerden farklı değildir, dolayuıyk gûvenlik kontrolüne gerek yoktur"demişti. Oğul Bush ise sıkı denetim isteyen Avrupa ülkelerinin GDO'lara karşı direncini kırmak için 2003 yılında Afrika'daki açlığı bahane ederek "Afrika'daki açlık tehlikesi için Avrupa ülkelerini biyoteknolojikarşıtlığma son vetmeye çağınyorum" diyordu. Pekiyi gerçekten böyle mi?GDO'lu bitkilerin ziraatı açlığa çare mi? Yoksa açlık GDO'ların yaygınlaşması için kullanılıyor mu? Bizce ikincisi doğnı olanı. Çünkü, GDO'lu ürünlerin zi- raatının başlamasından beri açlık azalmadı, arttı. Açlık kapita- list üretimin, plansız üretimin, üretim anarşisinin ve eşitsiz üle- şimin bir ürünüdür. Bu durum genellikle düzenden yana olan- lar tarafından görülmez. Açlık üretim azlığı ve nüfus artışı ile açıklanır. On dokuzuncu yüzyılın ünlü ekonomisti Malthus da böyle yapmıştı. Malthus'a göre nüfus geometrik dizi ile artış gös- terir. Yani her seferinde iki kat artış olur; 1 • 2 -• 4 ~» 8 »16 • 32 • 64 * 128... gibi artış gösterir. Buna karşılık yiyecek üre- timi veya toprağın üretkenliği aritmetik diziyle artar. Yani 1 • 2 +3 »4 ' 5 >6 >7 »8... gibi bir gidiş gösterir. Böyle olun- ca da yiyecek üretimi nüfus artıştnı karşılamaya yetmez. Bunda kapitalist ekonominin hiçbir suçu yoktur (!) "Ajın nüfus" söz konusudur. Ancak, bilim, Malthus'un tezlerini çürüttü. Çünkü insan- lığın elindeki üretici güçsınırsızdır. Toprağın üretkenliği, emek ve bilim sayesinde sonsuz artırılabilir. Bilim, 150 yılı aşkındır bu gerçeği kanıtlıyor. Eskimiş Malthusçu kafa ile açlığı, aşırı nüfu- su bahane ederek GDO'ları yaygınlaştırmaya çalışma çabaları da gerçekçi değil. Aslında GDO'lu ürünlerin insanlığın elinde büyük bir potansiyel olduğu açık. Ancak günümüzde tekellerin güdümünde ve egemenliğinde GDO'lu ürünlere kargı temkinli yaklaşmakta yarar var. İTİRAZLAR Ağırlıklı olarak bazı çevreci görüşlerde, GDO'larla ilgili sağ- lığa ve çevreye ilişkin pek çok sakınca dile getiriliyor. Sağlığa ilişkin endişeler, GDO'ların öngörülemeyen gen ilişkileri so- nucunda bazı zehirli maddelerin oluşabileceği yönünde. GDO'ların alerji potansiyeline de dikkat çekiliyor. Diğer bir sav da, GDO'larda eklenen yabancı gen parçasının insan hüc- relerindeki DNA ile bütünleşme olasılığı (yatay gen transferi). Ayrıca, GDO'lara kazandırılan "üstün" genetik özelliklerin ta- rımsal alanlardaki yabani (zararlı) bitkilere de geçebileceği (gen kaçiji) ve daha da önemlisi, doğadaki dengeyi bozarak biyoçe- şitliliği azaltabileceği gibi endişeler var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle