19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ İstihbarat: Cengiz Yıldırım Ekonomi: Hasan Eriş Yazıişleri Müdürleri: Güray Öz (Sorumlu) Dış Haberler: Özgür UluMurat Ataş Miyase İlknur (Ek Yayınlar) soy Kültür: Celal Üster Spor: Arif Kızılyalın Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara BilgiBelge: Edibe Buğra Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), İbrahim Yıldız (Başkan Yardımcısı), Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Emre Kongar, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Utku Çakırözer Ahmet Rasim Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 4423050 Faks: (0312) 4423010 İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: (0232) 4411220, Faks: (0232) 4418745 Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, İnönü Cd. 5 S. Aksoğan İş H. Kat 1 Tel: (0322) 3631211, Faks: (0322) 3631215 Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Ap. B Blok No: 80/5 Tel: (0242) 2480057 Faks: (0242) 2430509 İdare Müdürü: Hüseyin Gürer Mali İşler: Bülent Yener Satış: Fazilet Kuza Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212)251 98 68 Rezervasyon: (0212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 5.35 Güneş: 7.08 Öğle: 12.02 İkindi: 14.22 Akşam: 16.45 Yatsı: 18.10 Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt İstanbul 7 ARALIK 2010 Sigara yasağı açık alanları da içine alarak genişliyor Eğitimciler okulöncesini tartıştı, bireysel farklılıkların önemi mercek altına alındı Tiryakiye duvar Haber Merkezi Sigara yasağının kapsamını genişletme çalışması yürüten Sağlık Bakanlığı’nın, etrafında en az 1 metre 35 santimetre yükseklikte duvar bulunan açık alanların da yasak kapsamına alacağı bildirildi. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer normal boyda bir insanın göğüs hizası yüksekliğinde bir tek duvar olmasının bile bir alanı kapalı alan haline getirdiğini belirtti. Böyle bir duvarın kenarında içilen sigaranın başka kişiye zarar vereceğinin bilimsel olarak gösterildiğini belirten Tuncer, yasakla ilgili Avrupa ülkelerinde uygulanan “gönüllü sigara polisleri” modelini de önerdi ve “Fotoğrafını çekersiniz, gönderirsiniz cezası kesilir” diye konuştu. Her çocuk öğrenebilir FİGEN ATALAY Cumartesi kar geliyor Mevsim normallerinin üzerinde seyreden ve pazar günü etkisini kaybeden sıcak hava yerini kara kışa bıraktı. İstanbul’da bugün 35 derece artacak hava sıcaklığının cumartesi günü sıfırın altına inmesi ve karla karışık yağmurun etkili olması bekleniyor. Ağaçlara kıydılar İklim ışığı İstanbul Haber Servisi Bakırçay Belediyeler Birliği ve İklim Adaleti aktivitistleri “Küresel ısınmayı durdurmak için harekete geçin” sloganıyla, Kozak Yaylası’na gezi düzenledi. Meksika’nın Cancun kentindeki iklim değişikliği zirvesini protesto etmek için tüm dünya ile eşzamanda düzenlenen etkinlikte konuşan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, “Şu anda çamların altındayız ve bunların binlercesi altın için kesildi. Altın çıkarmakla ilgili yaptıkları uğraşlar sonunda suyumuzu da kirlettiler. Bergama’da ve diğer yerleşim yerlerinde de bu kirlenme devam ediyor” dedi. Meksika’nın Cancun kentinde düzenlenen İklim Değişikliği Zirvesi, düzenlenen eylemler eşliğinde sürüyor. Cancun sahilinde toplanan Dünya Koruma Vakfı’nın üyeleri kuma çizdikleri dünya haritasını mumlarla süslediler. Dünyayı yönetenlerin beyninde iklim için bir ışık yansın diye... (Fotoğraf: AFP) Bolu beyaza büründü bile Bolu Dağı’nda önceki gün başlayan kar yağışı etkisini sürdürüyor. Abant Gölü tabloyu andıran bir görünüme büründü. Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği tarafından düzenlenen sempozyumda, “Okulöncesi Eğitiminde Farklı Yaklaşımlar ve Uygulamaları” konusu, eğitimciler ve bilim insanlarınca tartışıldı. Özel Eyüboğlu Lisesi’nde yapılan ve yaklaşık 520 özel okulöncesi eğitimi kurucusu, yöneticisi ve öğretmenin katıldığı sempozyumda yer alan 2 konferans, 4 panel ve 17 çalıştayda; farklı gelişen çocuklar, okulöncesi eğitimde öğretmen yetkinlikleri, öğrenci değerlendirme süreçleri, değişik eğitim yaklaşımları ve uygulama süreçleri ile okulöncesi eğitimde yaratıcılık konuları tartışıldı ve değerlendirildi. Sempozyumda alınan kararlar şöyle: Okullarda tüm öğretmenler arasında eğitim yaklaşımı ve uyguladıkları programlar arasında bir yön birliği olmalıdır. Bireyin sağlıklı gelişebilmesi için bölgesel ve bireysel gereksinimler mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Okulöncesi eğitimi alanında öğretmen yetiştirmede koçluk ve mentorluk sistemi kurulmalı, yetkin kurumlardan destek alınmalıdır. Fakültelerin müfredatlarını çağdaş yaklaşımlara açık bir biçimde gözden geçirmeli. Eğitimde müzelerden yaralanmak; hem çocuklara farklı öğrenme ortamları sunmak hem de geçmişi anlama ve geleceği tasarlamalarına fırsat tanımalarını sağlayacaktır. Kalıcı, nitelikli öğrenmenin bir yolu da drama ve müziktir. Okulöncesinde verilen sanat eğitimi ve uygulamaları yarının “kişilikli toplum” anlayışının aynasıdır. Öğreneceğine güvenen her çocuk öğrenebilir. Çocukların kendilerini bu fikre inandırmasını sağlamak eğitimcinin başarısıdır. Her çocuk farklı gelişir ve gelişirken yakın çevresindeki kişilerden etkilenir. Farklı olana saygı duymak, destek olmayı öğrenmek okulöncesi eğitimde kazandırılacak bir anlayış olmalıdır. Yabancı dil öğrenimi ne denli erken başlarsa o denli etkin olur. Öldüren dedikodu YOZGAT(Cumhuriyet) Yozgat’ta çocuğu olmadığı için bunalıma giren genç kadın ilaç içerek intihar etti. Kent merkezinde yaşayan ve çocuğu olmadığı için tedavi olan Fermuş Açıkgöz, hastanede son kontrollerini yaptırdı. Genç kadın eve dönünce, doktorun verdiği tüm ilaçları içti. İlaçları yuttuktan sonra ablasını arayarak ilaç içtiğini ve kendisini kurtarmasını isteyen Açıkgöz, eve gelen yakınları tarafından hastaneye kaldırıldı. Tüm müdahalelere karşın genç kadın kurtulamadı. Çocuğunun olmaması nedeniyle çevresinde yapılan dedikodulara üzülen Fermuş Açıkgöz’ün bu nedenle psikolojisinin bozulduğu öğrenildi. IŞIL ÖZGENTÜRK Vay Canına Behiye! Gerçek hikâyeleri severim, çünkü sokağın ya da kibarca hayatın gerçeği her türlü kurmacanın üstündedir. Eski Türk filmlerinin hâlâ süren etkisi en çok bundandır. En olmayacak şeyler orada ansızın olur, tıpkı sokaktaki gibi. Bu kısacık girişte maksadımı birazcık özetleyip, beni her zaman şaşırtan bir hikâyenin peşine düşüyorum. Hikâyemin kahramanı şimdilerde kırkına yaklaşan Behiye. Ben ona hep “Vay canına Behiye!” diye sesleniyorum. Çünkü hikâyesi her düşündüğümde, her canım sıkıldığında bende bir bahar rüzgârı etkisi yapıyor. Anında canlanıyorum ve “kızım vay canına Behiye’yi anımsa” diyorum. Hop o anda cümle dertlerim yok oluyor ve yeryüzü binbir rengiyle bana gülümsüyor. Vay canına Behiye’yi iyice merak ettiniz değil mi, telaşlanmayın az sonra hikâyesini bu kez hep birlikte adım adım izleyeceğiz. Efendim bu Behiye dünyada iki yeri görmüş, biri Mardin öteki İstanbul. Mardin’in mavi kapılı taş evlerinden birinden çıkıp İstanbul’a geldiğinde henüz yirmi bir yaşında, güzel mi güzel bir genç kadınmış. İşitme özürlü ilk çocuğu kucağında, sırtında her tarafını örten bir çarşaf İstanbul’daki tek odalı evine girmiş. Aynı memleketten olan kocası iki yıl önce gelmiş İstanbul’a ve bütün Mardinliler gibi midye dolma yapıp satma işine girmiş ama bakmış bu iş mevsimlik, kendine aşçılığını gösterecek bir işyeri aramış ve bulmuş. Aylığa bağlanınca da memleketten karısıyla, oğlunu getirtmiş. Behiye ilk günler geçip kocasının hasretiyle yanan yüreğini biraz ferahlatınca çevreye bakınmaya başlamış. Bakmış ki, etrafında konuşulanların yarısını anlayıp öteki yarısını anlamıyor. İyi Arapçasıyla az buçuk Kürtçesi geçerli değil. Sormuş soruşturmuş, mahallede okuma yazma kursu veren yerel yönetime bağlı bir kursun kapısını çalmış. Sorumlunun karşısına geçip “bana okuma yazma bir de Türkçe konuşmasını öğretin” demiş. Kursa yazılmış ve en çalışkan, en devamlı öğrenci olup, altı aylık süre sonunda hem Türkçe öğrenmiş, hem okuma yazma. Bu arada kurs öğrencileri tiyatroya, Boğaz’a götürüyormuş. Behiye, bakmış üstündeki kıyafetle tiyatroya filan gidilmez, o gün çarşafını çıkarıp koltuğunun altına almış ve yeni eteği, ceketi ve başörtüsüyle kendini çok güzel bulup bir daha çarşaf giymemiş. Şimdi hikâye burada bitti diyorsunuz, yani çarşafı giymemesi çok önemli diyorsunuz, hayır bu onun hayatında küçük bir ayrıntı. Vay canına Behiye kurstaki okuma yazmayla yetinmemiş, hemen ilkokul bitirme sınavlarına girmiş ve ilk seferde bu işi kotarmış, bu arada yurttaşlık bilgisi derslerinde yurttaş haklarını öğrenmiş ya, dikilmiş patronun karşısına, hangi patronun diyeceksiniz elbette kocasının çalıştığı yerin patronunun. Adamdan kocasını sigortalı yapmasını istemiş, patronda ilk önceleri ses yok, Behiye, çok net bir biçimde şöyle demiş, “bizim bir özürlü çocuğumuz var, bakımı, ilaçları dünya parası, kocamı sigortalı yapmalısın ki, biz bu ilaçları alalım”. Patron bir süre düşünmüş, Behiye merhamete geldi diyor ama bana sorarsanız kocası iyi bir aşçıymış, sigortalı yapılmış. Behiye gene düşmüş yollara sormuş soruşturmuş özürlüler için bir okul olduğunu duymuş, ne yapmış ne etmiş özürlü çocuğunu oraya yazdırmış. Bu arada nur topu gibi iki çocuğu daha olmuş ama para yetmiyor, Behiye yılar mı? Hemen bir biçki dikiş kursuna gitmiş, iki ay sonra da pazardan beş yüz bine aldığı kumaşlarla etekler dikip mahallede beş milyona satmaya başlamış. Bu arada kafasında daha parlak planlar yapmaya başlamış, kaşla göz arasında mahalledeki bir sürücü kursuna yazılmış ve dört ay sonra ehliyet almış. Tam o sırada Almanya’da yaşayan kayınpeder gelmez mi? Behiye, “sende birikmiş para var, bana bir araba al bir yıl içinde parasını öderim” demiş. Kayınpeder bakmış Behiye inatçı, elden düşme bir araba alınmış ve Behiye başlamış mahalledeki çocukları okula taşımaya. Ama bu iş mafyanın elinde, Behiye bir gün resmen tehdit edilmiş. “Bu işi yapmaya devam edersen, başına bir hal gelebilir” diye, ah bu tam Behiye’ye göre, “görelim bakalım” demiş, daha çok çocuk taşımaya başlamış, ortalık karışmış ama mahalleli Behiye’ye arka çıkmış ve Behiye çocukları paşa paşa okula taşımış. Yıllarca da taşıyor. Bu arada, eğitime katkı payını nakit olarak ödeyemiyor çünkü çocuk sayısı beşe çıkmış, hemen çözümü bulmuş haftada bir gün okulu temizleme işini üstlenmiş, bir ara işlerini şöyle sıralıyordu: Okul temizliği, çocukları okula taşıma işi, pazardan alınan ucuz parça kumaşlardan palto, ceket hatta gelinlik dikmek. Son duruma gelince; özürlü çocuk artık büyüdü, şimdi bir firmada çalışıyor, koca emekli oldu, kahvede keyif çatıyor, vay canına Behiye hayatı kolaylaştırmak ve dört çocuğunu da üniversitede okutmak için yeni kazanç yollarını zorluyor. Evlere yemek yapmaya da başladı. Biraz yaşlandı ama o uzun dimdik endamını hâlâ koruyor, bir de Arap kadınlarına özgü o sürmeli gözleri hâlâ parıldıyor. isilozgenturk gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle