19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 20 KÜLTÜR CUMHURİYET 5 ARALIK 2010 PAZAR [email protected] “İkinci Sergi” mekanın bundan sonraki duruşu hakkında referans veren bir sergi olmasıyla da önem taşıyor Arter’in beklenen sergisi EBRU NALAN SÜLÜN Arter, “Starter”dan sonra beklenen ikinci sergisini “Second Exhibition” adı ile izleyenlerle buluşturdu. “Starter” ile çoksesli bir eleştiri yumağının arasında yolunu çizmeye başlayan Arter, “İkinci Sergi” ile istisnai bir çizgide ilerliyor. Emre Baykal’ın küratörlüğünü üstlendiği sergide; Halil Altındere, Burak Arıkan, Volkan Aslan, Vahap Avşar, Banu Cennetoğlu Yasemin Özcan Kaya, Ayşe Erkmen, Hafriyat (Murat Akagündüz, Antonio Cosentino, Extramücadele, İnci Furni, Mustafa Pancar), Ali Kazma, Aydan Murtezaoğlu Bülent Şangar, Ahmet Öğüt, İz Öztat, Cengiz Tekin ve Canan Tolon’un çalışmaları yer alıyor. “İkinci Sergi”, ilk koleksiyondan bağımsız olan ve kurumsallık açısından Arter’in bundan sonraki duruşu hakkında referans veren bir sergi olması nedeniyle de önem taşıyor. Ayrıca bir sanat kurumunun sanatsal ardışıklığı ve kurumsal sürekliliğine de gönderme yapan sergi profili sayısal ölçütlerkurumsal ölçütler arasında yaşanan çarpışmaayrışmalara da ironik bir dille işaret ediyor. Emre Baykal, Contemporary İstanbul 2010 ile de kanıtlanan çağdaş Türk sanatının yükselen ivmesinin yanında genç Türk sanatçıların da yükselen değerlerinin belli ki farkında. Sergide yer alan sanatçıların yaş ortalamalarının ve dinamiklerinin paralelliği sergide umut verici bir enerjinin oluşumunu da sağlıyor. Ayrıca sergi çalışmaları içerisinde yıldızlaşan işler ve yıldız isimler de yine gözden kaçmıyor. Ahmet Öğüt yaratıcı zekâsını kullandığı “Kara Elmas” yerleştirmesinde önemli referansları kullanması, izleyicikurum ile oluşturduğu interaktif bağları ile serginin yıldızlaşan isimlerinden biri. “Kara Elmas”, sanatçının Temmuz 2010’da Eindhoven’daki Van Abbemuseum’da başlattığı ve Arter’e uyarlandığında Hollanda’daki sunumu halen sürmekte olan, oldukça yeni bir proje. Sanatçı, bu projede sergi mekânının duvarından aldığı bir parçayı tonlarca kömürün içine saklıyor. Duvarda yer alan boşluğa ise küçük bir elmas parçası yerleştiriyor. Bu parçacığı bulana da elması vaat ediyor. Böylece Öğüt, sergi izleyenine de kurum ile bağ kurmayı teklif ediyor. Bu teklife Halil Altındere’nin ‘Portrait of a Dealer’ adlı çalışması. Sergi 931 Aralık’ta Schneidertempel’da Deniz Uyguner yaşama veda etti Kültür Servisi Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Deniz Uyguner dün yaşamını yitirdi. Uyguner’in cenazesi bugün Yakacık Ulu Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından Pendik Şıhlı Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Kent Oyuncuları, Dormen Tiyatrosu, Lale Oraloğlu Tiyatrosu, Arena Tiyatrosu, Altan Karındaş Tiyatrosu, Kadıköy İl Tiyatrosu’nda rejisör ve koreograf olarak çalışan Uyguner, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda da birçok oyunda rol aldı. Semih Poroy’un ‘çizgili’ 35 yılı Kültür Servisi İlk karikatürleri 1975’te Akbaba dergisinde yayımlanmaya başlayan gazetemiz çizeri Semih Poroy, basın çizerliğindeki 35. yılını 9 Aralık’ta Schneidertempel Sanat Galerisi’nde açılacak “Artı 35” adlı sergiyle kutluyor. Sergide, çoğunluğu yakın dönem karikatürler olmakla birlikte, Poroy’un 35 yıldan seçilmiş çizimleri yer alacak. Semih Poroy şu sıralar bir yandan da sergiye yetiştirmeyi umduğu bir kitabın hazırlıklarıyla uğraşıyor. 1976’da kapanan Akbaba dergisinin ardından karikatürleri sol çizgideki birçok gazete ve dergide yayımlanan Poroy, 1977’de serbest çizer olarak başladığı Cumhuriyet gazetesinde, 1989’dan beri günlük bantkarikatürü “Harbi”yi hazırlıyor. Ayrıca, son beş yıldır Cumhuriyet Kitap’ta edebiyat dünyasına alaycı göndermeler yaptığı “Feklavye” başlıklı tam sayfa karikatürparodi’yi çiziyor. Sanat ve kültür dergilerinde karikatür üzerine birçok yazısı yayımlanmış Poroy’un “Portreler” (1998), “Meyhane Peçeteleri” (1998), “Gölgenizi Kullanabilir miyim?” (1999), “Feklavye” (2008), “Ohne Worte” (2008Almanya’da yayımlandı) adlı beş karikatür kitabı bulunuyor. Schneidertempel’de yılın son sergisi olarak açılan “Artı 35” 31 Aralık’a kadar sürecek. Çambel ve Özgüç’e büyük ödül Kültür Servisi “Kültür ve Turizm Bakanlığı 2010 yılı KültürSanat Büyük Ödülü” Türkiye’nin ilk arkeologlarından Prof. Dr. Halet Çambel ile Prof. Dr. Nimet Özgüç’e verildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, 2010 KültürSanat Büyük Ödülü kurulunun, yaptığı bu seçim ile sadece kültür ve sanat alanındaki bireysel başarı ve hizmetleriyle değil, onların şahıslarında arkeoloji bilimine aynı bilinç ve anlayışla hizmet veren tüm kişi ve kurumları da ödüllendirmiş olmayı amaçladığı belirtildi. Umut verici bir enerji ‘Kara Elmas’ı önceki gün iki üniversite öğrencisi buldu. üratör Emre Baykal, çağdaş Türk sanatının yükselen ivmesinin yanında genç Türk sanatçıların da yükselen değerlerinin belli ki farkında. Sergide yer alan sanatçıların yaş ortalamalarının ve dinamiklerinin paralelliği sergide umut verici bir enerjinin oluşumunu da sağlıyor. K Ahmet Öğüt’ün ‘Kara Elmas’ yerleştirmesi. Arif Mardin filmi Grammy adayı Kültür Servisi Dünyaca ünlü müzik yapımcısı Arif Mardin’in hayatını anlatan oğlu Joe Mardin imzalı belgesel film, “en iyi müzik filmi” dalında 53. Grammy Ödülleri’ne aday oldu. 2005’te kansere yakalandığı sırada üzerinde çalıştığı solo albümden yola çıkarak hazırlanan “Şehrin En İyi Kulakları: Arif Mardin’in Hikâyesi” isimli filmde Mardin’in müzik endüstrisindeki önemi anlatılıyor ve sanatçı dostlarının düşüncelerine yer veriliyor. sergi açılış tarihinden itibaren talep oldukça fazlaydı. Zorlu çabalardan sonra önceki gün iki üniversiteli kömürler arasındaki duvar parçasını buldu ve elmasın sahibi oldu. Ahmet Öğüt’ün yerleştirmesindeki interaktif duruşun, ironik anlam kaymalarının ve kaygılarının izleyen üzerindeki etkisi tartışılmaz. Halil Altındere’nin “Portrait of a Dealer”ı kendi içerisinde tartışılır, belki de bir tarih yazan yerleştirme. Contemporary İstanbul’da da fuarın en gözde eseri olarak değerlendirilen yerleştirme, yeni bir tarih sayfasının açılımını sağlıyor. Fuar’da yer alan işin ikinci bir edisyonu olan video, Yahşi Baraz’ın kafasına geçirilmiş Burhan Doğançay’ın resminden oluşuyor. Fakat, Baraz’ın yüzüne yansıyan ifadenin önemli anlamlar ve yollar açtığı kuşkusuz. Tür Bir devir sona ererken... kiye’de bir devrin kapandığını haber veren video, cesur, açık ve direkt anlatım dili ile daha çok konuşulacağa benziyor. “İkinci Sergi”nin oluşturduğu önemli bir birliktelik ise Hafriyat grubu idi. Hafriyat, özgür bir sanatçı inisiyatifi olarak küratörlü bir sergide kendi bağımsızlığını ve özerkliğini bir kez daha ilan etmiş oldu. Son yıllarda galerilere bir alternatif oluşturan inisiyatiflerin bu duruştan sonra kurumsal mekânlarla olan diyalogları hangi açıları oluşturacak? Bu sorunun cevabını da zaman gösterecek. Emre Baykal, sanatçı grubuna bir inisiyatifi de dahil ederek kurumlararası ilişkiyi, özerklik, bağımsızlık ya da bağımlılık konusunu alt söylemlerle tartışmaya açmış oldu. 27 Şubat 2011’e kadar devam edecek olan sergi çok katmanlı kurumsallık söylevleri ve diğer yerleştirmeleri ile sizleri bekliyor... Mustafa Sevilen yaşamını yitirdi ÇANAKKALE (AA) Eserlerini Zeki Müren, Muazzez Abacı, Yıldırım Gürses’in de seslendirdiği, Türk musikisinin önemli isimlerinden Mustafa Sevilen (91), yaşamını yitirdi. Çanakkale’nin Küçükkuyu beldesindeki yazlığında hayatını kaybeden Sevilen’in cenazesi Küçükkuyu İbrahim Burnaz Camisi’nde ikindi vakti kılınan namazın ardından, beldedeki aile mezarlığında toprağa verildi. Sevilen’in, aralarında “Mevsimler yas tutup, çöller ağlasın”, “Affetmem asla seni” ve “Eller eller” gibi eserlerin de yer aldığı 105 eseri bulunuyor. Burçin Büke’den yeni besteler, yeni dokunuşlar Kültür Servisi Clavissimo, Secret Garden albümlerinin ardından son olarak Chopin albümü hazırlayan Burçin Büke, yarın saat 20.00’de İzmir Sanat Kültür Merkezi’nde bir konser verecek. Sanatçıya kontrbasta Volkan Hürsever, davulda da Ateş Tezer eşlik edecek. Büke bu konserde, “Kordonboyu” bestesinin dışında Chopin, Gershwin ve kendi bestelerinden oluşan bir repertuvar sunucak. Klasikten caza çeşitli türleri içinde barındıran proje, Avrupa’dada ses getirdi. Büke, projesi için şunları söylüyor: “İki müzik türünü aynı gecede performe etmeyi birçok piyanistin deneyip, sonra da vazgeçtiklerini unutmamak lazım. Son günlerde Türk beşlerinin başarısızlığından konuşuluyor, bazı sanatçı arkadaşlarım da buna cevap veriyor. Bence en iyi cevap sahnede yeni besteler, yeni dokunuşlarla olacaktır.” Nemrud Journey Of The Shaman / Lirik Müzik Yerli senfonik rock üçlüsü Nemrud, sanki zaman makinesiyle yolculuk yapmış; epik hikâyelerin konsept albümlerle anlatıldığı, bu türün altın çağından fırlamış gelmiş gibi. 2008 yılında kurulmuş. Gitar ve vokalde Mert Göçay, davulda Harun Sönmez ve basta Aycan Sarı’dan oluşan topluluk, türünde ülkemizi temsil eden belki de albümlü tek ekip. Eloy’un kurucusu Frank Bornemann onları sahiplenmiş ve albüme fikren destek vermiş. Kayıtlar analog, albüm üç uzun parçadan oluşuyor. Her birinin altında üçer dörder bölüm var ve parçalar Şamanizmdeki üç evreni temsil ediyor. Aslında türün tüm gerekleri yerine getirilmiş; avangart unsurlar taşıyan düzenlemelerde, klişeler lezzetli bir üslupla icra edilmiş. Melodik zenginlik Wyatt/Atzmon/Stephen ......for the ghosts within / Domino Records Bu albümü almamın ilk ve en önemli nedeni, müziğini ve savunduğu politik görüşleri takdirle izlediğim Robert Wyatt’ın içinde yer aldığı bir proje olmasıydı. Art rock grubu Soft Machine’in kurucusu Wyatt, uzun yıllardır solo kariyerini sürdürüyor. Yayımladığı birçok solo albümün yanı sıra çeşitli müzisyenlerle işbirlikleri de yapıyor. Bu defa da saksofoncu/yazar Gilad Atzmon ve kemancı/besteci Ros Stephen ile çalışmış. Albümde, “Lush Life”, “In a Sentimental Mood” ve “Round Midnight” gibi caz standartları yeniden yorumlanmış. Bu yorumların en ilginç tarafı, saksofon, klarnet ve kontrbasa alışılmışın dışında Sigamos Yaylı Dörtlüsü’nün eşlik etmesi. Ros Stephen’ın yaylılar için yaptığı düzenlemeler sayesinde bu çok sevilen par yerinde, ayrıca Psychedelic bir hava da var. Nemrud efsane iki senfonik rock topluluğu İngiliz Pink Floyd (özellikle Animals albümü) ile Alman Eloy (özellikle Ocean albümü) arasında pozitif bir etki taşıyor. Mert’in vokali vurgu ve aksanından dolayı arada bir monotonluk hissi yaratsa da, müzikteki espasın yaratılmasında önemli bir vazife üstleniyor. İçerikteki sertliklere rağmen, sonoritedeki renklilik kadifemsi bir yumuşaklık yaratıyor. Mert Topel’in tuşlu çalgılardaki eşlikçiliğinin katkısı var. Virtüöz değiller, ama (inançla) ciğerden çalarak bu açığı ziyadesiyle kapatıyorlar. “Journey Of The Shaman”, bir türe, döneme, kültüre sonsuz bir sadakat ile bağlanmışlığın ürünü. Bütün bu referanslara, yanı sıra dar olanaklara rağmen özgün bir iş çıkarmayı başarmışlar. Tebrikler… [email protected] çalara farklı bir özellik katılmış. Wyatt’ın ünlü falsettosu, bu albümde de yine o tanıdık olgun kırılganlığı sergiliyor. Ancak özellikle açılış şarkısı “Laura” ve “In a Sentimental Mood”da hissettiğimiz bu kırılganlık, albüm boyunca sürmüyor. Örneğin Louis Armstrong’un “What a Wonderful World”üne yapılan cover’da çok dozunda bir keyif yansıtıyor Wyatt. Bana göre albümle uyum göstermeyen tek parça “Where Are They Now?”. Wyatt’ın “Dondestan” albümüne adını veren bu şarkı, burada çok daha karışık bir hal almış, Stormtrap olarak da bilinen Filistinli Abboud Hashem’in rap’i ile Wyatt’ın vokalinin karışımı benim kulağıma biraz garip geldi... Özellikle caz ve avangard çalışmalardan hoşlananlara önereceğim bu çalışma, yılın en iyi albümlerinden birisi. www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle