19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 29 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA AKP lideri Erdoğan, özerklik tartışmalarının seçim sürecinde AKP’yi yıpratma amaçlı olduğunu öne sürdü GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Resmi dil tartışılmaz’ Cizre Belediye binasında bütün birimlerin odalarının levhaları Kürtçe ve Türkçe olarak değiştirildi. 2010’dan 2011’e Sınıf Savaşları 2010 yılı kapitalizmin ne kadar akıl dışı ve insana düşman bir ekonomik model olduğunu bir kez daha sergiledi. Hükümetler, 2010 yılında, geniş halk kitlelerinden gelen tüm itirazlara karşın bir seri, insan aklına zarar karar aldılar. Son G20 toplantısında bu kararları küresel bir programa dönüştürdüler. Bu kararların etkileri 2011 yılında giderek daha çok hissedilecek. Bu yüzden 2011’de sınıf mücadelelerinin, tüm dünya ölçeğinde sertleşeceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Cizre Belediyesi artık iki dilli Yurt Haberleri Servisi BDP’nin Kürtçenin yaşamın her alanında kullanımına yönelik kampanyası giderek yayılıyor. Cizre’de belediye birim odalarına Türkçenin yanında Kürtçe tabelalar asıldı. Cizre Belediye Başkanvekili Adem Gölçe ve Cizre Belediye Başkan Yardımcısı Hanım Onur, Belediye Meclis Toplantı Salonu’nda meclis üyeleri ve belediye çalışanları ile beraber Kürtçe ve Türkçe basın açıklaması yaptı. Gölçe, Cizre’de Kürtçenin günlük yaşamda yüzde 99 oranında kullanıldığını belirterek “Kürtçenin günlük yaşamın dışında kamu kurumlarında da kullanılması için ‘iki dilli yaşamı’ esas alacağız” dedi. BDP Karlıova ilçe örgütü ve BDP Ağrı il örgütü de “iki dilli yaşam” için imza kampanyası başlattı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, BDP’ye Mehmet Akif Ersoy’dan alıntı yaparak mesaj verdi. Erdoğan, Ersoy’un, “Havran, Şam, Yemen, Kürdistan, Arnavutluk meselesi, bunların hepsi düşman parmağıyla çıkarılmış meselelerdir” sözlerine gönderme yaparak “O gün olduğu gibi bugün de milletin arasına nifak sokmak isteyenler 73 milyonun düşmanıdır” dedi. Erdoğan, partisinin grup toplantısındaki konuşmasında ağırlıklı olarak BDP’yi eleştirerek şunları söyledi: Kürdistan: Mehmet Akif’e, ‘İstiklal Marşı şairi’ deyip geçemeyiz. Bizim medeniyet derinliğimizi her zerresiyle teneffüs etmiştir. 80 yıl önce Nasrallah Camii kürsüsünden şu konuşmayı yapıyor: “Milletler topla tüfekle, ordularla tayyarelerle yıkılamaz. Milletler aralarında bağlar çözülerek kendi başına, kendi menfaatine düştüğü zaman yıkılır. Artık kime hizmet ettiğinizi, kimin hesabına birbirinizin gırtladığınıza sarıldığınızı görün” Şimdi aynı şeyleri yaşıyor muyuz? Yaşıyoruz. 2011 Mehmet Akif yılı: Vefatının 75’inci ve İstiklal Mar AYVADİNÇER KAVGASINDAN RAHATSIZ ERDEM GÜL ANKARA AKP Milletvekili Lokman Ayva’nın ‘torba yasa’daki özürlülere ilişkin düzenleme nedeniyle “Özürlülere karşı ayrımcılık suçu işlediği” gerekçesiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in ihracı istemiyle yaptığı başvuru Başbakan Tayyip Erdoğan’ı rahatsız etti. TBMM Plan ve Bütçe Komisyoşı’nın kabulünün 90’ıncı yıldönümü idrak edeceğimiz 2011 yılı Kültür Bakanlığı’mızla birlikte Mehmet Akif Ersoy yılı kabul ediyoruz. 2011 boyunca Akif ve eserlerini daha yoğun bir şekilde tanıtacağız. Babasının doğum yeri olan; Kosova’nın Suşitsa köyünde onun hatırasına M. Akif Ersoy İlkokulu’nu TİKA vasıtasıyla renove ettik. Kirli tezgâh: O gün olduğu gibi bugün de milletin arasına nifak sokmak, tefrika sokmak isteyenler, 73 milyonun düşmanlarıdır. 80 yıl önce başaramadılar. O gün bu ülkenin Doğusu Batısı bir oldu, Kurtuluş Savaşı mücadelesi verdi. Bugün de biriz. Son günlerdeki yapay tartışmalar, terör örgütünün kirli bir tezgâhıdır. nu’nda görüşmelerine başlanan torba yasadaki özürlü düzenlemesi AKP’deki en büyük kavgaya neden olmuştu. Ayva ile Dinçer arasındaki kriz, önceki gece yapılan MYK toplantısında gündeme geldi. Erdoğan, rahatsızlığını, “Bu yaptığı doğru değil. Keşke gelip bize işin başında söyleseydi” sözleriyle ifade etti. Partide, Ayva’nın başvurunun, öncelikle “askıya alınması” ardından da “iade edilmesi” eğilimi belirdi. betmesi uğruna, terör örgütüyle birlikte o malum çeteler işbirliği yapıyor. Ben bu oyunu, bu tezgâhı milletimin bozacağına inanıyorum. Güneydoğu’ya gidin: Doğu’nun Güneydoğu’nun meselesi Ankara’dan, İstanbul’dan bakarak anlaşılmaz. Vatandaşlarıma sesleniyorum. Muş’a günlük uçak kalkıyor. Gidin Bitlis’e, Van’a, Diyarbakır’a, bölgenin nasıl geliştiğini görün. Kılıçdaroğlu’na: Ana muhalefet partisi genel başkanı çıkıyor. “TOKİ’ye yetki vereceğiz ve öğrenci yurdu yaptıracağız” diyor. Meclis’ten geçen kanundan haberi yok. Biz o yetkiyi çoktan TOKİ’ye verdik. TOKİ yurt, okul, hastane yapıyor. ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ Bu slogana şimdi bir de, “halkın sırtına yıksınlar” saptamasını eklemek gerekiyor. Krediye dayalı (gerçek zemini olmayan) tüketimi körüklemeye, bu kredi mekanizmasını spekülasyona çevirmeye yönelik finansal hareketler, 55 trilyon dolarlık bir dünya ekonomisinde 1000 trilyon dolara ulaşan bir finansal balon yarattılar. Sonra bu balon patladı. Devlete “Sen kenara çekil, bırak yapalım bırak geçelim” (küreselleşmenin önünde kimse duramaz filan...) diyen finans sermayesi, bu kez, “Bizi kurtar yoksa ekonomiyi çökertiriz” tehdidini hükümetlerin başına bir tabanca gibi dayadı. Ekonomi yönetimindekiler de zaten bu kesimden gelme insanlar olduklarından, 2009 yılı bankaları kurtarma operasyonlarıyla geçti, kimi hesaplara göre dünya çapında 12 trilyon dolar harcandı. Bu kurtarma dalgası geçer, operasyonun devletlerin hazinesine getirdiği yük ortaya çıkmaya başlarken, “Bırakın geçelim bırakın yapalım” sloganı “Yükü halkın sırtına yıkalım” sloganına dö nüştü. 2010 yılı yükü halkın sırtına yıkmaya yönelik politikaların hazırlanması, gündeme alınmasıyla geçti. Böylece kapitalist devlet bir kez daha akıl dışı, insana düşman özünü sergileme fırsatı buldu. Devlet hazinesinde açılan deliği kapama önlemleri, toplumun birikmiş serveti, ödeme gücü en yüksek kesimini değil, ödeme gücü en düşük ve krizin etkisiyle de düşmeye devam eden kesimini, çalışanları, hatta emeklileri, çalışamayanları, hastaları hedef aldı. Halbuki bu arada dünyanın en zengin 7080 milyarderi, servetlerinin neredeyse yarısını “hayır işlerine ayırabileceklerinden söz ediyorlardı”. Demek ki, bunlar, servetlerinin yarısını topluma verseler bile bir refah kaybına uğramıyor, hâlâ dünyanın en zengin insanları olmaya devam edebiliyorlardı. Ama devletler bunlara dokunmaya, katkı istemeye cesaret bile edemedi. Resmi dil tartışılmaz: Mehmet Akif’in dediği gibi bizi aramızdaki rabıtalar kardeş eyledi. Bu rabıtalar medeniyetimiz, kültürümüz, devletimiz, bayrağımızdır. Ortak dilimiz Türkçedir. Herkes anadilini rahatlıkla konuşacaktır. Ama resmi dille birbirine karıştırmayalım. Bu ülkenin sosyal barışını, sosyal bütünlüğünü zedelemeyelim. Bu rabıtaları tartışmak, Akif’in 80 yıl önce dediği gibi bu milletin kardeşliğinden hazzetmeyenlere hizmet etmektir. PKK ile malum çetelerin işbirliği: Senaryo çok açık. Terör örgütü her seçim öncesinde yaptığı gibi seçim sürecini etkilemek istiyor. Hedef AKP, AKP iktidarı olduğu için, ülkenin kay Kılıçdaroğlu 10 bin TL kazandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yayımlanan bir programda, “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” gerekçesiyle Ülke TV aleyhine açtığı davada, 10 bin TL manevi tazminat kazandı. Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasına mahkeme, davayı kısmen kabul ederek Ülke TV’nin, Kılıçdaroğlu’na, faiziyle birlikte 10 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verdi. ‘Özerklik’ tartışmaları MGK’de ANKARA (Cumhuriyet) Milli Güvenlik Kurulu (MGK), ülke genelinde tansiyonun yükselmesine neden olan “demokratik özerklik” tartışmaları altında bugün toplanacak. Ankara’da geçen hafta yapılan sürpriz güvenlik zirvesinin ardından MGK’de de “iki dil” ve “özerklik” tartışmalarının değerlendirilmesi, toplantının sonuç bildirgesinde kamuoyuna “sağduyu” çağrısında bulunulması bekleniyor. BDP LİDERİ DEMİRTAŞ: Erdoğan Evren’in gerisinde BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bütçe görüşmelerinde “Bu topraklar üzerinde ameliyat yaptırmam” diyen Erdoğan’ın 1993’teki bir söyleşisinde, Kürt sorununun çözümü için “Osmanlı eyalet sistemi” önerdiğini savundu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısına Silopi’de güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu kalça kemiği kırıldığı için aylarca hastanede yatan Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ile geldi. Konuşmasında Türkiye’nin ekonomik tablosunun, kendilerinin önerdiği ve üzerinde “kıyamet koparılan” “özerklik modeli” ile giderilebileceğini savunan Demirtaş, “BDP’nin seçim öncesi taktiği” gerekçesiyle Türkiye’nin bu modeli tartışmaktan kaçamayacağını ve bu çözüm modelini “elinin tersiyle itemeyeceğini” ileri sürdü. Erdoğan’ın çözüm için birçok kesimle görüştüğünü, ancak sorunu bizzat yaşayan Kürtlerin geliştirdiği “demokratik özerklik” projesini “çirkin tezgâh, provokasyon olarak nitelendirdiğine dikkat çeken Demirtaş, “Bir ülkenin başbakanı alacağı oyu ülkesinden daha değerli görebilir mi? Ben açıkça söylüyorum, ben bu ülke için canımı veririm, sen neyini verirsin Sayın Başbakan!” diye seslendi. Erdoğan’ın “Kürt sorunu” konusunda Mehmet Akif Ersoy’dan örnek verdiğini anımsatan Demirtaş, kendisinin ise bizzat Erdoğan’dan örnek vereceğini ifade etti. Cem Dizdarlar tarafından hazırlanan “İkinci Cumhuriyet Tartışmaları” adlı kitabı gösteren Demirtaş, burada 1993’te Erdoğan’la yapılan söyleşiden bölümler okudu. Demirtaş’ın aktarımıyla, “Kürtler milli yapı içinde olmak istemezlerse ne olacak, örneğin Kürtler ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler” sorusuna Erdoğan, “Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri birşey yapılabilir” yanıtını veriyor. “Ameliyat yaptırmam” diyen Erdoğan’ın şimdi “statüko”ya teslim olduğunu savunan Demirtaş, “darbeci general” diye nitelendirdiği Kenan Evren’in bile gerisine düştüğünü ileri sürdü. Başbakan’ın Petkim, Erdemir, limanlar, TÜPRAŞ gibi stratejik kurumları satarak, zaten ülke toprakları üzerinde “ameliyat yaptığını” belirten Demirtaş, sözlerini, “Sen ameliyatı yapmışsın, üstelik organlarını satmışsın” diye bitirdi. Direnişlerin yılı Bu saldırgan politikalar gündeme gelirken, emekçi sınıflar, öğrenciler de “hayır” diyerek sokaklara dökülmeye başladılar. İspanya ve Portekiz’de, Yunanistan’da genel grevlerin yanı sıra tüm Avrupa çapında ama özellikle İngiltere, İtalya, Yunanistan’da ve Türkiye’de öğrenciler direnişlerde büyük bir özveriyle ön safta yer aldılar, coplandılar, gazlandılar, hastanelik oldular, ama toplumun geri kalanının sempatisini, desteğini aldılar. Öğrencilerin, interneti de kullanarak geliştirdikleri, yeni yaratıcı örgütlenme biçimleri de ilgi çekiyordu. Örneğin İngiltere’de öğrenciler, polisle büyük bloklar oluşturan yürüyüş kolları biçiminde karşılaşmak yerine, birden dağılan, sonra başka bir yerde yeniden toplanan hareketli (göçebe), eşgüdümlü protesto yöntemleri geliştirdiler. Bu bağlamda, büyük şirketlerin önünde “vergini öde” çağrısı yapan “korsan miting”ler (flash mob) gibi, mala ve cana bir zararı dokunmadan, mesajını verip dağılan barışçı hareketlerin, halkın sempatisini kazandığı görülüyordu. Türkiye’de yine kimseye (teşhir edilmekten başka) bir zarar vermeyen yumurtalı protestolar, sapla samanın ayrılmasına büyük ölçüde yardımcı oldu; öğrenci hareketine olduğu kadar, genel olarak sosyalist harekete enerji kattı. Bu yıl çok daha sert bir sınıf mücadelesi ve devlet şiddeti ortamına girilirken, öğrencilerin de geçen yıldan kimi dersler çıkarmaları, çalışanların, halkın geri kalanıyla, özellikle sendikalarla güçlü ilişkiler kuramazlarsa, eşgüdüm içinde davranmayı başaramazlarsa daha fazla ilerleyemeyeceklerini görmeleri, sendikaların ve diğer meslek örgütlerinin de öğrencilere sahip çıkması gerekiyor. Bu söylediklerimden tabii ki yeni, yaratıcı protesto biçimleri aramayı terk ederek, illa da geleneksel “blokkitle” gösterilerine geri dönülmesi gerektiği sonucu çıkmamalı. Önemli olan yaratıcı eylemlerde, her zaman halkın (üç beş ruhunu iktidara satmış, ama solcu taklidi yapmaya devam eden entelektüelin değil) gözünde meşruiyetini korumaya, eylemin sınırını aşmamaya, fiziki şiddetten kaçınmaya, kitle çizgisinin bir adım önünde durmaya çalışırken, yenilikçilik adına, bu çizgiden kopmamaya, büyük dikkat gösterilmesidir. Bu “protesto gösterileriyle” geniş kitlesel “duyarlılıklar” ve hareketlilikler arasında güçlü maddi, manevi bağlar inşa etmeye çabalamak özellikle önemli olacaktır. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Halkalı Ziraat Okulu tarih oluyor İstanbul Haber Servisi Tarihi Halkalı Ziraat Okulu, kurucuları arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu İlim Yayma Vakfı’na 10 yıllığına kiralandı. Geçmişi 1890’lı yıllara uzanan okul, vakıf tarafından kurulacak İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi binası olarak kullanılacak. Karara tepki gösteren Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Turhan Tuncer, yapılan tahsis işleminin iptal edilmesini ve tarihi binanın müzeye çevrilerek korunmasını istedi. Tarihi okulun vakıf üniversitesine tahsis edilmesine tepki gösteren Tuncer, kararı skandal olarak niteledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle