28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 yaşamın başlangıç ve bitim Hastaneler çoğu keznoktalarıdır. Tıp, öğrenimi en uzun ve çileli bilimdir. Çünkü hekim, insan yaşamını belli bir kalitede tutmak, hatta uzatmak ya da kısaltmak sorumluluğunu taşır. Dolayısıyla hastane ve doktoru buluşturan sağlık sektörü hepimizi ilgilendirdiği gibi, iyi doktor tarafından doğru tedavi edilmek istiyorsak, doktorların da iyi koşullarda yaşamasını ve çalışmasını sağlamak gerekir. Oysa Türkiye’de son yıllarda pıtrak gibi biten özel hastaneler, AKP’nin halkın sağlık hizmetlerine daha kolay, daha ucuz, hatta bedava ulaşmasını hedefleyen yaptırımlarıyla birleşince, prensipte “oh” çektiren tablo, pratikte “vah” dedirtiyor. Örneğin, Türkiye’yi donatıp dünyada hastane açmaya başlayan bir girişimcinin holding hastanelerinde, kürekle para ödeyen hastaların (tam kan tahlili 1000 TL’den aşağı değil) iyi ve doğru tedavi beklediği doktorlar, iki ayda, dört ayda bir ve bazıları, beş ay gecikmeli maaş alabiliyorlar. Bu müthiş girişimcinin İstanbul hastanelerinden birinde çalışan karı koca doktor, halen banka kredi borçlarını, banka kredisiyle ödeyerek yaşamaya çalışıyorlar. Elbette ki tüm özel hastaneler, böyle bir sömürü düzeni üzerine kurulu değil. Zaten doktor sömürüsü üzerine kurulu olanları saptamak da zor değil. Nerede çokluk orada berbatlık hesabı, hangi hastane zinciri aşırı hızla genişliyorsa, orada kofluk var, anlamına geliyor... Birçok hastane zinciri, yeni hastanelerle genişlemek için devlet teşviği aldı. Devlet teşviği ne demek? Sizin, benim vergilerimiz demek. İyi, güzel. Ama devlet teşvikiyle hastane kuran bu girişimcilerin çoğu, bunları RÖVEŞATA MİNE G. KIRIKKANAT Liberal Sağlık, Afiyet Kazık Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN sonradan yabancılara satıp bir güzel para kazandılar, oysa hastalara verilen sağlık hizmeti daha da pahalılaştı. Çünkü her alan, cebinden çıkanı hastaya yüklemek peşinde. Üstelik özel hastanelerin pıtrak gibi artışı, sağlık sektörünü amansız bir rekabetin içine çekti ve insan yaşamını, maliyet/kazanç hesaplarına rehin bıraktı. Salt özel sektörde değil, kamu sektöründe de kazanç mantığıyla yönlendirilen sağlık hizmeti, kurumların sayısal artışına karşın kalite olarak her geçen gün biraz daha düşüyor. Ama özel hastanelerde skandal boyutlara ulaştı. Genel kanı özel sektörde çok, kamuda az ücret verildiğidir değil mi? Sağlık sektöründe tam tersi: Maliyetleri aşağı çekmek derdindeki özel hastanelerde çalışanların aylıkları, özellikle de doktor ücretleri kırpıla kırpıla kuşa döndü. Örneğin bir doktor, SGK ile anlaşmalı özel hastanede baktığı her hastadan en iyi koşullarda sadece 7.5 TL hakediş alabilmekte. İnsanca yaşayabilmek için aşırı sayıda hastaya bakıyor, ancak her hastaya ayırdığı zaman, ilgi ve dikkat, elbette sayı arttıkça azalıyor. Hastayı “rantabl” hale getirmek için hastanenin dayattığı, çoğu kez gereksiz olan, bazen gözle görüneni parayla doğrulamaktan öteye geçmeyen tahlildi, röntgendi, skanerdi, dopler’di ve sürü sepet gereksiz ilaç reçetesi yazdırmak da cabası. Türkiye’deki özel hastanelerde normal doğum kalmadığının farkında mısınız? Bu hastanelerde sorunsuz doğum yapabilecek tüm hamile kadınlara sezaryen öğütleniyor, dayatılıyor. Ve hiçbirine, ilerki yaşlarda sezaryenden kaynaklanacak vajina daralması başta, türlü sağlık sorunları anlatılmıyor. Normal mi sizce? Bir yandan hastanın masrafını arttırmaya koşullanan doktorlar, öte yandan maliyeti aşağı çekmek uğrunda, sözleşmesiz çalışmaya zorlanıyorlar. Halen İstanbul’daki özel hastanelerde, yüz doktordan otuzu sözleşmesiz çalışıyor. Sözleşmesi olanlara da kıyak geçilmiyor zaten: yüzde 68’inin ücreti, sözleşmede eksik beyan ediliyor ve bu eksiklik, emeklilik maaşlarına da yansıyor. SGK’nin hakedişleri geç ödediği gerekçe gösterilerek aylarca aylık verilmiyor, böylece doktorların sırtından “özel hastaneci” patronlara faizsiz finansman sağlanıyor. Muayenehane açmaya getirilen kısıtlamalar da bu zorlamanın bir parçası. Hastalar iyi tedavi ediliyormuş, kötü tedavi görüyormuş, kamuda yığılmış, özelde sağılıyormuş, kimin umurunda? Zaten Allah’ın dediği olmaz mı, hastalar ona emanet... Son süreçte devlet artık yeni hastane açılmasına izin vermiyor. Daha fazla, daha hızlı ve yetersizdoktor yetiştirip ucuza çalıştırmak peşinde. Kurbanlık Angus ithal eden bu sistem, olmazsa doktor bile ithal eder de, artık Endonezya’dan mı doktorlar koşar gelir bu parlak koşullara, yoksa Pakistan’dan mı, bilinmez. Oysa insan canı, liberal ekonomi kurallarına göre işletilen bir sermaye değildir. Sağlık sistemi, bezirgânlığa bırakılmayacak kadar önemlidir. Çünkü hayatidir. Hipokrat yeminine sadık kalan, gerçek doktorların soyu tükenmeden, onlara sahip çıkalım. Eceli gelmeyen hastayı, hekim bile öldüremez. PERS ATASÖZÜ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Mehmet Pakdemirli Anlasın Diye! Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25. maddesine göre, “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir”. “Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” 26. maddesine göre, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19., Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddelerine göre uluslararası, anayasamızın 25 ve 26. maddelerinin de ulusal koruması altında olan düşünce ve düşündüklerini ifade etme ve yayma hakkı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Handyside v. United Kingdom (5493/72) kararında” işaret ettiği gibi, sadece “hoşa giden” düşünceler için değil “Devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden ya da rahatsız eden” görüşler için de geçerlidir. Diğer taraftan ifade özgürlüğünün işlevlerinden birisi “tartışmaya yol açması” olup “konuşmanın huzursuzluğa yol açması ve hatta insanları kızdırması bu işlevin doğal sonucu ve hatta gereğidir. O önyargılara ve daha önce oluşmuş kanaatlere saldırabilir ve düşünceyi kabul ettirmek için alışılmadık önemli etkiler doğurabilir. Bu nedenle ve sınırsız olmamakla birlikte, ifade özgürlüğü sadece kamusal rahatsızlığın, kızgınlığın ve huzursuzluğun ötesinde ciddi ve somut bir zararın var olduğunun açık ve mevcut tehlikesi gösterilmedikçe, sansür edilemez ve cezalandırılamaz”. Durum böyleyken bir üniversite rektörü bir olayı protesto etmek üzere toplanmakta olan öğrencilerin arasına girerek onları hangi hakla okuldan atmakla tehdit edebilir? Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli bunu yapmış, öğrencilerin düşüncelerini toplu halde açıklama yapmalarına engel olmuştur. Bu hakkı nereden almış, bu gücü nereden bulmuştur? Rektörlük bir “Ali kıran baş kesenlik” makamı mıdır? Bu ülkede her dileyen anayasa hükümlerini keyfince çiğneyebilir mi? Birilerinin bu soruları yanıtlaması gerekmiyor mu? Bakın, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesi ne diyor: “Madde 115. (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan men eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Haydi, savcı beyler, savcı hanımlar, ne duruyorsunuz? Fiil de, fail de, kanun da ortada, haydi! Yoksa sizler de burasının bir hukuk devleti değil de guguk devleti olduğunu düşünenlerden misiniz? AKP iktidarında üniversiteler yönetsel açıdan ilköğretim okulları düzeyine indirilmiş, öğretim üyelerinin ağızları kapatılmış, YÖK bir kukla tiyatrosu durumuna getirilmiştir. Üniversite öğrencileri özgürlükler ve demokratik haklar bağlamında koyun sürüsü düzeyine düşürülmek istenmektedir. Sokakta ağzını açan öğrenci dövülmekte, gözlerine biber gazı sıkılmakta, tekmelenmekte, saçlarından sürüklenmekte, olmayacak cezalara çarptırılmaktadır. Aynı öğrenci ağzını üniversite bahçesinde açacak olsa bu kez de rektör tarafından okuldan atılmakla tehdit edilmekte, korkutulmakta, sindirilmektedir. Evrensel kabul gören toplumbilimsel terminolojide bu tür uygulamaların ortak adı “faşizm”dir. Faşizm ise bir insanlık suçudur. Halk, bu iktidarın sırtına pılısını pırtısını, YÖK’ünü MÖK’ünü, rektörlerini mektörlerini, yandaşlarını mandaşlarını, yalakalarını malakalarını yükleyip ilk seçimlerde göndermelidir. Her gelen gün tek çarenin bu olduğunu bir kez daha göstermektedir. Dileriz, çok geç olmadan herkes görür. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com doktorları da Türkiye’dekamu hastaları da hastanelerinden çok özel hastaneler sömürüyorlar. Çünkü devlet hiç olmazsa doktor aylıklarını düzenli ödüyor, doktoru hastaya gereksiz ve masraflı tedavi uygulamak zorunda bırakmıyor. Özel sektör hekimleri, bu kabul edilmez koşullara karşı daha etkin mücadele edebilmek için bir dernek kurdular: OSHED. Özel sektör hekimlerinin özlük haklarını korumak, daha güçlü bir tabipler odası oluşmasına katkıda bulunmak ve ülkemizin sağlık sisteminin daha çağdaş koşullara erişmesi için çalışan bu dernek hakkında, www.oshed.com.tr adresinden bilgi alabilirsiniz. [email protected] www.minekirikkanat.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Rejans’ta Son Yılbaşı İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 sona ererken, kentteki “Rus Lokantası” kültürünü yaşatan tarihi Rejans’ın 2011 yılını “kapanma kararı”yla karşılaması nasıl yorumlanabilir? Hele bu lokanta, Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul’daki “müdavim”i olduğu mekânlardan en ünlüsü ise, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin aynı mekânı yaşatmak için kıllarını bile kıpırdatmamaları nasıl affedilebilir? Hemen tüm anıları, yaşanmışlıkları ve özgünlüğüyle tartışmasız “kültür mirası” niteliği taşıyan böylesine “eşsiz” bir lokantanın, sadece “kiracımal sahibi yasaları”yla tarihten silinmesine karar verilmesi nasıl bir “hukuk” anlayışıdır? O kiracının İstanbul ve hatta ülke kültürüne yaptığı asırlık katkıyı önemsemeyen; o mal sahibine de sahip olduğu mülkün artık sadece kendine ait değil, topdaki “mal sahibi” Dr. Mithat Müdüroğlu’nun 2007’de bir ihtar göndererek “Çıkın! Ben kullanacağım” demesiyle başlamıştı. Derken, kira kontratının yenilenmemesiyle doruğa çıkan anlaşmazlık Rejans’ın sahiplerince dava konusu yapıldıysa da yargı, mal sahibini haklı bularak tarihi mekânın bo şaltılmasına hükmetti. Nitekim Yargıtay da konuyu sadece kiracımal sahibi hukuku açısından inceleyip “kültür”ü konunun dışında tutunca, Rejans’ın kapanması “mahkeme hükmü”ne dönüşmüş oldu... Beyoğlu’nun ‘efsane’si Yazar Jak Deleon Rejans Restoran’ı bakın nasıl anlatıyor; “…tıpkı Beyoğlu gibi ‘nevi şahsına münhasır’ bir efsanedir... Akşamüstü bir barda soluklanıp yemeği Rejans’ta yemeyen bir gazeteci var mıdır? Rejans’ı tanımamış ‘ehli damak’ bulmak mümkün müdür?” (Beyoğlu’nda Beyaz RuslarRemzi Kitabevi) İşletmenin sahibi Erdal Sezener de Atatürk Rejans’ta... Beyoğlu Klasiği... mal sahibinin luma ait bir değer olduğunu “Sizinle hiçbir sorunum anımsatmayan bir mahkeyok, sadece mülkümü geri me, kararını “Türk milleti istiyorum” dediğini anımadına” nasıl alabilir? satarak şunları söylemişti: Sorular çoğaldıkça görü“75 yıldır aynı yerde hizlüyor ki neredeyse tüm met veren bu mekânı, beCumhuriyet tarihine tanıknim ailem 30 yıldır işletilık eden bir kültür ve uyyor. 2003’te ‘Time Out İsgarlık mekânımız, bunun tanbul Yeme İçme Ödülledeğerini bil(e)meyenlerin ri’nde ‘En İyi Etnik Restoaymazlığı yüzünden “son ran’ ödülünü almamız, tayılbaşı”na hazırlanıyor. rihsel geçmişine saygımıEğer tahliye davasını kazın ürünü...” zanan mal sahibi ile “kiraŞimdi soruyoruz; aynı cısı” arasında bir uzlaşma saygıyı acaba İstanbul 2010 sağlanamazsa, Rejans belki Kültür Başkenti Ajansı da de başka bir mekâna taşınagösterip o muazzam bütçerak varlığını sürdürecek, sinden para ayırarak o taama o unutulmaz tarihsel rihsel mekânı kamulaştırıp buluşmalara tanıklık eden Rejans’ın kullanımına veremekânından yoksun olamez miydi? rak... Yoksa bunun engeli “votka”nın yanı sıra Ata‘Kültürsüz’ yasalar... türk’ün demlendiği beyaz Bu talihsiz gelişme, Askolalı örtülü “rakı” masası malımescid Mahallesi’ndemıydı? ki Olivio geçidinde buluYazık, çok yazık... nan lokanta mekânını 30 yıl önce sahiplenen 90 yaşı[email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İri bir armut cinsi... Sodyum ele 1 mentinin simgesi. 2 2/ Toprağın suyunu çekerek yerin ba 3 taklık duruma gel 4 mesini önleyen bir 5 ağaç. 3/ Kaynağı antik dönemlere da 6 yanan kirişli bir çal 7 gı... ABD Merkezi 8 Haberalma Örgütü’nün simgesi. 4/ 9 Zonguldak yöresine özgü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir halkoyunu... Libya’nın 1A K R E D İ T E plaka imi. 5/ Uganda’nın OMA C A başkenti. 6/ Bir nota... Bir 2 K L E 3 T A Y I N B E L isteği yerine getirme. 7/ S AMA A Tarım işçisi... Yankı. 8/ 4 A R “Kaybolmuş sevdikleri 5 R O K R A K İ T miz aşkına / Yağsın üs 6 I S I R A N S U tümüze buram buram” (A. 7 M Z E Y İ L R M. Dıranas)... Şekerka 8 S A V T OG A mışından elde edilen bir iç 9 B A N A D U R A ki. 9/ Pamuktan dokunmuş basma... Televizyonda kısa süreli bölümler halinde yayınlanan film. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu Karadeniz yöresinde, kadınların giydiği peştemala benzer bir eteklik. 2/ Bir ay adı... Kastamonu’nun bir ilçesi. 3/ Yazılı kâğıt... Bir renk. 4/ Bir organımız... Çanakkale Boğazı’nda, pek çok deniz kazasının meydana geldiği bir burun. 5/ Ensiz olarak dokunmuş parçaların yan yana eklenmesiyle oluşan nakışlı ince kilim... Türkiye’nin plaka imi. 6/ Uluslararası Basın Enstitüsü’nün simgesi... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı... Ateş. 7/ “Akdeniz anemisi” de denilen kansızlık hastalığı. 8/ Çıplak vücut resmi... Kuran’da bir sure. 9/ Gök gürültüsü ve yıldırımdan aşırı derecede korkma. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle