19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sayı 23 [email protected] "Bir banka müdürü tamamlasın" Bilinen öyküdür: Altmış yaşındaki ressamın bir dakikada yaptığı resim için istediği fiyat pahalı bulunmuş. "O kadar eder mi? Bir dakikada yaptınız," demişler. Ressam düzeltmiş: "Altmış yıl ve bir dakikada." Birikimleri, deneyimleri, yaratıcılık gücünü gözardı edip bir yapıtı, ona "harcanan" zamanla değerlendirenlere hâlâ rastlıyoruz. Amerikalı efsane film yapımcılarından Jack Warner, Julius ile Philip Epstein kardeşlere bir senaryo ısmarlamış. Ama onların çalışmaya geç gelmelerinden yakınıyormuş. Bir gün patlamış: "Yönetim Kurulu üyeleri dokuzda geliyor, şirket patronları dokuzda geliyor, banka müdürleri dokuzda geliyor; siz niye dokuzda gelmiyorsunuz?" Julius Epstein dayanamamış, senaryonun ilk otuz sayfasını uzatmış Jack Warner'a. "Al şunu," demiş. "Bir banka müdürüne ver; o tamamlasın." İş tatlıya bağlanmış. Epstein kardeşler her sabah stüdyoya tam dokuzda gidip çalışmaya başlamışlar. Senaryo bitmiş. Jack Warner, kendisine verilen metni beğenmemiş. "Berbat!" diye homurdanmış. "Nasıl olur!" demiş Julius Epstein. "Her sabah dokuzda geldik!" "Ünlü muharrirlerimizden..." 1948'de Antep'te ilkokul 5. sınıf öğrencisiydim. Beş duygu konusunda verilen bir ev ödevini aklımca oyun gibi yazmıştım. Beş duygu sırayla konuşuyor, kendisinin en önemli organ olduğunu söylüyor, sonunda Çocuk ortaya çıkıyor, hepsinin birbirini tamamladığını belirtiyordu. Ödevi Ali Dayım aldı benden. Ali Kazanoğlu. İstanbul'da Milli Eğitim Müdür Muavini'ydi. Remzi Kitabevi'nde Alp Arslan oyunu yayımlanmıştı. Kimbilir hangi torpille, ya da Remzi Bey’le dostluğunu kullanarak, Duygular Konuşuyor'u da Remzi Kitabevi'nin yayımlamasını sağladı. Günün birinde Antep'teki postacının getirdiği paketin içinden benim kitap çıkıverdi. Kitap diyorum... Bakmayın. Tek forma. 16 sayfa. Yarısı Ali Dayının önsözü. Hayal gücünü yüzüncü vitese takmış, nasıl yazdığımı anlatıyor. 11 yaşında bir çocuk sevinmez mi buna? Sevinir elbet. Ama bir İstanbul gazetesinde çıkan eleştiriye o aklımla bile şaşırmıştım. Neden mi? Övgü dolu eleştiri şöyle başlıyordu çünkü: "Ünlü muharrirlerimizden Ülkü Tamer'in son eseri..." Mezar taşlarında şiir Birçok mezar taşında edebiyat, özellikle şiir örneklerine rastlanır. Bu hafta İngiltere'den bazı örnekler aktaralım. BİR ÇOCUK İÇİN Madem ölecektim, yaş daha iki Neden başlattılar acep bilmem ki? BİR DİN BİLGİNİ İÇİN Bir adam yatar burda, yıldırımla can vermiş, Aklı fikri Tanrı'da, aydınlatmaktı onu, Şimşek çaktıracaktı öteki dünyalara Ne yaparsın, kısmet bu, tamamen aksi oldu. BİR HAYDUT İÇİN Burada doğmuş yiğit, Will Smith bunun adı Aynı yerde büyüdü, aynı yerde asıldı. BİR KONDÜKTÖR İÇİN Bu kötü toprakların üstünde temiz sesi "Biletler tamam" deyip sonsuza dek kesildi. ABERDEEN'DE Adım Martin'di Tanrım, esirgeme cenneti Sanki ben Tanrı'ymışım, sen de Martin'miş gibi. BİR MİMAR İÇİN İyice bastır toprak, oynatmasın kolunu Hamal yapmıştı seni yaşarken, unuttun mu? CİMRİ BİR ADAM İÇİN Pek cimri bir adamdı, Timmy Wyatt'tı adı Geceleyin öldü de kahvaltıyı kurtardı. TARİHTE HERHANGİ BİR GÜN... 19 ARALIK Vay beee!.. Dur diyen yok! Koca bir yıl daha geçti gidiyor… Yandaşlığımızın Nirvanaya ulaştığı, komplo teorilerimizin anında işleme konulduğu harika bir yılı daha deviriyoruz. Bu yıl biraz daha “AK”landık! Kendi adıma bu yıl epeyce komplo teorisi üretmeye çalıştım. Kazateci dediğin zaten başka ne işe yarar ki?.. Şunun şurasında biraz komplo teorisi, biraz yandaşlık, biraz yalakalık… Ancak bu yıl bizim kulvardaki meslektaşlar o kadar çoğaldı ki, aramızda ciddi bir yalakalık krizi baş gösterdi. Bunu bu şekilde söylemek istemezdim ama koca bir 2010 yılı boyunca ne yazık ki, uçaktaki yerimi hep başkaları kaptı!.. Benim adıma yılın tek üzücü olayı buydu. Ne Başbakanın ne Cumhurbaşkanının uçağında kendime henüz bir yer bulamadım. 2011 yılında önüme koyduğum en büyük hedef, bu uçaklarda yer bulabilmek. Olmazsa yardımcı pilot kılığında kokpite sızacağım. Çünkü içimdeki yüce yalaka, yükselebilmek için onlara daha yakın ol diyor!.. (Bazı yüzde 42 niyetliler gene yanlış anlamasın; yükselmekten kastım uçakta yükselmek tabii ki!!!) 21 ARALIK Yüceler yücesi, değerler değeri Başbakanımıza Konya’da bir grup üniversite öğrencisi karanfil attı ama ne yazık ki yumurtalı medyamızda bu karanfiller yeterince yer bulamadı. Dikkatinizi çekerim bu çocuklarda bir kere karanfil var. Onlar benim gözümde ideal üniversite öğrencisi. Çiçek çocuklar onlar! İçimden “Sordum sarı çiçeğeeee, annen baban var mıdııııııır”ı coşkuyla söylemek, semazen olup birkaç tur dönmek geliyor. Ancak yerinde dönmüş biri olduğum için şimdilik duruyorum. Çiçek leke yapmaz, koku yapar. Üstelik biber gazı kokusunu bile bastırabilir. Değerli polisimiz acaba şu biber gazlarını çiçeklerin içine bolca şırınga ederek mi üniversitelilere atsa, nasıl fikir ama?.. 22 ARALIK Avrupa’da, Amerika’da felaket bir kış yaşanıyor. Havalimanlarından uçaklar kalkamaz halde. Oysa bizim ülkemizde başta Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın olmak üzere uçakları bir kalkıyor, bir iniyor. Hava ulaşımı tüm dünyada durmuşken bizimkilerin dış ve iç gezileri arttıkça artıyor. Bu ne rötar bilmezliktir, bu ne müthiş performanstır, bu ne enerjidir yarabbiiii! Bu enerjiye ortak olmak istiyorum! O uçaklarda 2011’de bana da kıçlık bir yer ihsan eyleee yarabbiiiii! 23 ARALIK Giden yılın bir muhasebesini yapayım dedim bugün. Yıl yıl değil sırf kâr payı kardeşim!.. Çok mühimmat bir yıl oldu!.. Poyrazköy’den esti, laikleri yatağa düşüren komplo rüzgârları şöyle püfür püfür… “Silivri biber” sürüldü bol bol yaramazlık yapan laikliğin ağzına!.. Ülke 2010’da öyle bir zenginleşti ki üç çocuğa beş silah ve ikinci dil düşer oldu. Konut patlaması, başka patlamalara da yol açtı. Çocuğu en az 3’leyip, hatun sayısını 4’leyenler artık soluğu Başakşehir’de alıyormuş. Başak muhabbeti dedikleri bu olsa gerek. Neden seviyorum bu toprakları biliyor musunuz; Dünya yıkılsa kimsenin Wiki’nde değil bizim buralarda. Ne de olsa yaymışız başakları, kâr payı cebimizde oturuyoruz. Üstelik gelecek olan yılı artık Noel Babanın filan değil, Ak Sakallı dedemizin getireceğini de çok iyi biliyoruz!.. MÜMTAZ ARIKAN  sevdiğim o koku yok artık bu evde /sen, katırım...  arko ile heykeltıraş...  faşizmi filtreledim!..  çok içersen beyoğlu taksim arası 5 saate çıkar!  bebek dünyaya gelir gelmez sloganı basmış; "ölmeye ölmeye ölmeye geldik..."  şairin son dizesi alıntılanmaz!  tören cinayeti...  doğru değil ama dürüst bir deve...  dama damsız kedi alınmaz!  labirent faresinin en azından bir mesleği vardır!..  yılan cildine iyi bakmasa da olur!  pardon ateş böceğiniz var mı acaba?  yalan makinesinin şarzı bitene kadar!  nükleer santraldan eve patlayıcı getirme kazım! Üç Büyüklerden senaristlere destek! Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş kulüpleri, senaristlerin “diziler 90 dakika olmasın” eylemine destek verdiler. Kulüp temsilcileri, “Bizim de futbolcularımızın teknik ve kondisyon kapasiteleri 90 dakikayı kaldırmıyor. Maçlar en fazla 6065 dakika olmalı, mümkünse 20'şer dakikadan üç devre üzerinden yapılmalı ki arada oyuncularımız dinlenebilsinler” dediler. Kanal D'nin reyting aldatmacası! Kanal D, “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinde ailenin sorunlu çocuğu Mete'nin benzin döküp kibrit çakarak göstere göstere evlerini yaktığı bölümün %53,6 ile reyting rekorunu kırdığı şeklinde yanıltıcı bir haber yayınladı.. Oysa, daha üç ay önce, 12 Eylül 2010'da benzer bir sahne %58 reytinge ulaşmış ve dünya âlem duymuştu... 21 Aralık 2010: %53,6 12 Eylül 2010: %58 İzdivaç Programlarının Elektrik Dağıtım İhalesi Yapılıyor Enerji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “Evlilik programlarında adayların sürekli olarak elektrik aldım, alamadım demesi üzerine harekete geçen Bakanlığımız, bu programlardaki elektrik kaçaklarını en aza indirmek ve oluşan elektriklenmeyi doğru şekilde kanalize etmek için ihale açarak Hazine’ye gelir sağlamayı amaçlamaktadır” denildi. Ekrana zincir zorunluluğu! TBMM'de görüşülen Silah Yasası'na yapılacak bir eklemeyle televizyonlarda sigaradan sonra silah görüntülerinin de buzlanması öngörülüyor. RTÜK'ün bu konuda etkin rol almasını isteyen milletvekilleri, “Silahtan sonra buzlanma sırası kadın saçına, çıplak ayağa ve kulak memelerine de gelebilir, bu yüzden RTÜK'ün sık sık kontroller yaparak aşırı buzlanmada vatandaşların ekranlarına zincir takıp takmadıklarını denetlemesini istiyoruz” dediler. CİHAN DEMİRCİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle