19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ARALIK 2010 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA DİZİ Demirel, 500600 kişilik bir terörist grubu diye ifade edilen PKK’lilerin önlenememelerini sorguluyor: SÖZLER TARTIŞMA YARATTI 9 Neden durdurulamıyorlar? üleyman Demirel: “Peşmergelerin elindeki silahların, bunların eline geçtiği iddiaları vardır. ‘Komşularımızın ellerinde füze bulunması, bunları cesaretle himaye etmelerini teşvik etmektedir’ deniyor. Şimdi bir soru daha var: Mademki, bunlar 500600 kişiden ibarettir. Neden bunların hakkından gelinemiyor?” Turgut Özal: “Evet, bunlar 500600 kişidir.” Süleyman Demirel: “İyi ya, o zaman sual daha çok haklılık kazanıyor. ‘Güneş Harekât Bölgesi’ denen bu bölgede, bir kolordu gücünde silahlı kuvvete rağmen, neden bunlara mani olunamıyor?” Turgut Özal: “Bir kolordudan fazla bile.” Süleyman Demirel: “Bunları yapanlara ve yaptıranlara karşı bir şey niye yapılamıyor? Yahut, ne yapılıyor da yetmiyor? ‘Bu kadar kuvvete rağmen neden hâlâ adet ve yeri belli olan PKK denen tehdidin hakkından gelinemiyor? Zafiyet nedenleri belirlenip, çareler niye bulunmuyor?’ soruları akla gelir ve cevap bekler. Kanunlarda boşluk mu var? Yetki kullanılmasını önleyen durum mu var? Adaletin çabuk işlemesini önleyen durum mu var? Güvenlik kuvvetlerinin eğitimi, moral, araçgereç noksanı mı var? S İstihbarat noksanı mı var? şeklindeki soruları sorduk ve bunların hiçbirisinin söz konusu olmadığı, cevaben hükümet başkanı tarafından bildirildi. Biz yine düşüncelerimizi söyleyelim: Etkili bir istihbarat Etkili bir muhaberat Toplum olaylarına göre yetiştirilmiş güvenlik gücü Çabuk karar veren yargı mekanizması Hukukun içinde kalarak düzeni sağlamanın en başta gelen tedbirleridir. Devletin caydırıcılık vasfı zedelenmiştir. Yeniden tesis edilmek ister. Ancak bu keyfiliği kaldırmaz. Silah atan adama, silahla mukabele, halka mutlaka anlayış ve şefkatle muamele, fevkalade önemlidir. Kamuoyunun bilgili tutulması ve paniğe kapılmaması lazımdır. Bu da, kamuoyunun bilgili tutulması ile mümkündür. Türkiye’de hiçbir zaman kamuoyu, bu olay karşısında olduğu kadar beraberlik içinde olmadı. Bunun değeri iyi bilinmelidir. Muhafaza edilmeli ve bundan yararlanılmalıdır.” Çakmak’a ‘programı oku’ tepkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – CHP’nin yeni PM üyesi Muhammet Çakmak’ın “Fethullah Gülen bilgedir. Saygı gösterilmesi gerekir” açıklaması “eksen kayması” tartışması başlatırken, CHP’den tepki geldi. CHP’nin yeni PM üyesi İlahiyatçı Muhammet Çakmak’ın “Fethullah Gülen bilgedir. Gülen cemaatini selamlıyorum” açıklamasına tepki geldi. CHP milletvekili Nur Serter, “Önemli olan parti yönetimin tavrıdır. Yüzünü görmediğim bir insan hakkında değerlendirme yapmam” dedi. CHP Milletvekili Algan Hacaloğlu Çakmak’ın parti programı ve CHP tarihini okumasını önererek, “Parti politikaları herkesin aklına geldiği şekilde konuşulmasıyla çizilmez” diye konuştu. Hacaloğlu şunları söyledi: “Bugün cemaatler siyaseti, kamu yönetimini, mali sistemi, yargıyı, silahlı kuvvetleri kuşatma hareketindedir. Cemaat üyesi olmak ABD’de özgürlük alanıdır. ABD’de hiçbir cemaat üyesi Türkiye’deki gibi kendi cemaat çerçevesinde dini inançları ile devlet yönetimini ele geçirmeye çalışmıyor. CHP cemaat kuşatmasına karşı duruş göstermelidir. Şahsın dini konulardaki bilgisi benden derindir. Bir şekilde daha dikkatli olacaktır” dedi. ‘Birilerinin anlatması lazım’ Manisa Milletvekili Şahin Mengü de Çakmak’ın açıklamalarına tepki göstererek, “Herhalde hangi partinin Parti Meclisi üyesi olduğunun farkında değil. Fethullah Gülen denilen zatın herhalde CHP tarafından kabullenilmeyeceğinin bilinmesi lazım” dedi. Çakmak’ın PM’ye alınması konusundaki “takdirin” Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na ait olduğunu belirten Mengü, PM’ye yeni seçilen Binnaz Toprak’ın da bir televizyon programında “iki dil talebinden korkulmaması gerektiği” yönündeki açıklamalarının da CHP’nin tüzüğüne, programına aykırı olduğunu söyledi. Mengü, “Eksen kaymasına CHP tabanı izin verir mi bilmiyorum. Ama herhalde birileri bu arkadaşlara anlatır. Bu arkadaşlara parti program ve tüzüğünü okumalarını tavsiye ediyorum” dedi. Mengü, CHP yapısının cemaatleri kabul etmeyeceğini, böyle dünya görüşü olan insanlara da destek vermeyeceğine işaret etti. CHP’li NCE’DEN BAKANA ELEŞT R Süleyman Demirel’in uyarısı: Failler aranmıyor, meçhul kalıyor “Olayların faili meçhul kalması, devletin caydırıcılık gücünü tesis edememesinde, bir diğer faktördür. 1 Ocak 1984 ile 31 Aralık 1987 arasında meydana gelen 1813 anarşi ve terör olayının 1282’sini faili meçhuldür (İçişleri Bakanlığı’nın bize bildirdiği durum). 1980 sonrasında, 1980 öncesindeki olayların evvela askeri idare tarafından müdahaleyi haklı göstermek için kullanılması ve bunlardan dolayı, suçu işleyen ve işletenlerin bir kenara bırakılarak hükümetin, parlamentonun, partilerin yakasına yapışılmış olması, büyük bir yanılgı olmuştur. Bugün olayların önlenememesinde de, bunun hatırı sayılır payı vardır. 1983 sonrasında aynı şeyi siz yaptınız. Müdahaleyi savunmak, kendinizi kendi icraatınızla ibra edeceğiniz yerde, 1980 öncesini kötüleyerek ibraya kalkmanız, bu işlemin gerçek failini aramak yerine, herkesin kestirmeden hükümetin ve rejimin yakasına yapışmasına sebep olmuştur. Artık uzağa gitmeye gerek yoktur. İşte Sayın Akbulut burada. Onun yakasına yapışırsınız, iş biter. Bu yolu siz açtınız. Şimdi Türkiye, bunun sıkıntısını çekiyor. Tedbir, silah atan adamı tesirsiz hale getirmektir. Bunun için, büyük görev, güvenlik kuvvetlerine düşüyor. Güvenlik kuvvetleri hükümet sorumluluğunda görev yapar. Güvenlik kuvvetleri, bir Mustafa Muğlalı psikozu içinde olmamalıdır. Benim bu toplantıya gelmemin başta gelen sebebi, bu görevi yapan güvenlik kuvvetlerimize, bir siyasi desteğin verildiğinin, herkesçe bilinmesidir. Bu zamana kadar yapılan mücadele, netice vermemiştir. Olayların vehameti ortadadır. Bu, bir gecede olmamıştır. Öğünmeler, ‘karanlık güçler, dış mihraklar’ vs. gibi belirsiz beyanlar da, netice almayı önler. Devlet, bu olaylara nasıl baktı? Ne tedbir aldı? Tedbiri mi noksandı? İcra mı edilemedi? Bu kalıp içerisinde değerlendirmeyi yapmadı ise, devletin, yeniden yapması lazımdır. Bu, evvela Milli Güvenlik Kurulu’nun işidir. Ülkeyi kimin rahatsız ettiğini, kimin rahatsız ettirdiğini tespit edip onun üstüne varmak ve ülkeyi ondan kurtarmak, asıldır. Bu, ne kadar zaman içinde olacaktır? Bir planınız var mı? Neyi yaparak, hangi sıra dahilinde, ülke, bu beladan kurtulacaktır? Olay orta vadeli değildir, kısa vadelidir. Orta vadeye bırakılırsa, ülke, çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacaktır. Tedbir olarak sizin söyledikleriniz; milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasıdır. Bu yanlıştır. Meclis’in üstüne bir kâbus, bir korku konmuş olur. Halkı daha çok yanımızdan kaçırırız. Bu zamana kadar infaz edilmemiş idam cezalarının, bugün infazına kalkışılması ise yine tedbir değildir. Her ikisi de dünya kamuoyunu kaybetmeye hizmet eder. Biz Sayın İnönü gibi düşünmüyoruz. İdam cezasının caydırıcılığı olmayabilir, yalnız, kahve tarayıp, 10 kişiyi öldürmüş insana hiçbir şey yapamadığınız takdirde, acaba o 10 kişinin hakkı ne olacaktır? Bu toplumu nasıl ayakta tutacaksınız? Meclis’in önünde 267 adet (sanıyorum) idam cezası vardır ve 10 senedir de beklemek TBMM’de ant kavgası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, MEB, YÖK, ÖSYM ve 94 üniversitenin 2011 yılı bütçeleri görüşüldü. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, eğitime ayrılan 34 milyarlık bütçenin büyük kısmının personel gideri olduğunu vurgulayarak yatırıma ayrılan oranın AKP iktidarında yüzde 17’den yüzde 6’ya düşürüldüğüne dikkat çekti. AKP’nin “Askeri vesayete son verme” iddiasında olduğunu vurgulayan İnce, MEB’in 2009 yılında bütçesinin yüzde 13’ünü kullanamadığını, ancak Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesinin yüzde 42 fazlasını kullandığına işaret etti. Bakanlığın öğrenci andı ve İstiklal Marşı ile uğraştığını belirten İnce, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya “Bu andımızı ben yazarım demişsiniz, bu size bol gelir. Ben sizin adınıza yazdım: Doğruyum, çalışkanım, yasam, haksızlıkları paklamak, haklıyı paylamak, milletimi bölmek, parçalamak; ülküm yükselmek, geriye gitmektir. Varlığım Tayyip Erdoğan’ın varlığına armağan olsun” dedi. İnce’nin sözlerine Çubukçu, “Düzeyiniz, seviyeniz düşük. Bana öyle andı yazmak bol gelmez ama size grup başkanvekilliği bol gelmiş” karşılığını verdi. ÖSYM BAŞKANININ MAAŞINA ZAM tedir. Bugün bunları tasdik ederek, Güneydoğu’da olan olayları çözmeye yardımcı olacağı kanaatinde değilim. “Korucu sistemi yanlıştır. Zaten bunlara verilen paranın, PKK’ye gittiği iddia olunuyor. Ayrıca, bunlar hedef haline getiriliyor. Devlet, vatandaşını para ile tuttuğu adamlarla değil, kendi görevlisi ile korumalıdır. Bence, Olağanüstü Hal Valiliği tertibi de yanlıştır. Tayinle gelmiş, hiçbir güvencesi olmayan sivil kişinin emrinde, çok sorumlu işleri yapacakların, kendilerini teminatlı hissetmeleri fevkalade güçtür. ‘Mademki hükümetin bir eksiği yoktur, niye bu olayları önleyememiştir?’ denilecektir. Aslında, siyasi iktidarın büyük bir eksiği vardır. Arkasında halk yoktur. Kanunları hâ Korucu sistemi ‘Devlet ne yaptı? Tedbir aldı mı?’ kim kılmada önemli olan budur. Hükümetin siyasi gücü yoktur. Ülke kan ve zaman kaybetmiştir. Etmeye de devam ediyor. Güneydoğu sorunlarını çözebilmenin yolu, mutlaka rejimin işler hale getirilmesidir. Yani, milletin iradesine yeniden müracaat edip, siyasi iktidarı yeniden tayin etmesini sağlamaktır. Bu, seçimdir. Ne kadar kaçılsa, varılacak yer burasıdır.” Yıldırım Akbulut: “Güvenlik güçlerinin silah sıkıntıları yoktur. Araçgereç sıkıntıları yoktur, ‘imkânsızlık nedeni ile yapamıyoruz’ diyorlarsa, doğru değildir.” Erdal İnönü: “Yeterli sayıda güvenlik gücü var ama, yapamıyorlar diyorsunuz.” Yıldırım Akbulut: 700800 kişilik bir militan gücünün ortadan kalkması lazımdı, olmadı. Olağanüstü Hal Valiliği’nin, askerler üzerinde de etkili bir idare olabileceğini düşündük. Başarılı olduğuna kaniyim. Fiiliyatta, bunlar işlerini yapıyorlar mı, yapmıyorlar mı? Cizre ve Nusaybin olaylarında işin çehresi değişti. Halkı öne sürdüler. Tedirginim. Elebaşılık yapanlar hakkında, kanuni ve idari tedbir alınmalıdır. Mahkemeler, hâkim, savcı, kaymakam, endişe içinde imiş gibi telakki edildi. Görev yapmayanlar olursa, kanuni işlemler yapılır. Devletin müesseseleri, görevin yapılmasını sağlayacaktır. Devletin güçleri, bunların üstüne kararlılıkla gidecektir. Gitmelidir. Etkin bir şekilde mücadele yapılmaya devam edecektir. Sizlerin görüşlerinizi değerlendireceğiz. Yapacağımız icraat güçlenecektir. Teşhisin iyi konulması, çarelerin iyi bulunmasını gerektirir. Terörle karşılaşıldığında, hükümetin kâfi derecede güçsüzlüğü söylenip seçim istenirse, istikrar bozulur.” Yeni düzenleme başkana yarayacak KIVANÇ EL ‘PKK’yi ordan püskürtecek biri lazım’ “1980’de hükümet değişti. Terör azalmadı, arttı. Erken seçim böyle gelirse, istikrara kavuşamayız. Terörü belki de körüklemiş olur. Seçimle düzeleceği görüşüne iştirak etmeyiz. Her köye bir karakol mümkün değil. Korucuyu kaldırırsanız, her köye güvenlik görevlisi koyamayacağınıza göre, PKK’yi oradan püskürtecek birisi lazım. O da korucu. Asker, polis ve karakol sayısını arttırmak suretiyle, belki bu düşünülebilir. İdam cezaları düşürüldükçe, yapılan hareketlerin karşılıksız kalmasının bir makul ölçü içinde yerine getirilmesinden yana olabiliriz. Dışa dönük hareketleri iyi tanzim etmek, ona göre kararlar almak lazım. Hükümet programına destek istemiyoruz. Ona da gerek yok. Terör olaylarına karşı, herkesin fikir birliği içinde olması lazım. İstediğimiz fikir, birliktir. Bu, önemli rol oynayacaktır.” Süleyman Demirel: “Her şey neticesi ile ölçülmeyecek mi? Bu olaydaki başarı, bunun bitmesi ile ölçülecektir. Ne zaman bitecektir?” Erdal İnönü: “Bu işi bitirme iradesi orada yok. Gördüğüm kadarı ile oradaki görevliler, kendilerini korumaya çalışıyorlar, verilen görevi yapmaya çalışıyorlar, bunu bitirmeye çalışıyorlar.” YARIN: ÖZAL: BU OLAYLARIN TAMAMEN ORTADAN KALDIRILMASI MÜMKÜN DEĞ L ANKARA Bakanlar Kurulu’ndan geçen ÖSYM’nin yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarıda, ÖSYM Başkanı için öngörülen maaş dikkati çekti. Tasarıya göre, YÖK Başkanı’nca seçilecek ÖSYM Başkanı, merkezde kadrolu olarak görev yapacak. ÖSYM Başkanı maaşı için Başbakanlık Müsteşarı’ndan sonra gelen en yüksek ek gösterge uygulanacak. Başkanın 7600 ek gösterge üzerinden hesaplanacak maaşı, yan ödemelerle 6 bin 500 TL’ye kadar artabilecek. ÖSYM Başkanı ve yardımcısına yapılacak ödemeler, YÖK Yürütme Kurulu üyelerine ödenen ücreti geçmeyecek biçimde Bakanlar Kurulu’nca tespit edilecek. Bu kişiler, tam zamanlı görev yapacak ve başka bir kurumda çalışamayacak. Öğretim üyesi iken bu göreve getirilenlerin her hakkı saklı kalacak, kurumlarından ücretsiz izinli sayılacak. Yürürlükteki düzenlemeye göre, ÖSYM Başkanları merkezde görevlendirme yoluyla çalışıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle