22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2010 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA DİZİ 9 Her odada bir parti Parti kurma hazırlıklarına baktıkça sinirlenen Kenan Evren’in “Koyunu yüzdük yüzdük, etini başkalarına ikram ediyoruz” sözü Zincirbozan’ın habercisiydi Evren’le yeni kuracağı “devlet partisi” diye damgalanan parti konusunda mutabık kaldığını ve tam destek aldığını söylüyor. Daha sonra yazılı bir açıklama ile bana söylediklerini açıklıyor. Acaba gerçek miydi söyledikleri? Evren, Necdet Üruğ’un desteklediği emekli orgeneral ile tam bir mutabakat içinde miydi? O sırada Evren, bir açıklama yapmadığına göre Sunalp’in açıklaması doğruları içeriyor diye kabul edildi. Biz, siyaset kulisleri böyle düşünürken Evren anı defterine şunları yazıyormuş: “Bu beyanata canım sıkıldı. Benim Sunalp’in kuracağı partiyi desteklediğimi ilan etmek ve böylece itibar kazanmak maksadıyla bu açıklamayı yaptığını zannediyorum.” Sunalp konusuna Evren’in olumlu bakmadığına bir işaret bu! Üstelik Sunalp için “müsrif ve şımarık” diye yazıyor. Bu kadarla kalsa sorun yok ama Evren altını çizerek: “Turgut Sunalp’in bu işi (parti kurma işini) yürütebileceğinden kuşkum var.” Parti kurma çabalarını çok yakından ve dikkatle izlediği, devlet ve özel istihbaratının mükemmel işlediğini şu ifadeleri kanıtlıyor: “Celal Bayar’ın evi bir ziyaretgâha dönüşmüş. Sunalp da ona gitmiş. Demirel de Bayar’la İstanbul’da buluşmuş.” Anılarının 4. cildinin 138. sayfasında yazdıklarıyla, Kenan Evren, parti kurma hazırlıklarına baktıkça sinirlendiğini şu notla açığa vuruyor: “Keşke General De Gaulle gibi biz de bir parti kursaydık” diye Konsey’deki arkadaşlarıyla söyleşilerde bu fikrini söylediğini yazdıktan sonra: “Hata ettiğimizi şimdi anlıyorum. ‘Koyunu yüzdük yüzdük, ondan sonra etini buyurun deyip başkalarına ikram ediyoruz’ dediğimde onlar da bu fikrime iştirak ediyorlar” diyor. Yazgıya teslim oluyor: “Artık olan olmuştu. Hata yaptığımızı anlamıştık!” Demirel, Ankara’da Güniz Sokak’ta iki katlı evinin büroya çevirdiği birinci katında gece gündüz görüşmeler yapıyor. AP örgütü ile sıkı temas halinde. Yeni partinin tabanı AP örgütü! Demirel’in mutlak egemen olduğu örgüt! Bir ara İstanbul’a giden Demirel’in, İhsan Sabri Çağlayangil’le ve bir süredir parti kurma çalışmaları yapan Hüsamettin Cindoruk ile birlikte Celal Bayar’la öğle yemeğinde buluştuklarını gösteren fotoğraflar gazetelerde yer alıyor. Demirel’in başbakanlığında kuvvet komutanlığına getirmeye çalıştığı, ama başaramadığı emekli Orgeneral Fethi Esener’i AP’nin yerine kaim olacak yeni partiyi kurmaya ve başına getirmek istediğine ilişkin söylentiler yayılıyor. Sorulduğunda söylentileri ne reddediyor ne de doğruluyor Demirel. Ama değişik kanallardan alınan haberler, Esener söylentilerini doğruluyor. Lakin askerler MGK eski ve yasaklı siyasetçilerin paravan partiler ve genel başkanlar bularak parti kurmaya giriştiklerini dikkatle izliyor ve... Evren referandum günü anılarında durumu değerlendiriyor: “Eski partilerin önde gelenleri boş durmayacaklar, kapatılan partilerin devamı sayılacak yeni partiler kurmaya çalışacaklar. Bunlarla da mücadeleyi sürdürecekler.” MGK’nin eski siyasileri (tabii liderleri) özenle izlediği ve buna karşı kimi önlemler almaya hazırlandığı ilerideki günlerde alacakları kararlarla meyvesini verecek! Turgut Sunalp’le konuşuyorum. MGK ve Devlet Başkanı HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Ne Zaman Barışacağız? Vergi barışları, afları, devletin bir biçimde tepesine bindiği ve zaten borcunu ödeyemezken bir de faiz, haciz derdine düşen, sonunda ya kaçmaya ya sürünmeye mahkum olan milyonlarca insanı rahatlatacaktır. Bayram günü, çoğu kriz döneminde batan insanlar, bu müjdeye sevinmiştir. Peki devlet ne zaman muhalifleriyle, düşünce suçlularıyla barışacak? Devlet nasıl kendisine olan borcun faizini, yani cezasını affedebiliyorsa, kendisine karşı suçları da affedebilir. Gelişmiş sosyal devlet, yurttaşlarına potansiyel suçlu gözüyle bakmaz. Türkiye’de devlet istediği an herkes suçlu bulunabilir. İnsanlar bir konuşma nedeniyle bile başlarına olmadık çorap örülebileceğini bilir. Aynı yerde ev yaptıran insanlardan biri, adamını bulmuşsa ceza almaz, ötekinin evi elinden alınır. Vergisini ödemeyen iki işadamından biri yakalanır, batırılır, öteki göğsünü gere gere yeni açılışlarına devlet adamlarını davet eder. Birini yakalar anında derdest ederler, ötekini, bir türlü verdiği adreste bulamazlar. Biri mahkemeye çıkar çıkmaz evine gider, öteki yıllar yılı bitmeyen davalarda tutuklu kalır. Bugün büyük suçlu ilan edilen, aradan bir zaman geçince kahraman olur. Bu böyle devam ettikçe bir sonraki dönemde seçimi bir başka parti kazandığında bugün birilerini işaret ederek suçlayanlar aynı duruma düşer. Her zaman böyle olmadı mı? Bugün zengin olanlar, bugün çeşitli koltuklara kurulanlar, bugün aklına geleni söyleyenler için yarın işler tersine dönüverir. Ve elbette kendi içinde bu kavgası bitmeyen toplumlar, dünyaya karşı birlikte duran, zenginliklerini, değerlerini bir araya getirerek çalışan toplumlarla aynı zamana asla yetişemez, onlarla yarışa aynı koşullarda giremez. Türkiye’nin yakın geçmişini tartışıp dururken aslında neden birçok önemli dönemeçteki şanslarımızı kaçırdığımıza bir de bu gözle baksak keşke... Hak, adalet, doğruluk yalnızca biz ve çevremiz için varsa bu kavramlar sözde kalıyor demektir. Kişiler kendileri için istediklerini başkaları için istemeyebilirler. Ama devlet böyle davranamaz. Güçlüye karşı güçsüzü korumayan, aksine güçlünün yanında yer alan bir hukuk demokrasiyi kuramaz. kursatbasar63@gmail.com Ulusu bir basın toplantısında.. Evren: Bir ikaz gerek Mayıs 1983 çok hareketli bir ay. Artık partiler şeması aşağı yukarı belirlenmiş. Turgut Sunalp’in 12 Eylül beşli cuntasının (dolayısıyla askerlerin) desteğindeki, olası sağ iktidar partisi; Milliyetçi Demokrasi Partisi. Turgut Özal’ın; iki büyük biri sağ öteki solçokpartili parlamento aritmetiğinde askerlerin koalisyon dönemi açılması olasılığına karşı iki büyük partiden birinin hükümeti kurmasına yardımcı olacağını düşünerek kurulmasına izin verdikleri liberal “küçük” Anavatan Partisi. Sol kimlikte, ana muhalefet görevini üstleneceğini düşündükleri Necdet Calp’in Halkçı Parti’si. Ve... Demirel’in kurguladığı emekli Orgeneral Fethi Esener’e kurduracağı Büyük Türkiye Partisi! Fakat 12 Eylül darbesinin önderi Evren; Fethi Esener’e ve Demirel güdümünde olacağına inandığı Büyük Türkiye Partisi’ne sıcak bakmadığını Mayıs 1983 anılarında şöyle yazıyor: “Parti kurma faaliyetlerinde gidişin iyi bir gidiş olmadığı anlaşılıyor. Bir ikazın yapılması gerekiyor.” Evren’in, BTP’nin genel başkanlığına getirilen Ali Fethi Esener’le ilgili notları şöyle: “Ali Fethi Esener dinine bağlı, namaz ve orucunu kaçırmayan, içki günahtır diye içmeyen ve hoca tabakasıyla ilişkisi olduğu da ordu içerisinde bilindiğinden, ordunun reaksiyonuna sebep olabilir bir kişi ve kişilik.” 2002’den sonraki AKP iktidarlarının icraatına, genel başkanları Recep Tayyip Erdoğan’ın araştırmalarına bakılınca ....1980’lerde Ali Fethi Esener, her açıdan AKP’nin aradığı kimlik ve karakterde bir general tipini temsil ediyor ve... ....Türk Silahlı Kuvvetleri içinde o tarihlerde dinine, namazına niyazına bağlı, günah diye içki içmeyen ve de... ....hocalarla herhalde tarikatlarla ilişkisi olan, laiklik ilkesine bağlı görünen ordu komutanlığına kadar yükselmiş bir orgeneral bulunuyor. Barajda 2 çocuk boğuldu İstanbul Haber Servisi Başakşehir’de balık tutmak amacıyla Kayabaşı’ndaki Sazlıdere Barajı’na gelen bir grup çocuktan Emre A’nın (16) oltasının mantarı baraj gölüne düştü. Emre A’nın mantarı almak isterken göle düşmesi üzerine, Fikret Eymür (15) ve Coşkun Yozgat (18), arkadaşlarını kurtarmak için suya atladı. Emre A. yüzerek kıyıya çıkarken Eymür ve Yozgat bir süre sonra gözden kayboldu. Eymür ve Yozgat’ın cesetleri, dalgıçlar tarafından bulunarak gölden çıkarıldı. 100 metreden mucize kurtuluş DÜZCE (AA) Bayram tatili için ailesiyle Düzce’ye gelen Oğulcan Bayram (12), Güzeldere Şelalesi’nde gezerken, dengesini kaybederek yaklaşık 100 metre yükseklikten, kayalık olan dere yatağına düştü. Mucizevi bir şekilde hayatta kalan Oğulcan Bayram kurtarma ekibi tarafından dere yatağından alınarak yukarı çıkartıldı. Hastaneye kaldırılan Oğulcan Bayram, müşahede altına alındı. hsan Sabri Çağlayangil ve Demirel... Bodrum’da silahlı kavga: 1 ölü BODRUM (AA) Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Turgutreis beldesindeki bir gece kulübünde Turgay Yardımcı ve O.Ö. isimli iki arkadaş arasında silahlı kavga çıktı. Nedeni belirlenemeyen bir sebeple kavga eden Turgay Yardımcı ve O.Ö. birbirlerine silahla ateş etti. Yardımcı kaldırıldığı hastanede öldü. Başbakanlık koridorları 9 Nisan 1983 Cumartesi günü Başbakan Bülent Ulusu Başbakanlık’taki çalışma odasında bana parti kurmaktan vazgeçtiğini nedenleriyle açıkladı. Daha önce yazdığım nedenleri söylüyordu. Kimlerle? Daha çok AP’lilerle! “Yukarının” zoruyla parti kurmayı kabul ettiğindeki düşüncesini özetledi: “Ben şöyle düşünmüştüm. Ben parti başkanı olmalıyım ancak askerlikte olduğu gibi bir kurmay başkanım olmalı. Sağlam, yürekli ve işleri alıp götüren. Ben başbakanlığı yürütürken o da partiyi çekip çevirsin. Ama yok böyle bir adam.” Laf arasında “bir vesile” Demirel’le de görüştüğünü söyleyiverdi ve bir kez daha anladım ki eski AP lideri, Ulusu’nun kuracağı partiyle ortaklık ve destek görüntüsü veren bir oluşum içinde olmayı istemiyor. zaman inanamadı.” Elbette kuracağı, başına geçeceği parti CHP’nin mirasçısı olacaktı. “Ya Ecevit faktörü?” dedim. Açıkladı: “Ben görmedim, arkadaşlar konuşmuş Ecevit’le. ‘Biz partiyi kuracağız’ demişler. ‘Siz bu olmaz şu parti derseniz onunla birleşiriz’ diye eklemişler. Ama Ecevit İzmir’e gitti. 22 il temsilcisi ile bir toplantı yaptı. ‘Parti kurmayalım. Seçimleri de boykot edelim. Meclis’e girmeyelim’ demiş. İzmir İl Başkanı ile Ödemiş İlçe Başkanı yan çıkmış. Bir kişi Ecevit’e karşı çıkmış. Onu da susturmuşlar. Ne var ki daha sonra 20 ilçe başkanı veya ileri gelen partililer İzmir’de toplanıp ‘Parti kuracağız. Valimizi de lider yapacağız’ diye karar almışlar. Ecevit’e iletmişler. Ege yüzde 80 benim yanımda.” Zincirbozan günleri 16 Mayıs 1983’ten itibaren partiler resmen birbiri ardına meydana çıkmaya başladı. Turgut Özal’ın Büyük Ankara Oteli’nin küçük bir salonunda kuruluş kokteyli verdiği gün Dedeman Oteli’nin bütün salonlarında da Büyük Türkiye Partisi’nin kuruluşu kutlanıyordu. Müthiş kalabalıktı. İğne atsan yere düşmezdi. Esener büyük bir mutluluk içinde konuklar arasında geziyordu. Partide görev almadan MGK üyeleriyle görüşmüş; destek görmemişti ama... işte şimdi AP’nin yerini alacak olan Büyük Türkiye Partisi’nin genel başkanıydı. Kalabalığın ana kadrosu kapatılan AP örgütünün üyeleriyle... Eski AP milletvekili ve senatörleriydi. BTP’nin kuruluşunun üzerinden 15 gün geçti. Evren’in Mayıs 1983’te anılarına yazdığı “uyarı”: ....31 Mayıs 1983 günü MGK’nin 79 sayılı kararı açıklandı ve bir bomba gibi patladı. Eski AP lideri Süleyman Demirel ve arkadaşlarıyla CHP’yi başka bir oluşum içinde yaşatmak için parti kurma hazırlıkları yapan Deniz Baykal ve arkadaşları Çanakkale Zincirbozan’daki askeri tesislerde “ikamete tabi tutulacakları” radyodan ilan edildi. Bomba ihbarı panik yarattı İstanbul Haber Servisi Haydarpaşa’dan Gebze’ye giden banliyö treninden inen iki yolcudan şüphelenen bir yurttaş, polisi arayarak bomba ihbarında bulundu. Güzelyalı istasyonunda durdurularak yolcuları tahliye edilen tren, bomba uzmanı ekiplerin arama yapması için Tuzla istasyonuna çekildi. Aramalarda herhangi bir patlayıcı maddeye rastlanmadı. Necdet Calp ile karşılaşma Ulusu’dan ayrıldım. Başbakanlık koridorunda İzmir Valiliği’nden Başbakan İsmet İnönü’nün özel kalem müdürlüğüne gelen askerlerin Başbakanlık Müsteşarlığı’na getirdiği Necdet Calp ile karşılaştım. Başbakan Ulusu’nun çalışma odasının birkaç adım ötesindeki makam odasına davet etti. Kulislerde Calp’in de kurulacak bir partinin başına geçeceği söyleniyordu. Askerlerden görev almasına karşın “Hiçbir zaman CHP ilkelerinden kopmadığını” söylüyordu. Şöyle anlattı: “Ulusu’nun partisinde çalışmayı isteyenler benim odamdan geçti. O sırada İzmir’de bir hareketlenme gözlendi. Parti başkanı olmamı istediler. Bu istek daha sonra yurdun çeşitli köşelerinden gelmeye başladı. Tanımadığım kişilerden gelen bu isteklerden sonra Ulusu ile iki saat süren bir görüşme yaptım. Ulusu kendisini destekleyeceğim sanısı ile kurulacak bir partinin başına geçeceğimi söylediğim Veda çayı O sırada çay ile pasta getirdi sekreteri. Güldü; “İki gün sonra buradan ayrılıyorum. Veda çayı, pastası” dedi. Daha sonraki bir gün Ecevit’e; Halkçı Parti’yi kurup genel başkanı olan Necdet Calp ile daha önce konuşup konuşmadığını sordum. Calp, hiç görüşmedim demişti. Ecevit, sorumu; “Nasıl olur? Memur diye gece gelmesini söyledim. Gündüz gözüyle geldi” diye yanıtladı. Başbakanlık’tan ayrıldığım sırada aklıma geldi: O koridorun bir köşesindeki oda da Başbakan Yardımcılığı görevi yapan Turgut Özal’ın odası. Orta yerde Ulusu’nun... Biraz ileride de Necdet Calp’in makam odaları! Başbakanlık’taki üç odadan üç parti çıkıyordu!.. Palamar teknesi battı İstanbul Haber Servisi Büyük gemilerin marinalara yanaşmaları sırasında halat bağlamak için kullanılan 10 metre uzunluğundaki “Dinçer7” isimli palamar teknesi, Tuzla’dan Yenikapı’ya seyir halindeyken pervaneye dolanan halat yüzünden motor arızası yaptı. Tekne, aynı halatın hasar vermesi sonucu kıç tarafından su alarak battı. Tekne kaptanı ve bir mürettebat, sahil güvenlik botuna alınarak kurtarıldı. Yarın: Bir elinde ayna umurunda mı dünya C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle