25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2010 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA RÖPORTAJ D YANETSEN ŞUBE BAŞKANI: 7 DiyanetSen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Eysen, Diyarbakırlı. Kendisi halen Diyanet İşleri’ne bağlı olarak imamlık yapıyor. Eysen, Diyarbakır’da 99 demokratik kitle örgütünü içinde barındıran Adalet ve Çözüm Girişimi adlı grubun üyesi olduklarının altını çiziyor. Hatırlatmakta yarar var, grup PKK’nin eylemsizlik kararı alması için girişimlerde bulunmuş ve örgütle karşı karşıya da gelmişti. Ömer Eysen, KCK davası kapsamında kaçma şüphesi olmayanların tutuklanmalarının ve kelepçelenmelerinin bölgedeki hizmetleri etkileyeceğini düşünüyor. “Cemaatiniz nasıl yorumluyor” sorusuna ise Eysen, “Dincisi de, sağcısı da, solcusu da tepkili. Vatandaş seçtiği siyasetçinin tutuklanmasını kendi tutuklanması gibi değerlendiriyor. İnsanları barıştıracaksak, önce söylemlerimize sonra eylemlerimize dikkat etmeliyiz” yanıtını verdi. İmam Eysen, belediye başkanlarının tutukluluğuna itirazın bir başka gerekçesini ise biraz da şaka yollu, Türkiye’deki siyaset yapma biçimiyle açıklıyor: “Ben hiç koltuğu bırakıp giden siyasetçi görmedim! Bunlar da koltuğu bırakıp gidecek değiller. Bırakıp koltuğu giden de yoktur.” Kentte en önemli sorun işsizlik; yurttaşlar ‘Bize iş ve hayat lazım’ diyor Diyarbakır’ın hayatı arayan yüzü M artoma Kilisesi’nin camiye çevrilmesiyle ortaya çıkan Ulu Cami’nin hemen önündeki meydan... Çoğunlukla ihtiyarlar... Kulaklar cuma selasında... İzin isteyip, kurulu bir dost meclisi öbeğine iliştik. “Yabancı”nın gelişiyle sessizlik, bir de merak. Tanıttık kendimizi ama Türkçe bilmediklerini söylediler. Yardımımıza Diyarbakır muhabirimiz Mahmut Oral yetişti. Başında gri bir takke, bir yandan tespihini çekiyor bir yandan da laflıyoruz. 60 yılı geride bıraktığı ömründe çok şey görmüş. “Bugünlerden daha çok eziyet çektiklerini” söylüyor ama eziyeti önemsemiyor. Aslolanı fısıldıyor: “Bize iş ve hayat lazım.” (FOTOĞRAF: MAHMUT ORAL) PKK dini kullanmaya başladı GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Tatil Yarenliği... Bayram bitti ama tatil sürüyor. Geleneği bozmayıp yarenliği sürdürelim. Turgut Özakman usta, Cumhuriyet ve Atatürk hakkındaki bilgileri çarpıtmaya kalkışlanlara ders vermeye “CumhuriyetTürk Mucizesi ikinci kitap”la kaldığı yerden devam ediyor. İşte oradan günümüzü yorumlamayı kolaylaştıran bir alıntı: “Bakırköy Halkevi yardım kolundan bir üye hanım, bir misafir gününde, Bakırköy’ün yakınındaki Osmaniye köyündeki bazı ailelere yardım yapıldığını iyi niyetle anlatmıştı. Bunu duyan yardım kolu başkanı, Taş Mektep Müdürü Şükrü Kafaoğlu çok kızdı: ‘Nerede, kime, ne yardım yapıldığı açıklanamaz, bununla övünülemez, bilgi verilemez, yardım yapan, yaptığı yardımı hemen unutur. Kimsenin onuru hiçe sayılamaz. Bu kurallar size anlatılmıştır.’ ‘Ama ben kimsenin adını vermedim, genel konuştum. Osmaniyeliler dedim.’ ‘Daha kötü... Bütün Osmaniyelileri aciz, yardıma muhtaç durumda bırakmışsın.’ ‘Ah, özür dilerim.’ ‘Yardım işi gösteriş, övünme, boş boğazlık ve özür kaldırmaz. Üyeliğinizi iptal ediyorum. İyi günler’.” Bir bilgi de ben ekleyeyim. Son zamanlarda çocukluğumuzda bize öğretilenlerin yanlış ya da geçersiz olduğunu kanıtlamaya çabalayanların sayısı öylesine arttı ki sormayın. Bize öğretilenlerden yanlış olduğu uygulamalardan anlaşılan (!) biri de şu öğüttü: “Sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmayacak.” Meğer ne yanlışlar öğrenmişiz. Borazan Tevfik, bir dönem İstanbul’unun şakacı ve hazırcevap tiplerinden biriydi. Aklımda, itfaiye teşkilatında sirenin olmadığı dönemlerde boru çalmakla görevlendirildiği için “boru çalan” anlamında “boruzen” diye anıldığı, bunun borazan’a dönüştüğü kalmış ama doğrulatamadım. Her neyse. Anlaşıldığına göre, fala meraklı değilmiş ama arkadaşlarının gazına gelip ünlü bir falcıya gitmiş. Gerisini Hilmi Yücebaş’ın “Hiciv Edebiyatı Antolojisi”nden aktaralım. Bana istikbalden haber verme, başımdan geçenleri söyle. Falcı, Borazan’a önce bir tas uzattı: Buna bir lira çeyreği (25 kuruş) atacaksın, dedi. Çeyrek şıngır şıngır, tastaki arkadaşlarının yanına düşüp çekmeceye kilitlendikten sonra, herif iskambil kâğıtlarına sarıldı: Başından büyük bir aşk geçmiş senin, diye başlayacak oldu. Borazan: Bilemedin, dedi, baksana bende âşık olacak enayi suratı var mı? Öyle ise yanıldım. Büyük hastalıklar geçirdin, diyecektim. Yok canım, elhamdülillah daha burnum kanamamıştır. Şu halde çocukların hastalanmıştır. Evli değilim. Söylesene bekâr olduğunu be adam, bekâr adama kâğıt falı neylesin, ver şu elini de geçmişini sana bir bir anlatayım. Borazan elini uzattı, falcı bakar bakmaz: İşte dedi ayna gibi görüyorum, seni dolandırmışlar. Borazan bunu duyunca, artık tahammül edemedi, sunturlu bir küfür savurarak: Evet diye bağırdı, demin sana lira çeyreğini kaptırdım, eşekliğime doymayayım. Ne dersiniz? Cilalı laflara kanıp dolandırıldıkları halde farkına varamayan milyonları anımsayıp Borazan Tevfik’i saygı ve rahmetle anmak farz olmaz mı? oerinc@cumhuriyet.com.tr ‘Bir tek hırsızlık yapmadım’ Salih 15 yaşında İstanbul’a gitmiş. 3.5 yıl boyunca simit satmış, işportacılık da yapmış. Salih, övünerek söylüyor: “Ama bir tek hırsızlık yapmadım. İnan el açtım ama hırsızlık yapmadım.” Onun deyimiyle batıda adları hırsıza çıkmış. Şimdilerde yürümeye başlayan kızı Zelal dünyaya geldiğinde işsiz, orta yerde kala kalmış. “16 ay işsizdim. Yeşil kart vardı. Odun kömür veriliyordu. Ama insan huzursuz oluyor. İşi buldum (tellaklık) hepsini bıraktım. 600 lira asgari ücret alıyorum. 200 lira kiraya gidiyor. Gerisi de bize yetiyor.” Yardım paketi alıp almadığı sorusunu, biraz da gönül koyarcasına yanıtladı: “Çok şükür Allah’ın dışında kimsenin yardımını almıyorum. Almam da.” ‘AKP sözünü tutmalı’ Gerektiğinde BDP’ye de AKP’ye de yanlışlarını söylediklerinin altını çizen Ömer Eysen, tarafların eksiklerini ise şöyle açıkladı: “Biz İslami camia olarak PKK’yi eylemsizlik sürecine çok zorladık. BDP biraz daha inisiyatif alabilmelidir süreçte. Barışa daha çok kapı açılır. AKP de sözlerini yerine getirmeli, sorunların çözümüne katkı anlamında... Siyasiler söylemine dikkat ederse barış getirilebilir. Kürtler de eylemden çok söylemden hareket ediyor.” Bölgedeki etkili aktörler için söylenen “Bir Abdullah, bir Fethullah” söylemini anımsattığımızda Eysen, “Hocaefendi (Fethullah Gülen) bölgede güçlü değildir. Ama bölgede dini hassasiyetleri önde olan ciddi bir kesim var. Bunlar da Osmanlı’dan beri dini referans alanlardır. Hamidiye Alayları, Saidi Nursi’de olduğu gibi... Sosyolojik olarak bölgenin dini çizginin dışına çıkmadığını görüyoruz. Örneğin Peygambere saygı mitingi yapıldı, 175 bin200 bin kişi katıldı” değerlendirmesini yaptı. mızı çekecek oldu, hafif sırtını dönüp, “Çekmeseniz iyi olur. Biz içimizi, birbirimizi biliriz” dedi, rica eden bir sesle. Yanıtlar soruların peşinde, konu konunun içinde. Dost meclisinin en yaşlı suskunu, kısa ve kendince özlü bir yanıt verdi: “İyilik istiyorum ama zordur.” Hafif döndü yüzünü, daha da soru sormayın dercesine. ‘Ne söylesem boştur’ Yaşadığı her gün için yüzünde onlarca çentik. O yüzün tam orta yerinde beliren bir gülümsemeyle hep dinledi bizleri. Göz göze geldik. “Sen bir şey demeyecek misin” dememize kalmadı, Kürtçe dedi ki: “Bana bakma ben lâlım! Ne söylesem boştur!..” Geçtik gün ağarmasından beri yevmiyeli iş bekleyenlerin yanına. Yolun yarısına gelmiş sıva ustası Hamza. “Diyarbakır eyalet olsa rahat oluruz. Kürdistan eyaleti” diyor ve koşulunu ekliyor: “Ülke içinde sınır koymak olmaz!” Onun modeline göre, eyaletleri merkeze bağlı olacak, ama bütçesi ayrı olacak. ‘Taşeron işimden etti’ Hakkı’nın bir derdi var ki, çağın derdi. Diyarbakır’da bir gencin temizlik işinde çalışması neredeyse ayıplı sayılacak türden anlatılanlara göre. Ama Hakkı, yeni açılan Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde temizlikçi olarak işe girmiş. Ama 48 gün sonra 108 arkadaşıyla birlikte kendisini kapının önünde bulmuş: “ haleyi AKP vermiş taşerona. Onlar kendi işçilerini almış” Hakkı’ya en çok dokunan, başladığı gün yatırılacağı sözü verilen sigortasının tek bir gün bile yatmamış olması! Gerçeği söyleyince acı veriyor. Sizi bölelim diyenleri görmeden birbirimizi yakıp yıkıyoruz. Üzerimizde devlet olmasa aynı ırktan, dilden, dinden olmak şartıyla kendimizi biz bitiririz. Allah bizi kurtars ı n . ” “Kimden kurtarsın” sorusunun yanıtı ise dikkat çekici ve henüz hangisi olduğuna karar verilmemiş: “Hangisi kötüyse Allah ondan kurtarsın!” hem örgüte kızgın. Niyesini de eski günlere özlemle anlattı: “Ne millet millet, ne devlet devlet. Ortam ne zaman güzelleşse ya devlet ya da başkası gelip o güzelliğin tam orta yerine çomağını sokuyor. Devlet kapısına işin düşmedikçe sıkıntı yoktu. Türkçe bilmeyene zordu. O zamanlar herkes kapısı açık yatardı. Kimselerin bir şeyi de kaybolmazdı. Kapalıyken de giriyorlar. Hırsız kim? Benim komşum. Komşum kim? Ben kimsem komşum da o! Para olduğu sürece de bu mesele bitmez. Silah bırakılmaz. Bu bölgenin hepsi verilse yine de silahlar susmaz. Dürüstlük yok. Kendi başına olmayan, başkasına maşa olur.” 68 yaşına gelmiş ama sosyal güvencesi yokmuş. Yine de dert değil. Ama bir kızgınlığı var, “Devletten zerre menfaat görmedim. Ama adam devlet kapısından para kazanıyor, sonra devlete yan gözle bakıyor. Biraz insanda vicdan, merhamet olacak.” Mahmut Oral fotoğrafı ‘Hangisi kötüyse ondan kurtarsın’ Kürtleri futbol topuna benzetti dişlerini sıkarak konuşan ihtiyar. “Niye” diye sorunca, “Gelen vurup şut atıyor. Giden vurup şut çekiyor. Bize de bir şey yok” yanıtını verdi. Türkiye’den ayrılmayı bırakın böyle bir düşünce aklının ucuna bile gelmemiş. Nedenini ise “Biz gidip de kime kölelik yapalım? Kimliğini kimse bırakmasın. Ama olmuşuz gelenin gidenin maşası” sözleriyle açıklarken, siyasetle işinin olmadığının da bilinmesini istiyor. Kendi açısından özeleştiri yapıyor: “Biz evimizde Türkçe konuşuyoruz ama dışarda anadilde eğitim istiyoruz. ‘14 saat çalışıyorum’ Tesisatçı Sezai yorgun bir sesle, “Sabah altıda işe çıkıp akşam 8’de eve varıyorum. Doğru düzgün olup biteni bile bilmiyorum. Memur gibi 68 saat çalışsam her şey başka türlü olur. 14 saat çalışıyorum, hayatımdan da bir şey anlamıyorum” diye yakınıyor. Doğalgaz tesisat yapımı için gerekli 4 bin liralık “takımı” alamamış. “Alsam takımı, bir daireyi baştan sona kendim yaparım, 200 lira kazanırım” diyor. Ama şimdilerde yevmiyesi 3040 liraya gidiyormuş işe. ‘Örgüt fetva yayınmlıyor’ Eysen, bugüne kadar çok da dillendirilmemiş bir konuyu bizimle paylaştı; PKK’nin din ile ilişkisini... Örgütün özellikle son 23 yıldır yoğun olarak “dini referans” anlayışının oluştuğuna dikkat çeken Eysen, “Örgüt yeni bir şeyi fark etti; din. Hatta fetva veriyorlar artık. Roj TV’ye din adamlarını çıkarıyorlar” dedi. Nedenini ise Eysen, “Hamidiye Alayları da kurulurken bölgede şeyhe, şıha yetki veriliyor. Çünkü biliniyor ki dini duyguların tutkallığı...” sözleriyle açıkladı. Eysen, yapılması gerekeni anlatırken devlete düşen görevi şöyle açıkladı: “Devlet burada oluşan her yapıyı düşman sayıyor. Bu algıdan vazgeçilmeli. Bu ülkede, bölgede yaşayanlar devlet düşmanı değiller. Devlet özgürlüklerin önünü açmalı.” ‘Fabrika kursalar...’ Hani denir ya elleri kürek misali, işte Baki tam öyle. O da kendi deyimiyle “gurbete” yani İstanbul’a gitmiş, gelmiş... Gitmiş, gelmiş: “Buralara fabrika kursalar, her şey başka olur” diyor ama yapılmayacağından da emin gibi konuşuyor. Zeki Amca kızgın Türkçe hiç bilmiyor, söze Kürtçe girdi Zeki Amca. Hem devlete, TEKEL işçilerine destek sürüyor TEKEL işçilerine destek vermek için bir gün süreyle “İşimizi istiyoruz 4C’ye Hayır” yazılı gömlek giyen aydın, yazar ve sanatçılar gömleklerini işçilere teslim etti. Levent’teki Tek Gıdaİş Sendikası karşısında 47 gündür direnen işçilere destek için gömleği en son giyen yazar Bilgesu Erenus, bir günlük eyleminde yaşadıklarını işçilere aktardı. Tiyatrolarda oyunları oynanmayan bir kişi haline geldiğini söyleyen Erenus, gömleği giydiği gün Mitos Yayınları’nın 2 oyununu basmayacağını açıkladığını belirtti. Bu haberi aldıktan sonra üzerinde gömlekle Taksim’i gezdiğini, AKM önüne gittiğini belirten Erenus “Orada dizi çekimi için bekleyen oyuncular vardı. Onlara AKM’nin de TEKEL işçilerinin de unutturulmaya çalışıldığını söyledim. Sonra gitarımı alıp şarkımı söylemeye başlayınca kaçtılar” dedi. Erenus, “dizi oyuncularını kaçıran şarkı” olan Tarık Öcal’ın bestelediği Nâzım Hikmet’in “Tahir ile Zühre” şiirini işçiler için okudu. Daha sonra diğer sanatçılar da TEKEL işçisi gömleği ile geçirdikleri günü anlattı. ‘OHAL döneminde bile HD basılmadı’ İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey başta olmak üzere derneğin yöneticilerinin çoğu KCK davası kapsamında aylardır tutuklu. İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici İHD yöneticilerinin de KCK operasyonu kapsamında tutuklanmasını “AKP hükümetinin İHD’yi yıpratma ve itibarsızlaştırma” operasyonu olarak nitelendirdi. Bölgede İHD’le bağlantı kurulacak yapı olarak KCK’nin görüldüğünü ve bunun yapılmaya çalışıldığını anlatan Bilicik, çarpıcı bir ayrıntıya işaret etti: “OHAL döneminde bile İHD basılmamış ve aranmamıştır...” ‘AKP içeri atıyor’ Aralıkta yapılan operasyonda, İHD’ye gelen polislerin elinde arama emri olmadığını, bunun söylenmesi üzerine telefonla arama izni alındığını anlatan Bilici, yöneticilere “Devleti küçük düşürmek, Avrupa Parlamentosu’nda konuşma yapmak” gibi suçlamaların yöneltildiğini söyledi. Bilici, “Bizler insan haklarına dayalı bir hukukun egemen C MY B C MY B olmasını istiyoruz. Hak ihlallerinin üstüne gidiyoruz ve bunu paylaşıyoruz. Bu nedenle bile devletin bizlere sahip çıkması gerekir. Biz devletin daha da güçlenip hak ihlallerinin önüne geçmesini istiyoruz. Başbakan işkenceye sıfır tolerans demişti. Ama bendeki veriler bunu göstermiyor. Sadece Doğu ve Güneydoğu’da bu yılın ilk 6 ayında 433 kişi işkence mağduru. İleri demokrasi diyorlar ama legal siyaset yapanları, şiddeti reddedenleri AKP içeri atıyor” değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin de mokratikleşme ve sorun çözme mantalitesi olmadığını kaydeden Raci Bilici, hükümetin yaklaşımına ilişkin ise şunları söyledi: “Yalnızca konuları sürekli gündemde tutma anlayışı var. AKP’nin amacı Kürtler değil. Kendini tam iktidar yapma anlayışı içindeler. Açılım dendiğinde umutlandım ama AKP, inkârcı hatta diğerlerinden farklı bir anlayışla insanın yüzüne baka baka inkâr ediyor. Bunu da alay edercesine yapıyor. Kendine tehdit gördüğü yapılarla uğraşıyor. Demokratikleşme gibi bir derdi yok...” B TT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle