15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2010 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER Alevi örgütleri, cemevlerinin Başbakanlık’a bağlı hale getirilmesine ‘Devletin tabelasını cemevine asmayız” diyerek karşı çıkıyor POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA 5 ‘Laikliğe aykırı’ ALİCAN ULUDAĞ Ölümün Adı Siyah Bir Gülüş mü? Boğuk iniltilerle çınlayan bir boşluğa düşüyor gibi oluyorum bazı sabahlar. İrkilen bir göğün altında dolaşırken kendi anılarımla baş başa kalıyorum. Bir kıyının eşiğinde durup, soluk alıp veren çiçeklere bakarken, göçmen şarkılarını dinliyorum. Tristan Tzara’nın siyah bir gülüşün altında ezilmiş zeytin ağacı, binlerce yıllık tarihin ve kültürün nasıl darmadağın edildiğini anlatıyor sessizce. Neredeyim bilmiyorum! Paris’te yağmurlu bir sabah mı yoksa Viyana’da güneşli bir gün mü? Aşkın, sevdanın yeşerdiği, ölümlerin olmadığı bahçeler mi dolaştığım yerler? Christopher Middleton’un sesini duyuyorum: “Benim en kötü deneyimim şudur: Acı çoğu insanı büyütmez, aksine küçültür.” O sese yanıt veriyorum ister istemez: “O, acı içinde yaşamayı ve yalan söylemeyi bir yaşam biçimi olarak mı seçmiştir acaba?” Çırılçıplak ağaçlar ve bir ırmak kıyısı... Gizemli bir orman, kış güneşi, yalnızlık... Bir haykırış: “Sevgiyle bakılan her şey güzeldir aslında. Kim dünyayı ve insanları daha çok severse, o daha güzeli ve iyiyi bulacaktır.” Yıldızlarla parlayan ve sönen bir gece düşündüm... Robert Desnos’la, Behçet Necatigil’le, Vitezslav Nezval’dan söz etmiş, Nâzım Hikmet’le Paris Metrosu’nda buluşmuştuk o düşsel yolculukta. Sıcak, boğucu bir geceydi... Kaç yılıydı bilmiyorum, o çocuksu düşsel yolculuğa çıktığımda... Kaybolan sularda, Paris esir pazarında satılmış bir ihtiyar gibi beni seyrediyordu... Ben ise avazım çıktığı kadar bağırıyordum: “Ey Paris, zincir yerine köprülere bağlamışlar seni Prag, Paris, Leningrad dolaştığım tüm şehirlerde Zincire vurulmuş bir sürü kadın görüyorum Kasım açık bir gökte daha da boğulmuş Ey köprüler kapısı Tek bir şehir görüyorum Seine akıyor içinden, Neva akıyor, Volga akıyor Bir de köylü kadınların çamaşır yıkadığı ırmak İşte bizim ev o ırmağın kıyısında...” Tüm çocuklar, kadınlar dünyanın her yerinde aynıdır. Türkiye’de kadına ve kız çocuklarına yapılan şiddet giderek artıyor. Devleti yönetenler ise olup bitenleri seyrediyor. İstanbul Kadın Buluşması’nda gördüğüm pankartlar geliyor aklıma: “Erkeklerin sevgisi her gün üç kadını öldürüyor... Eşit değilsiniz dendikçe daha çok öldürülüyoruz...” Adına töre denilen vahşet hem büyük kentlerde hem de Güneydoğu’da yaşanıyor... Kadınlar, genç kızlar öldürülüyor... Şeyh karar veriyor “katli vaciptir” diye ve aile meclisi kararı infaz ediyor: “Gidip öldürün!” Bir yılgınlık giderek büyüyor çocuk gözlerde... 14 yaşındaki Gizem Kılıç’a tecavüz edip öldüren katil kaç yıl ceza aldı? Ümraniye’de 2009’da üç kadın niçin öldürüldü? Çimen Yüksel 10 yıl önce İstanbul’da ağabeyleri tarafından öldürüldüğünde 17 yaşındaydı? Bu cinayetlerde anneler gizli tanıktı, olup bitenleri bildikleri halde saklıyorlardı. Geride tanık bırakmamak için öldürülüyor benim ülkemde kadınlar. Neden, niçin? Kadın cinayetlerinin yüzde 29’u namus, yüzde 29’u aile içi uyuşmazlık, yüzde 15’i yasak ilişki, yüzde 10’u kan davası, yüzde 9’u cinsel taciz, geri kalanı başka nedenlerden ötürü işlenmiş. Kararlı bir devlet politikası yok kadın cinayetlerini durdurmak için. Hem töre hem de namus cinayetlerinin yaygın biçimde sürdüğünü anlatıyor Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şanal Saruhan. Kadınlara yönelik psikolojik, cinsel, fizyolozik şiddetin ivme kazandığını söylüyor. Diyor ki: “Türk Ceza Yasası’nda değişiklik sağlandı ama namus cinayeti yasaya girmedi...” Kendi türkülerinden habersiz bir gece ve sabahın soluk alıp verişi, benim düşlerimi karmakarışık hale getiriyor.. İvan Bunin’in dizeleri, uçan bir kuşun kanadında, ırmak boylarında, kız çocuklarının gözlerinde bir şarkı oluyor: “Gün gelir yürekte hüzün de söner artık; Ne mutluluğun, ne acıların olduğu bir yerde Düşler de anımsayışlar da silinir gitgide Kalır sadece, her şeyi bağışlatan bir uzaklık...” O uzaklık, o düşler Hakkârili Sariye’leri, Vildan’ları, Zozan’ları, Berivan’ları anlatır bize... Düşlerimiz ise bir ağacın kökü gibi çürüyüp gider... Sahi ölümün adı siyah bir gülüş müydü? Bunu en iyi kim anlatır bana, bize, hepimize? ANKARA Hükümetin cemevlerini çıkaracağı yasayla Başbakanlık’a bağlı birer “kültürevi veya inanç merkezi” haline getirme yaklaşımına Alevi örgütlerinden vize çıkmadı. Cemevlerinin devlete bağlanmasının laikliğe aykırı olacağını belirten örgüt temsilcileri, “Devletin, Alevi inancına müdahalesinin bir aracı haline gelecek bir yasal düzenlemeyi doğru bulmuyoruz. AKP, Alevilerin inanç merkezlerine müdahale etmek istiyor. Kendi ideolojik siyasi refleksiyle ona yaklaşıyor” görüşünü paylaştı. Cemevlerinin bir yasayla Devlet Bakanlığı ya da Başbakanlık’a bağlı “kültür merkezi” olarak yapılandırılmasına ilişkin öneri, Alevilerin tepkisini çekti. Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Ali Balkız, AKP’nin Alevilerin sorunlarını tanımak ve çözmek yerine şu ana kadar bunların çevresinden dolandığını kaydetti. Hükümetin adını ne koyarsa koysun cemevlerinin Alevilerin ibadethanesi olduğunu vurgulayan Balkız, “Tıpkı camilerin Sünnilerin ibadethanesi olduğu gibi... Cemevleri bizim için sadece cem yapılan yerler değil, kütüphanesi, derslikleri, sağlık birimi, yemekhane ve konferans salonu gibi ünitelerden oluşan bir nevi sosyal merkezdir” dedi. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart yahoo.com ‘Vesayet kırılamıyor’ Başbakan’ın ilahiyatçı ve diyanetçilerin etkisi altında kaldığı için cemevlerine ibadethane diyemediğini ifade eden Balkız, “Çünkü birçok konuda olduğu gibi cemevleri konusunda da Diyanet’in vesayeti kırılamıyor” görüşünü kaydetti. İktidara “Alevilik, devletin gözetiminde ve denetiminde ne zaman olmuş ki bugün de Başbakanlık’a bağlı olsun” sorusunu yönelten Balkız, şu değerlendirmeyi yaptı: “Devlet, Alevilerin ve Aleviliğin üstünden elini çeksin. Biz Diyanet’in bir devlet kurumu olmasına, laiklik anlayışımız gereği karşı çıkarken, cemevlerinin Başbakanlık’a bağlanmasını nasıl kabul ederiz? Başbakan’ın göndereceği o tabelayı biz cemevlerimizin kapısına asmayız. Alevilik, cemevi, cem, dede deyince bizim aklımıza hürriyet gelir. O nedenle bu öneriyi yadırgadığımızı ve red ZORUNLU DİN DERSİNE KARŞI OTURMA EYLEMİ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Alevi Bektaşi Federasyonu İzmir Bileşenleri üyeleri, zorunlu din dersine karşı bugün İzmir’de oturma eylemi yapacak. Laik, bilimsel ve demokratik eğitimden yana olduklarını vurgulayan bileşen üyeleri, Alevilere yönelik asimilasyon kampanyası kapsamında gördükleri zorunlu din dersini, bugün Konak Alanı’nda yapacakları oturma eylemiyle protesto edecek. Saat 11.00’de Cumhuriyet Alanı’nda buluşacak olan Aleviler, daha sonra eylemin gerçekleştirileceği Konak’taki eski Sümerbank binası önüne dek yürüyecek. dettiğimizi herkesin bilmesini isteriz.” Kendi önerisini de dile getiren Balkız, “İmar planları yapılırken, ibadethanelere arsa payı ayrılıyor. İbadethane sözcüğü sonrasında parantez açılıyor ve cami, mescit, kilise, havra gibi isimler sayılıyor. Oraya cemevi sözcüğü de eklense olay bitecek. Bu dediğimiz olursa, bizim arsa sorunumuz çözülecek. Oysa, cemevlerimizin hepsi şu anda gecekondu statüsünde. İmar ve işletme izinleri yok” diye konuştu. Cemevlerine dedeleri Diyanet’in atamasına karşı çıkan Balkız, cemevlerinde denetimin Alevilerde olması gerektiğini kaydetti. ‘Eşit hak istiyoruz’ Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Fevzi Gümüş de Aleviler için cemevlerinin statüsünün ibadet merkezi olduğunu söyledi. Gümüş, “Sadece diğer ibadet merkezleri cami, havra, kilise gibi oranın da yasal statüye kavuşmasını istiyorlar. Diğer ibadet merkezleri gibi eşit haklardan yararlanmalarını istiyoruz. Devletin Alevi inancına müdahalesinin bir aracı haline gelecek bir yasal düzenlemeyi doğru bulmuyoruz. Laiklik anlayışına aykırı bir durum. Bu aynı zamanda AKP’nin kendisine yandaş Alevi yaratma çabasının bir sonucudur” görüşünü kaydetti. Şu anda cemevlerinin zaten kendi içinde bir yönetim sistemi olduğunu kaydeden Gümüş, bunların camiler gibi dernek ya da vakıf statüsünde olduğunu belirtti. Alevi dedelerinin devletten maaş almasına da karşı çıkan Gümüş, bunun dedelerin devletleştirilmesine yönelik bir çaba olduğunu kaydetti. [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 CAM DE CEMAATE SESLEND ABD DIŞ ŞLER SÖZCÜSÜ Erdoğan vekil cenazesinde ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Uzun süredir kanser tedavisi gören ve önceki gün yaşamını yitiren AKP Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Kuş (62), Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törenle Şanlıurfa’da toprağa verildi. Ankara’da yaşamını yitiren Kuş’un cenazesi önceki akşam THY’nin tarifeli uçağıyla Şanlıurfa’ya ulaştırıldı. Akçakale’de bulunan ve sayısı 10 bini bulan Ubadi aşiretinin ileri gelenlerinden olan Mustafa Kuş için dün Eyüp Peygamber Camii’nde tören düzenlendi. Erdoğan’ın havaalanından kente geçişi sırasında konvoyda bulunan bir araç Akziyaret köyü yakınlarında şarampole uçtu. 5 kişi yaralandı. Cami avlusundaki törene Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra Adalet Bakanı Sadullah Ergin, AKP milletvekilleri, bürokratlar, sivil toplum örgütü temsilcileri ile Ubadi aşireti üyelerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 7 bin kişi katıldı. Namazın kılınmasının ardından Başbakan Erdoğan, caminin merdivenlerine çıkarak cemaate hitap etti. Cenaze, 2 kilometre uzaklıktaki Harrankapı Mezarlığı’nda toprağa verildi. ‘AKP medyayı sindiriyor’ ELÇİN POYRAZLAR WASHINGTON ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Philip Crowley, Türkiye’de AKP hükümetinin önde gelen medya kuruluşlarını sindirmeye çalıştığını söyledi. Washington’daki Yabancı Basın Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyen Crowley’e, Sınır Tanımayan Gazeteciler’in dünya basın özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin büyük gerileme göstermesine yönelik bir soru soruldu. Türkiye’nin çok zengin ve canlı bir medya geleneği olduğunu ve buna değer verdiklerini ifade eden Crowley, buna bizzat kendisi Türkiye’de yaşarken tanık olduğunu aktardı. Crowley, “Yakın zamanda hükümetin önde gelen medya kuruluşlarını sindirme girişiminde bulunduğu bazı olaylar oldu. Bunun Sınır Tanımayan Gazeteciler’in kararında etkili olduğunu sanıyorum” diye konuştu. Pentagon, Ankara’dan umutlu ABD’nin İran ile nükleer görüşmelerin neden Türkiye’de yapılmasını istemediği yönünde bir soruyu da yanıtlayan Crowley, Tahran ile ilk toplantının Orta Avrupa’daki bir ülkede yapılmasını istediklerini ancak daha sonraki görüşmelerin Türkiye’de yapılması olasılığına da açık olduklarını kaydetti. Kılıçdaroğlu’ndan taziye Öte yandan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ı telefonla arayarak başsağlığı diledi. Telefon konuşmasında Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın şahsında Kuş ailesi ile AKP’lilere ve Şanlıurfalılar’a başsağlığı dileklerini iletti. Başbakan Erdoğan, Kuş’un Şanlıurfa’daki cenaze törenine katıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle