15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2010 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Ankara Ticaret Odası’nın raporuna göre ortak pazara giremeyen Türkiye, 10 ülkenin açık pazarı haline geldi Ortaklık değil, istila var Ekonomi Servisi Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye’nin, Rusya, Çin, Almanya, ABD, İtalya, Fransa, İran, İspanya, İngiltere ve Güney Kore’nin açık pazarı haline geldiğini ve 2010 yılının dokuz ayında yapılan ithalatın yüzde 60’a yakınının bu 10 ülkeden gerçekleştirildiğini kaydetti. ATO’nun raporuna göre Türkiye 2010’un dokuz ayında toplam 130.5 milyar dolarlık ithalat yaptı ve bunun 94.1 milyar dolarını ham madde ithalatının oluşturduğu belirtildi. Raporda, ham maddede Rusya’nın, yatırım ve tüketim mallarında ise Çin’in lider olduğu ifade edildi. ATO Başkanı Sinan Aygün, rapora ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye’nin sanayi üretiminde dışa bağımlılık nedeniyle her yıl daha kabarık bir fatura ödediğini vurgulayarak, “Büyümek, Tuzla Otobüsü 10 günlük bayram tatilinin büyük kentleri boşalttığı ne kadar gerçekse, nüfuslarının odaklandığı kent varoşlarında yaşayan kalabalıkların, otobüs biletleri, akrabalara alınması zorunlu armağanları denkleştiremedikleri için göç ederek terk ettikleri memleketlerine tatile gidemedikleri de bir başka gerçek. Doğal olarak güzel havalarda İstanbullular boşalan kentin açılan trafiğin keyfini çıkarırlarken ağırlıklı iki yakanın varoşları arasında bayram akraba ziyaretleri yapmaya çalışanların akışı öğlen saatlerine doğru iki köprü trafiğini felç etmekle kalmıyor, tıklım tıklım otobüslerde televizyon kameralarının atladıkları inanılmaz bayram öykülerinin yazılmasına yol açıyorlardı... TopkapıTuzla halk otobüsleri dakika geçirmeksizin duraklarda boy gösterecek bolluktadır... Uzun yol, tıkanan köprü trafiğinde doldurulamamış otobüsler zarar hanesine yazıldığından, bol yolculu saatler, bayramlar fırsatçılığı açgözlülük boyutundadır... Edirnekapı Şehitlik durağında daha, otobüsümüzün üç kapısından birden alınmaya çalışılan yolcularla, otobüsün içi balık istifine dönmüş, gür sesli kabadayı dilli bilet satıcısı muavinin gözü doymamıştı... “Bineceklere yol açın, yürüyün!” çıkışlarına artık öfkeli, küfürlü yanıtlar geliyor, “Nefes alamıyoruz, yürü!” itirazlarını tınmıyordu... Her kafadan çıkan seslerin gürültüsünü, sonunda çok güçlü bir bebeğin çığlıkları kulaklarımızı tırmalayarak bastırıyordu... Ön sıralarda oturan kadınlar, deneyimli refleksleriyle harekete geçtiler. Özverili bir kadın, bebekli besbelli balık istifi içinde sıkışıp kalmış anneye yerini vereceğini bağırarak duyurdu... Yine de ortakapı hizasında sıkışıp kalmış anne ile iki çocuğunun, çocuklar havadan aktarılarak verilen koltuğa oturabilmeleri epey bir zaman aldı. Anne kucağına daha büyük oğlunu almayı seçmiş, yabancı ellerden yanında oturmaya devam eden genç kıza uzatılan bebek çığlıklarını kesmemişti. Elden ele dayanışmayla önce bir emzik, sonra süt dolu biberon geldi. Arka koltukta oturan bir başka deneyimli anne, önce emzikle, sonra süt dolu biberon şişesi ile çığlık atan çocuğu susturabilmek için uğraştı durdu. Anne umarsız kucağındaki büyük oğlunun da çığlık atma korosuna eşlik etmemesi ile meşguldü... Derken yerini vermiş ayakta duran kadın, şoför muavinine ineceği durağın yerini soracak oldu.. “Geçmez!” bağırtısı ile yeni bir gürültü koptu; çocuğu susturmak için yerini vermiş kadın bu kez kendi hakkını arayabilmek adına bağırmaya koyulmuştu. Şoföre birkaç kez ineceği köprünün durağının adını vermiş, “Geçer mi?” sorusuna olumlu yanıt aldıktan sonra otobüse binmişti. Şimdi ne yapacaktı? Bilmediği bir yere, akraba bayram ziyaretine gidiyordu... Kadının panikle, hak arayan bağırtısına şoför muavini ile şoför birlikte daha baskın bağırtı korosu ile katılmışlardı... Şoför bir yandan çevre yolunda açık trafikte yoluna devam ediyor, bir yandan da ayağa kalkmış arkaya bakarak, kalabalığın arasından asla göremediği kadına el kol işaretleri ile yanıt vermeye çalışıyor, “Ne halin varsa gör, bana ne, bu kalabalıkta senle mi uğraşacağım...” türünden içinde hakaret ve küfürlerin de olduğu sözcüklerle bağırıyordu. Muavin daha gür çığırtkan sesi ile işi çok daha ağır küfürlerle, hakaretlerle, kadını susturma çabalarına çevirmişti... Yolcular kaza olacağı kaygısı ile kendileri adına öfkeye kapılmış olarak hep birden kadını susturmaya çalışıyorlardı... “Hakkımı aramayacak mıyım?” itirazlarında daha bir öfkeli seslerini yükseltiyorlardı... Bir otobüs dolusu yolcunun annelerini susturma, suçlama bağırtılarından paniklemiş biri ayakta, biri kucağındaki yabancı bebeği susturmaya çalışan genç kızları da seslerini yükselterek annelerini susturma derdine düşmüşlerdi... Sonunda muavin defalarca, “İnşallah kefen paran olur!” diyerek kadına bir 5 lira uzattı. Ağır işçi ve tansiyon hastası olduğunu artık öğrendiğim yanı başımdaki kadının, artık haksız suçlamaların, çaresizliğin, derdini anlatamamanın girdabında gözleri kararıyor, arada bayılır gibi olup yere düşecekken, kalabalıktan düşemiyordu. Sonunda kadınlar sessiz de olsa ona acıma, tarafını tutma, durumunu anlatmaya çalışan itirazlar yapar olmuşlardı. Oturan erkekler ise daha bir insafsız küfür korosuna katılır, “Allah’ın belası kadın sussana!” der olmuşlardı... Sonunda benim de feminist damarım patlamış, kendimi, “Siz kendinizi erkek mi sayıyorsunuz? Utanmıyor musunuz? Kadın hakkını ararken bu kadar çaresizken linç ediyorsunuz...” türünden cümlelerle kimilerini susturabilecek kadar baskın bağırır bulmuştum... Otobüsü durdurmak, yolculara kimi sorular yöneltmek olanağımız olsaydı... Bahse giriyorum yüzde 7080 çoğunluk AKP seçmeni, kendini dindar olarak tanımlayan, son referandumda “evet” oyu kullanmış, işi olanları kayıt dışı üretimde çalışan, hele de kadınlarında okuryazar olmayanların sayısı çok yüksek, yeşil kart sahiplerinden çıkacaklardı... Gazetecilik birikimi ile kafadan atmıyorum, varoşlarda son yıllarda yapılmış çok sınırlı da olsa bilimsel araştırmalardan sonuçları paylaşıyorum... Türkiye, ithalatının yarısından fazlasını Rusya, Çin, Almanya, ABD, İtalya, Fransa, İran, İspanya, İngiltere ve Güney Kore’den yapıyor. ATO’nun raporuna göre Türkiye bu ülkelerin açık pazarı konumunda. milli gelirimizi ve halkımızın refah seviyesini arttırmak istiyorsak ekonomik bağımsızlık savaşı başlatmamız lazım” dedi. yını yüzde 5.4’e çıkarttı. Bu performansıyla Çin, Türkiye’nin ham madde pazarı içinde 18. sıradan dördüncü sıraya yükseldi. Çin, 2010 yılının dokuz ayında da dördüncülüğünü korurken Türkiye’nin toplam ithalatı içinde ikinciliği ele geçirdi.1999 yılında 632 milyon dolarlık satış ile ham madde ithalatında 12. sırada yer alan İran ise son 10 yılda satışını yüzde 430 artırarak, 2009 yılında 7. sıraya, 2010 yılı Eylül ayı itibarıyla da 5. sıraya yükseldi. Türkiye ham madde olarak en fazla, sanayi için işlenmiş ham madde ve işlenmemiş yakıt ve yağ satın alıyor. İşlenmiş ham madde pazarı Al En hızlı ülke Çin Son 10 yılda Türkiye’nin ham madde ithalatında özellikle Çin, İran ve Rusya’nın payı belirgin bir biçimde arttı. 1999 yılında Türkiye’ye 491 milyon dolarlık ham madde satan Çin, 2009 yılında satışını 5.4 milyar dolara yükseltti. Geçen 10 yılda ham madde pazarında 11 kat (yüzde 1000) büyüyen Çin, yüzde 1.8 olan pa manya’nın, yakıt ve yağ pazarı ise Rusya’nın elinde bulunuyor. 1999’da işlem görmemiş yakıt ve yağlar pazarından yüzde 14 pay alan Rusya, 2009 yılında yüzde 55 ile pazarın lideri oldu. Hâkimiyet hâlâ yüzde 42 ile Rusya’nın elinde olsa da İran 2009 yılında yüzde 17 olan pazar payını, 2010 yılının dokuz ayında yüzde 31’e yükseltti. 1999 yılında tüketim malları pazarında yüzde 5’lik pay ile yedinci sırada yer alan Çin, 2009 yılında tüketim mallarında pazar payını yüzde 14’e çıkartarak ikinci sıraya yerleşti. Türkiye 2010’un dokuz ayında 130.5 milyar dolarlık ithalatına karşılık 81.9 milyar dolarlık ihracat yaptı. İhracatın 40.7 milyar dolarını ham madde, 32.2 milyar dolarını tüketim malları, 8.5 milyar dolarını da yatırım malları oluşturdu. HEDEF 138 MİLYAR TL ÖTV İspanya ve Portekiz şimdilik paketleri reddederken İrlanda kaynak ihtiyacını kabul etti Pompadan para akıyor ANKARA (AA) Akaryakıt ve doğalgaz ürünlerinden alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) yoluyla bütçeye 5 yılda 138.4 milyar lira katkı sağlanacak. Bütçede 2010 yılında 30.7 milyar lira olarak öngörülen akaryakıt ve doğalgazdaki ÖTV gelirinin yıl sonunda 32.1 milyar liraya ulaşması bekleniyor. Devlet, petrol ve doğalgaz ürünlerinden alınan ÖTV ile 2011’de mahalli idare payları dahil 34 milyar 621 milyon 497 bin lira gelir hedefliyor. Bu tutar 2010 yılı ile kıyaslandığında yüzde 8 oranında bir artışa karşılık geliyor. Hazine, petrol ve doğalgaz ürünlerinden 2007 yılında 22.2 milyar lira, 2008 yılında 23.9 milyar lira, 2009 yılında 25.6 milyar lira ÖTV geliri elde etmişti. Petrol ve doğalgaz ürünlerinden alınan ÖTV yoluyla bu yıl 32.1 milyar liralık, 2011’deki 34.6 milyar liralık gelir edileceği tahmini de göz önüne alındığında, Hazinenin kasasına 5 yılda 138 milyar 445 milyon 171 bin lira girmiş olacak. Bu da devletin söz konusu kalemden elde ettiği gelirin her yıl katlanarak arttığını ortaya koyuyor. Akaryakıt ürünlerinden alınan ÖTV, her ürün için litre, kilogram veya metreküp başına maktu (sabit) bir tutar olarak uygulanıyor. İrlanda yardım bekliyor İspanya ve Portekiz, İrlanda’yla ilgili borç krizi endişelerinin büyüdüğü bu dönemde, kendi mali sorunlarının çözümü için kurtarma paketine ihtiyaç duyulmadığını gösterme çabasında. Ekonomi Servisi İspanya ve Portekiz kurtarma paketlerini redederken İrlanda, yardıma ihtiyaç duyduğunu açıkladı. İspanya’nın sosyalist başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero, Parlamento’da perşembe günkü konuşmasında hükümetin bütçe açığını azaltma ve sosyal güvenlik sisteminde reform yapma konusunda kararlı olduğunu söyledi. Maliye Bakanı Elana Salgado da daha önce yaptığı açıklamalarda İspanya’nın, İrlanda ve Portekiz ile karşılaştırılması için herhangi bir neden göremediğini söylemişti. Uzmanlara göre, Portekiz ve İrlanda ile kıyaslandığında çok daha büyük olan İspanyol ekonomisinde yaşanacak bir kurtarma girişimi, Avro bölgesi için risk oluşturabilir. Ekonomik olarak İspanya’nın yaklaşık altıda biri büyüklüğünde olan Portekiz’e, henüz yardım talebinde bulunmamış olsa da, Yunanistan ve İrlanda’dan sonra kurtarılması muhtemel üçüncü ülke gözüyle bakılıyor. İrlanda Maliye Bakanı Brian Lenihan ise, ülkesinin mali krizi çözebilmek için uluslararası yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etti, ancak ihtiyaç duyulan kaynağın miktarını söylemedi. Dublin’de incelemelerde bulunan Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu’ndan yetkililerin İrlanda hükümetine 110 milyar dolarlık bir kurtarma paketi teklifinde bulunması bekleniyor. Nüfusta Hindistan Çin’i, Türkiye Almanya’yı geçer ANKARA (AA) Hızla artan dünya nüfusu 2010 yılında 6.9 milyar kişiye ulaştı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tahminlerine göre, dünya nüfusu 2010 yılında, geçen yıla kıyasla, yaklaşık bir Türkiye nüfusu kadar 79 milyon kişi arttı ve 6 milyar 908.7 milyon oldu. Dünya nüfusu, 2050 yılında 9 milyar 150 milyonu bulacak. UNFPA verilerine göre, nüfusu 2009 yılında 1 milyar 198 milyon kişi olan Hindistan, 2010 yılında 1 milyar 214.5 milyona ulaştı. Hindistan, 2050 yılına kadar, 399.3 milyonluk artışla 1 milyar 613.8 milyon olacak ve şu anda kendisinden 139.6 milyon daha fazla nüfusa sahip Çin’in 196.8 milyon önüne geçecek. Türkiye nüfusu ise 2050 yılına kadar, 75.7 milyondan, 21.7 milyonluk artışla 97.4 milyona yükselecek. Halen Türkiye nüfusundan az bir nüfusa sahip olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti nüfusta Türkiye’yi geçerken, Almanya, Türkiye’nin gerisinde kalacak. Bu dönemde, büyük nüfuslu ülkelerden Japonya’da 25.3, Rusya’da 24.3 ve Almanya’da 11.6, İtalya’da 3 milyonluk nüfus azalması olacak. Çilek Mobilya yurtdışında 50 mağaza daha açacak Ekonomi Servisi Kuruluşunun 15. yılında yurt dışı pazarlarda iddialı konuma gelen markalar arasındaki Çilek Mobilya, önümüzdeki yıl yurt dışında yaklaşık 50 yeni mağaza daha açmayı hedefliyor. Çilek A.Ş. Genel Müdürü Muzaffer Çilek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 5 kıtada, 66 ülkede 444 mağazaya ulaştıklarını belirterek, en son Macaristan Budapeşte, Dubai, Amsterdam, Kazakistan Han Çadırı ve Ukrayna Odessa’da mağazalar açtıklarını hatırlattı. Çilek, şu anda yurtdışında 294 mağazaları bulunduğunu, yeni mağazalar için de Çin ve Singapur gibi Uzakdoğu ülkelerini düşündüklerini kaydetti. Komşu ülkelerin de kendileri için büyük önem taşıdığını ifade eden Çilek, “Marka konumlandırmamızı hızlandırdık, stratejik pazar araştırmaları yaptırdık. Yunanistan’da bulunan 13 mağazamıza kampanya, yeni ürün ve reklam desteğinde bulunduk. Yunanistan’ın 5 önemli televizyon kanalında ve gazetelerinde yoğun bir şekilde ulusal reklam ve ilan çalışmaları yaptık, iletişime ağırlık verdik. Pek çok dünya markasının krizden etkilenerek geri çekildiği Yunanistan’da satışlarımızı yüzde 20 arttırdık” dedi. Morgan Stanley uyardı: Cari açık kaygılandırıyor Değerlendirmede, “Cari açık ısrarla en muhafazakâr tahminleri bile aşacak şekilde yüksek çıkıyor. Bu yüksek seviyedeki cari açık, kriz öncesi dönemleri hatırlatıyor ve muhtemelen gelecek aylarda da gündemde kalacak” denildi. MURAT KIŞLALI ANKARA Çokuluslu yatırım bankası Morgan Stanley, Türkiye’nin sürekli artan cari açık rakamlarının şaşırtmaya devam ettiğini belirtti. Morgan Stanley’in 15 Kasım tarih ve “Türkiye Ekonomisinde Büyük Cari Açık: Paniklemek İçin Çok Erken, Gözardı Etmek İçin Çok Geç” başlıklı raporunda şu ifadelere yer verildi: Cari açık yukarı yönlü şaşırtmaya devam ediyor: Türkiye’nin cari açığı, ithalattaki canlılık ve ihracatın başarısız performansı sonucu, ısrarla en muhafazakâr tahminleri bile aşacak şekilde yüksek çıkıyor. Tahminlerimizi revize ediyoruz: İthalat büyümesin de artan hızlanma ve yükselen mal fiyatları tahminlerimizi revize etmemizi gerektirdi. Bu nedenle cari açık tahminimizi 2010 için GSYH’nin yüzde 5.7’sine, 2011 için ise yüzde 6.1’ine yükseltiyoruz. Bu seviyedeki cari açık, kriz öncesi dönemleri hatırlatıyor. Finansman yapısı iyileşmek zorunda: Portföy girişleri ve borç yaratıcı türdeki finansman yükselirken, genel denge bozuluyor. Risk iştahındaki olası ani değişikliklerin önünü kesmek için bu dağılım düzeltilmeli. Döviz rezervi hâlâ uluslararası standartların altında: Her ne kadar artmaya devam etse de, çeşitli uluslararası standartlara ve karşılaştırmalara bakıldığında, Türkiye’nin döviz rezerv pozisyonu çok güçlü görünmüyor. [email protected] Sigara yasağı işletmelerin yüzde 70’ini etkiledi Ekonomi Servisi Ipsos KMG’nin restoran, gece kulübü, bar, kafe ve kahvehane gibi işletmelerin sahipleri ile, sigara yasaklarının işletmeler üzerindeki etkilerini belirlemeye yönelik yaptığı araştırmaya göre yetişkin her on kişiden yedisi sigara içmeyenleri hiçbir şekilde etkilememesi koşulu ile kapalı alanlarda sigara içilebileceği görüşünde. Araştırma, sigara içen içmeyen, kadın erkek ve yaş gruplarının toplam nüfusa oranlarını yansıtacak şekilde, 18 yaş üzeri 1500 kişi ile, 12 ilde, Ağustos ayında gerçekleştirildi. Araştırmaya göre kamuoyunun yüzde 70’i sigara içmenin yetişkinler için bireysel bir tercih olduğu görüşünü paylaşıyor. Sigara içenlerin yüzde 79’u bu görüşü paylaşırken, sigara içmeyenlerin de yüzde 64’ü aynı fikri destekliyor. İşletmelerin “sigara içilen” ve “sigara içilmeyen” mekânlar olarak sınıflandırılması için ise kamuoyunun yüzde 78’i insanların sigara içilen ya da içilmeyen bir mekân arasında tercih yapma özgürlüğüne sahip olması gerektiğini düşünüyor. Bu oran sigara içenler arasında yüzde 89’a kadar çıkarken, içmeyenler arasında yüzde 74 civarında bulunuyor. Araştırmanın öne çıkan diğer sonuçları şöyle; Kapalı mekânlarda sigara yasağının ardından işletmelerin yüzde 75’i gelirlerinde bir azalma olduğunu belirtirken, bu oran kahvehaneler arasında yüzde 90’a yükselmekte. İşletmelerin beyan ettikleri gelir azalması yasaklar öncesi dönemle karşılaştırıldığında ortalama yüzde 50 düzeyinde. İşletmelerin yüzde 62’si, gelirlerinin düşmesiyle çalışanlarını işten çıkarmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor. Gelir azalması yaşadığını belirten işletmelerin yüzde 83’ü, bunun bir yansıması olarak tedarikçilerden satın aldıkları malların (çay, şeker, kahve gibi) miktarını da azalttıklarını ifade ediyor. Demirçelik sektöründen çevreye yatırım İSTANBUL (AA) Demirçelik sektörü kuruluşları 20022007 arasında çevreye yaklaşık 1 milyar dolar yatırım yaptı. Ton başına çelik üretiminde karbondioksit emisyonu dünya ortalamasının altına indi. İstanbul Demir Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, Sıfır atık politikası ve hurdanın yüzde 100 geri dönüşümünün yapıldığı demir çelik sektörünün, tüm yeni kapasite yatırımlarını AB mevzuatı doğrultusunda en modern teknolojilerle gerçekleştirdiğini belirtti. Ekinci “ 20082015 yılları arasında ise gerçekleştirilecek çevre yatırımlarının tutarı 1.5 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. 1 ton çelik üretimi için ortalama CO2 emisyonu Çin’de 2 ton, dünya genelinde 1.7 ton iken, Türk çelik sektörü yalnızca 0.62 ton. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle