23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Şimdi Nutuk Zamanı... Dr. HANDAN DİKER / Yeditepe Üniversitesi 27 Eylül 1923’te Gazi Mustafa Kemal Neue Freie Preese muhabirine şöyle demiştir: “Yeni Türkiye anayasasının ilk maddelerini size tekrar edeyim. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yürütme gücü, yasama yetkisi ulusun tek ve gerçek temsilcisi olan Meclis’te toplanmıştır. Bu iki kelimeyi bir biçimde anlatmak olasıdır: Cumhuriyet.” Cumhuriyet iki şekilde ifade edilir. Devlet ve hükümet şekli olarak Cumhuriyet... Devlet şekli olarak Cumhuriyeti tanımlarken şöyle deriz: “Egemenlik ulusta ise o sistem bir Cumhuriyettir. Burada egemenlik kavramına dayanarak bir açıklama yaparız. Hükümet şekli olarak Cumhuriyet dediğimizde ise görünen şekilsel Cumhuriyeti anlarız. Yani, cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlardan oluşan siyasi yapılanmayı.” Atatürk’ün Cumhuriyet tanımı şöyledir: “Cumhuriyet demokrasiyle yönetilen devlet demektir.” Sonra da şöyle devam eder: “Demokrasi ilkesinin en modern ve mantıksal uygulanmasını sağlayan hükümet şekli Cumhuriyettir.” Türk devriminin en önemli aşaması Cumhuriyetin ilanıdır. Çünkü burada yapılan yüzlerce yıllık teokratik bir sisteme alışkın kültür ve geleneğinin üzerine tamamen ulus temeline dayalı yeni bir sistem gelmiştir. Cumhuriyet bir yaşam biçimidir. Öyle bir yaşam biçimi ki Mustafa Kemal’in deyişi ile: “Türk ulusunun doğasına ve geleneklerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir.” Cumhuriyet sözcüğü Arapça cumhur sözcüğünden gelir. Anlamı; halk, ahali, büyük kalabalık, toplu halde bir yerde bulunan kavim ya da ulus demektir. Kısaca özetleyecek olursak cumhuriyet dendiğinde şu özelliklerini sıralamamız gerekir: Cumhuriyet özgürlüktür ve özgür düşünce yanlısıdır. Cumhuriyet erdemdir. Cumhuriyette asıl amaç erdemli ve namuslu insanlar yetiştirmektir. Cumhuriyet eşitliktir. Yasalar önünde herkesin eşit olmasını öngörür. Cumhuriyet en modern devlet ve hükümet şeklidir. Mustafa Kemal 1 Kasım 1927’de Cumhuriyetin ilanından dört yıl sonra şu sözleri söylerken Türk ulusuna olan güvenini ve Cumhuriyetin temel niteliklerini şöyle özetliyordu: “Bağımsızlık, uluslaşmak ve zaferin temellerinden doğup yükselen cumhuriyet dört yıl içinde yılmayan bir düzenleme ve geliştirme ile ne denli sağlam temellere oturtulmuş ve aziz Türk ulusunun nasıl candan aradığı bir devlet biçimi olduğunu ortaya koydu ve kanıtladı.” Görüyoruz ki Gazi Mustafa Kemal’in de dediği gibi Türk ulusunun candan aradığı bir devlet şeklinin adı cumhuriyettir. Bu yıl kuruluşunun 87. yılını kutladığımız Cumhuriyetimiz öyle kolay elde edilmiş bir sonuç değildir. Yapılan savaşımların sonunda gelinmiş, zorlukla elde edilmiş bir son noktadır. Kısacası Cumhuriyet çağdaşlıktır, modernliktir. Ya da Mustafa Kemal’in dediği gibi “Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve akla yatkın uygulanmasını sağlayan hükümet biçimi Cumhuriyettir.” Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyete İlişkin Düşünceleri SAYFA CUMHUR YET 29 EK M 2010 CUMA 20 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Meriç VELİDEDEOĞLU Birinci Paylaşım Savaşı’nda (19141918) ye nik düşen Osmanlı Devleti’ne, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalatmıştı yengi (zafer) kazananlar. “25” maddelik anlaşmanın “7.” maddesi bir bakıma “Sevr” Antlaşması’na gerek duyul mayacak bir içerikteydi. Çünkü bu maddeye göre “Müttefik”ler (İngiltere, Fransa, İtalya), “kendi güvenlik lerini tehdit edecek” bir koku alırlarsa, ko kunun çıktığı yeri sorgu sualsiz hemen “işgal” edebileceklerdi. Gerçekten kısa bir süre sonra burunları baş kent İstanbul’dan “koku” alır ki, Ege’de bek leyen “Müttefik” donanması anında demir alıp İstanbul’a doğru yola çıkar. 13 Kasım’da Marmara’dadır donanma; Kızkulesi’ni sıyırıp Haydarpaşa’ya iyice yak laşır. O sırada Haydarpaşa rıhtımında da, deniz tra fiğinin açılmasını bekleyen Mustafa Kemal ve yaveri Cevad Abbas, bu düşman filosunun geçişini izlemek zorunda kalırlar. Geçişin bittiğini sandıklarında ansızın 4 Yunan savaş gemisi beliriverir. Bu küçük Yunan Filosu’nun Amiral Gemisi, “Averof” zırhlısıdır. M. Kemal ve C. Abbas hemen ta nırlar onu: İmroz ve Mondros yenilgilerinin acısını ve o günlerde ülkenin kırılan “ONUR”u içlerinde yeniden duyumsarlar. Ne var ki, ateşkes anlaşmasında böyle bir sahne olacağına ilişkin hiçbir belirti olmadığı gibi, olmayacağı sözü de verilmiştir. Demek ki, Batı’nın şımarık çocuğu Yuna nistan’a bir “ilk ödül” veriliyordu “maşa” ola rak kullanılmadan önce; Türkiye’nin de bir kez daha “ONUR”unu kırılıyordu. Ne ki, Yunanistan az sonra “ilk uyarı”sını da alacaktı “efendi”leriyle birlikte. M. Kemal ve C. Abbas, Sirkeci’ye varabil meleri için bu demir yığınının arasına girince, Atatürk “o” ünlü kısacık tümcesini söyler: “Geldikleri gibi giderler!” Kuşkusuz bu vurgulamayla Mondros, “Cumhuriyet” için adeta bir “başlangıç” olu yordu. Oysa “Osmanlı Devleti” için bir “son”du. Ayrıca Osmanlı Sultanı Vahdettin bu sonu “ONURSUZCA” noktalamak için elinden ge leni ardına koymuyordu. Örneğin, İngiliz General Milne, “16 Aralık 1918” günü Londra’ya şu raporu gönderir: “VI. Mehmet (Vahdettin), Türkiye’de idareyi mümkün olduğu kadar süratle ele almamızı istiyor!” Vahdettin de doğrudan İngiltere Başbaka nı’na: “Türkiye’yi siz kurtarabilirsiniz. Ne isterseniz size vermeye hazırım (...)” diye yal varır. Padişah bu denli “ONUR” kırıcı, alçakça pa zarlamalarla ülkeyi satarken, Mustafa Ke mal, 27 Aralık’ta artık Ankara’dadır. Çün kü kendisinin dediği gibi, izlenecek yolu “birtakım evrelere ayırmak (...) adım adım ilerleyerek amaca ulaşmaya” çalışmak ge rekiyordu. “İlk evre” olan “Ulusal Kongreler” bitmiş, M. Kemal, “ikinci evre”yi de Ankara’da başlatmıştı. İçini kemiren bir konu vardı; Sivas Kon gresi’nde beliren “Amerikan Mandası” ile Vahdettin’in “ONUR”suz bir tutumla istedi ği “İngiliz Mandacılığı”. Sonunda M. Kemal’in “mandacılara” ya nıtı sert olur: “Yabancı bir devletin güdü müne girmeyi istemek, insanlık nitelikle rinden yoksunluğu, (...) benimsemekten baş ka bir şey değildir!” Kuşkusuz Atatürk için ülkenin, ulusun na sıl olursa olsun “yaşaması” değil, “ONUR”lu yaşamasıdır temel olan. Öyle ki, dayanamaz, Os manlı Hükümeti’nin “ONUR”unu da korur. 15 Mayıs’ta İzmir’i işgal eden Yunan or dusu, halkı katlederek ilerlemeyi sürdürünce yer yer “halk”ın inanılmaz direnci ile karşı laşır. Bu onların canını sıkar; “efendi”lerine şikâyet edince, İngiltere’nin işgal sorumlula rından “General Milne”, Osmanlı Devleti’nin Harbiye Bakanı’nı, yenilip yutulmayacak kertede ağır bir dille “haşlar”... Bakan’ın bu “haşlanmaya” verdiği yanıtı içeren “218 Sayılı Belge”yi okuyanın kanı do nar. Bu yanıt “düşünülemez” bir “ONUR”suzluğun “utanç” belgesidir Os manlı tarihinde. Harbiye Bakanı, Yunan “katliamı”na kar şı “halk”ın kendini korumasından dolayı “özür” diler General’den; sonra da kendisin den: “...istediği yardım dileklerini bir an ön ce çözüme bağlanması için yakarışlarını duymasını” rica eder. Atatürk’ün bu belgeyle ilgili görüşüne ge lince: “Af dilenmekle, acındırmakla ulus iş leri ve devlet işleri görülemez, ‘ONUR’u ve bağımsızlığı güven altına alınamaz!” Peki 87 yıl sonra bu “uyarı”yı dikkate alı yor muyuz? Soruları sürdürelim. *TC Hükümeti’nin başına geçecek kişi, “Başbakan” olmak için “ABD”den “ica zet” aldı mı? *Bu kişiyi, “ABD”nin “kullanması” için yalvar yakar olundu mu? * Bunlar şerefli yani “ONUR”lu bir tutum mu? * “Ben şeriatçıyım”, “İslam ve laiklik bir arada olamaz!” diye haykıran, “Laik Cum huriyet başarılı olamamıştır! Değiştirece ğiz!” diyen kişiler, TC Devleti ve Hüküme ti’nin başına geçmek için “Laik Cumhuri yet’e, Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı ka lacaklarına namus ve şerefleri” yani “ONUR”ları üzerine “Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda yemin” ettiler mi? * Aynı soru “AKP” milletvekillerinin ki mileri için de geçerli midir? Sorulara ara verip şunu belirtelim; Atatürk 87 yıl önce bu durumu görmüştü; bir “ONUR” savaşı “da” veren Türk halkının, adeta bu ni telikten “yoksun” bir “yönetim” ile yönetil mesini önlemek için halkına şöyle bir “uya rı”da bulunmuştu: “...başının üzerine dek çı karacağın adamların kanındaki vicdanın daki öz mayayı çok iyi incele!” “1950”den bu yana, Batı “emperyalizmi” bunun içimizdeki “uzantıları” ve “İslam” dünyasının desteğiyle birlikte halkın bu “in celeme”yi yapabilmesini adım adım önledi ler. Büyük ölçüde başarı da kazandılar. Bu durumda, Atatürk’ün günümüzden da ha ağır koşullarda Milli Mücadele’yi başla tırken attığı “ilk adımı” anımsamak ve “uy gulamak” zorundayız. Anadolu’ya geçtikten 20 gün sonra “ilk” öner gelerinde “Yurdun tümünde tepkilerin, da ha canlı olarak gösterilmesi ve sürdürülmesi gerekir (...) önümüzdeki hafta yapılacak büyük ve coşkulu toplantılarla gösterilerde bulunulması ve bunun köylere varıncaya dek her yerde yapılmasını” istiyordu. Kısacası Atatürk: “Eylem!” diyordu. Bir “ONUR” savaşının “da” ürünü olan Cumhuriyet’i, “AKP”nin “Dinsel Faşizm”ine karşı korumak ve yaşatmak için yasalar çer çevesinde “eylem!”. Yine “EYLEM!” Bir ‘Onur’ Savaşının da Sonucuydu Cumhuriyet!.. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Turgut Özakman’ın, Çanakkale Sa vaşları’nı ko nu alan ünlü romanı. 2/ Ta rihöncesi çağ larda tanrılara adak olarak sunulan küçük h e y k e l . . . Franz Kaf ka’nın bir ro manı. 3/ Bir kurulu şun simgesi sayılan ve yakaya takılan küçük metal nesne... Ekin biçerken sıra lanan işçi takımı. 4/ Diyalog. 5/ İzmir’in bir ilçesi... Halk di linde ayrana verilen ad. 6/ Uğraş... Üni versite öğrencilerinin kimlik kartı. 7/ Osmanlı or dusunda kullanılan bir tür uzun menzilli top... Bir organımız. 8/ Bir tür kalın ve ağır çizme... Um man’ın plaka imi. 9/ At tüyünün rengi... Yeşilimsi beyaz çiçekler açan bir süs ağacı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tolstoy’un tanınmış bir romanı. 2/ Çok sevi len kimse ya da şey... Derebeyi konağı. 3/ “Ce zayirmenekşesi” de denilen ve beyaz ya da pem be renkli çiçekler açan bir süs bitkisi... Tarlada bir orak kesimi açılan alan. 4/ Haberleşme. 5/ Di kişte kullanılan pamuk ipliği... Bir renk. 6/ Mes lek... Gizli ve yasadışı işler çeviren örgüt ya da kişiler topluluğu. 7/ Yumurta, nişasta, süt ve şe kerle yapılan bir tür helva... Yabancı. 8/ Ağaçtan yapılmış top... Kemiklerin yuvarlak ucu. 9/ Su yun buz tutması... Cam yüzeyini çarkla oyarak ya pılan süsleme biçimi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B A N D A N A P E T A L O K A L R U H S A T İ Y E H H A M A K B U K A L A A S İ D E T O N E U S A Ş P A R A D İ R A T E İ N A T N İ T E L İ K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TC Hükümeti’nin başına geçecek kişi, “Başbakan” olmak için “ABD”den “icazet” aldı mı? Bu kişiyi, “ABD”nin “kullanması” için yalvar yakar olundu mu? Bunlar şerefli yani “ONUR”lu bir tutum mu? OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com Anayasa ve yasalar yorumlanırken, kanun koyucusunun iradesine ve yasanın gerekçesine bakmak temel kuraldır... Cumhuriyetimizin 87. yılını Cumhuriyet ilkelerini yeniden tarif etmeye yönelen bir iktidarla kutluyoruz. Bu gayretkeşliği ne yazık ki zaman zaman Cumhurbaşkanı bile sergiliyor. Ama Cumhuriyeti yeniden tanımlama, hadi derdine demeyelim ama merakına duçar olan öncelikle ve özellikle Sayın Başbakan’dır. Bu tanımlama işini ise ne yazık ki körlerin fili tarif etmesine benzer bir biçimde yapıyor. Eline ve işine geldiği gibi... Cumhuriyet nedir? Temel ilkeleri nelerdir? Türkiye Cumhuriyeti’nin önemi nereden kaynaklanır? Bu soruları en sağlam, en doğru biçimde yanıtlamanın tek yolu vardır: Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in ve Cumhuriyeti ilan eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin amacına ve iradesine bakmak! Bu amaç ve iradeyi belirlemenin en temel kaynağı Atatürk’ün kaleme aldığı ve 15 Ekim 1927 yılında toplanan CHP 2. Kurultayı’nda 36.5 saatte bizzat okuduğu Nutuk’tur. Nutuk’un sayfalarını çevirenler, Cumhuriyete rant çıkarılacak arazi muamelesi yapanların niyetlerini çok daha net göreceklerdir. Cumhuriyet nedir? İşte sorunun satır başlarıyla Cumhuriyetin kurucusunun kaleminden ve ağzından yanıtı: Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Cumhuriyet ahlak ve fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması gerekir. Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. İcabında müesseselerimizi müdafaa için, lazım olanı yapmaya hazırız. Gelecek nesillerin, Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, “Cumhuriyetçiyim” iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını, asla farz etmeyiniz! Bilakis, Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakiki zihniyetlerini tahlil ve tespitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir. Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görüşe sahip olduklarını pek güzel ispat etti. Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. Cumhuriyet Bayramı’nı hakkıylalayıkıyla kutlamanın ve AKP iktidarının hallerini niyetlerini çözmenin en sağlam yolu, Cumhuriyetin kurucusunun ölümsüz eseri Nutuk’a kulak verme zamanıdır. En büyük bayramımız kutlu olsun! TÜRK YE CUMHUR YET LA K, SOSYAL, DEMOKRAT K VE HUKUK DEVLET N TEL KLER NDEN VAZGEÇEMEZ. TÜRK YE DEVLET , ÜLKES VE M LLET YLE BÖLÜNMEZ B R BÜTÜNDÜR. D L TÜRKÇED R. ATATÜRK CUMHUR YET 87 YILLIK B R K M LE EMPERYAL ZME VE UŞAKLARINA DUR D YEB LECEK GÜÇTED R 1923 AYDINLANMASI KARARTILAMAYACAKTIR. DEVR MLER N BEKÇ S Y Z BU YIL CUMHUR YET AYDINLANMASINI LHAN SELÇUK VE TURHAN SELÇUK LE B RL KTE HACIBEKTAŞ’TA KUTLUYORUZ. İSTANBUL CUMOK CUMHURİYETİN 87. YILINI KUTLUYOR VE SÖZ VERİYOR www.cumok.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle