Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
26 OCAK 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
Mõsõr asõllõ, Nobel ödüllü bilim insanõ Dr. Zewail, ‘Bilim sorun çözmekte araç olarak kullanõlabilir’ diyor
ABD’nin ilk bilim elçisi
LEYLA TAVŞANOĞLU
Dr. Ahmed Zewail Mõsõr asõllõ bir
bilim insanõ. 1999’da Nobel kimya
ödülüne layõk görülmüş. Doktorasõnõ
ABD’de Pennsylvania
Üniversitesi’nden almõş. Sonra da
ABD’ye yerleşmiş. Şimdi Başkan
Obama’nõn teknoloji ve bilim
danõşmanõ, aynõ zamanda da ABD
yönetiminin ilk bilim ve teknoloji elçisi.
İlk misyonu 11 Ocak’ta Mõsõr’a olmuş.
Geçen hafta Türkiye’ye geldi.
Önümüzdeki iki hafta içinde de Lübnan
ve Ürdün’e gidecek. Dr. Zewail’le
Ankara’da bir kahvaltõlõ buluşma
yaptõk. Nobel ödülü almasõnõ sağlayan
çalõşmalarõndan başlayõp bilim ve
teknolojinin ülkeler için ne kadar
temelsel önemi olduğuna varana kadar
geniş bir yelpazede konuştuk.
- Bir Ortadoğu ülkesinde doğup
büyümek ve üniversite bitirip ABD’ye
gitmek, bilim insanı olmak, ardından
da Nobel kimya ödülünü almak nasıl
bir duygu?
Ahmed Zewail - Nil kõyõsõnda
büyümekte olan bir erkek çocuğu iken,
hatta İskenderiye Üniversitesi’ne
giderken dünyaya hep kendi
ekranõmõzdan bakõyordum. Kendi
ekranõm derken açõklayayõm. Bu şu
demekti: Üniversiteden iyi bir lisans
üstü çalõşmayla mezun olmak ve
yükseköğrenimde iyi bir yere gelmek.
Sonuçta kaderde bir şeyler olmak
varsa oluyorsun. Bundan kaçõş
imkânsõz. Benim düşüm çok iyi bir
üniversite öğrenimi görmekti. Sõnõfõmda
da iyi bir öğrenciydim. En iyi üniversite
öğrenimini alabileceğim ülke ise
ABD’ydi. ABD’ye, günün birinde
Mõsõr’a geri dönme düşüncesiyle gittim.
Mõsõr’da üniversitede yerim hazõrdõ.
Orada günün birinde profesör
olacaktõm.
Ama bir kere ABD’ye gittikten sonra
orasõ beni mõknatõs gibi çekti. İşlerim de
yolunda gidiyordu. Çok kõsa süre
içinde, genç yaşõmda profesör oldum.
‘İşbirliği, kalkınmışlığı
olumlu etkiliyor’
- Siz ABD’nin ilk bilim elçisi ve ABD
Başkanı’nın bilim ve teknoloji
danışmanısınız. Başkan Obama’nın
bir bilim ve teknoloji danışmanı ve
elçisine gerek duymasının nedeni
nedir?
- Geniş olarak söylemem gerekirse
dünya toplumlarõ bilim ve teknoloji
alanõnda gelişme yolunda. Bu bir
gereklilik. Bugün Türkiye dahil hangi
ülkenin gayri safi milli hasõlasõna
bakarsanõz bakõn hepsinde teknoloji ve
bilim düzeyinin verimlilik ve kalkõnma
düzeyiyle doğrudan bağlantõsõ olduğunu
görürsünüz.
Başkan Obama bilim ve teknolojinin
dõş politikada çok önemli bir kilometre
taşõ olduğuna inanõyor. Başka ülkelerle
bilim ve teknoloji alanõnda daha sõkõ
işbirliklerini öngörüyor. Bu işbirliğinin
düzeyini ne kadar arttõrõrsak gelişmişlik
ve kalkõnmõşlõk düzeylerinin de o kadar
arttõrõlabileceğini düşünüyor.
Ben Başkan Obama’nõn bilim ve
teknoloji elçisi olmamõn ötesinde aynõ
zamanda Beyaz Saray’õn
danõşmanlarõndan birisiyim. Bunun
güvenlik ve kalkõnma açõsõndan sadece
dõş dünya değil, aynõ zamanda ABD
için de çok önemli olduğunu
görüyorum.
- Bu bağlamda size sormak
istiyorum. İran’ın ısrarla nükleer
programını sürdürmekteki
kararlılığını nasıl karşılıyorsunuz?
- Her ülke barõşçõ ya da barõşçõ
olmayan programlarõ için teknoloji
kullanma yollarõnõ arar. Ama dünyaya
şöyle bir bakõn. Dünyada, hangi dinden,
hangi õrktan, hangi kültürden olurlarsa
olsunlar birbirleriyle fazla sorun
çõkarmadan en iyi ve düzgün ilişkileri
kurmayõ başaran kişiler bilim
insanlarõdõr.
Benim bu dünya üzerinde Rus, Türk,
Alman, Japon olsun binlerce arkadaşõm
var. Bütün bölgelerde, Ortadoğu’da
olan bu sorunlarõn üstesinden gelmek ve
dünyayõ birleştirmek için bilim bir araç
olarak kullanõlabilir.
Dr. Zewail, “Başkan
Obama başka ülkelerle bilim
ve teknoloji alanõnda daha
sõkõ işbirliklerini öngörüyor.
İşbirliğinin düzeyini ne kadar
arttõrõrsak gelişmişlik ve
kalkõnmõşlõk düzeylerinin de
o kadar arttõrõlabileceğini
düşünüyor” diye konuştu.
Femtokimyanın pratikteki yeri
- Nobel Ödülü’nü femtokimya alanındaki
çalışmanız nedeniyle aldınız. Femtokimya
nedir? Bunun pratikte, gündelik yaşamımız-
da nasıl bir yeri var?
- (Bir kahkaha atõyor) Güzel bir soru. Yani
benim neden Nobel Ödülü’ne layõk bulundu-
ğumu soruyorsunuz. Şimdi siz kahvaltõnõzda si-
mit yiyorsunuz. Ağzõnõzdaki lokmayõ çiğneyip
yutuyorsunuz. Bu bir süre sonra moleküllere dö-
nüşür.
Siz bu molekülleri gözünüzle göremezsiniz.
Çok küçüktürler. Dolayõsõyla nasõl davran-
dõklarõ konusunda da hiçbir fikriniz yoktur. Di-
yelim ki gözlerinizi bağladõm ve sizi bir oda-
ya soktum. Odanõn içindeki hiçbir şeyi göre-
miyorsunuz. Oysa odanõn içinde herkes herkesle
kavga ediyor ya da eğleniyor. Ama siz onlarõ
göremiyorsunuz. Dolayõsõyla da odanõn içinde
neler olup bittiğini anlayamõyorsunuz.
Şimdi yapmaya çalõştõğõmõza geliyorum. Si-
zin için her türlü fonksiyonu yapan bu atom-
lar ve moleküllerin hõzlarõnõ yakalayõp bu bi-
linmeyen dünyayõ sizin için görünür hale ge-
tirmeye çalõşõyoruz. Bir molekül inanõlmaz kõ-
sa bir zaman içinde hareket eder. Bu sizin ya
da benim hõzõmla kõyas kabul etmeyecek kadar
süratlidir. Biz saniyeler, dakikalar ve saatler
içinde hareket ederiz. Ama hücrelerimizin
içindeki bu atomlar ve moleküller saniyenin mil-
yar milyonda biri bir hõzla hareket eder. Akõl
almaz kõsa bir süre yani... Femto, saniyenin mil-
yar milyonda biri demek zaten. Bu zerre ka-
dar minik canlõlarõn dünyasõ, sizin ve benim
dünyamõzdan dağlar kadar farkõ var.
Bizim kadar ağõr hareket etme lüksleri yok-
tur. Onun için de hõzlarõ bu akõl almaz düzey-
lere ulaşõyor. Bu atomlar ve moleküller kendi
görevlerini hakkõyla yerine getirmedikleri tak-
dirde biz insanlar hastalanõyoruz. Yani bir
fonksiyon sorunu ortaya çõktõğõnda hastalõkla-
ra yakalanõyoruz.
- Bu yöntemi örneğin kanser tedavilerinde
kullanabiliyor musunuz?
- Böyle bir tedavi şekli günümüzde uygula-
nõyor. Hücrenin içine nano altõn ya da minicik
bir altõn yonga konuyor. Bunun ardõndan altõn
zerresi õsõtõlõyor ve bu yöntemle kanserli hüc-
re yok ediliyor.
- Peki, bu teknik yaygın olarak kullanılıyor
mu?
- Hayõr. Ama dünyanõn her yerinde araştõr-
ma çalõşmalarõnda yaygõn olarak kullanõlõyor.
Pratikte de mikro elektronikte kullanõlõyor ve
çok da başarõlõ sonuçlar veriyor. Ayrõca beyin
tümörlerinin resimlenmesinde de kullanõlõyor.
- Peki, Türkiye’de bu yöntem kullanılıyor
mu?
- Araştõrma çalõşmalarõnda ve tõpta bazõ re-
simleme işlemlerinde kullanõldõğõnõ biliyo-
rum.
Türkiyegençlereyatõrõmyapmalõ
- Peki, kimya alanında yeni araş-
tırmalar var mı?
- Örneğin femto tekniğinin ilaçlarda
kullanõlmasõ var. Bu başarõyla sonuç-
lanõrsa çok önemli bir gelişme anlamõna
gelecektir.
- Bildiğim kadarıyla ilgi alanınıza
küresel ısınma nedeniyle oluşan dün-
yadaki iklim değişiklikleri de giriyor.
Kopenhag’da aralıkta düzenlenen ik-
lim zirvesinden sizce ne çıktı?
- Birtakõm kararlar alõndõ ama ben da-
ha iyi bir sonuç beklerdim. Ama en
azõndan dünya ülkeleri bir araya gelip
çok ciddi bir sorun olduğunu kabul
ettiler. Bu başlõ başõna bir
başarõdõr. Yine de, de-
diğim gibi çok daha
somut, elle tutulur
kararlar alõnmasõ-
nõ isterdim.
- İyi de, an-
laşıldığı ka-
darıyla ra-
dikal birta-
kım ka-
rarlar
a l -
mak çok pahalı yatırımları gerekti-
riyor. Öyle değil mi?
- Eğer irade varsa bir yolu bulunur.
Özetle, dünya liderlerinde bunu ge-
rektiren irade varsa nasõlsa bir yolunu
bulup bununla mücadele edeceklerdir.
- Peki, bu irade var mı sizce?
- Emin değilim. Bir kere dediğiniz gi-
bi çok yüksek rakamlõ yatõrõmlar ge-
rektiriyor. Ayrõca kimi ülkeler sanki bu-
nu kendi çõkarlarõna da aykõrõ bulu-
yorlar. Yani özetle söylemek gerekir-
se böyle bir kararõ almak çok siyasi.
‘Türkiye ilerliyor’
- Nobel ödüllü bir bilim insanı ola-
rak, kimya ve bilim alanında bugün-
kü yapılan çalışmaların yönünü na-
sıl görüyorsunuz? Ayrıca da bu ça-
lışmalar bugünkü küresel kimi ko-
nular için ne ölçüde geçerli?
- İklim değişikliklerinden insan sağ-
lõğõna ve barõş güvenliğine kadar bütün
bu küresel konular üzerinde bilim ve
teknoloji akõl almaz temelsel rol oy-
nuyor. Bu konuda hiç kuşkum yok.
Bilim ve teknoloji olmadan hasta-
lõklarõn üstesinden gelip sağlõklõ, mut-
lu yaşamlar sürmemiz mümkün değil.
Bilim olmadan tarõm üretimimizin ve-
rimliliğini arttõrmamõz olanaksõzdõr.
Dünyanõn ötesinde neler olduğunu öğ-
renmek ve evrene açõlmak bilim ve tek-
nolojisiz yapõlamaz.
Bugün hiçbir bilim insanõ bilimin ne
yöne doğru gittiğini tahmin etme yeti-
sine sahip değil. Şunu rahatlõkla söy-
leyebilirim: Türkiye gibi bir ülke için
genç insanlarõna yatõrõm yapmaktan da-
ha önemli bir konu olamaz. En yete-
nekli gençlerini bulup onlarõn yeni bi-
lim ve teknolojileri bulmalarõnõn önü-
nü açmalõsõnõz.
Bildiğim kadarõyla son 10 yõlda Tür-
kiye bu alanda çok iyi işler yaptõ. Ca-
lifornia’da çok iyi Türk öğrencilerim ol-
du. Bugün bunlardan birisi Massac-
husetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT)
profesör. Birinci sõnõf bir bilim insanõ.
Bilim çevrelerinde çok iyi tanõnõyor.
Size Türkiye’de gözümle gördüğüm
ve çok etkilendiğim bir olayõ anlatmak
istiyorum. Geçenlerde TÜBİTAK’õ
ziyaret ettim. Kurumun yüksek per-
formansla çalõşmasõ beni çok etkiledi.
Teknoparklarõ görmek için bazõ üni-
versitelere de gittim. Gördüm ki Tür-
kiye bilimde ciddi biçimde ilerliyor. Bu
da gelecek için en doğru yoldur. Hiç
kimse oturup da size ne yapmanõz ge-
rektiğini söylememelidir. En önemli ya-
põlmasõ gereken şey nitelikli bilime ve
gençlere yatõrõm yapmaktõr. İşte, Tür-
kiye bunu başarõyor. Şu ana kadar
Türkiye’de gördüklerimden ciddi ola-
rak etkilendiğimi söyleyebilirim.
Ben Türkiye’deki politikalarõ bilmi-
yorum. Hangi siyasi parti ne yapar onu
da bilmem. Ama hükümetin bilim ve
teknolojiye ciddi yatõrõm yapma iste-
ğinde olduğunun farkõndayõm. Burada
böyle bir irade var. Bu da Türkiye’nin
geleceği için çok önemli. Siyasi lider-
liğin bu gerçeğin ayõrdõnda olmasõ da
ayrõ bir öneme sahip.
- Peki, Ortadoğu ülkeleri liderlerinin bilim ve tekno-
lojiye yatırımın önemini kavradıklarını söyleyebilir mi-
siniz?
- Hepsinin bu gerçeği kavrayabildiklerini ve bu konu-
da kararlõ olduklarõnõ söyleyemem. Türkiye’nin önü-
müzdeki 10-20 yõl içinde bilim ve teknolojiye GSMH’den
ayrõlan parayõ yüzde ikiye çõkarmakta kararlõ olduğunu gör-
düm. Bu bir kararlõlõktõr. Ortadoğu ülkelerinin ise böy-
le bir kararlõlõğõ olmadõğõnõ görüyorum.
- Bu işi başarabilmek için yüksek vizyon mu gereki-
yor?
- Evet. Vizyon ve kararlõlõk.
- Bir üniversite hocası olarak gençlerin bilimle daha
fazla ilgilenebilmeleri için neler yapılması gerektiğini dü-
şünüyorsunuz?
- Bu çok önemli bir soru. Bugün pek çok ülke, genç-
lerinin bilimle hiçbir şekilde ilgilenmemesinden çok za-
rar görüyor. Bugünün gençleri internetten ayrõlmõyor. Da-
ha fazla para kazanmak istiyor.
Gençleri bilime yöneltmenin ve bilimle ilgilenmeleri-
ni sağlamanõn tek yolu meraklarõnõ uyandõrmaktõr. Bu nok-
ta sorunun anahtarõdõr. Ben bilimle çok yakõndan ilgi-
lendim, çünkü merak ediyordum. Örneğin bir denklemi
çözmeyi başarmam ya da bir deneyin karşõsõnda bunun na-
sõl olabildiğini çözmek beni fazlasõyla heyecanlandõrõyordu.
İlkokul ve ortaokul eğitiminde öğrencilerde böyle me-
raklarõ uyandõramazsak gençler bilime ilgi duymayacak-
lardõr. Çünkü çok ter dökmeden, uzun yõllar üniversite-
de dirsek çürütmeden başka mesleklerde daha kolay pa-
ra kazanõlacağõnõ bilen bir genç neden bilimi seçsin?
Ayrõca başka önemli nokta da medyanõn bilime odak-
lanmasõdõr. Medya, gazeteler bilimsel konulara daha
fazla önem verirlerse gençler arasõnda da bu merak kö-
rüklenebilir. Cumhuriyet’in her hafta bir tam sayfasõnõ
bilim ve teknolojiye ayõrmasõ gerekir.
- Bir tam sayfa yetmez. Cumhuriyet’in her hafta 16 say-
falık bir bilim ve teknoloji eki çıkıyor...
- Mükemmel. Cumhuriyet’i kutluyorum.
Başarının
anahtarı:
Vizyonve
kararlõlõk
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Başbakan’ın Sindirim
Sorunu
Sakarya’da bir açılış töreninde konuşurken
partisinin iktidar oluşunu içlerine
sindiremeyenlere, “Beğenmiyorsan da AKP’yi
içine sindirmek zorundasın. Demokrasi
budur. İleri demokrasi...” diye seslenirken
Başbakan Erdoğan haklıdır.
Ama aynı konuşmada, kendi iktidarı
tarafından sendikal hakları alınmak istendiği
için direnen TEKEL işçilerini ajitasyon
yapmakla suçlayan, dahası genel grev
uyarısında bulundukları için onları azarlamaya
kalkışan, hatta yasal kovuşturma başlatmakla
tehdit eden Başbakan’a ne demeliyiz?
Çağımızın siyasal iktidarlarını oluşturanlara,
Başbakan’ın deyimi ile “ileri demokrasi”nin
yargı organları, önlerine gelen davaları karara
bağlarlarken eleştirilere tahammüllü olmalarını
boşuna mı söylüyor?
Çağımızın demokrasilerinde, halkın verdiği
oylarla iktidara gelmiş olan partilerin, elbette
yine aynı şekilde, yani sandıktan çıkacak oyla o
iktidarı bırakacakları biliniyor.
Ancak, sandığa giden yolun iki yanında
siyasal partilerin, örgütlenmiş olan sivillerin ve
özellikle onların arasındaki sendikaların
ellerindeki silahların etkisi yok mu?
O silahların başında elbette grev hakkı gelir.
Çağımızdaki demokrasilerde, uyarı grevi ile
sonuç alınamazsa, sendikalar dayanışma kararı
ile genel grev haklarını kullanırlar. Yani üretimi
durdururlar.
Üretimin durduğu bir toplumda hayat da
duracağı için, acil çözüm olarak, hükümetlerin
önüne istifa ya da seçimleri yenileme
yollarından birisini kullanmak seçeneği
çıkacaktır.
Grev gözcüsü gömleği giyen başkan
Grevi yapanlar kadar, işçilerin kullandığı bu
silahın başarıya ulaşması için onları
destekleyen siyasal partilerin, derneklerin ve
sade yurttaşların da, bu tür eylemlere arka
çıkma hakkı olduğunu en iyi bilenlerden
birisinin de Recep Tayyip Erdoğan olduğunu
belgeleyen bir fotoğraf yakın günlerde
yayımlanmıştı.
O fotoğrafta Refah Partisi İl Başkanı olduğu
dönemlerde, bir grev çadırını ziyaret eden, grev
gözcüsü gömleklerini giyerek destek veren
Erdoğan’ı, kimsenin ajitasyon yapıyorsun diye
suçladığını anımsayanımız var mı?
Ama Başbakan, TEKEL işçilerinin üye olduğu
Tek Gıda-İş Sendikası başkanlığının yanı sıra
Türk-İş Konfederasyonu genel sekreterliğini
de uhdesinde bulunduran Mustafa Türkel’i,
gerekirse genel greve gideriz dediği için; AKP il
başkanları toplantısında yaptığı konuşmada,
“Sen kimsin, haddini bil. Avucunu yalarsın”
sözleri ile azarlayabiliyor.
Mersin’li çiftçiye “Ananı da al git” dediği
için, eleştirilmiş olmaktan zerre kadar pişmanlık
duymamış olan bir başbakanın, bir sendika
başkanının sözlerine karşı gösterdiği bu tepki,
Allah’ın günü başkalarına demokrasi dersi
veren AKP medyasında eleştirilmek şöyle
dursun beğeni ile veriliyor!..
Tek bir konfederasyon başkanı ya da
sendika sözcüsü, işçileri “haddini bil” diye
azarlayan Başbakan’a yanıt veremiyor.
Çünkü hazretin kızdığı zaman; kime nasıl ve
ne yapacağından korkulan, çekinilen bir dönem
yaşıyor Türkiyemiz.
Elmadağ’da cumartesi günü bir yol açılış
töreninde yaptığı konuşmayı, “sadece beş
televizyon kanalının vermiş olmasından”
mutsuz, geride kalanlara “Bakın ne yaptığınızın
çetelesini tutuyorum, sizlere gösteririm” der
gibi, bir gün sonra üstü kapalı tehditler
yapmaktan geri durmayan bir başbakan mı,
kendisini beğenmeyenlere sindirim dersi
vermeye kalkışıyor?
Dahası, sivil dikta sözünü sarf eden yazarlara
karşı demokrasiden söz eden eyyamcılar
korosunun sesleri yükseliyor.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu,
politikacının herkesten fazla hazımlı olmasını
gerektirir. Erdoğan, hak arama mücadelesine
girmiş olan TEKEL işçilerine, direnme güçlerini
sergiledikleri için ateş püskürecek kadar
hiddetleniyor. Bileklerini kolaylıkla
bükemeyişini, başkentin göbeğinde
sürdürdükleri ve kırk günü aşan eylemlerini
sona erdirmemekte ısrar etmelerini bir türlü
anlamıyor.
Buyurganlığının geri tepmesini
hazmedemiyor. Kamuoyunun bu kara kışta
ölüm yolculuğuna çıkmayı göze alarak direnen
işçilere verdiği desteği kesmek umuduyla,
milletin AKP’ye emanet ettiği hazineyi
soydurmayacağını söylüyor.
Günümüzde millet hazinesinin sağlam ve
güvenilir bir bekçisinin görev başında olduğunu
söyleyebilenler varsa, Kutsal Kitap’a el basarak
yemin etsinler...
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Patrik’ten iki
ateş benzetmesi
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Fener
Rum Patriği Bartholomeos, zaman zaman “iki ateş
arasında kalsa” da, Türk-Yunan ilişkilerinin ge-
lişmesi için çalõştõğõnõ söyledi.
İzmir Ticaret Odasõ’ndan (İZTO) yapõlan açõk-
lamaya göre İZTO Yönetim Kurulu Başkanõ Ekrem
Demirtaş, Bartholomeos’u ziyaret etti. Ziyarette, De-
mirtaş, “Ticaret hacmimiz rahatlıkla 10 milyar
dolara ulaşabilir ama Ege’de güven ortamını tam
olarak sağlayamıyoruz” dedi.
Bartholomeos da şu yorumu yaptõ: “İki ülkede
basının bir kısmı, bazı kesimler beni bu neden-
le eleştirdi. Bazen iki ateş arasında kalsam da
elimden geleni yapıyorum. 4 Şubat’ta Atina’da
Sayın Papandreu’yu ziyaret edeceğim ve bu ko-
nudaki desteğimizi bir kez daha ifade edeceğim.”