18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 OCAK 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Mõsõr asõllõ, Nobel ödüllü bilim insanõ Dr. Zewail, ‘Bilim sorun çözmekte araç olarak kullanõlabilir’ diyor ABD’nin ilk bilim elçisi LEYLA TAVŞANOĞLU Dr. Ahmed Zewail Mõsõr asõllõ bir bilim insanõ. 1999’da Nobel kimya ödülüne layõk görülmüş. Doktorasõnõ ABD’de Pennsylvania Üniversitesi’nden almõş. Sonra da ABD’ye yerleşmiş. Şimdi Başkan Obama’nõn teknoloji ve bilim danõşmanõ, aynõ zamanda da ABD yönetiminin ilk bilim ve teknoloji elçisi. İlk misyonu 11 Ocak’ta Mõsõr’a olmuş. Geçen hafta Türkiye’ye geldi. Önümüzdeki iki hafta içinde de Lübnan ve Ürdün’e gidecek. Dr. Zewail’le Ankara’da bir kahvaltõlõ buluşma yaptõk. Nobel ödülü almasõnõ sağlayan çalõşmalarõndan başlayõp bilim ve teknolojinin ülkeler için ne kadar temelsel önemi olduğuna varana kadar geniş bir yelpazede konuştuk. - Bir Ortadoğu ülkesinde doğup büyümek ve üniversite bitirip ABD’ye gitmek, bilim insanı olmak, ardından da Nobel kimya ödülünü almak nasıl bir duygu? Ahmed Zewail - Nil kõyõsõnda büyümekte olan bir erkek çocuğu iken, hatta İskenderiye Üniversitesi’ne giderken dünyaya hep kendi ekranõmõzdan bakõyordum. Kendi ekranõm derken açõklayayõm. Bu şu demekti: Üniversiteden iyi bir lisans üstü çalõşmayla mezun olmak ve yükseköğrenimde iyi bir yere gelmek. Sonuçta kaderde bir şeyler olmak varsa oluyorsun. Bundan kaçõş imkânsõz. Benim düşüm çok iyi bir üniversite öğrenimi görmekti. Sõnõfõmda da iyi bir öğrenciydim. En iyi üniversite öğrenimini alabileceğim ülke ise ABD’ydi. ABD’ye, günün birinde Mõsõr’a geri dönme düşüncesiyle gittim. Mõsõr’da üniversitede yerim hazõrdõ. Orada günün birinde profesör olacaktõm. Ama bir kere ABD’ye gittikten sonra orasõ beni mõknatõs gibi çekti. İşlerim de yolunda gidiyordu. Çok kõsa süre içinde, genç yaşõmda profesör oldum. ‘İşbirliği, kalkınmışlığı olumlu etkiliyor’ - Siz ABD’nin ilk bilim elçisi ve ABD Başkanı’nın bilim ve teknoloji danışmanısınız. Başkan Obama’nın bir bilim ve teknoloji danışmanı ve elçisine gerek duymasının nedeni nedir? - Geniş olarak söylemem gerekirse dünya toplumlarõ bilim ve teknoloji alanõnda gelişme yolunda. Bu bir gereklilik. Bugün Türkiye dahil hangi ülkenin gayri safi milli hasõlasõna bakarsanõz bakõn hepsinde teknoloji ve bilim düzeyinin verimlilik ve kalkõnma düzeyiyle doğrudan bağlantõsõ olduğunu görürsünüz. Başkan Obama bilim ve teknolojinin dõş politikada çok önemli bir kilometre taşõ olduğuna inanõyor. Başka ülkelerle bilim ve teknoloji alanõnda daha sõkõ işbirliklerini öngörüyor. Bu işbirliğinin düzeyini ne kadar arttõrõrsak gelişmişlik ve kalkõnmõşlõk düzeylerinin de o kadar arttõrõlabileceğini düşünüyor. Ben Başkan Obama’nõn bilim ve teknoloji elçisi olmamõn ötesinde aynõ zamanda Beyaz Saray’õn danõşmanlarõndan birisiyim. Bunun güvenlik ve kalkõnma açõsõndan sadece dõş dünya değil, aynõ zamanda ABD için de çok önemli olduğunu görüyorum. - Bu bağlamda size sormak istiyorum. İran’ın ısrarla nükleer programını sürdürmekteki kararlılığını nasıl karşılıyorsunuz? - Her ülke barõşçõ ya da barõşçõ olmayan programlarõ için teknoloji kullanma yollarõnõ arar. Ama dünyaya şöyle bir bakõn. Dünyada, hangi dinden, hangi õrktan, hangi kültürden olurlarsa olsunlar birbirleriyle fazla sorun çõkarmadan en iyi ve düzgün ilişkileri kurmayõ başaran kişiler bilim insanlarõdõr. Benim bu dünya üzerinde Rus, Türk, Alman, Japon olsun binlerce arkadaşõm var. Bütün bölgelerde, Ortadoğu’da olan bu sorunlarõn üstesinden gelmek ve dünyayõ birleştirmek için bilim bir araç olarak kullanõlabilir. Dr. Zewail, “Başkan Obama başka ülkelerle bilim ve teknoloji alanõnda daha sõkõ işbirliklerini öngörüyor. İşbirliğinin düzeyini ne kadar arttõrõrsak gelişmişlik ve kalkõnmõşlõk düzeylerinin de o kadar arttõrõlabileceğini düşünüyor” diye konuştu. Femtokimyanın pratikteki yeri - Nobel Ödülü’nü femtokimya alanındaki çalışmanız nedeniyle aldınız. Femtokimya nedir? Bunun pratikte, gündelik yaşamımız- da nasıl bir yeri var? - (Bir kahkaha atõyor) Güzel bir soru. Yani benim neden Nobel Ödülü’ne layõk bulundu- ğumu soruyorsunuz. Şimdi siz kahvaltõnõzda si- mit yiyorsunuz. Ağzõnõzdaki lokmayõ çiğneyip yutuyorsunuz. Bu bir süre sonra moleküllere dö- nüşür. Siz bu molekülleri gözünüzle göremezsiniz. Çok küçüktürler. Dolayõsõyla nasõl davran- dõklarõ konusunda da hiçbir fikriniz yoktur. Di- yelim ki gözlerinizi bağladõm ve sizi bir oda- ya soktum. Odanõn içindeki hiçbir şeyi göre- miyorsunuz. Oysa odanõn içinde herkes herkesle kavga ediyor ya da eğleniyor. Ama siz onlarõ göremiyorsunuz. Dolayõsõyla da odanõn içinde neler olup bittiğini anlayamõyorsunuz. Şimdi yapmaya çalõştõğõmõza geliyorum. Si- zin için her türlü fonksiyonu yapan bu atom- lar ve moleküllerin hõzlarõnõ yakalayõp bu bi- linmeyen dünyayõ sizin için görünür hale ge- tirmeye çalõşõyoruz. Bir molekül inanõlmaz kõ- sa bir zaman içinde hareket eder. Bu sizin ya da benim hõzõmla kõyas kabul etmeyecek kadar süratlidir. Biz saniyeler, dakikalar ve saatler içinde hareket ederiz. Ama hücrelerimizin içindeki bu atomlar ve moleküller saniyenin mil- yar milyonda biri bir hõzla hareket eder. Akõl almaz kõsa bir süre yani... Femto, saniyenin mil- yar milyonda biri demek zaten. Bu zerre ka- dar minik canlõlarõn dünyasõ, sizin ve benim dünyamõzdan dağlar kadar farkõ var. Bizim kadar ağõr hareket etme lüksleri yok- tur. Onun için de hõzlarõ bu akõl almaz düzey- lere ulaşõyor. Bu atomlar ve moleküller kendi görevlerini hakkõyla yerine getirmedikleri tak- dirde biz insanlar hastalanõyoruz. Yani bir fonksiyon sorunu ortaya çõktõğõnda hastalõkla- ra yakalanõyoruz. - Bu yöntemi örneğin kanser tedavilerinde kullanabiliyor musunuz? - Böyle bir tedavi şekli günümüzde uygula- nõyor. Hücrenin içine nano altõn ya da minicik bir altõn yonga konuyor. Bunun ardõndan altõn zerresi õsõtõlõyor ve bu yöntemle kanserli hüc- re yok ediliyor. - Peki, bu teknik yaygın olarak kullanılıyor mu? - Hayõr. Ama dünyanõn her yerinde araştõr- ma çalõşmalarõnda yaygõn olarak kullanõlõyor. Pratikte de mikro elektronikte kullanõlõyor ve çok da başarõlõ sonuçlar veriyor. Ayrõca beyin tümörlerinin resimlenmesinde de kullanõlõyor. - Peki, Türkiye’de bu yöntem kullanılıyor mu? - Araştõrma çalõşmalarõnda ve tõpta bazõ re- simleme işlemlerinde kullanõldõğõnõ biliyo- rum. Türkiyegençlereyatõrõmyapmalõ - Peki, kimya alanında yeni araş- tırmalar var mı? - Örneğin femto tekniğinin ilaçlarda kullanõlmasõ var. Bu başarõyla sonuç- lanõrsa çok önemli bir gelişme anlamõna gelecektir. - Bildiğim kadarıyla ilgi alanınıza küresel ısınma nedeniyle oluşan dün- yadaki iklim değişiklikleri de giriyor. Kopenhag’da aralıkta düzenlenen ik- lim zirvesinden sizce ne çıktı? - Birtakõm kararlar alõndõ ama ben da- ha iyi bir sonuç beklerdim. Ama en azõndan dünya ülkeleri bir araya gelip çok ciddi bir sorun olduğunu kabul ettiler. Bu başlõ başõna bir başarõdõr. Yine de, de- diğim gibi çok daha somut, elle tutulur kararlar alõnmasõ- nõ isterdim. - İyi de, an- laşıldığı ka- darıyla ra- dikal birta- kım ka- rarlar a l - mak çok pahalı yatırımları gerekti- riyor. Öyle değil mi? - Eğer irade varsa bir yolu bulunur. Özetle, dünya liderlerinde bunu ge- rektiren irade varsa nasõlsa bir yolunu bulup bununla mücadele edeceklerdir. - Peki, bu irade var mı sizce? - Emin değilim. Bir kere dediğiniz gi- bi çok yüksek rakamlõ yatõrõmlar ge- rektiriyor. Ayrõca kimi ülkeler sanki bu- nu kendi çõkarlarõna da aykõrõ bulu- yorlar. Yani özetle söylemek gerekir- se böyle bir kararõ almak çok siyasi. ‘Türkiye ilerliyor’ - Nobel ödüllü bir bilim insanı ola- rak, kimya ve bilim alanında bugün- kü yapılan çalışmaların yönünü na- sıl görüyorsunuz? Ayrıca da bu ça- lışmalar bugünkü küresel kimi ko- nular için ne ölçüde geçerli? - İklim değişikliklerinden insan sağ- lõğõna ve barõş güvenliğine kadar bütün bu küresel konular üzerinde bilim ve teknoloji akõl almaz temelsel rol oy- nuyor. Bu konuda hiç kuşkum yok. Bilim ve teknoloji olmadan hasta- lõklarõn üstesinden gelip sağlõklõ, mut- lu yaşamlar sürmemiz mümkün değil. Bilim olmadan tarõm üretimimizin ve- rimliliğini arttõrmamõz olanaksõzdõr. Dünyanõn ötesinde neler olduğunu öğ- renmek ve evrene açõlmak bilim ve tek- nolojisiz yapõlamaz. Bugün hiçbir bilim insanõ bilimin ne yöne doğru gittiğini tahmin etme yeti- sine sahip değil. Şunu rahatlõkla söy- leyebilirim: Türkiye gibi bir ülke için genç insanlarõna yatõrõm yapmaktan da- ha önemli bir konu olamaz. En yete- nekli gençlerini bulup onlarõn yeni bi- lim ve teknolojileri bulmalarõnõn önü- nü açmalõsõnõz. Bildiğim kadarõyla son 10 yõlda Tür- kiye bu alanda çok iyi işler yaptõ. Ca- lifornia’da çok iyi Türk öğrencilerim ol- du. Bugün bunlardan birisi Massac- husetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) profesör. Birinci sõnõf bir bilim insanõ. Bilim çevrelerinde çok iyi tanõnõyor. Size Türkiye’de gözümle gördüğüm ve çok etkilendiğim bir olayõ anlatmak istiyorum. Geçenlerde TÜBİTAK’õ ziyaret ettim. Kurumun yüksek per- formansla çalõşmasõ beni çok etkiledi. Teknoparklarõ görmek için bazõ üni- versitelere de gittim. Gördüm ki Tür- kiye bilimde ciddi biçimde ilerliyor. Bu da gelecek için en doğru yoldur. Hiç kimse oturup da size ne yapmanõz ge- rektiğini söylememelidir. En önemli ya- põlmasõ gereken şey nitelikli bilime ve gençlere yatõrõm yapmaktõr. İşte, Tür- kiye bunu başarõyor. Şu ana kadar Türkiye’de gördüklerimden ciddi ola- rak etkilendiğimi söyleyebilirim. Ben Türkiye’deki politikalarõ bilmi- yorum. Hangi siyasi parti ne yapar onu da bilmem. Ama hükümetin bilim ve teknolojiye ciddi yatõrõm yapma iste- ğinde olduğunun farkõndayõm. Burada böyle bir irade var. Bu da Türkiye’nin geleceği için çok önemli. Siyasi lider- liğin bu gerçeğin ayõrdõnda olmasõ da ayrõ bir öneme sahip. - Peki, Ortadoğu ülkeleri liderlerinin bilim ve tekno- lojiye yatırımın önemini kavradıklarını söyleyebilir mi- siniz? - Hepsinin bu gerçeği kavrayabildiklerini ve bu konu- da kararlõ olduklarõnõ söyleyemem. Türkiye’nin önü- müzdeki 10-20 yõl içinde bilim ve teknolojiye GSMH’den ayrõlan parayõ yüzde ikiye çõkarmakta kararlõ olduğunu gör- düm. Bu bir kararlõlõktõr. Ortadoğu ülkelerinin ise böy- le bir kararlõlõğõ olmadõğõnõ görüyorum. - Bu işi başarabilmek için yüksek vizyon mu gereki- yor? - Evet. Vizyon ve kararlõlõk. - Bir üniversite hocası olarak gençlerin bilimle daha fazla ilgilenebilmeleri için neler yapılması gerektiğini dü- şünüyorsunuz? - Bu çok önemli bir soru. Bugün pek çok ülke, genç- lerinin bilimle hiçbir şekilde ilgilenmemesinden çok za- rar görüyor. Bugünün gençleri internetten ayrõlmõyor. Da- ha fazla para kazanmak istiyor. Gençleri bilime yöneltmenin ve bilimle ilgilenmeleri- ni sağlamanõn tek yolu meraklarõnõ uyandõrmaktõr. Bu nok- ta sorunun anahtarõdõr. Ben bilimle çok yakõndan ilgi- lendim, çünkü merak ediyordum. Örneğin bir denklemi çözmeyi başarmam ya da bir deneyin karşõsõnda bunun na- sõl olabildiğini çözmek beni fazlasõyla heyecanlandõrõyordu. İlkokul ve ortaokul eğitiminde öğrencilerde böyle me- raklarõ uyandõramazsak gençler bilime ilgi duymayacak- lardõr. Çünkü çok ter dökmeden, uzun yõllar üniversite- de dirsek çürütmeden başka mesleklerde daha kolay pa- ra kazanõlacağõnõ bilen bir genç neden bilimi seçsin? Ayrõca başka önemli nokta da medyanõn bilime odak- lanmasõdõr. Medya, gazeteler bilimsel konulara daha fazla önem verirlerse gençler arasõnda da bu merak kö- rüklenebilir. Cumhuriyet’in her hafta bir tam sayfasõnõ bilim ve teknolojiye ayõrmasõ gerekir. - Bir tam sayfa yetmez. Cumhuriyet’in her hafta 16 say- falık bir bilim ve teknoloji eki çıkıyor... - Mükemmel. Cumhuriyet’i kutluyorum. Başarının anahtarı: Vizyonve kararlõlõk DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Başbakan’ın Sindirim Sorunu Sakarya’da bir açılış töreninde konuşurken partisinin iktidar oluşunu içlerine sindiremeyenlere, “Beğenmiyorsan da AKP’yi içine sindirmek zorundasın. Demokrasi budur. İleri demokrasi...” diye seslenirken Başbakan Erdoğan haklıdır. Ama aynı konuşmada, kendi iktidarı tarafından sendikal hakları alınmak istendiği için direnen TEKEL işçilerini ajitasyon yapmakla suçlayan, dahası genel grev uyarısında bulundukları için onları azarlamaya kalkışan, hatta yasal kovuşturma başlatmakla tehdit eden Başbakan’a ne demeliyiz? Çağımızın siyasal iktidarlarını oluşturanlara, Başbakan’ın deyimi ile “ileri demokrasi”nin yargı organları, önlerine gelen davaları karara bağlarlarken eleştirilere tahammüllü olmalarını boşuna mı söylüyor? Çağımızın demokrasilerinde, halkın verdiği oylarla iktidara gelmiş olan partilerin, elbette yine aynı şekilde, yani sandıktan çıkacak oyla o iktidarı bırakacakları biliniyor. Ancak, sandığa giden yolun iki yanında siyasal partilerin, örgütlenmiş olan sivillerin ve özellikle onların arasındaki sendikaların ellerindeki silahların etkisi yok mu? O silahların başında elbette grev hakkı gelir. Çağımızdaki demokrasilerde, uyarı grevi ile sonuç alınamazsa, sendikalar dayanışma kararı ile genel grev haklarını kullanırlar. Yani üretimi durdururlar. Üretimin durduğu bir toplumda hayat da duracağı için, acil çözüm olarak, hükümetlerin önüne istifa ya da seçimleri yenileme yollarından birisini kullanmak seçeneği çıkacaktır. Grev gözcüsü gömleği giyen başkan Grevi yapanlar kadar, işçilerin kullandığı bu silahın başarıya ulaşması için onları destekleyen siyasal partilerin, derneklerin ve sade yurttaşların da, bu tür eylemlere arka çıkma hakkı olduğunu en iyi bilenlerden birisinin de Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belgeleyen bir fotoğraf yakın günlerde yayımlanmıştı. O fotoğrafta Refah Partisi İl Başkanı olduğu dönemlerde, bir grev çadırını ziyaret eden, grev gözcüsü gömleklerini giyerek destek veren Erdoğan’ı, kimsenin ajitasyon yapıyorsun diye suçladığını anımsayanımız var mı? Ama Başbakan, TEKEL işçilerinin üye olduğu Tek Gıda-İş Sendikası başkanlığının yanı sıra Türk-İş Konfederasyonu genel sekreterliğini de uhdesinde bulunduran Mustafa Türkel’i, gerekirse genel greve gideriz dediği için; AKP il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, “Sen kimsin, haddini bil. Avucunu yalarsın” sözleri ile azarlayabiliyor. Mersin’li çiftçiye “Ananı da al git” dediği için, eleştirilmiş olmaktan zerre kadar pişmanlık duymamış olan bir başbakanın, bir sendika başkanının sözlerine karşı gösterdiği bu tepki, Allah’ın günü başkalarına demokrasi dersi veren AKP medyasında eleştirilmek şöyle dursun beğeni ile veriliyor!.. Tek bir konfederasyon başkanı ya da sendika sözcüsü, işçileri “haddini bil” diye azarlayan Başbakan’a yanıt veremiyor. Çünkü hazretin kızdığı zaman; kime nasıl ve ne yapacağından korkulan, çekinilen bir dönem yaşıyor Türkiyemiz. Elmadağ’da cumartesi günü bir yol açılış töreninde yaptığı konuşmayı, “sadece beş televizyon kanalının vermiş olmasından” mutsuz, geride kalanlara “Bakın ne yaptığınızın çetelesini tutuyorum, sizlere gösteririm” der gibi, bir gün sonra üstü kapalı tehditler yapmaktan geri durmayan bir başbakan mı, kendisini beğenmeyenlere sindirim dersi vermeye kalkışıyor? Dahası, sivil dikta sözünü sarf eden yazarlara karşı demokrasiden söz eden eyyamcılar korosunun sesleri yükseliyor. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, politikacının herkesten fazla hazımlı olmasını gerektirir. Erdoğan, hak arama mücadelesine girmiş olan TEKEL işçilerine, direnme güçlerini sergiledikleri için ateş püskürecek kadar hiddetleniyor. Bileklerini kolaylıkla bükemeyişini, başkentin göbeğinde sürdürdükleri ve kırk günü aşan eylemlerini sona erdirmemekte ısrar etmelerini bir türlü anlamıyor. Buyurganlığının geri tepmesini hazmedemiyor. Kamuoyunun bu kara kışta ölüm yolculuğuna çıkmayı göze alarak direnen işçilere verdiği desteği kesmek umuduyla, milletin AKP’ye emanet ettiği hazineyi soydurmayacağını söylüyor. Günümüzde millet hazinesinin sağlam ve güvenilir bir bekçisinin görev başında olduğunu söyleyebilenler varsa, Kutsal Kitap’a el basarak yemin etsinler... Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Patrik’ten iki ateş benzetmesi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Fener Rum Patriği Bartholomeos, zaman zaman “iki ateş arasında kalsa” da, Türk-Yunan ilişkilerinin ge- lişmesi için çalõştõğõnõ söyledi. İzmir Ticaret Odasõ’ndan (İZTO) yapõlan açõk- lamaya göre İZTO Yönetim Kurulu Başkanõ Ekrem Demirtaş, Bartholomeos’u ziyaret etti. Ziyarette, De- mirtaş, “Ticaret hacmimiz rahatlıkla 10 milyar dolara ulaşabilir ama Ege’de güven ortamını tam olarak sağlayamıyoruz” dedi. Bartholomeos da şu yorumu yaptõ: “İki ülkede basının bir kısmı, bazı kesimler beni bu neden- le eleştirdi. Bazen iki ateş arasında kalsam da elimden geleni yapıyorum. 4 Şubat’ta Atina’da Sayın Papandreu’yu ziyaret edeceğim ve bu ko- nudaki desteğimizi bir kez daha ifade edeceğim.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle