22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 16 HAZİRAN 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Bir Kirli Tezgâh Var Amma Ergenekon şüphelisi emekli üsteğmen-avukat Serdar Öztürk‘ün bürosunda bulunduğu ileri sürü- len ve Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dai- resi tarafından hazırlandığı iddia edilen plan habe- ri, AKP ile Silahlı Kuvvetler arasında gerginlik ya- ratmayı mı amaçlıyor? Yoksa, sevimsiz olduğu kadar; tehlikeli bir olgu- yu mu su yüzüne çıkartıyor? “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” başlıklı haberin Ta- raf gazetesinde yayımlandığı günden bu yana, bu iki sorunun yanıtını arayanlardan daha çok, peşin yar- gı ile TSK’yi mahkûm etmek isteyen yorumlar ağır- lıktadır. O yorumlara, bir de Başbakan’ın önceki gün partisinin Şanlıurfa kongresindeki konuşması ekle- nince, ortaya çok sevimsiz bir tablo çıkmıştır. Zira Erdoğan, tıpkı biz sade yurttaşlar gibi, olayı söz konusu gazetenin haberi ile öğrendiğini “İşte son günlerde gazetelerin yaptığı haberleri görüyorsunuz. AK Parti üzerinde oynanması düşünülen oyunları gö- rüyorsunuz. Şu anda bizler de bunları araştırıyoruz. Gerekirse biz de ilgililerle, onlara yönelik davalar aça- cağız..” tümceleri ile açıklıyor. Bu açıklama, Başbakan’ın kendisine bağlı bir anayasal kurumda düzenlenmiş olduğu iddia edi- len “yasadışı bir tertibin” belgelerini bulan poli- sin durumdan İçişleri Bakanlığı’nı haberli kılma- dan önce, yandaş medyaya aktardığının ipuçla- rını veriyor. Zaten üstünde sayısız kuşku örtüsünün bulundu- ğu o soruşturmayı yönetenler adına, bu ayıplanacak bir durum değil midir? Kriminal inceleme isteği Dün önce Genelkurmay Askeri Savcılığı, 13 Ha- ziran sabahı başlattığı soruşturmanın “...şu ana ka- dar elde edilen deliller değerlendirildiğinde, ele ge- çirildiği iddia edilen belgelerin Genelkurmay Baş- kanlığı’nın herhangi bir biriminde hazırlandığına iliş- kin bir kanaate varılmadığını” kamuoyuna açıklarken, “üzerinde gerekli ve zorunlu kriminal incelemelerin ya- pılması amacıyla habere konu olan belgenin 12 Ha- ziran 2009 tarihinde ele geçirildiği şekliyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ve ulaştırıldığı şekliy- le Taraf gazetesinden istendiğini, ancak belgenin ken- dilerine henüz ulaşmadığını” da bildiriyor. Böylesine önemli bir “belge”nin sahte olup ol- madığını ortaya koyacak kriminal araştırma, herhal- de öncelikle Genelkurmay Harekât Dairesi’nde gö- revli Deniz Kıdemli Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek’in imzasının gerçek mi, yoksa sahte mi oldu- ğunu da ortaya çıkartacağı için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın askeri savcının isteğini bir an önce yerine getirmesi yararlı olacaktır. Genelkurmay Başkanlığı “belgenin doğruluğu is- pat edilirse sorumluların yasalar çerçevesinde yargı makamları tarafından cezalandırılacağına dair gü- vencemiz tamdır, TSK bu konunun en yakın takip- çisi olacaktır” sözleri ile, böyle bir çalışma yapılmış olsa bile, bunun kurumsal olmadığını apaçık söyle- miş oluyor. Dahası bir adım daha atılarak, şayet belge sahte ise, TSK’nin bunun kimler tarafından ve ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılmasının da sonuna ka- dar takipçisi olacağı da vurgulanıyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın ve ona bağlı askeri sav- cılığın dünkü açıklamaları, bir yılı aşkın bir süredir de- vam eden bir soruşturmanın yepyeni bir kavşağa gel- diğini göstermiyor mu? Erdoğan, Şanlıurfa’da yaptığı konuşmada sözü edi- len belgenin bir “kirli tezgâh”ın varlığını ortaya çı- karttığını söylemişti. Bir bakıma haksız değildir Sayın Başbakan. Ortada bir kirli tezgâh var. Var ama, o tezgâhın se- naryosunu yazanlar ve ipleri ellerinde tutanlar kim? Onun kanıtlanması gerekiyor. Elde edilecek kanıt, Ergenekon soruşturmasını da yepyeni bir aşamaya getirmiş olacaktır. [email protected]; Faks: 0 216 302 82 08 ENTERNET / MEHMET SUCU Türk.İnternet.com sitesi geçen haf- ta, gazeteciliğin ölümü de kurtuluşu da Web’den olacak kehanetinde bu- lundu. BusinessWeek.com’un kı- demli editörü John Byrne’ı kaynak alan sitedeki yazı kısaca şöyle; John Byrne’a göre Times gazete- si, okuyucularının Web’e taşınması üzerine en azından 2000 yılından be- ri geleneksel yayıncılıkta zor zaman- lar yaşamaya başladı ve artık en- düstriyel geleneklere bağlı kalmanın zamanı çoktan geçmiş durumda. Byrne “Medya kuruluşları ölüm çem- berinde” diyor. Byrne medya impa- ratorluklarının beş aşamada çöke- ceklerini söylüyor: Birinci aşama ba- şarının verdiği kibir ki bu direkt ola- rak ikinci aşamaya, yani daha fazla- sını isteme aşamasına geçişi bera- berinde getiriyor. Byrne “Medya şir- ketleri diğer firmaları satın alarak mantıksız olup olmamasına bakmak- sızın bir hareketlilik sağladılar. Örnek olarak Boston Globe’un The New York Times tarafından alınışı sayıla- bilir” diyor.Anlamsız firma büyüme- leri, ortada bir sorun olduğunu red- detme safhasını beraberinde getiri- yor. “Doğruyu söyleme gücüne sahip olan kişiler de takım oyuncusu ol- mamak veya iyimser olmamak suç- lamalarıyla susturuldular.” Gerçeklik devreye girdiğinde ise firmalar “kur- tarılmayı arama” evresine geçiyorlar. Byrne “Medya bir resesyon değil, ile- ri düzeyde depresyon durumundadır” diyor. Byrne insanların gazete okuma oranlarının reklamcılığın çöküşü ile iyi- ce düşürüldüğünü, bunun da eko- nomi sadece bir resesyon yaşarken medyada depresyon benzeri bir or- tam yarattığını ifade ediyor. Beşinci ve son evre ise GM’in de şu anda ya- şadığı gibi ilgisizlik veya ölüme tes- lim olma durumu.Şirketler değişime gitmeliler. Byrne’ın bu konuda tavsi- yeleri var. Byrne’a göre Business- Week’in on-line versiyonu oldukça iyi gidiyor. “Medya firmalarının okuyu- cuları ile derin ve samimi bir ilişki kur- maları gerekiyor. Pek çok firma bu ko- nu hakkında vaazlar vermekte.. ama aslında bunu sağlayabilen ya da sağ- lamaya çalışan çok az şirket mevcut.” Byrne tüm arama motorlarının site markasını görmezden geldiği bir or- tamda Google’ın buna hayati önem verdiğinin altını çiziyor ve Business- Week.com’un site trafiğinin yarısın- dan fazlasının Google aracılığı ile ger- çekleştiğini ekliyor. Byrne ayrıca rek- lamcıların medya özelliklerine sahip olması gerekmediğini de vurguluyor. Byrne “Öylesine ölüme mahkûm edil- miş durumdayız ki.. niye, herhangi bir reklamcı aynı izleyici oranına Face- book’tan 0.10 dolar CPM* ile sahip olabilecekken BusinessWeek.com’a 40 dolar CPM ödesin ki? Pek çok rek- lamcı buna yanaşmayacaktır” diyor. Sonrası mı? Gazeteciliğin bir son- rası yok. Byrne “Hikâyeler tıpkı kamp ateşi gibi insanları sohbet etmeleri için bir araya toplayabilmemizi sağlıyor” diyor. Byrne ayrıca bağlılığın nasıl öl- çüldüğüne de dikkat edilmesi ge- rektiğini belirtiyor. Sitede geçirilen za- manın, bağlılığın ölçülmesinde vi- deoya kıyasla rakamları ön plana çı- karttığını ve bir hikâyeyi okurken bil- gisayarının başından ayrılan kişilerin de bu rakamları etkilediği söyleniyor. Byrne, “Bazen okuyucularımızın yap- tıkları yorumlar hikâyeden daha faz- la trafik çekiyor” diyor ve ekliyor: “Ba- zı hikâyeler 5000 yoruma bile ulaşa- biliyor.” Gazetecilerin okuyucular ile etkileşimini cesaretlendirmek adına firma “Yazarlarla Diyalog” adı verilen bir bölüm bile yaratmış. Business- Week.com okuyucu tarafından yazı- lan hikâye ve makaleleri de yayımlı- yor.. ancak oldukça nadiren. Byrne, “Okuyucu sunularına pek yer vermi- yoruz” diyor ve ekliyor: “Yalnızca yaklaşık olarak haftada bir kez en iyi yorumcularımızın yazılarını yayımlı- yoruz.” Aslında Byrne’ın öngörülerinin ço- ğuna katılmamak olası değil. Yeni bir dönemde yeni bir yayıncılık çeşidine hazır olmalıyız gibi görünüyor. Ya- yıncılık çeşidi değişecek ama.. Ga- zetecilik özünde değişmeyecek. Çün- kü yine habercilik kaygısı olanlar ka- zanacak. İyi yorumlar, iyi yazarlar oku- nacak. Yine haberlerde 5N1K ara- nacak. Okur yorumları ise daha hız- lı ve verimli olacak. Yayının tarafsızlığı veya hangi hol- dinge bağlı olduğu, hangi cemaatin arkasında olduğuna göre değerlen- dirilecek. Kısacası, gazetecilik yine gazetecilik olacak.. Ama yayıncılık çe- şidi değişecek. [email protected] Gazetecilik Gazetecilik Olarak Kalacak OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT - Uzun yõllardõr Almanya’da gazetecilik yapan Ali Gülen ile Vedat Ali Aydın’õn bir süre önce yayõmlanan “AKP’nin Feneri Böyle Söndü” kitabõnda kõsmen değindikleri Offenbach ve Frankfurt’taki sözde konut koope- ratifi (OFWG) ile ilgili yolsuzluk ve sahtecilik hakkõnda yürütülen so- ruşturmanõn yõl sonuna kadar da- vaya dönüşeceği bildirildi. Aynõ za- manda hukukçu olan Gülen ve Ay- dõn, özellikle bu kooperatif dava- sõnõn AKP’nin bazõ ünlü isimlerinin yanõ sõra Zekeriya Karaman ve Aykut Zahid Akman gibi isimle- rin başõna yepyeni dertler açabile- ceğini iddia ettiler. Cumhuriyet’in sorularõnõ yanõt- layan iki gazeteci, kooperatif yol- suzluğunun başlõ başõna bir vurgun olduğuna dikkat çekerek, Türki- ye’deki savcõlarõn kamusal yetki- lerini kullanarak kendiliğinden ha- rekete geçmesi gerektiğini dile ge- tirdiler. Deniz Feneri ile ilgili bir haberi yüzünden çalõştõğõ gazetenin yazõ iş- leri müdürlüğü görevinden ayrõlmak zorunda kalan ve halen Frank- furt’ta araştõrmalar yaparak ayakta durmaya çalõşan Ali Gülen, yõl so- nuna dek bu kooperatif dosyasõnõn davaya dönüşeceğini bildirdi. Gü- len şunlarõ söyledi: Kooperatif vurgunu kötü “Biz ilk kitabımızda bu koo- peratif skandalına da yer verdik. Deniz Feneri e.V.’ye gelen yardım paralarıyla kurulan şirketlerden biri de Offenbach ve Frankfurt Konut Yapı Kooperatifi’dir. Kı- sa adı OFWG olan bu koopera- tifin üç yöneticisinden ikisi Deniz Fener’cidir. Mehmet Gürhan ile Türkiye’deki televizyonların ah- lak bekçisi Aykut Zahid Akman. Bu kooperatif, 1600 kişiden beş yıl boyunca ayda ortalama 80’er Avro aidat almıştır. Ek olarak, Alman devletinden üyeler adına konut teşvik primi çekmiştir.. ki bu, kişi başına yılda ortalama 800 Avro’dur. Yetmemiştir. Üye ol- mayan bazı Türkler’in ad ve ad- resleri bulunup onlar adına da Alman devletinden teşvik primi alınmıştır. Yani naylon üye bulup Alman devletini dolandırdıkları ileri sürülmektedir.” Açõkça Alman devletinin ve ka- mu kaynaklarõnõn “söğüşlendiği- ni”, bunun ise Alman yargõ ve de- netim kurumlarõnõn takibinden kur- tulmasõnõn çok zor olduğunu, koo- peratif olayõnda sadece vatandaş- larõn dolandõrõlmadõğõnõ, adlarõna sahte belge düzenlenen 33 kişinin aracõlõğõyla Konut Teşvik Primle- ri alõndõğõnõn tespit edildiğini be- lirten Ali Gülen, şunlarõ söyledi: “Konut Teşvik Yardımları’nın toplanmasının ardından koope- ratif bir anda yok oldu. Ortada tek bir tuğla bile yoktu, halen de yok. Bu kooperatife yetki verip konut teşvik primi çektiren yüz- lerce Türk, şimdi maliyeyle bo- ğuşuyor. Çünkü maliye, parala- rı onlardan geri istiyor. Ayrıca sa- dece Frankfurt’un bir semtinde 33 Türk adına sahte belgeyle ko- nut teşvik primi almış bu koope- ratif. O sırada yöneticilerden bi- ri de tabii ki Zahid Akman.” ALMANYA MEKTUP GÖNDERDİ Kürt ve Yezidi mültecilere geri gidin baskõsõ ‘AKP Hüseyin’i üzmez, kadınları üzer’ İstanbul Haber Servisi - Halkevleri ve Öğrenci Kolektifi üyeleri; 14 yaşõndaki B. Ç. adlõ kõz çocuğunu taciz eden ve tutuksuz yar- gõlanan eski Vakit gazetesi yazarõ Hüseyin Üzmez’e yumurta ve şemsiye ile tepki gös- teren Pınar Koyuncular ve Nergiz Şimşek hakkõnda dava açõlmasõnõ protesto etti. Galatasaray Meydanõ’nda toplanan Hal- kevleri ve Öğrenci Kolektifi üyeleri, “Tacize tecavüze karşı mücadelemiz yargılana- maz”, “Emeğimiz, bedenimiz, kimliği- miz bizimdir” dövizleri taşõrken, “AKP Hü- seyin’i üzmez, kadınları üzer..”, “Kız kardeşime dokunma” sloganlarõ attõlar. Grup adõna açõklama yapan Semra Ocak, kadõnlara yönelik erkek egemen ve gerici sal- dõrganlõk biçimlerine karşõ mücadele eden Põ- nar Koyuncular ve Nergiz Şimşek’in toplam 15 yõla kadar hapis cezasõ istemiyle yargõ- lanacaklarõnõ söyledi. Üzmez’i aklamak için elbirliği edenlerin şimdi de kadõnlara karşõ birleşeceğini belir- ten Ocak, “Soruşturma süresince gerici egemen zihniyetin çirkin yüzünü her dav- ranışı ve açıklaması ile sergileyen Üzmez, kadınların protestosu sonrasında ‘İşim yok da avratlarla mõ uğraşacağõm’ demişti” gö- rüşünü dile getirdi. Kadõnlara yapõlan bu saldõrõlarõn örgütlü mücadele ile sağlanabileceğini anlatan Ocak, “Eylem hakkında savcılık tarafından baş- latılan soruşturmaya derhal son verilme- lidir. Tacizi, tecavüzü protesto eden ka- dınlar değil tecavüzcüler yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır” diye konuştu. Hakkõnda 15 yõl istemiyle dava açõlan Põ- nar Koyuncular, AKP’nin kendine benzeyen bir toplum yaratmak isteğidini söyleyerek, da- vanõn bunun bir ispatõ olduğunu söyledi. Meclis 1 Temmuz’da tatile giriyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Başkanõ Köksal Toptan’õn, Meclis’in 1 Tem- muz’da tatile girebilmesi için iktidar ve muha- lefet grup başkanvekilleriyle bir araya gelmesi- nin ardõndan 1 Temmuz’da tatil kararõ alõndõ. Toptan ile görüşen AKP Grup Başkanvekilleri Bekir Bozdağ ve Mustafa Elitaş, tatil kararõ için partilerle uzlaşma sağlandõğõnõ bildirdiler. Öymen sahte belgeyi sordu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Ge- nel Başkan Yardõmcõsõ Onur Öymen, Adalet Bakanõ Sadullah Ergin’e “bir Alman vakfõnõn CHP’ye parasal yardõmda bulunduğuna ilişkin sahte belgenin kimler tarafõndan hazõrlandõğõ- nõn tespiti için araştõrma başlatõlõp başlatõlma- dõğõnõ” sordu. Öymen, soru önergesinde, “Bu sahte belgenin hazõrlanmasõndan ve basõna ve- rilmesinden sorumlu olanlar hakkõnda ne gibi bir işlem yapõlmõştõr?” ifadesini kullandõ. Yüksel Çapkın yeni müdür olabilir İstanbul Haber Servisi - İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkõn’õn görüşmelerde bulunmak üzere Ankara’ya gelmesi, Celalet- tin Cerrah’tan boşalan İstanbul Emniyet Mü- dürlüğü’ne atanma önerisi olarak yorumlan- dõ. Çapkõn’õn emekliliğine 1.5 yõl kaldõğõ, bu süre sorununun aşõlmasõ için İstanbul Emni- yet Müdürü iken vali yapõlacağõ belirtildi. MHP’de kongre çekişmesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Ge- nel Sekreteri Cihan Paçacõ yaptõğõ yazõlõ açõk- lamada, Koray Aydõn’õn olağanüstü kongre is- teminin “geçersiz” olduğunu açõkladõ. Paçacõ, MHP merkez organlarõ olan merkez yönetim kurulu ve merkez disiplin kurullarõnda kongre- nin olağanüstü toplanmasõnõ zorunlu kõlacak bir boşalma olmadõğõnõ, olağan kongre takvi- minin işlediğini ve ekim ayõnda sonuçlanacağõ- nõ belirtti. Aydõn ise Yargõtay Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na başvurularak kongre toplanma- sõ için hukuki sürecin başlatõlacağõnõ bildirdi. D İ Y A R B A K I R (Cumhuriyet Bürosu) - Güneydoğu Anadolu Böl- gesi’nde yaşanan sorunlar ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ülke genelinde yarattõğõ karõşõklõk nede- niyle Almanya’ya iltica eden binlerce Kürt ve Ye- zidi, Alman hükümetince geri gönderilmek isteni- yor. Alman İlticacõlar Der- neği’ne göre çoğunluğu Kürt ve Yezidi olan 7 bin 735 mülteciye “Etnik ve dini baskı yok, ülkene dön” mektubu gönderildi. Birçok mülteci itiraz hak- kõnõ kullansa da mahke- meler bunlarõ reddediyor. Alman İlticacõlar Der- neği’nin verilerine göre son birkaç ay içerisinde Alman makamlarõnca ço- ğunluğu Kürt ve Yezidi olan 7 bin 735 mülteciye mektup gönderilerek, Tür- kiye’de durumlarõn dü- zeldiği bildirildi ve ülke- lerine geri dönmeleri is- tendi. Mektubu alan göçmen- ler ise eyalet mahkemele- rine dava açtõ. Bunlardan bazõlarõ üst mahkemelere taşõndõ. Ancak mültecile- rin talepleri mahkemeler- ce reddedildi. Berlin ve Hessen eyalet yüksek mahkemeleri ile Lunen- burg yerel mahkemesinin ret kararlarõnda Türki- ye’de insan haklarõnda ilerleme olduğu vurgula- narak şöyle denildi: “AB sürecinde açıkla- nan paketler de ortaya koydu ki Türkiye’de toplu işkence, insan hak- ları ihlali gibi uygula- malar yok. Reformlara imza atan Türkiye’nin Güneydoğusu’ndan ge- len insanlar izlenmiyor, şiddet görmüyor. Din baskısı iddiası doğru de- ğil. Türk devletinde farklı etnik gruplara, dinlere koruma var. Farklı dini gruplar için de bir tehlike yok. Dev- let ne kendisi şiddet uy- guluyor, ne dolaylı yol- dan yapıyor. AB’ye uyum döneminde de- mokratik bir süreç oluş- tu. Geri gönderme olay- ları yasaldır, ülkenize dönebilirsiniz.” Yerel ve üst mahkeme- lerin bu kararõnõn ardõndan mültecilerin tek umudu olarak eyalet meclislerinin alacağõ nihai karar kaldõ. Eyalet meclisleri de ret ka- rarõ verirse sõğõnmacõnõn, ailevi durumu, çocuğu- nun eğitimi gibi koşullar gözetilerek iki veya üç ay içinde Almanya’yõ terk etmesi gerekiyor. Kendi- liğinden gitmemesi duru- munda ise polis zoruyla Türkiye’ye gönderilece- ği belirtiliyor. İstanbul Haber Servisi - Özgürlük ve Da- yanõşma Partisi (ÖDP) Genel Başkanõ Hayri Kozanoğlu, ÖDP’nin gençleri, kadõnlarõ ve emekçileri ön saflara çõkararak eşitlik, özgürlük ve devrim vurgusuyla önümüzdeki günlerde yeniden yapõlandõrõlacağõnõ belirtti. Kozanoğlu, partinin İstanbul İl Başkanõ Hüseyin Yeşil ile birlikte ÖDP İstanbul İl Baş- kanlõğõ binasõnda dün basõn toplantõsõ düzen- ledi. ÖDP’nin 20- 21 Haziran tarihlerinde An- kara’da yapõlacak 6. Olağan Kongresi önce- sinde basõn mensuplarõnõn sorularõnõ yanõtla- yan Kozanoğlu, kongre sonrasõ partinin ye- niden yapõlanma yoluna gideceğini belirterek “Solun, 1970’lerde olduğu gibi toplumu ha- rekete geçirme zamanı gelmiştir. Böyle bir konjonktürde partimizin köklü bir ye- nilenmeye, emekçi kitlelerin yaşam ve ça- lışma birimlerini temel alan bir mücadele örgütü haline gelmeye ihtiyacı vardır. Önü- müzdeki dönem hem ÖDP örgütünde hem de kurullarında daha da gençleşerek, daha kadınlaşarak, daha emekçileşerek değişimin öznesi olabilme güvenini yeniden kazanmak zorundadır” dedi. ‘Aday olmayacağım’ Kriz ortamõnda milliyetçi, faşist akõmlarla dinsel gericiliğin geniş kitlelerin korku ve öf- kesini fõrsat bilme tehlikesi karşõsõnda solun, daha özgür, demokratik ve eşitlikçi Türkiye’nin mücadelesini vermek zorunda olduğunu be- lirten Kozanoğlu, “Bu nedenle kongre çağ- rımızdaki ‘eşitlik, özgürlük, devrim’ vurgu- su çok önemlidir” dedi. Baõmsõz Milletvekili Ufuk Uras’õn geçen günlerde partiyle yollarõnõ ayõrmasõnõ “kendi seçimi” şeklinde değerlendiren Kozanoğlu, önümüzdeki kongrede genel başkanlõğa aday- lõğõnõ koymayacağõnõ belirterek “ÖDP solu, sosyalistleri kendi dümen suyuna sokmaya çalışan, adeta sömürgeleştirilmek için gay- ret sarf eden sol liberal eksenle de milliyetçi devletçi otoriter çevrelerle de arasında mesafe koymaya kararlıdır” diye konuştu. ÖDP lideri Kozanoğlu, ÖDP’nin gençleri, kadõnlarõ ve emekçileri daha fazla ön saflara çõkararak eşitlik, özgürlük ve devrim vurgusuyla önümüzdeki günlerde yeniden yapõlandõrõlacağõnõ belirtti. ÖDP’de hedef yeniden yapılanma OFWG ile ilgili yolsuzluk soruşturmasõ Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’õn başõna yeni dertler açabilir: Almanya peşlerine düştü Skandal patladığında Almanya Deniz Fe- neri ile ilgisi olmadığını söyleyen Kanal 7’nin patronu Zekeriya Karaman, Deniz Feneri e.V.’nin başı olan, Almanya’daki Kanal 7 Int.’i yöneten Mehmet Gürhan’a maaş bağ- lamış. Kanal 7’den Mehmet Gürhan’a her ay 9 bin Avro ödeme talimatı vermiş. Genel Başkan Kozanoğlu, ‘Solun, 1970’lerde olduğu gibi toplumu harekete geçirme zamanõ gelmiştir’ dedi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle